15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA 8 İstanbul B Edirne PB Kocaeli B Çanakkale B İzmir A Manisa A Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara B 27 32 32 29 32 34 34 26 26 25 25 25 30 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A B A A A A A A A A A B 28 28 26 31 33 31 33 34 30 33 26 23 25 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB Berlin PB Budapeşte A Madrid Y Viyana A HABERLER 11 14 14 16 16 14 16 14 24 24 28 20 26 Belgrad PB 29 Sofya B 27 Roma B 26 Atina B 31 Zürih Y 22 Moskova Y 14 Aşkabat A 28 Taşkent A 30 Baku Y 25 Bişkek Y 29 Tiflis A 25 Kahire A 31 Şam A 32 TARİHTE BUGÜN Ülkemiz genelinde yağış beklenmiyor. Kuzey kesimler parçalı çok bulutlu, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. MÜMTAZ ARIKAN 26 Eylül GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada dikkate almadı ve fakat: Bir kişi, üstelik Genelkurmay Başkanlığı yapan bir asker; mahkeme kararları açıklandıktan sonra üstelik iktidara yandaş gazeteye (Star) verdiği demeçte, “Adil yargılama olmadı diyemem” dedi. Mahkeme boyunca gerçekleri söylemekten özenle kaçınan bir asker bu. Görev yaptığı sırada, Genelkurmay Başkanlığı’na oturmasını sağlayan AKP hükümetine yakınlığını, hatta iç içeliğini emekli orgenerallerin sürekli eleştirdiğine tanık olduğumuz bir orgeneral; mahkemeyi haklı, sanık arkadaşlarını suçlu buldu: Adı, Hilmi Özkök! Kamuoyu vicdanının haksız ve insafsız diye değerlendirdiği kararı övme görevini üstlendi: “Mahkeme bu davada titiz davrandı. Tanıklar dinlendi, bilirkişi görevini yaptı” dedi. ??? Pes doğrusu. Tanıklar dinlendi diyor, Balyoz sanıklarının ısrarlı tanıklık çağrılarını mahkemenin reddetmesinden sonra; tanıklık yapmak istiyorum diye mahkemeye başvurmuyor. Kararlardan sonra dün Milliyet’e verdiği demeçte “Çağrılsaydım Balyoz davasında da tanıklık ederdim” diyor. Ne ki, Genelkurmay Başkanlığı yapan bir askerin yakasından düşmeyecek birbirine tezat açıklama ve davranışlarla… …karakolda doğru söyler mahkemede şaşar deyişini anımsatan bir kimlik sergiliyor. Gazetecilere çok kez “Balyoz Planı konusunda bilgi ve belgesi olmadığını” söylüyor ama Balyoz mahkemesinin bu kez darbe girişimi olduğunu içeren kararını onaylıyor. Star’a verdiği demeçte, “yargıçların müebbet vermek istemediklerini, beraat da veremeyeceklerine göre ortasını bulduklarını” söyleyerek sanık sandalyesindeki silah arkadaşlarının darbe hazırlıkları yaptığını kaygan üslubuyla doğruluyor. Sureti haktan görünmenin ustası, simgesidir Hilmi Özkök! ??? Balyoz davası başladığından beri Hilmi Özkök’ün de darbe girişimiyle suçlanan emrindeki komutanlar, subaylar kadar, hatta onlardan da öteye suçlu olduğunu Güncel’de aylarca her fırsatta yazdık. Buyurun bakın Cumhuriyet koleksiyonlarına: Darbe girişimi duyumu aldığını açıklamasına karşın komutan olarak davada adı geçenler hakkında askeri savcılığı yazı ile harekete geçirmeyen… …açılan davayla birlikte kendini aklayan ama gerçekleri açıklamaktan da, askerlik arkadaşlarını savunmaktan da veya mertçe suçlamaktan da özenle kaçınan… …oysa, en azından görevi ihmalden, bildiği gerçekleri adaletten saklamaktan sanık olarak, “komutan” Genelkurmay Başkanı Org. Özkök’ün kalacağı yerin; tutuklanan orgenerallerin, amirallerin, üst düzey komutan ve subayların konuldukları Hasdal Cezaevi olması gerektiğini yazdık. Ne ki yazdıklarımızla yalnız kaldık. Zira o günlerde, medya ve iktidar çevreleri, hele TV’lerde boy gösteren çokbilmişler için Org. Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, darbe önleyen demokrasi kahramanlarıydı. Ama aylarca önce yazdıklarımızı bugün: (1) Artık gündeme oturan soruyla TBMM eski Anayasa Komisyonu 2. Başkanı Süha Özkan, “Silahlı Kuvvetleri’nin en yüksek rütbelisi olarak haberdar olduğunuz ortaya çıkan darbe hazırlıklarını neden ihbar etmediniz ve kanaatinizi açıklamak için bir gazetecinin yıllar sonra belirsiz bir kaynaktan edindiği bavul dolusu askeri belge ve dokümanları savcılığa iletmesini beklediniz” diye soruyor. (2) “En çok Balyoz davasında ceza alan genç subaylar için üzüldüğünü” söyleyen Özkök’ü, cezaevindeki daha düşük rütbeli subaylar zehir gibi bir açıklama ile yanıtlıyor. Açıklama, Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı dönemini “bugün çok da gururla anmadıklarının” altını çiziyor ve “Karargâhta yüzbaşı ve binbaşı kişiler olarak kendisinden gizli olarak bir darbe hazırlığına katkı sağladığımızdan bu kadar nasıl emin olabildiğini, neden zamanında hakkımızda işlem yapmamıştır, eğer Balyoz darbe girişimi gerçek ve haberi var idiyse Ergenekon davasındaki ifadesinde neden doğru söylememiştir” sorularını yöneltiyor, tanıklık etmekten neden kaçındığını sorguluyorlar. ??? Maskeler düşüyor. Darbe iddialarına ilişkin davalarda Avrupa’daki hava yavaş da olsa değişiyor. Balyoz davasında karar açıklandıktan sonra Brüksel’de Genişlemeden Sorumlu AB Yetkilisi Stefan Füle’nin ofisinden yapılan ilk değerlendirmede şu ifadeler yer almıştı: “Türkiye’de yargı süreçlerindeki kusurların, adil yargılama hakkını ve savunma tarafının haklarını etkilemesinden duyduğumuz endişeyi, AB Komisyonu olarak çeşitli vesilelerle, son olarak da 2011 yılı İlerleme Raporu’nda dile getirdik. Türkiye’nin bu kusurların üzerine acil olarak eğilmesi gerekmektedir. AB Komisyonu, bu konuya 10 Ekim’de açıklanacak İlerleme Raporu’nda daha detaylı olarak tekrar eğilecektir.” Füle’nin bahsettiği bu yılki İlerleme Raporu taslağı kısa süre önce basına sızdı. Balyoz ve Ergenekon davalarına ilişkin ifadeleri Cumhuriyet’te duyurmuştuk. Taslakta şu ifadeler kullanılmış: “İddia edilen darbe planlarına ilişkin soruşturmalar, geniş tutulan kapsam, yargılama işlemlerindeki yanlışlar ve yürütmenin yargı üzerindeki etkisi nedeniyle giderek artan şüphelere yol açmaktadır.” Bu ifadelerin Balyoz davası hakkındaki karar açıklanmadan önce yapıldığını hatırlatmakta fayda var. Mahkeme heyetinin emir alanemir veren ayrımı yapmaksızın 325 sanığı 20, 18 ve 16’şar yıl hapse mahkum etmesini bu davaları savunan kesimler dahi ağır buluyor. Dava süresince usul hataları yapıldığı, dijital delillerin üzerinde oynandığı ve sanık le ‘Balyoz’daki Yargılama Hataları Saygınlığınızı Yok Ediyor’ hindeki delillerin değerlendirme dışı bırakıldığı gibi oldukça ciddi iddialar konusunda bugüne kadar kimse kamuoyuna tatmin edici bir yanıt verebilmiş değil. Hal böyleyken bu yıl tüm aday ülkeler için “hukuk devleti” ilkesinin öne çıkarılacağı AB Komisyonu’ndan çıkacak raporun son hali daha detaylı ve ağır olabilir. aynı zarar Kitap yakmak ile Kısa süre öncesine kadar TürkiyeAB ilişkileri açısından kritik bir noktada görev yapan emekli bir AB diplomatı önceki gün An kara’daydı. Balyoz kararlarını yakından takip etmişti. Davaların Brüksel ve diğer Avrupa başkentlerinde nasıl algılandığını sorduğumda yanıtı şu oldu: “Bu davalar başlangıçta Türkiye için Avrupa’da büyük bir saygınlık kazandırdı. Sivilasker ilişkisinin rayına oturtulması açısından önemliydi. Ancak yargılama süreçlerinde yapılan yanlışlar, her geçen gün Türkiye’nin bu saygınlığını yıkıyor. Basılmamış kitabın yakılması, gazetecilerin hapiste tutulması Türkiye’nin imajına ne kadar zarar veriyorsa, Balyoz’da yapılan hukuk hataları da aynı derece zarar veriyor. AB raporuna bu bakış yansıyacaktır.” Bu sözler üzerine bir meslektaşımız, “Bu noktaya gelmekte biraz geç kalmadınız mı?” sorusunu yöneltti. Karşılığında “Evet bunları görmemiz biraz zaman aldı” yanıtı geldi sadece... Avrupa’da hava değişiyor. Çok yavaş ve çok geç. Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından yazılarına kısa bir süre ara vermiştir. BAHÇELİ ALAN’I ZİYARET ETTİ ‘Vicdanlar rahatlatılsın’ ALİ AÇAR SANIK AVUKATLARI: GÖLGE ETMEYİN YETER HSYK 1. Daire Başkanı İbranim Okur, pazartesi günü bu köşede, 365 sanıklı bir dava olduğu için Balyoz davasının Yargıtay aşamasının öncelikli olarak ele alınacağı ve kısa süreceği beklentisini dile getirmişti. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, buna yanıt olarak gönderdiği metinde şunları vurguladı: “Sayın Okur gölge etmesin başka ihsan istemez. Bu tutumu sanık yakınlarına ‘umut pompalamak’tır. Sanık yakınlarının duyguları ile zaten yeterince oynandı, beklentiler yaratıldı. İlk umut pompalaması toplu tutuklamalardan sonra başladı. ‘Yurtdışındaki sanıklar da teslim olduktan sonra tahliyeler başlayacak’ denildi. Yurtdışındaki sanıklar geldi, tahliyeler gerçekleşmedi. İkinci umut pompalaması ‘ifadeler tamamlansın, tahliyeler başlayacak’ denilerek yapıldı. Bu nedenle sorgular 1 dakikaya kadar indi. Üçüncü umut pompalaması ise esas hakkındaki savunmalar sırasında yaşandı. Hükümle birlikte tahliyeler yapılacak denildi. Ama tam bir şok yaşandı. HSYK 1. Daire başkanının yaptığı son umut pompalaması. Türkiye’de normal yargı süreci asla işlemeyecek. Özel yetkili mahkemeler karşıdevrim mahkemeleri gibi çalıştırılmaktadır. Bu mahkemelerden de kararı irdeleyecek Yargıtay’dan da olumlu sonuç beklemek safdillik olur. Yargı bağımsız olmadıkça, normal hukuk düzeni geri gelmedikçe umut beslemek doğru olmaz.” İbrahim Okur’un, Yargıtay’daki temyiz aşamasının 34 ay gibi kısa tutulabileceği tahminine de Ülgen, “Bu dava yüz binler hatta milyonlarca sayfadan oluşan devasa bir dosya içermekte. Okumadan nasıl karar verecekler. Süre kısa tutulursa bu sanıkların lehine değil aleyhlerine olacaktır” karşılığını veriyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Balyoz davasında 18 yıl hapis cazasına çarptırılan İstanbul Milletvekili Engin Alan’ı dün ilk kez Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Mahkemenin gerekçeli kararını bir an önce açıklayarak davanın Yargıtay’da acil olarak görülmesini isteyen Bahçeli, “Milletin vicdanındaki rahatsızlıkları giderebilmenin yolunu bulmalıdır” dedi. Bahçeli, başkanlık divanı üyesi ve bir grup milletvekili ile birlikte dün Silivri Cezaevi’ndeydi. Alan ile yaklaşık 45 dakika süren görüşmenin ardından gazetecilere açıklama yapan Bahçeli, “Ben inanıyorum ki Yargıtay’a konu intikal ettiğinde mahkemenin almış olduğu bu kararlar daha adaletli biçimde değerlendirilerek milletimizin vicdanen huzur bulmasını sağlamış olur. Eğer bu karar böyle devam ederse bölünmenin eşiğinde olan Türkiye’de yargı kararları konusunda da bölünme olur” dedi. Siyasi iktidarın yöneticileri ile medya patronları ve yayın müdürlerine de seslenen Bahçeli, şunları söyledi: “Mahkeme sonuçlandığında medyadaki görüşmelere ne idüğü belirsiz hukuk bilgisi anlaşılmaz insanlar tarafından bu mahkemenin sorgulanması ve çok ağır cezalar almış olan değerli TSK mensuplarının almış olduğu cezaları haklı gösterecek tavırlar içinde olması milletimizi üzmektedir. Televizyonlar vasıtasıyla bu askerlerin ailelerini karamsarlığa itmek, üzüntüler içinde boğmak Yargıtay’da görüşülecek gelecekteki bir davayı bugün de istikamet kazandırmak isteyen yanlış zihniyete ‘dur’ demek lazım. Başta Başbakan ve Adalet Bakanı olmak üzere herkesin önlem alması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye tahamülsüzlüğe doğru sürükleniyor. Bu tahammülsüzlüğe ne kadar dayanacak belli değildir.” Medyaya patronlarına seslendi Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, ‘Ergenekon belgesi’nin eline nasıl geçtiğini anlattı ‘Zarf içinde bırakıldı’ HATİCE TUNCER Yaysat 20 yaşında İstanbul Haber Servisi 1992 yılında kurulan yayın ve dağıtım alanında Türkiye’nin lider firması Yaysat 20. yılını kutluyor. Sektördeki ilk yıllarında yüzde 28’lik pazar payına sahip olan Yaysat, 20 yılda payını yüzde 65’e çıkardı. Doğan Holding kuruluşu olan Yaysat, Türkiye genelinde 30 bin noktada dağıtım yapıyor. 23 ulusal ve 1 yerel olmak üzere günde 36 gazeteyi 1200 periodik dergiyi 40 farklı tür satış noktasında okuyucularla buluşturuyor. 7 bölge müdürlüğü, 200 baş bayi ile yıl boyunca aralıksız hizmet sunan Yaysat’ın kurulduğu yıllarda 50 milyon lira olan cirosu bugün yılda 700 milyon liraya ulaştı. 1993’te sadece 600 milyona yakın gazete dağıtan Yaysat, 2011’de 1.1 milyar adet gazete dağıttı. Dağıtım miktarını 20 yılda 2 katına çıkaran Yaysat, cirosunu da 12’ye katladı. Ergenekon davasında, bu davadan tutuksuz, Odatv davasından tutuklu sanık Yalçın Küçük ile İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in savunma tanıkları gazeteci Aslı Aydıntaşbaş ve Haluk Yurtsever dinlendi. Duruşmanın sabahki oturumunda dinlenen Haluk Yurtsever, 19871990 yılları arasında Yalçın Küçük’ün çıkardığı Toplumsal Kurtuluş dergisinde yazılar yazdığını anlattı. Yalçın Küçük’ün Abdullah Öcalan ile mülakat yapmak istediğini söylemesi üzerine Almanya’nın Köln kentinde ilgili bağlantıları sağladıklarını ve Haziran 1989 yılında Bekaa Vadisi’ndeki kampta röportajın gerçekleştirildiğini söyleyen Yurtsever, Öcalan ile mülakatın “Kürt ve Türk halklarının kardeşliği için ne yapılabilir temasında” geçtiğini söyledi. Yurtsever sorular üzerine Küçük’ün, Öcalan’a “Apo Kardeşim” diye hitap ettiğini belirtti. Küçük de söz alarak Öcalan’a kesinlikle “Başkanım” demediğini söyledi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in perdeye yansıttığı Küçük’ün Öcalan ile görüşmelerinde “Değerli Başkan” diye hitap ettiğinin duyulması üzerine Küçük, Özese’ye “Ben ‘Değerli Başkan’ dedim, Ben kimseye ‘ başkanım’ demem. Size de ‘başkanım’ demedim” dedi. Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş, Sabah gazetesinin Ankara temsilcisi olduğu dönemde Danıştay saldırısından kısa bir süre sonra Ergenekon belgesinin kendisine ulaştırıldığını anlattı. Belgenin Sabah gazetesinin Ankara temsilciliğine bir zarf içerisinde bırakıldığını söyleyen Aydıntaşbaş, “Doğu Perinçek’in ‘Darbeyi bize vurdular’ İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Özgür Özel ve Kadir Gökmen Öğüt dün Silivri Cezaevi’nde gün boyu aralarında gazetemiz yazarı CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın da bulunduğu Ergenekon ve Balyoz davası tutuklularıyla görüştü. Ağbaba, “Tutuklu milletvekilleriyle ilgili sorunun çözüm yeri Meclis’tir. Yargılamalar siyasidir” dedi. CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da dün Balbay’ın eşi Gülşah Balbay’a destek ziyaretinde bulundu. CHP milletvekillerinden oluşan heyet, dün Silivri Cezaevi’ne saat 09.30 sıralarında geldi. CHP İzmir milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi Erkan Önsel, Odatv davasından tutuklu Soner Yalçın ve eski Genelkurmay Baskanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ ile Balyoz davasından hapis cezalarına çarptırılan emekli Orgeneral Çetin Doğan ile eski Havelsan Genel Müdürü Ömer Faruk Ağa Yarman ile görüşen heyet saat 18.30 sıralarında cezavinden ayrıldı. Cezaevi önünde heyet adına açıklama yapan CHP Malatya Milletvekili Ağbaba, Haberal ve Balbay’ın “Bir milletvekilinin bile Meclis’te olmaması milli iradenin eksikliğidir, demokrasi yoktur” dediklerini aktardı. “Tutuklu vekillerle ilgili sorunun çözüm yeri Meclis’tir” diyen Ağbaba, görüşmelerin ayrıntılarıyla ilgili hazırlayacakları raporu, Parti Meclisi’ne sunacaklarını söyledi. ‘BİN YIL BİLE YATARIM’ AYŞE SAYIN ANKARA MHP Milletvekili Engin Alan’ı ziyaret için Silivri Cezaevi’ne giden MHP lideri Devlet Bahçeli “ayakkabı çıkarma, üst araması, retina taraması”nın da aralarında bulunduğu “güvenlik kontrolü”nden geçirildi. Bahçeli’nin ziyaretinden büyük onur ve mutluluk duyduğunu belirten Alan, askerliği sırasında defalarca ölümle “burun buruna” geldiğini belirterek “Böyle hapislikler de, bu cezalar da beni yıldıramaz. Biz gerekirse bin yıl yatarız. Milletin birliği ve beraberliği söz konusu olduğunda bin tane Engin Alan feda olsun. Türkiye bölünmeye, dönüştürülmeye çalışılıyor” dedi. Alan’a, “sonuna kadar güvendiklerini” söyleyen Bahçeli de “Siz ve aileniz, bizlere, Türk milliyetçilerine emanettir” dedi. CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Mustafa Balbay’ın ailesini ziyaret edip destek mesajı verdi. Nazlıaka, Balbay’ın tutukluluk halinin sürmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek “CHP olarak tutuklu milletvekillerimiz ve AKP’nin hukuk sisteminin mağduru herkes için mücadeleye etmeye devam edeceğiz” dedi. Balbay’ın eşi Gülşah Balbay da, “Adalet bir gün yerini bulacak. Darbeci dediler ama darbeyi bize vurdular. Suçumuzu bilmiyoruz fakat hükümlü muamelesi görüyoruz. İnancımı yitirmiyorum, bu hukuksuzluğun bir gün sona ereceğine inanmak istiyorum” dedi. Balbay: Herkes Gülşah için mücadele edeceğiz de adı geçiyordu. Danıştay saldırısından sonra Muzaffer Tekin ile ilgili haberler yayınlanıyordu. Perinçek ile konuşmanın iyi bir gazetecilik olduğunu düşündüm ve bu görüşmeyi 1 Haziran 2006’da Sabah gazetesinde yazdım. Adının ‘Ergenekon AnalizYeniden Yapılanma’ olduğunu şimdi öğrendiğim belgeyi Doğu Perinçek’e gösterip ‘Bunu sizin yazdığınız söyleniyor. Siz mi yazdınız’ diye sordum. Perinçek inceledikten sonra ‘Ben yazmadım’ dedi. İsteği üzerine fotokopisini verdik.” Savcı Pekgüzel, belgenin Sabah gazetesinde “Derin Devletin Anayasası” başlığıyla sunulduğuna dikkat çekerek “Nereden biliyordunuz? İstihbarat ve Emniyet çevrelerinin Ergenekon adlı derin devleti bildiğini yazıyorsunuz. Danıştay saldırısı 17 Mayıs 2006’dadır, hatırlatayım. 1 hafta sonra 26 Mayıs’ta bu belgeyi yayınlıyorsunuz. İçerisinde akademisyenlerin, askerlerin olduğu derin devletin yapısını anlatıyorsunuz. Muzaffer Tekin’den bahsediyorsunuz. Bu bilgiler, bu belgede yok. Nereden biliyorsunuz” diye sordu. Aydıntaşbaş, “Böyle bir dedikodu vardı. Bu belge bana gelmişse Ankara’da birçok kişiye gelmiştir” dedi. Pekgüzel’in “Mustafa Balbay ile görüşüyor muydunuz? Bu belgeden ona da söz ettiniz mi” sorusu üzerine “Balbay meslektaşım, tanıyorum ama yakın bir görüşmemiz yoktu” diye konuştu. Muzaffer Tekin, Aydıntaşbaş’a soru sormak için ısrar etmesine karşın Başkan Hasan Hüseyin Özese söz vermedi. Tekin sinirlenerek salondan çıkarken Özese, durumu tutunaklara “Soru sorulmasına izin verilmediği için salondan ayrıldı” şeklinde geçirdi. Tekin ise “Tuvalete gidiyorum” diye bağırdı. Özese’nin “Niye şimdiye kadar gitmediniz” sözleri üzerine Tekin, “Soru sormak için tuttum” diye bağırarak çıktı. Mahkeme heyeti Tekin’e 16 duruşmadan men cezası verdi. Soner Yalçın’dan TÜBİTAK’a soru İstanbul Haber Servisi Odatv davasında tutuklu yargılanan gazetecei Soner Yalçın’ın avukatları, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nden, dosyadaki dijital delillere ilişkin ek rapor istenen TÜBİTAK’a “maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için” hazırladıkları 6 sorunun sorulmasını talep etti. Avukatların sorularının bazıları şöyle: “Dosyanın kullanıcı tarafından açılmamış olması ne anlam ifade etmektedir? Bu durumun adli bilişim açısından yorumlanması yapılırsa hangi sonuca ulaşılabilir? Söz konusu virüs /kötü amaçlı yazılımların sistem üzerindeki etkileri ve kabiliyetleri nelerdir? İncelemeye konu harddiskler içerisinde özel hedefli sosyal mühendislik saldırısı sonrası zararlı yazılımların bulunması, bilimsel olarak bu harddisklerin güvenilir olmadığını söylemek için yeterli midir?” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle