19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 EKİM 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 ürkiye’de faal limitet T ve anonim şirket (AŞ) sayısı 700 bine yakın. İşte bu şirketlerin ortaklarını ilgilendiren önemli bir gelişmeye dikkat çekmek istiyorum. Bilindiği gibi vergi mükelleflerinin borçlarının tahsil ve takibini, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun düzenler. Kanunun 35. maddesi limitet şirket ortaklarının, mükerrer 35. maddesi ise kanuni temsilcilerin vergi borcu karşısındaki sorumluluğuna ilişkin hükümlere yer verir. Yakın zamanda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, anonim ve limitet şirketlerde ortaklık, yöneticilik, temsilcilik ve bu sıfatlarla hakların devri konularında yeni düzenlemeler yapıldı. 11 Eylül 2013 tarihli Tahsilat Genel Tebliği ile de şirketlerin ortakları veya yöneticilerinin vergi borcu sorumluluğuna ilişkin yenilikler açıklandı. Dikkatle okunduğunda konunun inceliğinin çok olduğu görülebiliyor. Tasnifleyerek yorumlamakta fayda var. Öncelikle anonim şirket ortaklarının sorumluluğundan başlayalım. Eskiden olduğu gibi, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi (kanuni temsilci) olmayan ortakları, sadece taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı olarak sorumlu. Bu sınırın ötesinde şirketin vergi borcu nedeniyle ayrıca kişilerden birinin mutlak surette yönetim kurulu üyelerinden birisi olması. Şimdi de limitet şirket ortaklarının sorumluluğuna bakalım. Bu kişiler, şirketin vergi borcundan hisseleri oranında sorumludur. Şirketteki ortaklık payını, devreden ortağın sonraki dönemlere ilişkin vergi borcundan sorumlu olmaması için pay devrini TTK’nin 595. maddesinde belirtilen şekilde yapması gerekir. Buna göre; • Ortaklık payının/esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılması, • Tarafların imzalarının noterce onaylanması, • Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayının alınması, • Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul devri reddetmemesi ve onaylaması gerekir. Ve son olarak limitet şirket yönetici veya temsilcilerinin sorumluluğunu yorumlayalım. 6102 sayılı TTK’ye göre tespit edilen kanuni temsilci, yani şirket müdürü hakkındaki takip AŞ yöneticilerinde olduğu gibi 6183 sayılı kanunun mükerrer 35. maddesine göre yapılacak. Bu durumda şirket müdürü, şirketin vergi borcunun tamamından, müşterek ve müteselsilen sorumlu olacak. Duyurulur… Ev hizmeti ve sigorta Ev hizmetlerinde çalışanların sigortalı olup olmayacağı yine gündemde. Mevcut sosyal güvenlik uygulamasında ücretle ve sürekli olarak ev hizmetlerinde çalıştırılanların sigortalı olması gerekir. Yani zaman zaman günübirlik ev hizmetlerinde çalışanlar sigortalı sayılmaz. Gündelikçi olarak evlerde temizlik, çamaşır yıkama, ütü gibi işleri yapan kimseler sigortalı olmaz. Sadece çalışanın her hafta aynı gün aynı eve, çalışmak üzere gelmesi hali sürekli çalışma olarak nitelendirilir. Özel fertler tarafından evlerde, bahçelerde, apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan sair yerlerde orta hizmetçiliği, sütninelik, dadılık, bahçıvanlık, kapıcılık gibi özel hizmetlerde çalıştırılanlar vergi mevzuatında hizmetçi olarak tanımlanır. Buna göre hizmetçilere yapılan ödemeler gelir vergisinden istisna, ancak mürebbiyelere ödenen ücretler ise istisna kapsamında değildir. Site yönetimine bağlı olarak çalıştırılan bekçi, kapıcı gibi güvenlik elemanları da “hizmetçi” kapsamında değerlendirilmekte olup, bu kişiler ile temizlik görevlisi, bahçıvan, tesisatçı ve elektrikçilere yapılan ödemelerin gelir vergisinden istisna edilmesi gerekir. GÖRÜŞ SEVGİ ÖZEL Şirket Vergi Borcu Kimi Bağlar? bir sorumlulukları yok. Anonim şirket yönetici veya temsilcilerinin sorumluluğuna gelirsek… 6183 sayılı kanunun mükerrer 35. maddesi kanuni temsilcileri, şirket borcu nedeniyle tüm malvarlıkları ile şahsen ve müteselsilen sorumlu tutmakta. Yeni TTK’de yapılan düzenlemeler sonrasında ilgili maddenin uygulamasında; kanuni temsilci, şirket esas sözleşmesi ile atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulu üyelerinden en az birinin bulunması koşuluyla yönetim kurulu tarafından müdür olarak atanmış üçüncü kişiler olabilecek. Söz konusu genel tebliğde, şirket temsil salahiyeti murahhas üye veya üyelerle müdür olarak üçüncü kişilere bırakılmış ise amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilmesi, diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında herhangi bir takip işlemi yapılmaması gerektiği belirtilir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da her iki kanun uygulamasında da temsil yetkisi verilen kişi ya da AKP’nin ‘Paket’lediği Demokrasi Demokrasi, “halk egemenliğine dayalı yönetim biçimi”yse, egemenlik, kayıtsız koşulsuz halkınsa, halk egemenliği paket paket pazarlanabilir mi? Egemenliği pazarlama yetkisi bir “cemaat”in, herhangi bir topluluğun olabilir mi? On bir yıldır 1923 devrimiyle kazandığımız çağdaş değerlerin, sandık hesabıyla pazara çıkarıldığını görüyoruz. Devrimleri pazarlama işinin 1940’larda başladığını biliyoruz. Devrimlerin oluşumuna tanık olanların, Atatürk’ün ölümünden sonra bütün söylem ve eylemlerini yadsıyarak karşıdevrimci kesildiklerini de... Örneğin “milliyetçi muhafazakâr” siyasanın babalarından bir Fuad Köprülü Dil Devrimini, “Türk Rönesansı” diye karşılamış; bir Hamdullah Suphi (Tanrıöver) eğitimdeki yenilikleri alkışlamış; ama onlar gibi düşünenler, 1950’de Demokrat Parti’den milletvekili olunca, “Arap’ın medeniyeti benim medeniyetimdir!” çıkışıyla Türk Devrimine karşı girişimlerin de başını çekmişlerdir. Savaş açtıkları ilk devrim de Dil Devrimidir; halkın sorma, sorgulama bilincini köreltmek için… Atatürk’ün geleceğe yönelik öngörüsünün ne denli güçlü olduğunu, “Gençliğe Sesleniş”inden anlıyoruz; yanındaki ikiyüzlü devrimcileri iyi tanımış ve ulusunu uyarmıştı. “Demokrasi paketi”ni açıklarken, “Gazi Mustafa Kemal’den, bir demokrasi şehidi olarak gönüllerimizde silinmez yer edinen merhum Adnan Menderes’e, değişim sevdalısı merhum Turgut Özal’dan, bütün bir ömrünü Türkiye’nin özgürleşmesine adamış merhum Erbakan’a kadar, Türkiye’nin büyümesi, kalkınması, demokratikleşmesi ve özgürleşmesi için mücadele vermiş herkese buradan milletçe minnettarlığımızı ifade ediyorum” diyen Başbakan’ın, Atatürk dışındakilere övgüler sıralaması, seçkin basınımızın dikkatini çekmedi. Ayrıca Başbakan’ın tarihin akışı açısından yanlış olan, “Gazi Mustafa Kemal’in devrim niteliğindeki adımları Türkiye’yi ileri standartlara ulaştırmayı hedeflemiştir” yargısı da duymazdan gelindi. Yıllardır geçmişe gönderme yaparak Atatürk’ün yaptıklarını sıradanlaştıranlar, bir bütün olan Türk Devriminin olanaklarıyla ad, orun, çıkar edinenler kim olursa olsun, onları tarih de egemenliğin gerçek sahibi halk da bağışlamayacaktır! Başbakan’ın şu sözleri de hiç tartışılmadı: “3 Kasım 2002 seçimleriyle oluşan parlamento, 11 yıllık süreç içinde çok önemli reformlar gerçekleştirmiştir. (…) Türkiye bugünlerde ayağında prangalarla zincirlerle bugüne kadar ulaşmıştır. Açıklayacağımız paket Türkiye’yi bütün ağırlıklarından kurtaracak bir paket değildir. Fakat bu hedef konusunda önemli bir aşamadır.” Başbakan’a, bu yanlışlı tümcesindeki “prangalarla zincirlerin” ne olduğunu da kimse sormadı; ancak iktidar ve yandaşları, “Andımız”a sataşır, türbanı savunurken açıkladılar. Meğer Türkiye Cumhuriyeti’nin olanaklarıyla vekil olanların, ant içerek Cumhuriyetin koltuklarına kurulanların “prangası” Türkmüş; “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” demekmiş; yazıklar olsun! “Andımız”dan, Türk’ten, Türk Devriminden nem kapanların “prangası” tarihi çarpıtmaktır; Müslümansa içtiği andı “inkâr” etmektir; dini siyasaya araç yapmak, köken özelliklerini kaşımaktır; Cumhuriyeti kuranların bıraktığı kalıtı sata sata saltanat sürmektir; emeği sömürmektir. 2013 Türkiyesi’nde “zincirlerin”den kurtarıldığı sanılan kesim kadınlar ve çocuklarımızdır. Yıllar yılı devlet eliyle örgütlenen karşıdevrim, 2000’li yıllarda aydın aymazlığıyla beslenmiş; ussal, bilimsel, sanatsal olanın yerine dogmaları sokuşturmayı başarmıştır; ancak sular tersine akmaz. 12 Eylül’cüler Atatürk’ün eğitim birliği ilkesini yaralayarak, Türk Tarih ve Dil kurumlarını kapatarak, özerk üniversiteyi susturarak karşıdevrimi sulamıştı. Şimdi gerçek aydınlara bir görev düşüyor; eğitim ve gelir düzeyi düşürülen halka gerçekleri anlatmak; ekmeğini suyunu paylaşarak halkın içinde olmak… Sözde bilimciler, ikiyüzlü sanatçılar; aya güneşe göre yer ve yön değiştiren liboşlar, paketine güvenenler hiç sevinmesin; çünkü her paketin ipi çekilir; içi dışı çöpe atılabilir. Bu halk, eciş bücüş paketle önüne atılan göz boyama demokrasisini geri vermeyi de bilir! Tıpkı Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi birden silkinir. Önümüz 29 Ekim… Özellikle kadınlara sesleniyorum; bu 29 Ekim, her türlü paketten kurtulmanın, toplumsal yaşamdan çıkmamak için direnişin de bayramı olsun! NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM? 10 Temmuz 1963 doğumluyum, sigorta başlangıcım 1 Kasım 1983. Emeklilik koşullarım nedir, askerlik borçlanması yaparsam etkisi ne olur? Halil Ekmekçi SORU CEVAP Sorularınız için malicozum6ismmmo.org.tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular eposta ile tek tek cevaplanacaktır. Bayram Gelmiş Neyime? PERİHAN ERGUN Başlıktaki sorgulamalı tümceyle dini bayramlarımızı küçümsediğim düşünülmesin. Nefse hâkimiyetin sınavı niteliğinde, ayrıca açlığın niceliklerinin deneyimini yansıtan ramazan orucundan sonra o ayın Şeker Bayramı bir ödül gibidir. İçinde bulunduğumuz Kurban Bayramı da toplumsal dayanışma öğretisi niteliğindedir. Gerçekte Kuranıkerim’le kullarına sunulan Hz. Muhammet’in öğretileri sosyal bilimleri içerir. Halkların yaşantılarındaki iyi ve kötü günlerinde dayanışmalarla onlara iyimserliği ve mutluluğu sağlamayı amaçlar. Müslümanlık öyle cahil softaların günahları çoğaltarak korkular yaratmaya çalışılan bir kutsal inanç olmadığı gibi iyi ahlakın, dürüstlüğün, kullar arasında karşılıklı dayanışmanın da toplumsal verisidir. İnançlara göre bayram nedeniyle kurban edilen büyük ve küçükbaş hayvanların etleri, ihtiyaçları olup da alamayanlara dağıtılıyor. Büyüklerim hayvanların kurban edilmesinin farz olmayıp töresel olduğunu söylerdi. Babam hac farizesi nedeniyle Kâbe’ye gittiğinde, orada kurbanların yarımadanın sıcağında telefatını görünce bu işlemi uygulamamış, oradan döndüğünde kurban giderini, paraya çok gereksinimi olan bir aileye bağışlamıştı. HHH Aslında bu veri Müslüman veya gayri müslim tüm kulların önce görevi, sonra da hakkıdır. Bu konular çağlar boyu atasözleriyle kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Örneğin “Sen tokken komşun gece yatağına girerken açsa” belki de yatak yerine yol kenarlarında veya kuytudaki arsalarda kıvrılıp yatıyorsa senin o sıcak yatağındaki uykun da Tanrı katında haramdır. Sosyal yapıda en büyük insani nitelik diğerbilirliktir. İşte Cumhuriyet ve Mustafa Kemal düşmanları onu dinsizlikle suçlarken ki bunların başını yobazlar çeker Ulu Önderimizin dinimizin gerçeklerinin yol göstericiliğine dayandırdığı savaş ve devrimci Cumhuriyet yasalarını başta laikliğin din ve devlet işlerinin ayrılığı oluşturduğunu kötü niyetlilikle görmezden gelirler. Eğer Kurtuluş ve Kuruluş’un ürünü olan devrimlerimiz olmasaydı bugün beş vakit dinlenen ezan sesini duyabilecekler miydi? Dini bayramlarımızı yaşayabilecekler miydi? HHH Kurban Bayramı’nın gerçek amacına, haddim olmayarak değinmek isterken sözü galiba çok uzattım. Şehit anası büyükkannem, Osmanlı’da matbaayı kuran Kitapçı Hacı Resul’ün kızı olması nedeniyle kızlara okuma ve yazmanın töresel engeline karşın okuryazardı. Hz. Mevlana’dan Yunus Emre’ye değin manzumları ezbere bilirdi. Ama sırası geldiğinde tanışlarının düğün törenlerinde toplumun tutuculuğuna karşın ortaya çıkıp oynadıktan sonra kendisini alkışlayanlara “Ben bu özgürlüğü yaşayabiliyorsam bunu ailemden sonra bizlere iki oğluğumu şehit verdiğim Kurtuluş Savaşı’nı sonlandıran zaferle birlikte armağan ettiği bağımsız Cumhuriyetimizi emanet eden Mustafa Kemal Atatürk’e borçlu olduğumuzu bilmeliyiz” dediğinde de alkış alırdı. Sonraları yetişkin çağlarımda beni de karşısına oturtup “Senin öğretmenliği seçmenden gurur duyuyorum. Her zaman öğrencilerine M. Kemal’i anlatacağını da biliyorum. Bu senin baş görevin olmalı. Çünkü insanlar çektiklerinin neden ve sonuçlarını çabuk unuturlar. Hatta kahramanlarımızın başarılarını topraklarımıza el koyup halkımızı köle etmeyi amaçlayanlarca hep gündemde tuttuklarını, Gazi’nin Nutuk’unda açıkça belirttiği gibi iktidardakilerin de bu istemlere uyum gösterebileceği olasılığı hiç unutturulmadan izlenmeli ve hep bu gündem akıllarda tutulmalıdır” diye uyarırdı. Bu öğütlerin tümünün gerçekleri yansıttığı inancıyla bayram arifesinde kabrini ziyarete gittiğimde o işitse de, işitmese de dualarımı gönderirken her zamanki gibi hakkını helal etmesini de diledim. HHH Bu yazımda memlekette süregelen aymazlıklara girip şu 9 günlük tatil içindeki Kurban Bayramı’nı gölgelemek istemiyorum. Halkımızın bayramları kutlu olsun. Ülkemiz tüm karmaşa ve sıkıntılarından kurtularak, bayram sevinçlerini yaşasın. Derken, 19 haberlerinin başında yüksek mimar ve çok değerli insanımız Sayın Oktay Ekinci’nin yaşamını yitirdiğini öğrendim. Bu beklenmeyen acı haberle beynimden vurulmuşa döndüm. Yaradan yakınlarıyla değerini bilenlere sabırlar versin. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY 1/ Kent ya da 1 kale kapısı. 2/ 2 Büyük erkek kardeş... Mey 3 ve, sebze gibi 4 şeyler satmak 5 için kurulmuş derme çatma 6 dükkân. 3/ 7 Osmanlı do8 nanmasında kullanılmış 9 küçük bir sa1 2 3 4 5 6 7 8 9 vaş gemisi... Nikel elementinin simge 1 S Ü M S Ü K K A si. 4/ Amasya ilin 2 Ü R E S A K A R de, doğal güzelli 3 M E R T T U R A ğiyle tanınmış bir 4 S T O P A L A K göl. 5/ Güneydo 5 Ü S P İ R B A ğu Anadolu’da yeT İ tiştirilen bir koyun 6 K A T A R K U L T U B A ırkı... Düz ve ge 7 niş arazi. 6/ İşlen 8 K A R A B İ B E R memiş, ekilmemiş 9 A R A K A A R Z toprak... Sıcak bölge ormanlarında yetişen bir sarmaşık. 7/ Bir renk... Bir yapının damında, çevresi ve üstü açık yer. 8/ İnsanın yaradılış özelliği... “Hayır” anlamında kullanılan söz. 9/ Bir meyve... Bir tiyatro oyuncusunun heyecanlanarak rolünü oynayamamasına verilen ad. 1/ Kır bekçisi, korucu. 2/ Tavır, davranış... Kadın giysilerinin etek ucu, kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs. 3/ Kılavuz... Uzaklık anlatmakta kullanılan söz. 4/ Alın ya da boynuzla vuruş... Bir bölgenin görülmeye değer yerlerini dolaşmak için yapılan gezi. 5/ Kuzey Irak ve Mardin yöresinde yaşayan, Hıristiyan Keldanilere verilen ad. 6/ Sivas’ın bir ilçesi... Gelir. 7/ Yabancı... Renk vermek ya da korumak amacıyla kimi nesnelere sürülen sıvı. 8/ Göçücü balıkların Akdeniz’den Karadeniz’e çıkması. 9/ Tevfik Fikret’in, şimdi müze olarak kullanılan evinin adı... Yayla fırlatılan, ucu sivri çubuk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 YUKARIDAN AŞAĞIYA:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle