15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 KASIM 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Kurtuluş Savaşı yılları... Avrupa’da ticaret yapan genç bir Türk işadamı Macaristan’da genç bir hanımla tanışır. Ona evlenme teklif eder, evlenirler ve bir kızı olur (1921). Adını Nermin koyarlar. Küçük Nermin 5 yaşına gelinceye dek İzmirli genç adam olayı ailesine bir türlü açamaz. Bir gün cesaretini toplar ve yaşlı babasına, minik kızının resmini gösterir: “Baba bu senin Avrupa’daki torunun!” der. Sonrası mı? Sonrası kahpece öldürülmüş bir Cumhuriyet yazarının kaleminden... İzmirli babanın en büyük dileği Macaristan’da büyüyen kızının Türkçe öğrenmesidir. Ama Nermin’i bir daha göremeden hastalanır ve ölür. Aile geçim sıkıntısına düşer. 14 yaşına basan Nermin Macaristan’da paralı olan öğrenimini sürdüremez. Gazetelerden okuduğuna göre Mustafa Kemal’in ülkesinde eğitim parasızdır. Nermin baba yurduna gitmeye karar verir. Annesine haber vermeden Türk Büyükelçiliği’ne başvurur. Ona yardım ederler. Pasaportla birlikte eline durumunu açıklayan bir de Türkçe mektup verirler. Derdini anlatamadığında mektubu gösterecektir. Annesi olayı öğrenir ve kızına hak verir ve üçüncü mevki bir tren kompartımanında tahta sıralar üzerinde uzun bir yolculuk başlar. Tren Türkiye topraklarına girdiğinde gümrük memurları Türk pasaportlu ama Türkçe bilmeyen kızın durumunu anlamakta güçlük çekerler ama mektup imdada yetişir. (Ahmet Taner Kışlalı – BYYO Yıllığı Ankara Şubat 1988) Bir Cumhuriyet Kızının Romanı siyasetin Türkiye’ye girmesine büyük katkı yapar. Gün olur Türkçesi bozuk denerek öğretim üyeliğinden atılmasını isteyenler çıkar. Ama o bitmez bir enerji ile gençlere bir şeyler verme isteğini yitirmez. Uluslararası konfrenslarda Türkiye’yi, Türk kadınını ve Mustafa Kemal’i savunur, savunur... HHH Prof. Nermin Abadan Unat, geçen gün son dersini verirken aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu bir grup eski öğrencisi de sınıftaydı. Kimi profesör, kimi doçent, kimisi çiçeği burnunda araştırma görevlisi. Ve Deniz Baykal... Nermin Hanım, yukarıdaki yaşam öyküsünü de anlattı ve şöyle dedi: “ Ben yurdumu ve ulusumu kendi irademle seçtim! Mustafa Kemal olmasaydı, belki ben de olmazdım. Niçin Kemalist ve milliyetçi olduğumu sanıyorum artık anlamışsınızdır!..” Bu sözleri parası olanlara Bilkent’i, olmayanlara Süleymancı yurtlarını gösterenlere ithaf ediyoruz! Türkçe bilmeyen Türk kızı HHH Öykü uzun... Küçük Nermin, bir yandan Almanca ders verir bir yandan da Türkçe öğrenir. Ve Mustafa Kemal’in parasız kıldığı eğitim olanaklarından yararlanır. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirir. Gazetecilik yapar. Türkçenin arkasından İngilizce ve Fransızca da öğrenir. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistan olur. Çağdaş Siyaseten, ticareten, iktisaden 11 yıldır kadiri mutlak olan kendisi. Üniversite sayısını 200’e dayandıran da o. Ama emrindeki TOKİ’ye “öğrenci yurdu inşa edin!” talimatı vermek yerine “kızlıerkekli” ve “adapedep” tartışması açan da yine kendisi! Aksine bu defa padişah gibi değil... Karanlıkta padişahın kaftanına sürünüp “Pardon hünkârım, sizi hanım sultan sanmıştım!” diyen sadrazam gibi. Özrü kabahatinden büyük! TOKİ’si beton tacirleriyle ortak AVM’ler ve lüks gökdelenler inşa ediyor. Hiç kimsenin aklına o lüks gökdelenlerin 1+1’liklerinde ne oluyor diye “yardım ve yataklık” tartışması açmak gelmiyor. Çünkü olabilecek en ileri hadise belki “zina”.. Ama AB sevdası uğruna, zinayı “suç olmaktan” çıkartan kendisi. Sanki “kız yurdu” ve “erkek yurdu” yaptırmış da gençler oturmamış! Önce kalkıp iddiasına kurban etmeye çalıştığı ve kendi yarattığı bu “kızlı erkekli ortamın” hesabını vermeli... Kredi kartıyla, taksitli veya gereksiz lüks tüketimi özendirmesinin... Sayısız aileyi borç batağına sürüklemesinin, intiharlara ve cinayetlere yol açan işsizliğin, iflasların, tüketim çılgınlığının hesabını vermeli. “Fabrika açamadık, AVM verelim!” gözboyacılığının hesabını... Şimdi kime ithaf etmeli? Güle Oynaya, Güle Güle... Sen muhafazakâr otorite. Kaba güç, zalim. Öznesi sandın kendini ülkenin... Çok dişli, Amerikan devirli iş makinesiyle yürüdün. Cumhuriyet’e, devrime ve Mustafa Kemal Atarük’e. Yıkım başladı... Adalet kalmadı, hak hukuk, insanlık... Ekmek azaldı. Haykırdın, bağırdın, çağırdın. Dayatma, tehdit, öfke... Böldün, ayrıştırdın. Ardında enkaz, yol aldın hayli! Anladık, gördük, yaşadık, gerisini de yıkacaksın. “Yerine ne kuracaksın?” diyenler var hâlâ! Soru yersizdir, gizli defterin, niyetin açık... HHH Onca zulüm, verdiğin acı yetmedi, evlere dadandın... Biat istiyorsun, esaret, kızlı erkekli. Şimdi sıra umutlarda... Bu coğrafyanın başka bir mayası var oysa, insanı başka. Efendileri, işgalcileri kovan maya. Korku duvarları yıkıldı artık. Güle güle diyorlar sana. Başka bir çocuk, başka bir genç ve başka bir kadın karşına çıkıyor şimdi. Korkmuyor onlar, baskıya, gaza, copa, hapse, tutukluluğa direniyor. “Diren” diyor şehirler, kasabalar, meydanlar ve statlar, özgürlük istiyor. Boyun eğmiyorlar sana... Mesela 910 Kasım’da çoluk çocuk dökülüyor sokaklara. Ölüm değil, hayat için. Dörtnala kalkmış gelirken İzmir Körfezi’nde, Atasını özleyen yüz binleri gördün mü? Gördün mü coşkularını, heyecanlarını ve kararlılıklarını? Siluet değildi beklenen, canlı kanlı, yaşayan, tarihten süzülmüş bir gerçek. Gerçeğin peşindeydiler. Her yer Taksim’di o gece, her yer Gezi. Saçları rüzgârda özgürce uçuşan kadınları, kızlı erkekli gençleri gördün mü Kıbrıs Şehitleri’nde haykırırken? Seni Amerika’ya, hocanın yanına gönderirken güle güle diyorlar ki: “ ...Delikanlı kim bakalım...” HHH Duran adama karşı “giden adam”, usul usul uzaklaşıyordu sahneden. Kordon’da, yüzlerce dilek feneri yükseliyordu o sırada geceye. Ne istiyor onlar, nasıl bir ülke, nasıl bir dünya? Kızları gelincik gibi Boğaziçi Caz Korusu, yüzler aydınlık. Orkestra şefi imrenmiş, şaşırmışken İzmir’deki kalabalığa ve coşkuya. Binlerce çapulcu söylüyordu şarkıları hep bir ağızdan. Güle güle diyorlardı, güle oynaya... Bir çift gördüm o sırada, mavi bir fenerle geceye salıyordu düşlerini, Neyi dilemişlerdi, ne acaba? Aksilik; gökyüzüne yükselemedi fener, denize düştü. Adam üzgündü, umutları suya gömülmüştü, kadın “Olsun...” dedi: “Düşlerimiz mavide gidiyor şimdi...” HHH Ankara’da milyonlar mavi gözlü adama koşuyordu ertesi sabah, “giden adam” gördün mü? El ele yüz binler, “git” diyor, İstanbul Dolmabahçe’de, Kadıköy’de, Adana ve tüm ülkede. Sen bu sevdanın üstüne yürüdün ya, insanın. Gidiyorsun... Tarih baba söylüyor, hiçbir zulüm ilelebet sürmüyor. Yanındakiler farkında, uzaklaşıyor. Açıklayamıyor durumu, yandaşların. Ortalık güle oynaya... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Çizerimiz yıllık izninin bir böümünü kullandığından çizgilerine ara vermiştir. HARBİ SEMİH POROY Sarıgül, ‘İroni’ ve CHP Gündem hızla akıyor. Bu satırları “bıçaklanma” davamın karar duruşmasını beklerken adliyeden yazıyorum. Sabah gazetelerde FBGS maçını okuma keyfine bile vaktim olmadı. Maçın en güzel yanı, bitiminde futbolcuların dostça kucaklaşması ve forma değiştirmeleriydi. Bu ülkede o kadar özlemişiz ki böyle güzel görüntüleri... 1. sayfaların iç karartıcı haberlerinin yanında tam bir teselli ikramiyesi gibi geldi. Erdoğan, yine ısrarla “Mustafa Kemal” diyormuş Atatürk’e. Arınç yine tavır koymuş da “ Mustafa Kemal Atatürk” demiş! Her şey nasıl göreceli oluyor... Mesela 90’larda Sevgili Ahmet Taner Kışlalı’yla beraber “Mustafa Kemal” demeyi tercih etmeye ve ön plana çıkarmaya başlamıştık. Nedeni basitti: Bir sürü sağcı ve hatta çoğunlukla din istismarının önünü açan siyasi, ısrarla “Atatürk” dedikleri için genç, kararlı devrimci, ödünsüz Mustafa Kemal’in adını kullanmak bize doğru karar olarak görünmüştü. Bizim için Mustafa Kemal ile Atatürk arasında hiçbir zaman bir fark olmadı. Bizim söylemimiz o dönemin gündemine olan bir tepkiydi. Kemalizme de gönülden inandığımız için bu ayrıca daha da iyi geliyordu kulağımıza. Tabii bizlerin “Mustafa Kemal” deyişi ile Erdoğan’ın bu tercihi yapışı arasında, buradan Himalayalar’a kadar fark var. Başka bir güncel konu: Sarıgül’ün Kral FM’de Erdoğan için söylediği “O bir dünya lideri, İstanbul’la uğraşır mı?” sözünün ironiyle söylenip söylenmediği. Yanıt zor değil. Mesela benzer bir cümleyi ben kursam, “Başbakan bir dünya lideri, kalkıp resim sansürüyle uğraşır mı hiç?” desem bunu mecaz olduğunu herkes anlar! Çünkü AKP iktidarı ve Başbakan hakkında neler düşündüğümü dünya âlem zaten bilir. Halbuki Sarıgül’ün AKP veya Başbakan’a yönelik bir eleştirel birikimi pek yok. Diyelim ki sıfatı gereği bizler kadar açık tavır almadığı gibi konuşulanlar arasında Emine Hanım ve Başbakan ile olan insani yakınlığı da hep var. Bu da yetmedi, Sarıgül, CHP’ye yanında Hayri İnönü ve Erbakan’ın yeğeni Sabri Erbakan’la gelerek ayrı bir siyasi mesaj verdi. Yani herhalde “ben her kesime eşit uzaklıktayım”ı öne çıkarmış oluyor. Güzel de Sarıgül’ün kendini içine soktuğu yeni siyasi ortam, Şişli Belediyesi’nde bayramlaşma buluşmasına benzemez! Türkiye’de laiklik boğazlanırken en kritik direnç tepkilerini veriyor halk! Bugün ortamın gereği, CHP bünyesinde önce kendi bahçene, potansiyel seçmenlerine ve ideolojine sahip çıkacaksın, nerede durduğunu dosta düşmana göstereceksin, ondan sonra durum akışında, kalkıp farklı ve kararsız seçmenlere belki yönelebilirsin ama önce sağlam adımını herkese göster. Hele her gün şiddetini artıran yaşam tarzına yönelik müdahaleler söz konusuyken! CHP kökeni bu ortamda artık haklı olarak tepki bekliyor! Sarıgül’le olan sohbetlerimizde, son biriki yılda kendisinin CHP’ye dönüp, İstanbul’a adaylığını koymasından duyacağım mutluluğu aktardım. Hatta bunu kendisinin çalışma grubu içerisinde de tekrarladım. Ancak şu anda da yine kendisine yapıcı bir eleştiri yapmaya mecburum: CHP seçmenleri veya Atatürkçülerin artık “ortada” tavırlara tahammülleri yok. Hem İsa’ya hem Musa’ya yaranma çabası, en korktuğumuz konu olan oy bölünmesini körükleyici olabilir. Hatırlarsak benim genel başkan adayı olarak katıldığım kurultaydan sonra, 2005’te aynı sıfat için aday olmuştu. Şimdi yerel seçim yaklaşırken konunun ve hedefin farklı olduğunu önce kendisi bilmeli ve artık ona göre davranmalı. Şayet yaklaşan seçimlerden İstanbul belediye başkanı olarak çıkmak istiyorsa, bu hassas konulara son derece dikkat etmeli, kaş yapayım derken göz çıkartmamalı. Kendisinin zaten Atatürk’e gereken önemi ne kadar verdiğini biliyoruz. Gereğini yapsın yeter. Çünkü tüm muhalefet CHP adayının arkasında durmalı. Benim arzum Sevgili Sarıgül’ün belki birazcık unuttuğu CHP kimliğini acilen içinden hatırlaması ve partililerin nabzını daha iyi tutarak polemiklere fırsat vermeden çizgisini sürdürmesi, herkese hoş görünmeye çalışmaması, partiye kimilerinin “ideolojimizi kaydırıyor” suçlamaları eşliğinde değil, kendisinden beklenen şekilde giriş yapması… Çünkü başarması ve İstanbul’un alınmasını herkes ister! Aday kim olursa olsun! Davaya girip çıktım. Tutuklu sanık indirimsiz toplam 25 yıl aldı. Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı. Keşke bu adam, beynini yıkayıp kendisine bu cinayeti sipariş olarak verenlere kanmasa, ailesini perişan duruma düşürmesiydi. Normalde avukatımla talebimiz davanın açık terör bağlantısı nedeniyle farklı olarak ele alınmasıydı. Ama anlayamadığım şekilde bize besbelli gelen bu bağlantılar ortaya çıkarılamadı. BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] T.C. İSTANBUL ANADOLU 18. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2013/917 TLMT. Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı takdirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneği isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 02/11/2013 1. İhale Tarihi: 25/11/2013 günü, saat 10.15 10.20 arası. 2. İhale Tarihi: 10/12/2013 günü, saat 10.15 10.20 arası. İhale Yeri: Çavuşoğlu Mah. Barbaros Hayretin Paşa Cad. No: 75 Kartal/İstanbul No Takdir Edilen Adedi KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) Değeri TL. 1 7.000,00 1 1 adet wmw marka freze 2 59.500,00 12 12 adet silindirik profil taşlama tezgâhı silindirik profil taşlama tezgâhı 3 2.500,00 1 1 adet broş bileme tezgâhı 4 3.600,00 4 4 adet takım bileme makinesi 5 6.000,00 1 1 adet işbir marka jeneratör 6 1.000,00 1 1 adet hidrolik pres 7 14.000,00 3 3 adet broç bükme tezgâhı 8 9.000,00 2 2 Adet satıh taşlama tezgâhı 9 13.500,00 3 3 Adet kamalı mil taşlama kamalı mil taşlama 10 500,00 1 1 adet kumlama makinesi kumlama makinesi 11 26.000,00 1 1 adet CNC dik işleme merkezi cnc dik işleme merkezi 12 25.000,00 1 1 adet Kenfilt marka yağ fılitrasyon cihazı Kenfilt marka yağ fılitrasyon cihazı 13 2.000,00 1 1 adet gerilim giderme fırını gerilim giderme fırını 14 3.500,00 1 1 adet Komsan marka vidalı kompresör Komsan marka vidalı kompresör 15 6.500,00 1 1 adet yüzey profil taşlama yüzey profil taşlama 16 8.000,00 3 3 adet silindirik taşlama tezgâhı silindirik taşlama tezgâhı 17 15.000,00 3 3 adet dişli taşlama tezgâhı dişli taşlama tezgâhı 18 2.000,00 1 1 adet silindirik taşlama tezgâhı silindirik taşlama tezgâhı 19 1.500,00 1 1 adet pistonlu kompresör pistonlu kompresör 20 1.500,00 1 1 adet delik taşlama tezgâhı delik taşlama tezgâhı 21 2.500,00 1 1 adet silindirik taşlama tezgâhı silindirik taşlama tezgâhı * : Bu örnek, bu yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. (İİK m. 114/1, 114/3) BULMACA 1 SOLDAN SAĞA: 1/ Pulculuk. 2/ 1 Kantoda Do 2 ğu giysileriyle 3 yapılan dansın adı... Bir nota. 3/ 4 Yaprakları sala 5 ta gibi yenen ko 6 kulu bir bitki... 7 Erişmiş, ulaş mış. 4/ Arap 8 çada “ben”... 9 Resim ya da harfle yapılan işa 1 ret. 5/ Budizm’de ru 2 hun ulaştığı en yük 3 sek mertebeye veri 4 len ad. 6/ Kâğıt oyun 5 larında ortaya para 6 koyma... Şifalı kay 7 nak suları ya da ça 8 murla tedaviyi amaçlayan kuruluşlara ve 9 SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 K U RM A Ğ A V U K U U T A H R MU ME R A NGU Ç İ R K İ R 6 C E T V T E O L T E S ME 5 A T A 7 8 9 A K K K E V A R A L A ME T MA P İ A S İ N L “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 67201) rilen ad. 7/ El ya da yüz hareketleriyle gösterme... Vilayet. 8/ Tantal elementinin simgesi... Mevki, makam. 9/ Müslüman olmayanların, özellikle Yahudilerin mezarlığına verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Yutak iltihabı. 2/ Bir şeyin tersini söyleyerek yapılan ince alay... Bir Asya ülkesinin başkenti. 3/ Torik, palamut gibi balıklardan dilim dilim kesilerek yapılan salamura. 4/ Bir tür kalın ve kaba kumaş... Kent ya da kasabada dış mahalle. 5/ Boru sesi... Görülen âlemin ötesi. 6/ Askerlik çağı... Adıyaman’ın bir ilçesi. 7/ Doğu Anadolu’da bir ırmak... Hollanda’nın plaka imi. 8/ Kemiklerin içindeki yağlı madde... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 9/ Döneklik, ikiyüzlülük.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle