25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ŞUBAT 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 Çamlıca Tepesi Bu donanım içinde agorayı, yaşlılar evini (buleterion, odeondinleti yeri, bir anlamda senato), okulu, spor alanını, hamamı, tapınağı sayabiliriz. Bunların hepsi agoranın çevresine sıralanmış gibidir. Kısacası agora kentin özeğidir, merkezidir. Sosyal yaşam buradadır. O çağda saydığım donanımları yoksa bir yerleşme kent sayılmazdı. Kent bilimcilerin Çatalhöyük’ü kent saymamaları da bundandır. Bugün Anadolu’da kimi deyimler bütün bunların nedenini pek güzel açıklar. Örneğin Denizli’de, toplum yaşamına uygun davranmayan kişi için “Pazarda adam ağzı görmemiş” denir. (Buradaki “pazar” sözcüğü “agora”nın yerini tutar) Bir yere bir çuval taş bırakın, bunlar kendi kendilerine durdukları yerde çakıl taşı olurlar mı? Ama deniz kıyısına bırakırsanız, dalgalar onları birbirlerine çarpa çarpa sivriliklerini giderir, bir güzel çakıl taşı olurlar. İşte böyle kişi, insan içinde insan olur. Ya da üzüm üzüme baka baka kararır. Kısacası karşılaşmalardır önemli olan. Bunun yeri de “agora”dır. Dedim ya, toplumsal yaşamın, politikanın, tecim yaşamının, acı tatlı olayların özeğidir agora... Başlangıçta agoranın belirli bir biçimi yoktur. (Beyazıt Alanı’ndaki gibi) daha sonra “stoa” ile çevrelenir. Stoa, direklikli yoldur. Bu yolun bir yanı açıktır, orta alana bakar. Ortada, Afrodisyas’ta ya da yakın geçmişte Beyazıt Alanı’nda olduğu gibi, havuz vardır kimi kez. Stoanın orta alana göre öbür yanında toplum yaşamının yapıları, kamu yapıları sıralanır. Daha önce saydığım yapılar... Bütün yollar buraya çıkar. Tiyatronun doğrudan agoraya bağlantısı vardır. Orta alanda panayır kurulur, tecim yapılır. İnsanlara Tanrı’yı anımsatmak için, insanlıklarından olmasınlar diye bir tapınak da vardır. Anadolu’da çarşılar, yakın günlere dek, günün erkeninde dua ile açılırdı: “Üç kuruş beş kuruş derken teraziyi eksik tutma ha... İnsanlıktan olma ha...” Stoa bir kentin yüreğindedir kısacası. Bir kentte birden çok agora olabilir. Afrodisyas’ta Efes’te olduğu gibi... AGORA – FORUM Güneş: Kamera Görüntülerinin Tamamı Neden Açıklanmıyor? Cilvegözü’ndeki 14 kişinin ölümüne neden olan patlamanın ardından bölgeye giden CHP heyetinde yer alan Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş dikkat çekici izlenimler aktardı dünkü görüşmemizde. Önceki gece Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun gümrük kapılarındaki kamera görüntülerini ayrıntılı olarak izlediklerini belirten Güneş, şu iddiaları dile getirdi: Assos Agorası Çamlıca Camii tasarımı KÜLLİYE Bursa Süleymaniye külliyesi ekiz saniyelik görüntü yetmez’ “Dün (önceki gün) akşam gizlilik kararı yoktu. Bakanlar ve Hisarcıklıoğlu ile bazı oda başkanları görmüşler. Ama biz görmek isteyince, cumhuriyet başsavcısı önce sessiz kaldı, bir saat sonra da ‘Gizlilik kararı var’ diyerek reddetti. Biz isteyene kadar o gizlilik yoktu. Sonra akşam haberlerinde sadece 8 saniyelik bir görüntü verdiler. Başı yok. Yani arabanın gelişi, içindekilerin hareketleri ve kaçtıkları yönler nedir? Onların hiçbiri yok. Sadece patlama anı var. Görüntülerin tamamı neden gizlenmek isteniyor? O görüntülerde ne var ki halktan gizliyorsunuz? Yürütme organının üç bakanı görüyor da Meclis’in milletvekilleri, halk neden göremiyor görüntülerin tamamını?” ‘S neyin kanıtı? Toplumun tüm gereksinim duyduğu yapılar buradadır. Medrese, sosyalkültürel gereksinimler için bir yapı (Bugün bu yapılar Bursa’da cami olarak kullanılıyor, cami olarak biliniyor. Oysa dörtgen tasarlı oylumların bir araya gelmesiyle oluşan ters T tasarlı bu yapının bir oylumunda kadı iş görür, bir bölümünde ayan toplanır, bir bölümü de çok işlevli olarak kullanılır. Ders, konuşmalar yapılır burada, namaz da kılınır. Ortadaki karede aptes alınacak bir küçük, üstü açık şadırvan vardır. Buraya dek ayakkabı ile girilir. Ayakkabı nişleri bugün de görülebilir.) sonraları buraya konuklar için oda ya da odalar da eklenmiştir. Örneğin, Bursa Hüdavendigâr’da olduğu gibi... Bu yapının üst katında okul vardır. Burada sultanların türbeleri de vardır. Kısacası mahallenin ortasında yer alan bu külliye bir özektir. Toplum burada buluşur. Osmanlı’da kamu yapıları, tıpkı başlarda agorada olduğu gibi dağınık ama birbirleriyle bir biçimde bağlantılıdır... Bu yapılar topluluğu belli büyüklükteki konut dokusunun ortasındadır. Kent daha da büyümeyi, ikinci bir külliye oluşturarak onun çevresinde sağlar. Bodrum’da, Bursa’da bu açıkça görülür. Böylece, oturanların tümü, belli bir yürüyüş uzaklığında bu kamusal yapılardan yararlanır. Cami bile yalnızca namaz kılmak için değildi. Ders de konuşmalar da yapılırdı. Örneğin İran’da bugün düğünler de camide yapılıyor. Bütün buraların daha çok erkeklerin alanları olduğunu da unutmamalıdır. Osmanlılar bir yeri ele geçirdiklerinde ilk yaptıkları, bir çeşme yapmak, onun başına da bir çınar dikmektir. Burası Batılıların anladığı anlamda bir alan değildir. Batı’da yöneticinin, kralın, bir tek kişinin yaptırdığı düzgün bir alan yerine, külliyenin yapıları arasında oluşan, organik bir alandır. Baş cami buradadır. Pazaryeridir ya da pazarlar buraya bağlanır. Kahveler buradadır. Bayramlaşma burada yapılır. Ancak Osmanlı’nın son evrelerinde, Batı özentisi olarak yeni aramalara girişilmiştir. Örneğin yeni yeni oluşturulan, kendi kendini yönetmenin yeri olan belediyenin, yönetimin yöredeki gözü kulağı olan valinin, kaymakamın yapısı da burada yer almıştır. Onun önünde de bir park düzenlenmiştir. Bu yönetim anlayışının değişikliğini de gösterir. Örneğin Osmanlı döneminin Muğla’sında “Saburhane” alanı odaktır. Orada camiye en yakın uzantıda çarşı, pazaryeri vardır. İttihat, Terakki döneminde oluşturulan alana belediye yapısı egemendir. Burada başka kamu yapıları da vardır. Bu alandan çarşı pazara hemen ulaşılır. Cumhuriyet döneminde “Atatürk anıtı” odak alınarak yuvarlak bir alan oluşturulur. Anayollar buradan geçer. Çevresinde okul, valilik yapıları vardır. Buradan geçen anayolun üzerinde devlet kurumlarının yapıları sıralanır. Muğla örneğinde olumlu olan yan, üç ayrı yönetimin birbirinin üzerine oturmadan, bir önceki dönemin yapılarını yıkmadan kendi odağını, insan ölçeğini yitirmeden oluşturmasıdır... Bu hiç kuşkusuz kendi geçmişine saygıyı göstermektir. Anadolu kentlerinde, erkekler evden ‘Hani sınır kapalıydı?’ Batı özentisi... Beyazıd külliyesi Bir başka önemli bir ayrıntıya da dikkat çeken Güneş, “Hükümet 21 Temmuz’da Cilvegözü ile ilgili olarak ‘Kapıyı kapattık’ açıklaması yapmıştı. Hatta alternatif geçiş noktası bile ilan edilmişti. Şimdi anlaşılıyor ki o kapıdan giriş çıkışlar eskisi gibi yapılıyormuş. Görüntüler ortaya çıksa kapının nasıl işlediği de açık seçik ortaya çıkacak. Hani kapı kapalıydı? Kapalı olsa o araç girebilir miydi oraya kadar?” dedi. Güneş, Cilvegözü muhtarının da kendilerine sınır kapısından geçişlerin iddia edilenin aksine serbest biçimde gerçekleştiğini teyit ettiğini sözlerine ekledi. ‘Hatay’da imal edildi’ iddiası Suriyeli muhaliflerin Türkiye’de sınır bölgelerinde ‘bomba imal ettikleri’ yönünde haberlerin Batı basınında sıkça yer aldığını da belirten Güneş, “Ben de iddia ediyorum ki o aracın içindeki bombalar da Hatay’da imal edilmişlerdi” diye konuştu. Güneş, görüntülerin tamamının kamuoyuna açıklanması için CHP’nin girişimlerini sürdüreceğini de vurguladı. SÜLEYMANİYE (ALANI) Bursa’daki külliye ile yönetime katılma yetkisi olmayan halkın yalnızca güncel gereksinimleri için çözüm aranmıştır. “Süleymaniye bu külliyelerin son aşamasıdır.” Yapıldığından bugüne dek hemen hemen hiç değişmemiştir. Ne var ki çevresi bozulmuştur. Bu, Batı’daki örnekleriyle karşılaştırılamayacak bir kentsel oylumdur. Kervansaraydan sıbyan okuluna (yalnızca Kuran okumanın, namaz kılmanın öğretildiği ilkokul), bugün kullanılan sözcüklerle “lisans” eğitimi verilen medreselerden, “lisansüstü” eğitimin verildiği medreselere, müderris Afrodisyas’ta, ortaları havuzlu iki agora yan yana, soldaki agora bir tünelle tiyatroya bağlı, sağdaki (kuzeydeki) agoranın bir yanında odeon var. Onun da hemen arkasında “Kutsal Alan”... Kentli, gece gündüz oradadır. Orada her şeyi görür, işitir, duyar... Tepkilerini orada ortaya koyar... Bergamalılar Atina’ya ünlü stoasını armağan etmişlerdir. Bu yapının tüm taşları Bergama’da yontulmuş. Orada kurgulanmış, sonra bu taşlar numaralanıp yollandığı Atina’da yeniden kurulmuştur. Geçmişin ilk ön yapım (prefabrike) yapısıdır. Eskil çağın Roma egemenliği döneminde agoranın adı FORUM’dur. İşlevi olduğu gibi sürmektedir. Ancak tiyatrolar, hayvanlar arası boğuşmaya, insanhayvan savaşlarına göre dönüştürülür, düzenlenir. Bizans döneminde kentler yoksulluktan küçülseler de agora gene kentin yüreğidir. Ortaçağda Batı’da, ana kilisenin (katedral) çevresi en önemli alandır. Bu demektir ki dinsel erk en güçlü olandır. Her şey ona göre düzenlenir. Selçuk kentini Bizans kentinden ayırt etmek zordur. Anadolu’nun oturanlarına göre dışardan gelen Selçukluların sayıları çok azdır. Ama onlar yöneticidirler, onların dilleridir geçerli olan. Çoğu yerde kilisenin yerini cami alır. Başlangıçta ilke olarak en büyük kilise camiye çevrilir, yeni bir cami yapılıncaya dek... Artık özek, kale içindeki camidir. Asker cami avlusunda toplanır. Oradan savaşa gider. Çarşı hemen yakınındadır. Pazaryeri yeni kalenin dışındadır. konutlarına, halk mutfağına, kentin konukları için yapılmış konukevine, hamamından hafız okuluna, dükkânlara, hastanesinden tıp medreseleri, türbelere, bugün bile kullanılan bir kentsel oylumdur. Fatih Külliyesi de, Şehzadebaşı Külliyesi de, Üsküdar’daki Atik Valide Külliyesi de, Mihrimah, Sultan Ahmet, Nuru Osmaniye külliyeleri de, kimi eksikleri de olsa böyledir. Bu külliyeler kentin siluetini de belirlerler. Eğer alan, kamunun buluştuğu, etkileştiği, tüm ortak gereksinimlerini giderdiği bir yerse bundan iyisi olur mu? Yeter ki toplanıp oy belirtmek, tepki vermek istemesinler... “İktidar”ı için oğullarını bile gözden çıkaran bir sultanın döneminde buna olanak bulunabilir mi? ESAD KADAR EL NUSRA DA ŞÜPHELİ Cilvegözü’ndeki saldırının arkasında kimin parmağı olduğu yönünde çeşitli iddialar gündeme gelirken, Esad muhalifi Suriye Ulusal Konseyi’nin (SNC) Türkiye Temsilcisi Halit Hoca dünkü görüşmemizde çarpıcı bir iddia ortaya attı. Hoca şunları söyledi: “Bombalı saldırının hedefi büyük olasılıkla Türkiye’den Suriye’ye geçmekte olan Suriye Ulusal Konseyi Başkanı George Sabra’nın başkanlık ettiği 10 kişilik muhalif heyetti. Heyet Suriye’de üç gün süren temaslarının ardından bir gün önce Gaziantep’ten Türkiye’ye giriş yapmıştı. Dün (önceki gün) de tekrar Cilvegözü’nden Suriye’ye gireceklerdi. Bomba patladığında sınır kapısına 20 km. uzaktaydılar. Heyetteki bazı isimler için 10 dakikalık namaz molası vermeseler belki de bomba onların hemen yanında patlatılacaktı.” Peki Hıristiyan kökenli bir muhalif isim olan Sabra’yı kim, neden hedef almak istemiş olabilir? İlk bakışta şüpheler Esad yönetimi üzerinde toplanıyor. Ancak bir de Hurşit Güneş’in dile getirdiği “Bomba yüklü bir araç, sınırın Suriye tarafında 30 km. içeriye kadar kontrolün muhaliflerde olduğu bir bölgeden ve yine muhaliflerin elindeki sınır kapısından nasıl geçebildi” sorusu var yanıt bekleyen. Ayrıca bombalı araçla saldırının, bugüne kadar Suriye içinde El Nusra, Irak’ta da El Kaide gibi radikal İslamcı örgütlerin sık başvurduğu bir yöntem olduğu da göz önünde bulundurulmalı. Kimlik arayışı... çıkarken, “çarşı”ya çıkmak üzere çıkarlar. Çarşıya, insan içine... Alanın işlevi budur: İnsanları buluşturmak... Buna göre de iyi kent tasarımı en çok “merhaba”laştırandır. Batı’da ortaçağdaki her şeyin odağı olan kilise, daha sonra yerini belediyeye bırakıyor. Paris’te Étoile Alanı’na bir top yerleştirince bütün anayollar ateş altında tutulabiliyor. Kalkışmaya karşı önlemdi bu. Yirminci yüzyılda bile kimi yönetimler, “resmi geçit” için yollar açtılar ya da var olan yolun genişliği tanklara yetmediği için, bir yanındaki yapıları yıkarak yolu genişletip o yana yeni yapılar kurdular. Buradan tanklar, toplar geçirildi. Böylece gücün kimde olduğu gösterilmiş oldu. Bu, insanlara övünme payı diye de yorumlandı. Sözüm ona onları onurlandırıyorlardı. Kimi yönetimler de eskil (antik) ya pıların kopyalarıyla dörtgen alanlar kurdular. “Krallar alanı” adını verdikleri bu tür düzenlemelerle, hastalıklı kültür yorumlarıyla kimlik arayışına girdiler. Aslında kişisel egemenliklerini göstermekti amaçları. Ancak insanları bu aldatmacalarıyla yıkımlara sürüklediler. Bizde de bunlardan etkilenenler oldu. Kimi yöneticiler “şehirci”ymişler gibi tasarımlara karışıp buyruklar verdiler. Üstelik bunlara “dâhi şehirci” diyen uzmanlar (?) çıktı. (Barbaros Bulvarı açılırken yedi tane Sinan yapısının yok edildiği söylenir. Beyazıt Alanı karışan görüşenlerle çorbaya döndürüldü.) Son günlerin konusu Çamlıca Camii tasarımı neyin kanıtı? Bu tür sağlıklı olmayan, yalaka, çağ gerisi kültür yorumlarıyla, kim öne çıkarılmaya çalışılıyor? S Ü R E C E K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle