Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 2012 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI Aaa... Meğer biz evliymişiz! vlilik merasimi olmadan, düğün, tören yapmadan evlenilmesi bildik bir şeydir. Eskiden yıldırım nikâhı derlerdi, telaşesi olanlar acilen evlenirdi. Ama gelgelelim haberi olmadan evlenmiş olmak komedi filmlerinde rastlanılan sahnelerden sayılır, pek görülen bir şey değildir. Fakat, Kanada’nın Fransız çoğunluğunun yaşadığı Quebec (Kebek) eyaletinde 1 milyon 200 bin çiftin, bu sayıyı kadın ve erkek olarak düşünüp ikiyle çarparsak 2 milyon 400 bin insanın evli olduğunu bilmeden, ancak resmi bir işlem sırasında yüzüne vurulup “Aaa, siz evliymişsiniz!” denilince anlaşılan tarzda evli olduğu da dünyada pek bilinmez... 1979 yılında çıkarılmış bir yerel yasayla, beraber yaşadığını vergi yükümlülüğü, askerlik hizmeti, sosyal güvenlik yasalarından yararlanmak gibi türlü haklar ve görevler için beyan eden herkes meğer evli sayılıyor, aralarında hukuk kuralları onların iradi istence bağlı karar ve talepleri göz ardı edilerek devlet eliyle gıyaben yokluğunda işletiliyormuş. Uzun zamandan beri birçok “evli çiftin” bundan habersiz olduğu, ancak ölüm, hak, miras gibi durumlarda karşılarına çıkan olumsuzluk üzerine yıldırımla başından vurulmuş gibi bunu öğrendiği ortaya çıktı. Latincesiyle de facto evli, bilfiil evli kabul edilen çiftlerin birçoğu aslında başka eşlerle E yasal olarak zaten evli bulunuyordu. Buysa yüzden de facto evliliğe dikkat etmemiş, Quebec eyaletinde çokeşli evliliğin hukuk değer vermemiş olmalıydı. Yoksa, düğün tarafından tanınması anlamına geliyordu. dernekleri yapılmasa dahi 33 yıldır bu yasayla Kendisine bir metres tutmuş hali vakti yerinde milyonlarca insan evli sayılmış olamazdı. evli erkeğin veya kadının maliyeye Geçen ay Kebekuaların yaşadığı, son masraflarını beyan ederken, vergi zamanlarda öğrenci olaylarıyla adını caz beyannamesine “Kız arkadaşımla festivalleri ile adı anılması şart olan kalıyorum, onunla yaşıyorum” diye Montreal’de sonuçlanmış bir asliye hukuk yazması meğer yeterli imiş; Quebec davası bu habersiz kalınmış evlilikleri bir kez yasalarına göre evli sayılacaktır. daha gündeme getirdi. Kanada basını Bu ve benzeri türden, kâğıt meseleye parmağını dolayınca, TORONTO üzerinde çifte dikiş yapılan Kanada’nın büyük abisi ABD’nin dubleks evlilikler bazen tripleks, basını da “Yahu kuzeyimizdeki hatta çok katlı apartman gibi arka bahçemizde bir şeyler birkaç defa tekrarlanmaya oluyor” diye duruma dikkat kesildi. başlayınca terazinin ölçüsü Olan biten şuydu: Soyadları basına MAHMUT kaçıyor diye yetkililer ne verilmemiş de facto evli çiftten, koca ŞENOL zamandır alarma geçmekteydi. sayılan Mr. Eric ile bilfiil karısı, Fakat yasalarını değiştirmek aslında metresi Ms. Lola, birbirlerine konusunda inatçı olan Kanadalı küsüp evlerini geçen yıl ayırmıştı. Fransızlar, duruma Fransız kalıyordu. Lola, nereden duyduysa, beraber yaşadıkları Quebec’te yaşayanlar kendilerine Quebecua10 yılın hatırına bir yerlerde kayıt vardır diye Kebekua derler, işte Kebekualar bu yasalarla milyarder olan de facto kocasının nüfus evli sayılıp durumdan Fransız kaldıkları kütüklerini araştırdı. Avukatları marifetiyle sırada, işlerine yarayan bir yasa da yaptığı bu işlem sonunda Lola, aslında bizim yürürlükteydi. Acımasız bir yasaydı: Evli ölçülerimize göre bakılırsa insaflı bir erkek sayılan çiftlerden birisi açlık noktasında olup ayda 56 bin Kanada Doları nafakayı sefalet çekse dahi, öteki milyonlarla haşır ödemeye razı olmuş Eric’i dava etti ve ondan neşir olsa bile, bir ötekine nafaka davası ayda 411 bin dolar istedi. Montreal açamıyordu. Nafakası olmayan boşanmaya mahkemeleri işi gücü bırakıp bu davaya el attı tenezzül etmeyen Fransız Kanadalılar, o ve Lola’nın, geleneksel anlamda evli olmadığı Eric’ten artık ayrıldığı, fakat 1979 yasası gereği kayıtlarda adı geçtiğinden resmen evli sayıldığına hükmedip “Senin istediğin 411 bin dolar olsun, seni mi kıracağız, eski de facto kocandan aldık, sana veriyoruz” dedi. Fakat, Eric de elinden geleni ardına koymadı. Avukatları vasıtasıyla Kebek ve Kebekua’yı dava edip, “Bu işler hep sizin yüzünüzden başımıza geliyor, ben Lola ile resmen evli değildim, otelde kalınca Lola’nın adını otel defterine yazdım diye beni evli saydınız. Beraber seyahate gidince, uçak biletlerinde yan yana ismimizi görünce yine evli saydınız... Ben evli değilim!” diye bas bas bağırdı. Meseleyi KebekQuebec ölçüsünde çözemeyen Fransız hâkimler, bir kez daha duruma Fransız kalıp topu taca atmaya karar verdi ve davayı, Kanada Federal Anayasa Mahkemesi’ne, yüksek yargıya yönlendirdi. Şimdi, gelecek ay toplanacak yüksek mahkemenin vereceği karar merakla bekleniyor. Zira Eric haklı bulunursa, bugüne kadar evli sayılan 2 milyon 400 bin Kebekua’nın boşanmış olduğuna, yahut zaten hiç evli olmadıklarına karar çıkacak; tersi olursa, yandı gülüm keten helva... Bekleyelim, görelim... msenol34@yahoo.com Sarayı’nda karamsar bir finans gecesi iyana’nın merkezini oluşturan 1. Bölge’nin en prestijli caddelerinden biri olan Renngasse’de yer alan Rothschild (evet, bildiğiniz Rothschild ailesi) Sarayı’nda 12 Haziran akşamı, ülkenin finans alanında en prestijli sayılabilecek uzmanlarının katılımıyla –Avusturya Merkez Bankası Başkanı Prof. Ewald Nowotny ve Avusturya’nın en büyük bankası olan Bank Austria’nın Yönetim Kurulu Başkanı Willibald Cernko gibiyapılan ve oldukça sınırlı sayıda davetlinin izlediği panelde, Avrupa’nın finansal, ekonomik ve siyasal geleceği üzerine oldukça karamsar (hatta, Hitler’in adının bile anıldığı) yorumlar yapıldı. Toplantının teması, ünlü Avusturyalı ekonomist Joseph A. Schumpeter’in, “Vergi Devleti” olarak adlandırdığı yapının daha ne kadar sürebileceği üzerineydi ve konuşmacılar “bu gidişin böyle devam edemeyeceği” konusunda görüş birliğinde olduklarını vurguladılar. Schumpeter’in “Yaratıcı Yıkım” olarak adlandırdığı sürece de göndermeler yapılan sunumlarda, toplantının “basına kapalı” olduğunun sanılmasından da yararlanılarak finans yetkililerinin genellikle kaçındıkları bir açık sözlülükle, karanlık ve otoriter bir döneme doğru ilerlendiği de belirtildi. Graz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Manfred Prisching, toplantının eski başbakanlardan Dr. (Avusturyalılar hep unvanlarıyla anılmalarını isterler) Franz Vranitzky’nin, ülkenin maliyesinin ve bilim insanlarının övülerek açılmasının VİYANA ardından, sürmekte olan krize çeşitli bakış açılarından verilen isimleri SELİM (kumarhane YALÇINER kapitalizmi, postdemokrasi gibi) anlattıktan sonra, sosyal devletin taşınabilir bir yük olmaktan çıktığını, Keynesyen politikaların da bir sonuç vermesinin beklenemeyeceğini söyledi, “Umarım benim çizdiğim karamsar tabloyu, Merkez Bankası Başkanı Nowotny değiştirir ve sizlere umut verebilir” dedi. Avusturya Merkez Bankası Başkanı ise konuşmasında umut vermek bir yana, kendisinden önce konuşan öğretim üyesinin bile huzursuzluğunu artıran karamsar yorumlar yaptı. “Borç devleti krizi yaşıyoruz. Borç almak, sonuçta güç sorunudur ve borç alan, egemenliğinden verir. Borçlu bir devlet, egemen değildir. Viyana’da gördüğünüz sosyal konutların üzerlerinde kimin tarafından, hangi parayla yapıldığı yazılıdır. Tümü, vergilerle yapılmıştır. Hiçbir sosyal konut için dışarıdan borç alınmamıştır. Doğrusu da budur. Demokrasi içinde kriz aşılamazsa, hiç olmazsa 1930’ların hatası tekrarlanmamalı ve Hitler gibilere imkân verilmemelidir” diyen Nowotny de sözü, İtalyan Unicredito’ya ait Bank Austria’nın Yönetim Kurulu Başkanı’na bırakırken, daha da karamsar sözlerin edileceğini umuyor gibi görünmüyordu. Bank Austria YK Başkanı Cernko ise konuya doğrudan girdi ve “Avrupa, 2020’lerde, 2025’lerde nerede olmak istediğini bilmiyor. Bankalar olarak güven sorununu aşamıyoruz. Fiziki ekonomiyle doğru ilişki kurmamız şart. Avrupa’yı kurtarmaya zamanımız kaldı mı, bilemiyorum” dedi. Der Standard Gazetesi’nin ekonomi editörü Dr. Eric Frey de neredeyse tüm konuşmacılardan daha keskin bir biçimde, yüksek kazançtan yüksek vergi alınmasının yanlışlığını vurguladı. İzleyicilerden birinin, Yunanistan’da yatırımların artması sağlanırsa, bu ülkenin krizden çıkıp çıkamayacağını sorması üzerine Avusturya Merkez Bankası Başkanı Nowotny, “Yatırımların, ihracata yönelik ve yüksek katma değerli alanlarda yapılması lazım. Yunanistan’ın bunu yapabileceğinden emin değilim” yanıtını verdi. Oldukça karamsar bir finans akşamı sona ererken, izleyiciler kendi aralarında söyleşiyorlardı, “‘Yaratıcı Yıkım’ın yıkım kısmı zaten sürmüyor mu, her yerde savaşlar var” diye. selim.yalciner@gmail.com Rothschild V üstünüzde, Monsieur Erdoğan! ürkiye basını, özellikle de Türkiyesi gözlemcileri en çok satanlar bayılır korkutmaktadır... Elysées “Dünyanın gözü Sarayı’na Türkiye daha Türkiye’de” demeye... Değil mi hayırhah bakan Hollande’ın ya, Türkiye o kadar büyük, her yerleşmesi, Hollande ve gün o kadar “mühim” işler Erdoğan arasındaki Chicago becermektedir ki, dünyanın işi buluşması FransızTürk gücü Türkiye’yi izlemektir!.. Ama ilişkilerine yeni bir başlangıç bu defa gerçekten Fransız basını umudu verebilir. Sevil sağından solunun soluna gözünü Sevimli’nin tutukluluğu bu Türkiye’ye dikti. Son yıllarda sol geleceğe yüksek düzeyde gölge liberal dalkavuklarının yapay düşürebilir” diye noktalamış Le ışığında açan “Muhafazakâr Monde. Anlayana sivrisinek saz... Demokrat Müslüman” çiçekleri 1930’ların ikinci yarısında Nazi soluverdi. Darbeci subaylara darbe Türk milliyetçileri Almanya’dan dendi, sevinilerek yansıtıldı. yazılı ve sözlü yayınla Türkiye’ye Ergenekoncu, terörist basına yönelik Hitler ve Panturanizm baskın dendi, tereddütle de olsa propagandaları yapıyorlardı. yansıtıldı. “Milli irade de bende; 1990’lardan beri ABD’den kavuk da, mühür de! Ezerim de cemaatçiler Türkiye’ye yönelik keserim de” diyen sinsi teokratik yazılı, sözlü, görüntülü İslamcılık anlayış egemen kılınınca sahaya propagandası, proselitizm en cesur toplumsal katman, yapmaktalar ve ülkenin kaderinde gençlik çıktı. “Teokrat belirleyici bir rol oynamaktalar. demokrat” iktidar gençlik ve Halbuki 19. yy. sonunda başlayan öğrenciyi vurmaya başlayınca bir gelenekle Fransa Osmanlı ve külah düştü ve Türkiye’ye en Türkiye için hep ilerici, uygar Fransız Fransız bile keli gördü. çağrı ve davaların beşiği olmuştur. Özellikle de Fransa’daki bir avuç Jöntürklerin o tarihlerde aydın, dürüst Türkiyeli öğrenci Fransa’dan verdikleri cumhuriyet genç ve Tutuklu Öğrencilerle ve demokrasi mücadelesi dünya Dayanışma İnisiyatifi siyasetinde (TÖDİ) Fransa simgeleşmiştir. PARİS sayesinde... 29 Haziran Mustafa Kemal tarihli “Le Cumhuriyetin Monde/Dünya” kuruluşunda büyük gazetesinin ilk oranda, bu yıl sayfasındaki doğumunun başmakalenin başlığı, UĞUR HÜKÜM Üçyüzüncü Yılı “Sevil Sevimli ne kutlanan Aydınlanma cinayet işledi, M. Çağı’nın düşünürü (mösyö) Erdoğan?”dı. Le Monde JeanJacques Rousseau’dan başyazarı soruyor: “1 Mayıs’ta esinlemiştir. Nâzım Hikmet’in 300 bin kişiyle yürümek, parasız zindanlarda ölmesini eğitim için afiş asmak, Grup engelleyen eylemlerden İlerici Yorum konserine gitmek, Jöntürkler yine Paris’te öğrenci pikniği gibi faaliyetlere örgütlenmişlerdir. 1970’lerde katılmak suç mudur?” Fransa 12 Mart rejimine, 1980’lerde 12 doğumlu, Alevi kökenli, Erasmus Eylül diktatörlüğüne olanağıyla “ülkem” diyerek yurtdışından gelen tepkilerin Türkiye’ye gelen, hele de “ben başında Fransa’daki Türk solcuyum” diyebilen 19 yaşında gençliğiyle Belçika’daki bir çocuğu dayanaksız, kanıtsız Frankofon ilericiler vardı. “terörist” suçlamasıyla 2 aya Geçen 16 Haziran’da soğuk, yakındır hapiste tutmak her rüzgârlı ve yağmurlu bir kabadayının harcı değildir, Mösyö Cumartesi günü Paris’in en Erdoğan! Hukuk devletini yok önemli meydanlarından sayan; altında Türkiye’nin imzası Châtelet’de toplanan 50 kadar, bulunan 1948 İnsan Hakları genç ile 17 Haziran’da Evrensel Bildirgesi ve 1950 İnsan Sevimli’nin memleketi Lyon’da Hakları Avrupa Sözleşmesi’ni toplanan 650 kişinin azmi ve yalnızca kâğıt üstünde görmek her kararlılığı bana 3035 yıl sonra babayiğidin hiç harcı değildir, ilk kez yeni nesil gençlik Mösyö Erdoğan! Başyazar Fransa hakkında ciddi umut verdi. Büyükelçiliği’nin çifte vatandaş TÖDİ’nin Fransa uzantısı Sevil Sevimli için bütün örgütlenme “Türkiye’de tutuklu girişimlerinin sonuçsuz kaldığını öğrencilerle dayanışma” belirtip, genç kızın derhal serbest sloganıyla Jöntürk geleneğinin bırakılarak Fransa’ya iade ilerici, devrimci, evrensel edilmesi gerektiğini yazıyor: boyutuna sahip çıkıyordu. “Maalesef durum istisna Gençlerin gerek önceden değildir. 2010’dan beri 600’ün yaptıkları sistemli basın (TÖDİ’ye göre 771) üstünde çalışması, gerek süren öğrenci hapse atılmış, son örgütlenmeleri Fransız aylarda binin (TÖDİ’ye göre kamuoyunda sağından soluna ilgi 20082012 yılları arasında uyandırdı. Sağcı muhafazakâr Le 23.236 öğrenciye de soruşturma Figaro’dan anarşist Le Monde açılmış) üstünde liseli gözaltına Libertaire’e Fransız alınmıştır. Çoğunluğu Kürt “Dünyası”nın gözü üstünüzde medyasına çalışan 70 gazeteci Mösyöler, haberiniz ola! tutukludur... Bölgesel güç iddiasındaki... Erdoğan’ın ugur. hukum@gmail.com ‘Dünya’nın gözü T Âşık Nesimi’nin radyo arşivlerindeki çığlığı: ‘Beni yakan, o da yansın, kavrulsun...’ şık Nesimi’nin, İsveç radyosu yüzüne çıkarılmış, “Beni yakan, o arşivlerinde yer alan şiirini da yansın kavrulsun!” şiiri ile okurken ürperdim! Nesimi karşılaştım. Beni ürperten bu şiiri, Baba, Sivas’ta yakılacağını önceden uzun yıllar Nesimi Amca ve Dilber biliyormuşçasına, yakanlara ileniyor Teyzemin yanında kalmama karşın, (beddua ediyor). Karacaahmet’teki anımsamıyordum. Şiir, Âşık gömütünden başını kaldırmış, Nesimi’nin, İsveç’te yaşadığı yıllarda haykırıyor sanki: “Beni yakan, o da gerçekleştirdiği bir çalışma yansın, kavrulsun!..” Sanatçıların olmalıydı: yüreği bir yangın yeri gibidir zaten. O DA YANSIN KAVRULSUN Onlar, hep bir şeylere “yanar”lar ve bazı eserlerinde nasıl öleceklerinin de Bir ricam var sana ey Yüce Tanrım/ Beni yakan, o da yansın, kavrulsun/ ipuçlarını verirler adeta. Sivas Sığınmasın sana Yüce Settar’ım/ şehitlerinden Şair Metin Altıok da Beni yakan, o da yansın, bir şiirinde, “Heybesinde yılan kavrulsun// Evliya, enbiya, gayip işaretleri/ Baldıran zehri erenler/ Çağırınca gelip car’a yüzüğünün içinde/ Ve yanında kav erenler/ İsteyenin muradını taşıyan ben/ Tekinsizim size göre/ verenler/ Beni yakan, o da yansın İbret için yakılması gereken” kavrulsun// Abdal Musa şahım, ey diyordu. Hasret Gültekin, bir kızıl deli/ İkrarım görüntü kaydında, “İnançlı var size, demiştim yürekleriyle, kavganın ateşinde MALMÖ beli/ İnandığım yananlara selam olsun” yüce Bektaşı Veli/ ifadesini kullanmıştı. Muhlis Beni yakan, o da Akarsu, “Yine gönlüm hoş yansın, kavrulsun/değil” adlı eserinin bazı / On dört masumu versiyonlarında son dörtlüğü, pak, kırklar, “Akarsu’yum yansam da/ Kül ALİ HAYDAR yediler/ Ehli Beyt olum savrulsam da/ Bazı bazı NERGİS evladı On İki gülsem de/ Yine gönlüm hoş İmam’lar/ değil” şeklinde söylemişti... 2 Arzuhalim size ey şahı selver/ Beni Temmuz yaklaşırken, İsveç yakan, o da yansın, kavrulsun// Af Radyosu’nun emektarlarından eyle ya Ali bağışla beni/ Beli dedim gazeteci arkadaşım Abdullah sana, hak bildim seni/ Ver bu Gürgün’ü aradım, “Şu kirli muradımı şad eyle beni/ Beni yakan, çıkınlarını bir daha karıştır hele, o da yansın, kavrulsun// Söyle ya yazılacak yeni şeyler bulunur Hüseyin kime yalvaram/ Ancak belki” dedim. Gürgün, arşivini senden olur yarama merhem/ düzenlerken Âşık Nesimi’ye ait, Lütfeyle ya şahım sen eyle kerem/ radyoda yayımlanmış yeni kasetler Beni yakan o da yansın kavrulsun// bulmuş. Âşık Nesimi ile yapılmış Ricam vardır bütün gerçek erlere/ uzun bir röportaj ve yeni şiirlerden Hazır mevcut olan bugün pirlere/ oluşan bu kaydı, kendisi ayrıca Nesimi arzuhal yazdım ellere/ Beni değerlendirecek... Eski kaynakları yakan, o da yansın kavrulsun... araştırırken, yine Gürgün tarafından Âşık Nesimi, eserlerinde “barış İsveç Radyosu arşivlerinden gün  güvercini” tanımını çok kullanıyor. “Ürkek güvercinlerden”, “barış güvercinlerinden” söz etmek, hep ölümcül sonuçlar getirmiş... Hrant Dink, bir “tedirgin güvercin”, Olof Palme, “barış güvercini” idi. Âşık Nesimi’nin, İsveç’te yaşadığı yıllarda, çalıp söylediği uzun, “Dostluklar kurulsun insanlar gülsün/ Son bulsun savaşlar kimse ölmesin” adlı eserinden kısa bir süre sonra, Olof Palme öldürüldü (28 Şubat 1986); ondan 7 yıl sonra da kendisi Sivas’ta yakıldı: BARIŞ GÜVERCİNİ Dostluklar kurulsun insanlar gülsün/ Barış güvercini uçsun dünyada/ Yok olsun kötülük düşmanlık ölsün/ Barış güvercini uçsun dünyada/ Dostluklar kurulsun insanlar gülsün/Son bulsun savaşlar kimse ölmesin//Dünya cennet olsun yaşasın insan/ Gelin barışalım dökülmesin kan/ Son bulsun savaşlar kesilsin figan/ Barış güvercini uçsun dünyada/ / İnsancıl insanlar barıştan yana/ Ancak zalim olan kıyar insana/ Barış aşkı yayılmalı cihana/ Barış güvercini uçsun dünyada/ / Nesimi der ki, ey füze yapanlar/ Acımasız zalim cana kıyanlar/ Bırak ey yaşasın bütün insanlar/ Barış güvercini uçsun dünyada/ Dostluklar kurulsun insanlar gülsün/ Son bulsun savaşlar kimse ölmesin... Görünen o ki, Nesimi Baba’dan sonra da, dünyada, ne dostluklar kurulabildi, ne insanlar güldü ne de insanların ölümüne yol açan savaşlar son buldu... alinergis@yahoo.se C MY B C MY B