12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 MART 2013 CUMA 14 “Devletin ve PKK’nin elindeki tutsaklar”. Öcalan’ın “sürece” ilk harcı koyarken kayıtlara geçirdiği açıklama çok önemli. Bu sözler, sürecin ileride “zırt” diyeceği yeri de belirleyecek. 1 “Tutsaklık” savaşan tarafları ve asker kişileri kapsıyor. 2 Bu ise “devletler hukuku / savaş hukuku”nun da gözetilmesi anlamına geliyor. 3 Öcalan, “Devletin elindeki tutsaklar” tanımıyla kendi statüsünü Açıkça beyan ve ilan etmiş oldu. Süreç ilerledikçe “fiili mevkidaş” Tutmasak da mı Saklasak? haline gelecek olan Başbakan Erdoğan bir hafta sonra uyanır gibi oldu. Stajyer Türkçe öğretmeni edasıyla “tutsak başka, tutuklu başka” diye bir açıklama yaptı. Ama nafile. Çünkü, Öcalan tutuklu değil, hükümlü. Hükümlülüğü de ABD ortak operasyonuyla bir tür tutsaklık sonucu Erdoğan vs. Öcalan Tayyip Erdoğan on yıldır, kendisine denk bir rakip arayıp duruyor. Bir ara cumhurbaşkanlığı rekabeti yüzünden Abdullah Gül’ün rakip olacağı beklendi. Ama bunun boş olduğu belli oldu. Erdoğan’a sonunda demek bir başka Abdullah nasip imiş! Takdiri ilahiden sual olunmaz. Abdullah, zaten “Allah’ın kulu” demek. Bu arada okurlardan soranlar var: Öcalan neyin öcünü alacak ki? Bilmek zor. Ama alabileceği öcü aldı sanırız. O soyadı Ahmet Türk’ünkü gibi bir “bürokrat şakası” olabilir. Öcalan’ın Arapça karşılığı “El Muntakim”.. Allah’ın 99 sıfatından birisi.. Daha sürecin başında, hadisli beyanat vermesi, “İslami takılması”.. Tayyip Bey’i kendi silahı ile yenmek istemesinden... gerçekleşti. Özetle.. “ D e v l e t i n elindeki tutsak” kaydı, Öcalan’a yeri ve günü geldiğinde kaçınılmaz olarak yan çizme olanağı tanıyor. “Mektuplar” Avrupa’nın da onayına sunulduğuna göre AB çevrelerinin ilerideki itiraz zemini şimdiden hazırdır; “İradesi özgür olmayan, tutsak birinin attığı imza, verdiği söz bir hüküm ifade eder mi?” GÖRÜŞ YÜKSEL PAZARKAYA AB ve Ulusallık Son zamanlarda yoğunca sürdürülen ulus ve ulusallık tartışmasına Avrupa’dan kısaca bakmaya çalışalım. Özellikle Avrupa Birliği üye ülkelerinde yeniden alevlenen tartışma konularından biri de, ulusal egemenlik konusu. 28 üyenin hiçbiri siyasi ve devletsel bir Avrupa Birliği için ulusal egemenliğinden fazlaca bir özveride bulunmak istemiyor. Bunu yalnız Londra vurgulamakla kalmıyor, Paris, Roma, Berlin de özellikle Bavyera başkenti Münih vb. durmadan aynı çekinceyi dile getiriyor. Bu konudaki vurgulama mali kriz yaşanan son yıllarda arttı. Berlusconi’nin son başarısı bunun yeni bir kanıtı. Bu yüzden, bütün kurum ve kuruluşlarıyla siyasi bir Avrupa federasyonu ya da Avrupa devletine benzer bir yapılanma zaten uzak bir hedefken, daha da uzaklaştı. Öylesine uzaklaştı ki, ortak değerler denen, insan hakları, özgürlükler, demokrasi, toplumsal güvenceler, dümeni kilitlenmiş serseri bir tekne gibi AB kıyılarından başıboş uzaklaşmakta. Ulusalcılığın ötesinde ırkçılık, gericilik yükselmekte. Zaten sistemin sürekli yeğlediği, tutucu ve kapitalist ekonomiyle, son on yıldır artan biçimde finans kapitalle, büyük bankalarla kenetli iktidarlar. Bu, yalnızca Macaristan’ın gerici hükümetinde, Yunanistan’da mali krizle daha da açık biçimde ortaya çıkan ırkçı saldırılarda görülmüyor. Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya gibi büyük üye ülkelerde de gözlemleniyor. Özellikle mali krizle ortaya çıkan süreç, ne pahasına olursa olsun, Avro para birimini kurtarma çabalarının da açıkça gösterdiği gibi, siyasi bir birlikten uzaklaşırken serbest, ortak pazar birliği niteliğine sarılıyor. AB’den en fazla ekonomik çıkar sağlayan, krizden de henüz hemen hiç etkilenmemiş görünen Almanya, adını koymadan, serbest ortak pazar niteliğini koruma telaşında. Türkiye’yle görüşme sürecini yeniden canlandırma önerisinin de öncelikle Almanya’dan gelmesi, bu çerçeve içinde görülmelidir. AB çıkarına işleyen hâlâ geçerli Gümrük Birliği içinde Türkiye’yi tutmak son dönemde daha da büyük önem kazandı. Bu, ancak ucu açık tam üyelik görüşme sürecinin sürdürülmesiyle sağlanacak. Şimdiye dek olduğu gibi, gerçekçi bir yaklaşım. Bayan Merkel son Türkiye ziyaretinde bunu açıkça dile getirmekten yine çekinmedi. Yoksa, yukarda adı geçen ortak değerler zemininde oluşacak bir AB siyasi yapılanması içinde bugünkü Türkiye’nin bugünkü Macaristan vb. olamayacağı da açıktır. Ama zaten böyle bir süreç şu dönem gerçekçi değil AB içerisinde. Yirmi sekiz ulusal üyeli, yaklaşık yirmi çeşit anadilin bulunduğu AB çerçevesinin değerler üzerine kurulu bir siyasi yapı için, ulusal egemenlikten ve ulusal meclis haklarından ödün vermek istememesi, kavranılabilir bir durum. Amerika Birleşik Devletleri dahil ki ulusallık için en kaypak toplum yapısı orada Batı’nın büyük devletleri, bütün iç ve dış politikalarını ısrarla ve kıskançlıkla ulusallık ve ulusal çıkarlar üzerine kurarken, Türkiye Cumhuriyeti’nde aykırı ve çelişkin seslerle ulusallık tartışmasının kızdırılması anlaşılacak gibi görünmüyor. Kaldı ki, Cumhuriyet devrimlerinin temel taşlarından ulusallık ilkesi, başkalarına ulusallık bitti deyip, kendi ulusallıklarını pekiştiren emperyal güçlerinki yanında hâlâ çağdaşlığını koruyan bir ilkedir. Ayrımcılıktan, düşmanlıktan, giderek kıskançlıktan uzak bir tanıma sahip bu ulusallık. Ama başından beri, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası, tanımın hiç içermediği ırkçılığa, ayrımcılığa kayan uygulamalar olmadı mı? Olmaz mı? İçinde bulunulan durum, o yanlış uygulamaların sonucu değil mi? Ama yanlış uygulamalardan yola çıkarak, doğru tanıma veda etmek, ulusal egemenlikten vazgeçmek anlamına gelmez mi? Önemli olan, ırkçı ve ayrımcı uygulamalardan sıyrılıp sağlıklı, özgürlükçü, çağdaş değerleri içsellemiş uygulamalara yönelmektir. Sayın Başbakan sık sık, “Milletimiz bize güvensin” diyor. Bu milletin bir adı da var mı? Alman, Fransız, Amerikan, İngiliz, Rus, İspanyol vb. milleti gibi? Sizi Gidi İçeriden Darbeciler... Dün bir 28 Şubat’ın daha yıldönüÇünkü, Erbakan asıl darbeyi partimüydü. si içinden yedi. Günün onuruna, iki komutan daha Partideki en yakın yardımcıları.. tutuklandı. TBMM’deki grup başkanvekilleri, Böylece, Erbakan’a dışarıdan darMilletvekilleri, belediye başkanları hobe teşebbüsünde bulunan komutanlar calarını siyaseten arkadan hançerlediler. dan içeriye alınmamış kimse kalmadı. 28 Şubat bir yönüyle de tam bir “aiPeki, Erbakan’a içeriden darbe ya le içi cinayet hadisesi” idi. panların durumu ne olacak? Ama failler suçlarını anında itirafçılığa yöneldiler: “Biz zaten Milli Görüş gömleğini çıkarmıştık!” 28 Şubat’ı soruşturan özel yetkili savcılar bir de Erbakan’ı içeriden ve arkadan vuranları kovuşturabilseler…. Milli Görüş gömleğini çıkaranların nerelerden, hangi güvenceleri alarak bu işi yaptıklarını soruştursalar! Tayyip Bey: “Mart sonuna kadar bitmeli!” dedi. Öcalan Bey’in acelesi daha fazla. Onunkini de BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş açıkladı: “Süreç iki üç haftada netleşmeli!” Süreç, kulağa çok hoş gelen çok güzel bir sözcük. Başlangıcı bile tam belli değil. Sonu ise tarafların insafına kalmış. Yani süreç fal gibi, muz gibi ne niyetle dinleniyorsa.. Ve yeniyorsa o anlama geliyor. Süreç, Tayyip Bey için “sonsuz yetkiyle donanmış bir başkanlık” koltuğu... BDP/PKK/Öcalan için ise.. Mümkün olan her anlamda ve alanda Kürtlere özerklik/ özgürlük! İki taraf da sağlamcı… Sürecin, noter onaylı protokol ile veya Kuran’a el basarak tamamlanması mümkün değil. Sürecin ucunu mutlaka anayasaya dayamak gerekiyor. Tayyip Bey’in referandumun üzerinden 1 yıl geçmeden niye “yeni anayasa” diye tutturduğu iyice anlaşıldı. Ve TBMM’de Başkanlık kürsüsünde bile hakça temsil edilmeyen BDP’ye neden Anayasa Hazırlık Komisyonu’nda AKP, CHP gibi 3 üyelik verdiği anlaşıldı. Şimdi Süreç Zamanı Anayasa görünürde TBMM’de hazırlanıyor. Ama gerçek müzakeresi İmralı’da yürütülüyor! Maddeleri ise öneriye önergeyle değil, “Hapishane Mektupları” ile oluşturuluyor. Mevzuatımıza göre, yetkililer görmeden/ okumadan hiçbir hükümlü cezaevinden dışarıya mektup yazamıyor. Öcalan üç mektup yazdığına göre.. Üçü de yetkililerce görüldü ve uygun bulundu… Ki ilgili yerlere ulaştırıldı.. Kandil’e mektubu götüren BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder. Öcalan’ın İmralı’da kendisine “Sen bize lazımsın!” demesi boşuna değilmiş. Terörle Mücadele Kanunu’na göre... “Dağdaki eşkıyaya mesaj götürüp getirmek örgüte yardım ve yataklık suçu sayılıyor!” Ama şimdi süreç zamanı.. Yasa da, anayasa da rafta ve lafta… Erdoğan/Öcalan ittifakı bunu öngörüyor. Öcalan, “Hadisi şeriflerle süslenmiş” demeçler veriyor. İmralı’ya giden milletvekillerinden biri (Altan Tan), görüşmeden önce “namaz kıldığını” TV’den açıklıyor. Milliyetçi sloganı değiştirme zamanı: Hira Dağı kadar Müslüman Kandil Dağı kadar Kürt’üz! Anayasalaşan Bölünme Meriç Velidedeoğlu Hazırlanmakta olan “yeni Anayasa”nın, “5.” anayasamız olacağına değinmiştim sanırım; eğer “Osmanlı”nın “1876 Anayasası”nı (Kanunu Esasi 1876) da sayarsak “6.” dememiz gerekir; bu yüzden bu anayasayı da hiç olmazsabirkaç maddesini dile getirerek analım diyorum. Nasıl ki, “TC Devleti”nin anayasası, “Türk Ulusu”nun anayasasıysa; “1876 Anayasası” da “Osmanlı Devleti”nin uyrukları olan tüm “Osmanlı”ların anayasası olduğu açıkça belirtilir (m: 8). “18. Madde”de “Devletin dilinin Türkçe” olduğundan söz edilerek “kamu görevi”nde (hizmetinde) çalışabilmek için “Türkçe” bilmenin baş koşul olduğu bildirilir, bu durum, tüm “kamu görevi” veren “kurum”larda, dolaysiyle “mahkemeler”de de geçerli dil: “Devletin lisanı resmisi” olan “Türkçe”dir, ilkesinin uygulandığının göstergesi olsa gerek. “57.” madde, meclis ve komisyonlarında “müzakeret lisanı Türkçe”dir; “68.” maddede “Türkçe bilmeyen mebus olamaz” der. “137” yıllık bu anımsamadan sonra, günümüzün yeni bir “Anayasa” yapımı uğraşısı içinde yaşadıklarımıza bir dokunalım. Bu anayasada; “Türkler”, “Türk Milleti”, “Türk” kavramlarının yer almayacağı bir bakıma yasaklandığıbelirtiliyor. Bu tutum; “AKP ve BDP Anayasa Hazırlama Komitesi”nin daha doğrusu “Koalisyon”unun temel direğidir. “Koalisyon”un küçük ortakları “CHP” ve “MHP” de bu “yasaklama”yı bir tür“evet”leyip, sonra da: “Aaa! Hayır!”la, “hayırlı” kıldılar. Yeni “Anayasa”da kesinkes “yer” almayacakların içinde, “yasak”lananların arasında “Atatürk”, “Atatürk ilkeleri”nin de olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Acaba anımsar mıyız, yoksa unuttuk mu Türkiye’nin bu sonuçlara varması için yıllar önce atılan “tohum”ları? “10 yıl” öncesinin tam da bu günlerinde, Avrupa Parlamentosu (AP) parlamenteri “A. Qostlander” bize şöyle seslenmişti: “Atatürkçülüğü anayasadan çıkartın! Atatürk’ü de yaşamınızdan!” (25.3.2003) AB Komiseri “Hammerberg de: ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ söylemi yasaklanmalı; çünkü ‘etnik’ bir kökeni yüceltiyor!” (2009) diye direnince; buna “R.T. Erdoğan”: “TC vatandaşlığını ifade ediyor; ‘Türk’ etnik kökene dayanmıyor” yanıtını vermişti. “Erdoğan”ın bu “takiye”si ancak “üç yıl” sonra; “29.9.2011” günü: “Dağa, taşa ‘Ne mutlu Türküm!’ diye yazmak, ‘ilkellik’tir!” haykırışıyla ortaya dökülecekti; oysa “ilkel” dediği bu “söz”ün sahibine benzetilmişti altı ay önce; “AP” parlamenteri “A. Duff” şöyle diyordu: “R.T. Erdoğan ikinci Atatürk’tür!” (31.3.2011) Ortalara saçılan bu “tohumlar”ın içinde yer alan “bölünme”ye, “parçalanma”ya gelince; “deliğe süpürülüp atılmamanın, kullanılmanın” temel koşuluydu, “bu” tohumları da yeşertmek. “2002”de “AKP” iktidara kondurulduğunda; R.T. Erdoğan, “Açılım” adını taktığı “parçalanma”nın ilk adımını “İl Özel İdareler Yasası”yla atacaktır; “Yasa”, TBMM’den uçarcasına geçirilip, “Çankaya”ya gönderilir; “10. Cumhurbaşkanımız A. Necdet Sezer, yasanın ‘14.’ maddesiyle, “İl Genel Meclisleri’nden “özerklik”ten “öte” kolayca “Bağımsız” niteliğe dönüşecek “yerel bir meclis oluşturulmaktadır!” gerekçesiyle yasayı “iade” eder. (Temmuz 2004) “AB” bu büyük “düş” kırıklığının acısını “2005”te bir “Komisyon” toplantısında alacak; “AP”nin Fransız parlamenteri “J. Toubon”, “AKP” milletvekillerinin gözlerinin içine baka baka: “Siz artık Sevr’i kabul edin” diye haykıracaktır. Stratejik ortak “ABD”nin “öfke”si ise daha derin olur ve bunu “Pentagon”dan Yrb. Ralp Peters aracılığıyla dünya “kamuoyu”na açıklar. Bilindiği gibi bu; “Anadolu”yu parçalayarak oluşturulan özgür “Kürdistan”ı içeren; tüm Ortadoğu’yu yeniden düzenleyen bir “harita”dır. (2006). Tüm uluslararası toplantılarda “masa”ya serilmekte olan bu harita, “ABD”nin “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP’un) somut bir biçimde ortaya konuşudur. Böylece Erdoğan; “BOP”un ‘Eşbaşkanı” olarak: “Diyarbakır” bu bölgenin bir yıldızı olabilir!” söylemini artık bu entegrasyonun “Başkenti Diyarbakır olabilir”e dönüştürür. Ayrıca, “J. Toubon” gibi “AP” parlamenterlerinin yanında “yerli” çığırtkanların “ses”leri de yükselecektir; “2007” seçimlerinde seçilen Prof. Zafer Üskül, çiçeği burnunda bir “AKP” milletvekili olarak verdiği demeçlerde özellikle “A. Qostlander”i hiç aratmayacaktır. “PKK”lilerin ağırlandığı “Habur Sınır Kapısı Olayı”yla (19 Ekim 2009), binlerce insanımızı öldüren “PKK”nin önderi teröristbaşı A. Öcalan ile “TC Devleti”ni müzakere masasına oturtacaktır R. T. Erdoğan. Karşı gelecek olan aydınları, gazetecileri, yazarları, üniversite hocalarını, kuşkusuz “TSK”nin “terör”le, “PKK” ile çarpışmış; deneyimli komutanları da içlerinde olmak üzere, pek çok muvazzaf ve emekli askeri de özgürlüklerini ellerinden aldırarak “bertaraf” edecektir. “AKP’nin “Yeni Anayasa” atılımı başta bu “açılım”ı sağlama almak sonra da “Tramvay demokrasisi”nden, “Deve demokrasisi”ne geçişi sağlamak içindir. Haftaya sürdürelim. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK BULMACA [email protected] SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Havadaki ser 1 best silis tozla 2 rının uzun süre solunması so 3 nucunda orta 4 ya çıkan kronik 5 akciğer hastalığı. 6 2/ Osmanlı devletinin askerlik, 7 saray ve yöne 8 tim örgütlerin 9 de kışla, koğuş 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ve bürolara verilen ad... Herkesin 1 Z Ü L B İ Y E A gözü önünde yapılan. 2 Ü R E D U R UM 3/ Lityum elementi 3 L E J Y ON R A nin simgesi... Lenf 4 B Y A L A K Z düğümlerinin ilti5 İ DO L K A R O habı. 4/ Aşağı yukaDON rı gidip gelme... Üstün 6 Y U N A K K A D EM bir yetkinin gücünü 7 E R U R R OMA N simgeleyen değnek. 5/ 8 N E Yunan abecesinde bir 9 A M A Z O N harf... Hint müziğine özgü telli bir çalgı. 6/ Büyük piliç. 7/ Geceleyin söylenen ağır ve feryatlı türkülerde uygulanan bir ezgi... Uzaklık işareti. 8/ Engel... İri bir hıyar cinsi. 9/ İnsan resmi... Sınır nişanı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kimi maddeleri çözme özelliği taşıyan sıvı. 2/ Zekâ geriliğinin ileri şekli... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi. 3/ Bir nota... Kıyı ile gemi arasında yük taşımada kullanılan, altı düz tekne. 4/ Beygir... Konuşmayı güçlendirmek için aralara sıkıştırılan ve karşılıksız kalacağı bilinen soru. 5/ Tıp öğreniminde, üzerinde çalışmak için hazırlanmış ölü insan ya da hayvan gövdesi. 6/ İspanyolların sevinç ünlemi... Bir konuda birinin inanmasını sağlama. 7/ Ev giysileri ve sabahlık yapımında kullanılan, dökümlü bir kumaş... Bakır elementinin simgesi. 8/ Kuran’da bir sure... Bir sonuca ulaşılana değin yapılan aynı eylem. 9/ Dünyanın en hızlı koşan canlısı olan yırtıcı hayvan... At üretilen çiftlik.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle