12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 2013 PAZAR 14 PAZAR YAZILARI İsveçlilerin 1000 yıllık aşk ve nefret ilişkisi C umhurbaşkanı Abdullah Gül, yanında bürokratlardan, işadamlarından ve sanatçılardan oluşan 250 kişilik bir heyetle resmi bir ziyaret için İsveç’e geliyor. Böylece uzun bir geçmişi olan İsveç Türkiye ilişkilerinde ilk kez bir Türk cumhurbaşkanı İsveç’i ziyaret etmiş olacak. Cicim aylarının yaşandığı iki ülke arasındaki ilişkilerin bu ziyaretle biraz daha gelişmesi bekleniyor. 1980 askeri darbesinden sonra demokrasi ve insan hakları ihlalleri yüzünden İsveç’in eleştiri dozunu yükseltmesi zaman zaman iki ülke arasında soğuk rüzgârların esmesine yol açmıştı. Türkiye’nin AB üyeliğine aday olarak kabul edilmesinden sonra ise hava değişmiş, cicim ayları başlamıştı. İsveç parlamentosunun 1915 tehcirini soykırım olarak tanıyan 2010’daki kararı bile, Reinfeldt hükümetinin kararın gereklerini yerine getirmeyeceğini açıklamasıyla, sıcak ilişkilere gölge düşüremedi. İsveç bugün Türkiye’nin AB üyeliğini en ateşli savunan ülke durumunda. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı Gül, beş yıl önce Türkiye’ye gelen Kral Carl 16. Gustaf’ın davetine karşılık verirken ilişkilerde daha da yakınlaşma sağlayacak en olgun zamanı seçti. Stockholm Üniversitesi’nde Gül ve Kral 16. Gustaf tarafından açılışı yapılacak Türkiye Enstitüsü de iki ülke arasındaki yakınlaşmanın sembolü sayılabilir. Bundan yaklaşık 300 yıl önce Uppsala Üniversitesi’nde Türkçe öğretilmeye başlaması da yine ilişkilerin yoğun olduğu bir döneme rastlamıştı. Biraz daha geriye gidip 1000 yıllık aşk ve nefret ilişkilerine göz atarak tarihin heyecanlı koridorlarında biraz gezinelim. Aşk ve nefret yerine dostluk ve düşmanlık da diyebiliriz. Aşk ilişkisi deyince 1950’lerde aşk yüzünden İsveç’e göç eden Türklerden değil, iki ülke arasındaki dostane ilişkilerden söz ediyorum. Teşbihte hata olmaz, nefret deyince de düşmanca ilişkiler demek istiyorum. Türkler ile İsveçliler ilk kez düşman olarak karşı karşıya geldiler. Bizans ordusunda çok sayıda İskandinav vardı. Bizans ordusu 1055’te Bayburt’ta Selçukluları yendi. Ama Türkler 16 yıl sonra 1071’de Malazgirt’te Romen Diyojen’in ordusunu yerle bir etti. Birkaç yüzyıl sonra devletler arası ilişkiler başladı. Avrupa’da gözeten, yayılmacı bir politika yürüten İsveç 16. ve 17. yy’larda hep Osmanlı İmparatorluğu’nun desteğini aradı. Bu destek arayışı daha çok Rusya’ya karşı savaşlar için söz konusuydu. Yakın ilişkiler 1709’da İsveç Kralı 12. Karl’ın Rusların karşısında bozguna uğrayarak Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmasıyla başladı. Bugünkü Moldova sınırları içindeki Bender’de askerleriyle birlikte beş yıl üç ay kalan İsveç kralına Demirbaş Şarl adı takılmıştı. Demirbaş Şarl’ın amacı Osmanlı’yı Ruslara karşı savaşa sokmaktı. STOCKHOLM Bu kışkırtmalarında başarılı da oldu. Osmanlı sonunda yanına yeniçerilerden korumalar vererek Demirbaş Şarl’ı OSMAN İKİZ ülkesine zorla gönderdi. Demirbaş, Osmanlı’ya üç milyon gümüş taler borçlu kalmıştı. Devlete olan borcu tahsil etmek amacıyla 172728 yıllarında ve 1733’te İsveç’e heyetler geldi. Devlet görevlilerinin yanında özel alacaklılar da gelmişti. Bunları çoğu borç tahsilatı konusunda pazarlıklar sürerken İsveçli kadınlarla evlenerek burada kaldı. Demirbaş Şarl, Bender’de iken İstanbul’a sürekli temsilcilerini gönderiyordu. Bu arada Osmanlı İmparatorluğu ile dost olmanın, bu ülkede görev yapacak diplomat yetiştirmenin önemini kavramıştı. İstanbul’a gönderdiği yardımcılarından Gustaf Celsing’den çocuklarının Türkçe öğrenmesini istedi. Bunun üzerine Uppsala Üniversitesi’nde Türkçe öğretilmeye başlandı. Celsing’in iki oğlu da burada Türkçe öğrendi. 17451780 arasında da İstanbul’da elçi olarak görev yaptı. İstanbul, İsveçli diplomatlar için önemli merkez oldu. 1757’de elçilik binası açtılar. Bugünkü konsolosluk binasına o sırada İsveç Sarayı deniyordu ve İsveç’in yurtdışındaki ilk mülküydü. İki ülke arasında ilk ticaret antlaşması 1737’de, ilk “Barış, birlik ve dostluk anlaşması” da 1739’da imzalandı. 1800’ler Avrupa’da dengelerin değiştiği dönemdi. İki ülke arasında kayda değer bir gelişme olmadı. 1900’lerde Ericsson başta olmak üzere Türkiye’ye gelmeye başladılar. Ve bu böyle sürüp gitti. Bugün Türkiye’de yüzlerce İsveç şirketi faaliyet gösteriyor. İki ülke arasındaki ticaret hacmi son yıllarda hızla artış gösteriyor. Bugün gelen heyetteki işadamlarının çok sayıda iş anlaşması imzalaması bekleniyor. Üzerinde konuşulan önemli projelerden biri de Türkiye, İsveç ve G. Kore’nin ortak yürütecekleri Türkiye merkezli uçak projesi. Vikingler, savaşçı ve talancı oldukları kadar tüccardılar. İsveçlilerin üstün ticaret yeteneği atalarından miras olarak genlerine yerleşmiş olmalı. Dışsatımının hep artı olması da bunu gösteriyor. Türkiye ile ticaret hacmi büyüyor ama denge hep İsveç’in lehine. Politikayı gölgede bırakan ticari ilişkilerdeki denge, bakalım bu İsveç çıkarmasıyla biraz olsun değişecek mi... [email protected] Türklerle P aris’te bu kış güneş yüzü görememe rekoru kırıldı. Geçen pazar günü iki aydan beri ilk kez pırıl pırıl aydınlığı fark edince on binlerce Parisli gibi attım kendimi sokağa. Bizim eve 15 dakika yürüyüş mesafesindeki dev Müzik Sitesi’ni de çevreleyen La Villette Parkı’nın bir kısmına Fransa’nın en büyük senfonik müzik konser salonu, 2400 kişilik “Philarmonie de Paris” inşa ediliyor. Klasik, jazz ve dünya müziği gösterilerine ev sahipliği yapacak yapının son halini merak ediyordum. İnşaatın hemen arkasından 36 km.’lik oval fizikli Paris’i çevreleyen yol geçer. Bu ‘Tram’ Kadınları oval çemberin içinde örümcek ağı gibi Belediyesi ocakta sona eren, “Les Femmes du Tram’/Tram(vay) yoğunlaşan metro, otobüs, şehir dışı Kadınları” 5 aylık gezici pedagojik hızlı metro ve tren ağlarının dışında bir sergi açıp, duraklara ismi verilen Paris Belediyesi kamu hizmetlerine kadınları tanıtmış veya hatırlatmıştı. bir yenisini ekledi: Tramvay. Denk getirmiştim. Ünlü iki Amerikalı İnşaatın nasıl ilerlediğini izlerken ve bir Fransız ismin dışında olanları arkadaki yeşilliklerin arkasından hiç tanımıyordum. Yaklaşan 8 Mart sülün gibi süzüle süzüle bir tramvay vesilesiyle azıcık cehaletimi azaltırım çıkageldi. Tramvay oval çevre yoluna diye durak durak bu kadınlarla paralel, kentin içine dönük kuruldu. tanıştım. Maryse Bastié (18981952) Ulaştırma ağı bazı noktalarda dışa sadece 3000 saat uçarak rekor kıran doğru, banliyö uzantıları biçiminde, veya 38 yaşında And Dağları’nı belli bir kentleşme 12 saat 5 dakikada geçen ilk planı denetiminde PARİS kadın pilot değildi. Sıkı bir sürekli genişliyor. feminist ve 30’lu yıllarda kadın Merkezi Paris’in haklarının ayrılmaz parçası içine yönelik 2006’da gördüğü oy hakkını savunmuş başlayan çemberin bir kadındı. Alexandra Davidüçüncü çeyreği geçen aralık ayında Néel (18681969) 1924’te UĞUR HÜKÜM Lhasa’ya giren ilk Avrupalı tamamlandı. Paris tramvaylarında şu kadın, ülkenin tarihinde rol anda toplam 103 oynayacak kadar Tibet uzmanı durak var. Büyük çoğunluğu oryantalist, Budist farmason, opera kentin eski kapıları (ki şimdilerde şarkıcısı, kâşif, 40’a yakın kitabın banliyöler buralarda başlar), ve 19. yüzyılın en önemli feminist stadyum, park, kilise, tiyatro, dergilerinden La Fronde’un da hastane isimleri taşır. 18’i yazarıydı. Marie de Miribel (1872de tanınmış erkeklerdir. Son 1959) adını taşıyan durak aynı adlı “T3b” hattı açılıncaya kadar meydandadır. Bu meydana çıkan topu topu iki Fransız kadın sokaklardan La Croix St. Simon’da ismi verilmiş durak mevcuttu. Paris’in en önemli hastanelerinden La Belediye son açılan dilimdeki Croix St. Simon yer alır. Hastanenin 26 yeni duraktan 9’una kadın kurucusu, hayırsever Rahibe ve adı vermeyi kararlaştırdı. Başhemşire Marie de Miribel Havanın güzelliğinden Fransa’da sosyal hizmet kavramını istifade ilk durağa kadar hayata geçiren bir kişilik. Aynı yürüdüm. La Chapelle zamanda II. Dünya Savaşı’nın önde Kapısı’ndan binip gelen direnişçilerindendir. Caroline yeni açılan hattın Rèmy ya da yaygın adıyla Séverine öteki ucu, Ivry (18551929) “Hayatım boyu barış, Kapısı’na kadar adalet ve kardeşlik için mücadele gittim. Paris ettim” diyecek bilinçte liberter komünist ve feminist bir yazargazeteci ve İnsan Hakları Ligi’nin kurucularından. Adrienne Bolland (18951975) da Bastié gibi ilk rekorcu kadın pilotlardan. Onunla birlikte 1934’ten itibaren sıkı bir kadın hakları aktivisti, André Malraux’nun İspanyol direnişçiler için oluşturduğu güçlere ait uçak filosunun hazırlayıcısı. 1940’tan itibaren kocasıyla Fransa direniş hareketinin içinde yer alan kişilik, daha sonra yıllarca Ulusal Hava Direnişçileri Örgütü’nün de 2. başkanlığını üstlenmiş. Tramvay yepyeni bir üniversite yurdunun önünde durdu. Durakla yurt aynı ismi taşıyordu: Delphine Seyrig (19321990). Unutulmaz oyuncu, güzel aktris büyüleyici sesli tiyatrocu, 68 Mayısı’nın diş(l) i bayraktarlarından, kadın haklarının şiddetli savunucusuydu. Bir sonraki durak La Villette parkındaki sanatçı konukevinin kapısındaydı. Paris Belediyesi dünyanın en ünlü kadın Jazz yorumcusu Ella Fitzgerald’a (19171996) saygı borcunu ödüyordu. Ardından ABD Başkan adayı Rahip Jesse Jackson’ın “Bizim kalkışabilmemiz için o oturmuştu” dediği Amerikalı, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele simgesi Rosa Parks (19132005) durağı ve son olarak Colette Besson (19462005). Dünya rekoru ve şampiyonluğu dahil çok sayıda kupa ve zaferin sahibi atlet. Dopingle mücadelenin simgesi olmuş bir isim. Kadını kümeste kuluçka makinesi gibi gören zihniyetlerin asla erişemeyeceği bir onur kolyesidir bu duraklar. Ella Fitzgerald’ın dediği gibi, “Nereden geldiğimiz değil, nereye gittiğimiz önemli!” Söyle kadını ne kadar onurlandırdığını, söyleyeyim ne kadar “ileri demokrat” olduğunu! [email protected] A Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerinin hazırlıkları haftalar öncesinden başlamıştı Münih’te. Çok sayıda etkinliklerden biri de 7 Mart akşamı Berlin’de açılan dev sergi, Alman Çevre Bakanlığı’nın aylarca önceden programladığı bir çalışma. Yüzyılın 21 kadını tanıtılıyor bu sergide. “Zamanlarından ileriyi gören kadınlar” (Ihrer zeit voraus) adlı sergide Türkiye’den de bir isim var: Birsel Lemke. Siyanürlü altın madenciliğine karşı yaptığı çalışmalarla 2000 yılında Alternatif Nobel Ödülü’nü alarak dikkatleri çekmişti. Dünyanın çeşitli kültürlerinden süzülüp gelen ve yaşamlarını doğa ve çevrenin korunmasına adayan bu kadınların ne yazık ki pek çoğu günümüzde yaşamıyor... Geriye yapılanlar, başarılar ve isimler kalıyor sadece... En başta Alman Çevre Bakanı Peter Altmaier olmak üzere pek çok entelektüel tarafından çok titiz bir çalışmayla seçilen bu 21 kadın, öncüler, bilim kadınları, iletişim ağı kurucuları, iş kadınları, politikacılar, kamuoyunun ilgisini çekenler ve aktivistler olarak 7 değişik grupta toplanmış. Şimdi kim bu kadınlar derseniz size sırasıyle birer cümlede hepsini tanıtalım. Öncü kadınlar; Lina Hahnle, 1851/1941 (Almanya). Kuşların korunması için Nabu adlı en eski derneği kurdu. Ursula Sladek 1946 (Almanya). 1999 yılında yaşadığı bölgede ilk kez atom santrallarına karşı halkı bilinçlendirdi ve 2011 yılında Goldmann ödülünü aldı. Yine aynı grupta yer alan Wangari Muta Maathani, 1940/2011 (Kenya), biyolog. Afrika’da erozyona karşı 30 milyon ağaç dikti. 2004 yılında Nobel Barış Ödülü’nü aldı. Bilim kadınları; Rachel Carson 1907/1964 (ABD), biyolog. Tarlalarda DDT kullanımının zararlarını ortaya çıkardı. zorunda kaldı. Evin anahtarı, zil sesi, eşin çamavusturya’da yakınlarının yanında yaşaAngelika Zahnt 1944 /1997 (Almanya). Ekolojik vergi şırının rengi, hangi sıklıkta cinsel ilişki yaşadıkmak veya çalışmak isteyen yabancıların reformunu sağladı. Elisabeth Mann Borgese 1918 /2002 önüne sürekli engeller konuyor. Vize, oturma, ları şeklinde sorularla karşılaştılar. İnandırıcı ya(Almanya) Thomas Mann’ın en küçük kızı, piyanist, politika nıt veremeyenler sınır dışı edildi. Sınır dışı edilçalışma izni, yüksek harçlar, öğrencilik dubilimcisi. Okyanusların korunması için çalıştı. meyi kabul etmeyen Afrikalı göçmen ağzı bantrumunun önündeki binbir engel insanların bu İletişim ağı kurucuları; Phyllis Barclay Smith 1903/1980 lanarak geri gönderilirken yaşamını yitirdi. Ceülkeye gelmemesine, kalıcı olmamalarına yol (İngiltere). Kuş bilimcisi ve denizlerin kirlenmesini sur, biraz çevresi ve parası olanlar ise avukat kaaçtı. Ancak üretken ve yaratıcı Anadolu insaönlemek için çalışmalarıyla pıları aşındırmaya başladı. Dilekçe, itiraz yazılanı bu engellere karşı gerektiğinde bazı çareMÜNİH tanınıyor. Dagi Kiefer 1926/1975 rı için azımsanmayacak paralar ödendi. Dilekçeler de buluyor... Bunlardan biri de Avusturya (Almanya), ekolojist. Toprağı ler oyalamadan öteye gitmiyordu. Çünkü kurumvatandaşlarıyla evlilikler oldu. Bir Avusturya korumak için vakıflar kurdu, lar, Avusturyalı eşlerin dediklerini doğru kabul yurttaşı ile evlenen AB üyesi olmayan bir ülEuro Natura ödülünü aldı. Erna ke vatandaşı, oturma ve çalışma iznine de saediyordu. Ayrımcılık burada bir kez daha yüKretscmann 1912/2001 (Doğu hip oluyor. Ülkede çalışmanın önüne konulan zünü gösteriyordu. Sonuçta, “umuda yolculuAlmanya). Çevre bilincini engeli aşmanın yolu evlilik olarak görüldü. ğun” bir evresinde banka kredilerinin bir kısmı geliştirdi. 1993’te Avrupa Çevre Yıllar önce, bir evlilik işleminde çevirmenEROL ÖZKAN evlendikleri Avusturyalılara, arta kalanıysa mahÖdülü’nü aldı. lik yaptığımda, “paralı evliliklerin” işleyişikeme masraflarına harcanmış oldu. İş kadınları; Antje von Dewitz ni de gözlemleme fırsatı buldum. Nikâh masaDaha önce kendisine iş hukuku danışmanlığı çevreye duyarlı giyim eşyaları üretti. Anita Roddick 1942 sında “Evet” sözlerinin verilmeyaptığım G. Hanım, arayana dek “sahte /2007 (İngiltere), hayvanlar üzerinde test yapmadan kozmetik VİYANA sinden önce, gelin ve damat tarafevliliklerle” ilgili sorunların bittiğini saürünleri üretti ve 3. dünya kadınlarına iş alanları yarattı. ları tuvalette buluşmuş, Avusturnıyordum. Polis tarafından G. Hanım’a Dagmar Fritz Kramer 1971 (Almanya). En az enerji ya yurttaşı “gelin hanım” tarafına gönderilen bir yazıda, yedi yıl önce yapkullanılarak içinde yaşanabilen 200 adet ağaç ev üretti. servet değerinde paralar verilmiştığı evliliğin sahte olduğu ve dört hafPolitikacılar; Gro Harlem Brundland 1939 (Norveç). ti. Evlendirme memuru, “yeminta içinde Avusturya’yı terk etmesi isteDoktor ve sosyal demokrat politikacı. 1980’de en genç ilk li çevirmen” olmadığım için beniyordu. Ağlamaklı sesiyle “Yardım kadın başbakan ve BM Dünya Çevre Komisyonu Başkanı. ni kabul etmemişti. Ancak, o anKADİM ÜLKER edin” diye haykırıyordu G. Hanım. PaAngela Merkel; 1954, Almanya Başbakanı. 1994 yılında da yeminli çevirmen bulma şansıralı evlilik yaptığı Avusturyalı “eşinin” Almanya Çevre Bakanı idi. Ve 1997’de Kyoto anlaşmalarının nın da olmadığını anlayınca “Evadını sosyal dolandırıcılık olaylarından yapılmasına öncülük etti. lenmeyi kabul ediyor musun?” anımsıyordum. Taşeron firmalar kurmuş, onları Petra Kelly; 1947/1992 (Almanya). Politik bilimci ve Alman sorusuna verilen yanıtları çevirmiştim. Nikâh işbirer birer iflasa götürüp ne işçilerin parasını ne Yeşiller Partisi ilk milletvekili. Kadın ve çevre hakları için lemi bitmiş, memur “gelini” süzmüş, muzip bir de ücretlerinden kesilen vergi ve sigorta primleaktif rol oynadı, 1982’de Alternatif Nobel Ödülü’nü aldı. tavırla yeni soyadının ne olduğunu sormuştu. rini gerekli yerlere ödemişti. “Evlilikte” ödenen Kamuoyunda ünlü kadınlar; Bianca Jagger 1945. (Nikaragua). “Gelinin” bunu bilememesi, memuru hayli gültoplu para, sürekli istediği harçlıklar yetmezdürmüştü. Memur, dönen dolabın farkındaydı. İnsan hakları aktivisti. Mick Jagger’in eski eşi. Yağmur miş gibi, G. Hanım’ın temizlik işi yaparak aldığı Herhangi bir işte çalışmak istemeyen, sosyal veormanlarının yok olmasına karşı savaştı, 2004’te Alternatif yaklaşık bin Avro’luk ücretine de göz dikmişti. ya işsizlik yardımlarıyla geçinmek isteyen orta Nobel Ödülü’nü aldı. Loki Shmidt, 1913/2010, eski Almanya Birisi işsiz, diğeri üniversite okuyan kızları için yaşın üstündeki Avusturyalılar “gelin” ve “daBaşbakanı Helmut Schmidt’in eşi. Botanikçi. Tehlike yaptığı harcamalardan ve “eşine” yıllarca ödemat” adayı oldular ve yaptıkları evlilikler için altındaki bitkileri korumak için vakıflar kurdu. Jane Goodall, diği paradan bunalan G. Hanım restini çekmiş, Türklerden almış oldukları paralarla güzel ha1934 (İngiltere), Tanzanya’daki maymunları korumak için “koca” da soluğu poliste almıştı. Yabancılar yat sürdürdüler. Nikâh sırasında ödenenle kalınuğraştı. Aktivistler; Regina Frerichs, 1960. Doğa bilimcisi Dairesi, çabucak toplanarak G. Hanım için sınır mıyor, evlilik süresince de “ara ödemeler” süGreenpeace’in kampanyalarına katıldı. Balina katliamlarını dışı kararı vermiş, Avusturya dışına çıkarılması rüyordu. “Polise giderim ha!” sözü oturma izni önledi. Birsel Lemke, 1950 (Türkiye). Siyanür kullanılarak için işlemlere başlanmıştı. G. Hanım’ın sahip olbekleyen kişiye karşı sıkça tekrarlanıyordu. yapılan altın madenciliğine karşı yaptığı çalışmalarıyla 2000’de duğu haklar sıralanırken de ülkeye geri gelmek “Türk eşler” yıllarca sadece Avusturyalı “eşleAlternatif Nobel Ödülü’nü aldı. Liz Christy, 1973 (ABD), istemesi halinde, ulaşabileceği kurumların adresri” için çalıştı. Bir yıl bu şekilde çalışıp da yaAvrupa’da yeşil alanlar yarattı. Berlin’de Çevre Bakanlığı’nda leri ve telefon numaraları verilmişti. G. Hanım salara uygun şekilde boşananlar, daha fazla ödeaçılan sergi 18 Nisan’a kadar açık kalacak. Yaşamlarını doğa çalışmakta, kazancından biriktirdiği 3 kuruş pamelerden kendilerini kurtarabildi. Para vermerayı da Avusturya’da kalabilmek için mahkeme ve çevreye adayan bu kadınlar için helal olsun onlara demekten yenlerin kapıları ise polisler tarafından sıkça çamasrafları olarak ödemekten geri durmayacak. başka söyleyecek sözümüz yok. lınıyordu. Avusturya vatandaşıyla evli Türkler, [email protected] polisin “mahrem” sorularına bile cevap vermek [email protected] 8 Yüzyılın 21 kadını... Avusturya’da evlilik ticareti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle