17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 KASIM 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Diyanet İşleri, 9 bin kilometre uzaklıktaki Japonlara İslamın hikmetini anlatacak 7 Japonya’ya İslam seferi SARP KURAY’A YENİDEN MÜEBBET CANAN COŞKUN 16 Haziran örgütünün kurucusu olduğu gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırılan Sarp Kuray, Yargıtay’ın 4 kez bozduğu 20 yıllık davada AİHM’nin yeniden yargılama kararının ardından bir kez daha müebbet hapse mahkum edildi. İlk yargılamada beraat eden, ardından 12 yıl hapis cezasına çarptırılan, son yargılamada da müebbet hapis cezası alan Kuray, aynı mahkemede 6. kez yapılan yargılamada anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ve örgüt yöneticiliğinden suçlu bulundu. Sarp Kuray 2 yıl daha cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilecek. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan karar duruşmasında Kuray, avukatları, eşi Nur Sürer ve kızları da hazır bulundu. Kuray, davanın şaibeli olduğunu belirterek “Çok genç yaşımdan itibaren inandığım yolda düşe kalka ilerliyorum. İşkenceleri de, sürgünleri de tattım. Hiç pişman olmadım. Devletin gücünden değil fitnesinden korkarım. Ömrümün 50 yılı devrim mücadelesiyle geçmiştir. Bir kişinin üzerinden birtakım operasyonlar yapılıyor” dedi. İddianamede örgütlerin birbirine karıştırıldığını belirten Kuray, 16 Haziran değil Partizan Yolu isimli örgütle 12 Eylülcülere karşı mücadele ettiklerini ifade etti. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için “insan müsveddeleri” ifadelerini kullanan Kuray, “Onlar şimdi Anayasal düzeni değiştirmek suçlamasıyla yargı karşısındalar. Ben Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencisiyim. 12 Eylül faşist darbesine direnmeyi hak olarak görüyorum. Mücadelemiz rejimi değiştirme değil ayakta kalma çabasıydı. Ona karşı çıkmaktan ceza almak onurdur” dedi. Kuray’ın avukatlarından Gürsel Meriç, “Bu dava kitaba uydurma ve meşrulaştırma çabasıdır. AİHM kararı sonrası için hiçbir inceleme yapılmadığı için verilecek cezanın hukuksuz olduğunu düşünüyoruz” dedi. Avukat Altan Görkem Gürcan da “Eğer adalet sistemi varsa beraat gerektiğini düşünüyoruz. Şayet kadılık sistemi varsa kimsenin elini eteğini öpmeyeceğimiz” dedi. FIRAT KOZOK ANKARA Diyanet İşleri Başkanlığı, Japonlara İslamı tanıtmak için harekete geçti. Başkanlık, “Japonya Stratejik Eylem Planı” çerçevesinde İslamı görsel unsurlarla anlatmak için DVD’ler hazırladı. Ancak DVD’lerde ayetler yeterince açıklayıcı olmayınca, İslami yasakların “hikmet” boyutunu da anlatan yeni bir çalışma yapılmasına karar verildi. Japonların İslam hakkında en çok sorduğu sorular için bir de metin hazırlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçe tasarısında Japonlara yönelik çalışmalarla ilgi li bilgi verildi. Tasarıda şunlar kaydedildi: “Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından Japonlara yönelik İslamı tanıtıcı mahiyette hazırlanması planlanan DVD’nin üretiminde senaryoya esas olmak üzere gönderilen metin görüşülmüştür. Yapılan değerlendirme neticesinde ilgili metnin, İslamın değerler sistemini konuların önem sırasına göre sunmada yetersiz kaldığı, bazı konuları İslamın sahih yaklaşımını yansıtacak şekilde ele almadığı, yeterince açık olmayan bazı ayet meallerine yer verildiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak, Japonların dini ve kültüren hayatına vâkıf uzmanların da katkılarıyla İslamın değer ve ilkelerini bir bütünlük içerisinde ele alan, yine emir ve yasakların hikmet boyutunu da göz ardı etmeyen yeni bir metnin hazırlanmasının uygun olacağı görüşü benimsenmiştir.” Tasarıya göre, Diyanet’in gündemine yoga merkezleri de girecek. İçişleri Bakanlığı’nın talebi üzerine yoga merkezleri ile ilgili görüş bildirecek olan Din Hizmetleri ve Eğitim Komisyonu, bir rapor hazırlayacak. Diyanet, THY’nin umrelerde dağıttığı “Sefer Duaları” kitabı için de düzeltme istedi. Taner Timur’a Saygı Günümüzün iktidar sahipleri siyaset alanını kendi yöntemleriyle ustaca “temizleyerek” bugüne kadar geldiler. Yöntemleri aslında basittir; iki adım ileri, bir adım geri. Süreklilik gösteren bu yöntemin başarısı Türkiye aydınlarını uyardığı için yararlı bile sayılabilirdi ama farkında mıyız, işte bu kuşkuludur. Eğer entelektüel çevre sağlam bir zeminde tutunmayı başaramazsa Türkiye yeniden ayağa kalkmakta zorlanacak, belki de uzun bir süre teknolojiyi bilim sanma tuhaflığıyla yetinecek, kuşkunun, bilimin, aydınlanmanın, solun, sosyalist düşüncenin uzağında kalacaktır. HHH Türkiye’de bilim insanlarının, düşünürlerin, aydınların şimdi kendilerine dayatılan dogmatik, sığ düşünce kalıplarına hapsedilmeleri kuşkusuz kolay değildir; yine de onların nefes almalarını zorlaştıracak adımların atıldığını her gün bir başka alanda görüyor ve irkiliyoruz. Üniversitenin hızla “medreseleştiğini”, dinselleştiğini, laik bilimin özgür havasında yetiştikleri halde, egemen olana hizmet etmeyi “tamamen duygusal” nedenlerle daha uygun bulanların sayısının hızla arttığını görünce derin kaygılara düşmek belki de kaçınılmazdır. Ama umutsuzluğa düşmeli mi? HHH İnsanın zihinsel ve bedensel varlığını ruhun ölümsüzlüğü fikrinden ayırarak, felsefe ile din arasındaki kavgada kendine yer arayan İbn Rüşd’ün, önceleri pek rahat çalışabildiği Kurtuba’da bu düşünceyi geliştirmeye başlayınca, “bireyleşme yolunda yeni adımlar atınca” yaşayamaz hale geldiği söylenir. O çağda ne ilahiyata teslim olmuş Batı, ne de İslam böyle bir düşünceye hayat hakkı tanıyordu. Peki, şimdi siyasette zorbalığın üst düzeye çıktığı, bilim ve felsefenin üniversiteden kovulmaya çalışıldığı, Diyanet’in fetvalarla hayatın her alanına müdahale etmeye başladığı, ilahiyatçıların siyasetin desteğiyle boy gösterdikleri gazete köşelerinde bundan sonra atılacak iki adımı tarif ettikleri, yazdıkları bu zamanda aydın kişi ne yapacak? HHH İki adım ileri atarak şeriatın hükümlerini bilimin ve aydınlanmanın yerine geçirmeye çalışan, sonra tepkileri ölçerek bir adım gerileyen siyasetçi, büyük bir olasılıkla “devlet düzenini en fazla tehdit eden şeyin zulüm olduğunu” anlatan İbn Haldun’u da, onun Mukaddime’sini de sıkıntıyla hatırlıyor. Belki de bu nedenle zulmün asıl hedefi olarak okuyanları, yazanları seçiyor. Öyleyse yapılacak iş yazmaktan, çizmekten, düşünmekten bir adım bile gerilememek olmalı. İşte bu nedenle günümüz Türkiyesi’nin yaşayan bilgelerinden Taner Timur’un TÜYAP tarafından bu yılın Kitap Fuarı’nda “Onur Yazarı” olarak ilan edilmesi çok yerinde, kutlanacak bir karar olmuştur. Benim de bu yazıda yaşadığımız tehlikeye dikkat çekerken masamın üzerinde duran kitaplar işte o bilgenin, Taner Timur’un kitaplarıydı. O kitaplar olmasaydı ben bu yazıyı yazamaz, unuttuğum bilgelere yeniden dönemezdim. Öyleyse Timur’un Yordam Kitap’tan çıkan “Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi” adlı önemli eserinden bir not daha aktarayım da bugünkü tehdidin tarihsel kökenine bir not düşmüş olayım. Şöyle yazdı Taner Timur: “Ortaçağda dinle felsefe başka bir şekilde daha karşılaştılar. Bu kez felsefenin çürütülmesi ve din alanından kovulması söz konusuydu. Egemen inanca göre kuşkuya dayanan tartışmalardan kurtulan din daha özgür olacaktı. Filozofların ‘tahafut’unu (tutarsızlıklarını) ortaya koyarken Gazali’nin yapmak istediği tam da buydu.” Kısa bir süre önce iki adım ileri giderek okullardan çoktan kovulmuş olan felsefeyi kapı dışarı ederek, ilahiyat fakültelerini tümüyle dogmalar dünyasına hapsetmek isteyen Diyanet’in, daha sonra bir adım gerilediğini hatırladınız mı? Felsefeye bu düşmanlık yeni değildir, Gazali zamanından kalmadır. Neyse ki, bilgelerimiz hâlâ yazıp çizebiliyorlar ve yazma çizme hakkını savunmak da işte bu nedenle günümüzün temel işidir. Yoga merkezleri için fetva AB İLE MÜZAKERELERDE YENİ DÖNEM DİYANETİN BÜTÇESİ AZMIŞ! Fotoğraf: AFP O ankete 550 bin TL FIRAT KOZOK 3 yıl sonra ilk fasıl Dış Haberler Servisi Türkiye ile AB arasındaki üyelik görüşmelerinde üç yıl aradan sonra ilk fasıl açıldı. Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu başlıklı 22 numaralı faslın açıldığı haberi, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB Dönem Başkanı Litvanya’nın Dışişleri Bakanı Linas Linkevicius ve AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle’nin de katıldığı hükümetler arası konferansta duyuruldu. TürkiyeAB arasında sekiz yıllık süreç boyunca toplam 33 fasıldan 13 fasıl müzakerelere açılmış, biri geçici olarak kapatılmıştı. 22 numaralı faslın açılmasının Türkiye’ye çok önemli yansımaları olacağını söyleyen Bağış, “Faslın hayata geçmesiyle birlikte bölgelerdeki kadınlar ve gençler, geliştirilecek projelerle işgücüne daha çok ve etkin katılacak. Kız çocuklarının okullaşma oranlarında artış hızlanacak. Bölgeler arası gelişmişlik farkları ortadan kalkacak. Bu anlamda, çözüm sürecinde bu faslın katkıları olacaktır” şeklinde konuştu. Bağış, Alman “Zeit Online’’ haber sitesine verdiği röportajda ise “Almanya ve Fransa devlet başkanlarının bir gün diz çökerek, Türkiye’nin AB’ye girmesi için rica edeceklerini” söyledi. Füle de yeni faslın açılmasını “Üye ülkelerin yeni bir yaklaşım benimseyerek, 23 ve 24’cü başlıkların açılmasını öne çekmeleri önemli” cümleleriyle değerlendirdi. Ankara’da Norveç Kralı 5’inci Harald’la düzenlediği ortak basında toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de konuya ilişkin bir soruyu, diğer fasılların da açılması gerektiğini belirterek “önemli olan müzakereleri tamamlamak” sözleriyle yanıtladı. Dışişleri’nden yapılan açıklamada da engellenen fasıllar üzerindeki blokajların kaldırılması istendi. Bağış: Bir gün diz çökecekler ANKARA Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, sık sık tartışma konusu olan Diyanet’in TÜİK ile işbirliği yaparak gerçekleştirdiği dindarlık anketi için TÜİK’e 550 bin TL ödendiğini açıkladı. Diyanet’ten 11 yılda başka kurumlara geçiş yapan personel sayısının 6 bin 302’ye ulaştığını söyleyen Bozdağ, başkanlığın bütçesinin yaptığı görevler göz önünde bulundurulduğunda yetersiz kaldığını savundu. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Diyanet bütçesini sunan Bozdağ, her yıl birçok bakanlığı geride bırakan kurumun bütçesiyle ilgili eleştirileri yanıtladı. Bozdağ “Bütçenin yüzde 94’ü personel giderlerine gidiyor. Bu rakamın eleştirilmesini doğru bulmuyorum. Eğer, ‘Diyanet İşleri Başkanlığı yurtiçinde ve dışında milletimizin birliği ve beraberliği için çok önemli görevler ifa ederken yatırım bütçesi niye bu kadar az? Bunu artırmak lazım’ şeklinde bir eleştiri olsa onu kabul edeceğim.” Bozdağ’ın bu sözleri üzerine BDP’li Hasip Kaplan “Personel gideri olacak tabii, hurma ağacı mı dikeceksiniz?” diye çıkıştı. CHP’li İhsan Özkes’in “Biz Diyanet’e karşı değiliz, Allah’ın kitabına değil, başbakanın yüzüne bakan başkana karşıyız” sözleri salonda gerginlik yarattı. Görüşmelerde daha sonra soruyanıt kısmına geçildi. Diyanet’ten diğer kurumlara geçen personel sayısına ilişkin soru üzerine Bozdağ, 2003’ten bu yana geçiş yapan kadrolu personel sayısının 6 bin 302 olduğunu açıkladı. Bozdağ, bu kapsamda 11 yılda 3 bin 157 personelin din öğretmeni olarak kurumdan ayrıldığını bildirdi. Bozdağ, üniversitelere geçen personel sayısının 669 olduğunu belirtirken, aynı dönemde Cumhurbaşkanlığı’na 1, TBMM’ye 3, Başbakanlık’a 20 kişinin transfer olduğunu anlattı. Cami ve cemevi sayılarına ilişkin bilgiler de veren Bozdağ, toplam cami sayısının 84 bin 684, cemevi sayısının da 937 olduğunu ifade etti. Bozdağ’ın değindiği bir diğer önemli konu da kamuoyunda sık sık tartışma konusu olan Diyanet’in TÜİK ile işbirliği yaparak gerçekleştiği dindarlık anketi oldu. Anketin ülke genelinde 12 bölgede, 26 ilde, 37 bin 624 kişiyle yapıldığını belirten Bozdağ, çalışma için TÜİK’e 550 bin TL ödendiğini sözlerine ekledi. 11 yılda 6 bin 302 transfer PROTESTOYA BİLE 16 YIL İSTENDİ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şırnak’ın Uludere ilçesinde 28 Aralık 2011’de sınırdan geçen 34 köylünün bombalanarak öldürüldüğü Roboski katliamının failleri 2 yıldır bulunamazken, Dicle Üniversitesi’nde katliamı protesto eden 4 üniversite öğrencisine 16 yıl hapis cezası istendi. Roboski katliamını protesto ettikleri ve öğrencilerin sınavlara girmesini engelledikleri iddiasıyla Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri Mehmet Keleş, Deniz Özaydınlı, Savaş Avcı ve Ramazan Bakır’ın yargılanmalarına Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Yeni atanan savcı, önceki savcının öğrencilerin beraatını istediği mütaalasını değiştirerek cezalandırılmalarını istedi. Roboski’nin ardından terör örgütünün yandaşlarına eylem çağrısı yaptığını ileri süren savcı, üniversitede sınava girecek öğrencilerin engellendiğini kaydetti. NATO Parlamenterler Asamblesi Başkanı Çiçek ile görüştü: BM’ye baskı yapılmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) NATO Parlamenter Asamblesi Başkanı Hugh Bayley, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in Suriye konusundaki sitemi üzerine, Türkiye’ye Suriye gündemiyle belirterek BM Güvenlik Konseyi’ne kalıcı bir barış için baskı yapılması gerektiğini kaydetti. Çiçek, Bayley ile dün Meclis’te bir araya geldi. Heyetlerarası toplantıdan önce konuşan Çiçek, Bayley’nin Hatay’dan Ankara’ya geldiğini ve Suriye’de yaşanan trajedinin sonuçlarını Bayley’nin kendi gözleriyle gördüğünü söyledi. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geldiğimiz nokta itibarıyla Suriye’deki trajedi bir tek cümleyle ifade edilebilir. ‘Kimyasal silah kullanma, onun dışında insanları, çocukları, kadınları, masumları neyle öldürürsen öldür. Biz medeni dünya olarak işin bu kısmına karışmayız.’ Öylesine bir umursamazlık, öylesine bir çelişki... Yani ülkelerin başına bir iş gelirse kendi işini kendin çöz gibi bir anlayış çıkıyor ki bu çok sakıncalı.” Suriye konusunda kişisel görüşlerini aktaran Bayley, BM Güvenlik Konseyi’nde sadece kimyasal silahlar konusunda alınan kararın yeterli olmayacağını söyledi. Bayley, “BM Güvenlik Konseyi’nin NATO üyesi de olan 3 üyesi karar alınması için uğraştı. Maalesef daha kapsamlı tasarılar diğer daimi üyeler tarafından reddedildi” dedi. AKP, Türkiye’nin en büyük simgelerinden birini daha değiştirdi ‘FAİLİ MEÇHUL DAVASI KAÇIRILDI’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Şırnak’ın Silopi ilçesi Görümlü beldesinde 1993’te 6 köylünün gözaltında öldürülmesiyle ilgili dönemin 23. Jandarma Sınır Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Mete Sayar ile 5 subayın yargılanmasına başlandı. Dava, Şırnak Valiliği’nin mahkemeye gönderdiği “güvenliği sağlayamayız” yazısı üzerine Ankara’ya gönderildi. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, kararı “Adil yargılama hakkına çok açık bir müdahale. Adalet Bakanlığı suç işlemiştir. Şırnak şehir merkezinde hiçbir güvenlik sorunu olmamasına rağmen bu dava özellikle nakledilmiştir” dedi. Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi de “Sanıkların gelmeyeceği bir davada güvenlik sağlanamıyorsa bakanlığın bölgedeki mahkemeleri kapatması gerekiyor” diye konuştu. Devlet Nişanı’ndan Atatürk ve T.C’yi çıkardılar DUYGU GÜVENÇ ERZURUM (Cumhuriyet) Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı, 1.5 yıl önce El Kaide terör örgütüne yönelik soruşturma başlattı. Yapılan teknik takip ve çalışmaların ardından polis dün sabah düğmeye bastı. Terör örgütüne üye olduğu iddia edilen kişilerin evlerine dün sabah saat 05.00’te eşzamanlı operasyon düzenlendi. Özel harekât ve çevik kuvvet ekiplerinden oluşan 100 güvenlik görevlisinin katıldığı operasyonlarda, Erzincan’da 12, Konya’da 2, İstanbul’da 1 ve Diyarbakır’da 1 olmak üzere toplam 16 kişi gözaltına alındı. El Kaide operasyonu: 16 gözaltı ANKARA AKP, Türkiye’nin üç büyük nişanını değiştirdi ve nişanlardan Atatürk’ü çıkardı. Resmi Gazete’de dün yayımlanan ve “1980 darbesinin izlerini taşıdığı” gerekçesiyle yapılan yönetmelik değişikliğiyle Türkiye’nin en büyük ödülü olan Devlet Nişanı’ndan Atatürk’ün kabartmalı portresi ve Devlet, Cumhuriyet ve Liyakat nişanlarından ise T.C. ifadeleri çıkarıldı. Bugüne kadar sadece altından hazırlanan Devlet Nişanı’nın boyutu büyütülürken, artık Devlet Nişanı’nda gümüş de kullanılanacak. Buna karşın Devlet Nişanı’ndan sonraki ikinci büyük ödül olan Cumhuriyet Nişanı da artık altından değil gümüşten yapılacak. Darphane’nin henüz basmadığı ancak ilk defa ağırlıkları belirlenen nişanlar için hazırlıkların uzun süredir devam ettiği öğrenildi. Eskiden tören yerini tespit eden Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği artık nişan törenlerinin şeklini de belirleyecek. Bu törenler Dışişleri protokolü tarafından yürütülecek. Kralı öldürdüler! başkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşmelerde bulunan Norveç Kralı 5. Harald’a yetiştirildi. Gül, “Atatürk’süz” ilk Devlet Nişanı’nı 5. Harald’a verdi. Norveç Kralı da Cumhurbaşkanı Gül’e ülkesinin madalyasını verdi. Madalya ile birlikte Norveç protokolü tarafından verilen tanıtım yazısında 5. Harald yerine Roma harfleriyle 6. Harald yazıldı. Yani 5. Harald hâlâ görevde olmasına karşın halefi adına Gül’e madalya sunuldu. Jet hızla yapılan değişiklik, dün Ankara’yı ziyaret eden ve Cumhur ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’de muharrem orucunun başlaması nedeniyle, üyeler lokantasında “muharrem iftarı” verildi. CHP, “Muharrem orucu yas için tutulur ve Alevi geleneğinde gösterişli iftar anlayışı yoktur” gerekçesiyle katılmadı. AKP’li TBMM Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı ise Meclis çalışmalarına da “iftar” arası verdi. İftara Bahçekapılı’nın yanı sıra, aralarında “türbanlı” milletvekillerinin de bulunduğu bazı AKP’li yöneticiler ve milletvekilleri katıldı. Meclis’te muharrem iftarı Başkanlara cemevinde protesto İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve AKP’li Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem, Sarıgazi’deki cemevine gitti. Belediye başkanlarını cemevinde gören Sarıgazililer “Katil AKP Sarıgazi’den defol”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Katil devlet hesap verecek” sloganları attı. Tepkinin artmasıyla iki başkan cemevini terk etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle