12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 TEMMUZ 2012 PERŞEMBE [email protected] 12 DIŞ HABERLER ASLI KAYABAL AKDENİZ’DE FACİA 54 göçmen susuzluktan hayatını kaybetti MİLANO Libya’nın Trablus Limanı’ndan İtalya’ya göçmen taşıyan bir teknede 15 gün boyunca aç ve susuz kaldıkları belirtilen 54 göçmen yaşamını yitirdi. Akdeniz’de yaşanan bu trajik olayda hayatta kalmayı başaran tek kazazede Eritreli bir göçmen, teknenin parçaları arasında yaşama tutunmaya çalışırken sağ olarak kurtarıldı. “İtalya’ya doğru yol alıyorduk, ama çıkan rüzgâr bizi ters yöne sürükledi” diye konuşan Eritreli mülteci, 15 gün boyunca yiyecek ve içecek bir şey bulamadıklarını, susuz kaldıklarını, 54 Eritrelinin bu nedenle öldüklerini aktardı. Pazartesiyi salı gününe bağlayan gece yarısı Tunus açıklarında balıkçı tekneleri tarafından fark edilen, göçmenleri taşıyan teknenin kalıntıları arasında kurtarılmayı bekleyen ve güçsüz düştüğü belirtilen Eritreli göçmen, 15 gün boyunca kâbus yaşadıklarını aktardı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği yetkililerine konuşan Eritreli kazazede, üç akrabasını yitirdiğini, Trablus şehrinden haziran ayı sonunda yola çıktıklarını, teknede 55 göçmen olduğunu, mültecilerin çoğunu Eritrelilerin oluşturduğunu, bu trajik olayda bir tek kendisinin hayatta kalabildiğini anlattı. Tunus açıklarında seyrettikleri sırada İtalya’nın uzaktan da olsa seçildiğini ama çıkan kuvvetli rüzgârın tekneyi açığa sürüklediğini, 15 gün boyunca aç ve susuz kalan mültecilerin yaşama savaşı verdiğini, birçoklarının deniz suyu içerek hayatta kalmaya çalıştığını, ancak hepsinin birer birer öldüğünü sözlerine ekledi. 2012 yılının başlangıcından itibaren Akdeniz’de çoğu Kuzey Afrikalı olan göçmeni Avrupa’ya taşıyan teknelerde 170 kişinin yaşamını yitirdiği, 1300 mültecinin ise Akdeniz’e kıyısı olan ülkelere ulaşmayı başardığı bildirildi. Topkapı’da ‘Harem ve Mücevher’ Gül İrepoğlu’nun Topkapı’daki “Harem ve Mücevher” seminerine burnumdan ter damlayarak ucu ucuna yetiştiğimde, kendimi savaş kazanmış bir general gibi hissetim… Konferansa on beş dakika kala,Tophane’de hâlâ… İstanbullulara cinnet yaşatan trafiğin ortasındaydım… Toplu “eza”mızın ancak AvrupaAsya yakalarında Boğaz boyu artırılan… vapur seferleriyle hafifletilebileceğini iddia eden şoför, Tophane dolayında pes edip kontağı kapatınca, kendimi arabadan atıp bir Bağcılar tramvayına atladım. Ve hiç ummadığım bir süratle, dört durakta Gülhane’ye ulaştım. Arkeoloji Müzesi yanından kıvrıla kıvrıla Topkapı’ya çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu’ndan koşar adım geçip kendimi toplantıya attığımda konferans henüz çok yeni başlamıştı. İlber Ortaylı tanıtım girizgâhını tamamlayıp mikrofonu İrepoğlu’na uzattığında… Afrika sıcağını ve trafiği unutup başka bir âleme dalmıştım… Gül İrepoğlu, sade harem mücevherlerini anlatmakla kalmadı. Objeleri konuşturdu… Kabzası som zümrütten yapılan bir hançer… Firuzekâri (telkâriyi hatırlatan altın işçiliği ve firuze) kaplı bir Kuran… Gülabdanlar… Buhardanlar… Kahve zarfları… Zülüflükler… Enselikler… Kemerler… Sorguçlar… Tavanlardan, kubbelerden sarkan küre şeklinde askılar Yüzük kutuları… Aynalar… Güç ve ihtişam simgesi mühürler… Değerli taşlarla bezenen sünnet usturaları… üzerinden; “Cariye” ve “Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde” gibi başarılı tarih romanlarının yazarı olan İrepoğlu; harem figürleri ve harem dünyasını anlattı. İrepoğlu’nun söylemediklerini de zaman zaman… biz izleyiciler hayal ederek tamamladık… İrepoğlu’nun “çok ilgimi çeken şahsiyet” sözleriyle tanımladığı; Kösem Sultan’ın gelini Turhan Sultan’ın oğlu için yaptırdığı “zümrüt kabzalı” hançer… mesela. Başlı başına bir roman konusu olabilir… Salt bu “hançer” üzerinden insan… valide sultanlar arasındaki amansız iktidar mücadelesi ve rekabeti tahayyül edebilir… “Osmanlı sarayının en uzun süreli valide sultanı olmakla” nam salan… IV. Mehmet’in annesi Turhan Sultan’ın; kendisinden önceki valide sultan olan kayınvalidesi “Kösem”den aldığı intikamlar; delici bir iktidar simgesi olan bu hançerle sonuna dek düşlenebilir… 34 yıl valide sultanlık konumunda kalan Turhan Sultan’ın… “inci mührü” gene… haremin gelmiş geçmiş en güçlü kadınlarından birinin; icabında gücünü nasıl büyük bir zarafetle yan yana getirip harmanladığını anlatabilir… Hat sanatının haremdeki önemini ortaya koyan yakut ve zümrütlerle süslenmiş yazı kutuları keza, Orhan Pamuk tarzı öykülerin başlangıç noktası olabilir… “Osmanlı mücevher” geleneğinden giderek “Batı mücevherciliğine” doğru kayan ve dönemler içinde değişen “mücevher buhurdanlarla”, Batılılaşma serüveni saraydaki ilk adımlarıyla anlatılabilir… İrepoğlu, yazı kutularında ve buhurdanlıklardaki bu “değişimi” bize gayet somut gösterdi ve anlattı. Başlangıç dönemindeki süslemelerde; taşlar objeler üzerine şekillerine hiç müdahale edilmeksizin alabildiğine doğal biçimde yerleştiriliyor. Batı’ya yakınlaşma arttıkça bu doğallığın yerini çok daha simetrik, çok daha çalışılmış; daha ölçülmüş, biçilmiş; daha “dizayn” ve daha “tasarım”, daha kültive… çalışmalar alıyor. Bunu, İrepoğlu “AvrupaOsmanlı mücevherciliğinin yaklaşım farklarıyla” açıklıyor. “Osmanlı buhurdanlığı” şeklindeki tipik mücevhereşyalar üzerindeki taş işlemeleri yerini zaman içinde giderek Avrupa tarzı elmas ve mine işçiliğine bırakıyor… “Batılılaşma” çizgisindeki bu sürekli “başkalaşmayı”; ardından.. haremi gezerken de fark edebildik. 16. yüzyılda inşa edilen III. Murat’ın “has odası” örneğin, Osmanlı mimarlarının en yücesi, Sinan’ın imzasını taşıyor. Buradaki en dikkat çekici öğe “padişahın bölünmez gücünü” simgelediği iddia edilen, cami mimarisi tarzındaki kubbe oluyor… Hemen az ilerde III. Ahmet’in “has odasına” geçildiğinde ise; birdenbire güçlü biçimde 18. yüzyıl “Lale Devri” etkisine giriyorsunuz. Karşınıza doğa resimleri ve çiçek süslemeleri çıkıyor. Batılılaşma etkisi arttıkça, Osmanlı çinilerinin yerini Hollanda çinileri alıyor. Oryantal süsler azalırken, Avrupa tarzı tahta işçilikleri kendini gösteriyor… Osmanlı İmparatorluğu’nun “ruhunu” anlamak için, Topkapı’yı böyle mimarisiyle, mücevheriyle ve kendine öz kültürüyle keşfetmek lazım. “Harem seminerleri” bunun için yapılıyor. Yakında bir kitaba dönüşecek olan Prof. Gül İrepoğlu’nun sunumu; eylül ortasına dek sürecek olan seminerler dizisinin ilkiydi. Tekrarı 11 Eylül’ de yapılacak olan İrepoğlu seminerinin yanı sıra; Doçent Dr. Deniz Esemenli’nin 24 Temmuz ve 18 Eylül tarihlerinde vereceği “Harem Mimarisi” seminerini kaçırmayın derim… Esemenli ile yıllar öncesinde, bugün bile tadını unutamadığım bir harem gezisi yapmıştım. “Topkapı”yı onunla gördükten sonra, bu gizem dolu saraya çok farklı bir bilinçle bakacağınıza emin olabilirsiniz. Demokrasiyi tercih ettiler T ürkiye dahil nüfusunun çoğu Müslüman olan 6 ülkede yapılan araştırmaya göre Arap Baharı’nın yaşandığı pek çok ülkede demokrasi talebi sürüyor. Türkiye’de çoğunluk için iyi bir demokratik işleyiş güçlü bir ekonomiden daha önemli. Dış Haberler Servisi Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ve nüfusunun çoğu Müslüman olan ülkelerde yapılan bir araştırma, halkın büyük bölümünün demokrasiden yana olduğunu, ancak İslamın politik ve siyasi yaşamda yer almasını desteklediğini ortaya koydu. Araştırmaya göre, karışık nüfus yapısına sahip Lübnanlılar demokrasiye de en çok sahip çıkan halk oldu. Washington merkezli Pew Araştırma Merkezi’nin 19 Mart20 Nisan arasında Türkiye’nin yanı sıra Lübnan, Mısır, Tunus, Ürdün ve Pakistan’da gerçekleştirdiği araştırmaya göre, “ılımlı İslam” projesinin lideri Türkiye. 6 ülkede yaklaşık 1000’er kişi ile yapılan çalışma, “Arap Baharı”nın ardından bu ülkelerin çoğunda demokrasi talebinin sürdüğünü gösteriyor. Araştırmaya göre, geçen yıl Türkiye’de demokrasiyi tercih edenlerin oranı yüzde 66 iken, bu yıl oran yüzde 71’e yükseldi. Lübşünde. Pakistan başta olmak üzere Ürdün ve Mısır’da çoğunluk şeriat yanlısı. Ürdün dışında diğer ülkelerde katılımcıların çoğu İslamın siyasi yaşamda etkin rolü bulunduğu düşüncesinde. Türkiye’de bu soruya yanıt verenlerin oranı bir önceki yıla göre 5 puan düşerek yüzde 64 olmuş. Tunus’taki katılımcıların yüzde 84’ü İslamın siyasette önemli rolü olduğu kanısında. Türkiye’de bu durumu olumlu bulanların oranı yüzde 57 iken, kötü diyenlerin oranı yüzde 33. Ürdün’de bu oran yüzde 48’e 46. Araştırmaya göre, 6 ülkeden sadece Türkiye ve Lübnan’da katılımcıların çoğunluğu güçlü bir demokrasiyi iyi bir ekonomik durumun önünde görüyor. “Hangisi daha önemli” sorusuna Türkiye’de yüzde 58 “iyi bir demokratik işleyiş” yanıtı verirken yüzde 37 “güçlü bir ekonomiyi” tercih etmiş. Lübnan’da bu oran yüzde 53’e karşı yüzde yüzde 46. Ürdün’de ise yüzde 61 güçlü bir ekonominin demokrasiden önemli olduğu görüşünde. Raporda, Türkiye’nin son dönemde diplomatik profilinin yükseldiğine vurgu yapılırken ılımlı İslami parti olarak değerlendirilen AKP ve Erdoğan hakkında diğer 5 ülkede olumlu görüşlerin olduğu kaydediliyor. “Ortadoğu’da demokrasi isteyen hangi ülke” sorusuna Türkiye’den “Türk hükümeti” diyenlerin oranı yüzde 58. Mısır’da yüzde 78, Ürdün’de yüzde 70, Tunus’ta yüzde 74, Lübnan’da yüzde 49 ve Pakistan’da yüzde 38’lik bir kesim bu soruya “Türk hükümeti” yanıtını veriyor. Soruda yer alan şıkların arasında Türk hükümetinin yanı sıra Suudi Arabistan, ABD ve İsrail de yer alıyor. Türklerin sadece yüzde 12’si ABD’nin, yüzde 10’u ise İsrail’i Ortadoğu’da demokrasi istediği görüşünde. Tunus’ta Devlet Başkanı Bin Ali’nin devrilmesiyle ülkede işlerin iyiye gittiğini düşünenlerin oranı yüzde 45 iken, daha kötü oldu diyenlerin oranı ise yüzde 42. Türklerin yüzde 37’si “Arap Baharı”nın daha fazla demokrasi getirmediğini düşünürken tersini düşünenlerin oranı ise yüzde 34. Cinsiyet eşitliği konusunda en büyük ayrımcılık Ürdün’de. Kadınların yüzde 82’si erkeklerle aynı haklara sahip olmaları gerektiğine vurgu yaparken erkek katılımcıların sadece yüzde 44’ü karşı cinsin bu görüşüne destek veriyor. Türkiye’de eşit hakları destekleyen kadınların oranı yüzde 85, erkeklerin ise oranı yüzde 83. Vahşete protesto fganistan’da zina yaptığı gerekçesiyle bir kadının halkın gözü önünde A katledilmesi dün başkent Kâbil’de protesto edildi. Çoğu kadın yaklaşık 50 insan hakları eylemcisi Kadın İşleri Bakanlığı’ndan BM binasına kadar yürürken Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin ofisinin önünde “adalet istiyoruz” sloganları atarak vahşetin sorumlularının bir an önce bulunması çağrısı yaptı. Parvan vilayetinde yaklaşık 10 gün önce 22 yaşındaki bir genç kadının Taliban militanı olduğu belirtilen kişi tarafından kalabalık içinde, erkeklerin tekbir çağrıları eşliğinde silahla infaz edildiğini gösteren video medyaya yansımıştı. Olay uluslararası alanda yoğun tepkilere neden olmuştu. (AP) Haremin hayal dünyası… Mısır’da parlamento satrancı Mahkeme Mursi’nin meclis toplansın çağrısını geçersiz saydı Dış Haberler Servisi Mısır’da seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile yargı ve ordu arasındaki gerilim büyüyerek sürüyor. Yüksek mahkeme, geçen ay feshettiği parlamentonun yeniden açılması için Cumhurbaşkanı Mursi tarafından yapılan çağrının “geçersiz” olduğunu duyurdu. Parlamento Mursi’nin çağrısı TAHRİR MEYDANI’NDAN M MURSİ’YE DESTEK nan’da demokrasiden yana olanların oranı da geçen yıla göre yüzde 3 artarak yüzde 84 oldu. “Arap Baharı”nın en etkin yansımalarının yaşandığı, siyasi depremin durulmadığı Mısır’da ise geçen yıl yüzde 71 demokrasiden yana görüş bildirirken bu yıl destekçilerin yüzde 67’ye düştüğü görülüyor. Ürdün’de de geçen yıl demokrasiden yana olanların oranı yüzde 72 iken, bu yıl oran yüzde 61’e geriledi. Araştırma, Lübnan’dakiler hariç katılımcıların çoğunun İslamın politik yaşamda etkin rol oynamasına da sıcak baktığını ortaya koyuyor. Türkiye’de “Yasalar tümüyle Kuran’a dayandırılmalı” diyenlerin oranı yüzde 17; “İslami ilkeler ve değerler gözetilmeli” diyenlerin oranı da yüzde 44. “Yasalar Kuran’dan etkilenmemeli” seçeneğini tercih edenlerin oranı ise yüzde 27. Bu konuda görüş bildirmeyenler ise yaklaşık yüzde 13. Araştırmada laik bakış açısının diğerlerine göre güçlü olduğu ülke Lübnan olarak öne çıkıyor. Lübnan’da katılımcıların yüzde 42’si “ Yasalar Kuran’dan etkilenmemeli” görü ise Mursi’nin parlamentonun yeniden açılması kararı için referandum çağrısı yapabileceğini ileri sürdü. İddia eferanduma gidebilir Müslüman Kardeşler’e yakın bir kayMursi’nin sözcüsü, gelişmeler üze nak tarafından da doğrulandı. Müsrine ne yapacağı merak konusu olan lüman Kardeşler’in siyasi kanadı olan başkanın halka bir konuşma yapma Özgürlük ve Adalet Partisi’nden bir yacağını, gündeminde bunun yer al başka kaynak da yasadışı olarak demadığını açıklarken El Fecr gazetesi ğerlendirdiği mahkeme kararının anayasal gelenek ve prensiplere aykırı olduğunu kaydetti. Mısır Minufiya Üniversitesi Huahkemenin Mursi’nin çağrısını kuk Fakültesi Dekanı Muham“geçersiz” saydığını med Mahsub “Anayasa Mahkeaçıklamasının ardından binlerce kişi mesi, Mursi’nin Halk Meclisi’ni cumhurbaşkanına destek için yeniden göreve çağırma kararısokaklara döküldü. Mursi taraftarları nı bozarak yetkilerini aşan bir muhaletin çağrısı üzerine ünlü Tahrir karar almıştır. Bu karar askerin Meydanı’nda toplanmaya başladı. yetkileri elinde bulundurmasını Göstericilerin yargıyı ve bazı yayın kuruluşlarını antiİslamcı olmak sağlayan anayasayı meşrulaştıreleştirdikleri ve “kahrolsun ordu” sloganı attıkları belirtildi. (EPA) mıştır” dedi. Mahsub, mahkemenin ret kararını yargı hatası olarak niteleyerek “Bu karar, Askeri Konsey üyelerinin iktidara ortak olmasını hedefleyen siyasi bir karardır. Anayasa Mahkemesi, Yüksek Askeri Konsey lehine karar almıştır. Bu kararla tüm dengeleri altüst edebilecek ikinci Mısır devrimi patlak verebilir” ifadesini kullandı. Eski milletvekili Mustafa Bekri ise anayasa mahkamesinin kararını hiçe saydığını söylediği Muhammed Mursi’nin, Mısır ceza yasasının 137. maddesi uyarınca hapis cezasıyla karşı karşıya kalabileceğini ileri sürdü. üzerine önceki gün beş dakika boyunca toplanmıştı. R Doğu’dan Batı’ya yolculuk Papayı kızdıran kapak OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT Almanya’nın en önemli iki mizah dergisinden biri olan “Titanic”, son sayısındaki kapak düzenlemeleri nedeniyle Vatikan’dan ağır bir hukuk şamarı yedi. Papa 16. Benedikt, son sayısında kendisini beyaz papalık cüppesi içinde, ama ön kapakta sarı ve arka kapakta da kahverengi dışkı lekeleriyle, “Vatikan: Çok şükür! Kaçıran bölüm bulundu” başlığı altında resmeden derginin, kişilik haklarını zedelediğini belirterek hakkında ihtiyati tedbir kararı aldırdı. Derginin bu kapağı yeniden basıp satışa sunması yasaklanırken, redaksiyon hemen karşı bir atağa geçti ve internet sayfasında da son sayı kapağının üzerini “Yasak” sözcüğünü de oturtarak “kararttı”. Ayda 100 bin adet basılan Titanic’in yayın yönetmeni Leo Fischer, “Vatileaks” skandalı üzerinden Vatikan’dan sızdırılan bilgilerle dalga geçmek üzere bu kapağı hazırladıklarını ve “kıyametteki son mahkemeye kadar” da arkasında duracaklarını açıkladı. Suriye elçisi muhaliflere katıldı Dış Haberler Servisi Muhalifler, Suriye’nin Irak Büyükelçisi Nawaf el Fares, Esad rejiminin askeri operasyonlarını protesto için kendi saflarına geçme kararı aldığını duyurdu. Fares, taraf değiştiren ilk Suriyeli diplomat oldu. Geçen hafta da Esad’ın en yakın arkadaşlarından olan Suriye Cumhuriyet Muhafız Birliği 105’inci Alay Komutanı Tuğgeneral Menaf Tlas, Fransa’ya kaçmıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle