28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ Bayraktar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Bayraktar: 9 Ben sessiz askerim ÖZLEM YÜZAK Üretmekten, yeni bir şey yaratmaktan büyük keyif alan bir kişi İzzet Bayraktar. Bunu da kesinlikle saklamıyor. 6 yıl önce Özelleştirme İdaresi’nden satın aldığı ve şubat ayı başında kapılarını açacak olan Büyük Tarabya Oteli’nin geçirdiği aşamaları anlatırken nasıl gözleri parlıyorsa, ilk gözbebeği olan otomotiv yan sanayiindeki gelişmelerden, Alman Odelo’yu nasıl satın aldığından bahsederken de aynı heyecanı taşıyor. “Ben sessiz askerim” diyor ama Bayraktar ile konuşurken karşımızda ekonomi milliyetçisi bir işadamı görüyoruz. Zaten gerek otelin inşaatında gerekse tefrişinde kullanılan malzemelerin önemli kısmı Türkiye’de üretilen ürünler. Bayraktar “Önceliği Türkiye’de üretilenlere verdik. Bu bizim yurttaş sorumluluğumuz” derken otelin işletmesini de kendilerinin yapacaklarını söylüyor. “4050 yıl önceki sanayiciler mi kaldı? Aslında şu anda Türkiye’de her şeyi yapacak imkân var. Eski babayiğitler olsa Türkiye’de yerli otomobil üretir” diyen ve kendisini “Ben sessiz askerim” diye tanımlayan Bayraktar ile sanayiden turizme uzun bir sohbet gerçekleştirdik... İzzet Bayraktar Kayserili bir işadamı. Ve çoğu Kayserili gibi doğup büyüdüğü kente ilgisi hâlâ çok yoğun. Erciyes Üniversitesi’ne rektörün çağrısı ile destek vererek 2 fakülte kuran işadamları arasında. Bayraktarlar Holding’in ilk temelleri 1935 yılında Kayseri’de atılmış. Grupta otomotivin daima önemli bir rolü var. Grubun amiral gemisi, araç aydınlatma şirketi Farba. 1972 yılında kurulan şirket, Bursa’da faaliyet gösteriyor. Geçen yıl Alman Odelo’yu satın almaları ise grubu bir anda otomotivde uluslararası yan sanayici konumuna getirmiş. Odelo’nun Almanya’da 2, Slovakya’da ise otomotiv farı ve aydınlatma elemanları üretimi yapan 4 fabrikası bu G rubun amiral gemisi: Farba lunuyor. Bayraktar Odelo’nun 40 milyon Avro’ya alınış öyküsünü şöyle anlatıyor: “Almanların 76 yıllık otomotiv yan sanayi şirketi Odelo Mercedes’in tüm aydınlatmasını yapıyordu ancak Avrupa’daki üretim maliyetlerinin pahalılığı yüzünden zor duruma düşmüştü. Almanya’daki 3 fabrika zarar, sadece Slovenya’daki kâr ediyordu. Biz de aynı işi yapan bir grubuz. Ancak öte yandan bizim hızlı büyümemiz Renault ve diğer otomotiv gruplarını rahatsız etmeye başlamıştı. Hatta bir dönem Renault baskılardan dolayı bizimle çalışmayı bile kesmişti. Biz de Mercedes’in bizi cesaretlendirmesiyle Odelo’yu aldık. Borçları ile birlikte. Almanya’daki fabrikalarda 1670 kişi çalışıyor, Slovenya’da 480 kişi. Oradaki tesisleri ve üretimi peyderpey Türkiye’ye getireceğiz. Ama Almanya’da sendikalar çok güçlü. Kanunlar da. Örneğin ‘50 yaşını aşmış adamı işter çıkaramazsın’ diyor. Çünkü o yaştan sonra başka yerde iş bulamazmış. Haklılar. Odelo, Mercedes, BMW, Rolls Royce, Maybach gibi tüm lüks markalara üretim yapıyor ve bizi çok daha güçlendirdi.” Hazır otomotivin duayenlerinden birini bulmuşken Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘yerli oto’ projesini soruyoruz. Bayraktar “Türk işçisine güveniyorum, inanılmaz yaratıcı ve kıvrak zekâya sahip. İstense tabii yerli otomobil yapılır. İşçiye ‘Bir farın üretim süresini 2 dakika kısaltmanın yolunu bulun, ödül vereceğiz’ diyoruz, işçilerimiz hemen buluyor. Üstelik günümüzde şartlar yerli bir marka oluşturmak için çok daha uygun. Bu ülkede üretilebilenlere bakınca yerli oto elbette üretilir. Bu birkaç yıl zarar etmeyi gerektirir. Ama 4050 yıl öncesinin sanayicisi artık yok. Eski sanayicilerin heyecanı bugünkü sanayimizin imkânlarıyla birleşse yerli oto hemen üretilirdi. Bugünkülerde biraz kolay para hevesi var.” TKP’ye sert müdahale Türkiye’ye yerleştirilecek Patriot füzelerine ve NATO askerlerine karşı Ankara Güvenpark’ta 10 Ocak günü 10 günlük nöbet kararı alan ve imza kampanyası başlalatan Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyelerine destek vermek isteyen bir grup partili nöbet çadırına yürümek istedi. Gruba izin vermeyen polis biber gazı ve copla müdahale etti. Polisin müdahalesi sonucu 5 TKP üyesi çeşitli yerlerinden yaralandı. Kurulan polis barikatına yüklenerek yürüyüşüne devam eden TKP’li üyeler, Güvenpark’taki nöbet çadırına ulaştı. Güvenpark’ta yapılan basın açıklamasının ardından grup, protesto gösterini bitirdi. Hotel M. Tokatlıyan. Beyoğlu’ndaki İstiklal Caddesi üzerinde bulunan tarihi Tokatlıyan Oteli’nin Boğaz’daki şubesi olarak kurulan Büyük Tarabya Oteli, tarih boyunca Boğaz’ın en görkemli yapıları arasında yer almıştır. 1900’lü yılların başında, mimar Alexandre Vallaury tarafından Tarabya’daki Petala Oteli’nin yerine yapıldığı tahmin edilen Tarabya Tokatlıyan Oteli’nin sahipleri, Tokat’tan İstanbul’a göçen Ermeni bir aile olan Tokatlıyan ailesiydi, 1954 yılında çıkan yangının ardından aynı yere devlet tarafından yaptırılan Büyük Tarabya Oteli, İstanbul’un üçüncü 5 yıldızlı oteli olarak 1966’da hizmete girdi. Konumu ve kalitesiyle dünya çapında ün kazanan Büyük Tarabya, bir dönem Türk filmlerinin de vazgeçilmez seti olarak sinema tarihinde silinmez bir yer edindi. Türk filmlerinin vazgeçilmez seti Radar üssüne gidecek Tarabya efsanesi dönüyor E Bayraktar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Bayraktar, 6 yıl önce Özelleştirme İdaresi’nden satın aldığı ve şubat ayı başında kapılarını açacak olan Büyük Tarabya Oteli’nin geçirdiği aşamaları anlattı. 145.3 milyon dolara satın alınan otel için 350 milyon dolar yatırım yapıldı Ağbaba NATO’ya başvurdu SELAHATTİN GÖKATALAY MALATYA Kürecik’te bulunan NATO radar üssünü ziyaret etmek amacıyla Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’a yaptığı başvurulara yanıt alamayan CHP Milletvekili Veli Ağbaba, bu kez NATO’ya başvurdu. NATO nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği’ne dilekçe gönderen Ağbaba, “Türkiye Cumhuriyeti Malatya milletvekili olarak, Kürecik’te kurulmuş olan ve hükümetin bir NATO tesisi olduğunu iddia ettiği radar tesisini ziyaret etmek istiyorum. Talebimin NATO’nun ilgili birimlerine iletilmesi ve bu konuda tarafıma bilgi verilmesini rica ederim” ifadelerini kullandı. NATO’ya yaptığı başvuruyu değerlendiren Ağbaba, “Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, soru önergemize verdiği yanıtta orada sadece 150 Amerikan askeri bulunduğunu, başka bir asker bulunmadığı açıkladı. NATO’nun resmi internet sitesine baktığımızda, Kürecik’teki füze kalkanını göremedik. Burası NATO’ya ait değil, burası bir Amerikan üssü. Bu işin peşini bırakmayacağız. AKP bu konuda samimi değil, AKP’nin maskesini indireceğiz. Kürecik aslında İsrail’in güvenlik kamerası. Bu kamera, İran’ın her hareketini kontrol ediyor. İran’ın bu nedenle önce Malatya’daki bu üssü yok etmesi gerekiyor” dedi. Ağbaba, Türkiye’nin Suriye sınırına yakın bölgelerine konuşlanmaya hazırlanan Patriot orta menzilli hava savunma sistemleriyle ilgili olarak ise “Kürecik olmasa Patriotlar olmazdı. Bu durumu halktan gizlemeye çalışıyorlar” dedi. şinin tüm karşı çıkmalarına karşın 6 yıl önce Özelleştirme İdaresi’nin daha önce Emekli Sandığı’nın sahibi olduğu yüzyıllık bir mirası taşıyan efsanevi Büyük Tarabya Oteli ihalesine giren İzzet Bayraktar, 80’inden sonra turizmciliğe de soyunduğunu ancak otelin kendisine gurur verdiğini anlatıyor. 145.3 milyon dolar vererek satın aldığı otel için 350 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını söyleyen Bayraktar, burayı kendilerinin işleteceklerini belirterek “Daha otel hizmete girmeden dünyanın en lüks ve benzersiz yaklaşık 450 otelinin üye olduğu Leading Hotels of the World (LHW) platformuna üye olma başarısına da sahip oldu” diyor. Otopark inşaatı onları hayli zorlamış. “Denizin altındaki dev kayaların kırılması 9 aydan fazla zaman aldı” diyen Bayraktar, eserinden çok mutlu. “Bir dönemin meşhur çay partileri geleneğini yeniden canlandıracağız” diyor. Otelin inşaatı süresince 3 bin 500 kişiye istihdam yaratılmış, tedarikçiler bunun dışında. Otel açıldığında da 400 kişi çalışacak. İzzet Bey’in eşi ise artık memnunmuş ancak bu kez de “İnşallah bir yerini sakatlamadan eve dönersin” diye endişe ediyormuş. AB Daimi Temsilcisi Yenel, Sarkozy döneminde bloke edilen fasılların açılmasını beklediklerini söyledi Fransa yine kilit ülke BAHADIR SELİM DİLEK İcralar patladı ANKARA Türkiye, AB ile ilişkileri kritik bir noktada bulunuyor. Nicholas Sarkozy döneminde Fransa’nın engellemesi sonucu müzakere süreci fiilen bloke edilmiş olan Türkiye, François Hollande’ın cumhurbaşkanı olmasından sonra dikkatini kısmen de olsa yeniden AB’ye çevirdi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin dönem başkanlığı süresince sessiz kalmayı tercih eden Ankara, İrlanda’nın 1 Ocak’tan itibaren dönem başkanlığını devralmasının ardından, müzakere sürecinin canlandırılmasını bekliyor. Ancak kilit ülke yine Fransa. Türkiye’nin Brüksel’deki AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Selim Yenel, “İrlanda, Türkiye AB ilişkilerine katkıda bulunmak istiyor ama bu konuda Fransa’ya bakmak lazım. Fransa’dan Sarkozy döneminde bloke edilmiş beş faslın önündeki siyasi engelin kaldırılması yönünde somut gelişme bekliyoruz” dedi. 5. Büyükelçiler Konferansı için İzmir’e gelen Yenel’in Cumhuriyet’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle: Rum Dönem Başkanlığı bizim açımızdan nasıl geçti? Bu dönemi daha etkin biçimde değerlendirme şansımız olabilir miydi? Avrupa Birliği içinde dönem başkanlıklarının rolleri, 2007’deki Lizbon Antlaşma BİZE VİZE İÇİN YOL HARİTASI SUNULMADI Vize muafiyeti konusunda umutlu musunuz? Bizim için önemli olan konu, vatandaşlarımızın Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz bir şekilde girebilmeleri, şu an yaşanan sıkıntıların bir an önce giderilmesi... Ancak Avrupa Birliği’nin bu konuda hazırladığı yol haritası bize henüz resmen verilmiş değil. Rumların, fasıl açılması konusunda engeli çok fazla gündem maddesi değil ama yine de engel ortada. Türkiye bu engeli nasıl aşacak? Kıbrıs’ta bir çözüme ulaşılması için yıllardır çalışıyoruz. 2004’te, Annan Planı ile ortaya çıkmış olan çözüm fırsatını Rumlar “hayır” demekle kaçırdılar. Biliyorsunuz, önümüzdeki ay Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde seçimler olacak. Umarım süreç daha olumlu bir seyir izler. sı’ndan sonra azaldı. Bu yüzden Avrupa Birliği ile zaten nispeten durağan olan ilişkilerimize Rumların olumsuz bir etkisi olmadı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile herhangi bir temasımız olmadı ama bu politikamızın hiçbir olumsuz yansıması da olmadı. Yani hiçbir kaybımız olmadı. İrlanda dönem başkanlığından umutluyuz; ancak konu yine gelip Fransa’ya takılıyor. Yeni başlık açabilecek miyiz, bu konuda Fransa’nın yeni cumhurbaşkanından umutlu muyuz? Türkiye’ye ziyaret kesinleşti mi? Fransa’dan Sarkozy döneminde bloke edilmiş beş faslın önündeki siyasi engelin kaldırılması yönünde somut gelişme bekliyoruz. Sarkozy engelinin kalkmış olmasına karşın, hâlâ fasıl açılması konusunda sıkıntılar sürüyor. Asıl engelleme kimden geliyor? Türkiye’nin adaylığına soğuk bakan birçok ülke var ve şimdiye kadar özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin arkasına saklanmışlardı. Fransa’nın engelini kaldırması ve Kıbrıs sorununun çözülmesi halinde gerçek durum ortaya çıkacak. Aslına bakarsanız engeller çeşitli... Burada bizim yapmamız gereken, bu ülkelerin endişelerini şimdiden gidermek. Sonuçta Avrupa Birliği’ne girmemiz halinde Avrupa Birliği’nin de bundan yararlanacağı, güçleneceği ve bir dünya gücü haline geleceği konularını işlememiz yararlı ola cak. Ayrıca, ekonomimizin iyileşmesi de kullanabileceğimiz önemli bir gelişme. Türkiye bir süredir “aday ülke” sıfatıyla Avrupa Birliği zirvelerine çağırılmıyor. Buna ne gibi bir gerekçe gösteriyorlar. Bizim bu konuda girişimimiz var mı? Eskiden davet inisiyatifi dönem başkanlığındaydı. Lizbon Anlaşması’ndan sonra bu yetki Konsey Başkanı Herman van Rompuy’a geçti. Bu konuyu sürekli işledik ve işlemeye devam ediyoruz. Van Rompuy yetkili olsa da üye ülkelere danışmak zorunda ve şimdiye kadar bir veya birkaç üyenin engeline takıldığımızı anlıyoruz. Bunun aşılması için uğraşımız sürüyor. AB’yi bugün içinde olduğu geçiş dönemi sonrası nasıl bir yapılanma bekliyor, Türkiye’nin yeri nasıl olur? Avrupa Birliği, Avro krizi ile önemli bir sarsıntı geçirdi. Aynı zamanda 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yapılması da bekleniyor. Aynı dönemde Avrupa Birliği’nin yeni komisyonu da ortaya çıkacak. Ancak bütün bu yapıların oluşmasından sonra esas tartışmaların yapılabileceğini düşünüyorum. Yeni bir Lizbon sürecinde nasıl bir etkimiz olmalı? Süreç konusunda bizim de fikir üretmemiz yararlı olur diye düşünüyorum. Nasıl bir Avrupa Birliği’nde yer almak istediğimizi şimdiden ortaya koymamız gerekir. Dosyalar koridora sığmıyor Haber Merkezi İzmir’de ekonomik sıkıntılar yüzünden borçlarını ödeyemeyen binlerce kişiye ait icra dosyaları, adliyede İcra Müdürlüğü’nün bulunduğu koridorlarda geçecek yer bırakmadı, yediemin depoları hacizli mallarla dolup taştı. Doğan Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre takip dosyalarının başında, bankalardan alınan otomobil, tüketici kredileri, cep telefonu fatura borçları bulunuyor. Cep telefonu davalarını kredi kartı borçları, esnaf ve kefalete ödenmeyen borçlardan kaynaklanan davalar takip ediyor. İcra müdürlüklerinin kalemlerine sığmayan 1 milyonu geçkin dosya çelik dolaplarda yer kalmayınca koridorlara istiflenerek yerleştirildi. İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, banka kredisi, cep telefonu ve kredi kartı kaynaklı davalar sebebiyle avukatların diğer davalara bakamaz hale geldiğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle