17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2013 PAZAR 2 Bir geziyi anımsıyorum, İsmet Paşa ile birlikte olduğumuz. Yataklı vagondayız. Bir Anadolu seferi. Cumhurbaşkanı İsmet Paşa da bizimle birlikte. Fotoğraflar çektirmişiz birçok. Hepsi İsmet Paşa mı? Sizler tanımadınız onu, sizin bildiğiniz politikacılardan değildi. Hiçbiri ona benzemedi. Benzeyemezdi de. İsmet Paşa önce kültürlü bir adamdı. Diller bilir, her konuşmasıyla millete gereken aydınlık uyarıları yapardı. Bir yabancıyla, Mareşal Tito’nun bir konuşmasını hatırlıyorum. O konuşurken masanın yanındaydım. Sıradan biri değildi Tito. Hâlâ bir benzeri yok ne Avrupa’da ne Asya’da. Bir gazinoda yemekte yan yana olmuştuk. Bardaklarımızı çarpmıştık. Yalnız ben değil, tüm gazeteci arkadaşlar. Hepsiyle dost gibiydi. Tito’lar kolay yetişmez. O da nice savaşlardan sonra ülkesine tam bağımsızlığını kazandırmıştı. Bir ülkeyi emperyalistlerden koparıp bağımsızlığa kavuşturmak zor iştir, bunu başaranlar azdır. Nitekim ölümünden sonra Yugoslavya parçalandı. Kaç tane yeni devlet var şimdi, Sırp, Hırvat, Makedon, Boşnak diye... İsmet Paşa nerden çıktı diyeceksiniz. Bir ülkeyi gerçek bir bağımsızlıkla yönetmenin öncüsüydü. Ben unutmadım. Hele İkinci Dünya Savaşı faciasından ülkesini nasıl kurtardığını. Savaşa sokmadı ülkesini... İnönü bizi ölümlerden kurtaran adam diye anılmalı, biz Türkler için... OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Günler Geçip Gider... Bugün de gitti. Oysa daha öğle... Sabahtan beri daktilo başındayım. Yarım yüzyıl önce bir geçtim masaya, önce babamdan kalanı, sonra da büyükbabamınkine alıştım. Bir tanesi garip bir şeydi. Yazıyordun ama tersinden, okumak için makineyi kaldırıp öyle bakmak gerekiyordu. Sonunda Erika’ya kavuştum. Yazı dünyasına adım attığım 1950’lerden bu yana hep elimin altında. Tek tek parmaklarımla dost. Biri azıcık bozulunca hepsini etkiliyor. Onun için dikkatli olmalı. Parmakların her birine önem vermeli. Hele en çok yorulan işaret parmağına... İlkokul öğrencisi iken başlayan bir hırs ya da özlem, yazar olmak... Çocuk dergilerine sık sık mektup yazarak yeni yazdığım hikâyeleri gönderirdim. Bir kısmı da çıktı. Kim bu Oktay demişler ki beni aradılar. Gazeteden bir sorumlu, “gazeteye gel, tanışalım” dedi. Ben mahçup bir kekemeydim. Derslerde bu kekemelik yararlı olurdu. Susmak daha iyi idi. Öğretmenler de anlar, ısrar etmezlerdi. Unutamadığım günler vardı. Durup dururken karşıma çıkar. Hiç ilgisi yok, yaşantımın ortasında eski bir anıyı yaşamak. Öyle oluyor. Şunu düşünürken bu çıkıveriyor. Hayvan Hakları Üzerinden İnsan Hakları İnsanların kendi haklarına sahip çıkmaları ve hayvan haklarını korumaları için öncelikle bilinçlenmeleri gerekiyor. Bilinç için de bilgi ve eğitim önemli: Aile çevresinde eğitim, okulda eğitim, toplumda hayat boyu eğitim… DOĞAN HASOL G eçenlerde Cumhuriyet’te çıkan yazım “İnsan Hakları ve Demokrasi Kültürü” üzerineydi. Yazı epey ilgi çekti. Bu arada bir arkadaşım “hayvan haklarına” da değinmem gerektiğini anımsattı. Haklıydı. Bu kez hayvan haklarına değineceğim. Doğal ki o kapsamda “demokrasi”den söz etmeye gerek yok: Hayvanlar demokrasiden anlamazlar… Demokrasi insanlar içindir. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi (eski deyişle beyannamesi), 15 Ekim 1978’de Paris’teki UNESCO Merkezi’nde törenle ilan edilmiş, daha sonra 1990’da gözden geçirilerek yeniden açıklanmış. Bu haklar Türkiye’de de 2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvan Hakları Koruma Yasası ile güvence altına alınmış ve koruma hükümlerini ihlal edenlere çeşitli cezalar verilmesi öngörülmüş. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi 14 maddeden oluşuyor. Vikipedi’den aktardığım maddelerin tümünü aşağıda sunuyorum. Parantez içindeki insani yorumlar bana aittir. 1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler. (Yorum: İn sanlar için de öyle olmalı.) 2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır. (Yorum: Çok doğru… Bir hayvan türü olarak kabul edilen insan da saygı görmeli. Hayvanları sömüremeyeceği gibi, insanları da sömürmemeli.) 3. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır. (Yorum: Bu madde insanlar için de geçerli olmalı. İnsan öldürmenin zorunlu olabileceğini düşünmüyorum.) 4. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üretme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır. (Yorum: İnsanlar neyse ki yabani değiller!.. Özgürlükleri de hayvanlarınkinden iyi sayılır.) 5. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir. (Yorum: Evet, özgürlükleri biraz eksik de olsa en az 34 çocuk yaparak üreyebilirler.) 6. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır. (Yorum: Evet, kesinlikle öyle…) 7. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir. (Yorum: Bu madde çalışan insanlara da aynen uygulanmalı. İşçilerimizin, çalışanların direniş nedenlerini unutmayalım.) 8. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir. (Yorum: İnsanlar için de öyle…) 9. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan olmalıdır. (Yorum: Bizde kurbanlık hayvanlar bu kuralın dışında herhalde. İnsanlara gelince, neyse ki “besleme” sistemi ve kölelik eskide kaldı.) 10. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır. (Yorum: Doğru.) 11. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur. (Yorum : Zorunluluk kavramı tartışılabilir. Bugünün dünyasında ne yazık ki insanlar da öldürülüyor. Savaşlar, cinayetler vb… Ülkemizde 2013 yılının ilk 9 ayında 842 kadın öldürülmüş.) 12. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur. (Yorum: Bu madde insanlar için de geçerli olmalı. Çevremize, komşu ülkelere bakalım: Soykırım sürüyor.) 13. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır. (Yorum: Bu madde insanlara da uygulanmalı.) 14. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır. (Yorum: Doğru! İnsan hakları da hayvan hakları gibi korunmalı.) Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kuralları böyle… Yorumlardan da anlaşılacağı üzere, Temel İnsan Hakları’nın bile tam uygulanmadığı dünyamızda (ve ülkemizde) hayvan haklarının korunacağına inanmak biraz saf yüreklilik gibi görünüyor. Ama olsun! Bir yerden başlamak gerekir. Tıpkı insan sevgisinin küçük yaşlarda hayvan sevgisiyle, doğa sevgisiyle başlaması gibi… Sevgi gereklidir; paylaşıldıkça büyür, ama yetmez… İnsanların kendi haklarına sahip çıkmaları ve hayvan haklarını korumaları için öncelikle bilinçlenmeleri gerekiyor. Bilinç için de bilgi ve eğitim önemli: Aile çevresinde eğitim, okulda eğitim, toplumda hayat boyu eğitim… Gelişmiş toplumlar bu işi daha iyi beceriyor. Başarı “akıl”la, çağdaş yolla eğitilmiş insanlarla, kızlıerkekli eğitimli toplumla sağlanıyor. İnsan haklarına saygının olmadığı yerlerde hayvan haklarının sözü bile olamaz. Demokrasi de sandık demokrasisi kandırmacasının ötesine geçemez. Balbay’ın Ardında Kalanlar ve Önündekiler Mustafa Balbay, hapishaneden salıverilirken ardında hem kendi geçmişini, hem de kendisi gibi Silivri mağduru olanları bıraktı! Geçmişinde yaşamından çalınmış 4 yıl 9 ay 1 hafta vardı... Ama o, “İçerde gelecek biriktirdim” diye çıktı... Kin gütmeyeceğini özellikle vurguladı... Ve demokrasi, insan hakları, adalet için kollarını sıvadı... Kötü anıları ardında bırakmış, kin ve nefretten arınmış, aydınlık, laik, demokrat, insan haklarına saygılı, adil bir ülke için, geleceğe yönelmişti... Kin ve nefret gütmeden, demokrat bir anlayışla girişiyor adalet arayışına! HHH Hiç kuşkusuz ardında kalanlar arasında Silivri mağdurları da var... Hemen akla gelenler: Fatih Hilmioğlu... Tuncay Özkan... Doğu Perinçek... Yalçın Küçük... Hanefi Avcı... İlker Başbuğ... Biri MHP’li beşi BDP’li altı milletvekili... Ve daha isimleri bu sütuna sığmayacak kadar uzun bir liste oluşturduğu için adlarını anamadığımdan dolayı beni bağışlayacaklarını umduğum daha pek çok kişi. HHH Balbay’ın demokrasi ve adalet arayışı bütün bu insanlar başta olmak üzere, tüm Türkiye için bir umuttur: Çünkü Balbay tek kişi değildir... Evet, tek başına dağları devirecek güce ve azme sahiptir... Bunu da içeride olduğu sürece kanıtlamıştır... Ama aynı zamanda arkasında, ona sahip çıkan, destek olan, bağrına basan koskoca bir parti vardır... Hiç kuşku yok ki, Kılıçdaroğlu’nun liderliğindeki CHP, bütün milletvekilleri ve örgütleriyle, Balbay’ın bu mücadelesinde onun gücüne güç katacak ve ülkemizin daha aydınlık, daha demokrat, daha adil bir düzene kavuşmasına katkıda bulunacaktır... Balbay’ın geleceği, onun geçmişiyle hesaplaşmasında, demokrasi ve adalet yoludur! Not: Twitter’da sahte hesaplarla başa çıkamadım ve ben de “emrkongar” adıyla kendi hesabımı açtım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle