23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ 4 HABERLER Ombudsman ile Gelen Mahalle Baskısı Milliyet ile tanışıklığım, lise yıllarıma kadar uzanır. O dönemde Cumhuriyet, Milliyet ve Vatan’ı yatılı okulun olanakları içinde izlemeye çalışırdım. Daha sonra Milliyet’te köşe yazarı olarak, en ufak bir baskı olmadan 7 yıl çalıştım. Bu saygıdeğer yayın organını her zaman rahatlıkla evime soktum. Tabii ki, benim gibi mesleği gazetecilik olan bir kimsenin, kendi çalıştığı da dahil olmak üzere, herhangi bir gazetede yayımlanan bütün fikirleri paylaşması düşünülemez. O bakımdan, bir gazetenin herhangi bir uygulamasını eleştirmek, bunu çok tehlikeli ve kaygı verici bulmak, illa o gazeteyi yermek anlamını da taşımaz. Bu uzun ama zorunlu açıklamadan sonra esas konumuza girebiliriz. Milliyet’te çalıştığım dönemde bir süre komşusu olduğum, Açık Pencere ekibinden Ercan Akyol’a, Danıştay 8. Dairesi’nin, avukatların duruşmalara türbanla girmesine vize vermesinden sonra yaptığı bir karikatürün yayımlanması üzerine, belirli çevrelerden tepkiler geldiğini gazetenin pazartesi günkü “Okur Temsilcisi” (Ombudsman) köşesinde çıkan yazıdan anlıyoruz. HHH Birçok demokratik ülkede, kamu alanında, dinsel simgelerin alenen teşhirini yasaklayan yasa ve mahkeme kararları vardır. AİHM’nin de bu yönde oluşmuş içtihadı mevcuttur. Bu arada kamu alanının niteliği ve kapsamı da, hem doktrinde hem de ilgili mahkeme kararlarında tartışma konusu olmuştur. Bilindiği gibi, Türkiye’de de türban özgürce tartışılamamış, iki cinayette iki kişinin ölümüne, dört kişinin de yaralanmasına yol açmıştır. Hatırlayalım: Gümüşhane Barosu Başkanı Ali Günday, türbanlı avukatların duruşmalara girmesini engelleyen bir karara imza attığı için, Osmaniye’den kalkıp gelen İzzet Kıraç tarafından 27.10.1995 tarihinde öldürülmüştü. Cinayeti işledikten sonra pişman olmadığını yine olsa yine yapacağını söylemiş olan İzzet Kıraç şu anda aftan yararlanmış olarak serbestçe dolaşmaktadır. Kamuoyunun daha yakından hatırlayıp bildiği Alparslan Arslan da 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesi’ni basarak üye Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürmüş, aralarında Daire Başkanı Mustafa Birden de olmak üzere dört kişiyi yaralamıştır. Alparslan Arslan, mahkemede cinayetine gerekçe olarak da söz konusu dairenin bir öğretmenin mesleki faaliyet alanı dışında başını örtmesinin müdürlüğüne engel olmasına yol açan kararını gerekçe göstermiştir. HHH Görülüyor ki, türban konusu belirli odakların da kışkırtmasıyla, baskı altında olmadan tartışılamamakta, cinayetlere kadar varan şiddet olaylarına yol açmaktadır. Sanatçının hası ve yüreklisi, dostum Ercan Akyol’un geçen hafta Danıştay 8. Dairesi’nin kararı vesilesiyle, türbanlı kadın avukatları eleştiren bir karikatürünün yayımlanması üzerine gazeteye yine tepkiler gelmiş. Gazetenin 4 Şubat Pazartesi günkü “Okur Temsilcisi” köşesinde Ombudsman Belma Akçura’nın yazısı ve özellikle görüşlerinden alıntılar yayımladığı, konunun uzmanı Prof. Dr. Samim Akgönül’ün satırlarını görünce bundan böyle, artık türban konusunda en ufak bir eleştiriye dahi yer olamayacağı izlenimini edindim. Burada önemli olan türbanın lehinde, aleyhinde olmak değil, konuyu tartışabilmektir. Nitekim, Danıştay 2. Dairesi’nin mesleki alanı dışında türban takan öğretmenin müdürlüğünü engelleyen kararına ben de katılmadım, kendi köşemde ve TV programlarında da eleştirdim. Ama o başka şeydi, türban konusunda ucu cinayetlere kadar varan mahalle baskısına boyun eğmek daha başka bir şey. Milliyet’teki mahalle baskısını cesaretlendiren uygulama, korkarım çok vahim bir duruma katkı verir gibi oluyor ve görüş bildirmek de olanaksızlaşıyor. Herhalde bu ombudsmanla gelen ilk mahalle baskısı örneği olarak tarihe geçecektir. Demokratik bir kurumu baskı aleti haline sokmak da demokratik deha eseri. Bravo! Böyle batırdılar FIRAT KOZOK CHP’nin yolsuzlukları araştırma masası, ilk raporunu özelleştirme sürecindeki Başkent Doğalgaz için yazdı ANKARA CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu başkanlığında, milletvekilleri ile çeşitli kurum ve kuruluşlardan isimlerin de katılımıyla oluşturulan “Belgeli Yolsuzluk Araştırma Ekibi”nin mercek altına aldığı ilk kurum özelleştirme sürecindeki Başkent Doğalgaz oldu. Raporda, şirketin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden alacağının 450 milyon TL’yi bulduğu, belediyenin kendi harcamalarını finanse etmek için şirketi kullandığı belirtilirken, belediyeden alacaklarını tahsil edemeyen şirketin kullandığı krediler nedeniyle 130 milyon TL fa u CHP’nin Belgeli Yolsuzluk Araştırma Ekibi tarafından hazırlanan Başkent Doğalgaz raporunda, belediyenin harcamalarını finanse etmek için şirketin içinin nasıl boşaltıldığı gözler önüne serildi. Rapora göre, belediye yurttaşlardan bedelini peşin aldığı doğalgaz ücretlerini ödemediği şirkete 450 milyon TL borçlandı. Bu nedenle şirketin iki yılda 130 milyon TL’lik faiz gideri oluştu. Özelleştirme sürecinde iflasın eşiğine getirilen şirketin pek çok ihalesinin de usulüne uygun yapılmadığı belirlendi. iz ödediğine dikkat çekildi. Raporda eşik değerlerin altında kalınarak tek bir açık ihale yerine pazarlık usulü ve doğrudan temin yönteminin şirket tarafından “alışkanlık” haline getirildiği, 2009 yılında 1 tek ihaleyle yapılacak işin 74 ihaleyle gerçekleştirildiği vurgulandı. “Başkent Doğalgaz Şirketi Yolsuzluk Batağında” başlıklı raporda şu eleştirilere yer verildi: l Sayıştay tarafından denetlenen 31.12.2010 tarihli bilançoya göre şirketin 700 milyon TL sermayesi 694 milyon borcu bulunmakta olup 2009 ve 2010 yıllarında yaklaşık 130 milyon TL faiz gideri oluşmuştur. l 2010 yıl sonu itibarıyla şirketin belediyeden yaklaşık 450 milyon TL alacağı bulunmaktadır. Şirketin, belediyenin vadesi geçmiş borçları yüzünden dar boğaza düşmesine rağmen belediye, şirket kârından mevzuata aykırı olarak avans çekerek diğer harcamalarını finanse etmiştir. Bu işlemler sayesinde belediye bir yandan kendisine haksız kaynak yaratırken, diğer yandan özelleştirme eşiğinde olan şirketi iflas noktasına getirmiştir. l Ankara Anakent Belediyesi 4734 sayılı Kamu İhale KIŞANAK: Terörist değilim terör mağduruyum MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Kayapınar Kültür Merkezi’nde gazetecilerle bir araya gelen BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, , hükümetin BDP ve DTK eşbaşkanlarının İmralı’da Öcalan ile yapacağı ikinci görüşmeye hâlâ izin vermemesini eleştirdi. Şemdinli’de PKK’liler ile kucaklaşmasından sonra kendisine yönelik 56 aydır sistemli bir linç kampanyası sürdürüldüğünü ifade eden “Derin ve tekçi devlete karşı yıllardır mücadele veren biri olarak söylüyorum. Terörist değilim, terör uzantısı değilim. Devlet terörü mağduruyum. Arkadaşlarımı kaybettim, ağır işkenceler gördüm, çalıştığım gazete bombalandı. Kendileri korktuğu zaman çıkıp konuşan ve mücadele veren biriyim. Bir daha adımı anmasınlar ya da doğru dürüst konuşsunlar” dedi. Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu üyesi Gençay Gürsoy, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Ufuk Uras, Akın Birdal ve Halkların Demokratik Partisi Eşbaşkanı Fatma Gök, Cezayir Toplantı Salonu’nda basın açıklaması yaptı. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) HDK’den ‘barış’ için kampanya İstanbul Haber Servisi Halkların Demokratik Kongresi (HDK), “Barış için eşitlik, çözüm için müzakere” kampanyası başlattı. Kampanyanın duyurusu için Cezayir Toplantı Salonu’nda yapılan basın açıklamasına HDK Yürütme Kurulu üyesi Gençay Gürsoy, İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel, Ufuk Uras, Akın Birdal ve Halkların Demokratik Partisi Eşbaşkanı Fatma Gök katıldı. Gençay Gürsoy, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını tehlikeli bulduğunu belirterek “Barış süreci Başbakan’ın iki dudağı arasına sıkışmış pamuk ipliği haline geldi” dedi. HDK Yürütme Kurulu üyesi ve BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de İmralı’da başlatılan süreci “müzakere değil diyalog” olarak niteleyerek “Müzakereye evrilmesi halkların talebidir. Diyaloğun başlamış olması önemlidir, ancak gerçek anlamda bir çözüme evrilmesi gerekiyor” diye konuştu. HDK Genel Meclis üyesi Akın Birdal, devlet ve hükümet yetkililerinin kullandığı dili eleştirerek “Üst dilden vazgeçilmelidir. ‘Çözeriz’ değil, ‘birlikte çözeceğiz’ denilmelidir. Muhataplığı ortaklaştırmak gerekiyor” dedi. Kanunu’ndan kaçınma alışkanlığını Başkent Doğalgaz Şirketi’nin tüm faaliyetlerinde göstermiş ve bu durum Sayıştay tarafından tespit edilmiştir. Belediye, Ankara genelinde mahalle bazında açık ihale ile yapılması gereken ve bu sayede harcamalardan tasarruf edebileceği doğalgaz altyapı ihalelerini sokak bazında ayırarak eşik değerlerinin altına düşürmüş, bu sayede Kamu İhale Kanunu’nu ihlal etmiş ve harcamaları keyfi olarak gerçekleştirme imkânına kavuşmuştur. l Doğalgazın tüketicilere emniyetli bir şekilde iletilmesini kontrol eden, gözetleyen ve gerektiğinde müdahale eden Supervisory Control and Data Acquisition (SCADA) sisteminin kurulması için ihale 2004 yılında yapılmıştır. Yapılan bu ihaleyle ilgili Sayıştay denetçileri birçok belgeye ulaşılamadığını belirtmiştir. 7.4.2004 tarihinde sözleşmesi imzalanan ihalenin tutarı 14.6 milyon ABD Doları olarak tespit edilmiştir. Yaklaşık olarak 2 yıl içerisinde tamamlanması gereken proje için yaklaşık 17 milyon ABD Doları ödeme yapılmıştır. Sayıştay tarafından 2010 yılında yapılan incelemelerde SCADA sisteminin çalışmadığı, herhangi bir tehlike sırasında tehlikenin meydana geldiği bölgeye müdahale edemediği, hidrolik vana yerine mekanik vanalar kullanıldığı tespit edilmiştir. l 1995 yılından beri alınan 1 milyonun üzerinde elektronik sayacın rekabetçi olmayan ve kanuna aykırı alım yöntemleriyle Elektromed Firması’ndan temin edildiği tespit edilmiştir. Yapılan bu alımlar ve bakım hizmetleri sonucunda söz konusu firmaya 284 milyon TL ödeme yapılmıştır. Sayaçları alan firmaya kaynak aktarımını garanti etmek amacıyla 9 yıllık bakım anlaşması yapılmış ve şirketten sayaçların elektronik sistemlerinin kaynak kodları talep edilmemiştir. Elektronik sayaçların kaynak kodları firmadan alınmadığı için yapılan ve yapılacak ihalelere diğer firmaların iştirak etmesi fiilen mümkün olmamıştır. ‘Süreç tıkanmadı, devam ediyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, İmralı ile yürütülen sürecin tıkanmadığını belirtti. AKP MYK Başbakan Erdoğan, başkanlığında yapıldı. Toplantıdan önce açıklama yapan Bozdağ, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun 31 Aralık 2012’ye kadar yeni anayasa önerisini hazırlayacağının söylenmesine karşın bu sürenin dolduğunu ve 3 ay daha uzadığını ifade etti. Bozdağ, “Eğer Uzlaşma Komisyonu’ndan yüzde 100 bir mutabakat çıkmazsa o zaman üçlü, olmadı, ikili mutabakatla yapabilirsek, adımlarımızı öyle atabiliriz” dedi. Sivas olayları için yeni suç duyurusu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Madımak Müze Derneği Başkanı Hüseyin Karababa, Sivas olaylarıyla ilgili yeni görüntüler nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve tüm görevliler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. 20 yıl önce Madımak Oteli’nin yakılması sonucu hayatını kaybeden Gülsüm Karababa’nın kardeşi Hüseyin Karababa, dilekçesini vermeden önce İzmir Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Karababa, Başbakan Erdoğan, eski Şahin, 2 Temmuz 1993’ten itibaren görev yapmış içişleri bakanları, emniyet genel müdürleri ve sorumluluğu tespit edilecek diğer şüpheliler hakkında “suç delillerini gizleme, suçluyu kayırma, görevin kötüye kullanılması” iddiasıyla soruşturma başlatılarak kamu davası açılması talebinde bulunduğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle