17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 KASIM 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA l Kennedy’nin ardından polis Tippit ve Oswald’ın öldürülmesi büyük depremin artçı şokları gibi geliyor DİZİ 9 Devlet, Barış’tan Niye Ürktü? Temmuz sonunda, Dikili’de “Genç Çapulcular”ın Kolektif Yaz Kampı’ndaydık. Yandaş basın, “terör kampı” damgasını vurmuştu çoktan... Üstüne üstlük, “kızlı erkekli”ydik. Gezi’nin gazı dumanı, hepimizin üzerindeydi. Bir muhasebe sohbetine davet edilmiştik: Barış Atay, Şebnem Sönmez ve ben... Gençler ateşliydi. Polisten ağır şiddet görmüşlerdi. Arkadaşları öldürülmüş, yaralanmıştı. Öfkeliydiler. Buna rağmen yaşlarından beklenmeyecek bir olgunlukla konuşuyorlardı. Cinayetlerin hızlı O swald’ın eşi, iki çocuğuyla birlikte dostları Ruth Paine’nin Irwing’deki evinde kalıyordu. Oswald hafta boyunca Texas School Book Depository’de çalışıp Dallas’ta kiraladığı bir odada yaşıyor; hafta sonları ailesine katılıyordu. Ve 22 Kasım sabahı, kavgalı olduğu eşiyle son bir gece geçirip ona 150 dolarını bırakıp “perde kornişi” süsü vererek paketlediği (büyük olasılıkla) tüfeğini de yanına alarak Paine’in komşusuyla beraber Dallas’a döndü. Kennedy cinayetinin üzerine çöken esrar perdesinin bir diğer bölümü, aynı gün Kennedy’den 45 dakika sonra öldürülen polis memuru J.D. Tippit’in hazin sonu ile örtüşüyor. Oswald’ın Texas School Book Depository’i terk ettiği 12.33 ile Tippit’in öldürüldüğü söylenen 13.10 arasındaki 40 dakikada neler olmuş olabilir? Warren Komisyonu bu süreyi şöyle açıklıyor: Oswald çıktı, Elm Street’de yedi sokak boyu yürüdü, geldiği istikamete doğru giden bir otobüse bindi, inip bu kez bir taksiye bindi, yaşadığı kiralık odaya uğradı, üçdört dakika kaldı, bir otobüs durağında bir süre bekledi, sonra 10. Sokak ve Patton Caddesi’nin kesiştiği yere yürüdü, kendisini durdurmak isteyen Tippit’le karşılaşıp onu öldürdü. Ardından yürüyerek Jefferson Boulevard’a gitti. Onun şüpheli hareketlerini fark eden bir ayakkabı mağazası mü hafta sonu dürünün ihbarıyla Texas sinemasına biletsiz sızıp saklanmışken, salona giren polislerle küçük bir arbede sonrası yakalandı. Fakat Warren Komisyonu’nun bu iddiaları da tutarsızlıklarla dolu. Dallas polisinin “cinayet çözümünde başarılı, kanıt bulmada en zayıf” komiseri Fritz, Oswald’ı saatlerce sorguluyor, ama ses kaydı yapmadan! “O dönem Dallas polisinin böyle bir cihazı yoktu” diye işin içinden çıkıyor Fritz. Oswald, Fritz’e, Paine’lerin evinde battaniyeye sarılı bir tüfeği olduğunu söylediğini reddediyor. Ayrıca eşi Marina’nın çektiğini söylediği ünlü eli silahlı fotoğrafın da kendisine ait olmadığını id Dünyayı Değiştiren 8 Saniye BEDRİ BAYKAM 2 Oswald saatlerce sorgulandı dia ediyor. “Surat benim, ama başka bir vücuda monte etmişler” diyor. Fritz “Biliyorsun, Başkan’ı öldürdün” diyor. Oswald reddedince, Fritz Başkan’ın öldürüldüğünü kendisine bildiriyor. Oswald her zamanki bıkkın tavırlarıyla “Ne olacak, insanlar birkaç güne bu olayı unuturlar ve yeni bir başkan bulunur” diyor. O gün tüm öğleden sonra süren yorucu sorgu seanslarında, Oswald’ın hazır cevap olması dikkati çekiyor. Akşamüstü Oswald, Tippit’in ölümü ile ilgili olarak tevkif ediliyor. Daha önce altıncı katta silahlı bir adam gördüğünü söyleyen şahit Howard Brennan, Oswald’ı teşhis etmeyi reddediyor. Yıllar sonra, komünistlerin yaptığını sandığı bir eylem olduğu için, bulaşmak istemediğini itiraf edecek. değişti Silahın markası bir günde Oswald avukat olarak Abt’ı istiyor Ertesi gün, Oswald’ı, eşi Marina ve annesi Marguerite ziyarete geliyorlar. Cam bölme ardından telefonla görüşüyorlar. Lee annesine her şeyin iyi olacağını söylüyor. Ne annesi ne de Marina o gün Lee’ye Kennedy’i vurup vurmadığını sormuyorlar. Lee ve Marina, birbirlerine yoğun sevgi sözcükleri söyledikten sonra, Oswald o gün karısına, kızı June’a yeni bir ayakkabı satın almasını tembihliyor! Oswald Dallaslı bir avukat istemediğini söylüyor. Aklı New York’ta, Komünist Parti üyelerinin avukatlığını yapan John Abt’da. Lee, Ruth Paine’e telefon edip ondan Abt’ı aramasını istiyor. Eklediği detay daha da ilginç: “Akşam uzun mesafe telefon fiyatları ucuzladıktan sonra ara!” Tam bir “Amerikan proleteri” imajı çizmeye devam ediyor. Görgü tanığı teşhis edemedi swald’ın Dallas polisi tarafından aranması ve tutuklanması ile ilgili her safha çelişkilerle yüklü. 22 Kasım’da Oswald, önce polis Tippit’in öldürülmesi ile ilgili tutuklanıyor. Yani ona atfedilen ilk suç, saat 13.10 civarında gerçekleşen “ikinci cinayet”. Halbuki Kennedy cinayeti ile ilgili Oswald’a benzeyen bir tarifin radyodan yayımlanma saati 12.45, yani cinayetten hemen 15 dakika sonra! Bu çelişki genel olarak, şahitlerden Howard Brennan’ın, altıncı kattan ateş ettiğini ve sonra tüfeğini içeri aldığını söylediği adamı tarif etmesiyle açıklanıyor. Halbuki, göz bozukluğu ile tanınan Brennan, beşinci katta korteji seyrederken gördüğünü ifade ettiği zencileri bile daha sonra Dallas Emniyet Müdürlüğü’nde tanıyamıyor. Hatta ertesi gün Oswald’ın fotoğraflarını basında görmesine rağmen, onu teşhis edemiyor. Basının önüne çıkan Oswald’a sorular yöneltenler arasında Dallas’ta Carousel striptiz kulübünün sahibi Jack Ruby de var. Oswald, Kennedy’i öldürdüğü iddiasını hep reddediyor. Ruby ise Emniyet Müdürlüğü’nde varlığı yadırganmayan bir Dallas karakteri... Pazar sabah Fritz, Oswald’ı sorgulamaya devam ediyor. Tehditler alan Oswald, o gün Dallas Polis Müdürlüğü’nden alınıp eyalet hapishanesine teslim edilecek. Bunu bilen Fritz, elinden çıkmak üzere olan, dünyanın gözleri üstüne çevrili bu ilginç şahsı planladığından bir saat fazla sorguluyor. Saat 11.20’de Oswald aşağıya indirilip bodrum katından çıkarılıyor. O anda kendisine bir gazeteci soru sorarken iki polis de kollarından tutuyorlar; elleri kelepçeli. Jack Ruby birden belirip öne fırlıyor ve silahıyla karnına tek bir kurşun sıkarken “Oswald!” diye ona bağırıyor... Oswald ve Ruby hiç göz göze gelmiyorlar. Halbuki o anda Oswald’ın ağzından çıkacak tek bir söz ipucu teşkil edebilirdi... İşte ünlü fotoğraf. Lee. H. Oswald, evinin önünde silahları ve okuduğu sol literatür ile. Fotoğraf montaj değilse neyi kanıtlamaya çalışıyor? Montaj, Oswald’a somut solcu militan imajını kim damardan enjekte etme peşinde? O Jack Ruby’nin, Oswald’ı Dallas emniyet binasının bodrum katında vurup öldürdüğü an. Jack Ruby’nin mafya bağlantısı Jack Ruby, genç yaşlarında mafyaya bulaşmış; ilk bağlantılarının Al Capone’a kadar uzandığı söyleniyor. Kulüp müşterilerinin çoğu işadamları, bürokratlar; aralarında birçok polis memuru ve emniyet yetkilisi de var. Karanlık geçmişinde Castro’nun birliklerine ve Ada’ya silah gönderen Ruby’nin, Küba devrimine çıkar uğruna destek olduğu biliniyor. Mafyaya yakınlığının yanı sıra FBI için muhbirlik de yaptığı öne sürülüyor. Pek çok şahit, Ruby’nin o gün suikastın gerçekleştiği bölgede dolandığını öne sürerken, birçok kişi de Ruby’nin, Oswald’la birlikte Carousel’de görüldüğünü belirtiyor. Jack Ruby, Dallas polis hapishanesinin bodrum katında Oswald’ı vurmadan hemen önce, striptizci kızlarından Karen Carlin’e kirasını ödemesi için 25 USD gönderdi. Akabinde bodruma indi; kolay hedef Oswald da aşağı getirildi. Karnına yediği tek kurşun Oswald’ı öldürmek için yeterli oldu. Fakat iddialar şu yöne de kayıyor: Ruby içeri sokulup “hazır” olduktan sonra Oswald kurbanlık koyun gibi getirilip ona sunuldu. Çünkü susturulması gerekiyordu! Ertesi gün Kennedy, Arlington mezarlığında toprağa verilirken tüm dünyadan Washington’a akan liderler arasında Başbakan İsmet İnönü ve General De Gaulle de vardı. Dünya zamansız gemiyi terk eden bu genç adamın hakkını vererek onu tarihe özenle yerleştiriyordu. Aylar sonra Ruby, ısrarla tüm gerçeği Warren Komisyonu’na açıklamak istedi. Ama komisyon, güvenliğini garanti edemeyecekleri ve giderleri ödeyemeyecekleri gerekçesiyle(!) Lee’nin Washington DC’ye transferini reddetti. Bu, cinayetten en büyük çıkarı oluşan iki kişinin, yani Johnson ve FBI Başkanı Hoover’ın yakın markajında ilerleyen Warren Komisyonu komedisinin kendi ipini çeken ve tarihe karşı tüm güSÜRECEK... venilirliğini kaybettiren en büyük falsosuydu. 22 Kasım’da, Dallas polisi ve savcısı yaptıkları açıklamalarda bu silahın 7.65 çapında bir Alman Mauser olduğunu söylüyorlar ve bu tüm basına ertesi gün yansıyor. Fakat 23 Kasım günü, Oswald’ın silahının bir Mannlicher Carcano olduğu saptanınca, “bulunan tüfeğin” künyesi hemen değiştiriliyor. Silah artık Alman değil İtalyan, çapı 7.65 değil 6.5 ve Mauser değil Karabin! Cinayet etrafında dönen her bilgiyi Oswald’a adapte etmeye çalışan yetkililer, Amerikan Başkanı’nı öldürdüğü söylenen tüfek hakkında, gözleri gören bir ev hanımı kadar bile bilgi sahibi olamıyorlar! Araştırmacı Mark Lane, tüfeği eline aldığında üzerinde rahatlıkla okunan “MADE ITALY CAL. 6.5” ibaresi olduğunu belirtip bunun bir polis tarafından görülememiş olmasının imkânsızlığından söz ediyor. Oswald’ın katili gece kulübü işletmecisi Jack Ruby. Ruby, 1965’te sırlarıyla birlikte kanserden öldü. Pek çok kişi, hastalığının sözde “tedavi iğneleri” sonucunda daha hızlı ilerlediğini öne sürdü. Sonunda o da dinlenmeden “susturulabilmiş”, ortalık mecburen yatışmıştı. Liderler cenazeye katıldı Warren Komisyonu komedisi Profesyoneller hedefi vuramadı Karnına tek kurşun Bu kolay yenilir yutulur gibi değil. Tüm dünyanın aynı saniye de gözlerinin çevrili olduğu ve Başkan’ı öldürdüğü söylenen bir silahın şeceresinin A’dan Z’ye yanlış teşhis edilmesi masalına kim inanabilir? Daha sonra Warren Komisyonu, Oswald’ın performansının ne kadar gerçekçi olduğunu görmek için en keskin üç nişancıya aynı pencereden, aynı uzaklıktaki yapay hedeflere ateş ettiriyor. Üç profesyonel atıcıdan yal nız bir tanesi altı saniye içinde üç kere ateş etmeyi başarıyor ve hiçbiri yapay hedefleri başından veya boynundan tek bir kere bile vuramıyor! “Gezi”, bir sivil toplum direnişiydi, bir kolektif itirazdı; barışçıl bir kitle hareketi, bir sivil itaatsizlik eylemiydi. Öyle kalmalı, şiddete bulanmamalıydı. Gençlerin ortak sesine bazıları itiraz etti: “Şiddete şiddetle karşı koymak gerekir. O barikatları tutmasak, kazanabilir miydik” diye sordu bir tanesi... “Ezilen halkın şiddeti meşrudur” cümlesini kurdu bir başkası...“Pasifistsiniz” demeye getirdi. İşte orada savaşa karşı yükseldi Barış’ın sesi: “Sen Abdullah Cömert’i tanır mısın” diye sordu, şiddeti savunana: “‘Biz kuş bile öldüremeyiz, insana nasıl kıyalım’ diyen bir çocuktu. Ben, şiddeti tanımadığım için değil, aksine, şiddetin içinde büyüdüğüm için karşıyım şiddete...” Abdullah’la aynı kentte, yaz boyu çatışmaların sürdüğü mahallelerde geçmişti çocukluğu... Şiddetin hasını görmüş, ters tepen bir silah olduğunu, tarihten, 68’den, 78’den ve kendi gençliğinden öğrenmişti. 31 Mayıs gecesi de Gezi’de sadece oturmuş ve parkını savunmuştu. Üzerine gaz sıkılmış, plastik mermi atılmıştı. O, öksürmüş, kusmuş, geri dönmüştü. “Taş da atmadım, geri adım da...” dedi. Sadece slogan atmıştı. 32 yılın acısında demlenmiş bir bilinçle konuştu: “Polis, TOMA’yla, kurşunla gelir; devlet dediğin budur. Sen taş attığında, kurşun sıktığında öldürme yetkisi vardır. Sen devleti silahla yenemezsin. Bugün yenilmediysen bunun nedeni, polise taş atman değil, tersine karşılarında ellerin boş, sadece sloganla durabilmendir. Sivil direnişten, daha güçlü yöntem yoktur. Silahla kazanıldığını sandığın tüm savaşlar, aslında örgütlü mücadeleyle kazanılmıştır. Şiddet ilk çözüm değil, son çaredir. Ethem’in, Abdullah’ın, Ali İsmail’in elinde silah olsaydı, bugün onları zor savunurduk.” Kampın elleri, forum geleneğiyle havalandı, boşlukta sallandı. Sonra şiddeti savunana sordu Barış: “Sen hayatında eline silah aldın mı?” “Hayır!” “Birini öldürdün mü?” “Hayır!” “Birini karanlık sokaklarda sopalarla öldüresiye dövdün mü?” “Hayır!” “Sokakta bir kedi gördüğünde sırf öylesine tekme attın mı?” “Hayır!” “O zaman sen, ben, biz katil olamayız abicim.” HHH O konuşmada devlet için “asıl tehlikeli ses”in bu olduğunu sezmiştim. Devletin iyi bildiği, öldüresiye sevdiği bir dilden, şiddetin dilinden konuşmuyordu Barış... Sivil itaatsizliğin, toplumsal dayanışmanın, örgütlü mücadelenin, yani Gezi’nin dilinden konuşuyordu. Vuran adamlarla baş edebilirdi devlet; duran adamlar karşısında acizdi. Onlar yüzünden dünyanın önünde küçük düşmüş, paniklemiş, vuruşarak geri çekilmişti. Barış’tan da bunca ürkmesinin, onu gözaltına alıp olmadık suçlar yüklemesinin nedeni buydu. HHH Ama hem parktan, hem kamptan şahidim ki Barış Atay yalnız değildir. Bir de tarihin şahitliği var: Her muhalif sanatçı kodesi tadacaktır. Her mutabık sanatçı yağmadan pay kapacaktır. Ama tarih, teslim olmayanları yazacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle