19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 OCAK 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER SAVCILIK, SURİYE’NİN DÜŞÜRDÜĞÜ ASKERİ UÇAĞA İLİŞKİN SORUŞTURMAYA MİT’İ DE DAHİL EDİYOR 5 yürüdüğünüzde bir noktaya kilitlenmiş martıları görürsünüz. Çığlıkları... Her ölüm haberi içinizden bir parçayı götürmez mi sizin? Dipten vuran bir dalga! Bir haykırış! Mavi bir günün doğumunu bekleyen ben, sen, siz, hepimiz o çıplak ayaklı, üşümüş, aç, sefil çocuklarımızı, insanlarımızı düşünür müyüz? Günler, haftalar, aylar ve yıllar geçip gidiyor işte... Zamanın sesini dinliyoruz birlikte. Yarı bir gecenin içindeyiz... Sanki ölüm sınır boylarında, kentlerde, kasabalarda tıpkı aşk gibi, sevda gibi dinamit yığınları arasında saklanıyor... Dedim ya yüreklerimiz eski vardiya yalnızlığı içinde... Umutlarımız giderek yok oluyor... Ama siz inanmayın benim yazdıklarıma, kilitlenmiş bir göğün kapısını açacak çocuklarımız. Umuda ve özgürlüğe kavuşmak için! ??? 2013’ün ilk sabahında uyandığımda o geniş bahçeye, iğde, çam, erik ağaçlarına baktım... Hava kapalı ve soğuktu. Urla’da o yıldızlı geceleri, Çandarlı üzerinde esen poyrazı... Yorgo Seferis’in anılarını okumuştum yeni yıla girerken... Deniz bir başka denize karışırken, kuş cıvıltıları, o ruhları bir olmuş küreklerle, ıskarmozlarla yüzlerimizin görüntüsünü kıran sulardaydık. Beyaza kesmiş eski evlerin taş duvarlarında, mavi ışıklarla yivlenen gökyüzünü seyrediyorduk. Sahi kaç yıl olmuştu Onat Kutlar öleli? Yeşil mavi posta pullarının baskınına uğramış kara orman düşleriyle tümleşen umutlarımız vardı... İskelede bir masa... Necati Cumalı, Onat Kutlar ve ben... Gecenin orkestrasında bir flütü aldatan parmaklardan, hilebazların ve iğnedenliklerin parmaklarında İyonya bize gülümsüyordu... ??? Ben o gece, Vitezslav Nezval’ın karamsarlığı içindeydim yine... Yıllar önce genç yaşımda... İlkyaz gelmişti ve ben çıplak ayaklı, aç ve sefil çocukları, Munzur’u, Çıldır’ı, işçi ölümlerini, kadına şiddeti düşünüyordum... Bir başka ruhun derinliklerinde, öfkeli bir kasırgaydım... Uçurumlarda açan çiçekleri topluyordum... Hayat için, çocuklarımız için! Fidan’a soruşturma SELAHATTİN GÖKATALAY MALATYA Malatya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, 22 Haziran’da Suriye tarafından Türk uçağının düşürülmesi ve 2 pilotun şehit olmasıyla ilgili soruşturma başlattı. Savcılığın, şehit pilotların ailelerinin şikâyeti üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında da soruşturma açılabilmesi için Başbakanlığa yazı yazacağı belirtildi. Şehit Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un ailesinin avukatı Mehmet Katar’ın, uçağın düşü rülmesinde ihmal ve kasıt şüphesi bulunduğu gerekçesiyle ilgililer hakkında 21 Aralık 2012’de suç duyurusunda bulunması üzerine, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesiyle görevli Malatya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği soruşturma başlattı. Savcılığın, ilgili kurumlardan, şehit pilotlar Hasan Hüseyin Aksoy ve Gökhan Ertan’ın otopsi raporları ile soruşturmaya ilişkin bilgi ve belge istediği öğrenildi. Şehit Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın babası Ali Ertan da, “Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un ai lesi, avukat aracılığıyla başvuruda bulunmuş. Bizim henüz bir müracaatımız yok. Yalnız ben de en kısa sürede müdahillik için Malatya Başsavcıvekilliği’ne gideceğim” açıklaması yaptı. Başbakanlık’a yazı Soruşturmayı başlatan savcılığın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma açılabilmesi için Başbakanlık’a yazı yazacağı öğrenildi. Malatya Erhaç Havaalanı’ndan 22 Haziran 2012’de havalanan Türk as keri uçağı, Doğu Akdeniz’de uluslararası hava sahasında Suriye tarafından düşürülmüş, pilotlar Gökhan Ertan ve Hasan Hüseyin Aksoy şehit olmuştu. Malatya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne dilekçeyle müracaat eden Pilot Teğmen Aksoy’un ailesinin avukatı Mehmet Katar, uçağın düşürülmesinde ihmal ve kasıt şüphesi bulunduğu gerekçesiyle Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten, MİT Müsteşarı Fidan ve MİT görevlisi Atınç Özkaya hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Sen Ağlama Çocuğum!.. Ne zaman kış gelse, hava soğusa, kar yağsa çıplak ayaklarıyla dolaşan çocuklar gelir aklıma... Büyük kentlerde, doğuda, batıda, her yerde... Yaşamın dinginliğini alıp götürür yüreğimden. Oysa hayat denilen incecik bir çizgi... Umut düşlerimizde saklı. Bir bilmece gibi... Bir kıyıya atılmış, üşümüş, korkutulmuş, karanlık mağaralara gizlenmiş, öldürülmüş, şiddete uğramış, işkenceden geçmiş çocuklarımız, insanlarımız var bizim. Zamanın sığınağında aşkı, sevdayı unutmuş kadınlarımız. Tutkularımız var! Bir vardiya yalnızlığı içinde yüreklerimiz... Bir çiçeğin açışını görmeden, yıldızlarla sabaha dek konuşmadan geçmiş bir ömür. Tüm bunlara karşın umutlarını yitirmemiş gençlerimiz kendi türküleriyle çoğalırken, baskılardan yılmayan, sindirilmeye direnen, hayatın çizelgesinde dimdik durmayı başaran gençlerimiz. Üstelik çoğunlukta onlar... Kimisi ODTÜ’de, kimisi bir başka üniversitede... Kimi zaman biberlenmişler, dövülmüşler, “terörist” diye yaftalanmışlar. Onlar ki kendilerinden emin, yarınlarımızın güvencesi... Çağdaşlığa açılan pencerenin önünde duran! Ülkeleri için canlarını bile vermeye hazır, demokrasiyi ve özgürlükleri yaşam biçimi olarak gören. ??? Toprağın ve yıldızların kokusu, bulutlu bir kentin üzerinden yayılırken odalarımıza, oğuldan telefon bekleyen analarımız. Bilir misiniz, insan bir çiçektir, çocuklar güvercin, kızlarımız kırılgan. Ölümcül silahların uğultusunda bölünen düşlerimiz... Kalıntı çağ mazgallarında ölüm tuzakları kuran kurtlarımız. Onlarla birlikte yaşayıp gidiyoruz işte... Kan ezilmiş tutkularımız içinde ölümün resmi neden çizilmez, anlatır mısınız? Sabahın perdesi açılıp başınızı göğe kaldırdığınızda düşünceler ormanındasınız... Bir sahil kasabasında tek başına kumsalda Arsız fişleme Polis ve jandarma Hozat’ta fişleme için önce muhtarlardan fotoğraf toplamış, bulamadığı fotoğrafları da gidip açıkça kendileri çekmiş ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Tunceli’nin Hozat ilçesinde kamu görevlileri ile vatandaşların fişlenmesine ilişkin çarpıcı bir ayrıntı ortaya çıktı. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, ziyaret ettiği muhtarların ortak görüşüne göre fişlemelerin 2006 yılında başlamış olabileceğini kaydetti. Jandarma ve polisin o yıllarda tüm muhtarlardan anne, baba ve çocukların fotoğrafını istediğini, fotoğrafı olmayan kişilerin resmini jandarmanın bizzat çektiğini belirten Aygün, durumu savcıya ve kaymakama ilettiğini aktardı. Savcılık, fişleme kayıtlarının tutulduğu bilgisayar harddiskini incelenmesi ve rapor hazırlanması için TÜBİTAK’a gönderdi. Yılbaşı öncesi seçim bölgesi Tunceli’yi ziyaret eden Hüseyin Aygün, Hozat’ta da vatandaşları dinledi. Burada muhtarlarla bir araya gelen Aygün, fişleme skandalına ilişkin yeni bilgilere ulaştı. Cumhuriyet’e konuşan Hüseyin Aygün, mahalle ve köy muhtarları ile bir araya geldiğini ve ortak görüşün fişlemelerin 20062007’de başlamış olabileceği olduğunu kaydetti. Aygün, şunları kaydetti: “Muhtarların anlattığına göre, jandarma ve polis kendilerinden anne, baba ve çocukların fotoğrafını istemiş; hatta fotoğrafı olmayan kişilerin resmini bazı yerlerde jandarma kendi kamerasıyla çekmiş. Mesela Taşıtlı köyündeki Makbule Gündoğdu’nun fotoğrafı böyle çekilmiş. Eve gittiklerinde kadın ahırda çalışıyormuş. Dışarı çıkarmışlar ve ahırın önünde fotoğrafını çekmişler. Köy muhtarı da bunu doğruluyor. Hepsi, bunun yasal bir uygulama olduğunu düşündükleri için itiraz etmemişler.” Gül’den yeni sosyal medya atağı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Youtube, Flickr, Facebook ve Twitter’dan sonra Instagram’ı da kullanmaya başladığını Twitter’dan duyurdu. Cumhurbaşkanı Gül, 2012 yılından aklında kalan 10 fotoğrafı da Instagram hesabından paylaştığını açıkladı. (Fotoğraf: AACumhurbaşkanlığı) Ahırın önünde fotoğraf çekmişler Alevi aileye suçlama ‘bilet’e takıldı MALATYA (Cumhuriyet) Malatya’nın Sürgü beldesinde geçen ramazan ayında, Alevi bir aile ile davulcu arasındaki olaylarla ilgili dava sürerken, davulcunun annesi savcılığa başvurarak, “Beni tehdit ettiler” iddiasında bulundu. Savcıya ifade veren Servet Evli ise olay tarihinde Sürgü’de olmadığını belirterek tepki gösterdi. Geçen ramazan ayında çıkan olaylar sonrası Doğanşehir Savcısı tarafından hazırlanan iddianamede, saldırıya uğradığı iddia edilen Alevi Evli ailesinin bireylerinin de aralarında bulunduğu toplam 58 sanık hakkında dava açıldı. Doğanşehir Adliyesi’nde 10 Aralık’ta görülen duruşma sonunda, sanıkların ifadelerinin yazıldığı bilgisayarda ifadelerin silindiği ortaya çıktı. Mahkeme Başkanı Meltem Caner ifadelerin yazıldığı bilgisayarın TÜBİTAK’a gönderilmesine karar vererek duruşmayı 21 Şubat’a erteledi. Sürgü’de bu kez davulcunun annesi savcılığa başvurdu Harddisk inceleniyor Fişlemeye ilişkin soruşturmayı yürüten Hozat Cumhuriyet Savcısı Önder Şeker ile görüştünü belirten Aygün, kendisinden aldığı bilgiye göre fişleme tarihinin 15 Eylül 2007 olarak görüldüğünü kaydetti. Muhtarların ise 2006’da bilgilerin toplanmaya başlandığını söylediğini aktaran Aygün, bunun polis ve jandarmanın müşterek çalışması olduğunu belirtti. Savcının da bu yeni bilgilere ilişkin “Onu da soruştururum” dediğini söyleyen Aygün, emniyetin el konulan harddiskinin incelenmek için Ankara’ya gönderildiğini, TÜBİTAK’ın buna ilişkin rapor hazırladığını kaydetti. CHP’li Hüseyin Aygün, fişlemenin Tunceli’nin diğer ilçelerinde de yapıldığını düşündüğünü belirterek, “Hozat’ta yaşanması bir işgüzarlık değil. Bu planlı bir çalışma” dedi. vi bastılar dedi ama... İfadelerin silinmesiyle ilgili tartışmalar sürerken, olayda yeni bir gelişme yaşandı. Olayların baş aktörlerinden ramazan davulcusu Mustafa Evşi’nin annesi Gülbahar Evşi, Dağanşehir’de savcılığa başvurarak, “Evli ailesinin bireyleri evimize gelip hakaretler yağdırdılar, bizi tehdit ettiler” iddiasında bulundu. Polis tarafından ifadesi alınan Servet Evli, daha sonra serbest bırakıldı. Evli yaptığı açıklamada, “İddiaya göre ben ve ağabeyim ile beraberimizdeki 5 kişi daha davulcunun evini basmışız. Ne tuhaftır ki söylediği tarihte ben İstanbul’daydım. Tut E turamamış, elimde biletlerim gidiş dönüş olmak üzere var. Şahit tutmuş ispatlamak için. Yani elimde biletlerim olmasa, gittiğim yerdeki insanlar ‘Bizim yanımızdaydı o tarihte’ dememiş olsalar, ‘haneye tecavüz, hakaret ve tehdit’ten yargılanacağım” dedi. Evli, kendilerinin cezaevine atılması için iftiralara başvurulduğunu belirterek, “Bu kez elimde delil vardı ceza almaktan kurtuldum. Peki ya olmadığı zaman?” diyerek tepkisini dile getirdi. Evli, tehditler nedeniyle eşini İstanbul’a, çocuğunu ayrı bir yere gönderdiğini belirterek, “Bölündük. Hayatımız altüst oldu. Direneceğim. Kimse benden fazla vergi vermiyor. Aleviyim, Kürt’üm ve buradayım. Kimsenin yüreği benimkinden fazla da değil” dedi. ADLİYELERDE DURUŞMA SAATLERİNE UYULMUYOR Avukatlar kapıda beklemekten bıktı İLHAN TAŞCI İktidar, muhalefetin verdiği her dört soru önergesinden üçünü yanıtsız bırakıyor Hükümet denetimden kaçıyor MAHMUT LICALI ANKARA AKP hükümeti muhalefetin denetleme görevi kapsamında verdiği her 4 soru önergesinden 3’ünü yanıtsız bırakarak TBMM denetiminden kaçtığını gösterdi. AKP hükümeti 2011 seçimlerinin ardından sözlü ve yazılı toplam 17 bin 669 soru önergesinin yalnızca 4 bin 434’ünü zamanında yanıtladı. AKP hükümeti; TBMM İçtüzüğü’nde sözlü soru önergelerinin 15 gün, yazılı soru önergelerinin ise en geç 45 gün içinde ilgili bakanlık tarafından yanıtlanmasının düzenlenmesine karşın, 24. dönemde muha ? TBMM’nin 24. döneminde hükümete yöneltilen 16 bin 989 önergeden 4 bin 434’üne zamanında yanıt verilirken; 12 bin 555 önerge ise ya yanıtlanmadı ya da geç yanıtlandı. lefetin denetleme görevi kapsamında verdiği soru önergelerini ya yanıtlamıyor ya da zamanında yanıt vermiyor. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in iktidarın soru önergelerinin süresinde yanıtlanması konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi için geçen yasama yılında Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a yazı göndermesine karşın hükümet TBMM’nin denetiminden kaçmaya devam ediyor. TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam, CHP Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun soru önergesine verdiği yanıtta, 24. döneme ilişkin verileri açıkladı. Buna göre muhalefet, 2011 genel seçimlerinin ardından başlayan 24. dönemde, 25 Aralık 2012 tarihi itibarıyla 2 bin 773’ü sözlü, 14 bin 896’sı yazılı olmak üzere hükümete toplam 17 bin 669 soru önergesi yöneltti. Soru önergelerinden 668’i çeşitli gerekçelerle iade edilirken, 12’si de önerge sahibi milletvekilleri tarafından geri alındı. Muhalefetin denetleme görevi kapsamında yönelttiği soru önergelerinden 2 bin 183’ü halen gündemde yanıtlanmayı beklerken; 5 bin 278 soru önergesi ise süresi geçtikten sonra yanıtlandı. 24. dönemde iade edilen ve geri alınan çıkarıldığında 16 bin 989 önergeden 4 bin 434’ine zamanında yanıt verilirken; 12 bin 555 önerge ise ya yanıtlanmadı ya da geç yanıtlandı. Hükümet bu yasama yılında da 5 bin 525 yazılı soru önergesinden 1775’ine hiç yanıt vermezken, 746’sına ise süresi geçtikten sonra geç yanıt verdi. ANKARA Mahkemelerde aynı saate birden fazla duruşmanın konulması ve belirlenen saatlere de uyulmaması nedeniyle yaşadıkları “mağduriyeti” Adalet Bakanlığı’na taşıyan avukatlar, sonuç alamadı. Duruşmaların aynı saate verilmesi ve uzamasından şikâyet eden avukatların başvurusuna Adalet Bakanlığı, “Bu konuda yetkimiz yok” yanıtını verdi. Ankara Barosu, Adalet Bakanlığı’na yaptığı başvuruda, duruşmaların çoğu zaman aynı saate veya birbirine çok yakın saatlere verildiği, bu nedenle duruşma saatlerine tam olarak uyulmayarak davanın taraflarıyla avukatların ve diğer kişilerin saatlerce bekletildiğini vurguladı. Baro, yaşanan bu durumun adil yargılanma ilkesi başta olmak üzere çeşitli mağduriyetlere ve duruşmaların ertelenmesine neden olduğuna işaret etti. Baro, bu aksaklıkların giderilmesi için Adalet Bakanlığı’ndan çözüm ? Avukatlar, mahkemelerin aynı saatlere birden fazla duruşma koymasını ve bu nedenle saatlerce beklemek zorunda kalmalarını bakanlık gündemine taşıdı. Ancak Adalet Bakanlığı‘ndan gelen yanıt, ‘yetkim yok’ oldu. bulunmasını istedi. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ise Ankara Barosu’na gönderdiği yanıtta, HSYK’nin bu konudaki kararını anımsatarak “Anılan karar uyarınca, mahkemelerce duruşma gün ve saatlerinin tespitinde davaların niteliği, dosyaların geldiği aşama ve kapsamı, duruşmada yapılması düşünülen iş ve işlemler ile ifadelerine başvurulacak kişi sayısı hususları dikkate alınarak, emek ve mesai kaybına veya mağduriyetlere sebebiyet vermeyecek şekilde duruşma saatlerinin belirlenmesi ile tespit edilen bu duruşma saatlerine uyulması istenmiştir” denildi. Anayasada düzenlenen “mahkemelerin bağımsızlığı” hükmüne işaret edilen yanıtta, “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz” hükmü anımsatıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle