19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2013 SALI 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Genel Başkan Selahattin Demirtaş’a göre üç kadın terörist, örneğin Fidan Doğan, terörist değil, “diplomat!” Dağdaki eşkıya gerillaya, terör örgütü üyesi diplomata devşirildiğine göre, gün gelir Fidan aracılığıyla örgütle zaten sık sık görüşmeler yapan Cumhurbaşkanı Hollande ve hükümetince, Paris’teki PKK’nin enformasyon bürosu, temsil bürosu sıfatıyla kabul görmeye başlayabilir. Neden olmasın? Hürriyet’teki haberlerde gördük; olaydan sonra Fransız yetkililer, lütfedip TC’nin Paris Büyükelçiliği’ne öldürülenler hakkında bilgi olup olmadığını bir kez sormuşlar. Ama Fransa İçişleri Bakanı, örgüt adına her türlü çalışmayı yapan üç kadının öldürülmesiyle ilgili bilgiyi; kuşku yok PKK’nin siyasal uzantısı kabul ettiği BDP Genel Başkanı ile beraberindeki heyetle paylaşıyor ve BDP aracılığıyla örgüte, sorumlu olanları mutlaka saptayacakları güvencesi veriyor... Bu gelişmelere göre Fransa nezdinde ha PKK, ha BDP! ??? Kamuoyunda oluşan ortak görüş: Paris cinayeti, İmralı ile başlatılan süreci etkilememeli! PKK’nin silah bırakmasını, Türkiye içindeki silahlı terörist grupların Kuzey Irak’a çekilmesini gerçekleştirecekse görüşmeler elbette desteklenmesi gereken olası gelişmeler... Ana muhalefet partisi genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun, yadsınamayacak dört koşul öne sürerek İmralı görüşmelerine yeşil ışık yakması; (Türk ve Kürt) hemen her çevrede olumlu karşılandı ve CHP’nin hükümeti desteklediği genel kanı olarak manşetlere geçti. Fakat her çevreden destek gören “yeni sürecin”, nasıl işleyeceği sorusu hâlâ askıda. RTE’ye göre, bu süreçte AKP ile CHP, sorunu irdeleyecek ortak bir komisyon kurmalı. Kılıçdaroğlu’na göre, terör öyle bir sorun ki iki partinin ortaklaşa çabalarıyla değil, ulusal uzlaşıyla, Meclis’te ve parlamentoda temsil edilen dört partinin ortak dayanışmasıyla çözümlenebilir. Bu aşamada; CHP Genel Başkanı Çin’e giderken uçakta gazetecilere yaptığı söyleşide “yeni süreçle” ilgili daha önceki yaklaşımlarına yeni açıklamalar ekledi. Soru: “Selahattin Demirtaş, sizin çıkışınızı çok cesur bulduğunu söyledi. ‘Görüşme trafiği CHP’ye de açık olmalı’ demişti. Bu yönde (hükümetten) bir talep gelirse nasıl karşılarsınız?” Kılıçdaroğlu: “Biz o sürecin içinde olmak istemeyiz. O süreç bizim dışımızda bir süreç, onu yapan hükümet.” Soru: “O zaman CHP tam olarak neye kredi açıyor ve ne kadar?” Kılıçdaroğlu: “Hükümet ‘sorunu çözeceğim’ diyor. Eğer sorunu çözeceksen, biz bundan memnuniyet duyarız. Bunu ifade ettik.” ??? Bu sorular ve yanıtlarından anlaşılıyor ki CHP, İmralı sürecini çözüm yolunda desteklenmesi gereken bir adım olarak görüyor. Ne var ki “görüşme trafiği içinde” bulunmayı ve direksiyonu her açıdan elinde tutan hükümetin sorumluluğuna ortak olmak istemiyor. Kılıçdaroğlu, sorunu çözeceğim diyen hükümete “çöz de sorunu görelim” demeye gelen bir mesaj gönderiyor. Ortak çözüm arayışları diyen yorumlarla son açıklamalar aynı çizgiye oturmuyor. ??? Dikkat çeken başka bir nokta daha var genel başkanın açıklamalarında. Soru: “(AKP sözcüsü) Hüseyin Çelik somut gelişmeler olmadan CHP’ye bilgi verilmeyeceğini söyledi!” Kılıçdaroğlu: “Bilgi verip vermemek onların takdirinde olan bir şey. İlla ‘gelin bize bilgi verin’ diye bir talebimiz de yok zaten!” Oysa, genel başkanın hükümete 4 koşul dayatan “yeni kredisinin” sonuncu maddesi... ...İmralı’daki görüşmelerden hükümetin ya ana muhalefet partisi CHP’ye ya da kamuoyuna bilgi vermesini içeriyor(du). ??? Yeni süreçte köprülerin altından daha çoook sular akacağa benziyor! HABERLER Eğitim alışverişi! Yeni açıklanan RedHack belgeleri Ege Üniversitesi’nin eğitim arazisinin alışveriş merkezine nasıl dönüştüğünü ortaya çıkardı EMRE DÖKER Hollywood İşkenceyi Aklıyor Vietnam’da gördüğüm en etkileyici mekânlardan biri, Saygon’daki “Savaş Kalıntıları Müzesi” idi. Müzenin orijinal adının “Savaş Suçları Müzesi” olduğu söylenmişti. Gel zaman git zaman Vietnam’ın en önemli ticaret partnerlerinden birine dönüşen ABD baskısıyla müzenin adındaki “savaş suçları” ibaresi kaldırılmış ve ismi “Savaş Kalıntıları Müzesi’ne” çevrilmişti. Vietnam’ı dümdüz eden dev “Chinook helikopterlerinin” bulunduğu bir bahçeden giriliyordu müzeye. Sonra içeride, savaşın bıraktığı acılar çeşitli belgeleriyle anlatılıyordu. Amerikalıların “waterboarding” tabir ettikleri işkence yöntemini ilk kez burada Vietnam’da kullanmış olduklarını, bu müzede öğrenmiştim. Camlar ardındaki fotoğraflarda, birbirine bağlı halde sorguya götürülen tutsak Vietnamlıların görüntüleri vardı. Bu tutsaklara ardından, feci boğulma duygusu yaratan “waterboarding” sisteminin uygulandığı belirtiliyordu… İngiliz düşünür Bertrand Russell’ın Vietnam Savaşı yıllarında kurduğu “Russell mahkemelerinde”, ABD’nin bu gerekçelerle “savaş suçu uygulamakla” sorumlu tutulduğunu burada öğrenmiştim. Hollywood’un polemik yaratan son filmi “Zero Dark Thirty”yi izlerken, işte sürekli olarak Vietnam’ın bu ünlü “Savaş Suçları Müzesi”ni hatırladım… El Kaide tutsaklarına “waterboarding” usulü işkence uygulayan sahnelerle açılan ve Usame bin Ladin’in yakalanışını anlatan “Zero Dark Thirty”nin başrol oyuncusu Jessica Chastain “Altın Küre”yi aldı. Film Oscar’a da aday. İZMİR RedHack grubunun, sosyal paylayım ağı Twitter üzerinden dün açıkladığı yeni belgeler arasına, Ege Üniversitesi’ndeki (EÜ) yolsuzluk iddiaları da girdi. Grup, EÜ’nün eğitim alanı olan arazisinin nasıl alışveriş merkezine dönüştüğünü, bu konuda açılan soruşturmayı ve bilirkişi raporlarını kamuoyuyla paylaştı. Alışveriş merkezine arazi tahsisine karşı dava açan avukat Mürsel Ünlü, kiracı şirketin yükümlülüklerini 13 yıldır yerine getirmediğini iddia etti. Savcılığın ise suçlamalarla ilgili takipsizlik kararı verdiği belirtildi. 156 sayfalık belgelerde, 1997’den bu yana eğitim alanı olarak kullanılan arazinin, Forum Bornova Alışveriş Merkezi’ne dönüşmesi süreci anlatılıyor. 1964’te üniversite tarafından kamulaştırılan arazilerin, 10 yıl sonra yapılan imar değişiklikleriyle turizm alanına dönüştürüldüğü iddia ediliyor. 1997’de ise Bornova ve büyükşehir belediyele Hacker’ların önceki gün yayımladığı belgede ise Sakarya Üniversitesi’nde 1.6 milyon TL’lik promosyon gelirinin ortadan kaybolduğu iddia edildi. Konuyla ilgili açılan davada üniversitenin ambar memuru Rasim U. 13 yıl hapis ile cezalandırıldı. Savcılık, YÖK’ten “1.6 milyon TL ile ilgili ‘kasten’ idari soruşturma açmayarak zamanaşımına neden olan rektör hakkında görevi kötüye kullanmaktan işlem yapmasını” istedi. RedHack yayımladığı ihbar mektubundaki iddiaya göre İstanbul’da özel bir hastanede ayda 100 bin TL maaşla çalışan Doç. E.A. Kars Üniversitesi rektörüne ayda 30 bin TL vererek üniversiteye hiç gitmeden profesör oldu. 1.6 milyon TL gelir kayıp! rinden geçen imar değişikliğiyle bölge, ticaret alanı oluyor. Dönemin Ege Üniversitesi Rektörü Refet Saygılı ve mütevelli heyeti hakkında suç duyurusunda bulunan avukat Mürsel Ünlü, 400 dönüme yakın arazinin şirkete 49 yıllığına, yıllık 300 bin liradan kiraya verildiğini bildirdi. Ünlü, “Bu rakam akıl alır gibi değil. Kurulan alışveriş merkezinde bir mağazanın aylık kirası bile 40 bin Ünlü’den suç duyurusu dolar” dedi. EÜ ile şirket arasında imzalanan söyleşmede, 2 bin 500 kişilik tesis kurulmasının öngörüldüğünü de anımsatarak şöyle konuştu: “Kiracı firma sözleşme edimlerine uymadı. Rektörlük ise dava bile açmadı. 13 yıldır sözleşme edimlerine firma uymuyor. Ancak hiç kimse kiracının çıkarılması yönünde talepte bulunmuyor. Kiracının yağmasına göz yumuluyor. Alışveriş merkezi tamamlanmasına karşın yurt halen tamamlanmamıştır.” ANAYASA KOMİSYONU Tutuklu gazeteci tartışması AYŞE SAYIN MEB’e 3 alternatifli yasa önerisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya, yeni yükseköğretim yasa önerisinin, rektörlük seçimlerinde 3 alternatifli modelle, rektör atamalarında ise anayasa değişikliğine göre alternatifli olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na sunulduğunu açıkladı. Çetinsaya, önerinin anlamlı olabilmesi için anayasanın 130 ve 131. maddelerine ilişkin ihtiyaç duyulan değişikliklerin de metne eklendiğini belirtti. Çetinsaya, Milli Eğitim Bakanlığı’na sunulan yeni yükseköğretim yasa önerisine ilişkin AA’nın sorularını yanıtladı. Çetinsaya, rektörlük seçimleri ile ilgili “Üç farklı alternatif sunuyoruz. Biri şimdiki gibi kampuslarda seçim yapılması önerisi. Diğeri üniversite meclisi modeli. Üçüncüsü ise rektör adaylarını belirleme komitesi yoluyla, bir kurulun gelen başvuruları değerlendirip üçe indirdiği ve bunu da YÖK’e veyahutta Cumhurbaşkanı’na sunduğu bir model” açıklamasını yaptı. Öğrencilerin oy verip veremeyeceğinin sorulması üzerine Çetinsaya, “Hukukçulardan aldığımız görüş, oy vermenin hukuki sonuçları da olacağı için bunun öğrencilerin statüsü dolayısıyla dezavantajlı gibi görüşler bildirildi. ‘Oy hakkı olmaksızın’ diye görüş bildirdik” dedi. Kaymakamlığa bomba ihbarı ? İstanbul Haber Servisi Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı’nın bulunduğu binaya bomba bırakıldığı ihbar edildi. Olay yerine kısa sürede gelen bomba uzmanları, özel eğitimli köpeklerle binada inceleme yaptı. Araştırmalarını tamamlayan polis, bombaya rastlamadı. İhbar nedeniyle kaymakamlıkta bir süre iş yapılamadı. ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu içinde oluşturulan alt komisyonda “basın özgürlüğü” maddesi görüşülürken “tutuklu gazeteci” tartışması yaşandı. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve komisyon üyesi Mustafa Şentop’un tutuklu gazeteciler sorununu gündeme getiren BDP’li Ayla Akat’a, “Onlar gazetecilik faaliyetlerinden değil molotof attıkları için tutuklular” şeklindeki çıkışı gerginlik yarattı. “Yasama” bölümü ile ilgili oluşturulan alt komisyonda da muhalefet partili üyeler komisyona 3 aylık süre biçen AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’e tepki gösterirken komisyon olarak bir bildiriyle kınanması yönündeki öneri yine Şentop’tan döndü. Komisyonda daha önce de tartışma konusu olan ve uzlaşma sağlanamadığı için dün yeniden ele alınan “basın özgürlüğü” maddesinde “sinemaya sansür” yolu açan düzenleme aynen kaldı. Radyo ve televizyon istasyonu ve haber ajansları kurmanın serbest olacağı öngörülen maddenin devamında “Radyo televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınlar izin sistemine bağlanabilir” hükmü korundu. BDP’nin “tercih ettiği dilde yayın” önerisi ise kabul görmedi. “Yasama” bölümüyle ilgili oluşturulan alt komisyonda CHP’li Atilla Kart, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve parti içi anayasa komisyonunun da başkanı olan Ömer Çelik’in komisyona 3 ay daha süre biçmesine tepki gösterdi. YENİ YÜKSEKÖĞRETİM YASA TASLAĞI Üniversitede türbana güvence! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK’ün MEB’e sunduğu yeni Yükseköğretim Yasa Taslağı önerisinden türban güvencesi çıktı. Mevcut yasadaki “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir” hükmü, “Öğrenci kılıkkıyafet tercihi nedeniyle eğitim öğretim hürriyetinden mahrum bırakılamaz” olarak değiştirildi. Türban güvencesi öğretim elemanlarına da sağlandı. Irak savaşını konu alan bir önceki “Ölümcül Tuzak” filmiyle “Oscar’a layık görülen ilk kadın yönetmen” unvanını kazanan Kathryn Bigelow’un bu yeni yapıtını, İspanya’da yakaladım. Ve hemen bir bilet alıp sinemaya girdim. Filmin bende beklemediğim oranda tedirginlik yarattığını söylemem lazım… “Bin Ladin avında” Amerikalıların kullandığı hukuk dışı yöntemleri bu filmle keşfetmiyoruz. 11 Eylül zanlılarını sorgulamak için ABD dışında kurulan gizli CIA kampları ve hapishanelerinin varlığını da öteden beri biliyoruz. Bu kamplarda işlenen işkence suçlarından ve insan hakları ihlallerinden de haberdarız… Ancak kendi adıma ben, bu insanlık suçlarının hangi oranda meşruiyet kazandığından ve içselleştirildiğinden yeterince haberdar olmadığımı öğrendim. “Zero Dark Thirty”yi izlerken tedirgin olduğum şey bu çıplak gerçeğin ayırdına varmak oldu... Türkiye’de şubat başı vizyona girmesi beklenen film, işkencenin pervasız teşhiriyle başlıyor. 40 dakika süren işkence sahnelerinde Hollywood’un el üstünde tuttuğu kadın yönetmen Kathryn Bigelow, hiçbir eleştirel tavır almadığı gibi, meseleyi, Bin Ladin’in yakalanması uğruna göze alınması gereken bir zorunlu tatsızlıkmış gibi sunuyor. İnsan hakları ihlalleri ve işkencenin meşruiyetindeki bu tarihi perspektif değişikliğinin kayda geçirilmesi gereken önemli bir kilometre taşı olduğunu düşünüyorum. Hollywood yapımları dahil, işkenceye şimdiye değin “yol kazası” gözlüğüyle bakan hiçbir film izlememiştim. Yaşamım boyunca gördüğüm filmlerde, izleyici olarak işkenceciyle değil, hep işkence görenle empati kurup, bu insanlık ayıbını lanetlememiz beklendi. “Zero Dark Thirty”, işkence görenle değil, izleyicinin işkence yapanla empati kurmasını şartlayan bir film... Filmde olumlanan “başkahraman” CIA görevlisi! Maya/Jessica Chastain, işkencecilerin patroniçesi rolünde. Altın Küre işte şimdi böyle bir rolü kutsuyor. Kathryn Bigelow yapıtı bir de Oscar’la taçlandırılırsa, hukuk devletini hiçe sayan bu paradigma değişikliği Hollywood katında en üst perdeden yüceltilmiş olacak. Vietnam Savaşı yıllarında, yüz kızartıcı sayılan, üstü örtülüp saklanmak istenen “savaş suçları”; artık “savaş suçu” sayılmadığı gibi “Zero Dark Thirty”de olduğu gibi bir kahramanlık öyküsü gibi anlatılıyor. ABD’de Noel üstü vizyona girdiğinden beri tartışılagelen filmdeki bu çarpıcı paradigma değişikliği “Occupy Wall Street” hareketi öncülerinden aktivist Naomi Wolf’un da tepkisini aldı. Wolf ocak başında kaleme aldığı bir açık mektupta, yönetmen Kathryn Bigelow’u kınadı ve bu kadın yönetmeni, Hitler döneminin gene bir kadın olan ünlü propaganda sinemacısı Leni Riefenstahl’e benzetti. “Ancak devran döndü. Nazi propagandacısı Riefenstahl’in foyası ortaya çıktı. Bir gün senin de ne olduğun anlaşılacak!” sözüyle Bigelow’a ayar veren Wolf; “Guardian”da yayımlanan mektubunda “Girişmiş olduğun ahlaksız tavizin nedeni savunma bakanlığından film için sağladığın mali destekler olmasın? Film sanayisini bilen dostlarım, militarist mesajı yüksek filmlerin, çok daha kolay destek bulduğunu söylüyor” diyor. Bigelow’un özetle “embedded bir yönetmen” olduğu iddia ediliyor. “Embedded gazeteciliğin” ardından, sıra şimdi de artık Hollywood’un “embedded yönetmenlerinde”... Şoke edici film Paradigma değişikliği rdoğan’ın şirket üniversitesi projesi Başbakan Erdoğan’ın özel üniversite projesi de kasım önerisinde olduğu gibi son metinde de yerini buldu. Yasa ile vakıf üniversitelerinin yanında özel üniversitelerin kurulabilmesine olanak tanınıyor. E Üniversitede faciadan dönüldü ? ŞIRNAK (Cumhuriyet) Şırnak Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler ile İlahiyat fakültelerinin çatısını çevreleyen koruma duvarı gece okulda kimsenin olmadığı bir sırada yıkıldı. Şırnak Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Ömer Kulpu, yeni yapılan bir binanın duvarının 4 ayda yıkılmasının ihmalkârlıktan kaynaklandığını belirtti. Kulpu, “Bu iki fakültede bin öğrenci eğitim görüyor. Öğrencilerin okulda olmaması ve tatile denk gelmesi nedeniyle bir faciadan kurtulduk” dedi. AKCAN: GÜNDE 10 KİŞİ ÖLDÜRÜLÜYOR İSTANBUL’DA SAHTECİLİK OPERASYONU Silahlanma durmadan artıyor İstanbul Haber Servisi Bakırköy Psikiyatri Tedavi ve Araştırma Merkezi (BAPAM) psikiyatri uzmanı Dr. Ayhan Akcan, bireysel silahlanmanın toplumsal barışı tehdit edecek düzeye çıktığını belirterek, son beş yılda silahlanmanın yüzde 50 arttığını söyledi. Akcan, günde 10 kişinin bireysel silahlarla öldürüldüğüne, bunların bir tanesinin de çocuk olduğuna dikkat çekti. Akcan, AA’ya şunları söyledi: “2012’de toplam 1141 vaka taradık ve bu vakaların 1100’e yakınında ölüm olduğunu tespit ettik. Bunların 152’si ise çocuk yaştaki kişiler. ‘Neden silahla suç işleniyor?’ dendiğinde, olayların yüzde 70’e yakınının o anki husumet, tartışma ve kavgayla olduğunu belirledik. Türkiye’de yaşanan vakaların yüzde 90’ında silahın önceden tasarlanmamış olaylarda kullanıldığını tespit ettik. Özellikle aile içi şiddette en ufak tartışmada silaha o an ulaşılabilirliğinin ölümlerde can alıcı nokta olduğunu ve eğer silaha ulaşılması zor olsaydı canla ilgili suçlarda yüzde 50’e yakın bir azalmanın gerçekleşebileceği tarzında sonuçlar elde ettik.” Akcan, günde 1’i çocuk 10 kişinin bireysel silahlarla öldürüldüğünü söyledi. Devlete 1 milyar zarar vermişler İstanbul Haber Servisi Jandarma ekiplerince düzenlenen operasyonda, düzenledikleri sahte fatura ve belgeleri piyasaya satarak devleti 1 milyar lira zarara uğrattıkları tespit edilen 22 kişi gözaltına alındı. İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, Büyükçekmece başta olmak üzere, il genelinde organize suç örgütü kurarak örgüt faaliyeti kapsamında sahte fatura düzenleyip irtibatlı oldukları kişilere satan bir organize suç örgütüne yönelik 9 aylık takip başlatıldı. İki lideri bulunan suç örgütünün M.A liderliğindeki grubunun kamu kurum ve kuruluşlarıyla olan ilişkilerde, B.P. liderliğindeki diğer grubunsa sahte belge hazırlama konusunda uzmanlaştığını belirleyen ekipler, suç örgütünün, mali müşavirlik ve muhasebecilik firmaları aracılığıyla 96 şahıs ve şirketlere ait elde edilen bilgiler sayesinde, naylon fatura ve sahte belge düzenleyerek organize bir şekilde piyasaya satıp devleti 1 milyar lira zarara uğrattıklarını tespit etti. Jandarma ekipleri 31 adrese eşzamanlı operasyon yaparak suç örgütünün liderlerinin de aralarında bulunduğu 22 kişiyi gözaltına alıp adli makamlara sevk etti. ATM’den 300 bin TL çaldılar ? İstanbul Haber Servisi İstanbul polisi, 6 ay önce banka ATM’lerine kopyalama aparatı yerleştirip müşterilerin kart bilgilerini ele geçiren bir şebekeyi belirledi. Yapılan çalışmanın sonuçlanmasının ardından tespit edilen şüphelilere yönelik Kâğıthane, Güngören ve Eserler’de operasyon düzenlendi, 6 kişi gözaltına alındı. Kart kopyalayarak müşteri bilgilerini ele geçiren şebekenin yaklaşık 300 bin TL haksız kazanç elde ettiği belirlendi. Yine soba yine ölüm ? MANİSA(AA) Turgutlu’da yalnız yaşayan Zehra Karaata’nın (91) evine gelen oğlu, annesini baygın vaziyette buldu. Eve gelen sağlık ekipleri yaşlı kadının karbonmonoksit gazından zehirlenerek yaşamını yitirdiği saptadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle