19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Bedelli Hacı Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz’in davetlisi olarak hacca giden Abdullah Gül’e sunulur: Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş, “Başkasının parasıyla hacı olunur mu?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Kişinin alın teriyle kazandığı parayla hac yapması en makbul ve muteber olandır. Hicret esnasında Hz. Ebubekir, iki deveden birini Hz. Peygamber’e hediye etti. Peygamberimiz, ‘Ben, bana ait olmayan deveye binmem’ dedi ve fiyatını ödedikten sonra deveye bindi. Çünkü o, Allah rızası için vatanıyla bütün bağlarını keserek hicret ediyordu. Bundan dolayı bu yolculuğun bütün masraflarını da kendisi yüklenmeli, bir başkasını bu ARADA BİR NEŞE DoSTER oktay İçin… Aynı memleketin çocuklarıydık. Aynı yörenin insanlarıydık. Kars sevdasının yolcularıydık. Bir yeri sevmenin, bir yeri sahiplenmenin, sorunların üstüne üstüne gitmenin ne demek olduğunu bilen kuşaktandık. Kars’la ilgili her kitabımdan sonra köşesinde; “Karslının Kitabına Selam” başlıklı tanıtım yazıları yazan Oktay Ekinci’yle her karşılaşmamızda söz memleketimizin kültürüne, kent kimliğine, turizmine ve bunlara katkı sunanlara gelince, onları saygıyla anar, “bu işe kendimizi daha çok adamalıyız” der dururduk. Birbiri ardınca yitirdiğimiz değerli hemşerilerimiz, Tuncer Güvensoy, Eyüp Çamlı, Celal Aras için; “Memleketimin Has Oğullarının Erken Ölümü Bizim Kaderimiz mi?” başlıklı yazım üzerine telefon açıp “haklısın” demişti. O kervana onun da bu kadar erken katılacağını hiç aklıma getirmemiştim… Düşünüyorum da hemşerim Oktay Ekinci için söyleyecek sözüm çok, ancak söze nereden başlayacağımı bilemiyorum... Çoook gerilere uzanıp sanatçı Settar Güldür’ün 1970’li yıllarda Bakırköy Halkevi’nde sahnelediği, Üzeyir Hacıbeyli’nin yazdığı “Meşedi İbat” (O Olmasın Bu Olsun) adlı Azeri müzikalinde Oktay’ın canlandırdığı “İntiligent Hesen” adlı karakterdeki başarısını mı yıllar sonra aynı coşkuyla alkışlasam? 2004’te Kars’ta düzenlenen “2. Kars Kent Kurultayı’nda” sonra hep birlikte yediğimiz “dibi gartollu erişde piloyu” (altına patates döşenmiş erişte pilavı) için onun yaptığı güzellemeyi mi ansam? “Kafkas Kültürleri Festivali” için Kars’a her gidişimizde, memleketimizin kültürel mirasına yönelik sunduğu akılcı proje ve önerilerinin mi altını çizsem? Kars’ta değerli hemşerimiz İsmail Aytemiz’in yaptırdığı konservatuvarda piyanonun başına geçerek hepimizi şaşırtan Azeri ezgilerini içeren mini konserin ve hakkını vererek okuduğu Azeri mahnılarının kulaklarımızda bıraktığı özel duygusal havayı mı solusam? Her şeyi, herkesi kalbine sığdıran o geniş yürekliliğinden mi söz etsem? Gazetecilik, karikatüristlik, mimarlık, yazarlık gibi her biri özel bir dal olan alanlarda ürettikleri için verdiği emeği mi sıralamaya kalkışsam? Mesleki duyarlılıklarının yanı sıra özellikle Atatürk sevgisi, aydınlanma, çağdaşlaşma, laiklik gibi ilkelerdeki sağlam duruşuna mı dikkat çeksem? Hakkında yazanların hüzünlendiren ve düşündüren sözlerine mi duygulansam? Törende konuşanların seslenişlerindeki içtenliğe mi dalsam? Törenler boyunca gülümseyen resmine hüzünle, gururla bakan sevgili eşinin, oğullarının acısına mı ortak olsam? Kentlilik kültürünün yerleşmesinden kültürel varlıkların restorasyonuna, mimarlar odasından kent konseylerine, Türkiye’nin her yöresindeki imar yolsuzluklarından çevre için verilen mücadelelere kadar pek çok alanda verdiği savaşıma mı şapka çıkarsam? “Uygarlıkların İzinden” “ÇED Köşesine”, “İmar Dosyası’ndan” salı toplantılarına koşan Ekinci’den sonra kent, doğa, çevre kadar dostların da öksüz kaldığına mı yansam? Bilemedim! Bildiğim o ki; sevgi disipliniyle yoğrulmuş müthiş bir memleket aşkıyla her davete, her çağrıya koşarak giden Oktay Ekinci artık yok. Ben kendisini Kars’ta erkenden göçüp giden hemşerilerimiz için kullanılan bir yerel deyimle uğurlamak istedim. “Hayın neydi eye!” (Acelen neydi arkadaşım!) En verimli çağında göçüp giden aziz hemşerim! Işıklar içinde yat… Denetle de Görelim aldığımızı ileri sürmüş, ardından da açıklama göndererek “Raporların kanunun öngördüğü tarihte Meclis’e sunulması için yapılan çalışmaların Sayıştay tarafından bir gayret olarak değerlendirilmesinin yazıda yer aldığı şekilde eleştiri konusu yapılmasının iyi niyetle bağdaşmadığı düşünülmektedir” görüşünü dile getirmişti. Geçen cuma günü gazetemizin manşetinde yer alan haber, Sayıştay’ın görevini yapamadığını kanıtladı: Anayasa gereği, kamu kurumları ve mallarını TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamakla görevli Sayıştay çalıştırılmıyordu. Eğitimci, araştırmacı yazar Niyazi Altunya’ya Demek ki, kamu kurum ve göre, AKP’nin fiyonkları arasında yer alan özel kuruluşları tarafından “ti”ye okullarda Kürtçe ile eğitim verilmesinin olası alınırcasına “gayret” yetmisonuçları: yormuş, anayasal görev gere“Anadilinde okul açılması, Lozan ğince yerine getirilmeliymiş. Antlaşması’nın delinmesi sonucunu doğurur. Sayıştay’ın durumu böyle Lozan’da tamamen başka bir dilde eğitim hakde diğer kamu kurumlarında kı azınlıklara tanınmıştır ki, o da dinsel azınlıkgidişat farklı mı sanki? tır. Bu uygulama, anayasaya düpedüz aykırıdır ve azınlıkları yaratma yolunu açabilir. Bir diğer Maliye Bakanlığı’ndan bir açıdan da, özel okula yönlendirilen yoksul bürokrat anlattı: Bakanlıkta, Kürt halkı, paralı eğitime zorlanmış olur. ne birikim, ne deneyim, ne Uygulamayı teknik yönden ele alırsak, Kürtliyakat aranır olmuş. Yüksek çenin bir eğitim dili olup olamayacağı sorunu makamlara atanan bademler ortadadır. Bir örnek vermek gerekirse: BDP aval aval ortalıkta dolaşırken milletvekilleri, Abdullah Öcalan’ın mektubunu işleri eski kadrolar yürütmeye Kürtçeye çevirerek okuyamamışlardır. çabalıyormuş... Öte yandan, Kürt dilinde eğitim yapan okulKininin davacıları, amaçlarıları bitirenler için üniversitelerde Kürdoloji na ulaştılar: Anayasa tanıyan bölümünün ötesinde tıp gibi, hukuk gibi alanyok, devlet desen için için larda fakülteler açmak gerekecektir ki, bunun çürüyor. dünyada örneği yoktur.” Geçen ağustos ayında bu köşede, TBMM’ye gönderilecek raporlardan “kamu zararları” bölümlerini çıkarmasına karşılık Sayıştay Başkanlığı’nın verdiği “Sayıştay; anayasal bir kurum olarak, TBMM’ye doğru, yeterli, zamanlı raporlar sunmak gayreti içindedir” yanıtını “Sayıştay, Meclis’e doğru, yeterli, zamanlı raporlar sunmuyormuş, ‘sunma gayreti içinde’ymiş” diye eleştirmiştik. Sayıştay’dan bir yetkili, yazımız üzerine bizi aramış, Sayıştay’ı “ti”ye yolun masraflarına ortak etmemeliydi. İşte hac yolculuğu da buna benzer. İnsan bu yolculuğa kendi alın teriyle gitmelidir.” Eğitim Dili Öykü Derneği Kuruldu Öykücü Özcan Karabulut, yıllardır düşünü kurduğu tasarımını sonunda yaşama geçirdi ve Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği’ni kurdu. Başkanlığını Özcan Karabulut’un üstlendiği derneğin genel başkan yardımcılıklarını Aysu Erden ve Halil Genç, genel sekreterliğini İnci Gürbüzatik, genel sekreter yardımcılıklarını Ali Turan Görgü ve Melike Uzun, genel Irak Süleymaniye Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Ako Hama Kerim, Ortadoğu Analiz dergisinin sorularını yanıtlarken diyor ki: “Türkiye, Irak’taki Sünnileri savunuyor ve iktidardaki Şii hükümete karşı. Şiiler de İran tarafından destek buluyor. Bana göre, bu bölgede dini inançlar konusunda bir çekişme yaşanıyor. Konu Şiiler ve Sünniler. Şii tarasaymanlığını Sevil Kesimal yürütecek. Derneğin kuşkusuz öncelikli amacı, gelenekselleşen Ankara Öykü Günleri’ni yaşatmak. Bir öyküroman ve eleştiri dergisi yayımlamayı, öykü atölyeleri açmayı, öykü ödülü koymayı da hedefliyorlar. Gelecek yılki Uluslararası Ankara Öykü Günleri ise 1418 Mayıs 2014 tarihleri arasında... fında İran, Irak ve Suriye yer alıyor. Sünni tarafında ise Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan yer alıyor. Türkiye de bu çekişmenin içinde yer alıyor.” Vay benim bir zamanlar uygar görüntüsü ile bölgeye örnek olan ülkem... Stratejik derinlik diye diye, geldi dayandı işler mezhepçilik üzerinden dış politikaya. Mezhep Politikası GÖRÜŞ PRoF. R. RUŞEN DoRA KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Oktay Ekinci ve Birileri... Öncelikle soralım: “Siz hiç birileri oldunuz mu?” Doğrusu ben kendimce hiç olmadım. Hep ben başka biri olduğumu sanarım. Ortalığı karıştıran, doğayı, çevreyi bozan, ilkeleri zedeleyenler için “birileri” yapıyor denirdi. Onlar bilgiçlerdi, her şeye karışmak, dedikleridediklik onların işiydi. Varsıl da olsalar çevrelerine ancak simitçik dağıtırlar. Çiçeği, ağacı, ormanı, dereyi, gölü ve benzerlerini koparıp kurutmaktan geri kalmazlar. Kedi, köpek, kuş, kuzu, koyun ve tüm bu canlılar için tekme, tokat, kesim isterler. Kıyılar, dağlar, ovalar her güzellik onların rant yerleri için yok olmalıdır. Bilgiçlik en sevdikleri özelliklerindendir. Efelenmek, laf ebeliği belirgin yanlarıdır. Halikarnas Balıkçısı’nın bir öyküsünde, köyün muhtarı ille de beldenin en güzeline musallattır. Bu birileri en güzele garezdir. En güzel onların acilen kirleteceği şeylerdir. Resim, heykel, mimarlık, şehircilik, değerli müzik gibi güzel sanatlar da neymiş diyebilirler. Aslında eğitim, öğretim, görgüsünü almamış da olsalar ahkâm kesmek birilerinin işidir. Eteğiniz, yaşam şekliniz, poşunuz, çoluk çocuğunuz, onların eğitimi, sayısı birilerinin bileceğidir. Birileri her devir ve yörede var mıdır? Ancak fırsat bulunca sindikleri yerlerden çıkarlar. Ellerine bir de güç geçerse herkes onundur. Benim meclisim, müdürüm, yöneticim, vekilim, hocam, paşam, adamım her şey ve çevre onun malı gibidir. “Odunu bile istersem her makama getiririm...” de diyeceklerdir. Artık sürekli “Ben, benim, ben, benim, ben...” demeye başlanacaktır. Öyle büyümüşlerdir ki, çevreleri çıkarcılarla bezenmiştir. Sade vatandaşlar ise “Bunları birileri yapıyordur...” söylemi ile yetinmeli midir? Ülke geçmişlerinde, koca cihan imparatorluğumuzun gitgide yozlaşan yönetimleri ile çürüyüşünü tarih katmanlarından izliyor, biliyoruz. Çağdaşlığa kapanmanın insanlar ve ülkelerini sonlandırışı tarih boyu hep izlenen bir gerçektir. Çağa alnı açık bakmaya yönelişin önderi, “Tanrı armağanı” gibi olan yüce insan, önder, büyük Atatürk ve ilkeleri ile dönenler “başka birileri...” idiler. İşte bu başka birileri son Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve yaşamını sürdürmek sevgisi ile dolu olanlardı. Buna karşı olanlar acaba Türk mü? Siz söyleyin. O birilerinin kökenleri nereden? İşte değerli genç bir meslektaşımızı da yitirdik. Oktay Ekinci gibi hep o birilerine yaşamı boyu karşı yürekliliği ve azmi ile çabalamış “başka biri” olmuştu. Uykusu bile bundan ötürü onurlu ve örnek olacaktır. HARBİ SEMİH POROY BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK SEDAT YAŞAYAN [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yaprak to 1 murcuğu. 2/ 2 Büyük kent serserisi... 3 Kungfuya 4 benzer, Çin 5 kökenli bir 6 dövüş spo ru. 3/ Azer 7 baycan ve 8 Kars yöre 9 sinde yaygın telli bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 çalgı... Gülme 1 T U A R E G L E R ce. 4/ Közlenmiş 2 E M R E L A Z A patlıcanla yapı 3 Y A K M A Z A K lan, kıymalı ve yo 4 E M B İ Y E ğurtlu bir meze. 5/ Ö R E K Boşlukta 300.000 5 L İ V A A L İ L GO km/sn’lik bir hız 6 7 M A S A T D A K la yayılan ışık taA İ L E neciği. 6/ Satranç 8 A R A S ta bir taş... Tantal 9 T O L T E K L E R elementinin simgesi... Yankı. 7/ Isparta ilinde, “ulusal park” kapsamına alınmış bir göl... Rütbesiz asker. 8/ Evlilik korkusu. 9/ Konuşmada sesin duyguları belirtecek biçimde çıkması... Kirpik boyası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Deve yavrusu. 2/ İnce ve düzgün dokunmuş pamuklu bir kumaş... Afrika’da bir ülke. 3/ Hoş bir görünümü olan... Bir ilimiz. 4/ Yemek... Pilotlar ve havacılar için yayımlanan bülten. 5/ Boğa güreşçisi. 6/ Eskiden haberleşme işlerinde kullanılan hızlı ve hafif bir gemi... Gösteriş, caka. 7/ Hem ısıtmaya, hem de üzerinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası... Kemiklerin yuvarlak ucu. 8/ Yarık, çatlak... Kısa kepenek. 9/ “Gelse o meclise naz ü tegafül eylese” (Şarkı)... Bir kimsenin ya da bir yerin koruyucusu olan iriyarı kimse.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle