15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA [email protected] 16 Pelin Esmer’e ‘En İyi Yönetmen’ sıfatını kazandıran ‘Gözetleme Kulesi’ Altın Koza’dan beş ödülle döndü KÜLTÜR 3 yıllık plan Tiyatroların özelleştirilmesine ilişkin ilk rapor, Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu’nca 2009’da kaleme alınmış İngiltere’deki tiyatro, opera, bale ve senfoni orkestraları özel ANKARA Başbakan Tayyip hukuk ilkelerine göre faaliyet gösErdoğan’ın “tiyatroları özelleşteren birer şirket statüsünde olduktirme” planının temellerinin 3 yıl ları için, yerinde yapılan gözlemler önce atıldığı ortaya çıktı. Kültür ve sırasında bunların ülkemizdeki kuTurizm Bakanlığı Teftiş Kurulu ruluşlara göre muazzam gelir yaBaşkanlığı tarafından 2009 yılında ratma kapasitesine sahip oldukları hazırlanan raporda, Türkiye ve İntespit edildi. İki ülke, İngiltere ve giltere’deki sanat kurumları karşıTürkiye kıyaslandığında bu kurulaştırıldı. Raporda, Devlet Tiyatluşlar arasındaki faaliyet geroları, Devlet Opera ve liri farkı çok yüksek. Balesi gibi kurumların İngiltere’deki “hantallaştığı” besanat kurumla? Türkiye ve lirtilerek, bu kurında yönetici İngiltere’deki sanat rumlarda “sponkadrolar dakurumlarının sorluk” önerihil tüm pokarşılaştırıldığı rapor, sinde bulunuldu. zisyonlara Kurumların AKP’nin tiyatrolara ilişkin eleman alı“halktan komı için önhazırladığı taslakla puk” olduğu ceden kabüyük benzerlik kaydedilen rapomuoyuna taşıyor. run, Cumhuriaçık duyuru yet’in daha önce duyapılıyor. Bütün yurduğu “AKP’nin tipersonel “sözleşmeyatrolara ilişkin hazırladığı” li” olarak istihdam ediliyor taslakla büyük benzerlik gösterme ve tam gün çalıştırılıyor. Çalışanlar si dikkat çekiyor. da “memur” statüsünde değil. OyRaporda özetle şu ifadeler yer sa ülkemizdeki kuruluşlarda idari alıyor: personel dışında kalan sanatçılar İngiltere’deki tiyatro, opera, 657 sayılı Devlet Memurları Yasabale ve senfoni orkestraları özel sı’nın ek geçici 12. maddesine göre hukuk ilkelerine göre faaliyet göskadro karşılığı sözleşmeli olarak teren şirketler. Dolayısıyla herhançalışıyor. “Memur” olmanın tüm gi bir yasayla değil, kendi organlagüvencelerinden yararlanıyorlar. rı tarafından çıkarılan “Ana SözBu da icra ettikleri sanat dallarının leşme” ve “Memorandum” nitegerektirdiği rekabet, dinamizm, yaliğindeki bir belgeyle kuruldukları ratıcılık gibi özelliklerin korunup gibi, hükümetten tamamen bağımgeliştirilmesi için gerekli ortamı sızlar. sağlamıyor. SELDA GÜNEYSU Sanatçının Dünü ve Bugünü 1965 yazında Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Melih Cevdet Anday, AsyaAfrika yazarlar toplantısına katılmak üzere Sovyetler Birliği’nin başkenti Moskova’ya gelirler. Toplantı, sürmekte olan Vietnam Savaşı’nın da etkisiyle siyasal bir atmosferde geçer. Aziz Nesin’in bu toplantıda yaptığı “Yazar, Halk, İktidar” başlıklı konuşma, Sözcükler dergisinin eylülekim sayısında yayımlandı. Nesin konuşmasında farklı ulusların kültürel yapılarına ilişkin gülütler anlattıktan sonra, sözü ülkemizdeki yazarların durumuna getiriyor. Ona göre, Cumhuriyetin kuruluşundan Atatürk’ün ölümüne dek geçen sürede yazarlar iktidar tarafından el üstünde tutulmuş, elçilik, bakanlık, kamu kuruluşlarında yönetim kurulu üyelikleri gibi yüksek ücretli görevlerde bulunmuşlardı. Yahya Kemal, Memduh Şevket Esendal, Yakup Kadri büyükelçilik; Abdülhak Hamit, Reşat Nuri Güntekin, Falih Rıfkı Atay, Yusuf Ziya Ortaç milletvekilliği yapmışlardı. 1938’den sonra ise bu durum keskin bir değişime uğradı. Ülkedeki bütün önemli yazarlar hapse atılmaya, sürgüne gönderilmeye, baskı altında tutulmaya başladılar. Nâzım Hikmet ve Kemal Tahir on üç yıl hapis yattılar, Sabahattin Ali çeşitli hapisliklerden sonra öldürüldü, Orhan Kemal, hapisliğin ardından çok yoksul bir hayat sürdü, Sait Faik ancak annesinin desteğiyle yaşayabildi, Rıfat Ilgaz, hapishane ile sanatoryum arasında geçirdi yıllarını. Bu liste uzar gider... Bu köklü değişimi Aziz Nesin, iktidarın halkçı özelliğini yitirmesine, halktan uzaklaştıkça da aydınlarla kavgaya girmesine bağlıyor. 1960’lardan günümüze bu tablonun değiştiği söylenemez. Halktan yana aydınlar hep karşılarında iktidar baskısını buldular. ??? Edebiyat tarimizde dürüstlüğü ile anılan Memet Fuat’ın bu konuya farklı bir yaklaşım getiren, unutamadığım bir yazısı vardır: “Aç Kalmalı Sanatçı Ölmeli”. Bu yazının temel düşüncesi sanatçının kurulu düzenle uzlaşamayacağı, dolayısıyla aç kalmak ve ölmekten başka bir seçeneğinin bulunmadığıdır. Çünkü yazara göre, düzenle her uzlaşma girişimi (bir işe girmek, satışa yönelik ürün vermek, satılan yapıtlarının benzerlerini üretmek vb.) sanatının kişiliğinden ve yapıtlarından ödünler vermesiyle sonuçlanacaktır. “Aç kalmıyorsa, ölmüyorsa, kendisini istemeyenlerin, kendisine yer göstermeyenlerin çevresinde dönenip sıkışacak bir yer arıyor demektir. Pazarlık ediyor, anlaşıyor demektir. Uşak isteyen politikaların, ölüm kalım savaşına girişmiş tepeden tırnağa yalana boğulmuş politikaların, erdemsizliği erdem diye öne süren, insanları insanlara, ulusları uluslara düşman eden politikaların arasında... En güzel, en yüce düşüncelerin, ülkülerin ticaretini yapan, kârını bölüşen insanların, insancıkların, insanımsıların arasında... Sanatçı aç kalmalı, ölmeli. Yalnızca çırpınışı, kaçışı, aşağılanışı, delirişi gerçek. Ondan ötesi anlaşmalar, kollamalar, kalleşlikler...” Memet Fuat bu satırları yazdığında edebiyat henüz bir ticaret alanı değildi. Edebiyatın namusunu koruduğu yıllardı. Bugün edebiyatçıların reklam filmlerinde oynaması, insanların beyinlerini uyuşturacak dizilerin yazarı olması tartışılıyor. Tartışılacak bir şey yok aslında. Edebiyat, edebiyat değerlerini unutup kendini pazara çıkarabiliyorsa elbet alanı da olur, satanı da... Zor olan okurların durumu. Bunca reklam ve pazarlama bombardımanı altında gerçek edebiyata ulaşmayı başarabilmek. Doğaya yakın insana uzak Nihat ve Seher acılarını bağırarak değil de sessizce, kendi içlerinde yaşıyorlar. Karakterleri oluşADANA Ormanın en tepesinde bir gözetleme ku tururken gözlemleriniz nasıldı? lesi, aşağıda ise yol kenarında küçük bir gar... İki meİki karakteri de şahsen tanıyıp yazmadım. Kadınerkân da hem Nihat (Olgun Şimşek) hem Seher (Nilay Er kek kimliklerinin bir adım ötesinde, insani yanları, iyi dönmez) için sığınılan geçici bir durak gibi. Yolları ke kötü, zayıf güçlü gibi daha temel şeylere yaklaşmaya sişen bu iki “yalnız”ın da kaçtığı suçluluk duyguları, piş çalıştım. Karakterlerimi önce insan olarak görmeye çamanlıkları var. İkisinin de sırrı ne zaman açığa çıkacak, lışıyorum. Acıyla baş etme duygusunun cinsiyeti oldukendi kendilerine verdikleri savaştan ğunu düşünmüyorum. Yaşanma biçimi, nasıl çıkacaklar? gösterim biçimi değişebilir. Pelin Esmer’in “Gözetleme Kulesi”, İlerisini de pek düşünmüyor gibiler. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Boşvermişlik duygusunun içinde ilefavoriler arasında gösterildi ve aldıriye dönük bir planları da yok gibi. ğı “En İyi Yönetmen”, “En İyi Özellikle kız için var ama, o kararlaKadın Oyuncu” (Nilay Erdönmez), rın ötesinde giden bir de hayat var. Ka“En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” rarlar olsa bile o an için uygulanamayan, (Laçin Ceylan), “En İyi Görüntü ötelenen ya da dış etkenlerle başka bir Yönetmeni” (Özgür Eken), “En karara dönüşen durumlar yaşanıyor ha? Pelin Esmer her filminde İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” yatta. Her şeyi kontrol etmemiz söz ko(Menderes Samancılar) ödülleriyle karakterlerin ritminin filmin de nusu değil. de törene en çok ödül alan film ola Aynı şekilde mekânları ararken ya ritmini belirlediğini düşünüyor. rak damgasını vurdu. da yaratırken nasıl bir yol izlediniz? İkinci filmi ‘Gözetleme Kulesi’ Geçici mekânlar bunlar. Doğaya dönük, karakterlerinin doiçin de 3büyük bir çoğunluğu ğanın yönlendirmesiyle ilerlediği bir Otogarı da kuleyi de durak olarak görfilm “Gözetleme Kulesi”. Yönetmen doğanın yönlendirmesi, doğaya düm aslında. Oturmuş mekân, eve döPelin Esmer de filmde, doğanın her iki nüş duygusu uyandıracak yerler değil. tabi olmakla ilgili” diyor. karaktere de müdahalesini gördüğüİki mekân da ikisinin evi, yuvası değil. müzü söylüyor. “Filmin büyük bir ‘Öyle denk gelinen’, sığındıkları iki meçoğunluğunda doğanın yönlendirmesi, doğaya tabi kân ve o an için en uygun, en emniyetli ve gözetlenolmakla ilgili şeyler var” diyor. medikleri yerler. “Gözetleme Kulesi” telaşsız ve sakin ilerliyor. Nilay Erdönmez genç bir oyuncu. “Gözetleme Ku“11’e 10 Kala” filminiz de aynı hissi veriyordu. lesi” de ilk sinema filmi. Hem kendisi hem de izleBen her filmde, karakterlerin ritmine göre bir ritim be yenler için zorlayıcı sahneler var. Güveni nasıl kurlirlemeye çalışıyorum. “11’e 10 Kala”da 80 yaşında bir dunuz? adamın ritmine ayak uydurmaya çalışıyordum. Burada Sinema bütünüyle bir risk zaten. Pek çok yerde izleda çok hızlı gitmeyen, şehirden çok uzakta bir mekân diğiniz ve oyunculuğundan emin olduğunuz bir oyundayız. Ormandaki hayatı zaten çok hızlı tahayyül ede cu da başka bir filmde o rolle barışmayabilir. Her zaman miyorum. Dolayısıyla filmin kendi yapısı, o ritmi be o riski barındırır. Benim için yüzü, ifadesi, hayatla kurlirliyor. Filmde bir bekleme durumu var. Bir sonrasın duğu ilişki bazen oyunculuk deneyiminden öne geçeda belki neyin denk geleceğini beklemek... Sadece ka biliyor. Bunlar sezgisel şeyler ama Nilay rolünün üsterakterlerin kontrolü dışında olan durumların hızı var. sinden geldi. AYŞEGÜL ÖZBEK İBBŞT’NİN YENİ SEZON İLK TUR OYUNLARI Tiyatro için ‘seferberlik’ ilanı CEREN ÇIPLAK İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) yeni sezona ağır adımlarla giriyor. Yeni sezon ilk tur oyunlarının açıklandığı basın toplantısı dün Yıldız Parkı Malta Köşkü’nde düzenlendi. Toplantıya yeni ekipten Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin, Genel Sanat Yönetmeni Yardımcısı Savaş Barutçu, Başdramaturg Zuhal Ergen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ŞT Müdürü Salih Efiloğlu, Çocuk ve Gençlik Birim Sorumlusu Betül Kızılok ve Sahne Direktörü Sueda Çil katıldı. Bu yılki ana temanın “Genç Yazarlar, Yeni Oyunlar” olduğunu belirten Şahin, “Tiyatro için herkesi seferber etmek istiyoruz. Çünkü geçmiş dönemdeki en büyük sorunun tiyatro konuşanların tiyatrodan ne kadar uzak olduklarını gözledik” dedi. Şubat ayında açıklanacak oyunların daha çok romandan uyarlama olacağını belirten Şahin, artık oyunlarda Yeni sezon protestosu: Rağmen İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği (İŞTİSAN) Yönetim Kurulu adına yazılı bir açıklama yapan Ragıp Yavuz ise sürece suskun kalmamak adına “Rağmen” adlı bir açılış buluşması düzenleyeceklerini duyurarak herkesi 30 Eylül’de saat 16.00’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi önünde düzenlenecek buluşmaya ve Kardeş Türküler konserine davet etti. ’Vşne Bahçesi’ 16 yaş sınırının olmayacağını söyledi. Bilindiği üzere Başbakan, Necip Fazıl Kısakürek’in oyunlarına yer verilmemesi nedeniyle tiyatro kurumlarını eleştirmişti. Peki ŞT’de bu sezon Necip Fazıl oyunu olacak mı? Genel Sanat Yönetmeni Şahin, neden olmasın derken ŞT başdramaturgu Zuhal Ergen ise son günlerde Necip Fazıl ile Nâzım Hikmet’in kıyaslanmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor: “Necip Fazıl dendiğinde hemen Nâzım Hikmet diyorlar. Nâzım Hikmet’in dramaturg olarak sevmediğim oyunları da var. Bu onun iyi sanatçı olmadığını göstermez. Bu iki ismin sanatçı kimlikleri açısından karşılaştırılması ikisine de ayıp oluyor.” Ekim ayının 4 yeni oyunu ise Duşan Kovaçeviç yazdığı Nurullah Tuncer’in yönettiği “Dar Ayakkabıyla Yaşamak”, Samuel Beckett’in yazdığı Şahika Tekand’ın yönettiği “Oyun”, Anton Çehov’un yazdığı Engin Alkan’ın yönettiği “Vişne Bahçesi” Can Doğan’ın yazıp yönettiği “Ali Baba ve Kırk Haramiler”. Tiyatro krizini fişekleyen “Günlük Müstehcen Sırlar” da geçen sezon oyunlarından yeni sezona taşınanlar arasında. “Dar Ayakkabıyla Yaşamak” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle