22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ARALIK 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER SGK, Maliye’nin vergiyle kuşattığı ÇYDD’de çalışan gönüllüleri, ‘kaçak işçi’ statüsünde değerlendirdi 7 Bir darbe de SGK’den HAKAN DİRİK Atinalı Timon Shakespeare, Atinalı Timon’u yazdı ama sağlığında oynanamadı bu önemli oyun. İddia odur ki, Atinalı Timon gerçek bir kişiden esinlenmiştir. Plutarkhos’un “Marcus Antonius’un yaşamını” anlatırken Timon’dan söz ettiği, onu “Dostları tarafından terk edilen insan sevmez bir kişi” olarak tanıttığı söylenir. Oyunları Roma, eski Yunan ve İngiliz krallarının, imparatorlarının yaşamlarıyla bağlı tragedyalardan oluşan yazarın belki de zengin bir Atinalıyı, Atinalı Timon’u anlatan ve hep sessizliğe gömülmek istenen bu eserini en güzel oyunlardan birisi yapan, onun parayı tragedyanın baş kahramanı yapmış olmasıdır. Hâlâ öyle değil midir? HHH Öyledir ve insanoğlu hâlâ mülkiyetin bu genel hali ile çelişkisini görebilmiş, çözmeye girişebilmiş değil. Denedi evet, ama mülkiyetin kahredici hâkimiyeti kırılamadı. İşte Shakespeare’in Atinalı Timon’u, zenginliğini dostları ile paylaşıp tükettikten sonra kendini bir bir terk eden arkadaşlarına kızgınlığını tüm insanlara yüklerken ortaya çıkan gerçek buydu. 1844 El Yazmaları’nda burjuva toplumunda paranın gücünü anlatırken Shakespeare’e geniş yer ayıran Marx, başeseri Kapital’de de (1. cilt; s. 135. Yordam Kitap) Atinalı Timon’un “altın”ı anlatan şu tiradını yinelemişti: “Altın sarı pırıl pırıl kıymetli altın/ Bunun bu kadarı karayı ak çirkini güzel/ Eğriyi doğru alçağı yüksek, ihtiyarı genç, korkağı yiğit eder.” Öyle ediyor. HHH Ama paranın işlevi artık finans dünyasının, bunalımdan bunalıma koşan “zekâ küpü” CEO’ları, uzmanları, düzgün takım elbise ile bankalarda hizmet gören ve akşamları gün boyu saydıkları paranın küçücük bir parçası ile nefis körleten memurları eliyle çeşitlendi. Atinalı Timon günümüzde yaşasaydı, servetini dostlarına dağıtmayacak, büyük bir olasılıkla onları banka kartlarıyla kendine bağlamayı yeğleyecek, borsada değerlendirecekti. Arada bir fabrikalarının başına getirdiği müdürleri denetleyecek, siyasilerle arasını iyi tutarak yatırımlarını genişletecek, gazeteTV kanalı satın alacak, müfettişlerin şirketlerini iki de bir denetlemesini önleyecek, vergi ödememenin bin bir türlü yolunu öğreten uzmanlarla akşamları lüks lokantalarda şampanya patlatacaktı. Atinalı Timon günümüzde yaşasaydı insanları yine sevmeyecek ama bu kez ortaya bir tragedya çıkmayacak, çağdaş bir Shakespeare de yazacak bir şey bulamayacaktı çağımızın bu sıradan, kasaba ruhlu Timon’larında. HHH Bu nedenle günümüzün burjuvasından kahraman çıkmıyor. Mülkiyetle derin bir çelişki içindeki insanı evvel eski sevmeyen mülk sahibi burjuvanın aydını da, sahiplendiği sistemin içyüzünü öğrenme, tragedyasını yaşama merakına sahip değil. Paranın değeri sanal dünyada arttıkça gerçekte niçin pula döndüğünü bile bilmiyor. Yoksullukla birebir karşı karşıya kalmamanın, onu görmemenin yollarını arıyor; hep yüksek duvarlarla çevrili siteler kurma merakında. Devletiyle ilişkisinde mutlak egemenliğini korurken, bu egemenliğin kişisel düzeyde ancak devletle iç içe geçerek, siyasete yaltaklanarak korunabileceğine inanıyor. Hep öyleydi ama tragedya bu duruma itirazdan çıkar; ütopyalarını, krala ve kiliseye sadakatle yaşarken savunma cesareti gösteren Thomas Morus’lar idama böyle giderlerdi. Şimdinin sonradan görme zengini ve enteli ise sıradandır, sıradan işler yapıyor. Parasını pulunu arkadaşlarıyla paylaştığı için yoksullaşan ve terk edilen Atinalı Timon, tragedyasını bir nihilist olarak tamamlıyor. Oyunda, gerçeklerin altı çiziliyor, mülkiyetle insan arasındaki temel karşıtlık resmediliyor. Günümüzün yazarları ise tragedyasını yazabilecekleri bir burjuva bulamıyorlar. Bu nedenle gazetelerin magazin sayfalarında gezinen yeni zenginler, zamanımızın mülk sahipleri, artık bir tragedyanın değil, sıradan bir trajedinin kahramanı bile değildirler. Peki, durup dururken nereden çıktı bu Atinalı Timon diyorsanız, derim ki; günceli kovalamaktan asıl konuya gelemiyorduk... Asıl konu budur. İZMİR Maliye’nin vergi kıskacına aldığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) bir darbe de Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) geldi. SGK’nin, dernekteki gönüllüleri “kaçak işçi” statüsünde değerlendirerek ceza kestiği öğrenildi. ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, derneğe gönüllü olarak hizmet edenlerin, bağışta bulunanların yıldırılmak istendiğini belirterek, “Yurtsever vatandaşları ürkütüp caydırmaya çalışıyorlar, ama desteğimiz her geçen gün artıyor” dedi. Topladığı bağışlar ticari faaliyet olarak değerlendirilerek Maliye tarafından milyonlarca lira vergi cezası kesilen ÇYDD yöneticilerinin SGK ile başı dertte. ÇYDD Başkanı Çelikel, yaşadıkları durumu şöyle anlattı: “Özellikle 2009’dan sonra SGK’nin ağır muamelemesine maruz kaldık ve ceza yedik. SGK’nin müfettişleri derneğimize, şubelerimize sık sık baskın yapıyor. Diyelim ki o sırada telefon çaldı ve derneğe üye olmayan bir gönüllü telefona baktı. Telefona bakan kişi ‘kaçak işçi’ muamelemesine tabi tutuluyor. Bu kaçak işçi değerlendirmesi yüzünden binlerce lira ceza ödedik. Bu neredeyse her şubemizin başına geldi. Şubemize bir kargo geldiğinde, o evraka imza atan gönüllü bile kaçak işçi muamelesi görüyor. ‘Madem gönüllü, derneğe üye değil, o zaman işçidir’ diyorlar ve cezayı kesiyorlar.” SGK’nin kestiği cezaların, derneğe yapılan bağışlardan ödenmediğini vurgulayan Çelikel, “Bu cezaları yönetim kurulundaki arkadaşlarımız ödüyor. Ortada bir hata yok, ama SGK’ye göre hata yapan bizsek, cezayı da biz ödüyoruz. Moral bozmaya, psikolojik olarak yıkıntı yaratmaya çalışıyorlar. Derneğimizde çalışanların manevi menfaatleri dışında hiçbir çıkarı yok. Herkes karşılıksız çalışıyor. Şu anda SGK’nin kestiği bütün cezaları ödedik” diye konuştu. İnadına bağış! Derneğe bağış yapanlara da baskı ve yıldırma politikası uygulandığını belirten Çelikel, ancak bunun ters teptiğini belirtti. Yurtsever insanların bu durumda “inadına” bağış yaptığını belirten Çelikel, “Bize bağış yapan kişiler, sanki trilyonları götüren vergi kaçakçılarıymış gibi vergi dairelerine çağrılıyorlar. ‘ÇYDD’ye niye bağış yaptınız, karşılığında ne aldınız’ gibi sorulara maruz kalıyorlar. Öğrencilere burs veren bir eğitim derneği ne satabilir ki? Bu ‘Siz bağış yapmayın, burs vermeyin’ demektir. Yıldırmak için yapıyorlar, ama burs verenler daha büyük tepkiyle üstelik inadına bağış yapıyor. Amaçları, yardım yapan yurtsever vatandaşları caydırmak, ürkütmek ve derneği bitirmek. Amaç derneği yok etmektir. Ama toplum böyle destek verdiği sürece başaramazlar” dedi. TMMOB’ye bağlı odaların denetimlerini bakanlıklara bağlamaya başlayan AKP, 12 oda için daha Bakanlar Kurulu kararı hazırladı TMMOB’ye kıskaçta son perde MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Hükümetin başta çevre olmak üzere değişik alanlardaki projelerine karşı açtığı davalarla gündeme gelen Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı odaların idari ve mali denetimlerini bakanlıklara bağlama girişiminde sona gelindi. Orman Mühendisleri Odası’nın denetimini Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na veren, 11 odanın idari ve mali denetimlerini de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlamak için taslak hazırlayan hükümet, geriye kalan 12 oda için de ilgili bakanlıkları belirledi. ‘Erdal’ın mücadelesi yaşayacak’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 12 Eylül askeri darbesinin idama gönderdiği Erdal Eren, idamının 32. yıldönümünde Karşıyaka’daki mezarı başında anıldı. Emek Gençliği, Emek Partisi, Devrimci 78’liler Federasyonu, 78’liler Girişimi ve Ankara 68’liler Derneği üyeleri, CHP’liler ve çok sayıda örgüt temsilcisi, Erdal Eren’i andı. 12 Eylül askeri darbesinin idama gönderdiği ve yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in sevenleri, Karşıyaka Mezarlığı’nda bulunan mezarı başında anma toplantısı gerçekleştirdi. Eren’i anan yurttaşlar, üzerinde Erdal Eren’in fotoğraflarının yer aldığı dövizler taşıdı. Mezarlığa kadar yapılan yürüyüş sırasında sık sık, “Deniz’lerden Erdal’a gençlik emeğin saflarında”, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm”, “Darbeciler halka hesap verecek”, “Yusuf, Hüseyin, Deniz sürüyor, sürecek mücadelemiz” sloganları atıldı. Erdal Eren’in mücadelesini anımsatan gençler, “Erdal’ın mücadelesinin sürdüğü” mesajını verdi. AKP’ye muhalefet olan susturulmak isteniyor Bağlı 24 odası bulunan TMMOB, hükümete muhalefet eden sivil toplum örgütlerinin başında geliyor. TMMOB, Gezi Parkı eylemlerinde gündeme gelen Taksim Dayanışması’nın da kurucuları arasında yer alıyor. TMMOB’ye ilişkin yasa değişiklikleri için adım atan hükümet, 7 Kasım’da da 12 Eylül döneminde gerçekleştirilen yasa değişikliğine dayanarak Orman Mühendisleri Odası’nın idari ve mali denetimini Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na vermişti. Hükümet, 11 odanın idari ve mali denetimini de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na vermek üzere Bakanlar Kurulu Kararı Taslağı hazırlamıştı. Yayımlanma aşamasında olan taslağa göre, Çevre Mühendisleri, Elektrik Mühendisleri, Harita ve Kadastro Mühendisleri, İç Mimarlar, İnşaat Mühendisleri, Jeofizik Mühendisleri, Jeoloji Mühendisleri, Makina Mühendisleri, Mimarlar, Peyzaj Mimarları ile Şehir Plancıları Odalarının idari ve mali denetimleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılacak. Hükümet son olarak bir adım daha attı. Geriye kalan 12 oda için de Bakanlar Kurulu kararı taslağı hazırladı. Başbakanlık İdareyi Geliştirme Başkanlığı tarafından hazırlanan taslak, Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’ne gönderildi. Taslağa göre, Bilgisayar Mühendisleri, Fizik Mühendisleri, Kimya Mühendisleri ile Tekstil Mühendisleri Odaları Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın; Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri ile Gemi Mühendisleri Odaları Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın; Gıda Mühendisleri ile Ziraat Mühendisleri Odaları Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın; Maden Mühendisleri, Metalurji Mühendisleri ile Petrol Mühendisleri Odaları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın; Meteoroloji Mühendisleri Odası da Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın idari ve mali denetimine girecek. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, “12 Eylül darbecilerinin yayımladığı” kanun hükmünde kararname ile “odalar üzerindeki bakanlıkların vesayetinin” aradan geçen 30 yıl boyunca AKP iktidarına kadar hiçbir hükümet tarafından kullanılmadığını belirtti. 12 Eylül’ün AKP ile sürdüğünü kaydeden Soğancı, “Biz biliyoruz: AKP iktidarının yapmak istediği denetim değil, rant politikalarının önünde engel olarak gördüğü TMMOB’yi susturmak ve işlevsizleştirmektir. Bir kez daha söyleyelim; AKP, TMMOB’yi yürüdüğü yoldan döndüremeyecektir. TMMOB ve bağlı odaları, ‘Padişahım çok yaşa’ diyenlerle birlikte asla saf tutmayacaktır. Aksine TMMOB; bilimin ve tekniğin yol göstericiliğinde dillerin kesildiği, gözlere mil çekildiği, kulakların sağır edildiği her ortamda; görecek, duyacak ve daha da önemlisi ‘Kral çıplak!’ demeye devam edecektir” dedi. 12 oda için taslak hazırlandı Sağlık Bakanlığı’nda bürokratdernekşirket üçgeni... Devlet seferber oldu İKLİM ÖNGEL ‘12 Eylül AKP ile sürüyor’ ANKARA Sağlık Bakanlığı’nda, aralarından müsteşarın da bulunduğu üst düzey bürokratların sağlık dernekleri kurduğu, bu derneklerin sahil bölgelerinde lüks otellerde kurultaylar düzenlediği, kurultaylara katılım bedelinin de hastanelerin döner sermayelerinden karşılandığı ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı’nın logosunun kullanıldığı kurultaylarda, bakanlığın, katılım sağlanması için hastanelere resmi yazı gönderdiği öğrenildi. Kurultayların sponsorluğunu yapan firmaların arasında ise bakanlıktan ihale alan şirketlerin de bulunması dikkat çekti. Kurultay düzenleyen derneklerden başlıcası olan Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği’nin (SAYED) kurucusunun Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Nihat Tosun olduğu öğrenildi. Derneğin şu anki başkanı ise Numune Hastanesi Başhekimi Nurullah Zengin. Derneğin son kurultayı Antalya Belek’te yapıldı. Kurultayın ana sporsorluğunu ise Kayseri’deki şehir hastanesini yapan YDA firması üstlendi. Kurultay düzenleyen bir diğer dernek ise Türkiye Sağlık Turizmi Derneği. Bu derneğin kurucu yönetim kurulu üyeleri arasında yine müsteşar Tosun ve Sağlık Bakanlığı Sağlık Turizmi Daire Başkanı Dursun Aydın’ın ismi geçiyor. Dernek başkanı ise Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi yöneticisi Mustafa Paç. Derneğin 5. dönem yönetim kurulunda adı geçen Feyzullah Akben ise söz konusu kurultaylardan bazılarını düzenleyen Ajansfa’nın sahibi. Derneğin en son düzenlediği Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi, 22, 23 ve 24 Kasım tarihlerinde gerçekleşti. Toplantıları düzenleyen şirketler incelendiğinde Menzil tarikatıyla bağlantılı olduğu söyleyen organların karşılarına çıktığına dikkat çeken Atalay, “Bu bağlantılar bir tarikat üzerinden mi kuruluyor, sağlıkta dönüşüm politikası başladığından beri, bir paylaşım durumu mu var” diye sordu. Tunceli ve Elazığ’da KCK operasyonunda 8 gözaltı TUNCELİ (Cumhuriyet) Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın KCK’ye yönelik sürdürdüğü bir soruşturma kapsamında dün Tunceli ve Elazığ’da jandarma ekipleri tarafından operasyonlar düzenlendi. Çeşitli zamanlarda yakalanan PKK’lilerin verdiği ifadeler doğrultusunda başsavcılığın talimatıyla saat 04.00 sıralarında daha önce belirlenen 10 ayrı adrese eşzamanlı baskın yapıldı. Ovacık ve köylerinde 6, Pertek’te 1 ve Ovacık’tan gittiği belirtilen 1 kişi de Elazığ kent merkezinde gözaltına alındı. Şüphelilerin Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun’un 19 Eylül 2012’de lojmanının önünde şehit edilmesiyle ilgili bağlantılarının bulunup bulunmadığının da araştırılacağı belirtildi. Operasyonda gözaltına alınan 8 kişi arasında AKP Tunceli İl Başkanı Sinan Yerlikaya’nın kuzeni M.Y. ile sanatçı Abidin Biter’in kardeşi K.B’nin de bulunduğu bildirildi. başkanı başhekim Kurucusu müsteşar, ‘GÖRÜLMEYECEK Mİ SANDILAR?’ Ankara Tabip Odası Sekreteri Selçuk Atalay, toplantıların bedelinin hem sağlık hizmeti alan yurttaştan hem de sağlık hizmeti veren sağlık personelinden çıktığını belirterek “Kurultaylar, vatandaşın ödediği vergilerden, primlerden ve sağlık çalışanlarının paralarından kesinti yapılarak gerçekleştiriliyor” dedi. “Bakanlık bürokratı neden dernek kurar, kurultay düzenler” diye soran Atalay, bu büyük paraların döndüğü kongrelerde Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü politikaların propagandasının yapıldığını dile getirdi. Kurultayları, “gayri bilimsel” olarak tanımlayan Atalay, “Bu paralarla tıbbi bilimsel toplantılar desteklenebilir, daha fazla yatırım yapılabilir” diye konuştu. Toplantıların şehir dışında en lüks otellerde yapıldığını söyleyen Atalay, “Bakanlık bu toplantıları direkt kendisi yapabilir. Bakanlığın birçok salonu mevcut. Sağlık politikaları bu salonlarda konuşulabilir. Acilin önünde insanlar sıradayken, bir hekim günde 120 poliklinik yapıyorken, Antalya Kremlin Palas’a gitmeye gerek yok. Bakanlık bu durumun görülmeyeceğini mi sanıyor” yorumunu yaptı. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Nihat Tosun’un da aralarında bulunduğu bakanlık üst düzey bürakratlarının kurduğu dernekler, AKP hükümetinin “Sağlıkta Dönüşüm Politikası”nın başladığı günden beri onlarca kurultay, seminer ve sempozyum gerçekleştirdi. Yaklaşık 2 bin 500 3 bin katımlı gerçekleşen toplantılara ilginin artması için Sağlık Bakanlığı hastanelere yazı gönderdi. Yol, ulaşım ve konaklama hariç kişi başı 350650 lira arasında değişen katılım ücretlerinin tümü, yurttaşın parasıyla meydana gelen döner sermayenin eğitim giderlerinden karşılandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle