19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2013 PAZARTESİ 6 HABERLER Deniz Feneri davasının mağduru Sadık Deniz, ilk kez Cumhuriyet’e konuştu. Deniz ‘Dini duygularımı istismar ettiler, kandırdılar. Hakkımı helal etmiyorum’ dedi ‘Şikâyetimi geri çekmem Güncellesek mi Güncellemesek mi? Biliyorsunuz, 20 yıla kadar hapis cezası verilen ve toplumsal büyük bir hukuk, adalet ve insanlık yarası yaratan Balyoz CD’lerinin sahteliği, uluslararası ve ulusal bilirkişilerin çok sayıda raporuyla kanıtlanmıştı. Bu CD’lerin içindeki, sözde “darbe görevlendirmeleri” listelerinde adı geçen subaylarla ilgili bilgilerin de neredeyse hepsi yanlış çıkmıştı. Kimisi Londra’da, kimisi sualtında görevde, kimisi annelik izninde... Darbede “görev alacak” arabalardan bazıları bile “darbe zamanı (!)” 2003 yılında başkaları üzerine kayıtlıydı. Sokak adlarından tutun, 2003’te olmayan kriptolu telefonların dağıtımına ve o zaman olmayan MOBESE kameralarına kadar... Tabii 2007’de ilk kez kullanılan yazı fontları da 2003’te, Microsoft’tan önce keşfedilmiş ve kullanılmıştı! Bu CD’lerdeki kepazelikler (2000 kadar uyduruk bilgi!) ortaya serilince, bu aşamadan sonra kendilerinden artık sahte darbe senaryolarını yazanların ortakları diye bahsedebileceğim gazete köşelerini tutmuş işbirlikçiler, yeni bir kılıf bulmuşlardı: O CD’ler 2003’te kaydedildi ama sonra da durmadan güncellendi! Yani “darbeciler” durmadan CD’leri yeniledi! Bu “güncellendiler” büyük buluşunu kim ilk kez ortaya atmıştı, Alper Görmüş mü yoksa Mehmet Baransu mu? Birincilik haklarını yemek istemem, bu bir “önemli buluş”tur çünkü!! Dörtbirtaraf’ın NA’sı ve NI’sı da bu “buluş”u papağan gibi yineliyor... Derken, Balyoz mahkemesi de gerekçeli kararında buna sarılmasın mı!? Mahkeme, TÜBİTAK bilirkişi raporunun zırvalığı ortaya çıkınca onu da saymıyor.. Ama diğer bilirkişi raporlarını da... Ve bu tutumuna bir açıklama yapıyor: Biz bilirkişi raporlarını dikkate almak zorunda değiliz! Peki, hiçbirinizin zerre kadar uzmanlığına girmeyen “CD’lerin içindekiler gerçek mi sahte mi” incelemesini kim yapacak? M. Baransu ve A. Görmüş’ün güncellendi masalı mahkemeye pek cazip gelmiş! Ama kafayı hepsi biraz çalıştırsa, bu yeni masalın da ipe sapa gelir tarafı olmadığını görecekler, ama neredeeee! ??? “Güncellendi” palavrasının yanıt bekleyen bazı soruları: 1) CD’ler güncellendiyse, en son güncelleme tarihi 2009 yılı olmak zorunda. Çünkü 2009’da kurulu şirket isimleri var bu düzenbaz CD’lerde! 2) Çetin Doğan 2003’te, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek 2005’te ve daha onlarca subay 2009 yılı öncesi emekli oldu: Ama bu subayların isimleri ve rütbeleri emekli olmamış gibi darbe CD’lerinde duruyor. Tıpkı 2003’teki gibi! Avukatlar diyor ki: “Emekliler mi darbe yapacaktı!” Bu nasıl bir “darbe” ki, darbecilerin lider kadrosu 2009’da orduda değil! 3) Eğer güncellenme yapıldıysa, neden tüm sanıklar 2003 yılındaki rütbeleri ile güncellendi? 4) Sahte evrak çetesi, bütün darbe senaryosunu 2003’te yapılan Plan Semineri’ne dayandırarak bunun üzerine “Balyoz Darbe Planı”nı inşa ediyor, Fatih Camii’ni bombalatıyor falan! Eğer CD’lerde güncelleme 2009’a kadar yapıldıysa, 2003’te darbe planlanmadı demek. O zaman “belki de 2050’de bile geçerli olacak bir darbe senaryosu” hazırlandı! Kim güncelledi kardeşim? Emekli paşalar mı? 5) Güncelleme yapıldıysa: Neden 15. Kolordu gibi lağvedilmiş birlikler planlarda duruyor? 4) Neden dijital belgelerin üst verilerindeki son kaydedilme tarihleri 2002 ya da 2003 olarak kalmış? 6) Neden dijital belgelerin üst verilerinde son kaydedenler 2003 yılındaki kişiler olarak geçiyor? Güncelleme olsaydı sonraki yıllarda dijital verileri güncelleyen kişilerin isimleri yazılı olurdu. 7) balyozvegercekler sitesinde Pınar ve Dani Rodrik’lerin “Aptallar İçin Güncelleme İddiası” diye bir yazıları var: “Güncelleme iddiası, bütün iddianameyi toptan çökertir!” Darbe CD’leri güncellenmemiş olsa da sahte, güncellenmiş olsa da sahte. Ne demiştik dün: İki ucu boklu değnek, tutanların üzerine sıçrayıp duruyor. Bütün bilirkişi raporlarının ve içindeki yanlış bilgilerin ortaya çıkardığı tek gerçek var: Bu CD’ler ve Balyoz Darbe Planı sahtekârlığı, 2009’da yazılıp tamamlandı ve 2003’te yapılmış süsü verildi. ABDcemaat ve iktidar üçlüsünün senaryosu ordunun defterini dürmekti. Orduyu darbe planı yapmış gibi göstererek... 365 subayın canına okuyarak, onları ve ailelerini perişan ederek... ??? Bir nokta daha: Hürriyet yazarı Taha Akyol, gerekçeli karar üzerine yaptığı “hukukçu” yorumunda, “darbe planları”nın varlığını kabul ediyor ama bazı subaylar için verilen mahkumiyet kararının “somut delillere” ve “suç irtibatına” dayanan varlığını zayıf görüyor. Bir de “suç vasfı”nın darbeye teşebbüs mü yoksa “suç için anlaşma” mı olduğuna Yargıtay karar verecek diyor. Taha Akyol, Yargıtay adına da darbe kararını vermiş ve onlara seçenek sunuyor gibi! Ama suç oluşturacak CD’lerin bütünüyle sahte çıkması konusunda bir fikri yok: “Objektif hukukçuluk”. Akyol’a bir yazı tavsiyem var. Orada üçüncü ve dördüncü seçenekler sunuluyor: Dünkü Radikal Pazar ekinde Faruk Özsu’nun (Diyarbakır Hâkimi, Demokrat Yargı Yön. Kr. Üyesi) “Balyoz: Yeni Yargı’nın Çöküşü” yazısı... Ondan öğrenecek çok şey var... (“http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aTy pe=RadikalDetayV3&ArticleID=1116546&Cat egoryID=77” www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=Ra dikalDetayV3&ArticleID=1116546&CategoryI D=77) için para teklif ettiler’ ‘GÜVENİMİZİ KÖTÜYE KULLANDILAR’ Telefonla ulaştığımız Sadık Deniz, sorularımızı yanıtladı: Sizi tanıyabilir miyiz? 41 yıldır Almanya’dayım. Kayseriliyim. 16 yaşında Almanya’ya geldim. Uzun yıllar fabkikalarda, inşaatlarda çalıştım ancak şu an işsizim. Muhafazakâr bir insanım. Fakat bu muhafazakârlık demek değildir ki Almanlarla hiç diyaloğun olmasın. Benim “açığa” da “kapalıya” da saygım var. Allah’tan korkan insanlarız. Deniz Feneri e.V. ile tanışmanız nasıl oldu? Deniz Feneri ile Kanal 7 vasıtasıyla tanıştık. Kanal 7 (İNT), Frankfurt’ta açıldığında derneğin reklamını yapıyordu. Bangır bangır bağırıyordu. Reklamlarda derneğin Türkiye’deki fakirfukaraya yardım yaptığı anlatılıyordu. Biz de “bu bir hayır kurumu” diyerek kurban bağışı yaptık. O zamanın parasıyla üç kurban, iki kurban şeklinde bağış yaptık. Makbuzlara göre 1200 Avro civarında yardımda bulundum. Sonra bunlar Münih’te büyük bir toplantı düzenledi, millet yardım yaptı. Çocuklarım şimdi benimle “Baba sen kurban verilecek yeri çok iyi biliyorsun, biz de verelim” diye alay ediyor. Deniz Feneri sizi etkilemeyi nasıl başardı? Bizden topladıkları paraları, Türkiye’deki fakir bölgelerde yoksullara götürdüklerini anlatıyorlardı. Kanal 7’de bunu gözümüzle görüyorduk. Uğur Arslan’ı izliyorduk. Hastaları ambulansla hastanelere götürüyorlardı. Dindar bir insan olarak bundan etkilendik, parayı verdik. Sonra paraların yoksullara değil de başka yerlere gittiği ortaya çıkınca ne hissettiniz? Dini duygularımla oynandığını hissettim. Güvenimizi kötüye kullandılar. Müslümanları, birbirine selam vermekten dahi çekinir hale getirdiler. Adama, Müslüman diye selam veriyorsun, başına bunlar geliyor. Bir cemiyete gittiğinizde kimseye artık güvenemiyorsunuz. Dava 16 Ocak’ta başlayacak. Dava öncesinde ‘şikâyetinizi geri çekin’ diye telkinde bulunan oldu mu? Olmaz mı? Geçen sene Yimpaş’ın avukatıyım diye biri yanıma geldi. “Bu davanızdan vazgeçin. Burada suçsuzluk var. Deniz Feneri’nin üzerine çok gidiliyor” dedi. Ben de “Kardeşim sen kim oluyorsun?” dedim. Yimpaş’ın avukatı olduğunu söyledi. Bana “Yimpaş’a yatırdığın parayı vereceğim” teklifinde bulundu. Ben de “Sadece benimkini verseniz ne olur. Orada binlerce kişi mağdur. Onların parasını da verin” diye kızdım, teklifi reddettim. Ama sonra bu kişi, Deniz Feneri’nin avukatı çıktı. Ayrıca başkaları da bana bu davadan çekilmem için para teklif etti. Kanal 7’den bir bayan da evde yokken kapıya kadar gelmiş, röportaj için. ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Deniz Feneri yolsuzluğunun mağdurlarından gurbetçi Sadık Deniz, 16 Ocak’ta başlayacak dava öncesi çarpıcı açıklamalarda bulundu. Muhafazakâr bir insan olduğunu, o dönem Kanal 7’nin Deniz Feneri reklamlarından etkilenerek bağışta bulunduğunu belirten Sadık Deniz, “Fakat bu insanlar güvenimi kötüye kullandı, dini duygularımı istismar etti” dedi. Deniz Feneri’nin yanı sıra Yimpaş’a da 25 bin Avro para kaptırdığını açıklayan Deniz, “Bunlar çok vicdansız adamlarmış. Müslüman, Müslümanı kandırdı. Ne yuvalar yıkıldı bunların yüzünden” diye konuştu. Davanın iki müştekisinden biri olan Deniz, Deniz Feneri’nin bir avukatının yanına gelerek, “Şikâyetini geri al. Sana Yimpaş’a yatırdığın parayı vereceğim” şeklinde teklifte bulunduğunu söyledi. Almanya’da “yüzyılın soygunu” olarak nitelendiren Deniz Feneri e.V. yolsuzluğunun Türkiye ayağına ilişkin dava, 16 Ocak Çarşamba günü İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacak. Davada, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Genel Yayın Yönetmeni Zahid Akman’ın aralarında bulunduğu 20 kişi, iddianamenin hazırlanmasından 9 ay sonra “sanık” olarak hâkim karşısına çıkacak. “asıl failler” olarak nitelendirilen sanıklar, “özel belgede sahtecilik yapmak”, “Kamu görevlisinin sahtecilik suçuna iştirak etmek” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmakla” suçlanıyor. Nadi Türkaslan ve diğer iki savcının görevden alınmasından sonra “örgüt” ve “dolandırıcılık” suçlarına takipsizlik kararı verilmişti. Deniz Feneri e.V’nin sadece banka hesaplarına 28 bin 836 kişi “bağış” olarak toplam 41 milyon 423 bin 158 Avro yatırdı. İddianamede, bu paranın 11.7 milyon Avro’sunun amaç dışı kullanıldığı ifade edildi. 41 yıldır Almanya’da oturan 56 yaşındaki Sadık Deniz, vurgunun binlerce mağduru olmasına karşın şüphelilerden şikâyetçi olma cesaretini gösteren iki kişiden biri. Deniz ve diğer müştekinin şikâyetlerini çekmesi durumunda dosyanın kapma riski bulunuyor. ‘TÜRKİYE’DE KORUNUYORLAR’ Türkiye’deki soruşturmada savcılar görevden alındı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Adamları suçladılar, sonra beraat ettirdiler. Şimdi nasıl olacak? Size göre Deniz Feneri yolsuzluğu örgütlü bir suç mu? Bu, birkaç adamın yapacağı iş değil ki? Ortada milyonlar var. Bugün mesela bireysel olarak 10 bin Avro ile Türkiye’ye gitsem, parayı elimden alırlar diye korkarım. Yani bu, birüçbeş kişinin işi değil. Bunu bilinçli, yüksek düzeydeki insanlar yapıyor. Bunlar Türkiye’de korunuyor mu sizce? Bence korunuyor. Cezaevinde yatan bir adam (Zahid Akman’ı kastediyor), nasıl Kanal 7’nin başına getirilir? Jet Fadıl hâlâ bangır bangır ev satıyor. Devlet bir şey yapmıyor. Son olarak sizi dolandıran kişilere ne söylemek istersiniz? Allah vicdan versin. Paraları, başka amaçlarla kullanmışlarsa ben hakkımı helal etmiyorum. Ne Yipmaş’a, ne Kombassan’a ne de Deniz Feneri’ne hakkımı helal ederim. Çünkü adamlar bizim dini duygularımızla oynadılar. ‘Akrabalarına yatırım yaptılar’ Nasıl para kaptırdınız? Yimpaş burada (Almanya’da) Milli Görüş’ün camilerinde para topladı. Geldiler burada, “Şu kadar kâr payı veriyoruz” diye reklam yaptılar. Faizin adını, kâr payı koydular. Biz de “altınları çıkardık” verdik. 1999 yılı itibarıyla 13 bin Avro verdim, eşim de 12 Avro teslim etti. Karşılığında “Türkiye’ye yatırım yapılacak, işgücü artacak” dediler. Doğru yaptılar! Ama kendi akrabalarına yatırım yaptılar. Bunlar çok vicdansız adamlarmış. Hepsi aynı cins. Müslüman Müslümanı kandırdı. uvaları yıktılar, kanser ettiler’ Ne yuvalar yıkıldı bunların yüzünden. Ne aileler kanser oldu, öldü? Mağdurları Yozgat’a gitti paralarını almak için, üstüne dayak yedi. Kanal 7, Deniz Feneri, Yimpaş. Bunlar üçlü. Aynı dönemde ortaya çıktıkları için bunlara kandık. Artık bu tür derneklere gü ‘Y veniyor musunuz? Bunlar karşıma çıksa derhal def ederim. Çok ağır konuşurum. Adamlar bir yerde reklam ile milletin aklını çaldılar. Yoksa kapı kapı dolaşmadılar. Paraları bankaya yatırdık. Zararım karşılanmadı. Derneğin el konulan parasından 8 milyon Avro, Alman Kızılhaç’a gitti. Frankfurt’ta infaz savcılığına gittim, paramı almak için. Devletin alması gereken vergiler öncelikli olduğu için bizimkiler kaldı. Aşağı yukarı üç senedir duruyor. ADALET BAKANLIĞI AKP’li Pendik Belediyesi’nin yeni sahil meydan projesinde anıt yok Dersimiz öfke kontrolü İLHAN TAŞCI Atatürk yerine gölet AYKUT KÜÇÜKKAYA ANKARA Adalet Bakanlığı, denetimli serbestlik müdürlüklerinde çalışan psikolog, sosyolog, sosyal çalışmacı ve öğretmenlere bugünden itibaren dört gün “öfke kontrolü” dersi verecek. Bu eğitimi alan uzmanların denetimli serbestlik kapsamındaki hükümlülere öfke kontrolü konusunda yardımcı olması hedefleniyor. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, 18 Ocak’a kadar uzman personelini öfke kontrolü eğitim programına alacak. Programa denetimli serbestlik müdürlüklerinde çalışan uzman personel katılacak. Amaç, uzman personelin, hükümlülere yönelik yapılacak çalışmalarda, öfke kontrolüne ilişkin gerekli bilgileri edinmeleri ve yapılacak alıştırmalarda kullanılacak olan materyaller hakkında uygulama becerisini kazanmalarını sağlamak. Eğitim programında uzman personel, öfkeye yol açan süreçler ve kişinin kendi davranışlarını izlemesi konusunda bilgilendirilecek. Personelin, öfkeyi kontrol etme konusunda bazı yöntemler ve bu yöntemlerin yararları gösterilerek hükümlülere yönelik yapılacak grup çalışmalarında faydalı olmaları sağlanacak. Personelin hükümlülere yönelik yapacakları çalışmalarda öfke kontrolü tekniklerini geliştirmeleri de hedefler arasında. İstanbul’da son dönemde yaşanan Atatürk anıtı krizlerine Kadıköy’den sonra bir ilçe daha eklendi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üstlendiği Pendik sahilindeki yeni meydan projesinde “resmi törenlerin yapıldığı Atatürk heykelinin içinde bulunduğu alan” yer almıyor. AKP’li belediye yetkilileri projeyi “Sahile yakışan meydan” başlığıyla tanıtırken CHP’liler tepki gösteriyor. CHP’li Belediye Meclis üyesi Tarık Balyalı, “Projede Atatürk heykelinin olduğu yerde gölet var. Üç boyutlu projede her şeyi koyan belediyenin koskoca Atatürk heykelini unutması herhalde mümkün değildir” diye konuştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadıköy Meydanı için hazırladığı yeni projede “Başöğretmen Atatürk Anıtı”na yer vermemiş, CHP’li belediye büyük tepki göstermişti. Pendik Belediyesi yeni projeyi sitesinde şöyle tanıtıyor: “İBB Başkanı Kadir Topbaş, Pendik Sahil Meydan Projesi’nin başlaması için onay verdi. Belediye Başkanı Kenan Şahin’in yoğun girişimleri ile Pendik, tam 78 bin metrekarelik dev bir meydana kavuşuyor. Pendik Sahil Meydanı’nda seyir terası, çocuk oyun alanları, paten alanı, sergi ve gösteri alanları, kafeterya, çay Pendik Sahil Projesi bahçesi, kioslar ve yazlık sinema bulunuyor. Meydana yapılacak gölet ve süs havuzu özellikle yaz aylarında sahilin cazibesini daha da artıracak.” “Biz ilkesel olarak Pendik sahilinin yeniden düzenlenmesine taraftarız” diyen CHP’li üye Balyalı projeyi ilçe meclis toplantısında gündeme getirdi. Hem mecliste konuşan hem de soru önergesi veren Balyalı şunları söyledi: “Atatürk heykeli üzerinden bir tartışmaya girmek istemiyorum ama bu bizim için son derece hassas bir konu. Yaptığınız projede her şeyin yeri belli. Otopark, iskele, gölet, havuz, çocuk parkı caddeler so ‘Atatürk anıtı kırmızı çizgimiz’ kaklar hepsi var sadece Atatürk heykeli yok. Ben baştan uyarı görevi yapıyorum ve soruyorum: Mevcut Atatürk heykeli projede neden yok? Mevcut Atatürk heykelini ne yapmayı düşünüyorsunuz? Mevcut heykelin yerinde gölet olduğuna göre Atatürk heykeli nereye konulacak ve dolayısıyla resmi törenler nerede yapılacak? Biz şu anda size testi kırılmadan önceki uyarı görevimizi yapıyoruz. Yakından takip edeceğiz. Pendik Meydanı’ndaki Atatürk heykeli bizim kırmızı çizgimizdir.” Balyalı, ilçe meclisinde yaptığı bu konuşmaya karşın AKP grubundan ya da yetkililerinden herhangi bir açıklama yapılmadığına da dikkat çekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle