14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bilimde Neden Geriyiz? Toparlanma KRİTİK bir hafta yaşıyoruz. İlk ve orta öğretim okullarının açılmasıyla birlikte, AKP iktidarınca tasarlanan yeni eğitim “reformu” yeni öğrencilere verilmiş birkaç saatlik bir alıştırma çabasının ardından bütünüyle yürürlüğe sokulmuş oldu. Yarım yamalak hazırlıklarla, eğitimbilimcilerin eleğinden geçmemiş yöntemlerle, kesinleşmemiş “müfredat” taslakları ve şaşkına dönmüş görevlilerle. Ama, “reform” yürürlüğe girdi ya, yeter. Yapılmakta olan, sadece eğitim alanını yeniden düzenlemekten ibaret basit bir değişiklik değil, öğretim sistemini bambaşka bir temele oturtarak köklü bir rejim değişikliğiyle gelecek kuşakları şimdiden kazanmaya yönelik bir karşıdevrim işlemidir. Böylelikle binlerce imam hatip okulu laik bir devlette eğitim politikasının temel unsuru durumuna getirilmiş ve halkımız, Sayın Başbakan’ın deyimiyle, bu okullarla yeniden “kucaklaştırılmıştır.” O cenah, kıra döke ve şaşırta yanılta, asıl amacını gerçekleştirip bu devleti “İslam Cumhuriyeti”ne dönüştürmeye biraz daha yakınlaştırmış olmanın keyfini yaşayarak moral tazeleyecektir elbet. ynı zamanda cumhuriyetçi seyircilerin moralini bozmayı da sürdürerek. Laik kesim “Yenildik, bütün kaleler düştü, başlangıca dönüş yok artık, her şey bitti” diyecektir. Belki, akıllardan ana muhalefet düşüncesi geçecek ve Godot’nun oradan gelmesi beklenecektir. Oysa, orası iktidarla birlikte “yeni anayasa” yapmakla meşguldür. Ayrıca bilmek gerekir ki bizi bizden başka kurtaracak yoktur bugünün dünyasında. Üstelik, “örgütlü” olmakla övünülen bir toplumda cumhuriyetçi her kesimin dernek, vakıf, sendika falan gibi tüzelkişilikli bir kuruluşu vardır ve onun merkez organlarından ses çıkarıp ortak hukuk mücadelesine çağrı davullarını çalmak da mı gelmez insanların elinden? davullar mutlaka çalınmalı ve emeklerin aynı hedefe yönelmesi için siyasal anlamda derlenip toparlanma en kısa zamanda başarılmalıdır. Sonuç olarak İslam dünyasında bilgi uygulamasını gerçekleştiremiyoruz. Güçsüzüz, çünkü bilgi üretmiyoruz, bilgiyi yayamıyoruz. O halde Müslümanlar neden bu kadar güçsüzdür sorusunun cevabı eğitim yoksunluğudur. Çok kesin biçimde söylersek akılcı olmayan, din eksenli ve çağdışı eğitimdir. Prof. Dr. Aysel EKŞİ Emekli öğretim üyesi rtaokulu bitirdiğim yıl Türki vunuyor. Bu süredeki karmaşanın acısını ye’de lise eğitimi 12 yıla çıka kimin çekeceğini hiç düşünmeden... 4+4+4 için çok şey yazılıp çizildi. Özellikle rıldı. Eğitimin neden bir yıl uzatıldığı ve bunun bize ne ka 5 yaşındaki çocukların okula başlama yaşı tacağı konusunda hiçbir bilgimiz üzerinde yoğunlaştı tartışmalar. Bu yaş geryoktu. Biz okula başladık. Bu arada yakınımız çekten çok erken mi? Bu yaşta çocuklar İnolan öğretmenlerin şikâyetlerini duyuyor giltere, Kanada başta olmak üzere pek çok geduk. Eski ders programı ile yenileri bağdaş lişmiş ülkede okula başlıyor. Yani 5 yaşında tırmakta zorlanıyor, sık sık program değişti çocuklar okula gidiyor. Ama çok önemli bir riyorlardı. Çünkü hazırlıksızdılar. Seçmeli ders şartla. Okulöncesi eğitim almış olmaları ve öğler konacağı söylendi. İlerde yapmayı dü retmenlerin 5 yaş çocuklarına uygun olacak şündüğüm tıp eğitimi için yararlı olabileceği eğitimden geçmiş olmaları koşulu ile. Eğitim düşüncesiyle Latinceyi seçtim. Birkaç hafta yöntemleri öyle hazırlanmış ki çocuklar, Latince dersleri devam etti, sonra öğrenciler zorlanmadan okula gider, bir iki yıl içinde tek tek ayrıldı ve tek öğrenciyle devam ede okuma yazma öğrenir. meyeceği için Latince dersi kaldırıldı. Jimkulöncesi olmadan nastik ve koro gibi faaliyetler dört yıl boyunca Hazin olan ve aileleri isyan ettiren şey, ülbir “zaman doldurma”nın ötesine geçmedi. Üç yıl sonra liseler tekrar 11 yıla indirildi. kemizde okulöncesi eğitim almamış çocukBiz 12 yıl için liseye girmiş olanlar öğreni ların birdenbire çıkarılan yasa gereği okula me devam ettik. Ama 12’nci sınıfa geldiği gönderilme çabasıdır. Milli Eğitim Bakanlımiz zaman ilginç bir tablo ortaya çıktı. Biz son ğı’nın 5 yaş çocuğunun eğitimi konusunda bir sınıfta idik, bizden sonra yazılan ve 11 yıl oku iki haftalık üstünkörü bilgilendirme çabasıyanlar da aynı yıl son sınıfta idi. 1954 yılın na “öğretmen eğitimi” diyemezsiniz. Bu da bizden bir yaş küçüklerle birlikte liseden 4+4+4 denen eğitimi ülkeye zorla sokmaya kalkışanlar ne yazık ki eğitimin temel ilkemezun olduk. Bu bir yıl bize ne katmıştır? Bunu hiç bi lerini kavramaktan yoksun kişiler. 60 ay ve lemedik... Bende öfke ve güvensizlik duygusu 72 ay çocukları aynı sınıflarda nasıl eğitim göyarattığını biliyorum.Yüz binlerce öğrencinin recekler? Aynı sınıflardaki daha büyük ve dabirer yılı, o zaman adı milli eğitim vekâleti ha küçük yaştaki çocuklar üzerinde bunun etkisi, birbirlerine tepkisi ne olacak? İlerki yılolan bakanlık tarafından çalınmıştı. Bu yıl getirilmek istenen 4+4+4 yasası da larda ne olacak, bunların da cevabı yok... Üstelik çocuklar, anne babaları ile Milli Eğieğitimin 12 yıla çıkarılmasını içeriyor. Planlı programlı hazırlansa idi çok yararlı olabi tim Bakanlığı arasındaki tartışmaların ve lirdi. 1954 yılında kaldırılan 12 yıllık eğitim gerginliklerin de farkında. Belki anne babaaradan geçen 58 yılda çözümlenmemiş, ama ları rapor alacak ve çocuk okula gitmeyecek, bu yıl plansız programsız hazırlıksız bir an belki rapor almadıkları veya babalarının pada yasalaşmıştır. Sayın Başbakan 4+4+4 ra cezasından kurtulması için okula gidecek. sisteminin 23 senede yerine oturacağını sa Bunu beş buçuk yaşındaki çocuk nasıl algı O O A layacak? Anne baba kendisini sevmediği için zorla okula gönderiyor gibi mi algılayacak? Okula başlaması bir cezalandırılma gibi mi gelecek kendisine? Küçücük çocukların karşısına çıkardığımız dilemmaya bakın. Hayatlarının başında okula karşı doğabilecek ikilemlerle nasıl başa çıkabilecekler? Ülkemizde eğitim fakültelerinde bunca öğretim üyesi var, onlarla işbirliği içinde ve okulöncesi eğitim olanakları yaratılarak erken yaşta eğitim problemi yavaş yavaş çözülebilirdi. Gerek erken yaşta okula başlamaları, gerek eğitimin uzatılarak 12 yıla çıkarılması planlı, problemli, eğitimöğretim kuralları temel alınarak hazırlanabilirdi ve çok da iyi olabilirdi... Bütün eleştirilere ve tepkilere rağmen bu yasa için neden böylesine acele edildiğini elbette tahmin edebiliyoruz. Uzun dönemde ülkemizde çok tehlikeli gelişime yol açacak olan da zaten bu. Çocuklarımızın matematikte, bilim ve fende, sosyal bilgilerde ilerlemesi ve çağdaş ülkelerin çocuklarını yakalamasını ümit ederken, onların beyinlerini dini eğitimle yıkamayı amaç görüyor bu yasa. Sayın Başbakanımızın sözlerini tekrarlarsak “bütün okulların imam hatip okulları” olması isteniyor. Dini eğitimle şekillenen hangi İslam ülkesi, bilimde sosyal alanda, sanatta ileri gitmiştir? Çocuklarımız dinlerini öğrensin diye yavaş yavaş müfredat programlarına yerleştirilen din dersleri, günün birinde haftada çok yoğun bir süreye çıkarılmaktadır. El Bombası... Komutan gösterip sordu: “Bu ne?..” Bir ağızdan bağırdık: “El bombası...” Uzun uzun anlattı, pimini çekip attın mı patlıyor... Atmadın mı yine patlıyor zaten... ? Sıra patlatmaya geldi... Bir çukurun bu yanındaki tümseğin arkasına sıralı yattık... Komutan, “Attın mı yatacaksın, yoksa öyle durup bakmayacaksın” dedi... Dualar okuduk, bizden uzak olsun... “Şu çekeceğim pim gibi şey neresi?..” “.........” Ses yok... Komutan dönüp baktı: “Olmaz ama arkadaşlar... Yüzünüz bu tarafa dönük olacak... Bomba patlayacak diye öyle arkanızı dönüp domalmak nizamnamede yok...” “......” “Tabii ki bu gördüğünüz bombanın pimi...” “......” “Kaça kadar sayıyorduk?..” ? Komutan bombayı attı... Derin sessizlik içinde patır patır komutanın ayak sesi, kim bilir nereye koşup gitti... Kulaklarımız kapalı, dişler kenetlenmiş... Bomba portakal gibi pıt düştü, belli... Başka da ses seda yok... Beş dakika, on dakika, on beş dakika... Derin sessizlik... Komutan çıkageldi “Patlamadı namussuz” dedi... Sevindik... ? Biraz taş atıldı ki patlasın... Patlamadı... Uzaktan ittiren oldu... Tık çıkmadı... Bomba imha ekibi geldi... İki saat uğraştılar patlatamadılar... Merkeze sordular “Bu patlamıyor” diye... Merkez “Niye patlamıyor” şeklinde yanıtladı... Komutan “Demek ki patlamayacak arkadaşlar... Patlasaydı zaten patlamıştı.” dedi... Sonunda vazgeçip tam toparlanıp dönerken... Herkes yola koyulup uzaklaşmıştı ki yer gök havaya uçtu sanki... El bombası patlamıştı... ? Ampule benzer... Masum gözükür... Avucunuza sığar... Hatta avuçlarsınız... Ama pimini bir kez çektiniz mi, aslında siz artık onun avucundasınız... Esiri oldunuz... Ve içine basınçla sıkıştırılmış yok etme gücü harekete geçti mi... Vazgeçmenin faydası olmadığını bilmeniz gerekir... Ya atacaksınız... Ya uçacaksınız... Din ağırlıklı eğitim Dinimize karşı asla saygısızlık etmek istemem. Diğer dinleri yüceltip Müslümanlığı aşağılamayı ise kesinlikle düşünmem. Ama bir gerçek var ki dünyada Müslümanlar uzun süredir güçsüz. İslam ülkeleri geri kalmış ve gelişmemiş ise bunun en birinci nedeni; düşünmeyi desteklemeyen, ezbere prim veren din ağırlıklı eğitim sistemleridir. Prof. Oktay Hüseyin (Guseinov), Pakistanlı bilim adamı Dr. Faruk Saleem’in “Neden Müslümanlar Bu Kadar Güçsüz?” başlıklı makalesini aktarmış. Saleem’in yazısının özeti şöyle: (Eğitişim dergisi 19 Mayıs 2008) Gezegenimizde yaklaşık bir buçuk milyar Müslüman yaşıyor. Toplam dünya nüfusu içinde her beş kişiden biri Müslümandır. Her bir Hinduya iki Müslüman, her bir Budiste karşılık iki Müslüman ve her bir Yahudiye karşılık 100 Müslüman düşüyor. Biz Müslümanlar bu kadar kalabalığa rağmen güçsüzüz. Son 105 yılda 14 milyon Yahudi bilim dalında 100’ün üzerinde Nobel ödülü kazanırken 1.4 milyar Müslüman, (bunlardan biri Türkiye’den Orhan Pamuk olmak üzere), yalnızca üç Nobel kazandı. UNDP tarafından toplanan verilere göre Hıristiyan dünyasında okuma yazma bilenlerin oranı neredeyse yüzde 90 ve Müslüman dünyasında okuma yazma oranı yaklaşık yüzde 40’tır. Hıristiyan dünyasındaki “okuryazar”ın yüzde 98’i ilkokulu bitirmişken Müslüman dünyasında bu oran yüzde 50’dir. Hıristiyan dünyadaki okuryazarların yüzde 40’ı üniversite mezunudur ve bu oran Müslüman dünyasında yüzde 2’yi geçememektedir. Sonuçta İslam dünyamız bilgi üretebilecek kapasiteden yoksundur. İslam dünyamız bilgi yayılmasını gerçekleştirmekte başarısızdır. Bilgi uygulamasının önemli göstergelerinden biri ileri teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki oranıdır. Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oranı yüzde 1, Suudi Arabistan’ın yüzde 0.3, Kuveyt, Fas ve Cezayir’in aynı şekilde yüzde 0.3’tür. Singapur’da bu oran yüzde 58’dir. Sonuç olarak İslam dünyasında bilgi uygulamasını gerçekleştiremiyoruz. Güçsüzüz, çünkü bilgi üretmiyoruz, bilgiyi yayamıyoruz. O halde Müslümanlar neden bu kadar güçsüzdür sorusunun cevabı eğitim yoksunluğudur. Çok kesin biçimde söylersek akılcı olmayan, din eksenli ve çağdışı eğitimdir. Pakistanlı Müslüman bilim insanının sözleri bunlar...Son söz: Çocuklarımızın eğitimi, ülkemiz geleceğine yön verecek temel unsurdur. O C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle