29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2012 SALI 6 HABERLER Sivas katliamına ilişkin çarpıtma habere tepki gösterildi. Nefret söylemine karşı savcılar göreve çağrıldı Akit’ten kirli kampanya ALİCAN ULUDAĞ 2023: Türkiye Nasıl? “Reel durum”u dinliyorum: Esad gidecek! O zaman iktidar da güncel davranmak zorundadır, yarınki geleceğe yatırım yapıyoruz, dış politikanın gereğini yapmazsanız yarın orada yoksunuz, kaybedersiniz. Esad’ın yerine kurulacak yeni rejimi ve yönetimle ilişkiler önemli.. Yoksa yıkılacak Esad değil... RTE Davutoğlu’nun Suriye politikasının özü budur. ABDFRİNGİTAL, yani Hıristiyan Batı, Arap Baharı’nı tarihi bir fırsat olarak gördü. İslam dünyasındaki başkaldırıyı, kendi çıkarlarına en uygun bir “yeni düzen” içinde biçimlendirmeye girişti. Bunun için hem tarihsel birikimleri bilinçleri yönetme yetenekleri vardı hem de yıllardır besledikleri destekledikleri yeterli işbirlikçi kadroları. AKP, Libya’da kışkırtılmış iç savaş patladığında, Libya’nın birliğini savunuyordu! Ne zamanki NATO’nun (Mahşer’in) Dört Atlısı’nın Kaddafi’yi yıkma kararlılığını gördü, “NATO’nun Libya’da ne işi var?” politikasından utangaç bir manevra ile döndü. Dört Atlı’nın Libya’nın işini bitirdikten sonra Suriye’ye yöneleceği belli olunca, bizim iktidar da Şam’la mesafe koymaya başladı... Adım adım... Sonra köprüleri tam attı, hatta Dört Atlı’nın önünde koşmaya başladı! Şüphesiz, Esad’ın, isyanın ilk aylarında kanlı bastırma operasyonlarını kimse onaylayamaz. Bunun, otoriter rejimin doğasından ileri geldiği tartışılmazdır. Rejimin demokratikleşmesini kim istemez?! ??? Ama olayın diğer yönü var: Dört Atlı, sadece rejimi değil Suriye’nin de işini bitirecek, İran cephesi çıplak bırakılacaktır. Amerikan ordusunun gayri resmi dergisinde 2050 yılı için yayımlanan yeni Ortadoğu haritasını anımsar mı bizim Dışişleri? Mine (Kırıkkanat) önceki gün anımsattı (www.cumhuriyet.com.tr/?hn=353694) “Haritada İsrail hariç tüm ülkeler ve Türkiye bölünmüş, büyük bir Kürdistan imal edilmişti. Ralphs Peters, haritayı şu sözlerle takdim ediyordu: ‘Demokrasiyi yaymak ve terörün kökünü kurutmak için Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi gerek. Özgür bir Kürdistan, Bulgaristan’dan Japonya’ya uzanan coğrafyanın en Batı yanlısı ülkesi olacaktır. Ermenistan, Ağrı Dağı’nın da bulunduğu tarihi topraklarına yeniden kavuşmalı’…” (2006) Dışişleri yeni Suriye ile işbirliği diyor! Hangi parçasıyla? Sünni? Şii? Kürt? Daha 3 Temmuz’da bu köşede “Suriye’nin bölünmesinden çıkarınız nedir?” diye sormuştuk. (www.cumhuriyet.com.tr/?hn=349266) Yanıtlanmamış bir dizi soru! Ama bütün bu soruların yanıtları bilinmez değildir, hayat bir bir yanıtlarını veriyor! Ama bakıyorum iktidar ve basındaki çığırtkanları, hoşlarına gitmeyen gelişmelerden de iç savaş içindeki Esad’ı sorumlu tutuyorlar: “Kardeşim, ülkene neden sahip çıkamıyorsun, hâkim olamıyorsun, Kürtlerin Kürt bölgesi kurmasına izin veriyorsun... Bunu bize hainlik olsun diye yapıyorsun değil mi?” Amerikalıların 2050 için öngördükleri yeni Ortadoğu haritasının ömrü tamamlanmıştır! Öne çekilmiştir tarih... O halde yeni soru şudur: 20152020’de nasıl bir Ortadoğu fotoğrafı olacaktır, bir öngörünüz var mı? Daha ciddi bir soru: 2023’te, Cumhuriyet’in kuruluşunun 100 yılında, nasıl bir Türkiye’nin temellerini atıyorsunuz, hiçbir fikriniz de mi yok? SARIHAN O İDDİAYI OTOPSİ RAPORUYLA YALANLADI Akit’in haberinde kullanılan fotoğraflarda, Belkıs Çakır’ın kurşun yarasıyla hayatını kaybettiği iddia edildi. Avukat Şenal Sarıhan, bu iddiayı belgesiyle çürüttü. Sivas Numune Hastanesi’nde savcılar gözetiminde yapılan otopsinin raporunun ayrıntılarını anlatan Sarıhan, rapora göre Çakır’ın yanmaya ve karbonmonoksit gazından zehirlenmeye bağlı olarak yaşamını yitirdiğini açıkladı. Sarıhan, fotoğrafta kurşun yarası olarak gösterilen izin de Çakır’ın saç örgüsü olduğunu söyledi. ANKARA Akit gazetesinin, Sivas Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993 tarihinde 33 aydının olayda yanmadığını, silahla öldürüldüğüne yönelik haberi tepki yarattı. Sivas davasının avukatı Şenal Sarıhan, Numune Hastenesi’nin raporunda otelde hayatını kaybedenlerin “ateşli veya kesici silah yarası”ndan ölmediklerine dikkat çekildiğini ifade etti. Otopsi raporlarında kimi aydınların yanarak, kimisinin dumandan boğularak öldüğünün yazdığını kaydeden Sarıhan, “Akit’in yayını tam bir nefret söylemidir. Savcıları göreve çağırıyoruz” dedi. Akit gazetesi, dün Sivas katliamına ilişkin “19 Yıllık Yalan” başlığıyla tepki çeken bir haber yayımladı. Katliamda yaşamını yitirenlerin morgda çekilmiş fotoğraflarına yer verilen haberde, “Sivas Emniyet Müdürlüğü’nde kaybolan fotoğrafları ele geçirdik... 19 yıldır saklanan bu fotoğraflar ‘Şeriatçılar yaktı’ denilen 37 kişinin hiçbirinin yanmadığını ortaya koyuyor. Dahası, cesetlerden bazılarının enselerinden ve göğüslerinden vurularak öldürüldüğü gayet net görülüyor” denildi. Avukat Sarıhan, haberin tamamen gerçekdışı olduğunu vurguladı. Haberde, “19 yıldır saklanan fotoğraflar” ifadesinin yer aldığını anımsatan Sarıhan, şunları kaydetti: “Bu ifade tamamen yalan. Bu fotoğraflar 19 yıldır saklanmıyor. Fotoğraflar 19 yıldır ortada. Benim Sivas katliamına ilişkin kitabımda da bu fotoğraflar yer alıyor. Kitabın 97, 100 ve 102. say falarında bu fotoğraflar basılı.” Amaç katliamları çıkarmak Fotoğrafların, hiçbir kişinin kurşunlandığını kanıtlamadığını kaydeden Sarıhan, otopsi tutanaklarında bazı aydınların yanarak, bazılarının da dumandan boğularak öldüğünün yazıldığını anlattı. Akit’in haberinde Numune Hastenesi’nde çekilmiş fotoğraflarda kurşun yarasından bahsedildiğine dikkat çeken Sarıhan, bu durumun gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Sarıhan, Numune’nin raporunda, ölenler için “ateşli silah yarası, kesicibatıcı silah yarası olmadığı görüldü” denil diğini aktardı. Sadece iki kişinin kurşunlanarak öldüğünü dile getiren Sarıhan, bunların da eylemci olduğunu ve otel dışında hayatlarını kaybettiğini ifade etti. “Zaten Madımak yangını ortada değil mi?” diye soran Sarıhan, şöyle konuştu: “Akit gazetesi yıllardır bunu yapıyor, sanıkları koruyor. Sanıklara adeta göklere çıkaran bir yayın politikası var. Bu haberle ilgili suç duyurusunda bulunacağız. Çünkü, gazete yoğun biçimde nefret söylemi yayıyor. Basın ahlakı, etiğine uymuyor. Ayrımcılığı, nefreti körüklüyor. Ama biz onlarla aynı dilde konuşmayacağız. Bu haberle ilgili savcıları göreve çağırıyorum” dedi. Akit’in amacının katliam suçunun niteliğini tartışmaya açmak olduğunu belirten Sarıhan, “7 TİP’linin katilleri geçen hafta yasa değişikliğinin ardından serbest bırakıldı. Akit’in amacı da katliam sanıklarını sokağa bırakmak. Bir af durumu yaratmak çabasındalar” ifadesini kullandı. ACILI ANNE HÜSNE KAYA: Lanetliyorum Katliamda 12 yaşındaki oğlu Koray ile 14 yaşındaki kızı Menekşe’yi yitiren Hüsne Kaya, habere sert tepki gösterirken “Bu cüreti, cesareti kendilerinde nasıl buluyorlar?” diye sordu. Anne Kaya, şunları söyledi: “Bu haberi yapanları sadece lanetliyorum. Artık insanları acılarıyla rahat bıraksınlar. Alay edercesine yıllar sonra böyle haberler yapıyorlar. Örümcek kafalılar... Bunlarda biraz utanma olsa, bu saygısızlığı yapmazlar. Çok çirkin bir şey. İnsanların yaralarını deşmesinler. Bunlar nasıl insanlar? Başbakan’ı çıkar ‘hayırlı olsun’ der. Diğeri çıkar böyle haberler yapar. Zaten canım burnumda. Yıllar sonra insanların yaralarını deşiyorlar. Bizim acımız zaten bize yetiyor, bir de bunlar yakmasınlar bizi. Benim çocuğum 12 yaşındaydı. Neydi günahı? Neden Kerbela’dan beri biz yanıyoruz? İnşallah onların da ciğerleri yanar.” ŞANTAJ VE ASKERİ CASUSLUK Fotoğraf: AA FATİH MEHMET KÜRKÇÜ ‘Savcı beni çekip vursaydı’ HÜLYA KESKİN Şehit evinde büyük acı Yüksekova’daki helikopter kazasında şehit düşen Muharrem Saygün’ün, cenazesi Samsun’un Havza ilçesindeki Eymir köyünde toprağa verildi. Yakınları şehit Saygün’ün tabutuna sarılarak ağladı. Ahmet Çağlar “Şantaj ve askeri casusluk” davası kapsamında dördü tutuklu 56 sanığın yargılanmasında sona gelindi. Sanıkların son savunmaları alınmaya başlanırken davanın bir numaralı sanığı emekli Albay İbrahim Sezer tüm iddiaları reddederek “Keşke, sayın savcım, bana bu suçlamayı yapacağına, bana casus diyeceğine çekip beni vursaydı daha iyiydi. Ben ülkeme dair hiçbir bilgiyi, belgeyi satmadım asla da satmam. İlk sözüm, son sözümdür. Ben suçsuzum” dedi. Balyoz davasının tutuklu, bu davanın da tutuksuz sanığı Albay Mehmet Koray Eryaşa, “Elde edilen belgeler, görevimle ilgili, birçoğu Harp Akademileri’nde ders olarak okutulan dokümanlardır” diye konuştu. İki polis memuru tarafından sorgulandığını anlatan Sezer, “Bu polisler tüm delilleri Emniyetin bilgisayarlarına yüklemişler. Bunlar devlet güvenliğini ilgilendiren belgeler olma niteliğini yitirmiştir” diye konuştu. Albay Tamer Zorlubaş da şunları söyletdi: “İddia edilen belgelerin yazıldığı tarihte Balyoz davası kapsamında ifade vermiştim. Kaydedilme saatinde de köprüden geçiyordum, geçiş belgemi de mahkemeye sundum. Hem araba kullanıp, hem de o belgeleri mi kaydedeceğim?” Yüksekova’da düşen helikopterde şehit olan 5 asker için tören düzenlendi Gözyaşlarıyla uğurlandılar Yurt Haberleri Servisi Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde Dağlıca’nın Deryan Tepesi’ne inişe geçen askeri helikopterin düşmesi sonucunda şehit olan 5 asker Van’da düzenlenen törenin ardından memleketlerine gönderildi. Şehitlerin evlerinden acı feryatlar yükseldi. Şehit askerlerden Piyade Uzman Erbaş Muhammet Şahin’in Manisa’nın Sarıgöl ilçesindeki evine ateş düştü. Şehidin annesi Hüsniye Şahin, “Adı gibi, kendi de güzel oğlumu bana gösterin. Ne oldu sana oğlum. Ciğerim yanıyor. Allahım rüya mı görüyorum” diye ağıtlar yaktı. Uzman Çavuş Muharrem Saygün’ün (23) Amasya’nın Suluova ilçesindeki baba ocağında da yas var. Evli ve bir kız babası olduğu öğrenilen şehidin babası Kadir Saygün, oğlunu 1 yıldır görmediğini belirterek “Bağrım yanıyor” diye feryat etti. Şehit Saygün’ün cenazesi babaevinde helallik alınmasının ardından Samsun’un Havza ilçesindeki Eymir köyüne götürülerek toprağa verildi. Şehit Teğmen Nuri Akman’ın (26) Samsun’daki evine de acı haber ulaştı. Vezirköprü ilçesi Kızılcaören köyünde yaşayan felçli baba Kurtça ile annesi Bayramiye Akman, acı haberle gözyaşlarına boğuldu. Maddi du KARAKOLDA PATLAMA: 1 ŞEHİT MAMHUT ORAL/ YUSUF ZİYA CANSEVER Nuri Akman DİYARBAKIR/VAN Hakkâri Yüksekova’nın Dağlıca bölgesinde geçen ay sekiz askerin şehit olduğu Yeşiltaş Karakolu’nda önceki gece saat 22.00 sıralarında bir patlama meydana geldi. El bombasının kazayla infilak etmesi sonucu meydana gelen patlamada Piyade er Ali Bozkurt şehit oldu, 8 asker de yaralandı. e Kadar Çok ‘Şıracının Şahidi’ Varmış Bozkurt N VARDİYA BİZDE PLATFORMU Muharrem Saygün ’ye orİstanbul Haber Servisi Türkiye adını rle ilkle tığı yap ve ren geti lini gan nak kon ene Erg n, dıra yaz dünya literatürüne guldak Zon CHP u, klus tutu dan asın dav eral, OrMilletvekili Prof. Dr. Mehmet Hab (MESOT) i’nin neğ Der li Nak an Org ğu tado OT önbaşkanlığına aday gösterildi. MES M. wan Mar Dr. f. Pro dan ların kan Baş ceki ar Anw f. Pro n inde ites Masri ve seçme kom ada kalam açık ılan yap an fınd tara vi Naq e düzenrarın Almanya’nın Berlin şehrind li DerneNak an Org ya Dün ncü 24’ü n lene bildirildi. ği’nin kongresi sırasında alındığı Muhammet Şahin Mehmet Haberal’a uluslararası onur Pusuya bir şehit daha Van’ın Gürpınar ilçesinde 18 Temmuz’da 1 askerin şehit düştüğü pusuda yaralanan jandarma er Ümit Akbaş dün hastanede şehit oldu. Van’ın Başkale ilçesindeki Sualtı Piyade Bölüğü’ne PKK’liler tarafından roket ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Ölen ve yaralanan olmadı. Akbaş Atanamadı asker oldu rumu iyi olmayan, 5 çocuklu aileye yakınlarının ve köylülerin destekte bulundukları öğrenildi. Türkçe öğretmenliği mezunu Akman’ın atanamadığı için asker olduğu öğrenildi. Şehidin dayısı Hasan Yılmaz, yeğeninin askere giden gençlerin mezarlığa diktiği bayrağı görünce, “Bu bayrağı buradan indirin, bu bayrak şehit getirir” dediğini belirtti. Akman daha sonra gözyaşları arasında toprağa verildi. Şehit Piyade Uzman Çavuş Regaip Şahin’in (25) Sakarya’daki baba Regaip Şahin evinde yas var. Şehit babası Hayrettin Şahin, oğlunun yeni nişanlandığını belirterek “11. ayda düğün yapmayı düşünüyorduk” diye ağladı. Şehit Astsubay Ahmet Çağlar’ın Ankara’daki evinde de üzüntü yaşandı. Evlere damacana su taşıyan şehidin babası Cemal ile ev kadını annesi Gülizar Çağlar, tek erkek evlatlarının şehit olduğu haberi üzerine gözyaşına boğuldu. 14 Temmuz’da ilk görev yeri Van’a giden Çağlar’ın Ankara Kara Havacılık’ta helikopter teknisyenliği eğitimi aldığı öğrenildi. Görevde 9. günüydü Düğün yapacaktı Haber maksatlı ve gerçekdışı İstanbul Haber Servisi Vardiya Bizde Platformu, bazı basın kuruluşlarında yer alan “İşte Balyoz’un Islak İmzalı Delilleri” başlıklı haberin gerçeği yansıtmadığını ve haberilerin maksatlı yapıldığını belirtti. Vardiya Bizde Platformu’nca yapılan açıklamada, Balyoz davasında tutuklu subayların bulunduğu Hadımköy’den kendilerine gönderilen mektupta, bilirkişi raporlarına karşı yapılan haberlerin maksatlı olduğu belirtildi. 22 Temmuz 2012 tarihli Zaman gazetesindeki haberin gerçeklerden uzak olduğu vurgulanan mektupta, şu ifadelere yer verildi: “Balyoz davasında, bir tane bile, suç unsuru içeren gerçek ıslak imzalı belge bulunmamaktadır. Söz konusu kötü niyetli habere konu olan yazı ve belgelerin içeriğinde, sözde Balyoz Planı ve tarafımıza isnat edilen suçla ilintilendirilebilecek tek bir ifade bile yoktur.” Şu mübarek ramazanda bu kadar yalanı sürdürme becerisi, ancak Zaman’a nasip olurmuş. Adamlar “Genelkurmay, ıslak imzalı Balyoz belgelerini gönderdi” uyduruk haberlerini bu kez de piyasadaki kendi adamlarına doğrulatmak için “haber takipçiliği” yapmışlar, iyi mi! Tam şıracının şahidi bozacı hikâyesi! Olay şöyle oldu: Tarlaya önce kendilerini klonladılar... Önemli isimler ve mevkiler biçiminde... Burada davulu çaldıklarında, bu kişi ve kurumlardan aynı sesler yükseliyor. Bakıyorum, ne kadar çok kurum, dernek, enstitü, prof, hukukçu, avukat... hemen ses vermiş. Zaman, borazanı tutmuş, bağırın şuradan diye. Hukukçular Derneği, Boğaziçi Avukatlar Derneği, Adalet ve Hukuk Derneği, Turgut Özal Üniversitesi Prof’u... isimlerini yazmak yazık bir dizi figür, üfürmüşler borudan: “Eveeeet, ıslak imzalar soru işaretlerini ortadan kaldırdı. Deliller sahte savları çöktü. TSK diğer ıslak belgeleri de göndersin.” Gönderilen belgeler Balyoz’la ilgili değilmiş. Ama boşver. Önemli olan öyleymiş algısı yaratmak. Toplumu, mahkemeleri yöneten de bu mış gibi algılar (mı?). Yeniden diyorum ki: Uydurulmuş davanın enkazı altında kalanların çığlığını duyuyoruz.. MKE’ye göre bombaatar mühimmatını Ceylan Önkol’un kendisi patlattı AVUKATI: 18 AYRI HASTALIĞI VAR Ceylan için skandal rapor MAHMUT ORAL ‘Saygun 1 ay daha hastanede kalabilir’ İstanbul Haber Servisi Balyoz davası kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan emekli Orgeneral Ergin Saygun’un Silivri Devlet Hastanesi’ndeki tedavisi sürüyor. Silivri Devlet Hastanesi Dahiliye Servisi’nde yatan Ergin Saygun’un avukatı Sedat Küçükyılmaz, müvekkilinin 18 ayrı hastalığının bulunduğunu, akciğerlerinin yüzde 40, kalbinin yüzde 30 oranında çalıştığını, şekerinin yüksek, tansiyonunun düşük olduğunu belirterek 1 aydan fazla bir süre daha hastanede kalabileceğini söyledi. DİYARBAKIR Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE), Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 3 yıl önce askeri birliğin yanında meydana gelen patlamada ölen 12 yaşındaki Ceylan Önkol ile ilgili raporunu tamamladı. Raporda Önkol’un ölümüne 40 milimetrelik bombaatar mühimmatının neden olduğu belirtilirken mühimmatın Önkol’un elindeki tahra (kıvrık burunlu bıçak) ile üzerine vurması sonucu patladığı ileri sürüldü. Mühimmat fabrikası başuzmanı makine mühendisi İdris Aydoğdu tarafından hazır lanan raporda, “Kriminal raporlarda incelenen bulgu parçalarını 40 mm bombaatar mühimmat olabileceği kanaati hasıl olmuştur. Havan ve top mühimmatı olsaydı vücudun parçalandığına ve her bir uzvun 3040 metre gibi mesafeden toplanması gibi bir durum oluşurdu” denildi. Dönemin Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, olay sırasında, bölgede havan atışının yapılmadığını açıklamıştı. Emniyet Genel Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü C MY B C MY B Sorular yanıtsız kaldı tarafından hazırlanan raporlarda ise Önkol’un elindeki tahra ile mühimmatın üzerine vurması sonucu patladığı ileri sürülmüştü. Ancak köylülerin cep telefonu ile çektiği görüntülerde küçük kızın ellerinin ve ayaklarının sağlam olması bu iddiaları zayıflatmıştı. Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer’in bağımsız uzman raporunda ise Önkol’un tahta ile patlayıcıya vurmadığı kendisini savunma pozisyonundayken öldüğü belirtilmişti. Köylüler, olayın öncesinde bir mühimmat atışı duyduklarını söylerken Önkol ailesi de ölüme neden olan mühimmatın Tapantepe Taburu’ndan atıldığını savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle