11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 2013 PAZAR 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Fazla mesailerle ilgili çalışma sendikaların taleplerinden uzak GÜNDEM muhalefeti ve liderlerini ve yaptırımlarını halkın gözünden saklayan derin, koyu bir sis örtüyor... Şeffaflığın dillerden düşmediği günümüzde başlatılan çözüm süreci dedikleri süreç; terörü mü, Kürt sorununu mu çözecek bir süreçtir, nedir? Henüz belli değil. İktidarın “muktedir” liderinden, beraberindeki her dediğine “isabet buyurdunuz efendim” diye baş sallayan üç buçuk dalkavuk yöneticiden başka bu konuyu bilen varsa, lütfen günün modasına uyarak, ya Allah bismillah deyip parmağını kaldırsın! Ana muhalefetin çözüm sürecinde izlediği ya da izleyeceği politikayı bilen, partinin (liderin) yaptığı açıklamalardan izleyeceği yolun yönünü anlayan varsa, lütfen kamuoyunu, hayır hayır, öncelikle ve önce parti cemaatini aydınlatsın. HHH Her alanda o denli şeffaflığa kurban ki ülkemiz insanları: İktidarın demokrasiden tek adamlığa dönme genel başkanının, “Ne olacaksa olacak. Ötesini berisini öğrenmeye çalışmayın. Bana güvenin” demesinden sonra; çözüm sürecinde olup bitenleri de, olacak bitecekleri de ne öğrenmeye ne de ilginlenmeye hevesli değil artık! Ana muhalefet ise sürekli yakınma sürecinde. İmralı’daki terörist başıyla hükümet arasındaki görüşmelerden partisine bilgi sızdırılmamasını eleştiriyor. Bu durumu yazılı sözlü açıklamalarla halka şikâyet ediyor. Çözüm sürecini desteklememi istiyorsan diye sesleniyor iktidara, Apo’nun gizli kalan devleti biçimlendiren söylemlerinden hiç değilse bir özet ver diyor ama çağrıları sanki bir duvara çarpıyor, yankılanarak geri dönüyor. HHH Demokraside çareler tükenmez diyorlar ya. İşte ana muhalefetin başvurduğu son çare: Şeffaf ana muhalefetimiz, ya çözüm sürecine katkısını ya da iktidarın hukuksal öğelere dayanmadığını söylediği gizli kapaklı çözüm sürecine müdahale etmesini sağlamak niyetiyle bir gün akşam saatlerinde ansızın Çankaya Köşk’üne çıktı... 45 dakika süren görüşmede ana muhalefet genel başkanı cumhurun başkanına ne dedi. Ne yanıt veya söz aldı cumhurun başkanından... …. Türk modeli şeffaflık gereği partisinin, birkaç kişi dışında, üstalt yönetimi de kamuoyu da bilmiyor. HHH RTE ve eşi, kadın topluluklarına yaptıkları konuşmalara “Türkiye’nin kadınları” diye başlıyorlar. Böylece Başbakan maile, Türk sözcüğüne aykırı duygularını, yeni anayasada yer alacak vatandaşlık tarifine bakış açısını ortaya koyuyor... Her konuşmasında halkın dediği olur diye başlayan, hatta çözüm sürecinde varılacak kimi sonuçları halkın onayından geçireceğini söyleyen, adı RTE bu Başbakan var ya, bu Başbakan: Anketlerin doğruladığı gerçeklere uyan politikalar izlenmesini, örneğin BDP’ye salık veriyor ve lakin halkın “kendini Türk diye tanımlayan” anket sonuçlarına sırtını çeviriyor. Örneğin Kadir Has Üniversitesi’nin yaptığı araştırmada toplumun yüzde 55’i kendini Türk olarak tanımladı. Kendini Kürt diye tanımlayanların oranı ise yüzde 6! Tarhan Erdem’in başkanı olduğu KONDA araştırma şirketinin 2010’da “Biz kimiz?” adlı anketinin sonuçlarına göre; Türkiye nüfusunun yüzde 78’i Türk, yüzde 18’i Kürt ve Zaza... 1965’te yapılan ve “anadili” kapsayan nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusumuzun yüzde 90.11’inin anadili Türkçe, yüzde 7.7’ninki ise Kürtçe... AB’nin resmi yayın organı Eurobarometer’in yaptığı anadili araştırma bulgularına göre “anadilim Türkçe” diyenlerin oranı yüzde 93... ABD’deki Etnologue Data From Languaes of the Word kuruluşunun 2001’deki araştırmasına göre, Türk nüfusunun oranı yüzde 86.3. İçeride ve dışarıda yapılan anketlerin saptadığı Türklük tanımını ve Türk sözcüğü gerçeğini RTE; yakın bulduğu müttefikleriyle “milletin adının Türk” olduğunu yeni anayasadan çıkarmaya çalışıyor... HHH Köşk’ün “yararlı geçti” dediği görüşmede, Cumhurbaşkanı A. Gül, Kılıçdaroğlu’na 1924 Anayasası’ndaki “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) ıtlak olunur.” Yani Türk denir maddesini örnek olarak gösterdi mi acaba? Gösterdi ise ana muhalefet genel başkanı bu örnek görüşü nasıl karşıladı? Şeffaflık gereği ülkemizde bu soruya yanıt aranıyor, bulunamıyor! Emekçiyi duyan yok MUSTAFA ÇAKIR n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ANKARA Hükümet, fazla mesai ücretlerinin kesilmesi nedeniyle eylem yapan kamu çalışanlarının sesini duymadı. Hazırlanan düzenlemede Adalet, İçişleri, Maliye bakanlıklarında görev yapan personelin talepleri yine görmezden gelindi. Eğer fazla mesai yaptırılıyorsa mutlaka karşılığının olması gerektiğini belirten sendikalar ise “Şu anda çalışanlara anayasaya aykırı olarak angarya yaptırılıyor. Ne fazla mesai veriliyor ne de fazla mesainin karşılığı olan izin” diyerek tepkilerini dile getirdiler. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, fazla mesailerle ilgili yeni bir düzenleme yaptıklarını söyledi. Çelik, KİT’lerde çalışanla BES’ten angaryaya tepki KESK’e bağlı BES Genel Başkanı Ahmet Kesik de 8 saatlik çalışmanın 9 saate kalmasını istemediklerini söyledi. Kazanılmış haklarının iadesini talep ettiklerini belirten Kesik, hükümetin ise esnek çalışmayı dayattığını bildirdi. Kesik, “Personel normal iznini bile kullanamıyor. Angarya yaptırılıyor. Angarya suçtur. Personel mesaiye kalmışsa kesinlikle bunun bir karşılığı olmalı” dedi. KamuSen’e bağlı Türk BüroSen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, şu anda Maliye’de 20’nin üzerinde kurumun fazla mesai talebine ilişkin yazısı bulunduğunu anımsattı. Yokuş, personel yetersizliği nedeniyle fazla mesai karşılığı izin de verilmediğine dikkat çekti. “Gelir İdaresi memurlara fazla mesai yaptırıyor ama karşılığı yok. Mahkemeler gece yarılarına kadar devam ediyor. Personel çalışıyor ama karşılığı yok” diyen Yokuş, şu anda kurumlarda anayasaya aykırı olmasına karşın “angarya” yaptırıldığını söyledi. Yokuş, eğer kurumlar fazla mesaiye gereksinimleri olduğunu belirtirse mutlaka bunun karşılığının verilmesi gerektiğini vurguladı. ‘Karşılığı yok’ rın da fazla mesai uygulaması kapsamına alınmasıyla ilgili konunun Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığını belirtirken “Diğerleriyle ilgili 6 aylık süre var. Altı aylık süre içerisinde fazla mesaiyi kurumlarımız kullanabilecekler. Altı aydan fazla yıllık mesaiye ihtiyaç vasa demek ki personel açığı var, onu ayrıca değerlendireceğiz” dedi. Çelik’in bu açıklamaları “memura fazla mesai müjdesi” olarak sunuldu. Oysa Adalet, İçişleri ile Maliye bakanlıklarında görev yapan personelin, çok sık fazla mesai yaptıkları gerekçesiyle yıl boyu mesai ücreti ödenmesi yönünde talepleri var. Ancak hükümet yıl boyu mesai uygulamasına karşı çıkıyor. Sendikalar ise hükümetin çalışmasının kendi taleplerinden uzak olduğunu vurguluyor. Türkiye Çifte standart uyguluyor Öcalan görüşmelerinin medyaya sızmasına kızan başbakanın, neden Balyoz ve Ergenekon’la ilgili yalan haberlere ses çıkarmadığı soruldu İSTANBUL/İZMİR (Cumhuriyet) Balyoz ve Ergenekon davalarından yargılanan emekli ve muvazzaf askerlerin yakınlarının kurduğu Vardiya Bizde Platformu, İstanbul ve İzmir’deki eylemlerine devam etti. İstanbul Beşiktaş’taki Demokrasi Parkı’nda toplanan asker yakınları 24’üncüsünü gerçekleştirdikleri eylemde, “Ben hayatta en çok babamı sevdim” yazılı dövizler taşıdı. Balyoz davasından 16 yıl cezaya çarptırılan sivil memur Güllü Salkaya’nın , 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle basına gönderdiği mektubu kızı Gamze Salkaya okudu. Eyleme Hava Orgeneral Bilgin Balanlı’nın eşi İffet Balanlı, emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan, Kas Hastalıkları Derneği Başkanı Coşkun Özdemir ve Meriç Velidedeoğlu, Maltepe Üniversitesi öğretim görevlisi Orhan Çekici’nin de aralarında olduğu çok sayıda asker yakını, sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. İzmir’de ise 15’inci kez Konak Meydanı’nda bir araya gelen platform Fotograflar: ESEN DEMİR OZAN YAYMAN Vardiya Bizde Platformu, İstanbul ve İzmir’deki eylemlerine bu hafta da devam etti. İZMİR İSTANBUL İzmir’de destek çağrısı üyelerine eski CHP milletvekilleri Şahin Mengü ve Kemal Anadol da destek verdi. Platform adına konuşan Erhan Çatkın, basın üzerindeki baskılar ve Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelere dikkat çekerek “Tutanakların sadece sohbet bölümlerinin yayımlanmasından bu kadar öfke duyan başbakan; yalan, iftira ve sahtecilikle dolu Balyoz ve Er genekon haberleri yandaş basında yer alırken neden hiç sesini çıkarmadı?” diye sordu. Başbakanın, Saygun’u ziyaretindeki samimiyetine inançlarının kalmadığını vurgulayan Çatkın, “Kendilerinin deyimiyle esir alınan tüm vatanseverlerimiz adına özgürlüklerini bir kez daha talep ediyor ve yurttaşlarımızı destek olmaya çağırıyoruz” dedi. Yüzlerce nükleer karşıtı insan zinciri oluşturarak eylem yaptı ‘Tayyip elini Mersin‘den çek’ ABİDİN YAĞMUR Mobing Meclis gündeminde n TBMM (AA) Edirne’de yaşayan Sercenk Ön, TBMM Dilekçe Komisyonu’na yaptığı başvuruda, sivil kurumlarda psikolojik tacize karşı genelge bazında önlem bulunduğunu ancak Emniyet ve ordu için herhangi bir çalışmanın söz konusu olmadığını ifade etti. Emniyet ve güvenlik güçlerinde de Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu kurulması için yasal düzenleme yapılmasını isteyen Ön’ün başvurusu, komisyon tarafından gündeme alındı. n GAZİANTEP (AA) Gaziantep’in Pancarlı Mahallesi’nde 5 katlı inşaatın bodrum katında çalışan Ahmet Sefer Bakar (43), garaj genişletme çalışmaları sırasında çöken duvarın altında kaldı. 112 Acil Servis ekipleri ve çalışma arkadaşları tarafından enkazdan çıkarılan Bakar’ın öldüğü belirlendi. Gaziantep’te iş kazası: 1 ölü MERSİN Mersin Nükleer Karşıtı Platform, Japonya’nın Fukuşima kentinde 3 yıl önce yaşanan nükleer facianın yıldönümünde, Türkiye’nin ilk nükleer santralını Mersin’de kurmaya hazırlanan Akkuyu NGS AŞ’nin bilgilendirme bürosu önünde insan zinciri eylemi yaptı. Eylemde nükleer atıkları sembolize eden varilleri kullanarak cadde üzerinde tempo tutmak isteyen göstericilerle polis arasında arbede yaşandı. Mersin Nükleer Karşıtı Platform’un çağrısı üzerine yüzlerce yurttaş öğle saatlerinde Atatürk Fukuşima faciasının yıldönümünde, Türkiye’nin ilk nükleer santralını kurmaya Parkı’nda bir araya geldi. Basın açıkhazırlanan Akkuyu NGS AŞ’nin bürosu önünde insan zinciri eylemi yapıldı. lamasına CHP ve BDP Mersin milletvekilleri de destek verdi. Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Sabahat Aslan, “Akkuyu Nükleer Santralı ülkemizi nükleer çöplük haline getirecek, sağlığımızı bozacak, bölgemizin tarımına, turizmine darbe vuracak ve kaSAMSUN (AA) Çarşamba ilçemu kaynaklarımızı zarara uğrataİstanbul Haber Servisi İHD si Sarıcalı Mahallesi’nde yaşayan caktır” dedi. Açıklamaların ardından tarafından F tipi cezaevleri ve ağır İsmet Çakır’a (54), evinin mutfayurttaşlar, Akkuyu NGS A.Ş’nin bilgihastalıklarla mücadele eden tutukğındaki kanepede uyuduğu sırada lendirme bürosunun bulunduğu binanın luların durumlarına dikkat çekmek henüz kimliği belirlenemeyen kişi önünden ve arkasından geçen caddeleriçin düzenlenen “F Oturmaları” eyya da kişilerce pencereden tabanle, yanlarından geçen sokaklarda insan leminin dün 53.’sü gerçekleştirildi. cayla ateş edildi. Vücuduna 8 kurzinciri oluşturdu. Grup “Tayyip elini Galatasaray Meydanı’nda toplanan şun isabet eden Çakır, olay yerinde Mersin’den çek” sloganlarnı attı. EyİHD üyeleri, yaptıkları açıklamada yaşamını yitirdi. Silah seslerine leme destek veren Greenpeace gönüllükanser hastası ve gözleri görmeyen kalkan ailesi İsmet Çakır’ın cansız leri de nükleer atıkları sembolize eden Hediye Aksoy ve ruh sağlığı bozuk bedeniyle karşılaşınca polise haber varilleri bilgilendirme bürosu önüne diolan Serap Şimşek’in durumlarına verdi. Polisin olay yerinde yaptığı zip “Nükleere inat yaşasın hayat” dikkat çekti. Aksoy’un 18 yaşındayincelemenin ardından ceset otopsi şeklinde tempo tuttu. Polisin varilleken tutuklandığını ve tedavi edilyapılmak üzere Trabzon Adli Tıp ri yeniden kaldırıma taşımak istemesi memesi sonucu gözlerini kaybettiği Kurumu’na gönderildi. Evli ve gerginliğe neden oldu. Onlarca yurttaş belirtilen açıklamada “Hayatlarını 3 çocuk babası olduğu öğrenilen varillerin etrafını sarıp tempo tuttu. Bu tek başına idame ettiremeyecek Çakır’ın öldürülmesinin ardından sırada varillere el koymak isteyen pomahsupların tahliyesinin önüne kaçan şüpheli ya da şüphelilerin lisle göstericiler arasında arbede yaşanörülen duvarlar onları her gün yakalanması için çalışma başlatıldı. dı. Görüşmelerin ardından variller Greölüme yaklaştırır” denildi. enpeace gönüllülerine verildi. Ailelerinin bulunduğu kentlerin çok uzağındaki cezaevlerine konan, bu nedenle de ziyaretçisi çok seyrek gelenler için bu tanım kullanılıyor. Onlar sıklıkla cezaevi yönetimine başvurup “memleket cezaevine” sevk istiyor. Çok azı bu şansı yakalayabiliyor. Onların da maddi durumunun iyi olması, 23 bin liralık sevk bedelini karşılayabilmesi gerekiyor. Zira sevk dilekçesine, “bedeli tarafımdan karşılanmak üzere” notunu yazmanız şart. Aksi halde dilekçeniz hiç dikkate alınmıyor. Eğer şansınız yaver giderse, aynı cezaevine sevk isteyen birden fazla mahpussanız, bedeli bölüşüyorsunuz. Silivri’de son dönemde bunun tam tersi bir durum yaşanıyor. Geçen yaz Şanlıurfa Cezaevi’nde koğuş içinde çıkan kavganın ölümlerle sonuçlanmasının ardından, o bölgedeki mahpuslar zoraki büyük kentlere nakledilmişti. O uygulama genişletildi. Kimi avukatlardan edinebildiğim bilgilere göre sadece Silivri’deki 8 cezaevinde 3 bine yakın, Şanlıurfa, Adana, Mersin, Kayseri, Van, Gaziantep, Niğde, Karabük, Tokat ve çevre illerinden getirilen mahpuslar var. Bu kişilerin önemli bir dilimi hüküm özlü. Yani yerel mahkeme hüküm vermiş, ancak Yargıtay onaylamamış. Yargılamanın bu aşaması belki de en önemli olanı. Sanık ve avukatı, yerel mahkemenin kararına göre yeni bir savunma stratejisi belirleyecek, belki de karar bozulacak. Bu da zaman ve para gerektiriyor. Silivri’ye sürgün gelenler avukatlarından da ayrı düştüklerini, yeterli savunma olanaklarının olmadığını vurguluyorlar. Duruşmaları devam edenler ise çoğunlukla gidemiyorlar. Asıl sorun ailelerle görüşte yaşanıyor. Pek çok mahpusun önündeki ikilem şu: Uzak kentlerdeki aileleri ya bütçelerinden bir miktar ayırıp hapiste temel gereksinimlerini karşılaması için para gönderecek ya da o birikimle yola çıkıp en çok ayda bir kez onu görmeye gelecek. Maddi durumu buna da yetmeyen var. Yetenler ise çoğunlukla işi sıraya bindirmiş; bir ay görüş bir ay para gönderimi. Ayda bir kez verilen açık görüş, yani arada cam bölme olmadan dokunarak konuşabilme hakkı, bazen dini ya da resmi bayramlarda da veriliyor. Bu da “haber” değeri taşıdığı için medyada yer alıyor. Haber her seferinde aynen şöyle yayımlanıyor: “Adalet Bakanlığı, tutuklu ve hükümlülere bayramın 1., 2., ve 3. günlerinde açık görüş izni verdi...” Haberi okuyan, izleyen 3 gün boyunca açık görüş olduğunu sanıyor. Oysa tüm açık görüşler sadece 1 saat. O saat dilimini kaçırırsanız görüş yok. Gecikirseniz, sadece kalan dakikalarda görüşebilirsiniz. Oysa 12 Eylül günlerinde bile açık görüşler ya tam gün ya da yarım gündü. Ailelerin üç kez aramadan geçtikten sonra cezaevi koğuşlarının orta ön bölümündeki görüş salonuna alınmaları şöyle özetlenebilir: Onları birkaç saatliğine tutuklayıp cezaevi içine koyuyorlar. Bir saat yakınlarıyla görüştürüp serbest bırakıyorlar. Gurbet mahkumlarının başlıca dileği şu: Bizi ailelerimize en yakın cezaevine sevk edin. Bu olmuyorsa şu görüş sürelerinde insaf edin! HHH Silivri Cezaevi örnek alındığında aileleri İstanbul’da oturanların gurbet mahpuslarına göre daha şanslı olduğu söylenebilir. Cezaevi yönetimi onlar için de güzel bir sürpriz hazırlamış; Silivri Cezaevi’ne İstanbul içinden paketkoli göndermek yasak. İstanbul damgalı paket ve koliler kabul edilmiyor. Ben durumdan bir Cumhuriyet okurunun gönderdiği bir koli kitabın geri gönderilmesiyle haberdar oldum. Oysa İstanbul’un Silivri’ye uzak bölgelerinde oturan pek çok aile cezaevindeki yakınlarına kargo ile giysi gönderebiliyor. Dev adliye sarayları yapanlara, yüksek güvenlikli kocaman cezaevleri inşa edenlere küçük bir anımsatmamız var: İçeri attıklarınız, insan! CUMARTESİ ANNELERİ’NDEN 415. EYLEM Uyurken 8 kurşunla öldürüldü İHD: Hediye Aksoy için adalet ‘Kadınların yüzü hiç gülmüyor’ İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri 415. kez Galatasaray Meydanı’nda kayıp yakınlarının bulunmasını, suçluların cezalandırılmasını istedi. Bu haftadaki eylemde 1992’de kaybedilen Ridda Yavuz’un dosyası açıklandı. Oturma eylemine Ferhat Tunç, Yusuf Çetin, ressam Gülbahar Bozkurt, şair Selah Özerken’in de aralarında bulunduğu sanatçılar destek verdi. Cumartesi Anneleri adına basın açıklamasını Ezilenlerin Sosyalist Partisi Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tarafından okundu. 1995’te Dargeçit’te kaybedildiği belirtilen Abdurrahman Coşkun’un yeğeni Mukaddes Coşkun ise “8 Mart’ın kutlandığı bugünlerde analar, kadınlar acılar çekiyor. Doğu da ise bu durum kadınlar için oldukça zor çünkü oradaki kadınların gülmediğini gördüm” dedi. (Fotoğraf: ERHAN KIZILGÜL)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle