23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2013 CUMA 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Mustafa Balbay, hapisten çıktığı akşamki konuşmamızda, tahliyesinden hemen önceki dakikalarını anlattı. Daha önce 45 kez, “çıktın, çıkıyorsun” denilip de çıkamadığı için bu kez temkinliymiş. Hücresindeki televizyonda Anayasa Mahkemesi’nin kararını duyunca kendi kendine sevinç çığlığı atmış, ama yine de “Ne olur, ne olmaz” diyerek bastırmış sevincini... Saat 18.00’de “Tahliye yarına kaldı” demiş televizyondaki muhabirler... O sırada akşam yemeği gelmiş. Yemekte kuru fasulye ve soğan varmış. Soğana yumruğu vuracağı sırada, “Yine de bekleyeyim, yemeyeyim. Kazara çıkarsam ağzım kokmasın” diye düşünmüş. Karar açıklandığında elinde bulaşık eldivenleriyle bulaşık yıkıyormuş. Yarım bırakmamış. Ortalığı temizleyip çıkmış. HHH 4.5 yıl hapis yatmış bir tutuklunun, tahliyesinin açıklandığı anda ardında bulaşık bırakmamayı, çıktığında karşılayıcılarına soğan kokmamayı düşünmesi, bir “diğergamlık” örneğidir. Çıkıştaki konuşmasında, kendi sevincinin peşine, içerde kalanların hüznünü takması da... Kısakürek’in idealindeki gençlik, “...düşmanlarını kubur farelerine lâyık bir muameleye tabi tutacak”tır. Meclis’in duvarında “Hâkimiyet (“Milletin” değil), Hak’kındır” yazsın diye “gökleri çökertecek”, dava için destanlık bir meydan savaşı verecektir. Necip Fazıl’ın o gençliğe vasiyeti şudur: “Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını da gediğine koymayı unutma.” HHH Lafa gelince “Hazreti Mevlana’nın torunlarıyız”, “Yaradılanı Yaradan’dan ötürü severiz” diyeceksin, öte yandan gaz bulutundan camiye sığınanı kolladı diye imamı sürgüne yollayacaksın; polis kurşunundan otele sığınanı kolladı diye işadamına vergi cezası keseceksin. Bitmek bilmeyen bir intikam hissiyle, Türkan Saylan’ın emaneti Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni vergi kıskacına alacaksın. Tabut başında bile dava taşını hesaplayan bu kindarlığın karşısına biz yine de Balbay’ın diğergamlığını koyuyoruz. Unutmuyor, ama kin de tutmuyoruz; “İnsana dair hiçbir şey bize yabancı değil” şiarına sarılıyoruz. Sonunda kindarlar değil, Balbay’lar kazanacak; biliyoruz. GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY her şeyden önce gazeteci. Muhalefet partilerinin üzerinde durmadığı bir olayın içeriğini Meclis’e taşıdı. Başbakan’a, Diyarbakır’da konuk ettiği Kürt şarkıcı Şivan Perwer’e Kürtçenin resmi dil olması konusunda “daha vakti var” deyip demediğini sordu. Oktay Ekşi, üstelik Başbakan’ın, böyle sorunları hemen çözmenin olanaksızlığına işaret ettiğine değiniyor. Elbette soru gerekçesinde Oktay Ekşi, Başbakan’ın aslında Kürtçeyi resmi dil olarak kabul etmeye elverişli zamanı ve zemini kolladığı izlemini verdiğini söylemiyor; ama “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Kürtçenin resmi dil olması vaktinin ne zaman geleceğini düşünüyorsunuz” diye soruyor ve daha sonra asıl can alıcı soruyu yöneltiyor Başbakan’a: “Türkçeden başka resmi dil kabul etmenin anayasamızdaki ifadesiyle yüce Türk Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden gelişmelere yol açacağını ret mi ediyorsunuz?” Türk’üm diyemeyen, Türklüğü ağzına almayan Başbakan RTE’nin, bu soruları içtüzük gereğini yerine getirerek kısa zamanda yanıtlaması beklenemez. Çoğu zaman yaptığı gibi yanıtlama görevini bir başbakan yardımcısına verebilir ve bu yanıtlar da kaçak ifadeler içerebilir. Bu konuda duyarlı olmaları gereken partiler yerine, Oktay Ekşi, ulusal bir konuda hem gazetecilik hem de milletin vekilliği görevini yerine getiriyor... HHH İktidar çevrelerini rahatsız eden bir diğer olayı yaratan yine bir gazeteci. Mehmet Baransu, gazetesi Taraf’ta, 2004 yılına ait bir MGK belgesini açıkladı... Şimdi iktidar, Gülen cemaatini bitirme belgesinin hesabını verecekleri yerde, gazeteciyi suçluyor... Bir de okkalı yalana başvurdular... İmzaladıkları kararın asla uygulanmadığını söyledikleri günün ertesi, Gülen cemaati mensuplarının fişlendiği belgeler yayımlandı... Üstüne üstlük, iktidarla din konusunda eşdeğer olan Gülen’e doğrudan saldırmaya cesaretleri yok... Belgeyi açıklayan gazeteciye, Baransu’ya devletin sırlarını açıkladın, hapse girmeyi göze aldın mı, diye saldırıyorlar. Hem sorumlu olmak, hem de sorumluluğun üstünü örtmek, bunlara özgü bir sanat! HHH Hükümet ile gizli belgeleri açıklayan gazeteci arasındaki savaşımlar daha önceleri de yaşandı. Ne ki daha önceki dönemlerdeki hükümetlerle yargının, bugünkü hükümete ve yargıya benzer yanı yok. Devletin gizli kalması gereken sırlarını açıkladığım iddiasıyla geçmiş hükümetler zamanında üç kez ya ağır ceza mahkemesinde ya da zamanın bugünküler gibi özel yetkili, “milli güvenlik” adındaki mahkemelerinde yargılandım. En az yedi yıl hapisle cezalandırılmam istenildi. Başbakan’ın yerden yere vurduğu, geçmişteki iktidarlar dönemlerinde ... … Ne iktidarda olan başbakan ne de yardımcıları, gazetecinin, devletin sırlarını ifşa etti diye, bugün RTE’nin yardımcısı Bülent Arınç’ın yaptığı gibi ortaya çıkıp hapse düşmesini beyan buyuran açıklamalar yaptılar… … Ne de yargılandığım ağır ceza ya da milli güvenlik mahkemeleri beni suçlu buldu... Belki RTE ve çevresi hayret edecekler ama o günlerde mahkemeler… … “Belgeleri açıklayan gazeteci, gazetecilik görevini yapmıştır” diye beraat kararı verdi. Bu iktidar, geçmiş zamanın hayali bile cihana bedeldir, dedirtecek insana! Soğanla Fasulye, Kuburla Fare “Geçmişe sünger çekmiyorum, ama kin de tutmuyorum” demesi de... İçerde onca eziyet karşısında dimdik durabilmek, dışarda herkes senden bahsederken “Benden önce diğerleri” diyebilmek, bütün çektiklerine rağmen çektirenlere kinlenmemek, çok sağlam bir nefs hâkimiyeti ve tahkimi gerektirir. Balbay’ın her cümlesinde, bu olgunluk ve yüce gönüllülük vardı. HHH Bu faziletin karşısına Başbakan’ın, “Dininin ve kininin davacısı bir gençlik tasavvur ediyoruz” sözlerini koyun ve kıyaslayın. Necip Fazıl’ın mirasıdır, “kininin davacısı bir gençlik” ideali... Bugün iktidardaki fikriyata feyz veren o “Hitabe”, bir savaş çağrısıdır adeta... Hapislik günlerinin tümünde Cumhuriyet çalışanı kimliğimi sürdürdüm. Hapishaneden yazı göndermenin her şeyden önce zaman olarak yarattığı sorunlar nedeniyle yazıları azaltmak durumunda kaldım. Ama bu azaltma benim yükümü azaltmadı, hatta çoğalttı. Sıklıkla hep bugün yazı yazıyor olsaydım, şu konuya değinirdim, iktidarın şu çıkışına şöyle bir karşılık verirdim deyip durdum. Mahpushanede yıllık izin alıp gidebileceğim tek yer havalandırmaydı. O yüzden deyim yerindeyse hiç yıllık izin de kullanmadım. Bunu da bir yıllık izin olarak değerlendirmemenizi diliyorum. Birkaç günlük aradan sonra tekrar buluşacağız. Denge bozulurmuş TBMM’de cemevine laiklik reddi MAHMUT LICALI ANKARA Ankara 6. İdare Mahkemesi, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, TBMM’de cemevi açılması talebini “Dinsel norm ile hukuksal norm arasında kurulmaya çalışılan dengenin giderek laik devlet ilkesinden uzaklaşmaya neden olacağı” gerekçesiyle reddetti. Aygün, “kara mizah” olarak nitelendirdiği kararı, “Diyanet’in ölçülerine göre bir şey kararlaştırılacaksa mahkemeler niye var?” diye değerlendirdi. Aygün’ün TBMM’de cemevi açılması talebi TBMM Başkanlığı tarafından 6 Temmuz 2012’de kabul edilmemişti. Aygün’ün TBMM Başkanlığı’nın kararını iptal istemiyle açtığı davada Ankara 6. İdare Mahkemesi, TBMM’nin kararını yerinde bularak davayı reddetti. Kararda, İslamın farklı bir yorumu ve uygulamasını benimseyen Alevi topluluğu adına pozitif bazı ayrımların talep edildiği, TBMM’de cemevi için yer tesisi istendiği kaydedildi. Mahkemenin kararında, İslam dini anlayışı bakımından ortaya çıkan çeşitli mezhep, tarikat, görüş ve yorumlar ile bu inanç biçimlerini benimseyen grupların; ibadethanelerinin tanınması gibi beklenti ve taleplerinin devlet eliyle sunulmasına yol açabileceği kaydedildi. Kararda, TBMM’de cemevi açılmasının, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca kamusal alan ve düzenlemeleri bakımından kullanılan kamu gücü ve takdir yetkisinin farklı inanç sahibi gruplar açısından ne ölçüde tatmin edici olduğu tartışmalarına neden olabileceği kaydedildi. Kararda, “Dinsel norm ile hukuksal norm arasında kurulmaya çalışılan dengenin giderek laik devlet ilkesinden uzaklaşmaya, farklı inanç biçimlerinin törpülenmesine ve din ve inanç özgürlüklerinde sınırlandırmalara yol açabileceği ve bu yönüyle de davacıların farklılıklardan yola çıkarak açtıkları bu davadaki amaçları ile çelişeceği sonucuna varılmaktadır” denildi. Mahkemenin kararını değerlendiren CHP’li Aygün, bunun bir kara mizah olduğunu belirterek “Laikliğin kökünü kazıyan, Türkiye’yi ElKaide ile stratejik müttefik yapan AKP değil, TBMM’de cemevi açılması laikliğe aykırı” diye konuştu. Mahkeme kararının Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bakış açısına göre hazırlandığını kaydeden Aygün, “Siyasal İslamcıların öteden beri seslendirdikleri din kurallarına göre bir toplum kurmak. Mahkeme bu amacı destekleyen, genel Sünni görüşe dayanarak görüş bildirmiş” diye konuştu. Mahkemelerin dini bir kurul olmadığını kaydeden Aygün, “Diyanet’in ölçülerine göre bir şey kararlaştırılacaksa mahkemeler niye var? Kendilerini lağvetsinler. Mahkemenin fetvacı bir tavırla yasaklayıcılığı sürdürüldü. Biz Alevi milletvekilleri olarak istediğimiz an Meclis’te cem yapabiliriz. Buna kimse karışamaz” diye konuştu. ‘54. hükümet irticaya kucak açtı’ Karadayı 28 Şubat davasında savunma yaptı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)– RefahYol hükümetini devirmeye teşebbüs suçlamasıyla açılan 28 Şubat davasında, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, ilk kez savunma yaptı. “28 Şubat, darbe süreci değildir” diyen Karadayı, “arkadaşlarım darbeci değildir” sözleriyle silah arkadaşlarına sahip çıktı. O dönemde yaşanan gerginliklere, toplumdaki huzursuzluklara dikkat çeken Karadayı, bunun kaynağının Silahlı Kuvvetler olmadığını belirtirken dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan ve yardımcısı Tansu Çiller’i suçladı. Karadayı, “ErbakanÇiller koalisyonu özelikle dini siyasete alet ederek irticai gelişmelere kucak açmak, laik rejimi yıpratırcasına tavırlar takınmak, bazı çevreleri bu hususta teşvik ve tahrik etmek gibi, bazı olumsuz tavır ve hareketleri ile kamuoyunda ciddi huzursuzluklar yaratmıştır” dedi. Erbakan’ın baskıyla değil kendi isteğiyle istifa ettiğini belirten Karadayı, oluşan siyasi bunalımı Meclis’in çözdüğünü söyledi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat davasına ilk kez katılan emekli Orgeneral Karadayı, salonda otururken yanına gelen Çetin Doğan ile bir süre sohbet etti. Duruşmada Çevik Bir ile Karadayı arasındaki soğukluk dikkat çekti. Savunmasına “28 Şubat süreci, , bir darbe süreci asla değildir” diyerek başlayan Karadayı, o dönem ülke genelinde ciddi bir gerginlik yaşandığınısöyledi. Anayasada belirtildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin, “toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olduğuna dikkat çeken Karadayı, şunları kaydetti: “Toplumumuzun yaşamı öncelikle bunlara dayanır. 28 Şubat aslında, bu anlayışa ters düşen, siyasal, sosyal ve yönetimsel uygulamaların ortaya çıkardığı bir tablodur, bir huzursuzluktur ancak bu huzursuzluğun kaynağı kesinlikle Silahlı Kuvvetler olmamıştır. ErbakanÇiller koalisyonu, 54. hükümet maalesef, kuruluşundan bir Karadayı Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya ilk kez katıldı. (Fotoğraf: AA) süre sonra, biraz önce arz edilen bu temel presiplerin zaman zaman dışına kaymak sureti ile, özelikle dini siyasete alet ederek, irticai gelişmelere kucak açmak, laik rejimi yıpratırcasına tavırlar takınmak, bazı çevreleri bu hususta teşvik ve tahrik etmek, ayrıca basına yansıyan yolsuzluklar gibi, bazı olumsuz tavır ve hareketleri ile kamuoyunda ciddi huzursuzluklar yaratmıştır” Hükümeti devirmeye teşebbüs suçlamasının ağır ve haksız bir iftira olduğunu aktaran Karadayı, Erbakan’ın devrilmediğini, kendi isteğiyle istifa ettiğine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı’nın hükümeti kurma görevini Çiller’e değil, Mesut Yılmaz’a verdiğini, Yılmaz’ın Meclis’ten güvenoyu aldığını anlatan Karadayı, “Böylece yüce Meclis, o günkü siyasi bunalımı çözmüştür” diye konuştu. Demokrasi dışında bir yönetimi asla düşünmediklerini dile getiren Karadayı, şunları kaydetti: “Çok ciddi bir irtica olgusu tüm Türkiye ve devlet tarafından kabul edilmiştir. Bu olayların, bu yasadışı gelişmelerin zaman zaman MGK’de da dile getirilen bu tür olayların, toplumumuzun bir parçası olan Silahlı Kuvvetlerimizde de endişeler yaratması, elbette kaçınılmazdı. MİT’ten, bölge valiliklerinden, jandarmadan ve değişik istihbarat kaynaklarından bölücü, yıkıcı faaliyetler ve irtica tehdidi ile gelen raporlar, ordu olarak bizde de kaygı uyandırdı. Özellikle, bazı camilere pompalı tüfek depolandırıldığına dair haberler, bizleri daha da endişelendirdi. Konunun MGK da ele alınması gerektiği ortaya çıktı ve 28 Şubat 1997’de MGK toplandı.” MGK’nin tavsiye niteliğindeki kararlarının, Başbakanlık emirleri şekline sokulduğunu ve bu kapsamda çalışma başlatıldığını vurgulayan Karadayı, bunun ardından hatırladığı kadarıyla Genelkurmay’da, 2. Başkan’a bağlı bir çalışma grubu kurulduğunu söyledi. Karadayı, “İddianameyi inceleyince gördüm ki bugün suçlanan Batı Çalışma Grubu’nun muhtemelen o gruptur. Bu çalışma grubu hakkında detaylı hiçbir şey hatırlamıyorum” dedi. MGK toplantısında darbe imasında bulunmadığını belirten Karadayı, BÇG konusunda hiçbir bilgisinin olmadığını ve hatırlamadığını iddia etti. Karadayı’nın bu sözlerinden sanık askerlerin rahatsız olduğu gözlendi. Aygün: Kara mizah Akit tazminat ödeyecek n ANTALYA (Cumhuriyet) Antalya Lisesi’nde görev yapan 11 öğretmen, 3.5 yıl önce aileleriyle birlikte düzenledikleri piknikte mangal yapıp, rakı içti. Öğretmenler, tatil gününde düzenledikleri bu etkinliğe ilişkin de Facebook sayfalarında fotoğraf paylaştı. Aradan 2.5 yıl geçtikten sonra ise Yeni Akit gazetesinde öğretmenlerin fotoğrafıyla “Lisede Ahlaksızlık” başlığıyla haber yayınlandı. Eğitim Sen üyesi öğretmenler ise sendika avukatları aracılığıyla Akit gazetesi aleyhine, kişilik haklarına saldırı gerekçesiyle tazminat talebiyle dava açtı. Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, dün yapılan duruşmada Akit gazetesini, 5 öğretmene kişilik haklarına saldırı olarak 1500’er TL’den toplam 7 bin 500 TL tazminat ödemeye mahkum etti. n İstanbul Haber Servisi Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen törende sosyologyazar İsmail Beşikçi’ye fahri doktora verildi. “Alikan Aşireti Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme” adlı doktora teziyle girdiği akademik hayatı, “Marksist propaganda ve bölgecilik” suçlaması nedeniyle Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden atılmasıyla kesilen, 1999’a kadar ömrünün 20 yıla yakın bir süresini cezaevlerinde geçiren Beşikçi törende yaptığı konuşmada “Bilim saçmalayabilme, yanlış yapabilme, suç olanı söyleyebilme özgürlüğüdür” dedi. ‘Bunalımı Meclis çözdü’ Beşikçi’ye fahri doktora ‘BÇG’yi bilmiyorum’ Kampusta TOMA ‘Ya anlatırız ya altında kalırız’ n BURSA(AA) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2004 yılındaki MGK karar tutanaklarıyla ilgili yayımlanan haberlere ilişkin olarak Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’yu kastederek “Bu gazetecilik değil. Sen yaptığın işin hesabını şerefle vereceksin” dedi. Bu olayın siyasi sonuçlarına da hükümetin katlanacağını söyleyen Arınç “Hükümet ya anlatacak ya anlatamayacak bunun altında kalacak” diye konuştu. n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’daki BDP Gençlik Meclisi Kongresi’nde Türk bayrağını indirdikleri iddiasıyla gözaltına alınan 4 kişiden biri tutuklandı. Salonun dışında indirilen Türk bayrağı, polisin ve vekillerin araya girmesiyle asılmıştı. KCK kapsamında tutuklu olan Bilken davanın hukuki yollarla açılmadığını savundu ‘Irkçı anlayışla içeri alındık’ İstanbul Haber Servisi PKK’nin üst yapılanması KCK’ye yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, 83’ü tutuklu, 204 sanık hakkında açılan davanın 63. duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanık Kemal Bilken, siyasi bir davayla karkı karşıya olunduğunu vurgulayarak, kendilerine ırkçı bir anlayışla operasyon yapıldığını söyledi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi dışında oluşturulan büyük salonda görülen duruşmaya, eski BDP İstanbul İl Başkanı Mustafa Avcı ile yazar Ragıp Zarakolu’nun oğlu Cihan Deniz Zarakolu’nun da aralarında bulunduğu 69 tutuklu sanık ile 1 tutuksuz sanık katıldı. Tercüman aracılığıyla savunmasını Kürtçe yapan Bilken, operasyonlar yapılmadan önce bazı köşe yazarlarının 1500 kadar Kürt siyasetçinin içeri atılacağını yazdığını anımsatarak “Bu operasyonlar yazarların yazılarından sonra gerçekleşti. Bu dava bu yüzden hukuki değildir. Ben BDP Ataşehir ilçe başkanıydım. Her yurttaş gibi demokratik haklarımı kullanarak BDP çatısı altına girdim. Çünkü BDP Kürt sorununa duyarlı bir partidir” dedi. Kürtçe tercüman aracılığıyla savunmasını yapan tutuklu sanık Nizamettin Açıkca ise “‘Benim numaramı rehberine kaydeden kişi cinayet işlemiş olabilir. Ben bu durumdan sorumlu olabilir miyim” dedi. Tutuklu sanık Mehmet Cevat İnci de Kürt siyasetçisi olduğundan dolayı iki yılı aşkın bir süredir tutuklu olduğunu savundu. Duruşma bugüne ertelendi. İZMİR (DHA) Ege Üniversitesi kampusunda sağ ve sol görüş öğrenciler arasında iddiaya göre afiş tartışması yüzünden çıkan kavgada, 2 öğrenci hafif yaralandı, 4 öğrenci de gözaltına alındı. Bir TOMA aracının da geldiği kampusta polis, olayları protesto edip yürüyüş yapan sol görüşlü öğrencilere müdahale etti. Sloganlar atıp yürüyüşe devam eden öğrencilere polis biber gazı sıktı. Arbede sırasında bazı binaların camları da kırıldı. Bayrak indirmeye tutuklama Yolsuzluk davasında fatura belgeleri verene! KAYSERİ (Cumhuriyet) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2010 yılında ortaya attığı iddialar doğrultusunda, İncesu Belediyesi Başkanı Zekeriya Karayol ve bazı çalışanlarının “rüşvet, irtikap, görevi kötüye kullanmak” suçlarından yargılandığı davanın dün karar duruşması yapıldı. Mahkeme, sanık olarak yargılanan İncesu Belediye Başkanı Zekeriya Karayol ile eski Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürü Hilal Aybak’a beraat verirken yolsuzluk iddiasıyla ilgili belgeleri CHP’ye gönderen Büyükşehir Belediyesi eski çalışanı Hacı Ali Hamurcu ise 4 ayrı suçtan 7 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırıldı. Askeri araç devrildi: 14 yaralı n AMASYA (AA) Uzman Çavuş Okan Arslan (29) yönetimindeki Samsun Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ait servis aracı, MerzifonSamsun yolunda buzlanma nedeniyle şarampole devrildi. Sürücü Arslan ile 13 er yaralandı. Merzifon Kara Mustafa Paşa Devlet Hastanesi’ne kaldırılan yaralı askerlerin durumunun iyi olduğu öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle