28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 2013 PERŞEMBE 4 HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun şahitlik yaptığı nikâh Hasdal Cezaevi’nde kıyıldı Ateistin Hukukunu Bırak da Sen!.. Hazret yine buyurmuş: Hatta hatta “ateistin hukukunu koruyacağız” dedik böyle çıktık yola. Bu ifade, bir mutekit meslektaşımızı rahatsız etmiş. Arkadaşımız, mutekit bir kişi olarak rahatsız olmakta haklıdır. Enam suresi ayet 125’te “Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini İslamiyete açar, kimi saptırmak isterse... kalbini dar ve sıkıntılı kılar...” dendiğine göre, kişinin itikatı tam bir Müslüman veya zındık bir ateist olması hep Tanrı ile kul arasındaki meselelerdir. Bu durumda inanmış bir kulun, kuşkusu olan bir kula bir yaptırım uygulaması ayırımcı davranışta bulunması beklenemez. İnanmış bir Müslüman samimi ise, zaten kendisini inancın nuru ile aydınlanmış olmanın mazhariyeti içinde hisseder. Öbürünün ise yaptırımı ondan mahrum kalmış olmasıdır. Gerisi Allah ile kul arasında bir sorundur. Hele hele, Hazret’in sözlerindeki “hatta, hatta” deyişi çok tehlikelidir. Çünkü buradan çıkan mana, “aslında hak etmiyorlar, ama biz onlara da hoşgörü göstererek, hukuklarını koruyacağız” oluyor. Bu söylem de demokrasinin özüne aykırıdır. Demokrasilerde, kimsenin hukukunun korunması kimsenin hoşgörüsüne kalmış değildir. Orada, herkesin hukukunun korunması, yurttaşın özüne, devlet ve milli irade dahil kimsenin dokunamayacağı, temel hakkıdır. HHH Laiklik de işte budur. Herkesin inanç ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olduğu içindir ki, laiklik demokrasinin “onsuz olmazı”dır. Kısacası eğer bir ülkedeki rejim laik değilse demokratik değildir. Ama bunun tersi de her zaman geçerli değildir. Yani kalkıp da, “bir rejim laik değilse demokratik de değildir, dediğimiz gibi bir rejim eğer laikse illa demokratiktir de” diyemeyiz. Ama laik rejimlerin illa demokratik olmasının zorunlu olmaması, demokratik rejimlerin illa laik olması zorunluğunu ortadan kaldırmıyor. Ve laik diyarlarda insanların inançları, karşısındaki yöneticinin, halkın, devletin hoşgörüsünün de üstünde, temel hukuki güvencelere bağlanmıştır. Laik ülkelerde, devletin, iktidarın görevi kişilerin inançlarına bakmak değil, onları içerikleri ne olursa olsun korumaktır. Zaten laik devlet, inançlar karşısında tarafsız, yani nötrdür. O bakımdan da inançların içeriğiyle hiç mi hiç ilgilenmez. Ama inançlar karşısındaki bu edilgen tavır birinin tehdit veya saldırıya maruz kalması halinde değişir ve devlet tehdidi veya saldırıyı ortadan kaldırmak üzere müdahale eder. HHH Buraya kadar anlattıklarımızdan kolaylıkla anlaşılmıştır ki, laik bir ülkenin yöneticisi için, Müslüman ile Katolik, Ortodoks ile Müslüman, Sünni ile Alevi arasında olmadığı gibi, inanmış ile ateist arasında da, bir fark yoktur ve olamaz. Bu durumda laik demokratik bir ülkenin yöneticisi hiçbir şekilde, biz herkesin hatta ateistlerin bile hukukunu koruyacağız yollu, inançlar karşısında bir hiyerarşi veya değer yargısı içeren ifade kullanamaz. Demokrasilerde kimsenin inanç özgürlüğü konusunda bir başkasının hoşgörüsüne ihtiyacı yoktur. Biri kalkıp da “Biz herkesin hatta ateistin bile hukukunu koruyacağız” derse, ona şu yanıtı yapıştırmak demokrasi borcudur: Arkadaş bırak da sen ateistin hukukunu korumayı, laik devletin ilkelerini koru yeter. Hem o zaman kimseye ne olduğunu sormaya da gerek yok. Laik devlet kimin inanmış, kimin ateist olduğunu bilmez, bilmek de istemez. Şimdi anlaşıldı mı acaba? Çelebi cezaevinde evlendi HAZAL OCAK T eğmen Mehmet Ali Çelebi, yaşamını Kezban Merey ile birleştirirken CHP lideri Kılıçdaroğlu, çiftin şahitliğini yaptı ve yüzüklerini taktı. Gelini cezaevine ağabey Volkan Çelebi getirdi. Ergenekon davasında 16.5 yıl hapis cezası alan Teğmen Mehmet Ali Çelebi hemşire Kezban Merey ile Hasdal Cezaevi’nde evlendi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şahitlik yaptığı bir nikâh töreninde “Hem mutluyum, hem de hüzünlü. Mutluyum çünkü 2 pırıl pırıl insan evleniyor, hüzünlüyüm çünkü tek suçları ülkelerini sevmek. Bugünler de geçecek. Hak kazanacak” diye konuştuğu öğrenildi. Kılıçdaroğlu cezaevi çıkışında yaptığı açıklamada ise “Harp Okulu’nu 4’üncülükle bitireceksiniz. Gözaltına alınacak ve birileri tarafından cep telefonunuza yüklenen sahte delillerle yargılanıp 16 yıla mahkum edileceksiniz. Acı bir tablo” değerlendirmesi yaptı. Hasdal Cezaevi’nde dün sabah saatlerinde gerçekleşen nikâh tö AİLESİ: DİMDİK AYAKTA DURUYORUZ Baba Muharrem Çelebi ise “Karanlıkta oğlumu evlendirdik. Haksız ve hukuksuz bir şekilde ceza verenlerin vicdanları gece yatağa yattıklarında rahat mı? Oğlumla ilgili bir delil bulsunlar. Getirsinler, cezasını ben de çekeceğim. Türkiye’de hukuk bitmiştir” dedi. Anne Rukiye Çelebi de “Oğlumuzu suçsuz içeride tutuyorlar. Dimdik ayakta durmaya devam edeceğiz” diye konuştu. reni ilklere neden oldu. Nikâha Çelebi’nin ailesi, devre arkadaşları, yakınlarının yanı sıra CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, milletvekilleri Veli Ağbaba, Bihlun Tamaylıgil, Nurettin Demir ve İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı katıldı. Ağabey Volkan Çelebi Kılıçdaroğlu’nun törende “Onların mücadelesini dışarıda da verdiklerini, bugünlerin de elbet geçeceğini, hakikatın ortaya çıkacağını ve hakkın kazanacağını” söylediğini anlattı. İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal’ın tören sırasında “Gizli tanıklar nerede, onlar imzalamayacak mı?” diye espri yaptığını söyleyen ağabey Çelebi, Türkiye Barolar Birliği Başkanı avukat Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun da “Hem geline hem damada sonsuza kadar hem kefil hem de şahidim” dediğini anlattı. Ağabey Çelebi, tören sırasında Balyoz davasından tutuklu bir subayın da “Tek balyoz vardır o a bu balyozdur” diyerek Mehmet Ali Çelebi’ye küçük bir balyoz hediye ettiğini söyledi. Nikâh törenine katılmak için gelen, Balyoz davasından 20 yıl hapis cezası alan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Do ğan da “O bizim gururumuz. Ona yapılan bu zulmün uzun sürmeyeceğini umuyorum. En güzel, en mutlu olması” diye konuştu. Tören sonrası basın açıklaması yapan Metin Feyzioğlu, “Orada bir söz verdik. İnşallah düğünlerini hep birlikte dışarıda kutlayacağız” dedi. Kocasakal ise “Mustafa Kemal’in askerlerinden bir tanesi. Onun bu mutlu gününde yanında yer almak onurdur” dedi. ocasakal’dan ‘Yaz Yağmuru’ Öte yandan Kocasakal Çelebi’nin düğününde çift için org ile “Dışarıda bir yaz yağmuru” şarkısını çaldığını söyledi. Baba Muharrem Çelebi, Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir pasta, TSK tarafından da çiçek gönderildiğini söyledi. Nikâha, eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un eşi Sevil Başbuğ da katıldı. K Lince soruşturma yok Ankara’da Hopa protestosunda Halkevleri yöneticisi Dilşat Aktaş’ın kalça kemiğini kıran polisler 28 aydır bulunamadı HİLAL KÖSE ALEVİ ÖRGÜTLERİ Ankara’daki Hopa protestosu sırasında, Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat Aktaş’ı yaralayarak sol bacağının kısalmasına neden olan polisler, olayın ardından 2 yıl 4 ay geçmesine karşın yargı önüne çıkarılmadı. Savcılık, aylar sonra yalnızca şüpheli 1 polis memurunun ifadesini aldı. Aktaş ise “Zaman aleyhime işliyor. Bana saldıran polislerin kask numaraları MOBESE görüntülerinde olduğu halde ifadeleri alınmadı” dedi. Halkevi üyesi öğretmen Metin Lokumcu’nun yaşamını yitirdiği Hopa olaylarını protesto etmek isteyenlere, Ankara’da polis izin vermedi. Panzere çıkarak basın açıklaması yasağına tepki gösteren Aktaş, polislerce, sokak ortasında feci şekilde dövüldü. Kızılay’daki MOBESE görüntülerinde, yaklaşık 45 sivil ve çevik kuvvet polisi tarafından linç edildiği görülen Aktaş, 2 çevik kuvvet polisi tarafından sürüklenerek yolun ortasına atıldı. Günlerce yoğun bakımda kalan Aktaş’ın, kalça kemiğindeki kırıklar nedeniyle sol bacağı 2 cm kısaldı. Tedavisi hâlâ sürüyor. Aktaş Ankara Hopa davasında da, örgüt üyeliği ve polise mukavemet iddialarıyla yargılanıyor. Aktaş’ın 3 Haziran 2011 günü yaptığı suç duyurusuna ilişkin başlatılan soruşturmada ise bir arpa boyu yol alınamadı. Savcılık, yalnızca, Aktaş’ın linç edilmesi sırasında kamera kaydı yapan, hatta bir eliyle de Aktaş’a tokat atan polis H.G’nin ifadesini aldı. H.G., Aktaş’a vuranların sivil vatandaşlar olduğunu iddia etti. Dilşat, “Emniyette önüme 2 bin polisin fotoğrafı konularak teşhis yapmam istendi” dedi. Doktorların, ileride, bacağına protezin gerekebileceğini söylediklerini belirterek “Şu anda vidaların çıkarılması için yeterli iyileşme sağlanmamış” diye konuştu. Aktaş’ın avukatı Deniz Özbilgin ise “Uygulamalar ve cezasızlık, yeni işkence olaylarının önünü açar niteliktedir” dedi. İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN ‘Maaşlı dedeliği istemiyoruz’ İstanbul Haber Servisi Alevi örgütleri ve dedeleri, AKP hükümetinin Alevi açılımının sahte olduğunu, maaşlı dedeliği kabul etmediklerini, gri pasaport ile yurtdışına gönderilen Alevi dedelerinin ise devletin dedeleri olacağını belirterek “1400 yıldır yapılan tüm katliamların üstü maaş karşılığında örtülecek” dediler. Fethullah Gülen ve Cem Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan işbirliği ile hayata geçirilmek istenen camicemevi projesine de dikkat çeken Aleviler, bunun ciddi bir asimilasyon politikası olduğunu söyledi. Şahkulu Sultan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı avukat Mehmet Tural, camicemevi projesini anımsatarak “Geçmişten bu yana tu tumlarını bildiğimiz bazı Alevi kurumları, Türkiye’de Alevi dedesi kalmamış gibi Balkanlar’dan dedeler toplamak suretiyle, Alevi inanç önderliği adı altında toplantılar, devlet ya da birtakım hocalar eliyle Aleviliği yeniden dizayn etmek istiyorlar” dedi. Tural, 3 Kasım’da Kadıköy Meydanı’nda düzenlenecek mitinge tüm demokratik kurumların katılması yönünde çağrı yaptı. Alevi kurum ve dedeleri adına ortak açıklama yapan Garip Dede Dergâh Başkanı, Alevi dedesi Celal Fırat ise devletleştirilmiş maaşlı dedeliğin, Alevilik ibadet statüsünü tanımaksızın Diyanet’in şer’i hükümlerine ve fetvalarına göre düzenlenmek istenen bir Alevilik haline getirilmek istendiğini söyledi. Fırat, özetle şunları söyledi: “Bizleri asimile etmek için dedeleri yurtdışı seyahatleri ve rüşvet kabilinden maaşlar karşılığında yolun pirleri olmaktan uzaklaştırmaya yönelik çabalar, hiçbir pirimizin ve dedemizin kabul edeceği bir uygulama olamaz. Kabul eden dede de biz Alevilerin değil devletin dedesi olacaktır. Bu 65 dede çeşitli vakıf ve isimler adı altında olan çakma dedelerdir. Cem Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı herhangi bir vakıftır. Tüm Alevileri temsil ettiğini söylemek ya da muhatap olarak devletin Cem Vakfı’nı seçmesi bilinçli yapılan, devletin Alevisini yaratmak için kullandığı bir köprüdür” KCK BASIN DAVASI Adliye’de ‘duran gazeteci’ eylemi Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Füsun Erdoğan, gazeteciler Bayram Namaz, Sedat Şenoğlu, Arif Çelebi, Ziya Ulusoy ve İbrahim Çiçek’in de yargılandığı MLKP davası öncesinde “duran adam” eylemi yaptı. Eyleme, Avrupa Gazeteciler Federasyonu’ndan Esben Orberg ile Sınır Tanımayan Gazeteciler’den Erol Önderoğlu da katıldı. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) ‘Haberlerimiz nedeniyle yargılıyorsunuz’ İstanbul Haber Servisi PKK’nin üst yapılanması KCK’nin “Basın Komitesi’ni oluşturdukları iddiasıyla 20’si tutuklu 46 gazetecinin yargılanmasına devam edildi. Tutuksuz sanık gazeteci Evrim Kepenek savunmasında, “Biz gazeteciyiz. Bizi yazdığımız haberler yüzünden yargılıyorsunuz. Cezalandıracaksınız belki de” diye konuştu. Davanın 23. duruşması yapıldı. Savunmasını sürdüren tutuksuz sanık, gazeteci Ülkem Evrim Kepenek, haberin sadece bilgi aktarımı olmadığını, haberlerini yazarken halkların yararını gözettiğini anlatTI. Kepenek heyete şu soruları sordu: “Benim 21 aydır kaybettiklerimi bana geri kazandırabilir misiniz? Tutuklu şekilde yargılanan arkadaşlarımızdan aldığınız zamanı geri verebilir misiniz?” Davanın bugünkü duruşmasını Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın da (TGS) içinde bulunduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) izleyecek. GÖP “Adalet İçin BekliyoruzWaiting for Justice” pankartı açıp duran adam eylemi yapacak. diyarbakır bdp Kışanak: Adaylığım söz konusu değil MAHMUT ORAL ‘Mikrofonu bomba kalemi silah yaptılar’ CANAN COŞKUN [email protected] GEÇEN YIL YAPTIĞI KONUŞMA DİYARBAKIR Yerel seçimlerde partilere aday adayların başvuruları devam ederken gözler ilk kez bir kadının Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yarışacağı Diyarbakır ve büyükşehir olan Mardin belediyeleri ile BDP’nin burada göstereceği ve destekleyeceği adaylara çevrildi. BDP’de aday adaylarının partiye başvuru süresi dolarken kadın kotasının uygulandığı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne şimdiye kadar hiç kimsenin aday adayı olarak başvurmadığı belirtildi. BDP’nin Diyarbakır’da Eş Genel Başkan Gültan Kışanak’ı, Mardin’de ise DTK Eş Genel Başkanı Ahmet Türk’ü destekleyeceği iddia edildi. BDP Eş Genel Başkanı Kışanak, adaylığının söz konusu olmadığını belirtti. BDP bünyesinde çalışmalar yürüten Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) Sözcüsü Fatma Kaşan, 32 belediyede kadın aday gösterileceğini açıkladı. MLKP operasyonu kapsamında 9’u tutuklu 23 sanığın yargılandığı davada savcının esas hakkındaki mütalaasına karşı son savunmalar yapıldı. Dava kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan ve 2006 Eylül ayından bu yana tutuklu bulunan Özgür Radyo eski yayın koordinatörü Füsun Erdoğan, kendisi ve Atılım gazetesi yayın yönetmeni olan eşi İbrahim Çiçek’in bu davada yargılanıyor olmasının sosyalist basının yargılanması anlamına geldiğini ifade etti. Erdoğan, “Özgür Radyo, 1998 yılından sürekli kapatma cezası alıyordu. Dönemin RTÜK Bölge Müdürü’ne neden sürekli ceza aldığımızı sorduğumda MİT’in ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün radyonun neden hâlâ yayında olduğunu sorduklarını söyledi. Bunun anlamı ‘onlar istedi, susturduk’ demek. Türkiye’de muhalif bir şeyler yapmanın bedeli ağır ve biz de bu bedeli ödemeye devam ediyoruz” dedi. Nazilli Ocaklı köyündeki evinde yakalandığı iddia edilen Naci Güner’i tanımadığını anlatan Erdoğan, “Balçova’da kaçırılarak Nazilli’ye getirildim. Mahkemenizin Naci Güner’in evine girerkenki görüntülerimi istemesine karşın polis görüntüleri göndermedi. Gönderselerdi komploları çökecekti ” diye konuştu. Avukat Zülfü Erdoğan ise, “İddianamede yer alan, altında Füsun Erdoğan’ın adı bulunan bilgisayar çıktıları bize göre İstanbul TEM şubesi tarafından hazırlanmıştır. Füsun’un kullandığı mikrofon bomba, kalemi ise silah olarak görüldüğü için bu davaya monte edilmiştir” dedi. Tunç’a 3 yıl hapis istemi TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli’de geçen yıl yapılan Munzur Kültür ve Doğa Festivali’ndeki konuşması nedeniyle HDP PM üyesi sanatçı Ferhat Tunç hakkında 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nde geçen yıl verdiği konserde Tunç, hakkında açılan davalar için “Malatya’da kurdukları özel yetkili mahkemeler Dersim’i yargılama mahkemelerine dönüştü. 3. Ağır Ceza Mahkemesi 37’de Seyit Rıza ve arkadaşlarını yargılayıp idama götüren mahkemeler gibi çalışıyor” demişti. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Tunç’un bu konuşmasının ardından hakkında, “Özel yetkili mahkemeleri hedef göstererek örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Tunç, dava kapsamında İstanbul Büyükçekme Cumhuriyet Savcılığı’nda talimatla ifade verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle