28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 TEMMUZ 2012 PAZAR 14 eoride Türkiye büyük devlet, Suriye küçük devletti. Türkiye T isterse ham der, Suriye’yi yutardı. Sonra Suriye, pratikte “Düşürdük!” diye naralanınca, bizimkiler baktı uçak geri gelmiyor, “Mademki düşürdük diyor, demek düşürdü!” deyip savaş açmaya kalktılar. Kimin büyük, kimin küçük olduğuna dair teori biraz sarsıldı, ama devrilmedi. Suriye, uçağımızı teoride basit uçaksavar bataryasıyla vurduğunu öne sürerken, bizimkiler yemin billah, akıllı füze tarafından vurulduğunda ısrar ettiler. Ne var ki pratikte, Büyük Türkiye’nin düşürülen uçağını bulup çıkarması gerekti. Bizimkiler bir baktı, tankı var, topu var, füzesi, rampası, jeti meti… Ama bunca varlık ve büyüklük içinde uçağının düşürüleceği ihtimali olmadığından, Suriye’nin düşürdüğü jeti aramataramadenizdençıkarma gemisi yok! İmdadına Amerikan Nautilus gemisi yetişti. Zaten düşürülen uçak da Amerikandı. Amerikan gemisi Amerikan jetinin halinden anlardı. Nitekim düşen uçağı bulup çıkarmakta gecikmedi. ??? Füze mi vurdu, batarya mı derken, bir de ne görsünler? Teoride “düşürüldü” diye Suriye’nin övünüp Türkiye’nin dövündüğü jet, meğer pratikte vurulmadan düşmüş! Şimdi Türkiye’nin teorisi, uçağın vurulmasa bile Suriye tarafından düşürüldüğü yolunda. Eh, Suriye de karavana atıştan edindiği nişancılığı inkâr Mücadele Yasası çıkardılar. Yıl 2006. Pratikte, konuşmaktan yazmaya, yazmaktan basmaya, bağırmaktan pankart açmaya; sendika, grev ne demek? Her şey terör eylemi olup çıktı. Zaten teoride antidemokratik DGM’leri kaldırıp, demokratik ÖYM’leri kurmuşlardı. Yıl 2005. Pratikte bilimciler, gazeteciler, yazarlar ya terörist ya darbeci; ABD’ye he demeyen subaylar da ya terörist ya casus olarak içeri tıkıldılar. 2012 yılına gelindiğinde Türk ve Kürt aydınların derdest sayısı, serbest sayısını aşmıştı. Teoride, ÖYM’leri kaldırmak, uzun tutukluluktan doğan mağduriyeti önlemek için kolları sıvayıp bir torba yasa diktiler, üç hafta önce. Pratikte, tribünlerde attığı ipi TBMM’de tutan MHP’ye şükran selamı çakıldı, 80’lerin artığı terörist katiller serbest bırakıldı. Darbe yapmadan darbeci, terör yapmadan terörist ilan edilen siviller, hatta teröristlerle savaşan askerler hâlâ kodeste. ??? Zaten teoride bir Türk dünyaya bedeldi ya? Pratikte değil dünya, bir TOKİ kondusu bile etmediği ortaya çıktı, sonunda: 2005 yılında Kuşadası’ndaki terör eyleminde ölen İngilizin bedeli, 1 milyon sterlin. Türklerin bedeli, 70’şer bin TL. O da “devletin kusuru yoktu” diye geri isteniyor. Zaten onları öldüren terörist de yakında torba yasaya girer, dışarı çıkar. Teoride Allah’ın takdiri, pratikte AKP iktidarı, biraz mülayim olun yahu, çoğu kısmet, azı kader! “Gurur ve tevazunun ortak payandası, ikisin in de yalan oluşudur.” GEORGES BATAILLE Teori Hikmet, Pratik Kısmet! edecek değil ya, hasmın teorisine, “He ya, düşürdüm!” diye kafa sallıyor. Ama pratikte, düşen RF4E Phantom tipi keşif uçağı, 1965 yapımı olup, ASELSAN tarafından “Terminator 2020” tekniğiyle yenilenmesine rağmen, Türk Hava Kuvvetleri envanterine girdiği 1974’ten bu yana tam 56’sı kaza kurbanı olup içinde 58 havacının şehit verildiği 165 adet “asarı atika”dan biriydi… Söylediler inanmadım, araştırdım doğruymuş: 1999 yılı itibarıyla İsrail ve İngiltere, bu uçakları ıskartaya çıkarmış. ABD ve İspanya ise hedef olarak kullanıyor. Avustralya da olan mevcudu ABD’ye hedef yapsın diye geri göndermiş! Pratikte savaş uçağı olarak değil, yeni savaş uçakları hedef çalışsın diye uçurulan bu antika jetleri hâlâ hangi ordular aktif kullanıyorlar dersiniz? Türkiye, İran, Güney Kore, Yunanistan… Yakışmaz diyen, giysin fistan! Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN Devrimci Romantizm HP lideri Kemal C Kılıçdaroğlu, 3. yargı torbasından Yirminci yüzyılın en önemli tarihçilerinden biri olan sosyalist E.P.Thompson şöyle diyor: “Dönüşen romantik gelenekle bağımızın sürdüğünü kabul eden bizlerin başka bir yere ait olduğumuzu, basitçe entelektüel soldan ihraç edilmiş olabileceğimize dair bir fikir, bir zamanlar insanların aklından geçmiş olabilir. Ama bu girişim başarısız olmuştur. Biz hâlâ buradayız. Gitmeye niyetimiz yok.” 2007 yılında Versus Yayınları’ndan çıkan “Devrimci Romantizm” (Revolutionary Romanticism) adlı geniş kapsamlı kitabın editörü Max Blechman’ın sözleri ise Thompson’ın tümcesini bütünleyen niteliktedir. “Biz halen buradayız ve solun şu anki kargaşası düşünüldüğünde, zamanımızın belki de şimdi geldiğini söyleyebilirim. Gerçek dünya, romantikleri düşlerinden ötürü uzun bir süre sanık sehpasına oturttu. Ama henüz sona ermemiş olan modernlik oyununda kimin yanılsamaya neden olduğuna yalnızca tarih mahkemesi karar verebilir.” ??? Burada sözü ülkemiz sosyalist hareketinin değerli kişiliklerinden Metin Çulhaoğlu’na bırakalım. En kısa yoldan söylenmesi gereken şudur: “Her devrimci, aynı zamanda romantik olmalıdır; içinde romantizm barındırmayan devrimcilik olmaz… Devrimci romantizm, aklımıza ve bilincimize ne kadar duygu, coşku ve düş gücü katabildiğimizle ilgilidir. Bu bileşim, salt devrim öncesinde değil, sonrasında da gereklidir. Belirli dozda romantizmle harmanlanmamış bir düşünce, örneğin, ‘komünist toplumun ileri evresini’ tasavvur edemez. Reel sosyalizmin çöküş nedenleri arasında devrimci romantizmin sönümlenmesine de bir pay biçilmesi yerinde olacaktır. Devrim öncesinde olsun sonrasında olsun, kastettiğim hiç kuşkusuz kendi başına köklü bir ‘romantizm’ akımının Marksizmle buluşup onunla bir tür senteze girmesi değildir. Zaten günümüzde, romantizm bir yana, kendi devinimi sonucu Marksizmle buluşacak veya en azından bir kanadı ona ulaşacak kişilikli herhangi bir düşünce akımı da kalmamıştır. Kastettiğim, devrimci duruşun kendi romantizmini kendi içinden türetmesi, oluşturmasıdır.” Sürdürelim. “Bir kolektif öznenin, bir örgütün, devrimci versiyonu dahil ‘romantik’ olması zaten nesnel olarak mümkün değildir. Daha doğrusu, üyelerinin devrimci romantizminin dolaylı girdileri ve uzantıları dışında, bir kolektifin ayırt edici özelliklerinden birinin ‘romantizm’ olması düşünülemez. Bir siyasal özne, örneğin yurtseverliği, enternasyonalizmi, iktidar perspektifini, mücadele kararlılığını vb. doğrudan kendisi temsil edebilir ve üyelerini bunlarla yoğurabilir; ancak aynı şeyi devrimci romantizm söz konusu olduğunda yapamaz. Devrimci romantizm kişi bazındadır ve kolektife bir bileşke, bir ‘ruh’ olarak dolaylı yoldan yansıyabilir. Kolektif özne, ortak akıl ve bilinç üretir; bu ortak akla ve bilince ne kadar duygu ve düş gücü katılabileceği ise, o kolektif özneyi oluşturanların devrimci romantizmine bağlıdır.” (SolPortal, 10.05.2010) ??? 1980 sonrası sol hareketten kopan, sosyalizme sırt çeviren, kendilerini egemen sınıfların/güçlerin hizmetine sunanların ortak özelliklerinden biri de Çulhaoğlu’nun sözünü ettiği o “ruh”tan yoksun oluşlarıdır. Çoğu 1968 hareketinden geliyordu; “devrimcilikleri” ancak 12 yıl sürebilmişti. Tübingen Üniversitesi’nden hocam, büyük Marksist düşünür Prof. Dr. Ernst Bloch’un deyimiyle 1968 hareketi tutkunun hayalleriyle doluydu ki bunlar sadece özgürleşmiş; yabancılaşmanın, şeyleşmenin, toplumsal ve cinsel ezilmişliğin ortadan kalktığı bir gelecek için tasarlanmakla kalmayıp aynı zamanda çeşitli toplumsal pratik formları olarak da deneyimlenen şeylerdi: Kolektif bir şölen olarak devrimci hareket ve yeni örgütlenme biçimlerinde kolektif yaratıcılıközgür ve eşitlikçi bir toplumu yeniden keşfetme çabası, tek’in öznelliğinin ortak kabulü, yıkıcı ve saygısız afişlerden şiirsel ve ironik duvar yazılarına kadar artistik yaratıcılığın yeni yollarını keşfiydi. Bunu böyle anlamamışlardı. ??? Bu yazıyı, “Hiç Genç Olamadan” başlıklı bir yazımı okuyup beni “siyasi romantik” olmakla eleştiren bir kadın yazarımızın iletisinden esinlenerek kaleme aldım. Ernesto Che Guevara’nın bir sözüyle noktalayayım: “Devrimciyi yöneten aşk duygularıdır, devrime olan aşkının duyguları…” İster istemez 2011 Eylül’ünü anımsıyor insan: Hani ABD/İsrail/Kıbrıs Rum ortaklığı Noble Energy şirketinin Akdeniz’e diktiği heyula doğalgaz platformuna karşı teoride makro tavır alan Türkiye’nin, pratikte mikro afrı tafrı; tek, biricik, eşsiz ve tarihi sismik araştırma gemisi Piri Reis’in denize açılışını… Sahi n’apıyor o gün bugündür, KDV’sini ödeyemediği yeni motorunu kıçına takamayınca adının önüne Koca takıp, eski motoruyla çıkarıldığı yolda kalan Akdeniz fatihimiz, Koca Piri Reis araştırma gemimiz? Teoride kimin gazını alacaktı, pratikte hangi gazı çıkardı? ??? Teoride, yeni bir Terörle çıkamayan tutuklu gazetecilerin mağduriyetini dile getiren arkadaşımız Müyesser Yıldız’a: “Türkiye AKP’nin korku ve tek adam yönetimine teslim olmayacaktır. Bu konuda aydınlar, gazeteciler, yazarlar daha cesur olmalıdır” demiş. Gazetecilerin dokunulmazlığı yok. CHP milletvekillerinin var. Dokunulan cesur gazetecilerin durumu Silivri. Henüz dokunulmayan cesur gazetecilerin durumu da belli. Ya dokunulmazlığı olan CHP’lilerin durumu? Hangimizden daha cesurlar? İçerde olanlarımızdan mı, dışarda kalanlarımızdan mı? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr ‘Memleket Yükseliyor!’ Aydınlanma bilgelerimizden Melih Cevdet Anday’ı 2002’de 87 yaşındayken yitirmiştik. Ünlü “Apartman” şiiri şöyleydi; “Dün iki katlıydı / Bugün üç katlı Derken… Dört katlı, beş katlı, altı katlı Yükseliyor efendim yükseliyor, Memleket yükseliyor..” Anday bunları yazarken ortada ne AKP vardı; ne TOKİ; ne de her boş yeri “site”lerle dolduran emlak holdingleri.. mahalle aralarına bile rezidanslı veya AVM’li kuleler diken gökdelen sevdalıları... Ama “kalkınma” deyince sadece “apartmanlaşma”yı anlayanlar hep iktidardaydılar. O kadar ki eski evleri yıkıp ne kadar çok apartman kapıcıların bodrumda yaşadıkları; dahası en lüks konutların bile gecekondular gibi dere yatağında yapıldıkları kimin umurundaydı? Gazetelerin artık emlak sayfaları da var. Yine TOKİ’nin memleketin her yerine diktiği kimliksiz bloklarını; şu “yandaş” denilen veya buna “meyilli sermaye”nin çoğu İngilizce isimli konut silolarını yere göğe sığdıramayan yazarlara ve habercilere ne demeli bilmem ki! Vaktiyle Dolmabahçe yamaçlarına dikilen Gökkafes’le davalaştığımızda, azman kulenin sahibi; “Bu binaya ‘kentin bağrına saplanan hançer’ demek bize hakarettir. Çünkü firmamızın yükselen değerini simgelemektedir” diyerek maddi ve manevi tazminat ödememizi bile istemişti... Ne diyordu Melih Cevdet? “Dört katlı, beş katlı, altı katlı Yükseliyor efendim yükseliyor, Memleket yükseliyor..” HARBİ SEMİH POROY Bu yükselişin güncel örneklerine de bir bakalım: Bursa’nın TOKİ’yle yükselişi! İstanbul’un iki yakasına birer milyonluk yaparsak o kadar çabuk yeni kent eklemek: Kimse “Küçük Amerika” olacağıdemiyor ki: “Kardeşim İstanmıza inananlar, sadece siyabul doldu, bari son kalan orseti değil, gazete köşelerini manı, yeşili de bu apartman de parsellemişlerdi. sitelerine kurban etmeyeŞimdi ise ülkenin düzmece lim...” ve gerçek gündemlerine Çamlıca’ya en büyük baktığımızda, Melih Cevcamiyi yapmak: Kimse dedet’in bugünleri de gördüğü miyor ki: “Kardeşim Osmannü düşünmemek mümkün lı’nın bile cami dikmediği değil. Çamlıca’da asıl yapılması ge“Düzmece gündem”, reken kaçak apartmanları ve Başbakan’ın farklı konularizinsiz televizyon kulelerini daki çıkışlarına, muhalefetin kaldırmak olmalı...” sert yanıtlarıyla oluşuyor. Bu Sulukule’de, Tarlabana, şu “kanaat önderi” deşı’nda, FenerBalat’ta semt nen sözde tartışmacılar da sakinlerini kovarak zengineklenince günler o konuyla lere konut yapıp pazarlageçiyor. mak: Kimse demiyor ki “karÜlkenin “gerçek deşim bu kentsel soykırım. gündem”i ise en çok emlak Asıl yapılması gereken yıprantı yaratacak projeler, giriranmış semtleri insanlarından şimler, kararlar, bunları desboşaltmadan iyileştirmektekleyen torba yasalar ve her tir...” şey... Ama bunlar düzmeceDiğer kentlerimizdeki benler kadar “manşetlik” olazer uygulamalara da göz attımadıklarından, ya hiç önemğımızda, apartmanlarla birliksenmiyor ya da sıradan te yükselenin “memleket” “çevre” haberleri arasında değil, “emlak tacirlerinin yer alıyor. rantları” olduğunu bilmem ki Samsun’daki imar başıne zaman önemseyeceğiz?.. boşluğundan ötürü felakete Yıllar önce bunu gören dönüşen sel baskını olmaMelih Cevdet Anday boşuna saydı, Başbakanlığa bağlı aydınlanmanın bilgesi olmaTOKİ apartmanlarında bile dı... Yağma projeleri BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com T.C. ADIYAMAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2012/274 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: Adıyaman ili merkez Bahçecik Mahallesi PARSEL NO: 401 ada 90 ve 97 MALİKLERİN ADI VE SOYADI: RAMAZAN BERK ve YUSUF GENÇ KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARENİN ADI: Adıyaman Belediye Başkanlığı AÇILACAK DAVADA HUSUMETİN KİME YÖNELTİLECEĞİ: Adıyaman Belediye Başkanlığı KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN YATIRILACAĞI BANKA: VAKIFLAR BANKASI İDARİ YARGIDA DAVA AÇMA SÜRESİ: Tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde kamulaştırma işlemine karşı İdari Yargıda, iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir. Tebliğden itibaren 30 günlük süre içerisinde kamulaştırma işlemine karşı İdari Yargıda dava açıldığının ve yürütmenin durdurulması kararı alındığının mahkememiz dosyasına belgelendirilmediği takdirde kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilecek kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği, konuya ve taşınmazın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerinizi tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirmeniz hususu ilan olunur. 04/05/2012 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 30797) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Muğla’nın Ortaca 1 ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış 2 turistik bir koy. 2/ 3 Okyanusların çok 4 derin kesimlerine verilen ad... “ bir 5 tahta kaşıktır / Sapı 6 ortasına denk düşen” (Can Yücel). 7 3/ Kürekle yürütü 8 len küçük tekne... 9 İngiltere’de çok se1 2 3 4 5 6 7 8 9 vilen bir cins bira. 4/ Kastamonu’nun bir ilçesi... 1 H A Y D A R İ Ü İlave. 5/ Slav dilleri, ede 2 A Y A L A T İ N biyatları ve uygarlıkları 3 Y A N K İ İ D uzmanı. 6/ Satrançta bir 4 D K U P A A K taş... Türkiye’nin üyesi ol 5 A L İ P A Ş A A duğu bir örgüt. 7/ Bir şeyin 6 R A A Ş İ Y A N doğru olduğunu belirtmek A Y R E için yapılan işaret... Uzun 7 İ T İ İ D A A R A P tüylü bir köpek cinsi. 8/ 8 K A N E P E Doğalgazın önemli bir bi 9 Ü N leşeni olan gaz... Boya ve badana sürmekte kullanılan silindir biçimli fırça. 9/ Pantolonun dizine ve arkasına konulan parça. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Uyanık, gözü açık... Osmanlılarda gece bekçisi. 2/ Altından sopa gösterilir... Bir topluluk içinde bir kimsenin durumu ya da kazandığı saygınlık. 3/ Suudi Arabistan’ın para birimi... Kimi kumaşların yüzeyindeki ince tüy. 4/ Fırında ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek... Sodyum elementinin simgesi. 5/ Samsun’un bir ilçesi. 6/ Hayat arkadaşı... İzmaritgillerden bir balık. 7/ Coğrafyadaki kıyı tiplerinden biri... İşi sona erdiren, sonuçsal. 8/ Aydın ilinde ünlü bir antik kent... Asya’da bir ırmak. 9/ Maksat... Birdenbire ortaya çıkan ruhsal darbe. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle