Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2013 SALI 6 DUYGU GÜVENÇ GAZİANTEP Mısır’da Muhammed Mursi’nin devrilmesinin ardından Ankara’nın “Görevini yapmadığı” suçlamalarıyla ve istifa çağrılarıyla karşılaşan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, General Abdulfettah el Sisi yönetimi için “Takvimin şimdiye kadar yürütüldüğünü görüyoruz” diyerek AKP hükümetiyle bir kez daha ters düştü. İhsanoğlu, Suriye’de de “Esad’lı geçiş” önerdi. Ekmeleddin İhsanoğlu, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Siz Türk büyükelçinin ‘istenmeyen adam’ ilan edileceğini tahmin ediyor muydunuz? Temennim bu ilişkilerin tekrar normal mecrasına dönüp iki ülkenin mevcut hassasiyetlerinin aşılarak tekrar tesis edilmesi. Bu sırf iki ülkenin menfaatı değil, bölgedeki istikrarı ve huzuru da etkileyecek bir husustur. Mısır’da normalleşme adımlarını nasıl görüyorsunuz? Temennimiz Mısır’da demokratikleşme sürecinin bir an evvel tamamlanması, anayasanın halkın oylamasına sunulması, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması ve demokratik düzene biran evvel geri dönülmesi. Sizce takvime uygun gidiyor mu? Kapsayıcılık anlamında aksaklıklar var mı? Takvimin şimdiye kadar yürütüldüğünü görüyoruz ve tartışmaların en önemli noktası bu sürecin herkesi kucaklaması ve normal demokratik sürece, yani seçimle gelen ve seçimle giden bir iktidarın kurulması noktasındadır ve herkesi kapsaması gerek yani toplumun aktif aktörlerinden hiçbirini sürecin dıışında bırakmamalı. Esad’lı Aşırıcılık artacak HABERLER l İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu: geçiş gerek ‘2. Cenevre’ toplanır mı? “2. Cenevre”nin olması lazım. Aslında “2. Cenevre”nin görevi, “Cenevre 1”de varılan anlaşmayı imzalamak. Şimdi kimyasal silahlarla ilgili Güvenlik Konseyi kararına “Cenevre 1” metni bağlandı. Bu bir adımdır. “Cenevre 2”nin yapılması ve anlaşmaya varılması çok gereklidir. Ama engeller var. “2. Cenevre”de, “1. Cenevre”de varılan mutabakatın gerisine düşmemek lazım. Bir geçiş dönemi lazım. Geçiş döneminde Esad kalabilir mi? Bu “Cenevre 1”de zaten var. Yani mevcut rejimle anlaşarak geçiş lazım. “Cenevre 1”de varılan esaslar üzerine anlaşarak bunu aşmak lazım. Siz Suriye’de mezhep çatışması çıkmaz demiştiniz? Savaşın ilk doğuşu mezhep farklılıklarıyla olmamıştır. Hâlâ bugün çatışanlar arasında farklı mezhepten insanlar var. Rejimle beraber hareket eden Sünniler de çok. Menşei noktası mezhep çatışması değil. Ama maalesef çatışma olduktan sonra mezhep grupları yaratmak, bir tarafın desteğini kazanmak için mezhebi farklılığa itibar edilmeye baş Karşıdevrim Çocuğunu Yedi Aslında olayın sonuna gelindi. Sözde “askeri vesayeti sonlandırma” bahanesi altında, Türkiye’de siyasal ve toplumsal hayatı otoriter İslami ağırlıklı bir rejime dönüştürme operasyonunu omuz omuza yürüten müttefikler, aralarındaki köprüyü kesin attı. Dediğimiz gibi: Cemaat siyasi hareketi ile AKP tepede çarpıştı. Şöyle desek mi: “Her karşıdevrim sonunda kendi çocuklarını yer”... Hizmet mizmet, bunları bırakalım. Cemaat siyasi hareketi var karşımızda. “Hizmet”, iktidara gelme aracı veya vitrindeki görüntüsü. Eğer salt bir dini hizmet hareketi olsalardı, hem de en üst düzeyde politikayla, ne işleri vardı! Mesela MİT’i neden “ele geçirmek” istedin? (Başbakan “Bizden ne istediler de vermedik, Allah şahidimdir” dedi. Doğruyu söylemiyor. Örneğin MİT’i vermedi, yüksek bürokraside hükümette istediği pek çok makamı vermedi!) Örneğin neden yargıda bu kadar örgütlendin?! Emniyet’te, istihbaratta, poliste neden örgütlendin? Neden (ABD’nin) Ortadoğu ve dünya siyasal politikalarını izliyorsun? Neden gazetelerinde, televizyonlarında tamamen yüksek siyaset konularında tıpkı bir siyasi parti gibi “derin” fikirlerini ileri sürüyorsun! Peki neden medyaya bu kadar önem veriyorsun; gazeteler, televizyonlar, kamuoyunu gütmeler? Neden Fenerbahçe konusuna dalıyorsun, tıpkı bir siyasi taraf gibi! Madem “hizmet” edeceksin, bütün bunlara ne ihtiyacın var? Yanıtı basit: Çünkü cemaat dinsel veya dünyevi, karşılıksız hizmet amaçlı hareket etmiyor. Bir politik örgütlenme! Tamamen farklı bir örgütlenme biçimi ve hedefi ile devleti, toplumun sivil, ekonomik vb. ana merkezlerini ele geçirerek Türkiye’yi ve yönetimi adeta devralma stratejisi izleyen siyasal bir hareket. Bizim klasik siyasal sistem ve iktidara gelme algımızın ve bilgimizin dışında seyrettikleri için, onları bir cemaat siyasi partisi olarak göremiyoruz. Olayın özünü gözden kaçırıyoruz, farklı bir paradigma karşımıza çıkınca... Aslında, Fethullah Gülen ve arkadaşları, büyük bir sabırla, inatla, çalışarak, örgütlenerek, tarihsel bir siyasi örgütlenme başarısına imza attılar. Ben hepsine bu açıdan şapka çıkartıyorum!! HHH Evet, tepede bu büyük çarpışma yeni başlamadı. İktidarın en önemli icra organlarında, yüz yüze karşılaşmaları, birbirlerini yoklayarak “eee ne olacak şimdi...” demeleri yeni değil. İktidar olmak, MİT’i, yargıyı, polisi ve istihbaratı denetlemek ve kullanmak demek. Haydi en sıradan soruyu sorayım: Bu icra organlarını kim kullanacak... Erdoğan mı cemaat mi? İşte tepedeki büyük çarpışma, bu soruya kesin yanıtın sonuçlarıdır. Siz dershane meselesine takmayın... Çok çatışma oldu son 35 yıl içinde, ama en önemlisi cemaatin 7 Şubat 2012’de MİT üzerinden Erdoğan’a yönelttiği operasyondu; bu aslında ve tamamen “Erdoğan iktidarını bitirme harekâtı” idi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu planı ne kadar biliyordu, kıyısında ucunda bir işi var mıydı, bilmiyorum... Ama Hakan Fidan tutuklansaydı, Erdoğan o sıradaki ciddi hastalığına da en azından ruhsal olarak esir düşseydi, hukuki olarak da çökertilecekti, yıkılacaktı ve AKP içinden bir cemaat hükümeti/iktidarı çıkacaktı! Arınç ve bazıları “özgül ağırlıklarını” çoktan o tarafa koymuşlardı! RTE ayağı kalkınca, onlar da özür dileyerek “doğru taraf”ta yerlerini aldılar! HHH RT Erdoğan durumu gördü ve derhal karşı “cemaati bitirme planı”nı yürürlüğe koydu! Bu planın ana hatları şunlardı: Cemaatin güdümündeki özel mahkemeleri kaldırmak ve yerine kendi denetleyebileceği terör mahkemelerini kurmak, poliste ve istihbarattaki örgütlenmelerini dağıtmak... Yani bitirme derken, cemaati iktidar erklerinden temizleme... RTE, anayasa referandumundan sonra kurulan yeni yargıyı da cemaate kaptırdığının farkında olmadı! Acaba Sadullah Ergin de mi farkında değildi?! Yoksa biliyor muydu? RTE’nin şimdi yeni anayasa değişikliğinde yüksek yargıyı dağıtıp yerine yeni bir yargı kurma önerisi var. Ama geçmiş olsun... Ortalıkta dolaşan “bitirme planları” laflarına aşinayız. O sahte belgeyi anımsayın: “AKP ve Cemaati Bitirme Planı”... Sözde bunu Albay Dursun Çiçek hazırlamıştı. İktidar ortakları, böyle sahte bir belgeyle, Genelkurmay’ı da bitirmeyi, Başbuğ’a kadar uzanan tutuklama zincirini hedeflemişlerdi. İşin içine internet andıçlarını da katarak... Demek istediğim şu: “Bitirme planı” konusunda, iktidar ortakları çok uzman. Bu nedenle de aynı planın versiyonlarını birbirlerine karşı yürürlüğe koydular! Perşembe günü kısmetse, askeri vesayet zaten bitmişti, yazacağım. Haklı olduğumu gördüler Erdoğan sizi eleştirdi, Bekir Bozdağ size ‘onursuz’ dedi? Ben polemiğe girmem. Polemik adamı değilim. Nokta. Ağustosta size yönelik eleştirilerden sonra hiç hükümetle görüştünüz mü? Gayet tabii. Başbakan’la da görüştüm. Evvelsi gün Cumhurbaşkanı ile beraberdik. Bakan Davutoğlu ile her zaman beraberiz. Bizimle beraber Myanmar’a geldi. Bu aslında büyütülmüş bir şeydir. Onun için polemiğe girmiyorum Kim büyüttü? Türkiye’de herkes polemik seviyor, ben sevmiyorum. Mısır yönetimine karşı İİT neden tavır alamazdı? Bunu herkese, hükümete de söyledim. Hükümet de zaten aldığı kararla benim haklı olduğumu ifade etti. Yani Msır’ın üyeliğinin düşürülmesi için başvurmayarak mı? Gayet tabii. Nitekim Türkiye o ana kadar talepte bulunmamıştı, daha sonra Malezya talepte bulundu fakat yine o toplantı olmadı. Çünkü şartlar müsait değildi. Sistemi çalıştırmak için belli sayıda ülkelerin kabul etmesi, ilgili ülkenin kabul etmesi; uzun boyutlu bir iş... O şartlarda bu karar çıkmayacaktı ve o günden bugüne de bir şey olmadı. Olan biten her şey anlaşılmıştır. O polemikleri ben bir taraf bıraktım. İslam dünyası bölünüyor mu? Afrika Birliği(AB) Mısır konusunda farklı bir tavır izledi? Bizim teşkilatın tavrıyla AB’nin tavrı farklıdır. Çünkü AB’de önceden alınmış bir zirve kararı var. Bir ülkede askeri darbe olduğu takdirde o ülkenin teşkilata üyeliği askıya alınır. Otomatik, yeni bir karara ihtiyaç olmadan. Bizde böyle bir şey yok ki... Mısır’daki darbe miydi? Artık o geçti.. Ama nasıl tanımlıyorsunuz olumlu darbe örneği de var? Yeter, Mısır yeter artık. landı ve siyasileşti. Savaşın, savaşçıların mezheplerle olan ilişkisi siyasileşti. Süreç daha mı zorlaştı? Gayet tabii Önümüzde Saddamlaşan bir Esad mı var? Yoksa Esad ile demokratik geçiş mümkün mü? Esad ile Saddam arasında büyük farklar var. İki ülke arasında farklar var. Baas Partisi olarak değişik kanatların liderliğini yapıyorlardı. Baba Esad ile Saddam arasındaki Baas liderliği konusundaki rekabet ve farklılıklarını göz önünde bulundurmak lazım. Hiçbir ülke başka bir ülkeye tıpatıp benzemez. Suriye’nin Irak’tan farklı yapısı var. Ve bugün büyük güçlerde rejimi ortadan kaldırma gibi bir irade yok. Şiddet artacak İslam dünyası SünniŞii çatışmasından nasıl etkilendi? Menfi etkilendi. Bölgede biz zaman içerisinde radikalleşme ve aşırıcılık konusunda artış göreceğiz. Suriye’den başlayarak mı? Sırf Suriye değil, tüm bölgede. Afrika’da, Ortadoğu’da bu artış olacak ve şiddet artacak. Onun için bizim yeni politikalar üretmemiz lazım. Sizce Suudi Arabistan ile İran’ı ortak zeminde buluşturmak mümkün mü? Hiçbir şey gayri mümkün değil. Bunu içeriden yapmak lazım. Bence iyi niyetlilerin bir araya gelmesi lazım. Ama bu bir günde yapılacak bir şey değil. Bu süreci aşmak lazım. Avrupa’nın Helsinki’de başlattığı, AGİT ile devam ettirdiği süreci bizim başlatmamız lazım. İhtilafları aşmak, çatışmaları önlemek lazım. Gezi protestolarını izlediniz mi? Bu protestoları İslam dünyasında nereye koyuyorsunuz? Bu mesele çevre hassasiyetiyle doğdu. Ve doğduğu nokta haklıdır. İnsanların çevre konusunda, şehrin düzenlenmesi konusunda bir fikir beyan etme hakkı vardır. Şahsen ağaçların kesilmesine karşıyım ama tarihi binaların yeniden inşa edilmesine taraftarım. Biz zaten İstanbul’da çok şeyi yıktık. O bakımdan Gezi olaylarının başlangıç noktasını anlayışla karşılıyorum fakat sonra aldığı şekil beni rahatsız etti. Orada gelip arabaları yakmak, dükkânları yağmalamak ateşe vermek; bunlar kabul edilecek şey değil. Yemekhanelere paravan yapılıyor, evde beraber kalmaları tartışılıyor. İslam dünyasında kadınerkek ilişkilerinin İs Reşit insan karar verir lama göre sınırları nelerdir? İyi ki sordunuz bunu. İslam tarihinde, peygamberimizin zamanından itibaren kadının toplumda üstün, mümtaz bir yeri vardır. Kadının sosyal hayatta çok aktif bir rolü vardır. Maalesef bazı yerlerde İslam öncesi adetler, mesela kadın deve güdüyordu, ata biniyordu bugün araba kullanamıyor, yasaklanıyor. Bunun dinle alakası yok. İslamiyeti, 21. yüzyılı nasıl yorumlayacağız düşünmek lazım. Kadınlar hayatın aktifeşit bir parçasıdır. Doğduğu günden itibaren hayat boyunca eğitim safhasında, çalışma hayatında, siyasi bakımdan... Başka toplumlardaki kadın nereye gelebiliyorsa, bizim toplumumuzda da gelmesi lazım. Tam eşitlik olması lazım. Okulların bile kızlı erkekli ayrıştırılması tartışılıyor. Kızerkek mektepleri her zaman vardır. Bu ailenin tercihi. Tercihlere saygılı olmak lazım. Reşit kadınerkek öğrenciler aynı evde kalabilir mi? Reşit insanların ne yapacağı kendilerine has bir karardır. Bazı aileler var ki; kız çocuklarının erkek çocuklarının olduğu aynı binada kalmasını istemez. Bazı aileler var fark etmez. Bu imkânları sunmak lazım, zorlamamak lazım. Tercihi esas görmek lazım. PKK: Süreci seçimler belirleyecek DİYARBAKIR (DHA) Terör örgütü PKK, kuruluşunun 35. yıldönümünde kadro ve sempazitanlarına yayınladığı bildiride, çözüm sürecinin gidişatının nasıl olacağı, Türkiye’nin nasıl bir siyasi doğrultu izleyeceğinin 30 Mart yerel seçim sonuçlarına göre belirleneceğini açıkladı. PKK’nin sitesinde yeralan, Yürütme Komitesi imzalı bildiride, çözüm süreci konusunda, savaşın sonucunda sürecin gelişmesi ve sürecin adı konusunda AKP ile Abdullah Öcalan arasında amaç birliğinin bulunmadığı belirtildi. Bildiride, “AKP baştan beri savaşta ulaşamadığı sonuçları siyaset yöntemiyle kazanmayı hedeflemiş, tamamen 2014 yerel seçimlerine odaklanmıştır. Diğer yandan önder Apo da AKP’nin bu konumunu değerlendirerek, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü yönünde bazı politik adımlar atmaya zorlamayı hedeflemiştir. Hâlâ böyle bir konumda mücadele etmektedir” denildi. Bildiride, yerel seçimler şöyle değerlendirildi: “Genelde Türkiye’de, özel olarak da Kürdistan’da PKK ile AKP arasında kıyasıya bir seçim mücadelesi olacağı açıktır. Türkiye siyasetinin nasıl yürüyeceği, esas olarak 30 Mart 2014 yerel seçimlerinin sonuçlarına göre belirleneceği anlaşılmıştır.” Erbil’de yapılması planlanan ve sürekli ertelenen Kürt Ulusal Kongresi ve Irak Kürdistan yönetimi ile ilişkilerin de ele alındığı bildiride Kuzey Irak bölgesel hükümetinin lideri Mesud Barzani’ye sert eleştirilerde bulunuldu. Bildiride, “Barzani’nin Kürtlerin başkanı olarak Amed’e gitmek yerine AKP’nin koltuk değneği olarak gitmesi onur kırıcı bir durumdur. Barzani ailesinin Kürt toplumu nezdindeki itibarı bile sarsılmıştır” ifadelerine yer verildi. Çözüm Araştırma Komisyonu, raporunu TBMM Başkanlığı’na sundu: Yeni anayasa yapılmalı LOĞOĞLU İRAN MUTABAKATINI DEĞERLENDİRDİ ‘Maalesef Türkiye’nin ismi de cismi de yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, İran’ın nükleer programı konusunda varılan mutabakat için, “Mutabakatta maalesef Türkiye’nin ismi de cismi de yoktur” dedi. Loğoğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “Bölge tabiri caizse Mersin’e giderken, AKP tersine gitmektedir. Hükümeti bölgedeki gerginlikleri ve Türkiye’nin yalnızlığını marjinalleşmesini derinleştiren, pekiştiren adımları peşi peşine atmaktadır” dedi. Mutabakatın İran’ın Suriye konusundaki katkısının önünü açacağının düşünülmesi gerektiğini söyleyen Loğoğlu, hükümetin Cenevre sürecine destek vermesi gerektiğini belirtti. Loğoğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun mutabakata ilişkin, “en sorunlu, karmaşık konuların bile müzakerelerle çözülebileceğine” ilişkin açıklamalarını eleştirerek “Artık günaydın mı diyeyim, iyi akşamlar mı diyeyim. Keşke bu düşünceyi Suriye, Mısır konusunda kendisi de tatbik etse... ” dedi. Loğoğlu, Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi’nin kendi söz ve davranışlarından dolayı sınır dışı edilmediğini vurgulayarak “Türkiye çevre ülkelerinin önemli bir kısmında diplomatik temsilcileri yok durumuna düşmüştür. Bu, yalnızlığın herhalde bir başka ifadesi, tezahürü olsa gerek” dedi. Loğoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinde Yahudi lobisi ile de bir araya geleceğini söyledi. Loğoğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın anayasa çalışmalarıyla ilgili sözlerine ‘gereksiz ve yersiz’ bulduğunu söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Çözüm Araştırma Komisyonu’nun TBMM Başkanlığı’na sunduğu raporunda, çözüm için yeni bir anayasa yapılması, Avrupa Yerel Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin yeniden değerlendirilmesi, örgüt üyelerinin silahsızlandırılmasında aceleci davranılmaması ve karşılıklı empati yapılması gerektiği belirtildi. Fırat News’in haberine göre, raporda şu değerlendirme ve önerilere yer verildi: 4 Türkiye’nin Avrupa yerel Özerklik Şartı’na konulan çekincelerin yeniden değerlendirilebileceği, 4 Kamu güvenliğine tehdit oluşturan silahlı unsurların tehdit olmaktan çıkması ve olağan koşulların oluşmasına müteakiben koruculuk müessesesinin tasfiye edilebileceği, 4 Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yasa’nın başarılı sonuçlar doğurduğu, askeri yasak bölge ve güvenlik bölgeleri ilan etmenin bir devletin egemenlik hakkının kullanımı olduğu, karakol ve baraj inşaatlarının devletin güvenlik tedbiri olduğu, 4 Silahın susmasına müteakip silahsızlandırmaya dönük detayları iyi düşünülmüş kapsamlı ve planlı bir çalışmanın yapılması gerektiği, silahsızlandırmanın uzun zaman alacağı dikkate alı narak aceleci davranışlardan kaçınılması, sabırlı hareket edilmesi, karşılıklı empati yapılması ve kaygıların dikkate alınarak karşılıklı güvenin tesis edilmesi gerektiği, silahların fiilen toplanması için çaba sarf etmekle birlikte her koşulda bütün silahların toplanmasının dünya uygulamalarında çok da gerçekçi olmadığı anlaşıldığından kafaların silahsızlandırmanın da önem taşıdığı, silahsızlandırılmanın bir parçası olarak örgüt üyelerinin topluma yeniden kazandırılmalarına yönelik çalışmalar yürütülmesi gerektiği, 4 Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılarak yerine terör ve terör suçlusu tanımının darılması gerektiği, 4 Yeni bir anayasa yapılması gerektiği, 4 Geçmişte birçok ülkede uygulamaya konulan hakikat komisyonlarının, iç çatışma yada diktatörlükler döneminde yaşanan büyük çaplı insan hakları ihlallerinin araştırılması, benzer olayların yaşanmamasının teminatı olduğu gerçeği önümüze çıkmaktadır. Ayrıca bu komisyonlar için kamuoyu desteği ve güçlü bir iradenin bulunması gerektiği, uygulanan ülkelerde herkesi tatmin eden sonuçların alınamayabildiği, bu anlamda sihirli ya da her şeye sünger çeken işlev addedilmesinin çok doğru olmayacağı değerlendirmesi yapılmıştır. AKP masada yine yoktu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun CHP, MHP ve BDP’li üyeleri, AKP’li üyeler olmadan ikinci toplantılarını dün yaptı. TBMM Başkanlığı yine tutanak görevlisi göndermezken muhalif üyeler kamerayla toplantıyı kayıt altına aldı. 4 Aralık’ta toplanmaya karar veren üyeler, AKP’nin yine katılmaması durumunda komisyon protokolüne göre çekilmiş sayılacağını belirttiler. Komisyon üyeleri, BDP’li Bengi Yıldız’ın başkanlığında bir araya geldi. CHP’li Atilla Kart, iki toplantıda da çalışma usullerini düzenleyen protokolün 6 ve 15. maddelerinin gereğini yaptıklarını söyledi. Kart, Meclis Başkanı’nın talimatıyla daha önce ses ve tutanak görevlilerinin geri çekildiğini, bugün ayrıca sekretaryanın da olmadığını söyledi. MHP’li Faruk Bal, AKP’nin 4 Aralık’taki toplantıya da gelmemesi halinde toplantılardan çekilmiş sayılacağını dile getirdi.