17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2013 PAZAR 16 İnsanın erkek türü, homurtularla konuşmaya başladığından beri küçükbaşıyla düşünmüş, düşünmesini sağlayan pipisini nasıl hoş tutacağını bilememiş, sonunda tanrılara takıp tapınmış! İngiliz araştırmacı yazar Tom Hickman’ın yalancısıyım: “Tanrı’nın Zamazingosu” kitabına göre örneğin Mezopotamya mitolojisi, tanrıçalardan çok tanrıların bile diyemeyeceğim, tanrısal pipilerin destanı. Mısır tanrısı Amon, kendi menisini önce yutup sonra tükürerek dünyayı yaratmış. Tanrı Aton, mastürbasyon yapıp Nil Nehri’ne fışkırtmış. Tanrı Enki’nin performansı da fena değilmiş. Menisiyle önce Dicle, ardından Fırat nehirleri dolup çağlamış. Yetmemiş, hâlâ diri pipisinin ucuyla her iki nehrin güzergâhını çizip başıyla yolunu kazmış, iyi mi? Fakat tarihin en eski çağlarından beri küçükbaşın en büyük derdi, yine boyu posuymuş. Öyle ki, Hint tanrısı Shiva’nın olağanüstü boyutlardaki pipisi alt dünyadan çıkıp göklere yükseldiğinde; öteki küçükbaş tanrılar utançla büzülüp, Shiva’nın devasa uzunluğu karşısında “hörmetle” eğilmek zorunda kalmışlar. HHH Antikçağlarda, Japonlar her sokak başına ve hatta evlerinin ortasına birer penis dikerler; taş ya da demirden imal ettikleri bu anıt pipilere “dosijina” der, uğur getirdiğine inanırlarmış. Peki, Japonlar dikerken ötekilerin eli armut mu toplarmış? Elbette Fotoğraf: YOAN CAPOTE/2002 Küçükbaşı Taştan Oyarlar… hayır. Yunanlıların mermerden oyup yol kavşaklarına diktikleri zamazingolar, havaya verev namlusu ve kallavi yumurlarıyla öylesine top arabasını andırır ki; tarihteki iki tekerli ilk top arabasını da esinlemiş olabilir. Romalılar, antik Yunan’dan miras kalan pipitip kent mobilyacılığını sürdürdükleri gibi, boyunlarına kazadan beladan koruyacak pipi muskaları asar, mezar taşlarına da hem yüzlerinin suretini, hem de takım taklavatı oydururlarmış. İskandinavlar ise stratejik sınırları kayadan yontulmuş penislere bekletir, hatta kapı önlerine nöbetçi diye taş pipi dikerlermiş. Hemen tüm eski uygarlıkların, üstelik birbirinden habersiz oldukları çağlarda bile, taş, kaya ya da demir pipileri putlaştırdığına bakılırsa... Küçükbaş erkeğin büyüklükten sonraki ikinci derdinin sertlik olduğunu ileri sürmek, sanırım yanlış değildir. HHH Sanır mısınız ki antikçağ erkeği, gerek büyüklük, gerekse sertliğe, dişi kavmin tatmini için beyinsiz kafasını takmıştı? Yok canım. Antik küçükbaşlar, dişi türünü hepten görmezden gelmiyordu ama; mücadeleyi de muhabbeti de erkek erkeğe tercih ediyordu. Örneğin Ortadoğu’da tahta geçen taze kralların, eski kralın pipisini yemesi; iktidar devir teslimi sayılırdı. Muzaffer Romalı generaller, kazandıkları savaştan arabalarına kocaman bir tahta pipi takıp dönerlerdi ki, cümle âlem düşmana “geçirdiğini” bilsin! Yine Ortadoğu’da, ister Romalı olsun, ister Mısırlı ya da Arap ve Yahudi erkeği; bugün karısının kızının orasında koruduğu namusunu, o çağlarda pipisine yüklemişti. Erkekler namus sözü verecekleri zaman birbirlerinin apış arasını avuçlar ve avuçladıkları takım taklavat üstüne yemin ederlerdi. HHH Antik Yunan’da, takım taklavat üstüne yemin edildiğine ilişkin bir kalıt yok. Ama pipiler arası muhabbete gelince de Yunan uygarlığının üstüne yok! Atina sitesinde, erişkin erkeklerin sokakta karşılaştıkları henüz tüyü bitmemiş genç hemcinslerini, hayalarını okşayarak selamladığı biliniyor. Ve İsa’dan Önce 5’inci yüzyılda yaşayan tiyatro yazarı Aristofanes’in “Kuşlar” adlı komedisinde bir karakter, bir başka karaktere şöyle serzenişte bulunuyor: “Hamamdan tertemiz çıkan oğluma Gimnasium’un kapısında rastlamışsın ve ne bir söz söylemiş, ne kucaklamış, hatta hayalarını bile yoklamamışsın; bir de kalkıp dostum olduğunu iddia ediyorsun ha?” Peki kadın niçin ve nasıl önemsizleştirildi, eski çağlardan günümüze? Neden çoktanrılı dönemlerde bile en büyük tanrı hep küçükbaş, hep erkek? Siz lafı nereye getireceğimi pekâlâ biliyorsunuz, ama devamı haftaya… “Tarih boyunca kadın ka değil, erkek menisiyle nıyla kitap yazılmıştır.” ISADORA WING ……………………… ARADA BİR İ.GÜRŞEN KAFKAS Başöğretmen Atatürk ve Öğretmen Atatürk’ün başöğretmenliğinin kabul edildiği 24 Kasım “Öğretmenler Günü”dür. Eğitimde sevgi, öğretimde bilgi ve başarının mimarı öğretmenlerdir. Öğretmenlik insanlığın özgür sesidir. Aydınlığa gidilen yolun kuramcısı öğretmenlerdir. Öğretmenler, iyiyi, doğruyu, güzeli betimleyen; eğiten ve öğretenlerdir. Öğretmen, kardeşlik, dostluk söylemleriyle, cinsiyet, din, mezhep, inanç, etnik köken ve dil ayrımı yapmaksızın görevini sürdürendir. Onlar, huduttan hududa yarınların Türkiyesi’ni çiziyorlar öğretmenlikleriyle. Öğretmen, eğitimin dili, anlatıcısı ve yönlendiricisidir. Öğretmenlik çocuğu sevmekle başlar. Onlar öğrencilerini gerçek bir kültür ordusu olarak yetiştiriyorlar. Mustafa Kemal’in “Benim asıl anlatılacak yanım öğretmenliğimdir” özdeyişi, öğretmenliği benimsediğinin, önemsediğinin anlatımıdır. “Gelecek gençlere, gençler öğretmenlere emanettir”,“Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” özdeyişleri de Atatürk’ün öğretmene güveninin anlatımıdır. Öğretmenler, “Candan açtık cehle karşı bir savaş / Ey bu yolda and içen genç arkadaş!” marşının heyecanıyla göreve koşarlar. Onlar, ellerinde bavulları, yüreklerinde yurt sevgileri ve birikimli bilgileriyle ülkenin dört bir yanına göreve koşan eğitim neferleridirler. Onlar, ekmek kavgasına, iş bulma sevincine, geleceğin umudu çocuklara ışık olmaya heyecanla, coşkuyla koşanlardır. Öğretmenler aydınlık için vardır, karanlık için değil. Onların silahları kalem, cephanelikleri bilgi, ürettikleri umut dolu yarınlarımız olan çocuklarımızı eğitmektir. Öğretmenlik insanı eğitme sanatıdır. Ülkemizde bugün uygulanmakta olan eğitim sistemi, dinsel içerikli çok sorunu da birlikte getirmektedir. “Öğretmenler, küçük ayaklara büyük adımlar attıran, aydınlığın meşalesidirler.” Çağdaş, akılcı, bilimsel kültüre, eğitime, sanata ve geleneksel değerlere ışık tutanlar öğretmenlerdir. Öğretmenler, cehaleti yenen, bilince erdirenlerdir. Bugünün eğitim anlayışı ve uygulaması Atatürkçü düşünceden, Cumhuriyet devriminden, akılcı ve bilimsel eğitimden uzaklaşma yönündedir. Bu nedenledir ki öğretmenin hizmet anlayışı üzerinde karabulutlar dolaşmaktadır. Öğretmenler çok bilinmeyenli sorunlar denkleminden kurtulup, eğitimin çağdaş, akılcı, bilimsel yapısında birer ışık olmalıdırlar. Öğretmen personel yasası; yönetici ve eğitimsel atamalarda bilgi, başarı, eşitlik ve ayrımsız işlem; yatay, dikey geçişlerde ve diğer hizmetlerde siyasi baskı, kurgu yerine haklı olana verilmesi ve de öğretmen eğitimin, meslek içi yetiştirilmesinin “öğretmen üniversiteleri” ile gerçekleştirilmesi kaçınılmazdır. Nitelikli öğretmenler, nitelikli eğitimin vazgeçilmezidirler. Onlara siyasi baskı, korku, kuşku yerine sevgi vermek, nitelik kazandırmak gerekmektedir. Çağdışı, niteliksiz ve ezberci eğitim değil… Bütün öğretmen arkadaşlarımın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, aramızdan ayrılanları rahmetle, saygıyla anıyorum. Başöğretmen Atatürk’ümüze, “yıldız öğretmenleri” olarak saygı ve sevgiyle, ışıklar içinde olsun diyorum. Psikolog, sorunları olan adamla bir süre sohbet ettikten sonra kâğıda + işareti çizip sormuş: “Bu nedir?” Adam, “Bu bir dört yol ağzı” demiş. “Hemen şurada bir çalılık var, çalılığın arkasında bir erkekle kadın var, oooo!” Psikolog, kâğıda bu kez kare işareti çizip “nedir” diye sormuş. Adam, “Bu bir yatak odası” demiş. “İçerde bir erkekle kadın var, vaayyy!” Psikoloğun çizdiği üçüncü şekil, bir üçgenmiş. Soru aynı. Adam kafasını kaşıyıp, “Bu bir çadır” demiş. “İçinde bir erkekle kadın var, uyyyy!” Psikolog bu kez bir dikdörtgen göstermiş. Adam derin bir nefes alıp, “Bu bir otobüs!” demiş. “En arka koltukla bir erkekle kadın var, yaptıklarını ne sen sor, ne ben söyleyeyim!” Psikolog sinirlenmiş: “Sen başka bir şey düşünmez misin be adam?” Adam şaşırmış: “Ama bunları çizen sensin, ben ne yaptım ki” GÖRÜŞ ERDAL ATICI KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] Dershaneler Eğitimin Kanayan Yarasıdır! Son günlerde dershaneler üzerinden kıyamet kopuyor. Dershaneler, gün geçtikçe çürüyen, sınava odaklı bir eğitim dizgesinin sonucudur. Başlangıçta, büyük kentlerde varsıl çocuklarının özel ders alarak sınavda öne geçmelerine karşı, daha az gelirli orta sınıf ailelerin çocukları için ortaya çıkmış, her yıl büyüyerek ve kasabalara değin yayılarak milyarlarca liralık bir “çilekli” pasta haline gelmiştir. Kim ne derse desin; dershaneler günümüzde geldiği konum itibarıyla eğitime başka bir seçenek kurumlar haline gelmiş ve büyük bir getirim (rant) ekonomisi oluşturmuştur. Bu büyük getirimi gören, aynı zamanda çocukları dini amaçları doğrultusunda yetiştirmenin, dönüştürmenin bir başka yolu olarak düşünen; kimi tarikat ve cemaatler, zaman içinde dershanecilik sektörüne el atmışlar, para ve çevre gücüyle bu kurumların önemli bir bölümünü ele geçirmişlerdir. Lafı dolandırmadan söylemekte yarar vardır: Dershaneler öyle denildiği gibi “Fırsat eşitliği yaratan kurumlar” falan değildir. Tam tersi; fırsat ve olanak eşitsizliğinin oluşmasında dershanelerin önemli payı vardır. Bugün ülkemizde yurttaşlarımızın çoğunluğu, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Bu yoksul insanlar, çocuklarını ya dershanelere gönderememekte ya da çok güç koşullarla ve eğitim kalitesi düşük dershanelere gönderebilmektedir. Geçen yıllarda Fethiye’de oğlunun dershane parasını ödeyemediği için hapishaneye giren annenin durumu, oğlunun intihar ederek yaşamına son vermesi, belleklerimize kazınan buzdağının görünen yüzüdür. Ayrıca dershaneler, Cumhuriyet devrimiyle birlikte ülkemizde yaşama geçirilmek istenen parasız, bilimsel ve laik eğitimin yok edilmesinde önemli rol oynamışlardır. Devlet okullarında eğitimin ana amaçlarından biri, düşünen, düşündüğünü korkmadan söyleyebilen, eleştiren, sorgulayan, analiz yapabilen yurtsever insanlar yetiştirebilmektir. Devlet okullarında öğretmenlerin önemli bir bölümü bu yolda özveriyle çalışır, çırpınır. Onlar, öğrencilere yalnızca ABC öğretmezler, olumlu davranışlar kazandırarak iyi bir yurttaş olmaları için canla başla mücadele verirler. Devlet okullarında uygulanan eğitim kurallarının çoğu, ne yazık ki dershanelerde geçersiz hale gelir. Çünkü dershanenin amacı öğrencilere iyi, güzel, olumlu davranışlar kazandırmaktan öte, iyi bir sınav ya da okul kazandırmaktır. Çalışan öğretmenler açısından baktığımızda dershaneler; elbette, atanamayan öğretmenlere iş olanağı yaratmıştır. Yaklaşık 50 bin öğretmenin dershanelerde görev yaptığını düşünürsek, bu önemli bir rakamdır. Ancak burada çalışan öğretmenlerin sözleşmesi patronların iki dudağının arasındadır. Dershanelerde çalışan öğretmenlerin büyük bölümü sendikal haklardan yoksun olup dershanenin uygun gördüğü ücret ve saatlere boyun eğmekte, kimi öğretmenler bir günde dokuz on saat derse girerek çalışma yaşamında kabul edilemeyecek haksızlığa uğramaktadır… Eğitim dizgesini değiştirmeden yalnızca dershaneleri kapatmak elbette çözüm değildir. Devlet okullarındaki eğitimin kalitesi artırılarak, sınava odaklı eğitim dizgesinden vazgeçilerek, okullarda yetiştirme kursları düzenlenerek dershanelerin varlığı ortadan kaldırılabilir, kaldırılmalıdır… Çözüm o kadar da zor değildir. Dünyanın büyük bir bölümünde bizdeki gibi yaygın dershane ağı yoktur. Dershanelerde çalışan öğretmenlerin durumuna gelince; orada çalışan öğretmenlerin Milli Eğitim Bakanlığı’na atanmasıyla sorunun büyük bölümü çözülecektir… HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] T.C. HATAY ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ’NDEN SAYI: 2013/543 E., Davacı Maliye Hazinesi tarafından davalısı Kanuni Kayyım Hatay Defterdarlığı olarak açılan davanın yapılan yargılaması sırasında verilen tensip ara kararı uyarınca; a) 2013/543 E. sayılı dosyada; Hatay ili, Merkez ilçesi, Kuzeytepe köyü 219 parsel sayılı taşınmazın maliki Numan kızı Kamile’nin adına kayıtlı iken; 3561 s. yasa gereğince kanuni kayyım il defterdarı tarafından 10 yılı aşkın süredir idare edildiği ve hak sahiplerinin ortaya çıkmadığı gerekçesiyle taşınmazların hissedarların 4721 s. MK.’nin 588. maddesi gereğince gaipliğine karar verilerek, dava konusu taşınmazdaki hissedarların hisselerinin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline ve bu hisselerin idaresinden elde edilen gelirlerin de Hazine’ye irad kaydına karar verilmesi talep edilmiştir. Dava konusu taşınmazın hissedarlarının bizzat kendilerinin veya kendileri hakkında bilgi sahibi olanların ilk ilan tarihinden itibaren 6 ay içerisinde Hatay Asliye 3. Hukuk Mahkemesi’nin 2013/543 esas sayılı dosyalarına bilgi vermeleri gerekmektedir. Aksi takdirde dava konusu taşınmazın hissedarlarının GAİPLİĞİNE, dava konusu taşınmazdaki kayyım tarafından idare edilen hisselerin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline ve bu taşınmazdaki hisselerin idaresinden elde edilen gelirlerin de Hazine’ye irad kaydına karar verileceği MK.’nin 32, 33, ve 588. maddeleri gereğince 2. Kez İlanen Tebliğ olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 62917) 1/ Telli çal 1 gılarda par 2 makların sapın neresine 3 basacağını 4 gösteren mü5 zik yazım sistemi. 2/ Felse 6 fede, bilgi ile 7 varlık arasın8 da ilişki kurduğu düşünü 9 len kavram... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kolların gövdeye bağlandığı bölüm. 1 S E R E N C A M 3/ Yer çatlağı... Ku 2 E B O L A Ş E T rutulmuş ringa ba 3 K O L İ V A A R lığı. 4/ Şöhret... Ba 4 E Ş F A N İ L A şörtüsü olarak kul 5 N K İ R E N K lanılan bir tür ipek6 D U A İ M İ K li dokuma. 5/ Süsü Ö D ve gösterişi olma 7 İ M T İ N A yan... Küçük akar 8 Z A R F S UMO su. 6/ “Çalma, hır 9 R E A L S E K sızlık” anlamında argo sözcük... Yaklaşık on iki bin yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan, insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta. 7/ Sincap... İlgi çekici ve değişik kimse. 8/ Alev... Afrika’da bir ülke. 9/ Fransız Devrimi sırasında giyilen bir giysinin ve sokaklarda oynanan şarkılı bir halk dansının adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ateşli ve tehlikeli bir hastalık... Güneydoğu Anadolu’da, daha çok kadınların çeşitli yerlerine yaptırdıkları bir tür dövme. 2/ Bir ilimiz... “Göl sanırdık ne zaman dalsak gözlerine” (F. N. Çamlıbel). 3/ Her kovanda bir tane bulunan kraliçe arı... Ağzı yayvan toprak kap. 4/ Bir nota... XIX. yüzyılda İtalyan edebiyatında ortaya çıkan gerçekçilik akımı. 5/ Bir nota... En kısa zaman süresi. 6/ Bektaşilikte tarikata yeni girmiş acemi dervişlere verilen ad... Tunus’un plaka imi. 7/ Deriyle kaplı bir çeşit Eskimo kayığı... Kızıl tüylü bir kuş. 8/ Salatası ve ruleti vardır... Spor yarışmalarında seyircileri coşturan kimse. 9/ Üye... Dökme demiri eritmede kullanılan fırın. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle