10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 TEMMUZ 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 2014’e kadar çocuk yuvası kalmayacak. Uzmanlar kaygılı: Dindar nesil mi yetiştirilecek? 7 Çocuk evlerine dindar yapı SEVİL ARINAN ANKARA Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın devlet korumasındaki çocuklarla ilgili başlattığı “çocuk evleri” projesi, 2014 yılına kadar tamamlanacak. Projeye göre ülke genelindeki bütün çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları kapatılarak yerine “çocuk evleri” açılacak. Hükümetin çocuk evi uygulamasını faydalı bulmalarına karşın farklı amaçlarla personel istihdam edildiğini kaydeden Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Başkanı Dr. Çetin Erdolu, “O evlerde nitelikli personel kullanılmadığı gibi sağlanan taşeronlar si yasi kadrolaşmanın bir parçası. Dindar gençlik yaratmayla ilgili girişim söz konusu” dedi. Bakanlık kararıyla Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesindeki bütün yatılı yetiştirme yurtları, 2014 yılına kadar boşaltılacak. Taciz, tecavüz ve şiddet haberleriyle gündeme gelen yetiştirme yurtlarında kalan kimsesizler, 2 yıl içerisinde apartman veya müstakil dairelerdeki çocuk evlerine yerleştirilecek. 018 yaş grubundaki kimsesizler, buralarda 68 kişilik evlerde barındırılacak. Temel amacı yetiştirme yurtlarındaki mevcut koğuş sisteminin bırakılıp çocukların ev ortamında, sosyal yaşamdan kopmadan yaşaması nın hedeflendiği çocuk evlerinin sayısı şu an 500’ü geçmiş durumda. Yetiştirme yurtlarının dönüştürüldüğünü kaydeden SES Başkanı Dr. Erdolu, “Çocuk ve sevgi evleri, daha insani şartların olduğu, konforlu barınma yerleridir. Ama burada yapılan değişiklikler kapsamında görüyoruz ki istihdam edilen personelin büyük bölümü yine siyasi kadrolaşmanın bir parçası olan taşeron olacak. Söz konusu evler, bakanlığın teşkilat yapısını düzenleyen KHK ile büyük ölçüde dernek ve vakıflar eliyle desteklenebiliyor. Bizim örgüt olarak illerde gördüğümüz uygulamada, din motifli örgütler buElif Ayça Seren Ural tepkili. ralarla ilişkiye geçiyor. Sonuç olarak burada ideolojik bir tavırla örgütlenme söz konusu. Dindar gençlik yaratmayla ilgili bir girişim söz konusu” dedi. Sağlık ve sosyal hizmetlerle ilgili eleştirel yorum yaptıklarında karşılarına “Eskisi daha mı iyiydi” sorusunun çıkartıldığını dile getiren Erdolu, şu an atılan adımın bilim dışı olduğunu belirterek “İyi değildi, ama bilerek çökertildi. Tıpkı SSK hastanelerinde sağlığın çökertilmesi gibi. Hizmetin yüzde 50’sini hasta ödüyor. Aynısı şimdi sosyal hizmetler için de yapılmaya çalışılıyor. Devletin ideoloji yapısına uygun gençlik yetiştirilmek isteniyor.” Bayramımızı Olsun Bize Bırakın İkinci Meşrutiyet’le birlikte, gazeteler üzerinde uygulanmakta olan sansürün kalktığı 24 Temmuz 1908’in yıldönümlerini bizler yıllardan beri “Gazeteciler Bayramı” olarak kutlarız. Ama nedense bir yanılgı içinde olduğumuzu da düşünmek istemeyiz. Zira 104 yıl öncenin matbuatından resmi sansürü kaldıran Padişah Fermanı, isim ve biçim değiştirmiş olarak, sık sık kapımızı çalmıştır. Ama hakkını vermek için söyleyeyim: Nefes aldığımız kısa süreler de olmuştur. 14 Mayıs 1950 seçimleri ile çok partili parlamentoya adım atıldığı zaman, kısa bir dönem de olsa gazeteciler özgürlüğün tadını tatmışlar, sonra o tadışlar yeni ve çağdaş padişahların buyrukları ile burunlarından getirilmiştir. Devlet eliyle dağıtılan resmi ilanların, siyasi iktidara yandaş gazetelere destek amaçlı olarak kullanılması, baskı için gerekli kâğıdın muhalif basından esirgenmesi gibi uygulamalar birbirini izlemiştir. Bu baskılara direnerek, hâlâ ifade özgürlüğünü sınırsız olarak kullanmakta ısrar eden meslektaşlarımız için birbiri ardınca açılan davalar sonunda başkentte Ulucanlar, İstanbul’da Sultanahmet cezaevleri Hüseyin Cahit Yalçın, Metin Toker, Yusuf Ziya Ademhan, Ratıp Tahir Burak, Şahap Balcıoğlu gibi meslektaşlarımıza ev sahipliği yapmıştır. 27 Mayıs 1960’ı gerçekleştiren dönemin Silahlı Kuvvetleri, gazetecileri de cezaevlerinden çıkarmış; ancak kısa bir süre sonra mesela İlhami Soysal, gözdağı verilmek amacıyla bir albayın görevlendirdiği askerler tarafından kaçırılmıştır. 12 Mart darbesi, İlhan Selçuk’u, Çetin Altan’ı tutuklamakla yetinmemiş; işkence uygulatmaktan da geri kalmamıştır. Turhan Selçuk gözaltına alınmış ve tartaklanmıştır. 12 Eylül cuntasının bu alandaki sabıkası ayrı bir yazı konusu olacak kadar zengin örnekler içermektedir. Sözü dolandırmadan, eveleyip gevelemeden söyleyelim; 92 meslektaşımızın Silivri, Diyarbakır cezaevlerinde yıllardır tutuklu bulundukları günümüzde “Özgür Basın”dan söz edilebilir mi? Sevgili İlhan’ı, İçişleri Bakanlığı’nın emrindeki polislerle alacakaranlıkta evini basma eyleminin neden olduğu travma sonucunda ilahların keyfi için kurban vermedik mi? 27 Temmuz’da Silivri’deki mahpusluğu tam beş yılı dolduracağı halde duruşmasına bir türlü başlanmayan Ergun Poyraz’ın, yayımladığı Musa’nın Çocukları adlı bir kitap nedeni ile Başbakan’a hakaret suçlaması ile tutuklanıp, zindanda unutulduğundan kaçımızın haberi var? Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Yalçın Küçük, Doğu Perinçek, Mehmet Perinçek, Silivri’de Balyoz, Ergenekon, Odatv davaları nedeni ile tutuklu olarak yıllar dolduruyorlar! Savcılar, kimi beş, kimi en az dört yıldır tutuklanmış olan arkadaşlarımız hakkında hâlâ yeterli delil ve kanıt toplayamadı ise kabahat kimindir? Yerleri yurtları belli olan meslektaşlarımız demir parmaklıklar arkasındayken, bir bakıyorsunuz asıl görevi medyaya verilen kamu ilanlarına aracı olmak için 195 sayılı kanun ile kurulan Basın İlan Kurumu adlı bir kamu kuruluşu, 24 Temmuz nedeni ile etkinlikler düzenlemeye kalkışıyor. Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç ve İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin’i içeren söyleşiler düzenliyor. Sahura kadar sürecek eğlenceler yaptığını “Bu Bayram Marmara Kıraathanesi’ndeyiz” başlıklı bir davet duyurusu ile ilan ediyor! 1961’de Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası’nın temsilcisi olarak 195 sayılı yasayı hazırlayan dört kişilik ekipte görev yapmış olan bir gazeteci olarak sözü edilen yasa ile oluşturulan ve dört yıla yakın bir süre Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da üstlendiğim Basın İlan Kurumu’na böyle bir misyon verildiğini anımsamıyorum. Genel kurulunda Cumhurbaşkanlığı’nın, Başbakanlığın, Adalet, Şehircilik ve İmar, Gümrük ve Ticaret, İçişleri, Kültür ve Turizm, Maliye, Milli Savunma Bakanlıklarının, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün, TRT’nin toplam 12 temsilcisinin yer aldığı bu kamu kurumunun görevleri arasında hiçbir zaman mesleğimiz ile ilişkilerde, “gazetecilere borç para vermek, sosyal gereksinimler gereği tatil köyü oluşturmak” dışında bir işlev yer almadı. Ne zaman ki siyasi iktidar, medyaya otosansür uygulama telkinleri, yayımlanmayan gazeteyi toplama gibi acayip denilecek kararlar almayı âdet haline getirdi... O alışkanlık giderek hoşlanılmayan meslektaşlarımıza terör örgütü oluşturmak türünden davalar açtırılarak tutuklamalarla sürdürüldü. Siyasal iktidarın öteki yüzünün devreye girmesi gibi bir yöntemler dizisi uygulanmaya başlanıldı. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı günümüzde Vakıflar Genel Müdürü’nün üstlendiği Basın İlan Kurumu’nun başında, CV’sinde spor yazarlığı da bulunan Sayın Mehmet Atalay var. Sayın Atalay’ın kişiliğine hiçbir itirazım yok. Ama başında bulunduğu kamu kurumunun asıl işlevi medyada resmi ilan ve reklamların dağıtımını sağlamak olduğu için, mesleğimizin özel günlerinde bize öncülük etme isteği gibi hassas bir görevden uzak olmasını düşünürüm. Nasıl, tutuklu meslektaşlarımıza bugün gerçekleştirmeyi düşündüğüm cezaevi ziyareti için katılma özgürlüğüne sahip değil ise, bıraksın üç gün üç gece Fehmi Koru’nun da solist olarak katılacağı fasıl etkinlikleri ile “sözde” Özgür Basın’ın 24 Temmuz’unu kutlamayı. 22 Temmuz Pazar akşamüstü İstanbul Valiliği önünde başlayan bir konvoy buluşmasını üç gün üç gece sürdüren etkinlikleri üstlenen böyle bir kamu kurumu, olsa olsa Kuzey Kore medyasında bu türlü törenlerde bakanların konuşmalarına ev sahipliği yapar. Keşke vaktim olsaydı da Sayın Arınç’ın, hele hele İçişleri Bakanı İdris Şahin’in yaptığı söyleşileri izleyip şu anda Balbay’ın, Soner’in, Barış’ların, baba oğul Perinçek’lerin, hele hele kendisini duruşma yargıçlarına potansiyel sanık olarak tanıtan Yalçın Küçük’ün demir parmaklıklar arkasında geçirdikleri Gazetecilere Özgürlük Bayramı için parlak görüşlerini öğrenebilseydim. Sansürün çeşidini kullanıp, 2012 medyasında korku yayarak otosansürü uygulayanlar, o uygulamalara destek çıkanlar... 24 Temmuz’u olsun bize bırakın. Alıştığımız şekilde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin geleneksel gecesinde bu yıl da bir araya gelip halleşelim. Gölge etmeyin. Başka ihsan istemiyoruz. Katsayı düzenlemesinin ardından yüzde 6’ya çıktı İHL’lere geçişler 3 kat arttı 5 YAŞINDAKİLER DE ‘OKULLU’ OLDU ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – 4+4+4 yasası ile okula başlama yaşının 72 aydan 66 aya çekilmesi, ilkokula kayıt olan öğrenci sayısını 1 milyon 258 bin 839’dan, 2 milyon 313 bin 888’e çıkardı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 66 ay yaş çocuklarını kesin kayıt kapsamında yerleştirirken, okula başlaması zorunlu olmayan 5 yaş çocuklarını ise geçici olarak bir okula yerleştirdi. Kesin kayıt yaptırmak isteyen velilerin okula yazılı istekte bulunmaları gerekiyor. MEB, dün, yeni öğretim yılı için tüm ilkokulların birinci sınıflarına ekayıt sistemi yapıldığını açıkladı. Veliler meb.gov.tr internet adresinden çocuklarının yerleştirildiği okulu ve adresini öğrenebilecek. MAHMUT LICALI DİN ÖĞRETMENLERİ BELİRLENDİ ANKARA (AA) MEB, “4+4+4 kanunu” gereği haftalık ders çizelgesine konulan derslerin hangi öğretmenlerce verileceğini belirledi. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın yaptığı yeni düzenlemeye göre, “İlköğretim din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği” ve “din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği” bölümleri ile ilahiyat fakültesinden mezun olup “din kültürü ve ahlak bilgisi” alanındaki öğretmenler, yeni konulan seçmeli derslerden “Kuranıkerim”, “Hazreti Muhammed’in hayatı”, “temel dini bilgiler” derslerini anlatacak. İmam Hatip liselerinde ise bu dersleri ilahiyat fakültesi mezunu öğretmenler verecek. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) ortaöğretimden yükseköğretime geçiş analizine göre imam hatip liselerinden (İHL) fenedebiyat ve eğitim fakültelerine yerleşenlerin oranı 2009 yılındaki katsayı düzenlemesinin ardından yüzde 2’den yüzde 6’ya çıktı. Buna göre İHL’de okuyan her 16 öğrenciden 1’i alanları dışındaki fakültelere yerleşmeye başladı. Ortaöğretimde erkek öğrenciler kız öğrencilerden daha fazlayken, İHL’lerde ise 2006 yılından sonra erkekleri geçen kız öğrencilerin sayısının düzenli bir şekilde arttığına dikkat çekildi. MEB, “Milli Eğitimde İzleme ve Değerlendirme” adı altında ilköğretimden ortaöğretime, ortaöğretimden yükseköğretime geçişlerin analizinin yapıldığı bir çalışmayı milletvekillerine gönderdi. Meslek lisesi statüsünde olmasına karşın İHL’lere ilişkin veriler de ayrı bir başlık altında incelendi. Çalışmada, 20062007 öğretim yılında İHL’lerdeki kız öğrenci sayısının erkek öğrenci sayısını geçtiğine dikkat çekildi. Kız öğrencilerin okul içinde türban takabildiği İHL’lerdeki söz konusu sebebi olarak “erkek öğrencilerin Anadolu liselerine yönelmeleri” ve “kız öğrencilerin İHL’leri tercih etme eğilimi” gösterildi. Çalışmada ortaöğretimden yükseköğretime geçişe ilişkin yapılan analizde katsayı uygulaması yü rürlükteyken İHL’lerde okuyan öğrencilerden fenedebiyat ve eğitim fakültelerine yerleşenlerin oranı yüzde 2 olarak hesaplandı. Çalışmada, YÖK’ün 2009 ve 2010 yıllarındaki katsayıya ilişkin kararlarının ardından söz konusu oranın yüzde 6’ya çıktığı belirtildi. Buna göre İHL’de okuyan her 16 öğrenciden biri yeni sistemde alanı dışındaki fenedebiyat ve eğitim fakültelerine giriyor. Çalışmada, “Katsayı eşitsizliğin giderilmesiyle İHL’lerin ilahiyat ve diğer fakülteleri kazanma oranları yükselmeye başlamıştır” denildi. Katıldığı yarışmada gazeteci olduğunu ve simit sattığını söyleyen Ural şikâyetçi Sansürlediler ALİ AÇAR 28 Şubat sonrası düşmüştü Çalışmada ortaöğretim okullarındaki öğrencilerin okul türlerine göre dağılım oranlarına da yer verildi. Buna göre İHL’lerin 19971998 döneminde yüzde 8.46 olan oranı 28 Şubat’ın ardından 2002 yılına kadar yüzde 2.5’e kadar geriledi. AKP’nin iktidara gelmesinin ardından İHL’lerde okuyan öğrencilerin genel oran içindeki payı 2011 yılı itibarıyla 5.47’ye çıktı. İHL’lerin 19901999 yılları arasında normal bir süreçte olduğu,1998 yılında sonra 8 yıllık kesintisiz eğitime geçişle birlikte keskin bir düşüş yaşandığı, 2002 yılından sonra da İHL’lere geçişte tekrar artış gösterdiği belirtildi. Çalışmada, YÖK’ün katsayı değişikliğinin ardından İHL’lerin 2010 yılında 1997 seviyesine çıktığı belirtildi. Katıldığı yarışma programında gazeteci olduğunu ve Şişli’de simit satarak yaşadığını anlatan Elif Ayça Seren Ural, yarışmada sansüre uğradığını söyledi. Programda Ermeni kökenli olduğunu, annesi öldükten sonra bazı yakınlarına ulaşmak için çağrıda bulunduğunu anlatan Ural, bu bölümün kesildiğini söyledi. Elif Ayça Seren Ural, “Yarışma esnasında Kenan Işık, benim 4 ismimin olduğunu görünce tek çocuk olup olmadığımı ve evlendikten sonra da babamın soyismini kullanmamın nedenini sordu. Ben de özel bir nedeni olmadığını, ama annemin Ermeni kökenli olduğunu, 1914 olaylarının ardından annemin ailesinin parçalandığını ve annem öldükten sonra da bir dayımın olduğunu öğrendiğimi; Yarışmada bir başka sıkıntının da kıyafet olayı olduğunu anlatan Ural “Program banttan yayımlanıyor. Ben 2. bölüme kaldığım için verilen bir saatlik arada kıyafetimi değiştirmem gerekiyordu. İkinci kıyafetim askılı olduğu için ramazana geliyor diye izin vermediler” dedi. orada da hayatta olan yakınlarımın yarışma vesilesiyle bana ulaşmasını ve gerçekleri öğrenmek isteğimi söyledim. Kenan Bey de ‘Yaşadıkları baskılar yüzünden dinini ve adını değiştirmek zorunda kalanlar oldu. Umarım böyle bir acıyı bir daha yaşamayız’dedi. Ancak tüm konuşmalar kesilerek benim simitçi olmam ve gazetecilik mezunu olmam gündeme taşındı. Benim hayatımı magazine alet etmek istediler” dedi. Kimseye görüş vermemesine karşı en sevdiği kitap ve sinema filmi gibi kişisel bilgilerin yapımcı tarafından bazı gazetecilere verildiğini öne süren Ural, “Bu yarışmanın ardından artık huzur bulamıyorum. Popüler olayım gibi derdim yok. Burada benim kişilik haklarıma saldırı yapıldı” dedi. ÇGD Başkanı Abakay: Otosansür iklimi yaratıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Abakay, basına yönelik baskıların, halkın doğru bilgi alma hakkını ortadan kaldırdığını belirterek “Türkiye’deki gazeteci ve yazarların bir ayağı cezaevlerinde, biri ayağı mahkemelerde, kafaları otosansür kıskacındadır” dedi. Ahmet Abakay, basında sansürün kaldırılışının 104. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, siyasi iktidarın, “sansür bir yana, medya sektörünün tüm kalelerini zapt ettiğini, önemli yöneticilerini çeşitli yollarla teslim aldığını” dile getirdi. “Bu faşizan uygulamalar ülkede ağır bir otosansür iklimi yaratmıştır” diyen ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, “Türkiye’de halen 90’dan fazla gazeteci, yazar, yıllardır cezaevlerindedir. Bunların tümünün ortak özelliği iktidarla farklı görüşte olmalarıdır. Basına yönelik baskılar, halkın doğru bilgi ve haber alma hakkını ortadan kaldırıyor” diye konuştu. Öte yandan, Basın İlan Kurumu’nun, “Babıâli Yaşıyor, Bayramını Kutluyor” sloganıyla gelenekselleşen ve 3 gün sürecek 24 Temmuz Basın Bayramı etkinlikleri, dün Sultanahmet Meydanı’ndaki Marmara Kıraathanesi’nde verilen iftar yemeğiyle başladı. İftarda bir konuşma yapan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “Özgürlüğümüz ve devamı için, varlığımızın ve hayatımızın devamı için güvenlik diyorum” dedi. HANGİ ÖZGÜRLÜK? 104 yıl sonra... İstanbul Haber Servisi Türk basınında sansürün kaldırılışının 104. yılı ve “24 Temmuz Basın Bayramı” bu yıl da buruk geçiyor. Türkiye, aralarında gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu’nun da bulunduğu 100’e yakın gazetecinin cezaevinde tutuklu olduğu, 10 bine yakın gazeteci hakkında ise soruşturma açılarak haklarında onlarca yıl hapis cezası istendiği bir dönemden geçiyor. Günümüzde, 1908 öncesindeki sansür memurlarının yerini basın üzerinde oluşturulmaya çalışılan bir korku imparatorluğu aldı. Yalnızca kâğıt üzerinde kaldırılmış sansür uygulamaları bulunuyor. Sansürün kaldırılmasından 104 yıl sonra bugün Türkiye’de çok sayıda gazeteci yazdığı haberlerden, kitaplardan ötürü hapiste ya da yargı önünde bulunuyorsa o ülkede demokrasiden ve basın özgürlüğünden bahsedilemez. ÖSYM YİNE ‘HATA YOK’ DEDİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) LYS’de on binlerce adayın puanının hesaplanmadığı yönündeki iddiaların ardından ÖSYM’den “hata yok” açıklaması yapıldı. İddialar üzerine sınav sonuçlarının yeniden incelendiğinin belirtildiği açıklamada, “İnceleme sonucunda puan ve başarı sırası hesaplamalarında herhangi bir hata bulunmadığı belirlenmiştir. Adayların sonuç bilgilerinde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir” denildi. EğitimSen’in açıklamasında ise “Bu skandalların siyasal sorumluluğunu AKP hükümetinin, yönetsel sorumluluğunu ise ÖSYM Başkanı Ali Demir’in derhal alması gerektiğini düşünüyoruz” denildi. Adaylar bu kez ‘tercih’ sınavında Eğitim Servisi Üniversite adaylarının tercih süreci dün başladı. Öğrenciler, 3 Ağustos Cuma akşamına kadar tercih yapabilecek. Adaylar kılavuza ÖSYM’nin www.osym.gov.tr internet adresinden ulaşabilecek veya başvuru merkezlerine gönderilen basılı kılavuzu inceleyebilecek. TÖDER rehberlik uzmanları, öğrencilerin, 30 tercihin baştan birkaç tanesini, “puanım yeterli değil düşüncesine kapılmadan” en çok istedikleri programları belirleyerek oluşturmaları, kazandığında gitmek istemeyeceği bir programı yazmamaları gerektiğini vurguladılar. Uzmanların önerileri şöyle: Yazılacak her üniversite önceden görülmeli. Üniversitenin yurt, sosyal olanak, yabancı dil ve bitimindeki iş bulma olanakları öğrenilmeli. Bölüm bitirildiğinde istihdam imkânı nelerdir? İl içi tercih yapılacaksa, seçilecek bölümler hangi ilçede öğrenim veriyor? Üniversiteye ulaşım nasıl? Öğretim kadrosu nasıl? Yatay geçiş (bölümler arası geçiş) ya da çift anadal (2 bölümü aynı anda okumak) programları var mı? Yabancı dile hazırlık programları var mı? C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle