25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2013 PAZARTESİ 8 ODALARI İŞLEVSİZLEŞTİRME GİRİŞİMİ HABERLER Geçen hafta, ABD Başkanı Barack Obama’nın ikinci dönemine ilişkin bu köşede yapılan değerlendirmede Ankara ile Washington arasındaki yeni ve giderek tırmanan kriz konusunun “AKP hükümetinin Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi ile Bağdat’taki Irak merkezi hükümetini bypass ederek imzalamak istediği petrol anlaşması” olduğunu vurgulamıştık. Bu tespiti pekiştiren yeni bilgiler CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray’dan geldi. Çıray’ın gazetemize ilettiği iddiaların doğru olması durumunda, bu anlaşma sadece TürkiyeIrak ya da TürkiyeABD ilişkilerini değil, tüm bölgede dengeleri değiştirecek öneme sahip. Çıray kendisine ulaşan bilgileri şöyle aktarıyor: “Türkiye ile Kuzey Irak’taki bölgesel yönetim arasında 2012 yılı içinde gizli bir anlaşma imzalandığı bilgisine ulaştık. Kamuoyundan gizlenen bu ‘çerçeve anlaşma’ ilk aşamada Kuzey Irak petrollerinin, ileride de doğalgazının Irak hükümeti devreden çıkarılarak Türkiye üzerinden dünyaya satışını içeriyor.” ru mudur? Anlaşma kim tarafından imzalanmıştır, ekleri var mıdır? Eklerinde kimlerin imzaları veya parafları vardır? Anlaşma Türkiye ile hangi ‘devlet’ arasında imzalanmıştır. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi uluslararası tanınırlığı olan bir devlet midir? Bölgesel yönetimin merkezi Irak hükümetinin onayı olmadan bu anlaşmayı imzalama yetkisi var mıdır? Eğer varsa o zaman neden Irak merkezi hükümeti petrolün doğrudan Türkiye’ye satılması durumunda üretici firmayı dava edeceğini ve mallarına el koyacağını açıklamıştır? Bölgesel yönetim uluslararası hukuka dayalı bir devlet olmadığına göre onunla anlaşma yapmak kendi hukukumuza aykırı değil midir? Anlaşma gizli midir? Gizli ise nedeni nedir? Onay için ne zaman TBMM’ye sevk edeceksiniz? TMMOB ‘şimdilik’ OKTAY EKİNCİ GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY riskten uzak! Hükümetin Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’ne (TMMOB) yönelik “meslek odalarını işlevsizleştirme” girişiminin “şimdilik” yasa tasarılarına yansımadığı açıklandı. TMMOB Kanunu’nda değişiklik yapılarak birliğe bağlı odaların “il odaları”na dönüşmelerini öngören tasarı meğer “hayali” imiş! Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’nden Mimarlar Odası’na gelen 20 Aralık 2012 tarih ve 4205 sayılı yazıya göre, TMMOB Kanunu’nda meslek odalarının yapılanmasına yönelik değişiklik tasarısı hazırlandığı yönündeki bilgiler “doğru değil”! Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun’un yeniden düzenlenmesi için hazırlanan “torba kanun” tasarısında TMMOB Kanunu’nda da değişiklik öngören maddeler var. Ulusal ölçekte örgütlemiş mimar, mühendis ve şehir plancılığı odalarının “il ölçeğinde” yapılanmalarını öngören bu maddeler, başta TMMOB ve bağlı odalar olmak üzere çok sayıda demokratik kuruluşun tepkisini çekti; tasarıya karşı yurt düzeyinde protesto etkinlikleri düzenlenmeye başlandı. Eylemlerin nedeni olarak ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda hazırlandığı belirtilen “torba yasa tasarısı”na eklenen bu değişikliklerle TMMOB ve odaların etkisiz hale getirilmesinin amaçlandığı belirtiliyor. Ne var ki Mimarlar Odası Genel Sekreteri Necip Mutlu’nun tasarıyı eleştiren faks mesajına gönderilen bakanlık yanıtı ise “şimdilik” böyle bir hazırlık olmadığı yönünde. Bakan adına Genel Müdür Bülent Ercan imzasıyla gelen yazıda, TMMOB ve odaların gösterdikleri tepkilerinin “gerçeği yansıtmayan” bilgilere dayandığı belirtiliyor ve sürdürülen eylemler “kamu düzenini bozucu”, “kamuoyunu yanıltıcı” hareketler olarak tanımlanarak bundan kaçınılması isteniyor. Odaların bazı illerde temsil edilmediği, seçim sisteminin demokratik olmadığı ve bu durumun giderilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması yönünde bazı hak ve taleplerin bakanlığa iletildiği de anımsatılan yazıda, bunun için ilgili kanunda değişiklik yapılacaksa TMMOB ve diğer ilgili kurumların görüşlerinin alınacağı vurgulanıyor. TMMOB ve odalar, bu yazının tam tersini içeren “torba yasa tasarısı” ile tasarıdaki meslek odalarının etkinliğini kırmayı amaçlayan maddelerin nasıl ve kimler tarafından kaleme alındığının da açıklanmasını bekliyorlar... Çıray: Washington’la Krizin Arkasında Bu Anlaşma Var Çıray’ın ortaya koyduğu iddialara göre, anlaşma tüm unsurlarıyla tamamlanmış olmamasına rağmen, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye merkezi Irak hükümetinden habersiz petrol girişi bir süredir başlamış durumda. Bu gelişmeden petrol ticaretinin geçtiği gümrük kapıları kadar, merkezi Irak hükümeti ve ABD de haberdar. Çıray’ın öne sürdüğü iddialar bununla da bitmiyor. CHP milletvekiline ulaşan bilgilere göre, çerçeve anlaşmanın kendisi gibi gizli olan eklerinde hükümete yakın bir işadamının şirketi kollanıyor. Hatta, anlaşmanın eklerinin bir bölümünde bizzat o işadamının parafı yer alıyor. Anlaşmayla hem Türkiye hem de Irak’ın bölünmez bütünlüğünün ticari hasaplara kurban edildiğini ileri süren Çıray’ın talebi, kamuoyundan gizlenen anlaşma metninin bir an önce TBMM gündemine getirilmesi. Çıray, bugün Enerji Bakanı Taner Yıldız tarafından yanıtlanması talebiyle TBMM Başkanlığı’na şu soruları iletecek: Türkiye ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin bir enerji anlaşması imzaladığı doğ ‘Eylemleri durdurun’ Kim bu Power Trans ve Siyah Kalem? Çıray, soru önergesinde anlaşmaya taraf olacak özel şirketlerle ilgili de önemli iddialar yöneltiyor: Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nden satın alınacak petrol ve ürünlerinin sevkıyatı imtiyaz hakkının Power Trans adlı bir firmaya verildiği basından anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti gümrük kayıtlarında da bu bilgi doğrudur. Öyleyse salt bu şirkete nasıl imtiyaz verilmiştir? Bu şirketin bu konuda tecrübesi var mıdır? Şirketin görünen sahibi kimdir? Arkasında kim vardır? Bu imtiyaz bu şirkete hangi ihale yöntemi ile verilmiştir? Başka başvuran var mıdır? Varsa onları nasıl reddettiniz? Şu anda yapılan petrol ticareti bu anlaşmaya göre mi yapılmaktadır? Anlaşmanın bir de doğalgaz bölümü olduğu ve orada da imtiyazın Siyah Kalem adlı şirkete verildiği belirtilmektedir. Bu imtiyaz hangi ihaleyle verilmiştir? Şirketin sahipleri kimlerdir? Arkasında kimler bulunmaktadır? Kuzey Irak yetkilileri basında yer alan demeçlerinde, anılan iki şirketin isimlerinin kendilerine Türk yetkililerce verildiğini söylemekteler. Bu doğru ise, bu Türk yetkililer kimdir, hangi kurumda görev yapmaktadır? Bu imtiyaz kimin talimatıyla verilmiştir? Bu müzakere ve anlaşmaların yürürlüğe girmesi halinde Irak’ın bölünmesi fiilen kaçınılmaz olacağına göre Türkiye’nin Irak’ın bölünmez bütünlüğünü savunan dış politikası değişmiş midir? İmralı müzakerelerinin ardında petrol mü var? Çıray, hükümetin son dönemde ortaya attığı İmralı ile müzakere sürecinin perde arkasında da “Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle bu gizli anlaşmayı hayata geçirmek için uygun koşulları oluşturma” niyetinin yattığını ileri sürerken, soru önergesinde bu konuyu şöyle gündeme getirdi: “Son dönemde ortaya attığınız barış projesinin bu anlaşma ile ilgisi nedir? Anlaşmayı güvenceye mi almaya çalışıyorsunuz? Kuzey Irak ile Türkiye arasında feredatif bir yönetim mi kurmak istiyorsunuz?” Samatya’da Ermeni yurttaşlara yönelik saldırı protesto edildi ‘Irkçılığa geçit vermeyeceğiz’ İstanbul Haber Servi si Samatya’da son dönemde Ermeni yurttaşlara yö nelik saldırı, Kocamustafapaşa Meydanı’ndan Samatya Meydanı’na yapılan yürüyüşle protesto edildi. Yapılan açıklamada, “Biz bunun arkasında ırkçı bir iz görüyoruz ve hissediyoruz. Hiçbir Ermeni yurttaşımızın burnunun kanamasına asla ve asla izin vermeyeceğiz” denildi. Dün aralarında BDP’li milletvekilleri, Hrant Dink’in kardeşi Orhan Dink, eski İHD Başkanı Akın Birdal ve sanatçı Ferhat Tunç ile Halkların Demokratik Kongresi’nden (HDK) çok sayıda kişi Kocamustafapaşa Meydanı’nda bir araya geldi. “Ermeni halkının yanındayız. Irkçılığa geçit vermeyeceğiz” yazılı pankartlar taşıyan grup, Samatya Meydanı’na doğru yürüdü. HDK adına açıklamayı okuyan Ahmet Saymadi, “AKP hükümeti, devletin Ermenilere, Kürtlere, Süryanilere dönük ırkçı politikasını devam ettiriyor. Sevag’ın katili serbest. Hrant Dink cinayetinde payı olan Muammer Güler İçişleri Bakanı, Celalettin Cerrah vali, hukuksuz mahkeme kararı na imza atan hâkim ombudsmandır” dedi. BDP Millet vekili Ertuğrul Kürkçü ise saldıAnama rıların çöneden zümü için güvenlik kıydınız? güçlerinin gerekenleri yapmadığını öne sürerek “Kimse bu saldırıları bize sıradan seri bir katilin cinayetleri olarak anlatmaya çalışmasın. Onları Fotoğraf: ALİ AÇAR Yurttaşların da evlerinde destek verdiği eylemde saldırıda yaşamını yitiren Maritsa Küçük’ün evinin önüne kırmızı karanfil bırakıldı. Bu sırada Küçük’ün oğlu Yaşar Küçük, evin kapısının önüne diz çökerek, “Anam sana neden kıydılar” diye gözyaşı döktü. ‘Taşeron demek yana olmayız. Gerekirse idam tekrar getirilebilir. Benim milletimin bu yönde isteği var. Dokunulmazlık dosyalarını tek tek inceletip gerekli gördüklerimizi kaldıracağız. Terör örgütüyle arasına mesafe koyamayanların Meclis’te yeri olamaz. Aradan bir ay kadar süre geçti. Ocak ayında iktidar merkezli gündem konuları şunlar oldu: Gerekirse terör örgütü ile görüşülür, zaten görüşmeler sürüyor. İmralı ile temas halindeyiz. Herkes elini taşın altına soksun. BDP’lilere büyük sorumluluk düşüyor. Bunun gereğini yapsınlar. Kimse süreci zorlaştıracak sözler sarf etmesin. Diyarbakır’da başka Ankara’da başka konuşmasın. Barışın dili hâkim olsun. Herkes samimiyet testinden geçecek. HHH Aralık ayı başındaki tabloya bakan bir kişi doğal olarak şunları düşünürdü: İktidarla BDP arasındaki ipler iyice gerildi. Yoksa tarih tekerrür mü ediyor? 1990’lı yılların başında Meclis dışına itilen milletvekilleri olayından sonra yine aynı yere mi döndük? O dönemin sonrasında terör azmıştı, yoksa yine her şeyi terörün belirlediği günler geri mi gelecek? Ocak ayındaki gelişmelerin ardından gündemde bu düşünceler yok, şunlar var: Bu kez önceki açılımlardan daha farklı bir hava var. Bütün aracılar ortadan kaldırılmış görünüyor. Temaslar daha sıkı ve aracısız. Hem iktidar hem İmralıKandilBDP hattı daha istekli bir çaba içinde. Süreci provoke edebilecek eylemlere karşı da şerbetli görünüyorlar. Neredeyse taban tabana zıt bu iki farklı durumun yaratıcılarının aynı kişiler olduğu dikkate alındığında akla şu soru geliyor: Acaba mart ayı ortasında neleri konuşacağız? Gerek son 4 yıldaki açılım çıkmazları, gerekse son 2 ay içindeki dalgalanma dikkate alındığında, kalıcı bir iç barış için umutlu olmak çok zor. Toplum tam bir “umut yorgunu” haline getirildi. Gelinen noktada “kan durmasın” diyen kimse yok. 2009 Haziranı’nda başlayan açılım süreçlerinde ve son hamlede kullanılan çerçeve cümleler şunlar: “Çok güzel şeyler olacak. Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık. Herkes katkısını sunsun...” HHH Bu çerçeve cümleler güzel ama içi dolmuyor. Tablonun kendisi güzelse, çerçevesinin güzelliğinin bir anlamı olur. Bu mantıkla anlatmak gerekirse iktidar topluma ve öteki partilere şunu söylüyor: Bakın çerçeve ne kadar harika. İçine nasıl bir tablo konacağını ben de bilmiyorum. Siz de katkı verin. Katkı verebilirim diyene de karşılığı şu oluyor: Sen hangi rengi vereceksen ver, o renkle ne çizileceğine ben karar vereceğim! Neden böyle bir tutum içinde? Hangi düşünceden olursa olsun her iktidar terör sorununun çözümünü ister. Ancak bugün yaşanan siyasal gerilimin özeti şu: İktidar önce önümüzdeki seçimler, sonra önümüzdeki nesiller diyor. Dünyanın pek çok ülkesinde uzun süren kangrenleşmiş bir sorunu çözen iktidar, çoğunlukla sonraki seçimi kaybetmiştir. Bunu göze aldığı için sorunu çözebilmiştir. Türkiye’de ise iktidar, Kürt kökenli yurttaşlarımızın ezici bir çoğunluğunun oylarını kendisine vermesiyle sonuçlanacak bir çözüm istiyor. Kendisine oy yoksa, çözüm de yok! Öyle iktidar olmaya yetecek kadar oy da istemiyor, herkesi tasfiye edecek bir oran istiyor. Çözümün önündeki sorun budur. ölüm demek’ ZONGULDAK (AA) Genel Maden İşçileri Sendikası’nca (GMİS) Zonguldak’ta düzenlenen “Emeğe Saygı” mitinginde “taşeron cinayetleri”ne karşı dayanışma çağrısı yapıldı. GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, 10 yılda taşeron işçi sayısının dört kat artarak 1.5 milyona ulaştığını belirtti. Alabaş, “Taşeron demek ölüm demek. Türkiye Cumhuriyeti’ni Taşeron Cumhuriyeti yapmak istiyorlar, artık yeter diyoruz. Taşeron cinayetlerine hep birlikte son verecek, taşeron bataklığını hep birlikte kurutacağız” dedi. Mitinge, Kozlu’da yaşamını yitiren 8 maden işçisinin mesai arkadaşları ve yakınlarının yanı sıra Türkİş ve DİSK’e bağlı sendika yöneticileri ve bazı CHP milletvekilleri katıldı. ÇYDD’DEN LEPRA GÜNÜ ETKİNLİĞİ (Fotoğraf: CANAN COŞKUN) koruyup esirgeyeceğiz” dedi. Sebahat Tuncel de AKP hükümetine seslenerek “Sizin diliniz nefreti körüklüyor, saldırılara zemin hazırlıyor.” di ye konuştu. Gruptakiler daha sonra Ferhat Tunç ile birlikte Türkçe ve Ermenice olarak Sarı Gelin parçasını söyledikten sonra dağıldı. LIBERATION’DAN SELEK ELEŞTİRİSİ Fotoğraf: ALİ AÇAR Pınar Selek kararı skandal yorum. Onlar gitarı Kalaşnikof, bağlamayı mitralyöz gibi kullanıyorlar” dedi. Kardeş Türküler’den Vedat Yıldırım ise “Grup Yorum’un düşüncesinden korkuyorlar ancak susturamayacaklar” dedi. Grup Yorum’un avukatı Evrim Karatana da “AKP devrimcilerden korkuyor. Bize devrimciliğin bedeli ödetmeye çalışıyorlar” diye konuştu. PARİS (ANKA) Sosyolog Pınar Selek’in Mısır Çarşısı’ndaki patlamayla ilgili “ağırlaştırılmış müebbet” cezasına çarptırılması, yaşadığı Fransa’da eleştirilere neden oldu. Liberation gazetesi, mahkeme kararını “skandal” diye nitelediği haberinde Türkiye’de 80 kadar gazeteci ve 45 avukatın cezaevinde bulunduğunu yazdı. Liberation gazetesi, “Selek, Türk adaletsizliğinin kararı” başlığını kullandığı haberinde kararın “Türk adaletinin sapmalarını yansıttığını” yazdı. Selek hakkındaki kararın üç beraattan sonra geldiği için “daha da skandal bir karar” olarak görüldüğünü yazan gazete, Mısır Çarşısı davasında Selek’e karşı “herhangi bir kanıt” bulunmadığını kaydetti. Yazıda şunlar kaydedildi: “Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde 80 kadar gazeteci cezaevinde. Çoğu Kürt veya sol militanları savunan bürolarda çalışan 45 avukat da hapiste.” ‘Saylan’dan sonra denetimler arttı’ PMD’de yeni yönetim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD) 30. Olağan Genel Kurulu’nda yeni yönetim belirlendi. Ankara Sanayi Odası (ASO) Kongre Salonu’nda yapılan genel kurul sonucunda PMD yönetim kurulu üyeliklerine Göksel Bozkurt, Tülay Ağaoğlu, Şükran Kaban, Saliha Çolak, Ayşe Sayın, Murat Şahin ve Rıfat Başaran seçildi. PMD Onur Kurulu’na ise Türey Köse, Mustafa İstemi ve Faruk Bildirici seçilirken, denetim kurulu da şu isimlerden oluştu: Sema Bingöl, Nagehan Akbulut, Kemal Aktaş. ‘Şarkılardan korkuyorlar’ İstanbul Haber Servisi Grup Yorum, İdil Kültür Merkezi, Tavır Dergisi çalışanları ve avukatlara yönelik operasyon sanatçılar tarafından protesto edildi. Aralarında Kardeş Türküler, Hilmi Yarayıcı, Niyazi Koyuncu, şair Bilgesu Erenus ve çok sayıda kişi bir araya geldi. Yarayıcı, “Grup Yorum’u buradan bir kez daha ihbar edi İstanbul Haber Servisi Cüzzamla Savaş Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), 60. Dünya Lepra Günü nedeniyle dün Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde “Merhaba Yaşamak. Türkan Saylan’ın yaşama kattıkları” sloganıyla bir sempozyum düzenledi. Cüzzamla Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, ülkemizde cüzam (lepra) hastalığının ciddi oranda azalmasında Prof. Dr. Türkan Saylan’ın önemli çalışmalarının olduğunu belirterek “Türkan Saylan’ın vefatından sonra derneğimiz daha sık denetlenmeye başlandı. Denetçiler bu durumun özellikle yapıldığını belirtiyor” dedi. Dr. Jean Watson ise “Hiçbir ülkede Saylan gibi konuya duyarlı, ilgili, adeta kendini adayan bir hekime rastlamadım” diye konuştu. Sempozyuma Prof. Dr. Yüksel, ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, Prof. Dr. Filiz Meriçli, Dr. Jean Watson ile lepradan etkilenen çok sayıda hasta ve hasta yakını da katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle