12 Ocak 2025 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 2013 SALI 16 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada kilometrelik Atatürk’ü anma zincirine katıldım. O gün saat 9’u 5 geçe kadınerkek gençyaşlı Atatürk gençliğiyle birlikte 75 yıl önce edebi istirahatına çekildiği Anıtkabir’deydim. İstiklal Marşı’nı, “Ne mutlu Türküm” diye sonlanan andı hep bir ağızdan söyleyen yüz binlerin arasındaydım Bugünlerin gidişatına bakarak şair ne demiş: “Atatürk kaldır başını Anıtkabir’den/ memleketin haline bak! “ Anıtkabir’den baktı Mustafa Kemal Atatürk: 10 Kasım 2013 Pazar günü meydanlara yollara sığmayan coşkuyla kendini kucaklayan milletine: İşte laik, çağdaş Cumhuriyeti emanet ettiğim milletim, dedi. HHH Atatürk’ü ve devrimlerini Türk milletinin kafasından, gönlünden silmek için söylemediklerini, yapmadıklarını bırakmadılar. İki sarhoştan biri, kafatasçı, Anıtkabir de neymiş yıkarız dediler. Ona ve miras bıraktığı ne varsa ortadan kaldırmaya çalıştılar. Hutbelerden adının okunmasını bile yasakladılar. Cumhuriyet çocuklarının ilke ve devrimlerini öğrenmesini engellediler. Atatürk’le özdeşleşen ne kadar devrim varsa her birini birer birer eskiye, din devletine yaraşır biçimlere dönüştürmek için bu iktidar ve tepeden tırnağa her kademesi uğraştı, uğraşıyor. Fakat o, yarınların nelere gebe olduğunu gören dehasıyla “Bir zaman gelir beni unutturmak isteyen gayretler belirir. Fikirlerimi karalayanlar çıkar. Fakat benim fikirlerim o kadar kuvvetlidir ki…” ….adeta bumerang gibi, “döner dolaşır gene gelir, kalpleri doldurur” diyordu. Yanılmadı. … HHH İzmir, İstanbul ve Ankara’daki coşku seline kaptırmışken kulağıma kimi söylemler çarptı. Bir ses Atatürk için: “Olağanüstü şartların yaşandığı bir dönemde kararlılığı, engin bilgisi, dehası üstün kişiliği ve cesaretiyle millete önderlik yapan Büyük Atatürk, Türk ve dünya tarihine damgasını vurmuş, insanlığın takdirini kazanmış bir lider oldu” diyordu. Atatürk’ün “henüz daha o ‘olağanüstü’ yıllarda” demokratik, laik bir yönetim yapısını benimsediğini söyleyen bu ses; hükümetin demokrasinin temel haklarını ve laiklik anlayışını içeren olumsuz karar ve eylemlerine bir kez olsun; örneğin en başta laik eğitimi dinci eğitime dönüştüren kararlara, uygulamalara; karşı çıkmayan Çankaya’dan geliyordu. Atatürk’e öylesine övgüler içeriyor ki konuşma önce… ….Atatürk’ün kurduğu parti CHP’nin son genel başkanı Kılıçdaroğlu konuşuyor sandık. Yanılmışız. Meğer AKP’li Cumhurbaşkanı A. Gül, Milli Kütüphane’de düzenlenen Atatürk’ü anma toplantısında konuşuyormuş!. HHH Ya bir türlü Atatürk; Türküm, Türkiye’yi kuranlara, Türkiye’de yaşayanlara Türk milleti denilir diyemeyen RTE’nin 10 Kasım konuşmasına ne demeli? Atatürk’e, çağdaşlığa kapıyı açan bütün devrimlerine karşı yer yer nefretini gizlemeyen, okul kitaplarından Atatürk ilkelerini, son marifeti liyakat madalyalarından TC’yi ve Atatürk silüetini kaldıran, anıtına çelenk koyanlara ceza kestiren RTE değil sanki… Gözlerinize, kulaklarınıza inanamazsınız: “Gerek Kurtuluş Savaşı’na gerek Cumhuriyete giden yolda Mustafa Kemal milletinin tüm renklerini, tüm farklılıklarını, milleti millet yapan tüm dini, etnik ve mezhebi unsurları bir araya getirmeyi başarmış, tüm mücadeleyi onlarla birlikte yürütmüştür” diyor ve… …inanılmaz vurdumduymazlıkla somut örnekleri ortadaki icraatıyla; milletin bütün renklerini, tüm farklılıklarını, milleti millet yapan tüm dini, etnik ve mezhebi unsurları birbirinden ayırmayı başardığını… ….böylece Atatürk ne kadar birleştiriciyse aksine kendisinin bir o kadar milleti bölen, ayırımcılığı teşvik eden bir başbakan olduğunu itiraf etmiş oluyor. HHH RTE’nin 10 Kasım konuşması ilk başta Gazi Mustafa Kemal’i övdüğü izlenimi veriyor. Oysa, kişisel ve siyasal yapısı yeterince bilinen konuşmacı; Cumhuriyete aksi yöndeki yaptırımlarını Atatürk’ün çizdiği yolda yaptığı izlenimi vermeye çalışıyor. Ne ki gerçek şu: Atatürk üzerinden kendini savunmayı içeren konuşmayı kim yutar! HABERLER Alevilere ‘torun’ açılımı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Alevi açılımı konusunda hiçbir somut adım atamayan Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye Uzlaşı ve Toplumsal Kalkınma Vakfı’nın muharrem iftarında doğacak torununa Ali ismini vereceğini açıkladı. Erdoğan, ATO Kongre Merkezi’nde düzenlenen iftar sonrasında yaptığı konuşmada “Hz. Hüseyin hepimizin şehidi hepimizin kahramanıdır. Benim bir kayınbiraderim Hasan bir diğer kayınbiraderim Hüseyin. Şimdi bir torunum geliyor isminin bir tanesi Ali olacak” diye konuştu. Dünyada yeni Kerbelalar yaşanmamasını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti: “Camilerde bombaların patlatıldığını duyduğumuzda elimiz ayağımız çözülüyor kollarımız yana düşüyor ve o zaman dertleniyoruz. Bunu yapanlar kendilerine ister Sunni ister Şii desin bu kabul edilemez. Kerbela bizim için hepimiz için tarihimizdeki en acı ama en ibretlik derstir. Bizi yakan bu ateşi hep birlikte söndürmek zorundayız. Bütün İslam coğrafyasında sen ben davasını bir yana bırakmak durumundayız. Hacı Bektaşı Velinin şu sözlerine kulak vermek durumundayız: ‘Sevgi muhabbet kaynar, yanan ocağımızda, Bülbüller şevke gelir, gül açar bağımızda. Hırslar, kinler yok olur, aşkla meydanımızda, Aslanlarla ceylanlar, dosttur kucağımızda.’” Türkiye Cumhuriyeti’nin bir inancın ya da mezhebin üzerine inşa edilmediğini vurgulayan Erdoğan, “Ortak acımız Kerbela üzerinden bir ayrışma kabul edemeyiz. Aramıza bizden olmayanların girmesine müsaade etmeyeceğiz. Ayrıştırıcı siyasetin diliyle konuşmayacağız” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de, dün akşam Muharrem Ayı dolayısıyla bir iftar yemeği verdi. Çankaya Köşkü’nde ikinci kez verilen yemeğe Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile Alevi ve Caferi kesimi temsilcileri katıldı. Yemeğin ardından Sanatçı Ahmet Özhan, 14. yüzyıldan günümüze kadar uzanan süreçte yazılan ve bestelenen Mahı Matem Kerbela ilahileri okudu. Başbakan Erdoğan, doğacak torununun isimlerinden birinin ‘Ali’ olacağını açıkladı Endişem Bundandır! Her yıl Atatürk’ün kabrine yürüyenlerin sayısı artıyor, bu yıl inanılmaz bir kalabalık vardı ve bu kalabalığın tek amacı, “Bu İslamcı faşist diktadan kurtulmaktı”! Şimdi kıvırtmalara artık izin yok! AKP iktidarı ve başındaki Tayyip Erdoğan gündem değiştirmiyor, bizzat Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısını değiştirmeye var gücüyle çalışıyor. Ve elindeki en büyük silah din. Kimseler artık bana “gerçek İslam böyle değil” sözcüğünü kullanmasın. İslam ne olursa olsun, ben bugünkü uygulamaya ve benim Cumhuriyetim üstünde din kullanılarak oynanan korkunç oyuna bakarım. Oyun artık çok açık oynanmaktadır. Bu hükümet artık sadece yobazlık derecesinde dindar Sünni vatandaşların hükümetidir. Bunu bizzat Başbakan söylemektedir. Geriye kalanlar düşmandır! Bu durum Başbakan’ı açıkça bölücü yapmaktadır. Ama ne fayda, ellerinde din kozu vardır. Ve din söz konusu olduğunda bu ülkede tam bir suskunluk söz konusu olmaktadır. Çünkü kutsallar kutsaldır ve tartışılmaz. Bunu böyle belledik. Kuru bir resim sergisi FİGEN ATALAY Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu eve ilk geldiğimizde saatlerce çıkmak istememiştik. Evin ruhu bizi sarıp sarmalamıştı. Eşyaların orijinal olmadığını biliyorduk ama döneme uygun olduğunu düşünerek Atatürk’ün ailesiyle yaşamını kafamızda canlandırmaya çalışmış, odaların her köşesinden, her minik ayrıntıdan etkilenmiştik. 10 Kasım’da, 3 yıl aradan sonra gördüğüm ev ise soğuk, sıradan bir müze! Sanki birileri Atatürk’ün 1881’de dünyaya geldiği evin ruhunu çalmış. Atatürk Evi, Fatih, 9 Eylül ve Marmara üniversitelerinin “katkılarıyla”, “yaşanmış bir ev”den modern bir bilgibelgefotoğraf müzesine dönüştürülmüş. Anma töreni için Türkiye’den gelen çocuklarla evi gezerken gördüğüm tek tanıdık obje, banyonun köşesinde duran kenarı kırık kurna oldu. Aslında kurnanın kendisi değil, sadece aynadaki yansıması görülebiliyor ama o bile çocukları çok etkiledi. O kurnaya bakıp duran çocuklardan duyduğum “Acaba Atatürk’e ilk banyosunu annesi burada mı yaptırdı?”, “Bu kurnadan su dökerek mi yıkanıyorlardı?”, “Tas nerede acaba?” sözleri slayt gösterilerinin, teknik açıdan müthiş sergilerin değil, bir kırık kurnanın insanı ne çok etkilediğini, düşünmeye, hayal kurmaya, gözünde canlandırmaya sevk ettiğini gösteriyor. Evi gezenlerin çoğu, hayal kırıklığı içindeydi. Ziyaretçi defterinin kaldırılmasına da tepki gösteren kimi ziyaretçiler, “Kuru tahta mı görmeye geldik?” diye sorarken Ayvalık’tan gelen annekız Esra ve Zuhal Köktürk, “Kuru bir resim sergisi gibi olmuş” dedi. Dışişleri’nde yeni dönem DUYGU GÜVENÇ ANKARA Dışişleri Bakanlığı’nda yıllardır boş olan genel müdürlük ve yardımcılıklarına atama yapılmasını öngören kararname sonunda belli oldu. Kararname ile Dışişleri’nin yönetim kadrosundaki üç yeni isim de netleşti. Pekin Büyükelçisi Murat Esenli, Amerika’dan sorumlu müsteşar yardımcısı oldu. Merkezde çok taraflı siyasi işler genel müdürü olarak görev yapan Büyükelçi Erdoğan İşcan, aynı alanda müsteşar yardımcılığına atanırken Riyad Büyükelçisi Ahmet Muhtar Gün de Uzakdoğu’dan sorumlu müsteşar yardımcılığı kadrosuna atandı. Trablus Büyükelçisi Ali Kemal Aydın’ın da ekonomiden sorumlu müsteşar yardımcılığına atanacağı öğrenildi. Yeni kararnamede dışarıdan büyükelçi olarak atananlara merkezde görev verilmedi. Kararnamede henüz Dışişleri’nin yeni sözcüsü belli olmadı. Dışişleri’nin yeni İstanbul temsilcisi Kenan İpek olurken genel müdür olarak atanan büyükelçiler şöyle: Altay Cengizer (Siyaset Planlama), Ersin Erçin (Afrika), Babür Hızlan (BM), Vakur Erkul (Strateji), Lale Ülker (Teftiş), Emre Yunt (Çoktaraflı), Aslı Üğdül (Avrupa), Ahmet Ergin (İMAD) Köşk’te muharrem iftarı Bakan da destan yazmış Hükümet HES inşaatlarını özel sektör eliyle artırarak sürdürme kararı alırken Çevre Bakanı eleştirilere ‘Destan yazıyoruz’ yanıtını verdi MUSTAFA ÇAKIR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarına pantolonla katılması dikkat çekti. Kadın milletvekillerinin TBMM çalışmalarına pantalonla katılabilmesinin önünü açan içtüzük değişikliği henüz TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmedi. CHP’li Onur pantolonla geldi Savaş Ay uğurlandı İstanbul Haber Servisi Usta gazeteci Savaş Ay; ailesi, gazeteci meslektaşları, sanatçılar ve sevenleri tarafından gözyaşları içerisinde son yolculuğuna uğurlandı. Basın emektarı Ay, yıllarca çalıştığı Sabah gazetesinde ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen törenlerden sonra Fatih Camisi’nde ikindi zamanı kılınan cenaze namazının ardından Topkapı Mezarlığı’nda toprağa verildi. 9 Kasım Cumartesi günü yaşamını yitiren gazeteciyazar Savaş Ay’ın tabutunun üzerine fotoğrafı ve kendisiyle özdeşleşen, üzerinde “A” yazılı şapkası konuldu. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda, Can Dündar’ın seslendirdiği, “A Takımı” ekibi tarafından hazırlanan, Savaş Ay’a ilişkin sinevizyon gösterimi yapıldı. Leoparı öldürene 433 lira ceza DİYARBAKIR (DHA) Diyarbakır’ın Çınar ilçesi Solmaz köyünde öldürülen leoparla ilgili olayda Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından başlatılan soruşturma tamamlandı. Tutanaklar ve hastane raporunu inceleyen bakanlık, leoparın kasıtlı olarak öldürülmediğinin anlaşıldığını belirtti. Bakanlık, hayvanı vuran Mahmut Kaplan’a Kara Avcılığı Kanunu’nda ihlal ettiği diğer hükümlerden toplam 434 lira idari para cezası kesti. On Numara devretti ANKARA (AA) On Numara’da 10 bilen çıkmayınca 252 bin 920 lira devretti. Kazandıran numaraların 4, 5, 6, 12, 29, 30, 34, 37, 38, 39, 42, 45, 47, 49, 52, 54, 55, 56, 59, 66, 72 ve 79 olarak belirlendiği çekilişte, 9 bilenler 1 687 lira, 8 bilenler 82.80 lira, 7 bilenler 16.85 lira, 6 bilenler 3 lira, hiçbir numarayı tutturamayanlar 2.40’ar lira kazandı. Fatih Camisi’nde ikindi zamanı Ay’ın kılınan cenaze namazına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül tarafından karşılanan Kılıçdaroğlu, “Savaş Ay ömrünü gazeteciliğe adamış başarılı bir medya çalışanı idi” dedi. törene katıldı Kılıçdaroğlu ANKARA Hükümet, sivil toplum örgütlerinin derelerin kurutulduğu gerekçesiyle karşı çıktıkları hidroelektrik santral (HES) inşaatlarını da özel sektör eliyle artırarak sürdürme kararı alırken bu konudaki eleştirilere de “Destan yazıyoruz” karşılığını verdi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın 2014 bütçesindeki detaylar şöyle: 12 bin hektar daha 2B: 410 bin hektar 2B sahasının 398 bin hektarında çalışmalar tamamlandı. 308 bin 971 hektarlık saha değerlendirilmek üzere Maliye Bakanlığı’na teslim edildi. Yaklaşık 89 bin hektarlık saha orman, yol, dere gibi nedenlerle değerlendirme dışı kaldı. 21 bin 200 hektar 2B sahası yeniden ormana dönüştürüldü. 12 bin 110 hektar sahada ise 2B çalışmaları devam ediyor. 2030’da su yok: Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1500 metreküp. Türkiye bu rakamla su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer alıyor. 2030 yılında nüfusu yaklaşık 100 milyona ulaşacak olan Türkiye, kişi başına 1100 metreküp kullanılabilir su miktarıyla su sıkıntısı çeken ülke durumuna gelecek. HES’ler tam gaz: Ve rilere göre, 2013 Eylül sonu itibarıyla işletmeye açılan 430 HES projesinin toplam kurulu gücü 21 bin 725 megavat. Özel sektör işbirliğiyle yapılan çalışmalar kapsamında 2015 yılı sonuna kadar işletmeye alınacaklarla toplam kurul güç 30 bin megavat düzeyine çıkarılacak. 2023 yılına kadar ise gücün 50 bin megavat düzeyine çıkarılması hedefleniyor. 2014 yılında özel sektör tarafından yapılan HES’lerden 2 bin 700 megavat kurulu gücünde 98 tesis işletmeye alınacak. Devlet Su İşleri’nde işlemleri devam eden 90 HES için de anlaşma yapılacak. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütçesinin dün yapılan Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerinin başlangıcında, Bakan Veysel Eroğlu milletvekilleriyle tokalaşırken CHP Milletvekili Musa Çam, “Meslek odamı özgür bırak” yazılı döviz açtı. Çam, Orman Mühendisleri Odası’nın denetiminin bakanlığa bağlanmasına ilişkin kararnameyi protesto etti. Bakan Eroğlu konuşması sırasında, hidroelektrik enerji üretiminde “destan yazdıklarını”, üretilen hidroelektrik enerjiyle yılda 11 milyar dolar doğalgaz ithalatından tasarruf edildiğini söyledi. Bakana protesto Oysa şimdi tam da kutsalların tartışılma zamanıdır. Türkiye, AKP hükümetine, kutsallarla bu kadar oynadığı için borçludur. Böylece yıllardır konuşulmayan, geçiştirilen din konusu artık herkesin sorguladığı bir olgu olmak yoluna girmiştir. Neden pek çok insan nüfus kâğıtlarında yazan “İslam” sözcüğünü sildirmek için başvuruyor? Hiç düşündünüz mü? Bizim için doğduğumuz gün, başkaları bir seçim yapıyor. Ve biz bunu yıllardır yanımızda taşıyoruz . Özellikle gençler, soruyorlar: “Ben bir bireyim ve kendi inancımı tayin etme hakkına sahip olmalıyım.” Teşekkürler AKP, kutsalları ve bize öğretilenleri sorgulamak yolunu açtığınız için. Bütün bunları neden söyledim. Hepimiz biliyoruz ki bu Cumhuriyet bir dönem daha AKP iktidarı tarafından yönetilecek olursa zorla ve cebren ülkenin bütün kalelerine girilmiş olacaktır. Öyleyse hepimizin, özellikle de muhalefet partisinin tarihsel bir görevi vardır. Ancak muhalefet partisi hiç de iç açıcı bir tavır sergilemiyor. Şimdi, şu konuşmayı bir okuyun: “Bu önemli ayda, bu muharrem ayında Rabbim bizi burada buluşturdu. Tutmuş olduğumuz oruçları Allahım en yüce katında makbul eylesin. Ama buradan Kılıçdaroğlu ile diyoruz ki ramazan ayı da bizim, muharrem ayı da bizim. Başı açık olan kardeşimiz de bizim, başı kapalı olan kardeşimiz de bizim.” Konuşma devam ediyor: “Yarın 10 Kasım, Atamızın mekânı cennet olsun. Burada birinci genel başkanımıza, Mustafa Kemal’e bismillah diyerek sözü veriyoruz.” Bu Mustafa Sarıgül’ün CHP merkezinde düzenlenen bir törenle yeniden CHP üye kartını aldığı gün yaptığı konuşmadan yapılmış alıntılar. Şimdi bu konuşmayı Tayyip Erdoğan yapabilir ama bir sosyal demokrat partinin, üstelik de İstanbul kenti belediye başkanlığına aday olma ihtimali yüksek bir üyesi böyle bir konuşma yapamaz. Bu kucaklayıcı bir konuşma değil. Bu CHP’nin bir türlü anlayamadığı bir tuhaf yolun tarifi. “Biz dindar vatandaşlarımızın da oyunu alacağız!” “Alamazsınız!” Çünkü insanlar aslı varsa taklitlerine oy vermezler! Bunu baştan kabul edin! Ve bundan şiddetle uzaklaşın. Çünkü iki milyon genç seçmenin olduğu bir kent var. Bu İstanbul ve bu genç seçmen, dini sorgulayan bir seçmen! Özellikle de dinsel motiflerle konuşulmasını sevmiyor. Çünkü dinsel motifler ve sözler onlara, hayat tarzlarına bir saldırı gibi geliyor. Bu arada Sarıgül, “İnönü’lerin, Ecevit’lerin terbiyesinden geldiğini” söylemiş. Ben kişisel olarak Ecevit’in bir tek gün, dini bir motif kullanmadığını bugün gibi anımsıyorum. O Atatürk’e bismillahla seslenmezdi. Ve en sevdiğim sloganı: “Toprak işleyenin, su kullananındır” sloganıydı. CHP böyle sloganlar bulmak zorunda aksi halde, Tayyip gene kazanacak. Yani şu CHP’de hiç mi bunları söyleyen birileri yok! Yani Kadir Topbaş bile bu kadar bismillahlı ve Allahlı konuşmuyor. Birileri çıkıp sana ne CHP’den diyebilir? Olabilir ama bir adım sonra İran’dan beter olabiliriz. Ben en çok hemcinslerimi ve bizzat kendimi düşündüğüm için, bunları söylüyorum.Çünkü İran’ı, Pakistan’ı ve Afganistan’ı gördüm ve o seyahatlerden geldiğimde , sessizce Boğaz’a karanfiller atıp Atatürk’e sonsuz saygılarımı sundum. Endişem bundandır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle