10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 TEMMUZ 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 3. adam yetiştirmemiş olmasıdır!” CUMHURİYET’E bunları söyledikten sonra kurultayın ikinci gününde de yeni CHP’nin ya da CHP’nin yeni yönetiminin ilk görevini yine CUMHURİYET’e açıkladı. Buna göre CHP’de artık “kim ikinci adam, kim üçüncü adam?” “Ben hangisinin gözüne girersem partideki istikbalim daha parlak olur?” Dönemi kapanıyordu! CHP liderinin iki gün ara ile yaptığı bu açıklama birbiriyle çelişmiyor. Aksine birbirini tamamlıyor. 80 yıllık “CHP’de genel sekreter, ikinci adamdır” kuralı, Deniz Baykal’ın son tüzük değişikliğiyle tarihe karıştı. Ama bu kez de daha güçlü bir makam ortaya çıktı: “Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.” Ki bu koltuğun sahibi, ikinci adamlığın bile biraz üstündedir: “Bir Buçukuncu Adam olarak”... Bir anlamda birinci adamın ensesindedir! Çünkü örgütü örgütleyen, kadroları kesip biçebilen makam, genel başkanın da kaderini de belirler! Nitekim Deniz Baykal’ın yazgısını belirleyen Önder Sav olmuştur! Hiç kimse ensesindeki bir nefesten hoşlanmaz… İki yılda 4 kez değişen MYK’lerin ilk bir buçuk yılında “Bir Buçukuncu Adam” Gürsel Tekin’di. Parti kamuoyu, Kemal Bey’le Gürsel Bey’in milletvekili listelerini birlikte yaptığına inanıyordu. Kılıçdaroğlu’nun partiye tam hâkim olamadığı yazılıp çiziliyordu. Sonunda Gürsel Bey bir başka göreve kaydırılınca, sular durulur gibi oldu. Siyaset boşluk kabul etmiyor. Bu kez, onun yerini almak partide karakucak bir yağlı pehlivan mücadelesi patlak veriyor. “Siyasetin büyük eksiği liderlerin 2. ve Tarih ve Talih Yeni CHP mi? CHP Yeni Yönetimi mi? Ama genel başkan tarafından tescili edilmesi gerekiyor. 1. “adam” yarışı olan her yerde 2. adamlık kaçınılmaz. Sıralı “adamlık”ı siyasi edebiyatta ilk sıralayan Şevket Süreyya Aydemir oldu. “2. adam”, “1. adam” Atatürk’e göreydi. “2. adam İnönü” yü yazdı. “1. adam”ı yazmadı. Belki de bunun nedeni 2. adamın, 1. adam tarafından seçilmemiş olmasıydı. Ülkede ve CHP’de 1. adamlar ya hiç 2. adam seçmedi ya da seçtiklerine pişman oldu. Atatürk ölürken ülkede ve partide İnönü, 2. adam İnönü değildi. CHP’de 2. adamlık hep sorunlu ve belalı oldu. İnönü öldüğünde de kendi eliyle 2. adam yaptığı Ecevit’e kızıp terk ettiği CHP’nin üyesi bile değildi. Ecevit ise kendinden bildiği için, 2. adamlardan zinhar uzak durmaya çalıştı. Bu yüzden de sonunda Baykal’dan kurtulamayacağına karar verip CHP’yi terk etti. Kısa geçiş dönemi, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın’a 1. adam olma olanağı vermedi. Bu süreçte seçilen Altan Öymen ise Erdal İnönü’nün 2. adamı Baykal’a koltuğu teslim etmek zorunda kaldı. CHP uzun yıllar ve badirelerden sonra ilk kez yerleşik bir 1. ve 2. adamlı bir düzene geçti. Tartışılmaz bir biçimde 1. adam Baykal, 2. adam Önder Sav’dı. CHP, lideri Baykal üzerinden “komple” bir komploya uğratılınca 1 ve 2 arasındaki sürecin tazeliği özeti bile gereksiz kılıyor. Kılıçdaroğlu CHP’de 2. adamlık “tüzük” ile sona erdi diyor. Keşke! Seçim olan her yerde 2. adam kaçınılmaz. Ama, kurtuluş CHP’de herkesin 2. adammış gibi çalışmasında! GÖRÜŞ SEVGİ ÖZEL Kendi Yurdunda Hırpalanan Türkçe Dilin, politikaya bilinçsizce araç yapıldığı başka bir ülke herhalde yoktur. Türkçe, kendi yurdunda acımasızca hırpalanırken geçen günlerde yapılan “10. Türkçe Olimpiyatları”yla kimi politikacıların ve ünlülerin ne denli dilsever olduklarını gördük. Çoğu Türkçenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin “resmi” dili olduğunu anmadan, Türkçenin Cumhuriyetle birlikte özgürleştiğini göz ardı ederek uzaktaki “hocaefendi”ye övgüde ölçüyü kaçırarak, yabancıların Türkçesini ağlayarak dinlediler. Keşke birkaç damla da kendi yurdunda hırpalanan ortak dilimiz Türkçe için aksaydı! Türkçeyi (dini) yaygınlaştırma sevdasında olanlar, Atatürk’ün başlattığı Dil Devrimi’yle kavgalıdır. Bu devrimin geçmişle bağı kopardığını söyler; Arap abecesiyle Osmanlıcaya özlemi dillendirirler. Özlem bitiyor; çünkü kimi liselerdeki eski yazı ve Osmanlıca dersinin yaygınlaşacağını biliyoruz. Geçmişe özlemle başlatılan, laik eğitimi sonlandıracağı belli olan “4+4+4”lük sistemle miniklere Arapça öğretilecek. Böylece yıllardır süren yabancı dille eğitimin başka boyut kazanacağını, hükümetin on yıldır yabancı dille eğitim konusunda niçin sustuğunu, yani asıl amacı göreceğiz. Adı Türkçe olan suyumuz bile kalmadı; Türkçe Olimpiyatlarına bayılanlar, yabancı dille eğitime, yabancı adlandırmaya sessiz kaldı; ama hepsi karma dille ve bulanık anlatımlarla konuşuyor. Eğitim kurumları bile “misyon, vizyon” peşinde; çoğunluk “performans”ına “konsept” uyduruyor; TV’ler, dilin canına okuyor. Ama Türkçe Olimpiyatları gösterdi ki herkes sapına kadar dilsever ve Türkçe tutkunu… Gelelim TBMM’nin dil sevgisine; olimpiyatların bittiği günlerde Kürtçenin “seçmelik ders” olacağı açıklandı. Nedenini açıklayacak politikacı arayacak gözümüz. Çünkü bugüne dek Türkçenin, Cumhuriyeti kuran çoğunluğun dili olduğunu söyleyecek yüreklilikte biri çıkmadı. Türkçeyi doğru öğretemediğimiz gibi, tartışmalarda aydınlarla politikacıların Türkçenin tarihsel akışını bilmediğini de görüyoruz. İslamiyete geçişi X. yüzyılda tamamlayan Türk boylarının yurt değiştirmesi, dillerini de etkilemiştir. Oğuz boyları önce İran’da Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nu kurmuş; sonra Anadolu’ya gelmiş, burada başka etnik gruplar ve değişik dillerle tanışmıştır. Selçuklular kurdukları devlete Rum Selçukileri derken Avrupalılar, gelenlerin Türk olduğunu, Türkçe konuştuğunu görüp, burayı Turcomania ya da Turchia diye adlandırmıştır. Selçuklular, Farsçayı resmi dil kabul etmiş; cennette Arapça konuşulduğuna inandırılanlar da Arapça öğrenmiştir. Aydınlar, tapınma ve bilim için Arapçayı, sanat için de Farsçayı seçmiş; ama her inanç ve kökenden halk Türkçeyle iletişim kurmuştur. Türkçe bu coğrafyada yüzyıllardır çatı dildir. Ne ki Cumhuriyetten önce Arap abecesi ve Osmanlıcayı öğrenemeyen halkın devletle iletişimi sağlıksızdır; yazı ve dil, dinle ilişkilendirilmiş; dini kullananlar halkı yüzyıllarca sömürmüştür. Harf ve Dil devrimlerine ve bu devrimleri yapan Atatürk’e yönelik öfke, bu ilişkinin koparılmasından kaynaklanır. Kemal Kılıçdaroğlu Bir noktada Gürsel Tekin görevi bırakıyor. Ama CHP lideri kurultaya giderken siyasetin ilk ve zorlu sınavlarını birlikte verdiği Gürsel Bey’i gözden çıkartmak istemiyor. Çünkü onun “halkın yüreğine” dokunabildiğini, sokaktaki adamın hissiyatına tercüman olduğunu teslim ediyor, takdir ediyor. Erdoğan Toprak’ın da özelliklerini ve katkılarını beğeniyor. Parti meclisi oylamasından önce ikisini bir kenara çekip sertçe uyarması bundan:O uyarıdan sonraki açıklaması daha da ilginç: “Artık 2. adam yok… Örgütlerden sorumlu olan artık işsizdir! Çünkü artık atamayla örgüt Haluk Koç belirlemiyoruz. Örgütler seçimle geliyor. Eskiden seni görevden aldım, seni atadım. Bu iş bitmiştir. Baskıyı kaldırıyoruz. Örgütte demokrasi var artık!” ??? Bu kurultay Kılıçdaroğlu’na, “parti içi demokrasi için” 1148 imzalı bir açık çek verdi. Ama çekin arkasına ihtiyati bir kayıt koymayı da ihmal etmedi: Bu kayıt, “Resmi Liste”den çizilen/ eklenen isimlerdir! Kurultaydan delege oyuyla, 2. adam, Samsun Milletvekili Haluk Koç çıktı. Geçiş Dönemi Boşluk ve Siyaset 1’inciden Sonuncuya Ergenekon’un ‘204.’ Duruşması MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] “13 Temmuz” Cuma günü, “Simgesel Eylem Grubu” olarak Ergenekon’un “204.” duruşmasındaydık. Bu “204” duruşmanın hemen hemen üçte ikisini izledik. “Mahkeme”nin, izleyicileri gittikçe “zora koşan” tutumunun son örneğini de o gün yaşadık. “Duruşma”nın başlamasına birkaç dakika kala mahkeme binasına alıyorlar. Sabahleyin erken özellikle gece yolculuğuyla başka illerden gelenlerle birlikte “36” derece sıcaklıkta kapının açılmasını beklemek... Daha sonra, öğle arası olarak verilen bir buçuk saatlik süreçte de aynı “zulm”ü ikinci kez yaşamak... Silivri’de o gün, büyük salonda KCK davası vardı; dolaysiyle Ergenekon’a küçük salon kalmıştı. Son zamanlarda iyice “ıssız”laşan mahkeme salonu pek doluydu. Duruşma “Gizli Tanık” listesine eklenen “Feryat”ın konuşmasıyla başlamıştı; “Feryat” bir “PKK” itirafçısı, soluk almaksızın anlatıyor, anlatıyor; soluk aldığında da “yorum olmasın!” diyerek art arda “yorum”ları sıralayıveriyor... Bir ara “29 Haziran” günkü duruşmayı anımsadım; tutuksuz sanık “Y. Ethem Akbulut” savunmasını yaparken “Başkan Çalmuk”, kendisini “Yorum yapma!” diye öyle sık uyarıp sözünü kesiyordu ki, bu duruma biz izleyiciler dayanamayıp karşı gelince ağır bir “ihtar” almıştık... Oysa şimdi “Başkan” dan “Feryat”a hiç “uyarı” gelmiyordu. O da coşa coşa sürdürdü konuşmasını; bir ara iyice “taştı”; Başkan’a “talep”lerini bildirmeye başladı... Adlarını saydığı kimi kişilerin “sorguya” alınmalarını istedi; adlarını vermeden söz ettiği kimilerini de, “Artık onları siz bulup sorgularsınız” dedi... Böylece “sanık” ların “talep”lerini bildirmelerine özgülenen “cuma” günleri, onlardan alınıp, bundan böyle “gizli” tanıkların “istek bildirme günü”ne (!) mi dö nüştürülmüştü? Bir süre sonra Başkan, “Feryat”ın “feryat”larını kesti; “iddianame”de yer alan “ifade”sini okumaya başladı. Ne ki; Başkan Çalmuk dörtbeş tümce ya okuyor ya okumuyor, “Feryat” hemen araya girip, ilgili ilgisiz sözüm ona “ek”ler yapıyor. Bu “araya girme”ler öyle sıklaştı ki, kimi zaman kısa bir an için de olsa hem “Başkan”ın hem “Feryat”ın sesi birlikte duyulur oldu. Dahası, taşasaça sürdürdüğü bu konuşmalarında, “eylem”lerin nasıl yapılması konusuna da girdi “Feryat”; örneğin bir yeri “bombalama”nın başarıya ulaşması için gerekenleri de anlattı... Bu ortamda, bu doğrultuda yürüyen duruşmada konuşulanların “konu”suna gelince; konu “Sabancı Cinayeti”ydi. Sakın bu “cinayet” ile CHP Milletvekili Balbay’ın; Özkan’ın; Prof. Dr. Hilmioğlu’nun; babaoğul Perinçek’lerin; Alb. Dönmez’in; “Aydın” kardeşlerin; Milletvekili Prof. Dr. Haberal’ın; Alb. Faks: 0216 355 31 78 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 45208) C MY B C MY B H.A. Uğur’un, H. Çiçek’in, Ulusal Kanal G. Yayın Yönetmeni T. Özlü’nün önceki Genelkurmay Başkanlarından Org. Başbuğ’un v.ö’lerin “ne ilgisi var” diye duraklamayın. Bir önceki “203.” oturumda “tanık” olarak dinlenen “Can Dündar”, çok önceleri savcı “Zekeriya Öz”e ifade verdiği sırada edindiği “izlenim”i şöyle dile getirmişti: “Savcının tavrı ‘bu davanın içine kimleri katabiliriz’ yönündeydi”... Daha önce de Ergenekon Davası’nın, cehennemdeki doldukça, dolduruldukça büyüyen derinleşen, “gayya” denilen “kuyu”ya benzediğine değinilmişti bu köşede. (11.5.2012) Demek ki “gizli tanık”ların “da”, savcı Z. Öz’ünkü gibi “görev”lerindendi Erdoğan’ı eleştirenleri “kuyu”ya atmak, “liste”ye katmak. “Feryat”tan da bu “görev”i “Aydınlık” gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni “S. Bolluk” için yerine getirilmesi istenmiş. O gün duruşmada S. Bolluk, Feryat’a, kendisi hakkında “iddia ettiği” konuyu nereden öğrendiğini sordu; “basın”dan diye yanıtladı. İkinci kez sorulduğunda “kamuoyu”ndan dedi; üstüne varılınca da “Emniyet”te öğrendiğini “itiraf” etmek zorunda kaldı... Bir ülkenin insanlarının her şeyden önce “can”larını emanet ettiği “Güvenlik Güçleri”nin, “Emniyet”inin; ülkenin bir yurttaşı için kurduğu “tezgâh”, yine o ülkenin “yargı”sı, milletinin “vekiller”i, “basın”ı, bir bölük “halk”ı, dahası “dış basın”ın önünde, tanıklığında ortaya döküldü, saçıldı ve sıçradı... Duruşmayı izleyen bir yurttaş olarak öyle bir altüst oluyorsunuz ki, “utanma” geride kalıyor. “Emniyet”in, “Ergenekon Davası”nda açığa çıkan bu kaçıncı “tezgâh”ı? Bir, iki, üç değil ki akılda kalsın... Sanırım unutulmaması gereken; bu “tezgâh”ları içeren “iddialar” ile oluşturulan “iddianame”yle “insanlar”ın “suç”lanması, tutuklanması, yıllarca “özgürlük”lerinin ellerinden alınması, “sağlık”larını kaybetmesi, dahası “yaşam”larını yitirmeleridir. Peki, bu “iddianame”leri hazırlayanlar; “yargı”nın “adalet”in üç dayanağından biri olan “savcı”lar değil mi? Bakın; “Balbay”, “12 Temmuz” günkü duruşmada bir ara: “Bizler” demiş (yani yukarıda adları yazılanlar v.ö.’ler) sonra konuşmasını: “Burada ‘silahlı’ terör örgütü ‘üyesi’ olmaktan; terör örgütlerinden ‘sorumlu’ terör örgütü ‘üyeliği’nden yargılanıyoruz!” diyerek sürdürmüş. Eğer, bu “suç”ları nasıl işlemiş (!) bütün bu insanlar, diye sorulacak olursa, “yanıt” duruşmanın “Savcısı” Murat Dalkuş’un: “Örgütün görevlendirmesi ile bu faaliyetlerin yapıldığı” iddiasını dile getirmesiyle verilmiş oluyor (Cumhuriyet 13 Temmuz). İnsan ne diyeceğini bilemiyor; çünkü bu durumu adlandıracak, niteleyecek ne bir “ad”, ne de bir “sıfat” var Türkçemizde. Sanırım başka “diller”de de yoktur... OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] T.C. HATAY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 2012/345 Esas MALİYE HAZİNESİ ile HASIMSIZ arasında mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali ve Tescil (Gaiplik Nedeniyle Hazine Adına Tescil) davası nedeniyle; Hatay Antakya Orhanlı köyünde kain 345 parsel sayılı taşınmazın 600/2400 hissesi Mehmet kızı Zarif’in taşınmazının 10 yıldan uzun süredir yasal kayyım olarak atanmış Hatay Defterdarı tarafından idare edildiği belirtilerek TMK. m.588 gereğince bu payların hazine adına tesciline karar verilmesi istenmiştir. Nüfus kaydı bulunmayan, bugüne kadar sağ olup olmadığı ve adresi tespit edilemeyen dava konusu taşınmazın maliki Mehmet kızı Zarif’ten haberi olanların veya yerini bilen ve bu kisiği tanıyanların ALTI AY içerisinde, Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/345 esas sayılı dosyasına haber vermeleri TMK. 588 ile 32 ve 33. maddeleri gereğince İLAN olunur. 1/ Bir görün 1 tünün, bir 2 davranışın daha iyi kav 3 ranmasını 4 sağlamak için 5 simgelerle göz önünde 6 canlandırıp 7 dile getirme. 8 2/ Boruları döndürmeden 9 eklemeyi sağlayan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bağlantı parçası... 1Ü S K Ü D A R N Deriden sızan tuzlu 2 S U MA K A R A sıvı. 3/ Leyleğe 3K P İ R AM İ T benzer bir kuş... 4ÜM İ T B İ C İ İtalya’ya özgü bir 5D A R T E A V halk dansı. 4/ İn6 A K A B E A L İ sanların kanını em7 R A M İ A S Z diğine inanılan 8 R İ C A L O M hortlak... Radon elementinin simge 9 N A T İ V İ Z M si. 5/ İlkel benlik... Bitkilerden elde edilen ilaçlarla bir hastalığı iyileştirmek. 6/ Üst yanı açık ve hafif bir ayakkabı. 7/ Bir haber ajansının kısa yazılışı... Küçük mağara. 8/ “Bir çift güvercin havalansa/Yanık yanık koksa ” (M. C. Anday). 9/ Doğal ve tarihsel özelliklerinden dolayı koruma altına alınan alan... İskambilde koz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ne pahasına olursa olsun hedefine varmak, başarıya ulaşmak isteyen kimse. 2/ “Efelek” de denilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki... İlgi eki. 3/ Bir ay adı... Hz. Muhammed’i övmek ve ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside. 4/ Osmanlılarda Rumeli’deki büyük toprak sahiplerine verilen ad. 5/ Önü hendekli siper... Verme, ödeme... Dünyamızın uydusu. 6/ Bademli kek. 7/ İtici neden, güdü... Bir kimsenin sürgüne gönderildiği yer. 8/ Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması âdet olan dualar ve ayetler... Köpek. 9/ Bir motorda biyellerin almaşık devinimini dairesel devinime çeviren mil... Yüce, yüksek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle