22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2013 PAZAR 8 HABERLER Abant Platformu’nda, ‘Alevileri darmadağan etmeye yönelik raporlar dolaşıyor’ denildi Alevileri bölme planı Namık Kemal’in Dramı I Sevgili, Hıfzı Topuz’un son kitabı Namık Kemal’in romanı olan “Vatanı Sattık Bir Pula”nın “Vatan Yahut Silistre” bölümünü okurken, aklıma Edmond Rostand ve başyapıtı Cyrano de Bergerac geldi; gülsem mi, ağlasam mı karar veremedim. “Vatan Yahut Silistre” bölümünü okurken, Cyrano de Bergerac’ı anımsamam boşuna değil. Bir kere her iki yazar da aslen şair. Edmond Rostand bütün tiyatro yapıtlarını manzum olarak yazmış. En sonuncusu Chanteclair de, tiyatro olarak olduğu kadar belki de daha çok şiir olarak kalmış. Burada bir parantez açarak Edmond Rostand’ın eserlerini dilimize kazandıran, Sabri Esat Siyavuşgil’in manzum çevirisinin üstün niteliğine değinmek isterim. Cyrano’yu başucu kitabım haline getiren de Sabri Esat Siyavuşgil’in bu eşsiz çevirisidir. Hemen belirteyim Cyrano de Bergerac yine Siyavuşgil’in enfes çevirisiyle ve ciltli lüks baskı olarak Türkiye İş Bankası Yayınları arasında bu yıl bir kez daha basıldı. Alıp okuyabilirsin. Hararetle tavsiye ederim. HHH Vatan Yahut Silistre’de de Cyrano’da da kahramanlık teması ön planda yer tutar. Her iki yapıt da, oynandıklarında kıyametin kopmasına neden olmuşlar, perde indiğinde ikisinde de seyirciler çılgınca bir coşku içinde kendilerinden geçmişlerdi. Tepkilerdeki bu benzerlik nedensiz değildi. İlk defa 20 Nisan 1873’te Güllü Agop Efendi’nin tiyatrosunda sahnelenen Vatan Yahut Silistre’nin oynandığı ortamda Osmanlı artık çöküş dönemine girmiş, toplumsal bir depresyon açıkça telaffuz edilmese bile hissedilmeye başlanmıştı. Cyrano de Bergerac’ın, ilk kez sahnelendiği 1897 yılında da, Fransa 1871 bozgununu yaşamış, AlsaceLorraine’nin kaybıyla sarsılmış, Almanya’ya ağır bir savaş tazminatı yükü altında ezilmiş, Sadi Carnot suikastıyla travma yaşayan, Dreyfus olayıyla ikiye bölünmüş, sosyal depresyon geçiren bir ülkeydi. 25 yıl arayla iki ülkede de, toplumsal psikolojik ortamda böyle bir benzerlik vardı. Namık Kemal’in düşman kuşatması altında olan Silistre Kalesi’nde geçen, arka planında bir de aşk örgüsü olan kahramanlıklarla dolu öyküsü, şairin hamaset dolu şiirleriyle de bezenmişti. Ve bu piyes bu ortamda, seyredenlerin kendilerinden geçmesine neden oldu. 17. yüzyılda yaşamış olan şair, filozof, fizikçi, musikişinas ve de silahşor olan Savinien Cyrano de Bergerac’tan esinlenerek Edmond Rostand’ın yarattığı Cyrano de Bergerac da, aynı toplumsal travmaları 25 yıl sonra yaşayan Fransa’da ilk oynandığında kıyametlerin kopmasına neden oldu. HHH Evet her iki oyun da ilk oynandıklarında, toplumsal birer olay oldular. Ama her iki eserin de, yazarlarının bundan dolayı başlarına gelenler çok değişiktir. Başrolünü dönemin ünlü aktörü Constant Coquelin’in oynadığı Cyrano de Bergrac, Theatre de la Porte Saint Martin’de ilk kez sahnelendiği 28 Aralık 1897’de perde indikten sonra, halk yarım saat ara vermeden alkışlamıştır. O gece oyunu izleyen Fransız Maliye Bakanı Georges Cochery, Edmond Rostand’ı locasına davet ediyor ve göğsündeki Legion d’Honneur nişanını çıkarıp, yazarın göğsüne takarken şöyle diyordu: Bu şerefi ilk ben yaşamak istedim. Nitekim aradan dört gün geçince, 1 Ocak 1898’de Edmond Rostand’a resmen Legion d’Honneur nişanı veriliyordu. Peki ya 25 yıl önce 20 Nisan 1873’te, Vatan Yahut Silistre’nin ilk kez Güllü Agop’un tiyatrosundaki temsilinde aynı toplumsal tepkiyi yaratmış olan Namık Kemal’in başına neler geliyordu? Gazetesi kapanıyor, kendisi tutuklanıyor ve Magosa’ya sürgüne gönderiliyordu. Nedeni 20 Nisan gecesi 5060 kişilik bir grup, Güllü Agop’un Şehzadebaşı’ndaki tiyatrosundan İbret gazetesine kadar yürürken “Allah muradımızı versin! Muradımızı isteriz” diye bağırmalarıydı. Yoksa murat Şehzade Murat mıydı? İki olayın sonuçları arasındaki fark sadece Namık Kemal’in mi, yoksa hepimizin mi dramı? ALİCAN ULUDAĞ ABANT Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Abant Platformu’nun düzenlediği “Aleviler ve Sünniler Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak” toplantısında konuşan Alevi kökenli eski AKP milletvekili Reha Çamuroğlu, hükümetin açıkladığı demokratikleşme paketinin ardından Alevilere ilişkin yeni düzenlemeler getirmediğini söyledi. Çamuroğlu, “Raporlar dolaştırılmaya başlandı Ankara’ya. Bu raporların bazılarında, ‘Aleviler mutlaka Kürt, Türk ve Arap ekseninde bölünmelidir’ deniliyor. Alevilik darmadağın edilmek isteniyor” dedi. Eski Kültür Bakanı, AKP Milletvekili Ertuğrul Günay, Türkiye’de eşit yurttaşlığın kâğıt üzerinde kaldığını belirterek, “Devlet, topluma din dayatıyor” ifadesini kullandı. Büyük Abant Oteli’nde düzenlenen “Aleviler ve Sünniler Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak” başlıklı Abant Toplantıları’nın dünkü oturumunda “İnanç ve Vicdan Özgürlüğü, Hak ve Hürriyetlerde Eşitlik” konusu masaya yatırıldı. 160 gazeteci, ya u Platformda konuşan Alevi kökenli eski AKP’li vekil Reha Çamuroğlu ve AKP’li eski Kültür Bakanı Günay çarpıcı bir iddiada bulundu. zar ve akademisyenin katıldığı toplantıda, bazı Alevi temsilcileri de yer aldı. Oturumda Alevi Çalıştayları raporlarına değinen Çamuroğlu, “Bu raporlar, ‘bir diyalog nasıl kurulmaz’ onu anlatıyor bize. Maalesef bu raporla biz aptal yerine koyuluyoruz” dedi. Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İhsan Yılmaz, hükümete üstü örtülü eleştirilerde bulundu. Siyasetçi İslamcıların 4 halife dönemini değil, Emevi dönemi uygulamalarını gördüklerini belirten Yılmaz, “Bu gidişatın tehlikeli olduğunu düşünüyorum” dedi. Hürriyet gazetesi yazarı Şükrü Küçükşahin, “Madımak olayında devletin hatası vardır. Yaşam hakkı sıkıntıya girdiğinde azınlıkta olanlar öldürülmektedir” diye konuştu. Alevi dedesi Hüseyin Dedekargınoğlu ise cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması, din derslerinin kaldırılması, kamuda Alevilere yer verilmesini istedi. Cemaat sözcüsü konumunda olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın başkan yardımcısı Cemal Uşşak, “Aleviler istedikleri hakları alınca Sünniler bir şeylerini kaybetmeyecek” dedi. Osmanlı devletinde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının ardından el konulan ve Sünni tarikatlara tahsis edilen Alevilere ait tekkeler, zaviyeler ve dergâhlar olduğunu belirten Uşşak, “Sünnilere bırakılan yerlerin bugün Alevilere verilmesi gerekir” dedi. Toplantıda ayrıca Alevi temsilcileri, Diyanet’in kaldırılması veya yeniden düzenlenmesini istedi. Bazı konuşmacılar ise Diyanet’i savundu. Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne, Yavuz Sultan Selim üzerinden yaşanan tartışmalara değinirken, “Yavuz da Şah İsmail de benim. Yavuz adına itiraz edeceğimize, ‘Marmaray’ın adını Şah İsmail tüneli yapalım’ denilebilirdi” dedi. Marmaray’a Şah İsmail adı n İstanbul Haber Servisi Jet Fadıl olarak bilinen Fadıl Akgündüz’ün, Zaman gazetesine gönderme yaparak verdiği reklamlar için, gazetenin Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne yaptığı başvuru sonucunda toplatma kararı çıktı. Karar sonrası billboardlardaki reklamlar sökülmeye başlandı. Akgündüz, sahibi olduğu Caprice Gold için hem gazetelerde hem de billboardlarda “Zaman eriyor” sloganıyla reklam vermişti. Jet Fadıl’ın ilanları indiriliyor Yavaş’tan CHP’ye yeşil ışık devletine aykırı’ EMİNE KAPLAN Anayasa Mahkemesi kararına rağmen iktidar, uzun tutukluluktan vazgeçmiyor ‘Hukuk l Mahkemenin 10 yıllık tutukluluk süresini iptalinin ardından çalışma başlatan hükümet, süreyi en fazla 7.5 yıla kadar indirmeyi planlıyor. n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Beypazarı Belediye Başkanı Mansur Yavaş, CHP yönetiminin tekrar ettikleri adaylık teklifini, bir seçenek olarak yol arkadaşlarıyla değerlendirmeye aldığını bildirdi. Yavaş, yazılı açıklamasında, DP yöneticilerinin genel merkez binasının satışından elde edecekleri gelirle seçim kampanyasını yürütme niyetlerinin basına yansıdığına değinerek, “Gökçek’in bu duyumlar üzerine telaşa kapıldığı aşikârdır ki mülk sahiplerinin talebi olmadan ve imar yasasına aykırı olarak DP Genel Merkez binasının kültür merkezi yapılması kararı alındığı duyurulmuştur. Bu hesapları bozmak gerekir” diye konuştu. Öte yandan Alevi örgütleri yaptıkları yazılı açıklamada Yavaş’ın adaylığını isim vermeden eleştirdi. Açıklamada “Türkiye’nin başkentinde MHP liderliğine soyunmuş, bu kimliğini koruyan bir şahsiyetin CHP merkezinde aday olarak konuşuluyor olması bile son derece vahim bir durumdur. Acıdır ve Alevi toplumunu acıtmaktır” denildi. ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin terör suçlarında 10 yıllık tutuklama süresini “demokratik bir hukuk devletinde kabul edilemeyecek kadar uzun” bularak iptalinin ardından çalışma başlatan AKP hükümeti, süreyi en fazla 7.5 yıla kadar düşürmeyi planlıyor. Yüksek mahkemenin yeni düzenleme için tanıdığı 1 yıllık süre Ağustos 2014’te dolarken hükümetin düzenlemeyi ne zaman getireceği ise netlik kazanmadı. Ceza Muhakemesi Yasası’nın 102. maddesi “Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok 1 yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek 6 ay daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok 2 yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir, uzatma süresi toplam 3 yılı geçemez” hükmünü düzenliyor. Anayasa Mahkemesi, Terörle Mücadele Yasası’nın 10. maddesinde terör suçları için tutukluluk süresinin CMY’deki sürelerin iki katı uygulanarak 10 yıla çıkarılmasına ilişkin hük mü iptal etmişti. Mahkeme, iptal kararını “Gerek ulusal mevzuatta ve uygulamada gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, ilk derece mahkemelerince sanığın suçlu bulunarak mahkum edilmesinden sonraki sürecin tutukluluk olarak değerlendirilmediği de nazara alındığında, dava konusu kuralda düzenlenen azami tutukluluk süresinin demokratik bir hukuk devletinde kabul edilemeyecek kadar uzun olduğu, bu yönüyle kuralda tutuklamanın adeta bir ceza olarak uygulanabilmesine imkân tanınarak, tutuklama tedbiriyle ulaşılmak istenen hukuki yarar ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı arasındaki makul dengenin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı aleyhine bozulmasına neden olunduğu görülmektedir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural anayasanın 2., 13. ve 19. maddelerine aykırıdır” gerekçesine dayandırmıştı. Gerekçeli kararını geçen ağustosta yayımlayan mahkeme, hükümete yeni düzenleme yapılması için 1 yıllık süre tanımıştı. n MALATYA (DHA) Arguvan ilçesinde CHP eski ilçe başkanı, yerel seçimlerde belediye başkan aday adayı Abbas Taştan, evinde bıçaklanarak öldürüldü. Kimliği belirsiz bir kişi, Taştan’ın ilçe merkezindeki yalnız kaldığı evine dün gece saat 02.00 sıralarında geldi. Taştan’ı bıçakla öldürdükten sonra evinin önünde bulunan otomobilini alarak kaçtı. Polis, kapıda herhangi bir zorlama olmadığı ve cinayetin tanıdık biri tarafından işlenmiş olabileceğini değerlendirmeye başladı. Taştan, Arguvan Belediye Başkanlığı için aday adaylığını açıklamış, ancak eğilim yoklaması sonucu seçilememişti. CHP’li aday adayı öldürüldü Beklentileri karşılamıyor Hükümet, mahkemenin kararı doğrultusunda yeni düzenleme için çalışma başlattı. Üzerinde durulan formüle göre mahkemenin iptal ettiği TMY’nin 10. maddesinin “Türk Ceza Kanunu’nun 305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332’nci maddeleri hariç olmak üzere, ikinci kitap dördüncü kısmın dört, beş, altı ve yedinci bölümünde tanımlanan suçlarda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır” hükmünde yer alan “tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır” ifadesi yerine “tutuklama süresi yarı oranında uygulanır” ifadesinin getirilmesi üzerinde duruluyor. Hükümetin bu düşüncesinde bir değişiklik yapmaması ve bu haliyle düzenlemenin Meclis’ten geçmesi durumunda terör suçlarında tutukluluk süresi 10 yıldan 7.5 yıla çekilmiş olacak. n ADANA (Cumhuriyet) Suriye’deki iç savaştan kaçarak sığındıkları Türkiye’de Kilis ve Gaziantep başta olmak üzere çeşitli illerde kurulan çadır kentlere yerleştirilen Suriyelilerin dışında kalanlara kayıt altına alınmaları gerekçeleriyle, “geçici kimlik” verileceği açıklandı. İçişleri Bakanı Muammer Güler ise TBMM’de soruları yanıtlarken bunun sadece bir tanıtım kartı olduğunu kaydetti. Güler, “Asla TC kimlik kartı verilmemiştir. Tanıtım kartı veriliyor” dedi. Suriyelilere kimlik verilecek ‘Çocuk yapın diyorlar, ama...’ İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey, Sarıyer Belediyesi’nde düzenlenen “Çevre ve İnsan” konulu bir konferans verdi. Pavey burada yaptığı konuşmada, hükümetin “çocuk sayısını artırın” çağrısı yapıp nüfusun artmasını sağlarken, doğacak çocukların gıda ve suyunun yok edilmesine neden olan projeleri yaşama geçirdiğini ifade etti. ADI jitem ile ANIlAN KOmAN tUtUKSUZ YARGIlANIYORDU Fotoğraf: SERKAN YILDIZ Orgeneral Koman sırlarıyla gitti İstanbul Haber Servisi 28 Şubat davasından tutuksuz yargılanan eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Teoman Koman (77) dün bir süredir tedavi gördüğü GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Koman için yarın (16 Aralık Pazartesi) saat 11.00’de 1. Ordu Komutanlığı’nda tören düzenlenecek. Koman, Üsküdar’daki Selimiye Camisi’nde öğle vakti kılınacak namazın ardından Ulus Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Sağlık nedeniyle tahliye: Koman, 29 Mayıs 2012’de 28 Şubat soruşturması kapsamında gözaltına alınmış, daha sonra tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Davaya bakan Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 Eylül 2013’te Koman’ın sağlık durumu nedeniyle tahliyesine karar vermişti. Ergenekon’da tanık: JİTEM operasyonlarında adı sıkça geçen Koman, Ergenekon davasının 22 Ekim 2012’deki duruşmasında tanık olarak ifade vermişti. İstanbul’da 1936’da doğan Koman, 1956’da Harp Okulu’ndan asteğmen olarak mezun oldu. 29 Ağustos 1988 ile 27 Ağustos 1992 arasında Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarlığı da yapan Koman, 1995 ile 1997 yılları arasında Jandarma Genel Komutanlığı görevinden sonra 1997’de emekli oldu. Menderes’e tokat atan asker: Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra Koman, 27 Mayıs darbesinin ardından tutukluların bulunduğu Yassıada’da ada komutanı Albay Tarık Güryay’ın yaveri oldu. Bu görevi sırasında ismi, adada tutuklu bulunan Başbakan Adnan Menderes’e “tokat atan asker” olarak geçti. Adı JİTEM ile anıldı, kendi ise varlığını redetti: Doğu ve Güneydoğu’da JİTEM ile anılan ve çok sayıda faili meçhul cinayet yaşandığı dönemde jandarma komutanlığı görevini yürüten Koman, JİTEM’in varlığını kabul etmedi, sadece “duymuştum” dedi. Ergenekon davasında “tanık” olarak ifade verirken kendisine sorulan “JİTEM’i duydunuz mu?” sorusuna da Koman, “Duydum. Hatta yoktur deyince kıyamet koptu. Jandarma istihbarat kurumu olarak, kendi arasında personelle kurulmuş. Böyle bir devlet kurumu yoktur. ‘JİTEM yoktur. Kötü niyetli insanlar kullandı’ diye bir emir yayınlandı. Güneydoğu’da o tarihte görev yapan kişiler kendi aralarında kurmuşlar. Bunlar yasaklanmış. Benim tarafımdan da yasaklandı” demişti. Koman, “JİTEM’i ben kurdum” diyen emekli Albay Arif Doğan’ı ise tanımadığını, JİTEM’i kurduğuna ilişkin iddialardan ise “haberinin olmadığını” söyledi. Faili meçhuller ile igili sözü: Jandarma Genel Komutanı olduğu dönemde gazetecilerin “Faili meçhuller neden bir anda bıçak gibi kesildi” sorusuna verdiği “Demek ki gerek kalmadı” yanıtı uzun süre tartışılan Koman, Ergenekon davasında ifade verirken bu sözleri hatırlatıldığında, “Şaka amaçlı, alay ederek söylediğim sözlerdi” demişti. Yassıada’nın adı değişti Vardiya Tatar’ı andı İstanbul Haber Servisi Balyoz davasından 20 ile 16 yıl hapse mahkum edilen emekli ve muvazzaf askerlerin aileleri ile destek olan yurttaşların oluşturduğu Vardiya Bizde Platformu, gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın tahliye edilmesini sevinçle karşılarken 19 Aralık 2009 tarihinde canına kıyan Deniz Yarbay Ali Tatar’ı ölümünün 4. ölüm yılında andı. 64. kez gerçekleştirilen “Sessiz Çığlık” eyleminde grup adına açıklama, Tümamiral Ali Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk tarafından yapıldı. Açıklamada, “ Bu davalar bize göstermiştir ki ülkemizde adalet yoktur. Adalet hak ve hukuktan ayrılarak başka güçlerin eline geçmiştir. Artık Türk milletinin adına karar verme yetkisi yoktur” ifadeleri yer aldı. Mayıs darbesi döneminde Demokrat Partililerin (DP) yargılandığı Yassıada’nın adı “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” olarak değiştirildi. Resmi Gazete’nin dünkü sayısında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler imzasıyla yayımlanıp yürürlüğe giren karara göre, İstanbul’un Adalar ilçesi sınırlarında bulunan Yassıada’nın ismi “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” oldu. n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle