16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 CHP Milletvekili Hurşit Güneş’e göre Türkiye ekonomisinde kırılganlığı hızlandıracak faktörler işliyor Ekonomi tıkandı yeni model şart Ekonomi Servisi AKP’nin yürüttüğü ekonomi modelinin artık tıkandığını belirten CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş, “Bundan sonra sorunlar daha da artacak. Çünkü ciddi kırılganlıklar birikti. Bu nedenle artık yeni bir vizyon, yeni bir tasarım gerekiyor” dedi. Güneş bu çerçevede, yeni bir vergi reformu yapılmasını, tobin vergisi konmasını, kamu harcamalarında kompozisyon değişikliğine gidilmesini ve ciddi bir eğitim reformu yapılmasını önerdi. Güneş, bazı gazetecilerle düzenlediği “Tıkanan Ekonomik Model Karşısında Yeni Bir Vizyon Tasarımının Ana Hatları” konulu sohbet toplantısında özetle şunları söyledi: Bugün AKP’nin iki yumuşak karnı var; biri Suriye, ki burada yapılan hatayı biraz fark ettiler, değeri ekonomi. Ekonomide enflasyon ve faizler düşmüş, dış açık finanse oluyor, büyümede sorun yok, bütçe dengeleri iyi, kamu borcu düştü, işsizlik de düşüyor gibi gözüküyor ve AKP bununla övünüyor. Oysa bunlar doğru değil. Evet, 20032007 arasındaki refah artışı ciddi oy getirdi. Geldiklerinde, Ey CHP!.. Oslo’nun Nesi Yanlış? Kangren olmuş 30 yıllık Kürt sorununa iki tür yaklaşım var. Birincisi “güvenlikçi” diye bilinen ateş, kan, operasyon, gözaltı, tutuklama ile ezme yöntemi. Yani savaşın dili… Kürtlerin inkârını içeren bu yöntem sorunun tarihi boyunca hâkim oldu ancak soruna çözüm üretemedi. Hâlâ da vazgeçilmiş değil. İkinci yaklaşım “müzakereyi”, tartışmayı, konuşmayı, uzlaşmayı içeriyor. Yani barışın dilini... Üçüncü bir yol yok. Sorun da ortada çözüm bekliyor. Hangisinden yanasınız? Savaşın dilinden yanaysanız, karşı taraf da o dili iyi konuşuyor, siz vurunca o daha beter vuruyor. İşte son 1 aydır yaşananlar ortada. Barışın dili, çağa daha uygun, insanlığa daha uygun. Kardeş kanının dökülmesini, halkların düşmanlığını, kutuplaşmayı kimse istemiyor. CHP’nin, çağdaş, sosyal demokrat bir parti olarak Kürt sorununa müzakereci, barışın dilini savunarak yaklaşması beklenir. CHP geleneğinin geçmiş pratiği zikzaklarla dolu. Erdal İnönü döneminin bilançosunda sorunu yapıcı yolda geliştirmede övgüye değer sayfalar var. Baykal, haklı ya da haksız, barış dilini, müzakere dilini savunmaktan çok dar, statükocu bir Kürt yaklaşımı ile anılıyor. Ya bugün? Bugünün CHP’sinde iki yaklaşıma da yakın kesimler olduğunu anlıyoruz. Melih Aşık Abim bundan dolayı CHP için “kokteyl parti” tabirini uygun görmüş. Bir gün arayla iki CHP vardı Kürt sorunu ile ilgili sahnede. CHP MYK toplantısına verilen arada basın toplantısı düzenleyen Haluk Koç, Oslo görüşmeleriyle ilgili ellerinde belgeler olduğunu belirterek RTE’ye sorular yöneltiyordu: “Oslo tezgâhları öncesinde ve sırasında görevlendirdiğin devlet yetkilileri İmralı’dan Kandil’e kaç mektup götürmüşlerdir? Bu mektupların içeriğinden Apo’nun ve Kandil’in planlarından ne derece haberdarsınız, ne önlem aldınız? Kuryelik görevini devlet görevlisi olarak kimler yerine getirmiştir?” Haluk Koç’un salvosu, benzer sorularla devam ediyor. Belli ki Koç CHP’si “Oslo görüşmeleri” üstünden AKP’yi sıkıştırmayı programına almış. İyi de nedir Oslo görüşmelerinde eleştiri konusu yapılacak? Yazının girişinde özetlediğim iki yaklaşımdan müzakereci, tartışmacı yaklaşımın bir deneyimidir Oslo. Devletin MİT’i ile Kürt siyasetinin temsilcileri arasında yapılmış görüşmeler… Hatırlayalım, bunu RTE’yi vurmak için malzeme yapan ilk defa Gülen Cemaati oldu. Savcılar, koalisyon ortaklarının kolunu bükmek için bu görüşmeleri bahane edip MİT Başkanı’na, oradan RTE’ye uzanacak bir hamleye cüret ettiler ama RTE, anında önlem alarak yasa değişikliklerini süratle gerçekleştirerek cemaati etkisiz hale getirdi. O gün cemaatin diline doladığı Oslo dosyası, bugün CHP’li Koç’un koltuğunun altında, ne yazık ki Kılıçdaroğlu’nun da dilinde. Oslo görüşmelerinden, yani müzakereden bir karar çıktı mı? Hayır; Tersine devam etmesi gereken müzakerenin, görüşmenin, tartışmanın yerini 2011 seçimlerinin hemen ardından “güvenlikçi” yaklaşım aldı. Yine operasyonlar, yine kan ve bitmez tükenmez KCK operasyonları ile sayıları 78 bini bulan Kürt siyasetçisinin, belediye başkanının, parti üyesinin, gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanması… Tepki olarak da “madem öyle, gel böyle” diyen PKK şiddeti… Hakkâri’den başlayıp Foça’ya kadar uzanan savaşçı tepki… ??? Müzakereci yaklaşımın ürünü Oslo görüşmelerini diline dolayarak, buradan AKP’yi sıkıştırmayı ve siyasi prim hedefleyen bir CHP, Kürt sorununun çözümüne bu yolla ne kadar katkı yapmış olabilecektir? Hiç… Oslo, Kandil, Ankara… Yer önemli mi? MİT, AKP yönetimi, MHP, CHP… Barışçı yolla çözüm arayan kim olursa olsun; önemli mi? Barışçı dili tercih ediyorsa, PKK, BDP, KCK... Hangisinin olduğu önemli mi? Kürt sorununun muhatabı bu isimler… Kürt sorununu Kürtlerle, onları temsil ettikleri çok açık olan bu aktörlerle konuşmayıp kimle konuşacaksınız? CHP, Oslo’daki gibi konuşmalara mı karşı? O zaman bilinen savaşçı dilden mi yana? Kürt siyasetçilerle konuşmadan mı sorunu çözeceğini sanıyor? Haluk Koç ve aynı dile sahip olanlar, “vur kurtul”la mesafe alabileceğini mi düşünüyorlar? Öğreniyoruz ki, Haluk Koç, Oslo üstünden atış yapmayı denerken İstanbul’da başka CHP’liler Kürt sorununun çözümünde müzakereci yaklaşım yanlısı liberallerle toplantı yapmışlar. Melih Aşık diyor ki, “Partinin 3 Genel Başkan Yardımcısı (Sezgin Tanrıkulu, Faruk Loğoğlu, Gülseren Onanç) ve bir parti meclisi üyesi (Burhan Şenatalar), İstanbul’da, kapalı kapılar ardında ‘liberal aydın’ diye tanımlanan Fuat Keyman, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar gibi isimlerle Kürt sorununu görüşmek üzere bir araya geliyorlar. Böyle bir toplantıdan partinin diğer genel başkan yardımcılarının, parti meclisinin ve Merkez Yürütme Kurulu’nun haberi yok”… Melih Abim, CHP’lilerin “yetmez ama evetçi” zevatı muhatap almalarına içerliyor. Haklıdır. “Partinin milletvekilleri var. PM üyeleri var. Danışmanları var. Genel merkezde uzmanları var. İl ve ilçe teşkilatları var. Partiye gönül vermiş Atatürkçü, sosyal demokrat aydınlar var... Bunlar varken genel başkan yardımcıları gidip liberal aydınlardan fikir soruyor. Tam komedi...” derken biraz haksızlık da ediyor. CHP, sıraladığı kesimlerle de Kürt sorununu tartışıyor. Bunlardan birkaçına katılmış ve fikrini ifade etmiş biri olarak bunu rahatlıkla söylüyorum. CHP’ye yakışan, Kürt sorunu konusunda barışçı yaklaşımı savunan, müzakereci yaklaşıma açık kim, hangi parti, grup olursa olsun, her tür kısa vadeli politik hesaplardan uzak durarak desteklemek, savaşçı, güvenlikçi yaklaşımlara uzak durmaktır. ? Ciddi kırılganlıkların baş gösterdiğini savunan CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş, “Bundan sonra sorunlar daha da artacak. Bu nedenle artık yeni bir vizyon, yeni bir tasarım gerekiyor” dedi. Güneş bu çerçevede, yeni bir vergi reformu yapılmasını, tobin vergisi konmasını, esnek kurdan vazgeçilmesini öneriyor. önce farklı bir program denemek istediler ama sonra akıllı davranıp Kemal Derviş’in programını uyguladılar. Bu da onlara kısa vadede kazanç sağladı. Ancak bu program bir süredir tıkalı. Revizyon gerekiyor. Çünkü esnek kur dış açığı çözemedi. Bütçe açığı ithalat vergileriyle aşılıyordu, bugünkü koşullarda açık büyümeye başladı. 2005’ten bu yana kamuda tasarruf eğilimi durdu. 7 yıldır dış borç oranı azalmıyor, hatta artıyor. Cari açık ve işsizlik, enerjide dışa bağımlılık, yetersiz tarımsal gelişme, mevcut makroekonomik tasarımın hataları. İrlanda ve Yunanistan’da da kriz öncesi her şey parlakmış gibi görünüyordu. Kırılganlık başladı mı tablo değişiyor. Bizde de tıkanıklığın işaretleri çoğalıyor; kısa vadeli finansmanda sınıra gelindi, döviz rezervleri yetersiz, özel kesimde hızlı ve aşırı borçlanma gözleniyor, iç tasarruflar sınırlı, 2005’ten beri enflasyon hedefi şaşıyor. Kırılganlığı hızlandıracak faktörler işliyor. Hanehalkı borçlarının milli gelire oranı birçok ülkenin gerisinde (yüzde 19) görünüyor ama, hanehalkı borçlarının kullanılabilir gelir içindeki payına bakarsak durum değişiyor. Bu oran 2002’de yüzde 5’in altındaydı, bugün yüzde 50’nin üzerine çıktı. Mortgage kredilerinin milli gelire oranı da olağanüstü bir artış göstererek 30’ları buldu. Bu kırılganlığı artırıyor. İşsizlik düşmüş gibi görünüyor ama öyle değil. İş bulursa çalışacak olanları da katarsak rakam bugünkünün yaklaşık iki katı. Böyle ba karsak 2002’deki seviyesine halen ulaşabilmiş değil. Artı, sonbahardan itibaren yükselişe geçecek. 2002’de yüzde 35’lerde olan tarımsal istihdam sürekli azalarak 2007’de yüzde 24’e kadar gerilemişti. Ne oldu da 2012’de yüzde 25’e çıktı, anlamak mümkün değil. Tobin vergisi konulmalı Bütün bunlar tıkanan ekonomik model karşısında yeni bir tasarım gerektiriyor. Bunun ana hatları şöyle olmalı; esnek kur sistemi doğru sonuçlar vermiyor, dış açık sorununu çözmüyor, değiştirilmeli. Para politikası gevşetilmeli. Döviz rezervleri yetersiz, güçlendirilmeli. Liranın değerini yükselten kaynak girişlerine karşı “tobin vergisi” konmalı. İkincisi, vergi reformu yapılmalı, doğrudan vergiler artmalı, oranlar değiştirilmeli. Üçüncüsü, kamuözel yatırımların paylaşımına gidilmeli, enerji yatırımları, ciddi tarımsal girişimler, kent içi ve kent dışı demiryolları, iletişim ve diğer altyapı alanlarında özel sektörle kamu ortaklıklarına, devlet desteğine gidilmeli. Dördüncüsü yeni bir eğitim reformuna gidilmeli. Başkentgaz satışa çıktı Ekonomi Servisi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketi’nin (Başkentgaz) yüzde 100 oranındaki kamu hissesinin ‘blok satış’ yöntemiyle özelleştirilmesi için ilana çıktı. Şirket için son teklif verme tarihi 17 Aralık 2012 olarak belirlendi. İhale alınına göre, geçici teminatı 50 milyon dolar olarak belirlenen ihalede 700 bin adet hisse satışa sunulacak. İhale, kapalı zarf içerisinde teklif almak ve görüşmeler yapmak suretiyle pazarlık usulü ile gerçekleştirilecek. İhale, pazarlık görüşmelerine devam edilen teklif sahiplerinin katılımıyla açık artırma suretiyle sonuçlandırılabilecek. Bağımsız üyesi olamayan şirket yandı Ekonomi Servisi Borsada işlem gören şirketlerin geçen Haziran sonuna kadar bağımsız üye seçmesi gerekiyordu. Yeni resmileşen kararla, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), bağımsız üye seçmemiş borsa şirketleri hakkında yıl sonuna kadar Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvuracak. Böylece SPK, yönetim ilkelerine uymayan şirketlere mahkeme kararı ile yönetim kurulu üyesi atayacak ve bir anlamda yönetime asgari düzeyde müdahale edecek. Bu kararla birlikte Turkcell’de uzun zamandır devam eden yönetim sorunu da SPK eliyle çözülecek. (Soldan) Süreyya Ciliv, Bülent Eczacıbaşı, Ümit Boyner, Hüsnü Özyeğin ve Ali Ağaoğlu ‘Büyüme için dengeyi korumak gerekiyor’ Ekonomi Servisi Fiba Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için Türkiye’nin döviz dengelerini sağlaması gerektiğini belirterek “Bizde bir dolar matbaası yok, avro matbaası yok o zaman bizim büyümemiz için dengeyi muhafaza etmemiz lazım” dedi. ‘Fortune 500 Türkiye’ ödül töreni öncesi yapılan ‘Küresel ve Bölgesel Gelişmeler Işığında ? Fortune 500 Türkiye’nin en başarılı şirketlerine ödülleri törenle verildi. Törende konuşan işadamları sürdürülebilir kalkınmaya dikkat çekti. Türkiye Sürdürülebilir Büyümeyi Nasıl Yakalar?’ paneline Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Fiba Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ve Turkcell Üst Yöneticisi (CEO) Süreyya Ciliv katıldı. Panel sonrasında gerçekleştirilen gala töreninde ise Fortune Dergisi’nin temmuz ayında açıkladığı 2011’de Türkiye’nin en başarılı 500 şirketine, 5 ana kategoride ödülleri verildi. Fortune 500 Türkiye galasında Tüpraş THY, Türk Telekom, Deniz Yıldızı Petrokimya, Karsan Otomotiv ödül alırken ayrıca ‘Turkcell Özel Ödülü’ de verildi. iPad değil otomobil üretiyoruz Teşviklerden yararlanma şartı olan yüzde 40’lık katma değer oranının sektörü zorlayacağını belirten Tofaş’ın CEO’su Başaran, “Yerli parça oranımız yüzde 65 ama bu olanaksız” dedi. Ekonomi Servisi Tofaş’ın 4 milyonuncu otomobili banttan indirme töreninden sonra gazetecilerle sohbet eden şirketin CEO’su Kamil Başaran, teşvik yasasında yer alan iki koşul nedeniyle sektörün stratejik sayılmadığı ve kapsam dışı kaldığı yönündeki bir soruyu yanıtlarken, “Biz iPad üretmiyoruz ki böyle değerlendirilelim. Türkiye’de hiçbir firmada katma değer oranının yüzde 40’lara ulaşabileceğini sanmıyorum” dedi. Başaran, “Teşvik için ortaya konan bu iki kriter 2023’e giden vizyon kapsamında herkesi zorlayabilir” dedi. Başaran, şirketin Finansal Üst Yöneticisi (CFO’su) Cengiz Eroldu ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, teşvik, yerli oto ve vergiler ile ilgili soruları cevaplarken şunları söyledi: manın yüzde 40’lık katma değer sağlayabileceğine inanmıyorum. Teşvik için ortaya konan bu iki kriter 2023’e giden vizyon kapsamında herkesi zorlayabilir. Teşvikten yararlanmak için üretilecek modelin ithalattan az sayıda olması ve yatırımla en az yüzde 40 maliyet avantajı sağlaması isteniyor. Yani sistem, bu iki koşulu yerine getiremeyen üretim birimlerini ‘stratejik sektör’ tanımının dışında tutuyor ve teşvikten yararlandırmıyor. Sıkıntı burada. Yerli sanayiden aldığın ürün katma değer hesabına girmiyor. Satış fiyatı eksi dışardan aldığın tüm malzemelerin değeri burada istenen katma değer oranını veriyor. Biz yüzde 65 yerli parça kullanıyoruz. Bunları dışarıdan satın aldığımız için bizim katma değer hesabına girmiyor. rım düşünülemez. Dolayısıyla şu ana kadar geldiğimiz nokta bu. Yerli oto familya ister Yerli oto konusunda ortada bir beklenti var. Bu konuya ne çok soğuk, ne çok sıcağız. Söz konusu olan yerli araçsa, ürettiğimiz araçların hepsi yerli, Bursalı. Yerli marka ise başka bir şey. Kısa vadeli bir şey değil. Uzun yıllar ister. Bir aracı değil, bir araç familyasına soyunmanız lazım. Diyelim ki 100 bin satacak bir araç modelinde sizin pazar payınız yüzde 50. Bugün yıllık 100150 binden aşağı satacak bir araç için yatı ergi yükü istihdamı etkiler Vergi yükü arttıkça pazar küçülür. Bunun hiçbir ekonomik göstergeye faydası olmaz. Ben doğrudan 7 bin kişiyle çalışıyor, aileleri ile 70 binlik bir tabana hitab ediyorum. Böyle bir yaklaşım olduğu konusunda (otomobil için alınan vergilerin arttırılması) bilgim yok. Hükümetimizin ekonomik konularda başarısı da bu gibi konularda doğru karar almasına dayanıyor. V Bunu tutturacak firma yok Biz iPad üretmiyoruz ki. Orada maliyet kapsamında kapalı bir kutu var. Ama otomotiv sektöründe durum çok çok farklı. Bizim görünürlüğümüz, yan sanayimiz çok net ortada. Fabrika girdimiz belli, içerde sağladığımız mühendisliğimiz katma değerimiz belli. Ben Türkiye’de hiçbir fir Türk Otomobil Fabrikası AŞ’nin (Tofaş) Ceo’su Kamil Başaran, 1984’ten beri Tofaş’lı. 1979’da Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi Makine Mühendisliği bölümünden lisans, ardından Cologne University of Applied Science Fachhochschule Makina Konstrüksiyon Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Döndükten 15 gün sonra Tofaş’a çağrıldı ve 19841995 yılları arasında Tofaş’ta birçok görev üstlendi. 19951999 arasında Yalın Üretim Sorumlusu olarak çalıştı. 19992001 yıllarında Doblo Ürün Geliştirme Platformu Müdürlüğü, 20012004 yıllarında 1984’ten beri Tofaş’lı Satın Alma Direktörlüğü yaptı. 2004 yılında Fiat’ın İtalya’daki merkezine transfer oldu. 2007’ye kadar İtalya’da Tedarikçi Geliştirme ve Maliyet Yönetimi Direktörü olarak görev yaptı. 2007 yılından sonra Tofaş’ın CEO’luğuna getirilene kadar otomotiv yan sanayi şirketleri Martur AŞ ve Fompak AŞ’nin CEO’suydu. 2004 yılında İtalya’ya giderek Fiat’ın dünya çapındaki organizasyonları ve gelişmekte olan pazarlarda maliyet yönetimi konularında yeni yöntemler geliştirilmesi ve süreçlerin yönetilmesinde aktif rol oynadı. İş’e 1.1 milyar dolarlık sendikasyon ? Ekonomi Servisi Türkiye İş Bankası yurtdışı bankalardan 572.6 milyon Avro, 404.5 milyon dolar olmak üzere iki dilimde sendikasyon kredisi sağladı. Yaklaşık 1.1 milyar dolara ulaşan sendikasyon kredisinde Standard Chartered Bank PLC koordinatör banka olarak yer aldı. Dış ticaretin finansmanında kullanılacağı açıklanan sendikasyon kredisinin en yüksek tutarla katılan bankalara ait bölümünün toplam maliyeti 2012 Mayıs ayında gerçekleşen sendikasyona göre 10 baz puan azalarak Libor + yüzde 1.35 ve Euribor + yüzde 1.35 oldu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle