15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 yargı, medya ve siyasi iktidar dahil olmak üzere geniş bir kesimden destekçi bulabildiğini tescilleyen bu karar, demokratik bir Türkiye isteyen herkes için bir faciadır. Sadece bu davada değil, Ergenekon, Odatv, KCK, askeri casusluk gibi eski Özel Yetkili Mahkemelerin başlattığı bir dizi siyasi davada da parmak izlerini gördüğümüz bu çete, Türkiye’deki yeni vesayet rejiminin gizli vasisidir. Balyoz davasının ana gerçekleri, muhakeme kabiliyetini kaybetmemiş hiç kimse tarafından reddedilemeyecek şekilde ortaya serilmiştir. Dava sürecine adını veren Balyoz, Suga, Oraj, Çarşaf gibi operasyon ile suikast planları vs. gibi suç oluşturan belgelerin hiçbirinin ceza verilen sanıklar tarafından (ya da onlar için) hazırlanmış olamayacağı ispat edilmiştir. ??? Dikkat edin, sanıklar lehine şüphe vardır demiyorum. Ana delillerin sahteliği ispat edilmiştir diyorum. Dolayısıyla, verilen kararla ilgili ‘mahkeme takdir yetkisini kullandı’ şeklinde yorumların hiçbir geçerli dayanağı yoktur. Delillerin sahteliğinin farkında olan Mahkeme, bu olguyu görmezden gelmek için özel ihtimam göstermiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırmayı reddetmiş, darbeyi önlediği iddia edilen kişileri tanık olarak dinlememiş, Türkiye’de belgeleri hazırladıkları iddia edilen tarihlerde yurtdışında olan sanıkların itirazlarını ‘tamam’ diye geçiştirmiş, delillerin incelenmesi safhasını tümüyle alyoz mahkemesinin kararı “B bir hukuk katliamıdır. Sahte delil üreten bir çetenin, kendisine olarak gerçek isimlerin geçtiği doğru. Ama seminerdeki konuşmaların kurgulanmış bir aşırı tehdit senaryosu çerçevesinde yapıldığını bilen ve kayıtların tümünü dinleyen birinin bu seminerde darbe provası yapıldığı sonucuna varabilmesi mümkün değil. (Detaylı bilgi: http://balyozdavasivegercekler.co m/2012/08/24/seminerneydinedegildi/.) ??? En önemlisi, iddianamede plan seminerine doğrudan suç atfedilmiyor. İddianameye göre, seminerde üstü kapalı bir darbe müzakeresi yapılmış. Hangi darbenin? Sahteliği ispatlanmış Balyoz belgelerinde detaylandırılmış bir darbenin… Seminerin iddianamede delil oluşturmasının tek ve esas nedeni bu. İddianın dayanağı da seminer ses kayıtlarında geçen kimi ifadelerin benzerlerinin bir biçimde çeşitli Balyoz belgelerine serpiştirilmiş olması. Balyoz planı sahte olduğuna göre, plan seminerinde müzakere edilmiş olamaz. Mahkemenin sahte belgelere sarılmasının bir başka nedeni de budur. Mahkeme, sahte delil üreticilerinin izlerini yadsınamayacak biçimde taşıyan bu deliller üzerinden, yüzlerce sanığı suçlu bulmuştur. 323 sanığa müebbet dahil ağırlaştırılmış hapis cezaları reva gören Mahkeme, bu kararıyla esas ağır hükmü sanıklar için değil kendisi hakkında vermiştir.” DANİ RODRİK* *Prof. Dr./ Harvard Üniversitesi öğretim üyesi. Eşi Pınar Doğan’la birlikte “Balyoz” (Destek/2010) başlıklı araştırma kitabının yazarı. “Adalete inanırım, ama annemi adaletten önce savunurum.” ALBERT CAMUS Adaletin ‘Şirpençe’sinde atlamıştır. Mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırsaydı, taraflı raporlarla savcılara önemli bir hizmet sunmuş TÜBİTAK bile son kaydı 2003’te yapılmış gibi görünen belge ve CD’lerde Microsoft Office 2007 öğelerinin bulunduğunu teyit etmek durumunda kalacaktı. Mahkemenin sahte CD’leri kimin ürettiğini sorması icap edecekti. ??? Bu olgular ortadayken, plan semineri üzerine yoğunlaşıp, seminerde söylenenler yeter diyebilmek, adil yargılama ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi davanın içeriğiyle de çelişiyor. Birincisi, mahkeme sahte ile gerçeği birbirinden ayırt etmedi. 365 sanıktan 313’ü seminere katılmayıp, sadece sahte belgelerde isimleri geçtiği için yargılandılar (ve büyük çoğunluğuna ceza kesildi). Seminer kayıtları yeter diyenlerin bunu önemsememeleri, ancak Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN amacın adalet değil intikam olmasıyla anlaşılabilir. Üstelik, seminere Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan katılan 15 gözlemci var ve hiçbiri bizzat katıldıkları toplantıda darbe müzakeresi yapıldığını nasılsa anlamıyor, raporlarına yazmıyor ve ifadelerinde kabul etmiyor. Son ana kadar Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün bizzat katılması beklenen bir seminerde darbe müzakeresinin yapılmış olması mantık sınırlarını fazlasıyla zorluyor. Seminerde geçen bazı ifadelerin sorunlu olduğu, istisna olarak kimi yerlerde (neredeyse 200 sayfa tutan seminer kayıtlarının sadece 23 sayfasında) kurallara aykırı birkaç Amerikan askerinin başına çuval geçirmeye kalkınca derdest edilen 8 gencin, 16 yıl hapis cezası istemiyle yargılandıkları davanın ikinci duruşması vardı. Norveç’te 76 gencin katili, ırkçı cani Breivik’e 21 yıl hapis cezası verildiğini düşünürsek… Acaba Türkiye’de adalet mi yok, hapishanelerde boş yer mi çok, yoksa tepelenecek genç nüfus fazlası mı var? Kuzey Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirmekle kalmayıp kelepçeleyen Amerikan askerlerine herhangi bir ceza verildi mi acaba? Komutanlarının daha geçen hafta Ankara’da ağırlandığına bakılırsa, endişeye mahal yok! eçen pazartesi G Bodrum Bitez Adliyesi’nde, 2011’de Yaşlı Değirmenci, Georgi Dimitrov ve Berlin’deki Yargıçlar Söylence 18. yüzyılın ilk yarısından günümüze kadar gelmiştir. Daha önce de sözünü etmiştim, neden bilmem, içimden yinelemek geldi. Alman İmparatoru II. Friedrich (Büyük Frederik) Potsdam yakınlarında yazlarını geçireceği görkemli bir saray yaptırmayı planlamaktadır. Ne var ki “Sanssouci” adıyla anılacak, dönemin mimari başyapıtlarından olan bu sarayın bahçesi olarak öngörülen yerin tam ortasında yaşlı bir değirmencinin değirmeni bulunmaktadır. İmparatorun adamları birçok kez yaşlı adama gidip değirmenini terk etmesini, imparatorun kendisine yeni bir değirmen yaptıracağını söylerler. Adam hiç oralı olmaz. En sonunda imparator gider adamın yanına, önerisini yineler. İş hukuka, kanuna gelince adam “Bayım,” der, “Berlin’de hâlâ yargıçlar var!” Yaşlı adamın değirmenine dokunulmaz. Bu söylence Prusya, daha sonra da Alman devletindeki hukukun üstünlüğü ilkesini genç beyinlere kavratmak için okul kitaplarına alınmış bir öyküdür. ??? Georgi Dimitrov (18821949) Bulgaristan’daki sosyalist yönetimin kurucusudur. Uzun yıllar Komünist Enternasyonal’in (Komintern) yürütme kurulunda görev yapmış, 1929 yılında Komintern’in Orta Avrupa Bölüm Başkanlığı görevine getirilmiştir. 27 Şubat 1933 tarihinde bir ziyaret nedeniyle Berlin’dedir. Aynı gün Berlin’deki ünlü parlamento binası (Reichstag) kundaklanmış, çıkan yangında büyük zarar görmüştür. Polis, Dimitrov’u yangından sorumlu tutarak yakalar, çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanır ve başka komünistlerle birlikte yargılanır. Dimitrov yaptığı savunmada, nasyonalsosyalizmi yerden yere vurduğu, kendisine dünya çapında ün kazandıran konuşmalar yapar. Ve aklanır. 1933 yılında bile Berlin’de hâlâ yargıçlar vardır. ??? Hitler rejimi yerini sağlamlaştırdıkça o yargıçlar da birer, ikişer kızağa çekilirler. Yerlerini Nazi yandaşı yargıçlar alır. Giderek hukukun üstünlüğü ilkesi Hitler hukukunun acımasızlığıyla yer değiştirir. ??? Hans Karl Filbinger (19132007) muhafazakâr bir Alman siyaset adamıydı. Hıristiyan Demokrat Birliği’nin üyesiydi. 19661978 yılları arasında Baden Württemberg eyaletinde başbakan olarak görev yapmış, 19711979 yılları arasında da partisinin eyalet başkanlığı görevini sürdürmüştü. Önü açıktı. 1973 yılında Hıristiyan Demokrat Birliği’nin federal başkan yardımcılığına getirilmişti. Şansı yaver gitse başbakan olacaktı. Ama olamadı. 1978 yılında hakkındaki eski defterler açılmış, eski bir Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nazi) üyesi olduğu, 1943 ve 1945 yıllarında donanma yargıcı iken verilen dört idam kararının altında imzası olduğu ortaya çıkmıştı. Filbinger, öldüğü güne kadar kendini aklamaya çalıştı ama başaramadı. Faşist düzenin “hukuk bekçiliğini” yapmak, masum insanları demir parmaklıklar ardına, darağacına göndermek bağışlanabilir bir eylem değildi. Lanetliydi, siyaset hayatından çekilmek zorunda kaldı. Çevresi bir anda boşalıverdi. Bir insanlık suçlusu olarak 1 Nisan 2007 günü 94 yaşında yalnızlık içinde öldü. ??? Yargıçlar da insan; onların da tercihleri var doğal olarak. Kimi yaşlı bir değirmencinin, kimi de Hitler gibi zalimlerin yargıcı oluyor. Ama son kararı her zaman toplumun ortak vicdanı veriyor. Prens Hamlet’in ünlü sözleri “Olmak ya da olmamak!”tan esinlenerek söyleyelim, “Ya Berlin’deki yargıçlar gibi sayılmak ya da zalim bir egemenin yargıcı olarak lanetlenmek” Soru herhalde bu! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Silivri’nin Festivalleri Örneğin ilk kez geçen ağustosta düzenlenen “Karpuz Festivali”nde amaç, sadece yörenin karpuzunu tanıtmak değildi… Belediye Başkanı Özcan Işıklar diyordu ki; “Festivalin düzenlendiği Kadıköy Mahallesi halkının da tüm Silivrililerle birlikte doğal kaynaklarını gözeterek kent yaşamına katılmalarını hedefliyoruz.” Nitekim karpuz üreticilerini özendiren ve onurlandıran festival aynı zamanda söyleşileri, dinletileri, imza günlerini de içeriyordu. “Börek Festivali” için de 350 tepsi böreğin binlerce kişiye ikram edilmesi çok önemli sayılmazdı… Bu coşkulu ziyafeti “birlikte yaşamak” için Kavala’dan gelen Yunanlı konuklarla halaylar çekilmesi, “dostluk ve barış” konusundaki birçok kitaptan daha eğiticiydi... Yarım yüzyılını geride bırakan “Yoğurt Festivali” ise yine geleneksel yarışmaların “Kadıköy karpuzunu yediniz mi?” yanı sıra Atatürk Meydanı’nda oluşturulan “el saonur verici; ancak, görmüş natları panayırı” ile yöresel geçirmiş kentlerinin asıl ken yaratıcılığın adeta “aredi değerleriyle tanınması or na”sına dönüştü. tak beklentileri. Söyleşiler, imza günleri, kiSilivrililer diyorlar ki; “Ta tap stantları, gösteriler ve rihsel birikimleri ve çağdaş in tartışma oturumları da yine sanlarıyla Silivri, aydın kent yabancı ülkelerden konukkimliğini de kuşaktan kuşağa ların katılımıyla “evrensel yaşatacak.” dostluk”un yaşandığı etkinlikler oldular. ydınlanma kenti’ Kavaklı Mahallesi’nde ünPeki, bu hedef uğruna ne lü pehlivan Yenici Mehmet’in ler yapılıyor? Adalet tarihi heykelinin de açıldığı “Yağlı mize nasıl geçeceği tanım Güreş Şenlikleri” ise Kırklanamayan “Silivri mahke pınar öncesinde 400 pehlimeleri” hukuk ve demokra vanın katılımıyla gerçekleşti. si ilişkisinde yüzyılın tartış Bu “ata sporu” şöleninin de malarına neden olurlarken amacı, geçmişten geleceğe aynı kentteki “yaşam ve de kimlikli kuşakların yetişmesimokrasi” kültürü için hangi ne katkıda bulunmak... etkinlikler düzenleniyor? Nitekim Değirmenköy MaKuşkusuz akla ilk gelen, hallesi’nde 1 Eylül’de gerüç kuşaktır kesintisiz yine çekleşen “28. Domates Feslenen “Yoğurt Festivali...” tivali”nde başarılı üreticilerin Ancak üreticilerin yarıştıkla ödüllendirilmesiyle yetinilrı “karpuz” ve “domates” medi, tarımı dışlayan ekofestivalleri ile “güreş” ve nomik tercihler de sorgulan“börek” şenliklerine eklem dı… Türkiye’nin beslenme lenen “toplumsal eğitim kaynaklarını destekleyen poseminerleri”ni de anmak litikalar savunuldu. gerekiyor. Bütün bunlara, belediyenin Belediyenin bu “gelenek düzenlediği ve “GDO’lu ürünsel” etkinliklerine sivil toplum lerden korunma” seminerleörgütlerinin panelleri, söyle ri de eklendiğinde, Silivri arşileri, sergileri, gösterileri de tık çok yönlü bir “akademik katıldığında, yıl boyu süren kent” kimliği sergiliyor. kültürsanatedebiyat günCezaevinde ve mahkemeleriyle Silivri artık bir “ay lerinde ise sanki “adaletsiz dınlanma kenti...” hukuk” dersleri veriliyor!.. Türkiye’yi sarsan “Balyoz” kararlarıyla “cezaevi kenti” imajı doruğa tırmanan Silivri, tarihsel geçmişinde İstanbul’dan da eski… Yunanistan’dan yelken açan Megara Kralı Byzas MÖ 667’de şimdiki Sarayburnu’na çıkarak “Byzantion”u kurmaya karar verdiğinde, gemileriyle son molasını “Selymbria”da vermiş... Silivri’yi, İstanbul’a Osmanlı bağladı; 1880’lerde belediyesini kurdu… Bilinen en eski Belediye Başkanı Yanakaki Çorbacı’ydı. Silivrililer bu köklü tarihlerine rağmen “cezaevi”yle tanınmalarına serzenişliler. Gerçi, “Cumhuriyet sevdalısı” tutuklu ve hükümlülere de ev sahipliği yapmak elbette ki ‘Festivaller...’ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY ‘A HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Afganistan ve 1 Pakistan’da kadınların yüzlerini ört 2 mek için kullandık 3 ları peçe... Gözleri 4 görmeyen. 2/ Aldırış etmeyen. 3/ Ar 5 goda gizli yere ve 6 rilen ad... Düz yer, 7 ova. 4/ Çağrı kâğıdı, davetiye. 5/ Ba 8 ğışlama... “Ağlama 9 salkımsöğüt ağla1 2 3 4 5 6 7 8 9 ma / Kara suyun aynasında bağlama” (Nâzım 1 P A V U R Y A K Hikmet)... Soyaçekim. 6/ 2 İ N A T A V Ş A Edepsiz, huysuz, yayga 3 Ç E K A L N A Ç racı... Bir bağlaç. 7/ Ola 4 U M U T V İ N A ğanı aşan büyüklüğü olan... 5 T O M A R A OM Fırat Irmağı’nın iki kolun 6 A F K OÇ U A dan biri. 8/ Bir kadın giy7 O P A K Y A K sisi. 9/ “Ne yanar kimse baŞ A T na ateşi dilden / Ne açar 8 O B E Z 9 N İ Ş A B U R E K kimse kapım bâdı sabâdan gayrı” (Fuzuli)... Mercan resiflerinden oluşmuş ada. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ At üstünde ve iki takım arasında oynanan, Afganistan’ın ulusal sporu. 2/ İstek, arzu... Yeni çıkmaya başlamış ekin. 3/ Boya ya da badana yapmakta kullanılan, silindir biçiminde fırça... Boks yapılan alan. 4/ Küçük tuzlu bisküvi... Bir cetvel türü. 5/ “Kakım” da denilen bir kürk hayvanı... İslam bilginlerine verilen ad. 6/ Eski dilde göz... Halat gibi örülmüş iplik çilesi. 7/ Keman yapımıyla ünlü bir İtalyan ailesi... Dinsel tören ve kuralları. 8/ Polonya’ya özgü bir dans ve müzik. 9/ Ağzımızdaki dişlerin bir bölümüne verilen ad... Büyük bakraç. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle