12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER ‘Ucu açık’ mahkemeler İLHAN TAŞCI Hükümet, HSYK eliyle istediği yerde, istediği sayıda, terörle mücadele mahkemeleri kurabilecek Çıkmaz Sokakta Dış Politika AKP dış politikası, “Davutoğlu Doktrini” (Stratejik Derinlik’te “sıfır sorun”) Türkiye’yi, derinliklerinde, SünniŞii plakalarının sürtündüğü noktalarda, son derecede patlayıcı bir enerji biriken “Ortadoğu çukurunun” kenarına getirdi. Hem de ABD başta olmak üzere “büyük güçlerin”, “sondaj” çalışmaları bu enerji birikimini geometrik hızla artırırken... Karşımızdaki kaygı verici manzaranın iki boyutu var: Birincisi “sıfır sorun” politikasının mimari Davutoğlu, bu politikanın iflas ettiğini kabul etmemek için “koşullar değişti” savına sığınıyor ama bu yeni koşullara uygun yeni bir politika doktrini üretemiyor. İkincisi, dün Batı basınında, AKP hükümetinin sırtını sıvazlayan “yükselen Türkiye”, “örnek Türkiye”, “bölge lideri Türkiye” övgüleri, yerini “acemi, etkisiz dış politika”, “güç olma hayali zaaflarını sergiliyor”, “hayalci dış politika doktrini” saptamalarına, “savaşmaktan korkuyor” ya da “AKP İslamcı aslına dönüyor” suçlamalarına bırakmaya başlamış görünüyor. ANKARA Hükümet “özel yetkili mahkemelerin kaldırıldığı” (ÖYM) söylemiyle, kapatılmaları bir yana, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu eliyle istediği yerde, istediği sayıda terörle mücadele mahkemesi kurabilecek. TBMM’de kabul edilen değişiklikle, bu mahkemelerin nerelerde kurulacağına, Adalet Bakanlığı’nın “teklifiyle” HSYK karar verecek. Terörle mücadele mahkemelerinin hangi illerde görev yapacağına ilişkin bilgilerin ucu açık kalırken, bu konudaki inisiyatif de HSYK’ye bırakıldı. TBMM Genel Kurulu’nda yumruklaşmalara varan tartışmalarla kabul edilen yargı paketinde, antidemokratik uygulamalarıyla yo YARGIÇ VE SAVCILAR 3 SINIFA AYRILACAK Cumhurbaşkanı’nın onayı halinde yürürlüğe girecek değişiklikle yargıç ve savcılar üç sınıfa ayrılmış olacak. Buna göre, Ergenekon, Balyoz gibi davaları görmeye devam edecek olan Ceza ğun olarak eleştirilen ÖYM’lerin kapatılması görüntüsü altında daha da yaygınlaştırılan bir düzenlemeye imza atıldı. İktidarın Meclis’teki sandalye çoğunluğu kullanılarak kabul edilen değişiklikle daha önceki adları devlet güvenlik mahkemesi olan, 2004’ten sonra ise özel yetkili mahkemelere dönüşen bu mahkemelere bu sefer isim verilmedi. Eskiden, Ceza Muhakemesi Kanunu içinde Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesiyle yetkili yargıçlar, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesiyle yetkilendirilmiş hâkimler ve bunların dışında normal hâkimler görev yapacak. nedenle TMM’lerin uygulamaları ve vereceği kararlara yönelik olası eleştirilerin “terörle” birlikte anılması gündeme gelebilecek. yer alan antidemokratik uygulama sonuçları yaratan düzenlemelerin, olduğu gibi Terörle Mücadele Kanunu içine taşınması nedeniyle bu mahkemeler “terörle mücadele mahkemesi” (TMM) olarak anılacak. Önceden bu mahkemelerde görev yapan yargıç ve savcılar için de “TMK 10. madde ile yetkili” denilecek. Yeni kurulacak mahkemelerin ismindeki “terör” ifadesinin önyargılı bir algı oluşturacağına da işaret ediliyor. Bu Çevreler belirsiz TMM’ler, Adalet Bakanlığı’nın “teklifiyle” HSYK tarafından kurulacak. Bu mahkemelerin “atası” sayılan devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluş yasasında, bunların hangi illerde kurulacağı ve hangi il lerdeki davalara bakılacağına ilişkin yargı çevreleri tek tek belirlenmişti. Ancak AKP döneminde DGM’lerin isim değişikliğiyle CMK 250. maddedeki haline dönüştürülmesiyle, yargı çevresinin yasayla belirlenmesi uygulaması terk edilmişti. Benzer durum, bu değişiklikte de yapıldı. Buna göre, Adalet Bakanlığı yeni mahkemelerin kurulmasını teklif edecek ancak terörle mücadele mahkemelerinin nerede kurulacağını, sayılarının ne olacağını ise, daha önce bakanlığın belirlediği listeden üye seçilmeleri tartışılan isimlerden oluşan HSYK belirleyecek. Mahkemelerin belirlenmesi ve TMK 10. madde yetkisinin verilmesiyle burada görev yapacak hâkim ve savcılar otomatik olarak terörle mücadele konusunda “uzmanlaşmış” olacak. İktidar 3. yargı paketiyle TBMM’den geçirdiği düzenlemeyi vekillerinden bile saklamak zorunda kaldı AKP’ye tam saha cemaat baskısı ? ÖYM’ler konusunda cemaatle adeta ‘savaş’ yaşayan AKP kurmayları, ÖYM’lerle ilgili önergeyi son dakikaya kadar yalnızca medyadan değil kendi milletvekillerinden bile sakladı. ERDEM GÜL İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN CHP’Lİ İNCE: ÖYM’LERİN SADECE ADI DEĞİŞİYOR YOZGAT/ANKARA (Cumhuriyet) CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, ÖYM’lerle ile ilgili değişikliğin çok yetersiz olduğunu belirtti. İnce “Özel yetkili mahkemelerin sadece adı değişecek. Bu mahkemeler bir müddet sonra Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’ın yanına yeni arkadaşlar getirmek için çalışacaklar. Bu düzenleme göz boyamadır. Kenan Evren ile Başbakan Erdoğan arasında hiçbir fark yok. Sadece birinin apoleti var, diğerinin yok” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise Ankara’da “3. Yargı Paketi”ni, Anayasa Mahkemesi’ne götürüp götürmeyeceklerine ilişkin soruya “Hukukçularımız inceliyor” karşılığını verdi. ANKARA AKP, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması üzerine başlattığı özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) yapısında değişiklik çalışmasına ilişkin süreçten, “Hukuk katlediliyor” diyerek Ergenekon, Balyoz ve KCK sanık ve yakınları başta olmak üzere bu mahkemelerin değişmesini isteyenlerle, tam tersine “ÖYM’lere hiçbir şekilde dokunulamaz” görüşüyle karşı cephede yer alan Fethullah Gülen cemaatini memnun edemeden çıktı. Başbakan Tayyip Erdoğan, ÖYM’lerde değişiklik çalışmasının düğmesine 8 Şubat’ta MİT Müsteşarı Fidan’ın ifadeye çağrılması üzerine bastı. Fidan yasasının çıkmasının ardından Erdoğan, kurmaylarına, ÖYM’lerin yapısında değişiklik yapılması için çalışma yapılması talimatını verirken, çerçeveyi de “ÖYM’ler tamamen kapatılsın” şeklinde çizmişti. Taktik savaşı Ancak AKP’de ÖYM’lerle ilgili değişiklik çalışmasıyla, cemaate yakın yayın organlarında ÖYM’lerin kaldırılması durumunda özellikle Ergenekon ve Balyoz davası sanıklarının cezaevinden çıkıp intikam alacaklarına ilişkin ses kasetlerinin de yer aldığı yayınlar aynı anda başladı. Bu yayınları “yapılacak değişikliğe karşı anti kampanya” olarak niteleyen AKP’nin tepkisi ise, ÖYM çalışmasını “sır gibi saklamak” oldu. Erdoğan’ın talimatıyla AKP yöneticilerince “ÖYM’lere ilişkin değişikliğin Meclis tatilinden önce gerçekleşmeyeceği, yeni döneme kalacağı” şeklinde verilen mesajın adresi de cemaat oldu. Bir süre ÖYM değişikliğine karşı yayınlar da son buldu. Ancak Erdoğan’ın Meclis tatile girmeden önce değişikliğin gerçekleştirilmesine yönelik talimatı üzerine son bir hafta taraflar arasında tam bir “savaş hali” yaşandı. Erdoğan, kurmaylarıyla yürüttüğü çalışmada ÖYM’lerin tamamen kapatılarak, Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarının da ağır ceza mahkemelerine dağıtılması ve MİT’tekine benzer yargılanan askerleri de kapsayacak bir izin sistemi de gündemde yer aldı. Ancak yine bu değişiklik karşıtı kampanya üzerine, “Devam eden davalarda ÖYM’ler korundu ve izin sisteminin işlememesine” karar verildi. ÖYM’lerde değişikliğe karşı çıkan yayınların AKP’yi de hedef almaya başlaması üzerine AKP yönetimi, “ÖYM değişikliğini tatilden önce son yasa olarak çıkarıp Meclis’i kapatma” şeklinde bir strateji geliştirdi. Ancak mevcut davalarda ÖYM korunduğu için yayınların şiddetinin düşeceği hesaplandığından bundan vazgeçilerek, ÖYM değişikliği cumartesi günü torba yasalardan önce Genel Kurul’a alındı. Değişikliğin 3. yargı paketinin 74. maddesine önergeyle ekleneceği bilgisi üzerine bu kez Meclis, AKP ile cemaat arasında son dakika savaşlarına sahne oldu. 74. madde ancak gece yarısı gelebileceği için AKP kurmayları, ÖYM’lerle ilgili önergeyi yalnızca medyadan değil kendi milletvekillerinden de sakladı. Bakanlar ve milletvekilleri ÖYM değişikliğini, önerge okunduğunda medyayla birlikte öğrendi. Yargı paketi görüşmeleri devam ederken, AKP kulisinde sürpriz bir gelişme daha yaşandı. İktidar partisi kulisinin televizyonunda cemaate yakın STV’nin açık olması ve yüksek sesle ÖYM değişikliğine karşı yapması AKP’li vekillerin tepkisine neden oldu. Bu boyutların ikisi de bu gazetenin yıllardır bu sorunları vurgulayan yazarlarına yabancı değil. Kimi “etkili kanaat önderlerinin” gözleri “Stratejik Derinlik” kitabının fantezileriyle kamaşırken, bizler, Davutoğlu’nun “başyapıtının”, bölgeyi ve uluslararası dinamikleri yanlış okuduğuna, son derecede riskli varsayımlarla hareket etmeyi önerdiğine işaret ederek “Yanlış teori yanlış ilaç gibidir, öldürebilir” diyerek uyarıyorduk: Osmanlı “mirası” sanıldığı gibi kendine çeken, birleştiren bir etken değil, aksine sömürgeci geçmişi, imparatorluk yönetiminin aşağılayıcı bakışını anımsatan bir kuşku kaynağıdır. Arap dünyasının kendi iç dinamikleri AKP’ye umduğu liderlik fırsatını tanımaz. Bölgedeki tarihsel düşmanlıklar AKP’yi eninde sonunda taraflardan birine katılmaya zorlar. Dahası, ekonomikteknolojik kaynaklar göz önüne alınmadan tasarlanacak projeler, çıkılacak liderlik seferleri, ülkeyi, bölgenin finansal kaynakları güçlü oyuncularının projelerine açık hale getirir. Bu uyarılarımızda haksız olmadığımız anlaşılıyor. Türkiye “sıfır sorun” ortamı kurmaya çalıştığı Suriye ile bir savaşın eşiğinde. İran’la arasındaki rekabet hem Suriye, hem de Orta Asya üzerinden giderek sertleşiyor. Türkiye Sünni Şii saflaşmasında hem taraf olmak zorunda kaldı, hem de bu kanadın Suudi Arabistan ve Katar gibi Vahabi kesimiyle siyasi, askeri, ekonomik (finansal) bağlarını güçlendirmeye başladı. Diğer taraftan Müslüman dünyasında liderlik dinamiklerinin, tüm bölgede yükselmekte olan Müslüman Kardeşler akımından (enternasyonalizminden) yana işlediği görülüyor. Suriye’de Esad rejiminin yıkılması durumunda hem Müslüman Kardeşler’in hem de onun gölgesinde yükselmeye devam eden Selefi akımların gücü daha da artacak. Kısacası, AKP dış politikası Suriye’de de “liderlik hayallerine” bir darbe daha vuracak eğilimleri destekliyor: Suriye’de Alevilere yönelik bir intikam dalgası, Türkiye’nin iç dengeleri üzerinde yeni basınçlar yaratacak. Kötü teori kötü ilaç gibidir [email protected] 28 ŞUBAT, KOZMİK ODA, 12 EYLÜL GİBİ SORUŞTURMALARA İLİŞKİN DOSYALAR DEVREDİLECEK Kritik dosyalar el değiştirecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yasa değişikliğiyle özel yetkili mahkemelerin yerini terörle mücadele mahkemelerinin almasıyla, Ankara Adliyesi’nde görülen kritik çok sayıda soruşturma dosyası da el değiştirecek. Bu soruşturmaları yürüten savcılar yeni kurulacak mahkemelerde görevlendirilmezse, bu dosyalara yeni savcılar atanacak. Değişiklik, kamuoyunun yakından izlediği Ankara’daki kimi dosyaları da etkileyecek. CMK 250. maddeyle görev hâkim ve savcılar, yetkilerinin yasayla kaldırılmasının ardından ellerindeki işleri bıraktı. Çoğunluğu yıllık izne ayrıldı. Bu nedenle, yürütülen soruşturmalar durdu. Özel yetkili Ankara Başsavcıvekilliği’nin yürüttüğü ve önümüzdeki günlerde bölge ağır ceza mahkemelerine (BACM) devredilecek soruşturmalardan kritik olanları şöyle: 28 Şubat: Özel yetkili savcılar Mustafa Bilgili ve Kemal Çetin’in yürüttüğü 28 Şubat soruşturmasında şu ana kadar 6 dalga operasyon gerçekleştirildi. 27 Nisan emuhtırası: Genelkurmay, internet sitesinden 27 Nisan 2007’de yayımlanan “emuhtıra” ile ilgili şubat ayında bir soruşturma başlatıldı. Soruşturmayı Kemal Çetin yürütüyor. 12 Eylül: Savcı Kemal Çetin, darbeciler Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında darbe suçlamasıyla bir dava açmıştı. Çetin, darbenin diğer sorumluları hakkındaki dosyayı ise ayırarak, ayrı bir soruşturma olarak yürütme kararı almıştı. Susurluk dosyası: 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin araştırıldığı soruşturma, yaklaşık bir yıl önce başlatıldı. Soruşturmayı savcı Hakan Yüksel başlatmıştı. Dosya önemli bir aşamadayken başsavcılık, dosyaya daha kıdemli olan Mustafa Bilgili’yi de atadı. Böylece soruşturmanın yönetimi Bilgili’ye geçti. Bu görevlendirmeden sonra da soruşturma “durdu.” Kozmik Oda: Ankara Adliyesi’nin en gizli ve kritik soruşturmasını savcı Bilgili sürdürüyor. Ancak soruşturmada üç yıldır hiçbir gelişme yaşanmıyor. Üniversiteliye bir garip ceza Yargıtay, ‘Sosyalist Gençlik Derneği’nin örgüt bağlantısı yok’ dedi, dernek üyesi üniversite öğrencisi ‘yasadışı örgüte üye olmaktan’ mahkum edildi HÜLYA KESKİN “Stratejik Derinlik” kitabı uluslararası dengelerin dinamiklerini de yanlış okuyordu. Stratejik Derinlik, bir küresel hegemona dayanarak bölgede güç yansıtmayı hesaplıyordu ama, küresel hegemon Türkiye’yi bölgenin potansiyel yeni lideri olarak görmüyordu. Al Akhbar’ın yorumcusu Rami Zurayk’ın işaret ettiği gibi, hegemon (ABD) bölgeden üç şey istiyordu: Petrolün denetimi, ekonomilerin açık tutulması, Filistin’in İsrail’de kalması (02/07/12). Bu amaçlar doğrultusunda Türkiye, İran’ı dengeleyecek bir ağırlık olacaktı; kendi çıkarlarını dayatabilecek, yarın Batı’nın başına bela olacak bir bölgesel hegemon değil. Üstelik bölgede güç yansıtmak için dayanılacak uluslararası hegemonun da artık yalnız olmadığı, bölgede yeni oyuncuların karşıt dayanak noktaları da “stratejik derinlik”in gözünden kaçmıştı. Şimdi karşımızda şöyle bir manzara var: Geçen hafta, B.O.P. başlıklı yazımda vurguladığım gibi, bölge dağılmaya devam ediyor. Lübnan’da, İranSuriyeHizbullah eksenine karşı Sünni çıkarlarını kurmaya kararlı Selefi lider Ahmad al Assır’ın hızla yükselmekte olması, SünniŞii çatışmasının yakında bu ülkeyi de ateşe verebileceğini düşündürüyor. Bu süreç içinde Müslüman Kardeşler potansiyel bölgesel lider, birleştirici güç, ABD’nin yeni ortağı olarak yükseliyor. Bu ortamda, Batılı yazarların AKP dış politika “maceralarına” ve iç politikadaki baskıcı uygulamalarına yönelik eleştirileri, “Batı projesinin uygulayıcısı, dengeleyici, hatta vurucu güç konumunu kayıtsız şartsız kabul et, öyle her fırsatta, kenardan ‘liderlik hayalleri’ peşinde koşmaktan vazgeç” mesajları olarak okumak olanaklı. Bu dinamik ne yazık ki AKP’ye, SuudiKatar (ABD) eksenine daha da yakınlaşmaya zorluyor, Vahabi etkisine daha fazla açıyor. ‘Lider’ değil, dengeleyici ‘Çokdilliliğe’ soruşturma ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır’ın BDP’li Sur Belediyesi’nin kent girişine astığı Türkçe, Kürtçe ve İbranice, “Şehrimize hoş geldiniz” tabelası ve işyerine Türkçenin dışında başka isimli tabela asan esnafa ruhsat ve işlemlerde yüzde 50 indirim getiren meclis kararı hakkında soruşturma açtı. Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş “Bu, barışa ve demokrasiye hizmet eden bir mantık değil” dedi. Yargıtay’ın, Sosyalist Gençlik Derneği’nin MLKP/KGÖ ile “organik bir ilişkisi tespit edilememiştir” kararı bulunmasına karşın, Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 3 yıldır tutuklu bulunan Balıkesir Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi Uğur Ok, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuklu sanıklar Salih Çelebi ile Uğur Ok ve sanık avukatları katıldı. Duruşmada Çelebi’nin avukatı Gürsel Meriç, müvekkilinin Kırşehir’de öğretmenlik yaptığı sırada, dava tebligatının Balıkesir’deki bir adrese gönderildiğini anımsattı. Meriç, Çelebi’nin tahliyesini istedi. Sanık Çelebi ise dava dosyasında aleyhinde hiçbir delil olmadığını anlatarak, “Hiçbir olaya katılmadım. Söz konusu belgedeki isim başka yerlerde, farklı farklı adlarla geçiyor. O ben değilim. Bu yaşananları anlamakta güçlük çekiyorum. Üye olduğum dernegin faaliyetleri, yasadışı bir örgüt faaliyetiymiş gibi gösterildi. Fikirsel benzerlik suçundan örgüt üyesi olduğum çıkarılıyor. Bunu kabul etmiyorum. Beraatımı istiyorum” diye konuştu. ‘Çelebi’yi tanımıyorum’ Sanık Ok ise 2007’de beraat ettiğini fakat örgüt üyesi olmak suçlamasıyla tekrar tutuklandığını anımsattı. Diğer sanığı tanımadığını tekrarlayan Ok, tutuklanmasını gerektirecek herhangi bir delil olmadığını vurguladı. Mahkeme, iki sanığa “silahlı terör örgütüne üye olmak”tan 6’şar yıl 3’er ay hapis cezası verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle