17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 2013 PAZAR 2 “Artık günlerimiz böyle bahtiyar geçecek Her akşam soframızda daha taze mübarek Göz nuru karşılığı kazandığım şey ekmek...” Hemen herkesin söylediği gibi, her şey ekmek için. Mübarek, kutsal ekmek... Yere düşmüş bir ekmek parçasını yerden alıp öperek bir güvenli yere koyan insanlarımız... Savaş yıllarıydı. Bir kiloluk ekmek üçte bire inmişti. Yine fırınların önünde insanlar birikiyordu. Her gün biraz daha kalabalık. Kuyruklar uzayıp gidiyordu Saraçhane fırınının önünde? Bütün Türkiye’ye en büyük sıkıntı ekmekten geliyordu. Küçüldü, buğdaya başka şeyler katıldı, yani bozuldu... “Önce ekmekler” öyküsünü yazdığımda on sekiz yaşındaydım. Fırınların önünde beklemek yorucuydu. Bekle bekle, sonra sana küçük bir ekmek versinler. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER doğrusu Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ustalıklı politikası bizi yeni bir savaş derdinden kurtardı. Çok sıkıntı çektik, ama bütün dünya milletlerinin ister istemez katıldığı 2. Dünya Savaşı’na katılmadık. Ne olduysa oldu ama ekmekler düzelmedi. Barış günlerinin beyaz ekmeği, francaları unutuldu gibi. Ülkenin doğal yaşantısı daha da kötüleşti... Sonra barış geldi. Barışı da soğuk savaş diye yeni bir deyim yaptık... Gerçek savaşın türlü olanaksızlığı daha yıllarca yaşandı. Belki de hâlâ yaşıyoruz... Savaş bitti, bu kez ilk genel seçimde yeni bir sağcı parti ortaya çıktı. Demokrat’tan AKP’ye... Hemen hemen birbirine benzer politikacı takımının yılları başladı. Şimdi on yıllık bir partinin ve onun liderinin yönetimindeyiz. Bu gidişle yeni bir yönetimi bir türlü göremeyeceğiz... 10 Kasım ve Atatürk Prof. Dr. K. ERÇİN KASAPOĞLU Önce Ekmek... Bir aileye bir ekmek yeter, ama kimileri fırından ellerinde üç beş ekmekle çıkıyordu. Ne olur ne olmaz, ya yarın bulamazsak korkusuyla... İkinci Dünya Savaşı’nın dışındaydık. Ama büsbütün değil, yine de mutlu olmalıydık, sınırlarımızda çatışmalar olmadığı için? Ama ne olur ne olmaz diye on binler askere alınmıştı. Nazi Almanyası’nın ordusu Edirne’nin önündeydi. Her an her şey olabilirdi. Neyse o günlerdeki iktidarın, daha B u yıl “10 Kasım” daha bir anlamlı… Daha bir düşündürücü... Daha bir umutlandırıcı… Bundan tam 75 yıl önce 10 Kasım 1938’de Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü yitirdik ama onun kurduğu Cumhuriyetimizi emanet ettiği Türk gençliğinin onu sonsuza dek koruyup yaşatacağı DEV DERBİYE DEV FIRSAT! Süper ince çerçeveli 42" Vestel Smart Led TV, ayda sadece 42 TL* taksitle. Ekr 106 an SMART 42PF7175 42" LED TV • 42" (106 Ekran) Full HD LED TV • Smart TV • SMR 400 Hz • Entegre HD Uydu Alıcısı • USB (Video, Müzik, Fotoğraf) • Smart Center x 36 Ay PEŞiN FiYATI 3D SMART 42PF9060 42" LED TV SMART 50PF7070 50" LED TV Üstün tasarım 37 mm’lik şık ve ince tasarımı, krom çerçevesiyle evinize şıklık katın! • 42" (106 Ekran) FULL HD LED TV • 3D (4 Gözlük Hediye) • Normal Yayını 3D’ye Dönüştürme • Smart TV • SMR 600 Hz • Entegre HD Uydu Alıcısı • Smart Center x 36 Ay PEŞiN FiYATI • 50" (127 Ekran) FULL HD LED TV • Smart TV • SMR 400 Hz • Entegre HD Uydu Alıcısı • USB (Video, Müzik, Fotoğraf) • Smart Center x 36 Ay PEŞiN FiYATI VESTEL 7" SMART TABLET PC WiFi VESTEL 10" SMART TABLET PC WiFi • 10 nokta dokunmatik 1280 x 800 özel ekran • 1.6 Ghz Cortex A9 çift çekirdek işlemci • 1 GB DDR3 RAM, 16 GB hafıza • Mükemmel oyun ve video performansı • Smart Center VESTEL 7" SMART TABLET PC WiFi • 5 nokta dokunmatik 1024 x 600 IPS ekran • 1.5 Ghz Cortex A9 çift çekirdek işlemci • 1 GB DDR3 RAM, 8 GB hafıza • Mükemmel oyun ve video performansı • Smart Center PEŞiN FiYATI x 36 Ay PEŞiN FiYATI x 36 Ay * 42 TL, 42PF7175 42" in Axess’e 36 ay vade farklı satışın bir taksitidir. Kampanya 15 Kasım 2013 tarihine kadar geçerlidir. 7 SERİSİ 50" SMART stok adedi 1000, 9 SERİSİ 42" 3D SMART stok adedi 2000, 7 SERİSİ 42" SMART stok adedi 1000’dir. Ticari kartlar kampanyaya dahil değildir. konusundaki umutlarımızı asla yitirmedik. Çünkü Atatürk diyorki: “Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim.” “Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizsiniz.” “Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.” Atatürk’ün bundan tam 91 yıl önce (6 Mart 1922’de) bugünkü TürkiyeAB ilişkilerine ışık tutar nitelikteki tespitleri de aynen şöyle: “Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlandırılmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlariyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin?.. Tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir!” Atatürk’ün ülke yönetiminde görev alacak kişilerle ilgili olarak da şöyle demiştir: “Bir milletin siyasi alın yazısında makam sahibi olabilmek için onun gereksinimlerini görebilmede ve onun kudretini takdir edebilmede ehliyet sahibi olmak birinci koşuldur.” Yine büyük önder Atatürk demiştir ki: “İçinizde ülkesini ve milletini en çok seven, aklına, anlayışına, vicdanına en çok güvendiğiniz insanları seçiniz. Ancak bu sayede meclis, sizin arzularınızı yapma ve layık olduğunuz refahı temin gücüne sahip olacaktır.” Dünyanın en ileri görüşlü devlet adamı ulu önderimiz M. Kemal Atatürk, tam 91 yıl öncesinden, bugünü böylesine açık ve net olarak görebilmiş. Bugünün sözde devlet adamları ise bırakın 91 yıl sonrasını, 91 saniye sonrasını, hatta burunlarının ucunu bile göremiyorlar. Böyle büyük bir insanı Türk milletine nasip ettiği için Tanrı’ya ve bizler için tüm yaşamını feda ettiği için Atatürk’ümüze en derin şükranlarımı sunuyorum. Ruhu şad olsun!.. Atatürk’ü Anarken... Hiç kuşkusuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri Mustafa Kemal Atatürk öncülüğündeki Kurtuluş Savaşı ile atılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sadece bağımsız bir Türk Devleti’nin ortaya çıkmasına yol açmamış, aynı zamanda bu savaşın muzaffer komutanı olarak Mustafa Kemal’i de karizmatik bir lider seviyesine yükselterek, Cumhuriyeti kurma yolunda ona büyük bir güç vermiştir. Bir başka deyişle, topraklarımızı işgal eden Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin işgal ordularına karşın, Batı’dan saldıran Yunan’a, Doğu’dan saldıran Ermeni ordularına, içerde isyan eden Halife’nin çetelerine karşı kazandığı zafer, Mustafa Kemal’in liderlik gücüne güç katmış, hem Cumhuriyetin ilanını hem de bir dintarım imparatorluğundan çağdaş bir devlete geçiş için gerekli devrimleri yapmasını kolaylaştırmıştır. HHH Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun altında bir askeri zaferin yatmasına karşın, hatta belki de bundan dolayı, Mustafa Kemal Atatürk, orduyu siyasetin dışında tutmaya özel bir özen göstermiştir. Hiç kuşkusuz bu politikasında, İttihat Terakki döneminde, ordunun siyaset içinde yarattığı sorunlar ve bunun getirdiği sıkıntıları bizzat yaşamış olması da etkiliydi. Nitekim bu politikanın bir sonucu olarak, yakın çalışma arkadaşları siyaset yapmak istedikleri zaman onlara, ya orduda kalmaları ya da ordudan ayrılarak siyasete atılmaları için iki seçeneği birbirini dışlayan bir biçimde sunmuştur. Bu politikasındaki en büyük yardımcılarından biri de Mareşal Fevzi Çakmak olmuştur. HHH Ne yazık ki ‘Çok Partili Düzen’e geçiş döneminde Demokrat Parti’nin demokrasiyi geliştirmek yerine rafa kaldıran politikası, ordunun genç subaylarının 27 Mayıs 1960’ta müdahale etmesinin de yolunu açmış ve bu müdahale, demokrasi yolundaki büyük bir adım olan 1961 Anayasası’na karşın, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamıyla kana bulanmış, kana bulanmakla da kalmamış, günümüze kadar gelen bir kan davasına yol açmıştır. Üstelik yine aynı ordu, bu kez kurumsal kimliğiyle, hem de Atatürkçülük adına, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 müdahalelerinde, 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlükçü sistemi tümüyle ortadan kaldırmış, yeniden baskıcı rejimlerin önünü açmıştır. HHH Atatürk’ün yolu akıl ve bilim yoludur. Atatürkçülük, aklın ve bilimin günümüzde işaret ettiği çağdaşlıktır, onun hedeflediği çoğulcu ve özgürlükçü demokrasiden, insan haklarından, özellikle de kadın haklarından yana olmaktır. Ama ne yazık ki artık çağdaşlıktan, çoğulcu demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden yana olmak da zorlaşmıştır ülkemizde! Ekr 106 an Ekr 127 an
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle