19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2013 SALI 6 HABERLER Eski Deniz Feneri e.V’nin muhasebecisi Ermiş’in ‘yüzyılın soygunu’nu anlattığı gizli ifadesi: Paralar Karaman’a ÇORUM’DA YOLSUZLUK VE RÜŞVET ALİCAN ULUDAĞ Baskılar davadan vazgeçirtti SEYFETTİN METE ÇORUM AKP’li Çorum Belediye Başkanı Muzzaffer Külcü hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili davada kendisinden rüşvet istendiğini savcılığa ses kayıtlarıyla sunan davacı müteahhit Halil İbrahim Çalış, şikâyetinden vazgeçti. Çalış’ın bir süredir baskı altında olduğu belirtiliyordu. Çorum Belediyesi’nin tretuar işi alım ihalesine en uygun teklifi veren Bestaş firmasının sahiplerinden Çalış’tan belediye başkan yardımcısı Alper Zahir’in “En düşük tekliften 80 bin lira daha fazlaya ihaleyi aldın, bu farkı Başkan Külcü istiyor” dediği, Çalış’ın parayı ödememesi üzerine Zahir’in “30 bin liraya razı, bunu öde, yoksa seni batırırız” dediği iddia edilmiş, Çalış, rüşvet pazarlığının ses kayıtlarıyla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Savcılık tarafından Külcü, Zahir ve belediye çalışanları hakkında “yolsuzluk ve rüşvet” suçundan 42 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianamede Külcü’nün Çorum Oto Galericileri Kooperatifi’ne ruhsat vermek için de 270 bin lira rüşvet istediği, Çorumspor’a yarÇalış dım adı altında 125 bin lira ödendiği ancak bu paranın da Çorumspor’un kasasına girmediğinin anlaşıldığı bildirilmişti. Geçen ay yapılan duruşmada firmanın ortaklarından Hasan Çalış, kendisinden rüşvet istendiğini açıklamış ancak şikâyetçi olmadığını belirtmişti. Davanın geçen günlerde yapılan 3. duruşmasında Halil İbrahim Çalış, şikâyetinden vazgeçtiğini açıkladı. Duruşma 4 Nisan’a ertelenirken, adliye çıkışı açıklamalarda bulunan müteahhit Çalış, Çorum halkının davaya sahip çıkmadığını belirterek “Ben dava açtığım için pişman değilim. Kimse hakkında yalan söylemedim, iftira atmadım. O günkü ifadelerim neyse bugün söylediklerim de yine aynen geçerlidir. Bu konu hakkında açıklama yapmak bile artık beni maddi ve manevi olarak yormuştur” dedi. ANKARA Almanya ve Türkiye’deki Deniz Feneri davalarının sanığı, Deniz Feneri e.V’nin eski muhasebecisi Firdevsi Ermiş ’in Ankara’daki soruşturmada verdiği gizli ifadenin ayrıntıları ortaya çıktı. Üç savcıya, Deniz Feneri vurgunuyla ilgili çarpıcı itiraflarda bulunan Ermiş, dernek parasının Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve ekibinin şirketlerine nasıl aktarıldığını anlattı. İstanbul’a götürülen dernek parasının bizzat Karaman’a teslim edildiğini söyleyen Ermiş, “Almanya’daki dernek üzerinde başta Karaman olmak üzere ayrıca Harun Kapıyoldaş (Kanal 7 Mali İşler Daire Başkanı) nüfuz etmektedir” dedi. Almanya’daki davada mahkum olan ve bir süre hapis yatan Ermiş, cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye’de yürütülen soruşturmada “şüpheli” sıfatıyla ifade vermişti. Ermiş’in, soruşturmayı yürüten savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz’e, 67 Kasım 2009’da verdiği ifadede çarpıcı itiraflarda bulunduğu anlaşıldı. Ermiş’in yarın İstanbul’da başlayacak olan dava dosyasından çıkan ve Cumhuriyet’in ulaştığı 36 sayfalık ifadesi özetle şöyle: 2007 yılı nisan ayında tutuklanana kadar Deniz Fene ERMİŞ: KARARLARI BEN VERMİYORDUM Almanya’da yaşayan ve telefonla ulaştığımız Firdevsi Ermiş, konuşmak istemediğini belirterek “Ben bu konulara girmek istemiyorum. Herhangi bir şey söylemek benim için şey olacak... Çünkü dava sürüyor, başka şekilde aksettirilmiş olması beni çok rahatsız eder” dedi. Deniz Feneri mağduru Sadık Deniz’in “Onlara hakkımı helal etmiyorum” sözünün anımsatılması üzerine Ermiş, “Beni ilgilendirmez Sadık Deniz. Ben zaten söyleyeceğimi söyledim. Benim karar verme yetkim yoktu” yanıtını verdi. Bilim Yasssaakkkkk! Bilime düşmanlık derecesi tırmanıyor! TÜBİTAK’ın çok doğru bir kararla ta 1990’lı yıllardan itibaren başlattığı (halkın ve meraklıların anlayabileceği dille yazılmış) popüler bilim kitapları yayımlamak bu ülkeye yaptığı en önemli hizmetlerden biriydi. Meraklılar bilimin temel konularında olup bitenleri dünyaca tanınmış bilim insanları veya yazarlarının kalemiyle ve Türkçe olarak derli toplu okumak, derinlemesine bilgi edinmek, fikir yürütmek, tartışmak olanağına kavuştu. 30 yıla yakın bilim dünyasını izlerim, bu alan tamamen açıktı, istekler karşılanamıyordu. TÜBİTAK’ın popüler bilim kitapları arasında anımsadığım kadar 3040 baskı yapanları bile oldu! Öylesine tutuldular, öylesine bir açlığı doyurmaya başladılar. Yayınevleri de bu talebi keşfetti, bugün çoğu yayınevinin listesinde popüler bilim kitabı bulabilirsiniz. Arada sırada TÜBİTAK’ın kitapları listesine bakarım. Basılmış olanlardan pek çoğunu bulamam. Tükendi tükendi diye belirtilir durur. Basılmayacağını anlayan anlar, özellikle de evrimle ilgili kitaplar. Şimdi Deniz Ayhan’ın haberinden (Sözcü) öğreniyorum ki, “bilim” kurumu, evrim kitaplarının basımını ve dağıtımını resmen durdurmuş. Bilemem, TÜBİTAK başkanının doğrudan tasarrufu mu, “Bilim Kurulu”nun da paylaştığı karar mı? Hiç önemli değil. Başkanın istemediği bir kararı Bilim Kurulu’nun alamayacağı bilinir. Bu kurul sadece onaylayıcıdır! ??? Bu “yasaklama”, bir düşünce sistematiğinin sonucu. AKP, 10 yıllık iktidarı döneminde bilime, bilimsel düşünceye her fırsatta bir tırpan attı. Üniversitelerde “bilimsel liyakatı” esas almadı, cemaatçi veya AKP’ye yakın isimleri atadı. Nitelikleri ne olursa olsun! Cumhurbaşkanı Gül’ün, liyakat ve bilimin tırpanlanmasında rolünü vurgulamalayız. AKP politikasının Çankaya’da uygulayıcısı oldu. 170 civarında üniversite olduğuna göre, bunların büyük çoğunluğu ve rektörlükler, ihale, para ve avantaların kollandığı ve izlendiği yerlere dönüştü. RedHack’in TÜBİTAK sitesinden indirdiği belgeler, büyük rezaleti ortaya koyuyor! Üniversite yönetimleri cinayetlerin işlendiği yerlere dönüştü (Giresun!).. Darwin ve evrim deyince, bu iktidar mensuplarının tüyleri diken diken oluyor! TÜBİTAK’ın önceki yönetimi de Bilim ve Teknik dergisinin Darwin kapağını değiştirmişti! Oysa Darwin’in 200. doğum yılı bütün dünyada kutlanırken konunun bir bilim dergisine kapak olması çok doğaldı. En büyük darbelerden biri, Türkiye Bilimler Akademisi’ne indirdildi. Yapısı tamamen değiştirildi. Dünyadaki örneklerine uygun olarak en seçkin bilim insanlarının bir araya geldiği TÜBA’ya daha çok iktidara uygun ve bilimsel niteliği tartışmalı insanlar dolduruldu. ??? Öğreniyoruz ki çok seçkin kitaplar devre dışı: Richard Dawkins’in Kör Saatçi ve Gen Bencildir, Alan Moorehead’in Darwin ve Beagle Serüveni, Stephen Jay Gould’un Darwin ve Sonrası, Mahlon B. Hoagland’ın Hayatın Kökleri, James Watson’ın İkili Sarmal’ı, Richard Lewontin’in Üçlü Sarmal’ı, Ernst Mayr’ın Biyoloji Budur ve Richard LeakeyRoger Lewin’in Göl İnsanları… İnsanı ve varoluşu araştıran evrim, paleantropoloji, antropoloji, evet evet İkili Sarmal ki, moleküler biyolojide devrim yaratmış ve Nobel almış bir araştırmanın serüvenini anlatan kitap ve bilim alanları: YASSSAAAKKKKK! Bu TÜBİTAK dahil iktidarın ve cemaatin bilim politikalarının (neyse o) temel anlayışıdır. Bu anlayışı zaten Bilim ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’de de görüyoruz. Bir yalanlama yapmasına rağmen, matematik, fizik, kimya gibi temel bilim alanlarına olan öğrenci tercihleri nedeniyle boş kalmaya başlayan üniversite bilim dallarının yerine, ticari girişimcilikle ilgili bölümlere yönelmeyi, “pastacı yetiştirsinler” örneğiyle önermişti! ??? Bakan Ergün, TÜBİTAK Başkanı ve Bilim Kurulu şunu öğrenemezlerse Türkiye her alanda sürünmeye devam eder: Bilim, fizik/matematik/kimya/biyoloji demektir öncelikle. Bütün diğerleri bunların üzerinde yükselir ve türevleridir. Hatta şunu bile söylerim: Felsefe de anabilim dalları kadar önemlidir! O önem verdiğiniz “teknoloji üretmek” ise türevin de türevidir! Ana (bilim) olmadan, çocuk (bütün bilimsel düşünce eylemleri ve teknoloji) doğmaz. Hayata baksanız göreceksiniz ama siz olamayacağa sarılıyorsunuz. Biyoloji, moleküler biyoloji, genetik günümüzde bilimlerin odağıdır. Tıp, sağlık, uzun ömür, hastalıklar bunlarla ilişkilidir. Evrim, tamamen sağlıkla da ilişkilidir! Bütün beyinlerin kavraması gerekir ki, o tüylerinizi dikilten evrim konusu, dinle, inancınızla ilgili değildir, tamamen insanla, insanı anlamakla, hayatın gelişimini kavramakla ilgilidir. Ülke geleceğini tırpanlıyorsunuz. Türkiye’yi bir de buradan yıkıyorsunuz! Durun artık! NOT: TÜBİTAK yetkilileri, haberler üzerine söz konusu kitapların baskısının tükendiğini, yenilerinin basım aşamasında olduğunu ileri sürdü. ri e.V ve o tarihte mevcut olan 2 şirket ile daha sonra kurulan şirketlerin gayri resmi muhasebesini yürüttüm. Gayri resmi muhasebeye başlamamdan sonra yapılan tüm sermaye artışları ve kurulan şirket sermayelerinin paraları Deniz Feneri parasıdır. Almanya’daki dernek üzerinde başta Karaman olmak üzere ayrıca Harun Kapıyoldaş nüfuz etmektedir. Yani Almanya’daki derneğin yardım faaliyetlerinin yapılması, ne tür organizasyonların yapılacağına bu ikisi, Mehmet Gürhan (Derneğin ve Almanya’daki şirketlerin müdürü) üzerinden karar vermektedir. 2005 yılının ortalarında Almanya basınında Deniz Feneri hakkında olumsuz yazılar çıktı. Bunun üzerine Gürhan bana yine Kanal 7 Türkiye’de çalışan Cüneyt Kavasoğlu isimli kişinin burada güvenlik için uzak masaüstü bağlantısı kuracağını söyledi. Kavasoğlu, benim bilgisayarım ile İstanbul Kanal 7’deki server arasında uzak masaüstü bağlantısı kurdu. Asıl amaç gayri resmi muhasebe bilgilerinin İstanbul’daki server’de bulunması, Almanya’da yapılacak bir operasyonda ele geçmesinin önlenmesi ve yine İstanbul’dan görülebilmesi olduğunu düşünüyorum. Toplanan yardım paraları Türkiye’ye geldikten sonra bunların yardımda kullanıldığını göstermek üzere alındı belgeleri Türkiye’den Almanya’ya gelirdi. Sonradan tutuklandığımda yardım belgelerinin miktarının yüksekliği yanında, yardım alan kişi imzalarının aynılığı yardım alınma tarihlerinin olmadığını fark ettim. Türkiye’ye gönderilen paraların tamamının yardım amacıyla kullanılmadığını, hatta sermaye artışlarındaki kısmın kapatılmasından da öteye giderek Türkiye’deki kişiler tarafından şahsi olarak kullanıldığı düşüncesine ulaştım. Bence düzenlenmiş olan bu alındı belgeleri tamamen sahtedir. Bu da Türkiye’de yapılan yardımların sahte olduğunu göstermiştir. Alındı belgeleri ya Türkiye’ye gelindiğinde Kapıyoldaş’tan alınır ya da Almanya’ya gönderilirdi. Tür Adliye önünde basın dava da açıklaması yapan Hopa’da Halkevleri Doğu Karadeniz temsilcisi Tay başladı lan Kaya, olayların ardından beş farklı şehirde 147 kişinin gözaltına alındığını, 259 kişiye dava açıldığını belirterek “AKP’nin 31 Mayıs’ın intikamını alma süreci devam ediyor” dedi. Açıklamadan görüntü almak isteyen bir sivil polis memuruna tepki gösterilince gerginlik yaşandı. Bir Hopa komedisi bitmiyor ÖMER ŞAN ZİRVE DAVASI’NDA HÂKİME TEHDİT ‘Kafana sıkacağım’ SELAHATTİN GÖKATALAY RİZE Erzurum, Ankara ve İstanbul’da açılan Hopa davalarının ardından Hopa Asliye Ceza Mahkemesi’nde de 60 kişi hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet”, “kamu malına zarar verme” ve “nitelikli yaralama” suçlarından açılan davaya dün başlandı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 31 Mayıs 2011’deki Hopa mitinginde, “Karadeniz’in asi çocukları çayına ve suyuna sahip çıkıyor” pankartının asılmasının ardından polisin sert müdahalesi üzerine olaylar çıkmış, öğretmen Metin Lokumcu yaşamını yitirirken onlarca kişi yaralanmış, polis evlere baskınlar düzenleyerek 100’den fazla kişiyi gözaltına almıştı. İddianamede, Erdoğan’ın koruma polisi Servet Erkan ve bazı polisler mağdur olarak yer aldı. Sanıklardan Erkut Kibar’ın zihinsel engelli olduğu ortaya çıktı. Savunma yapan sanıklardan Ali Aksu “Tayyip Erdoğan, ‘HES yaptıracağım’ diye geliyorsa benim de ‘yaptırmayacağım’ diye meydana çıkma hakkım var. İddianamesinde taş silah sayılmasına rağmen polisin kullandığı gaz bombası ve göz yaşartıcı gazlar silah sayılmamıştır” dedi. Aksu’nun “Hopa olayları savcısı Ankara’ya atanmış. Maşallah” sözü ise salonda gülüşmelere neden oldu. MALATYA Zirve Yayınevi davasında sanık Varol Bülent Aral, Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa’yı “Kafana sıkacağım senin” diyerek tehdit etti. Zirve Yayınevi’nde biri Alman uyruklu üç kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın 52. duruşması Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Tutuklu sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un avukatı, verdiği dilekçeyle Ergenekon davasında tutuklu bulunan eski Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tanık olarak dinlenilmesini istedi. Bu sırada tutuklu sanıklardan Aral, taleplerinin 6 yıldır dinlenmediğini iddia etti. Başkan Kısa ise tüm taleplerin savunmalar bittikten sonra ele alınacağını ve tanıkların dinleneceğini söyledi. Aral konuşmaya Aral devam edince Kısa, önce kendisini uyardı ardından salondan çıkarılmasını istedi. Aral, dışarı çıkarılırken “Adaletiniz yere batsın. Ben şu andan itibaren ölüm oruçlarına başlıyorum. Sahtekârlar. Bunun hesabı sorulacak. Hayrettin Kısa, kafana sıkacağım senin” diyerek tehditler savurdu. Tutuklu sanık eski İnönü Üniversitesi öğretim görevlisi Ruhi Abat, hakkındaki iddiaları reddederek davanın hem tanık hem de sanığı olan İlker Çınar’ın iddialarının mahkeme tarafından “ayet” yerine konulduğunu savundu. Balbay ve Haberal’dan mahkemeye tepki: Atasagun ve Tayyar neden dinlenmedi? İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında 4 yıla yakın süredir tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ile CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, mahkemenin eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve AKP Milletvekili, gazeteci Şamil Tayyar’ı tanık olarak dinlemekten vazgeçmesine tepki gösterdi. CHP milletvekilleri, avukatları aracılığıyla yaptıkları açıklamada, davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11 Ocak 2013 tarihli “tutukluluk hallerinin devamına” ve “artık davada tanık dinlenmeyeceğine” ilişkin bilanço şeklindeki kararını eleştirdi.“İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bugüne kadar olduğu gibi 11 Ocak 2013 tarihinde de bir kez daha yasaları çiğnemiştir” diyen Balbay ve Haberal, şu değerlendirmelerde bulundular: “66 tutuklu sanık hakkında yaşadıkları ortamın insan onurunu zedeleyecek bir işkence ortamı olduğunu dikkate almayan mahkeme, yasal zorunluluk olmasına rağmen, bu kişilerin isimlerini dahi zikretme gereğini duymadan ‘tüm tutuklu sanıklar’ ifadesini kullanarak sadece bir paragraf ile ‘tutukluluk hallerinin devamına’ karar vermiştir. Bu durum, hem anayasa, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, hem Ceza Muhakemesi Kanunu ve hem de 3. Yargı Paketi olarak adlandırılan 6352 sayılı yasanın hiçe sayılması anlamına geldiği gibi, aynı zamanda orada bulunan tüm sanıkların da kişiliğini zedelemeye yönelik kabul edilemez bir tutumdur.” Haberal ve Balbay, mahkemeye şu soruları yöneltti: “Mahkeme, acaba eski MİT müsteşarı Şenkal Atasagun’u kamuoyuna yaptığı açıklamalarda iddia olunan Ergenekon şemasını ciddiye almayıp saçma bulduğunu ifade ettiği için mi dinlemekten vazgeçmiştir? Ergenekon ile ilgili çok sayıda kitap yazan Şamil Tayyar, acaba ‘gerçekten yargılanması gerekenler mahkemede değil’ diye kamuoyuna açıklama yaptığı için mi mahkemece bir anda tanıklığının esasa etkili olmayacağına karar verilmiştir?” kiye’deki Kanal 7 televizyon kanalının yayın aracı sık sık Almanya’ya gelirdi. Bu amaçla da Almanya’ya yardım alındı belgesi getirildiğini biliyorum. Yine bu amaçla Seyyar Kutun sık sık gelir giderdi. Kutun Türkiye’ye para getiren kişidir. Tahminime göre Seyyar, bu yayın aracılığıyla da para taşımıştır. Yardım paraları ya Türkiye’ye getirilerek Karaman’a veriliyor ya da Almanya’da veriliyordu. 2004’te Türkiye’ye gelirken Gürhan hatırladığım kadarıyla 50 bin Avro civarında para verdi ve bunu Karaman’a vermemi söyledi. Karaman’ın yanına giderek zarf içinde parayı kendisine verdim. Bu şekilde ben Türkiye’ye birkaç kez para getirerek Karaman’a teslim ettim. (...) Almanya’ya geldiklerinde Karaman, Zahid Akman gibi kişiler Türkiye’ye elden para götürüyorlardı. Bu kişilerin adını resmi muhasebeye yazamazdım. Zira o zaman bu kişiler Deniz Feneri ile ilişkilendirilmiş olurdu. Atlas 1 adlı geminin alımında kullanılan ve esasen Deniz Feneri’nin parası olan 1 milyon 100 bin Avro derneğin gayri resmi muhasebesinde kayıtlıdır. Yapmış olduğum muhasebeleştirmeye göre arsa alımı için gönderilen 1 milyon 859 bin 993 Avro’nun 900 bin Avro’su Deniz Feneri’nin parasıdır. (Deniz Feneri e.V ve diğer şirketler ile Yimpaş ve Aytaç şirketleri arasındaki ilişki ya da bağ olup olmadığı sorusu üzerine) Yimpaş’ın bir yöneticisinin Deniz Feneri e.V’de kurucu ya da üye olduğunu duymuştum. Almanya’daki Yimpaş’ın bir dönem Media 7’de yüzde 99.5 oranında hissedar olduğunu ve Aytaç şirketinin, Deniz Feneri ile kurban organizasyonunda bir ticari ilişkisi olduğunu biliyorum. Üç savcı, Ermiş’e “Deniz Feneri e.V’nin Türkiye’ye getirilen ve Karaman’a teslim edilen paralar herhangi bir siyasi parti için ya da bir siyasi amaçla kullanıldı mı” diye sorarken Ermiş, “Benim bu yönde bir bilgim yoktur” karşılığını verdi. Savcılar, devamında “İfadelerinizde Türkiye’ye Deniz Feneri e.V’nin parasının bavullarla getirilip diğer şüphelilere teslimi esnasında, gümrük işlemlerinden kurtulmak amacıyla ‘Türkiye’de bulunan yardıma muhtaç insanlara verilmek üzere Deniz Feneri’ne ……. tutarın teslimi’ hususunu Türkçe ve Almanca yazdığınız görülmektedir. Ancak bir tutanakta da; Türkçe olarak ‘Başbakanlığa’ verilmek üzere, Almanca metinde ise ‘Başbakana’ verilmek üzere yazdığınız görülmüştür. Bunu niye bu şekilde yazdınız, parayı bu kuruma mı götürdünüz? Diğer teslimatlar dışında gümrükten kolay geçmek amacıyla neden bu sefer bu şekilde yazı yazdınız?” sorularını sıraladı. Ermiş ise bunu şöyle yanıtladı: “Bu tamamen Mehmet Gürhan’ın fikri ve talimatıydı. Ben daha önceleri bu şekilde bavullarla para getirildiği zaman ‘Türkiye’de bulunan yardıma muhtaç insanlara verilmek üzere Deniz Feneri’ne teslimi’ şeklinde yazıyı Türkçe yazıyordum. Almanca metnini de Mehmet Taşkan yazıyordu. Taşkan, benim yazdığım yazıyı yanlış anlayıp Başbakan olarak yazmış. Ben bu gönderilen paranın da Karaman’a teslim ettiğini biliyorum.” ‘Acil DemokrasiDerhal Adalet’ mitinginin ilki Adana’da ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, başta Silivri yargılamaları olmak üzere “sürek avı”na dönüştürülen toplu siyasi davalara karşı “Acil Demokrasi, Derhal Adalet” mitingleri başlatıyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, düzenlediği basın toplantısında, ilk mitingin 26 Ocak’ta Adana’da başlayacağını belirterek AKP’nin yarattığı adaletsizliğe “topyekun itiraz etmek” için bu mitingleri ülkenin her yanında düzenleyeceklerini açıkladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle