15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, Balyoz davası kararını ‘şov yargılama’ olarak nitelendirdi 7 Nürnberg değil Dreyfus YARGITAY’DA DEĞİŞMEZ Bazı sayın bakanlar, iyi ki bitmemiş yargı süreci, diyor. Bu bir aldatmacadır. Şov yargılamalarda sonuç bellidir. Tiyatronun birinci perdesi tamam, Yargıtay ikinci perdesi olacak. Sonuç değişmeyecek. Yargıtay böyle bir şeye cesaret edebilir mi, adil yargılama olmamıştır, diyebilir mi? Bugünkü kompozisyonuyla imkânsız bir şey. Bir beklenti yaratıyorlar, ama imkânsız. TÜREY KÖSE Yine Balyoz, Yine Silivri! Gerekçeli kararı henüz yazılmadı ama; Beşiktaş 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ünlü Balyoz Davası sanıkları için verdiği karar, gündemin ilk sıralarında tartışılmaya devam ediyor. Sadece bizim medyamızla da sınırlı değildir verilen cezalar hakkındaki tartışma. Batı medyasında yayımlanan haberlerde de Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bu mahkeme sürerken kimileri emekliye sevk edilerek; kimileri ise kendi isteği ile genç yaşlarında katıldığı asker ocağına veda etmek zorunda kalmış olan 325 askerin durumu ön sıralardadır. Doğrudur, 27 Mayıs 1960 ile başlayan bir süreç, 22 Şubat, 21 Mayıs 1961’lerde de devam etmiştir. Ordunun tabanından gelen bu oluşum; daha sonraları 12 Eylül’de tam bir emir komuta hiyerarşisi ile sürmüş, 28 Şubat ve 28 Nisan kıpırdanışları ile yeni bir görünüm de vizyona çıkmıştır. Ama bu hareketlere bakarak, silahlı kuvvetlerimizi kurumsal olarak siyasetin içinde görmek de günümüzde artık anlamını yitirmiştir. Mahkemenin Sayın Başkanı Ömer Diken, yönettiği duruşmalar ve özellikle cuma günkü karar için tartışılanların etkisinde kalmış olmalı ki, kimsenin kendilerine baskı yapamayacağını söylemekle kalmayarak “karar için kendi aralarında müzakereye çekildikleri sırada cep telefonunun yanında değil, korumasında olduğunu” söylüyor. Sizlere de bir ironi gibi gelmiyor mu bu açıklama? Mahkeme heyeti karar için topladığı sırada, elbette siyasi iktidar adına mesela Adalet Bakanı ya da Müsteşarı, onlar olmaz ise HSYK’nin bir yetkilisi Ömer Bey’e cebinden bir “alo” mu diyecekti ki? Sayın başkanın bulunduğu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sadece adı bile, 90 yıldır adalet sistemimizde boy gösteren “İstiklal Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, Olağanüstü Yetkili Mahkemeler, Terörle Mücadele Mahkemeleri” dizininin devamı olduğunu söyler. Yürütme erkinin başındaki büyüğümüz; örnek olarak Sebahat Tuncel davası için “Yargıya talimat verdik. Gereğini yapacaklar” diyebiliyorsa! Ve daha kötüsü, HSYK’den bu açıklama karşısında tek bir ses bile yükselmiyorsa!.. Ömer Bey’in savunma zorunluluğu içinde söylediği bu açıklama, Türk adaletinin hem de boğazına kadar siyasi iktidarın baskısı altında olduğunu göstermeye yetmez mi? Silivri ya da Diyarbakır... Ergenekon, Balyoz, Odatv ya da KCK yargılamaları, adalet kurumumuzun, kamuoyunda kendilerine yönelik olan O” en az güvenilir kurum” yakıştırmasının yüksek sesle tartışılmasına neden olmuştur. Ömer Diken, başkanı olduğu 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, kaza merkezinin Beşiktaş olmasına karşın, özellikle Ergenekon, Balyoz ve KCK sanıkları ile ilgili yargılamaları Adalet Bakanlığı’nın niçin 105 kilometre ötede bir ilçemizin de uzağında, Trakya Ovası’na oturtulmuş beş cezaevinin bulunduğu iki salonlu bir yerleşkede yaptırttığını da sorgulamalı değil midir? 27 Mayıs darbesinden sonra “Yüksek Adalet Divanı” adı ile oluşturulan mahkeme, Marmara Denizi ortasında Yassıada’da çalışıyordu. Yargıçları ise Heybeliada’da bir otelde adeta tecrit edilmiş durumda kalmak durumundaydılar. Neresinden bakarak değerlendirmek isterseniz, değerlendirin. Ömer Bey ve bu tür mahkemelerde görevlendirilmiş olan öteki cumhuriyet savcıları, hâkimleri de bir tür tecrit altında siyasal iktidarın gözetiminde çalışmak zorundadır. Ömer Diken’in cep telefonunun bu karar görüşmesi sırasında kendisinde değil korumasında bulunduğunu söyleme gereği duyması, vicdanında kendi kendine yaptığı değerlendirmenin bir başka türü olmalıdır. Bizde de adaletin, o ünlü gözleri kapalı, elinde terazi bulunan yargı perisi gibi işlediğine gerçekten inanmak ve “Berlin’de olduğu gibi bu ülkede de yargıçlar vardır” diye övünerek haykırmak sadece bir düş olarak mı kalacak? ANKARA Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 10 yıl yargıçlık yapan, CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen Balyoz davası kararını “şov yargılama” olarak nitelendirirken “Bu davaların amacı mesaj, gözdağı vermektir. Dreyfus, Sacco ile Vanzetti, Doğu Avrupa’da Stalin’in tasfiye hareketinde bu yargılamaları görüyoruz” dedi. “Balyoz davası Türkiye’nin Nürnberg’i” saptamasına tepki gösteren Türmen, “helalleşilsin” çağrılarına da “Hukuk, helalleşerek gerçekleştirilmez” karşılığını verdi. Türmen’in Balyoz davası kararıyla ilgili tartışmalar, Cengiz Çandar’ın “Balyoz davası, Türkiye’nin Nürnberg’i” saptaması ve “Helalleşilsin, genel af çıksın” çağrılarıyla ilgili sorularımıza verdiği yanıtlar özetle şöyle: Gerekçesiz karar olmaz: 325 sanığa toplam 5 bin yılın üzerinde ceza verildi. Kararın bir gerekçesi yok ve bu doğal karşılanıyor. AİHM’de hâkimler gerekçeye göre karar verirler. AİHM’de Rus Ryakib Biryukov kararı var, karar gerekçesiz açıklandığı için AİHM bunu adil yargılamayı ihlal olarak gördü. MAHKÛMİYET KARARI ÖNCEDEN VERİLMİŞ Sahtelikleri bu kadar açıkça belli olan dokümanlar karşısında hâkimin tarafsız bilirkişi tayin edip bunları inceletmesi gerekirdi. Hâkimler heyeti bilmiyor mu ki, bu kadar açıkça sahteliği belli olan dokümanlara dayanarak karar verilirse bu davanın üzerine büyük bir gölge düşecektir. Ama bunu incelemeyi değerlendirmeye alamıyor, alırsa bu işin kof olduğu ortaya çıkacak. Mahkumiyet kararı daha önceden verilmiş. Savunma hakkı çiğneniyor. Eksik teşebbüs niye? İhtilali gerçekleştiremediler, Aytaç Yalman bırakmadı. Onu niye dinlemiyorsun? Belgeler sahte: Balyoz planının, seminerin yapıldığı yıllarda Türkiye’de olmayan birçok asker cezalandırılıyor. Tutuklama kararları hukuka aykırıydı. 11 ve 17 No’lu CD’lerin sahte olduğunu gösteren birçok kanıt var. Amerikan Kriminal Şirketi Arsenal’a göre 65 tane doküman tamamen sahtedir. Kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından bir gazeteciye veriliyor dokümanlar, bavulla gidiyor savcıya. 2. ve 3. iddianameler de yine kimliği bilinmeyen biri polise mektup yazıyor, polis Gölcük’e gidiyor, orada belgeler çıkıyor. Hâkimler merak etmiyor mu bu kişiler kim? Şov yargılama: Bu yargılamaların ortak özelliği şudur, karar önceden bellidir. Hâkimler bu kararı bilirler, onu uygularlar. Yar gılamanın amacı gerçeği ortaya çıkarmaktan çok, kamuoyuna mesaj vermektir, bir ikazda bulunmaktır, gözdağı vermektir. Batı Avrupa’da Dreyfus duruşması, Sacco ile Vanzetti davasında görüyoruz. Doğu Avrupa’da Stalin’i tasfiye davalarında görüyoruz. Balyoz bir şov yargılamadır, Balyoz davasının sonucu referandumda oradaki düzenlemelerin kabul edilmesiyle belli olmuştu. Nürnberg benzetmesi: 6 milyon insan teknoloji kullanılarak öldürülmüştür. Nürnberg’de savaş suçları yargılanmıştır. Burada böyle bir şey mi var? Ne alakası var? İhtilal olmaması lazım, askerin siyasete karışmaması lazım. Ama bir hukuksuzluk başka bir hukuksuzlukla ortadan kaldırılabilir mi? AİHM kararı: AİHM, Çetin Doğan ile ilgili davada başvuruyu reddetmedi. Tutuklama için kuvvetli suç şüphesine dayanak oluşturan veriler var mı, verilerin olduğuna karar verdi. Tutuklama ile tutuklamanın devam etmesi farklı kavramlar. Tutuklamaya itirazın reddinin sözleşmeye uygun olmadığı şikâyetini AİHM kabul etti. Şimdi bu konuyu inceleyecek ve karar verecek. Kararı çıkmış gibi göstermek kamuoyunu yanıltıyor. Davanın esası yani adil yargılama AİHM’ye geldiği zaman da büyük bir olasılıkla ihlal kararı çıkacak. Haksız yere bunca yıl cezaevinde tutulmalarının verdiği üzüntü ve ıstıraptan dolayı işkence, kötü muamele kararı çıkar mı onu bilemiyorum. O da mümkündür. Helalleşme ile hukuk olmaz: Hukukun helalleşme ile ilgisi yoktur. Hukuk helalleşerek gerçekleştirilmez, hukuk yargı kararlarıyla gerçekleştirilir. Hukuk ya vardır, ya yoktur. Ne demek helalleşmek? Hukuki yanlış gene orada kalacak. İnsanların işlemedikleri suç yüzünden hayatlarının sonuna kadar ceazevinde kalmaları onaylanacak bir şey değil, insani nedenlerle affın olması tamam. Ama hukuki yanlış, hukukla çözülmelidir. DEMOKRAT YARGI EŞBAŞKANI ‘Siyasi kararla bitirildi’ ALİCAN ULUDAĞ ‘Yargıtay Balyoz’a gerekli hassasiyeti gösterir’ Balyoz kararının eleştirilebileceğini belirten Ergin, “Bir sivil mahkemede ilk kez darbe girişimi yargılandı. Karar aşamasına kadar çok üst perdeden tartışmalar yaşandı. Yargı süreci devam ederken değerlendirme yapamam” dedi. Yargıtay’ın, tutuklu sayısının fazla olduğu bir dosya olması açısından Balyoz’a gereken hassasiyeti göstereceğini söyleyen Ergin, “Yargıtay’da birden çok savcı görevlendirilecektir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bu kadar sanığın olduğu bir davanın normal sırada beklemesine rıza göstermeyecektir diye düşünüyorum. 45 aydan önce olması kolay gözükmüyor. Yargıtay eğer kararı bozarsa dosya aynı mahkemeye gidecektir” yorumunu yaptı. ASKERİ CASUSLUK DAVASI ANKARA Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, Balyoz davasında verilen ağır hapis cezalarına ilişkin, “Yargılama sürecindeki gelişmeler, dava dosyasını duruşmada bitirilmekten çok, siyasal bir kararla bitirildiği düşüncesini uyandırıyor” dedi. Ertekin, Balyoz davasında çıkan kararları değerlendirdi. Kendilerini “liberal demokrat olarak gösteren entelektüellerin” Balyoz davasında suç fiilinin esas olduğunu belirterek, yargılama sürecindeki sorunları ikincil plana attığına dikkat çeken Ertekin, “Bu entelektüeller, ortada bir terör ve darbe suçu olduğunu, bu suçların demokrasi ve toplum açısından ağır ve tehlikeli olduğunu ileri sürdüler. Usul hukuk sorunlarının ise detay ve teferruat olduğunu, bunlara dikkat edilmemesi gerektiğini, bu nedenle demokrasi açısından önemli bir karar olduğunu iddia edegeldiler. Bu yorumların antidemokratik ve otoriter ceza hukuku anlayışının yansıması olarak görüyorum. Normalde, demokrat ceza hukuku anlayışı, suçun vasıf mahiyetini, ağırlığı; hukuk devletinin temel ilkelerinin içinde yer bulduğu usul hukukunun ikincilleştirmesini gerektirmez. Tam tersine demokrat ceza hukukuna göre, birincil olan usul hukukunun tam kendisidir” dedi. Balyoz davasında yaşanan usul hatalarına dikkat çeken Ertekin, “böyle ciddi sorunlar yaşanan bir davada demokrasi geleceğine inanmadığını” söyledi. Bu durumun üzerine gidilmesi gerektiğini kaydeden Ertekin, diğer türlü bakılması halinde bunun otoriter bir ceza hukukunun yansıması olacağını vurguladı. Ertekin, Yargıtay’ın bu davayı usulden bozup bozmayacağına ilişkin soruya ise “Bu tür davalardan sonuç beklemiyorum. Bu tür davalar bitirilmemek üzere yapılmış davalardır” dedi. Balyoz davasındaki karardan “hükümet mi cemaat mi daha memnun” sorusuna ise Ertekin, şu yanıtı verdi: “Türkiye’de özel yetkili mahkemeler cemaat tarafından ele geçirilmiş, kurgulanmış mahkemelerdir. Bu konuyu, 7 Şubat’taki MİT krizinde bütün Türkiye anladı. Bunu artık tartışmanın da gereği yok. Özel yetkili mahkemeler, belli bir cemaatin siyasal öngörüleri içerisine yerleştirilmeli.” Cezaların üst sınırdan verilmesini nasıl değerlendirdiği sorulan Ertekin, Türkiye’de “son dönemde bir yargılama olmadığını, infaz yapıldığını” kaydetti. Ertekin, “Türkiye’de yargı iktidarın aracı olmaya devam ediyor. Toplumun genel sağduyusunu, vicdanını temsil etmiyor” dedi. Adalet Bakanı Ergin ‘Terörün çözümü konusunda tüm enstrümanlar kullanılabilir’ dedi Öcalan Koramiral Kösele serbest OZAN YAYMAN sürece katılabilir ANKARA (Cumhuriyet Büro karşı karşıya olduğu bir su) Adalet Bakanı Sadullah Er sorunu çözmek için elingin, terörün çözümü noktasında deki enstrümanların hepAbdullah Öcalan’ın da sürece gi sini kullanır. Güvenlik rebileceğini belirtirken “Bu sorunu güçlerimiz, alanda vatançözecek tüm enstrümanlar vardır. daşımızın can ve mal emDeğişen şartlar ve ortama göre, is niyetini sağlamak için ihtitihbarat birimi, siyaset kurumu, yaç duyulan her türlü tedbigüvenlik bürokrasimiz oturup ri alır, çalışma ve operasyon karar verirler. Hangi enstrüma yaparlar. Diğer taraftan da nı kullanmayı kararlaştırırlarsa sorunu kalıcı olarak çözonu kullanırlar. Bunu yapma mek için siyaset kurumu, devletin istihbarat birimmaları bir eksikliktir” dedi. Ergin, katıldığı bir televizyon prog leri de gerekli çalışmaları ramında güncel konuları değerlen yapar. Bütün bunlar o dirdi. Ergin, Öcalan’ın ailesiyle za milletin geleceği ve selaman zaman görüştüğünü anlatırken, meti için çalışmalardır. “Abdullah Öcalan’ın görüşmeyi Bu çalışmaların bu tür kendisinin istememesi de söz ko polemiklere kurban edilnusudur. Ancak avukatlarıyla gö memesi gerektiğini söylüyorum. Abdullah Öcarüşmüyor” açıklamasını yaptı. Oslo tartışmalarının içini kanattığını lan’ın da bu sürece girsöyleyen Ergin, şunları söyledi: mesi konusunda ayrım “Çünkü terör sorunu yakıcı, yıkı yapmıyorum.” cı ve tahripkâr bir sorun. Bu sorunun tartışılmasında siyasetçilerin, medya mensuplarının, STK temsilcilerinin ‘Benim düşüncem, sözüm var’ diyen herkesin siyaset ve demagoji yapmadan, doğru zeBakan Ergin, “Savcıya, hâkime silah minde konuşmamız gerekiyor. yok tartışması doğru değil” derken Sadece siyaset olsun diye yapılan “Hâkim ve savcıların ruhsatlı silah bu eleştiriler maalesef bu prob bulundurma hakları mevcut. Maliyet lemin çözümüne katkı sunmunedeniyle bakanlık üzerinden edinme yor, farkında olmadan sadece kıtalepleri geliyor. Hâkim ve savcısır bir çekişmenin tarafı oluyolarımıza uygun fiyatla silah teruz. Herkesi sağduyuyla hareket etmin edilecek. Satış fiyatının meye davet ediyorum. Bir devlet, üçte biri olacak” dedi. Savcının sorusu tepki çekti İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de yürütülen askeri casusluk soruşturması kapsamında tutuklanan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele serbest bırakıldı. Savcının, onlarca askeri tutuklattıktan sora Genelkurmay Başkanlığı’na “Bu belgeler gizli mi” diye sorması, sanık avukatlarının tepkisini çekti. Kösele, geçen cuma günü tutukluluğunun itirazını görüşen mahkeme tarafından salındı. Geleceğin Deniz Kuvvetleri Komutanı adayı olarak gösterilen Kösele, soruşturma kapsamında tutuklanan en yüksek rütbeli komutan olmuştu. Soruşturma kapsamında bugüne kadar çoğunluğu emekli ve muvazzaf asker 92 kişi halen tutuklu bulunuyor. Savcılara indirimli silah Savcının, onlarca askeri tutuklattıktan sora Genelkurmay Başkanlığı’na “Bu belgeler gizli mi” diye sorması, sanık avukatlarının tepkisini çekti. Sanık avukatlarından ve İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Ercan Demir, “Bu soru tutuklamalar yapılmadan önce sorulmalıydı” dedi. Demir, casusluğun ciddi bir suçlama olduğunu söyleyerek “Savcılık sanıklara, askeri gizli bilgileri bir örgüte satarak, kendilerine çıkar sağlama suçlamasında bulunuyor. Genelkurmay da, daha önce yaptığı açıklamada, söz konusu süreçte casusluk olmadığını açıklıyor. Savcılık ise Genelkurmay’a, tutuklamalara gerekçe olan unsurlar arasında yer alan belgelerin, gerçek olup olmadığını soruyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın casusluk yok demesi, ‘suç yok’ anlamına gelir. Ancak savcılık casusluğun olup olmadığına delil oluşturacak belgeleri, tutuklamalar yapıldıktan sonra istiyor. Bu tuhaf bir durumdur” dedi. DONANMA KURMAY BAŞKANI TSK’de sürpriz istifa ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TSK’de sürpriz istifa yaşandı. Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Kemalettin Gür’ün Balyoz soruşturmasına tepki gerekçesiyle istifa ettiği iddia edildi. Tümamiral Gür ise istifasının tamamen ailevi nedenlerle olduğunu söyledi. Aydınlık gazetesinde yer alan habere göre, Tümamiral Gür istifa etti. Gür’ün Balyoz davası ve “Askeri Casusluk” soruşturmalarına tepki olarak istifa ettiği iddia edildi. İstifaya ilişkin olarak konuşan amiraller, “Donanma Kurmay Başkanlığı gibi çok önemli bir göreve gelmişken istifa etti. Deniz kuvvetlerimizde soruşturmaya uğramayan amiral kalmadı. Büyük moral bozukluğu var” derken Gür, dün akşam Haberturk.com’a konuştu. Gür, istifasının tamamen ailevi nedenlerle olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı: “Eşimin işi ve oğlumun okulu Ankara’da. Donanmadaki görevim nedeniyle 2 sene Gölcük’te ayrı yaşamak zorunda kalacaktım. Bir karar verdim. Komutanlarımız anlayışlı karşıladı. Konu tamamen kişisel karardır. 1617 senedir denizlerde dolaştım ve aileme zaman ayıramadım. Çok yorgunum. Bundan sonraki hayatımı ailemle geçirmeye çalışacağım. Silahlı Kuvvetler’e saygı ve sevgim ve bağlılığım sonsuzdur. İstifamı 15 Ağustos’ta sundum. Yayınlar spekülasyon ürünüdür.” Çuval geçirme davasına gazeteciler alınmadı NURPERİ DEĞİRMENCİ BODRUM Bodrum’da geçen yıl Amerikan askerlerinin başına çuval geçirdikleri iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan 8 kişinin yargılanmasına dün Bodrum Adliyesi 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Gazetecilerin alınmadığı duruşma öncesinde Bodrum Adliyesi önünde toplanan TGB üyesi yaklaşık 500 kişi, tutuksuz yargılanan arkadaşlarına slogan larla ve alkışlarla destek verdi. Türkiye Gençlik Birliği üyesi Utku Reyhan, Safa Parlak, Cemil Güzel, Özgür Bursalı, Halil Umut Alparslan, Beyhan Korkmaz, Hidayet Batmaz, Mustafa Üzek hakkında 16 yıl hapis cezası isteniyor. Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı duruşma öncesi yapılan eylemde konuşan Muğla Baro Başkanı Mustafa Gürkan gazetecilerin duruşma salonuna alınmamasına “Mahkemenin kısıtlama, gizlilik kararı yoktur. Bu kabul edilemez” diyerek tepki gösterdi. Dava 17 Ocak’a ertelendi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle