14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 2012 PAZAR 8 İstanbul B Edirne PB Kocaeli B Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun B Trabzon PB Giresun PB B Ankara 29 33 35 30 33 35 36 29 27 28 27 26 32 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B B B B PB 31 30 29 32 33 34 36 37 34 35 28 24 24 Oslo PB Helsinki Y Stockholm B Londra B AmsterdamPB Brüksel PB Paris PB Bonn PB Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid B Viyana PB HABERLER 16 15 16 22 18 19 20 21 19 18 23 33 19 Belgrad B 19 Sofya Y 22 Roma B 25 Atina Y 30 Zürih PB 19 Moskova Y 20 Aşkabat B 29 Taşkent B 30 Baku PB 26 Bişkek Y 26 Tiflis PB 27 Kahire A 33 Şam A 35 Ülke genelinde yağış beklenmiyor. Kuzeydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığının bugün ve hafta sonunda güney, iç ve batı kesimlerde artacağı tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 EYLÜL GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada konuşma; siyaseti birbirine ağır hakaretler içeren atışmalarla kayıkçı kavgasına dönüştüren Başbakan’la muhalefet liderlerini kıskandıracak ölçüde seviyeli, toplumsal beklentileri özetleyen özlü bir konuşma. Patlamadan sonra iktidarla muhalefet arasındaki, ne ki sorunu özünden uzaklaştıran tartışmanın içeriğine bakınız. Başbakan, patlamanın sabotaj olduğunda ısrar eden, ne yazık ki arkasında durduğunu söylediği iddiasını kanıtlayamayan CHP Genel Başkanı’nı “sululuk yapmakla” suçladı. Ana muhalefet lideri de Başbakan’ın, olasılıkları sıraladığı açıklamalarında “merak saikiyle patlamadan” söz etmesini sululuğun yanında hafif kalacağını vurgulayarak, hatta budalalık diye karşılayarak yanıtladı. Muammaya dönüşen kimi olaylarla ilgili özlü ve doyurucu açıklamalar bekleyen halkımız, özden uzak bu tür tartışmalardan artık usandı. Bu ortam, Ümit Boyner’i; “demokrasilerde işlerin bizdeki gibi yürümediğinin” altını çizen bir konuşma yapmaya zorladı. ??? Tartışmaların sürdüğü günlerde 9 Eylül 2012 günü “…Ve Fakat” başlıklı Güncel’de şunları yazdık: “Oysa Genelkurmay medyadaki irdelemelere ışık tutmak isteseydi, sürekli sorulan depoda bulunan el bombalarının türünü, özelliklerini açıklayarak araştırmalara öncülük edebilirdi. Askeri uzmanlar el bombalarının pimi çekilmedikçe patlamayacağını açıklıyor. Fakat bir iddiaya göre depodaki el bombaları Almanya menşeili, Monoblok denilen bombalar. Özelliği ise fünye gövde birbirine monte edilmiş, düşürülünce patlayan 36 parça tesirli bombalar. Şayet iddialı bu bilgi ve depoda sıralama görevi yapan askerlere el bombalarını düşürmemeye çok dikkat etmelerini içeren uyarı doğruysa; patlama olayını aydınlatacak ilk ciddi veri ele geçirilmiş olacak.” Yazılan olasılığı medya bile dikkate almadı. Ama üzerinden beş gün geçtikten sonra 14 Eylül 2012’de RTE, sözünü ettiğimiz olasılığı doğrulayan şu açıklamayı yaptı: “Bana bizzat Genelkurmay Başkanı anlattı. Orada 3 çeşit bomba var. Bunlardan 2’si MKE üretimi yerli yapım, diğeri Almanya’dan ithal. MKE yapımı bombalarda fünyeler ve bombalar aynı sandıkta ama ayrıdır. Almanlarınki ise fünye ile el bombası bütündür. Serçe parmağı ile kavranıp, kullanılabiliyor. Şimdi burada tahminler döndürülüyor. Ya merak saikiyle ele alınan bir el bombasının patlaması ihtimali üzerinde duruyorlar ki, daha çok Almanlardan ithal edilenin üzerinde duruluyor. El bombasının patlamasıyla süreklilik arz eden patlamalar meydana geliyor. Genelkurmay Başkanımız ve arkadaşlarının deneyimleri ve teknik ekipleriyle vardıkları nokta bu.” Genelkurmay Başkanı’nın açıkladığı öne çıkan bu son olasılığa karşın; iktidar ile muhalefetin; kim sulu, kim değil, sabotajdı değildi, kim budala veya kim yalan söylüyor tartışmalarının sürdüğü günlerde, Ümit Boyner’in sözünü ettiği gibi, “halkın doğruları öğrenmek isteği” bir kez daha dama atıldı. ??? Atatürk’ün tırnağı bile olmayan RTE ile emrindeki ME Bakanı’nın Atatürk ve ilkelerini dışlayan küstah davranışını önceki gün Güncel’de sergiledik, eleştirdik. Melih Aşık dün köşesinde; “Atatürk’e, onun ilke ve inkılaplarına böylesi bir saldırı olduğunda onun kurduğu ve Cumhuriyetle birlikte en büyük eserim dediği CHP’den ne beklenir? Tek cümleyle; ortalığı ayağa kaldırması ve bu değişiklikleri yapanları pişman etmesi değil mi?” diye soruyor ve yanıtlıyor. “Genel merkez düzeyinde derin bir duyarsızlık, ilgisizlik ve sessizlik…” ??? 1930’larda, Atatürk kurucusu olduğu partiyle ilgili bir öneriyi değerlendirirken,“fırka” (parti) diye yazınca metni getiren; “Paşam neden ‘fırkam’ (partim) diye yazmıyorsunuz?” diye sorunca; “Böyle kalacağını nereden bileyim” diye yanıtladığını Falih Rıfkı Atay kitaplarında sık sık yineliyor. Uzak görüşlülüğün böylesine pes doğrusu! ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, bugün Ankara’ya geliyor. AKP hükümetinin öncelikli beklentisi Suriye’de içine düştüğü zor durumdan ABD’nin somut desteğini alarak kurtulmak. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi’ni, Suriye içinde bir tampon bölge ve uçuşa yasak bölge kurulması yönündeki ikna çabasında başarılı olamadı. New York’taki toplantıya, öneriye kesinlikle karşı çıkan Rusya ve Çin gibi ülkelerin yanı sıra müttefikimiz ABD Dışişleri Bakanı’nın da katılmaması, başta Davutoğlu olmak üzere Ankara’daki yöneticilerde rahatsızlık yaratmıştı. güvenlik bölgesi kurma projeleri yok. Çünkü BM’de uzlaşma yok. BM kararı olmadan atılacak her adımda sorumluluğunun kendilerine de ait olacağını çok iyi biliyorlar. Bu da işlerine gelmiyor.” GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Boy ölçüsü aldıracaklar Ankara Dempsey’den Ne Bekliyor? yapacaklar İdarei maslahat Davutoğlu ‘tampon’a destek arıyor New York’taki bu fiyaskonun ardından CIA Başkanı, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, senatörler ve son olarak da ABD Genelkurmay Başkanı’nın Ankara’yı ziyaretinin hükümetin bu yalnızlık psikolojisini gidermeye yönelik olduğu anlaşılıyor. Ankara diplomasi kulislerindeki bilgilere göre, BM kararından şimdilik umudunu kesen Türkiye hükümeti, sınırın Suriye tarafında Özgür Suriye Ordusu’nun denetimi altındaki bölgelerde başını Türkiye’nin çekeceği fiili bir “tampon bölge” uygulamasının başlatılması için dış destek arayışı içinde. Rızasını aradığı ülkelerin başında ise ABD geliyor. “Güvenliği kim sağlayacak?” sorusu yanıtsız dururken ABD böyle bir senaryoya “evet” diyebilir mi? Bu soruyu ABD başkenti Washington’da Türkiye büyükelçisi olarak görev yapmış iki deneyimli büyükelçi Nüzhet Kandemir ve Şükrü Elekdağ’a yönelttim. Onların gözüyle Dempsey’in ziyaretinin anlamı şu: Emekli Büyükelçi Kandemir’e göre son dönem Washington’dan Ankara’ya yönelik ziyaretçi trafiğinin ardında yatan neden “idarei maslahat yapmak”. Yani, “bir yandan Türkiye’nin oldukça ileri düzeydeki beklenti ve taleplerini frenlerken diğer yandan Türk hükümetini iç politikada zor duruma düşüren ‘Suriye yalnızlığı’ algısını engelleyici jestler yapacaklar”. Libya’dan sonra çekinirler Kandemir’e göre Libya’da aralarında Büyükelçi Christopher Stevens’ın da bulunduğu 4 Amerikalı yetkilinin ölümüne neden olan, Mısır ve birçok diğer Arap ülkesine de yayılan ABD karşıtı gösteriler de Suriye konusunda Beyaz Saray yönetiminin Ankara’nın beklentileri doğrultusunda hareketini kısıtlayacak. “Bu olaylar sonrasında başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da çok daha çekingen davranacaktır ABD yönetimi” görüşünü savunuyor eski Washington Büyükelçisi. ABD’de görev yapan bir diğer Büyükelçi Elekdağ da “Libya’daki olayların, ABD’nin Ortadoğu politikasını gözden geçirmesine neden olacak kadar önemli olduğu” görüşünde. Bu görüşünün temel dayanağı ise ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, “Ama biz onlara özgürlük götürmüştük” şeklindeki, bölgeye ilişkin beklentileriyle aldıkları sonuç arasındaki uçurumdan duyduğu şaşkınlığı açığa vuran ifadeleri. Dempsey’in ziyaretinin Türkiye’nin beklentilerini karşılamayacağında Kandemir ile hemfikir olan Elekdağ şu görüşte: “Zaten Suriye konusunda hep arka plandaydılar. Bu tutumları başkanlık seçimlerine endeksli değil. Obama seçimleri kazansa da, Türkiye’nin arzuladığı bir Hatta Elekdağ’a göre, ABD yönetiminin kamuoyu önünde asla açıklamayacağı şaşırtıcı bir hedefi de olabilir Türkiye konusunda: “ABD yıllardır asıl düşmanı olan İran’ı etkisiz hale getirmek için hep Suriye rejimini ‘izole’ etmek istemiştir. Türkiye bir dönem Esad ile aşırı iyi olarak bu politikaya karşı hareket etti. Arap Baharı sırasında ise bu kez de ABD’nin takvimine göre hareket etmedi. Çok evvel ve çok aşırı hareket etti. AKP hükümetinin biraz boyunun ölçüsünü almasını istiyor olabilirler. TürkAmerikan ilişkilerinde biz bu tür hadiseleri çok yaşadık geçmişte.” ‘Sizi koruruz’ sözüyle yetinir TürkAmerikan ilişkilerinde deneyimli her iki büyükelçinin görüşü de özellikle Libya’da yaşananlardan sonra ABD Genelkurmay Başkanı’nın, Suriye konusunda ülkesini bağlayıcı ifadelerden kaçınacağı şeklinde. Dempsey’in, “NATO müttefikimiz Türkiye’yi olası bir saldırıya karşı savunmaya hazırız” şeklinde kamuoyunda iki ülkenin birlikte hareket ettiği imajı yaratacak ama Ankara’nın beklentisini karşılamaktan uzak bir açıklamayla yetinmesi büyük olasılık gibi gözüküyor. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Komitesi’nden Cumartesi Anneleri’ne destek ‘Hâlâ 12 Eylül’deyiz’ İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, 12 Eylül döneminde kaybedilen Cemil Kırbayır , Hüseyin Morsümbül, Hayrettin Eren, Mahmut Kaya, Nurettin Yedigöl, Nurettin Öztürk, Zeki Altunbaş, Veysel Güney ve Maksut Tepeli’nin akıbetlerini sordu. “12 Eylül darbesinin üzerinden 32 yıl geçti. Biz hala Eylül’ün içerisindeyiz” diyen kayıp yakınları, faillerin cezalandırılmasını istedi. Nurettin Yedigöl’ün ağabeyi Muzeffer Yedigöl “Dönemin işkencecilerden hesap sorulmalı ki babamın kemikleri sızlamasın ” dedi. Gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın kız kardeşi Fatma Kırbayır da Başbakan Erdoğan’ın, 104 yaşındaki annesi Berfo Kırbayır’a oğlunu bulacağına dair söz verdiği halde hiçbir gelişmenin yaşanmadığını söyledi. Maksut Tepeli’nin eşi Şehriban Tepeli ise, eşinin kemiklerini istediğini vurgulayarak, “Vermiyorsunuz çünkü her kemik nasıl öldürüldüklerini anlatacak” ifadelerini kullandı. Basın açıklamasını okuyan sanatçı Nur Sürer ise “12 Eylül işkencehanelerinde kaybedilen evlatlarımızın akıbetleri açıklanmadan, failleri yargılanmadan bizim için her gün 12 Eylül” dedi. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Komitesi İngiltere Seksiyonu da, Cumartesi Anneleri ile dayanışmak amacıyla Trafalgar Sguare’de oturma eylemi düzenledi. Fotoğraf: HAZAL OCAK ‘Bari kemikleri bulunsun’ Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak için 390’ıncı kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Aileler, yine ellerinde karanfiller ve kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren, aradan 32 yıl geçmesine karşın halen oğlunu bulamadığını belirtti. Anne Eren, “Bütün evlatlar güzeldir. Benim evladım da dünyanın en güzel evladıydı. Bu güzel evlatların, annelerin suçu ne? Biz varız, onları neden kimsesizler mezarlığına gömdünüz? Bari kemiklerini bulalım” dedi. CHP Gençlik Kolları Türkiye gençliği ile ülke sorunlarına çözüm arayacak Yorum üyesine gözaltında işkence İstanbul Haber Servisi Sultangazi’de karakola gerçekleştirdiği saldırıda ölen canlı bomba İbrahim Çuhadar’ın cenazesinin alınması sırasında polisin müdahale ettiği ve gözaltına aldığı 27 kişinin Emniyet’teki işlemleri devam ediyor. Sanat Cephesi, gözaltına alınan Grup Yorum üyesi Selma Altın’ın gördüğü işkenceler sonucu sağ kulak zarının patladığını bildirdi. Grup Yorum, İdil Kültür Merkezi, Kültür Sanat Yaşamında Tavır Dergisi, İdil Tiyatro Atölyesi ve Fotoğraf ve Sinema Emekçileri (FOSEM) tarafından oluşturulan Sanat Cephesi, gözaltındaki 27 kişinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde işkence altında olduğuna ve vücutlarında darp izlerinin bulunduğuna ilişkin açıklama yaptı. ‘Geleceğimize sahip çıkalım’ İstanbul Haber Servisi CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı ve 5 genç parti meclisi üyesi, geleceklerine sahip çıkmak için Türkiye gençliği ile bir beyin fırtınasına hazırlanıyor. CHP Gençlik Kolları, ilki İstanbul’da olmak üzere Ankara, İzmir, Adana ve Bursa’da düzenleyecekleri geniş katılımlı toplantılarda, her kesimden gençlerle bir araya gelerek onları dinleyecek. Siyasetçilerin değil gençlerin konuşacağı toplantıya katılacak olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, 1 gün boyunca gençlerin sorunlarını CHP Gençlik Kolları gazetemizi ziyaret ederek bilgi verdi. “AKP İddianameleri ve Yeni Rejimin İnşası.” Silivri’de görülmekte olan davaları en iyi tanımlayan başlıklardan biri budur. Bu yargılamalar sanki kamuoyunun gözü önünde yapılıyormuş gibi sunuluyor. Mahkeme heyetlerinin diliyle söylemek gerekirse yapılan, “açık yargılama.” Peki duruşmalarda gerçek açığa çıkıyor mu? Hayır... O zaman bu yargılamaların amacı ne? Bunun yanıtı, Cihaner’in yazısının başlığıdır. Cihaner’in vurguladığı gibi Silivri’de görülen Ergenekon, Balyoz davalarına, KCK, Odatv, Hopa, Devrimci Karargâh davalarını da eklemek gerekiyor. Birbirinden çok farklıymış gibi görünen bu davaların başlıca ortak özelliği, ana hedefinin yanı sıra hukuksuzluğu. Yakın geçmişimizde faili meçhullerle ilgili ilk soruşturmayı yapan hukukçulardan biri olan Cihaner, Ergenekon davalarının da hedefi haline getirildi. Yaşananların bütün boyutlarını bilen bir kişi olarak Cihaner’in saptamaları, hukuksal, siyasal ve toplumsal bir sentez oluşturuyor. ??? “AKP İddianameleri ve Yeni Rejim İnşası” dizisinin kutu başlıklarını paylaşalım: Türkiye dönüştürülüyor. İddianamaler çağı; ucube metinler politik referans haline getirildi. Delil üretenlere yol gösteriliyor. Hangi eylemin suç sayıldığına AKP iktidarı karar verirken siyaset de terör kapsamına alındı. Ortaçağ hukuku, fiilsiz suçlama. AKP terörle mücadele kavramından besleniyor. İnsanlar kurguya inandı. Bu saptamaların her birinin somut örnekleri var. Tümünü birleştirince ortaya şu çıkıyor: “Düşman ceza hukuku.” Yani kendinden olmayan herkesi terörist ya da terör destekçisi ilan etmenin “ileri demokrasi” türevi. Keşke adli yılın açılışı, gerçek anlamda yargının sorunlarının konuşulduğu, tartışıldığı bir zemin olabilseydi. Olamadı... Hukuk, ülkedeki genel düzenin başlıca belirleyicisi olması gerekirken, terörden siyasi gerilimlere kadar genel karmaşa hukuku ikincilleştirdi, edilgen hale getirdi. Bunun yerini “AKP iddianamelerinin sevk ve idaresi” aldı. Artık şu sözler Başbakan’ın ağzından sıradan değerlendirmeler olarak çıkıyor: “Yargıya da gereken söylendi... Biz de üstümüze düşeni yapacağız...” Buna kuvvetler ayrılığı denmez, kuvvetler bağlılığı denir. ??? Yargının böylesine tartışmalı bir noktaya gelmesinin ana nedeni ikinci 12 Eylül’dür. Yani 12 Eylül 2010’daki anayasa değişiklikleri sonrasında yargının temel kurumlarının iktidar tarafından yeniden şekillendirilmesidir. Birinci 12 Eylül’ün Türkiye’nin bütün kurumlarına zarar verdiği yönünde herkes hemfikir. Buna askerler de dahil. 12 Eylül darbesinin ardından yargı kullanılarak Türkiye sindirildi, susturuldu. Ya bugün? Tüm sağduyulu kesimler toplumun sindirildiğini söylemiyor mu? Söylüyor. Bu hangi yolla yapılıyor? Yargı yoluyla... Bugün neredeyse alışkanlık haline gelen hukuk ihlalleri bir süre sonra tıpkı birinci 12 Eylül gibi konuşulacak. Bugün nasıl ki 12 Eylül 1980’in uygulayıcıları bile o günleri savunamıyorsa, 12 Eylül 2010’un bugünkü uygulayıcıları da yakın gelecekte özeleştiri yapmaktan öte bir konuma sürüklenecekler. Yapılanların yanlışlığını sıralamada belki biz daha geride kalacağız. Son dönemin moda sözlerinden biri de şu: “Darbeler dönemi araştırılıyor...” Bir iddiaya göre, Avrupa’da geçmişte darbe dönemlerinin yaşadığı ülkelere gidilip “Siz darbelerin izini nasıl sildiniz” diye sorulacakmış. Sanırım alacakları ilk yanıtlardan biri şu olur: “Önce, iktidara gelenlerin demokrasiyi içine sindirmesi, kendisi gibi düşünmeyenleri terörist ilan etmemesi gerekir...” dinleyecek. CHP Gençlik Kolları toplantılarının ilkini İstanbul Beşiktaş’taki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde 3 Kasım’da gerçekleştirecek. CHP Gençlik Kolları Başkanı Emre Doğan ve parti meclisi üyeleri gazetemizi ziyaret ederek konuya ilişkin bilgi verdi. CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Emre Doğan, Türkiye’nin yüzde 60’ını gençlerin oluşturduğuna dikkat çekerek gençlerin geleceklerini de kendilerinin belirlemesi gerektiğine işaret etti. Harçların kaldırıldığını ama başka adlar altında öğrencilerden paralar alınmaya devam ettiğini ifade eden Doğan,“Bu toplantılarda belki de hiç farkında olmadığımız sorunlar da ortaya çıkacak” diye konuştu. CHP Parti Meclisi üyesi Gül Çiftçi de, başta gençler olmak üzere tüm toplumun duyarsızlaştırıldığına işaret ederek “Geleceğimize sahip çıkmamız gerekiyor” dedi. ‘Canlı bomba’ açıklaması İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, “Terör örgütleri bile, muhakeme yetisi zaafa uğramış canlı bomba eylemcisi bulmada zorlanırken emniyet müdürlüğümüzün 9 kişilik ‘canlı bomba’ tanımlamasında bulunması mümkün değildir” denildi. Yapılan yazılı açıklamada, son günlerde basında 9 şahsın fotoğrafı yayımlanarak, terör örgütü adına “canlı bomba” eylemi gerçekleştirecekleri yönünde ifadeler kullanıldığı hatırlatıldı. Açıklamada, istihbarat birimlerinden intikal eden bilgiler doğrultusunda, Emniyet birimlerine tamimler yapıldığı kaydedildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle