25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 HAZİRAN 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Reformların Zirvesi event Gök, CHP Ankara İl Başkanlığı yaptığı dönemde de çalışkanlığı ile öne çıkmıştı. Şimdi Ankara milletvekili olarak da aynı çizgisini sürdürüyor. Hemen her toplantıda, etkinlikte, eylemde Levent Gök var. Tek tek parti kongrelerine gidiyor, seçmenle birebir temas ediyor, Ankara’nın sorunları ile ilgileniyor, AKP’yi gerek yerel gerekse ulusal düzeyde Meclis’te sıkıştırıyor. Bu hareketliliğinin Gök’ü başka bir yere taşıyacağını söyleyenler arttı. Geçmişte Ali Dinçer’in örgütten rı hareketi, Ankara’da bir A uluslararası konferans düzenledi. Konusu “Silahlı altyapısını oluşturmayı hedefliyoruz.” Reformdan kasıt, 350’yi aşkın subayın tutuklu bulunması olsa gerek. İleri demokrasiden kastın da ne olduğunu, artık hepimiz yaşayarak öğrendik. Arı hareketinin, zirveye ulaşmış bulunan sivilasker ilişkilerimizi kimlerle tartıştığına gelince: Eski Hollanda Büyükelçiliği Savunma Ateşesi ile. Eski NATO Irak Eğitim ve Uygulama Birliği Komutanı ve eski Hollanda Kraliyet Askeri Koleji Komutanı ile. Eski Belçika milletvekili ile. Eski Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı Danışmanı ile. L Aday mı? gelerek, Ankara’ya başkan olduğu ve başarılı çalışmalar yaptığını anımsatanlar diyorlar ki, “Levent Gök, keşke yerel seçimlerde Ankara Anakent Belediyesi için adaylığını koysa, çok iyi olur.” Levet Gök’e, aday olup olmayacağını sorduk. Şöyle yanıtladı: “Bu konuda tabanda çok yaygın değerlendirmeler yapılıyor. Siyasette bazı görevler insanın karşısına çıkabiliyor, ama ben şu anda milletvekilliği görevini eksiksiz yapmaya çalışıyorum.” Kuvvetlerin Sivil Yönetimi: Deneyimleri Paylaşmak” olarak belirlenmiş. Arı hareketi, konferansın amacını özetle şöyle açıklıyor: “Türkiye’de sivilasker ilişkilerine yönelik yasal reformların zirve yaptığı bir dönemin ardından savunma sektörünün yönetiminde ileri demokrasilere yakışır bir şekilde sivil siyasetin ağırlığının arttığı bu günlerde, ileri demokrasilerde hâkim olan sivil yönetimin üstünlüğü ilkesiyle savunma sektörü reformu arasında kurulması gereken zorunlu ilişkinin teorik ve pratik Bayburt İzlenimleri Bayburt tarihinin bilinen geçmişi Anadolu’nun köklü kavimlerinden Azzi ve Hayasalarla başlıyor; onu Hatti, Hitit ve Urartular izliyor. Bölge MÖ VII. yüzyılda ilkin Kimmer, ardından İskit akınlarına uğruyor. Urartu yıkılıyor ve bölgeye gelen Kraliyet İskitleri o döneme göre Anadolu’nun en büyük kenti olan Gymnias’ı kuruyorlar. Gymnias kentinin bugünkü Bayburt ilinin sınırları içinde ve kuzeyinde olduğu tahmin ediliyor. İskit egemenliği Ortadoğu’da sona erdikten sonra, bir dönem Ermeni ve daha sonra tarihçi Mahmut Goloğlu’nun deyişiyle “Anadolu’nun ilk milli devleti: Pontus” devleti sınırları içinde kalan Bayburt, Pontus devletinin Helen etkisiyle kimlik değiştirmesi ve ardından da Pontus’un Roma tarafından yıkılmasıyla yeni bir döneme geçiyor. Bayburt’un bir müddet Roma İmparatorluğu egemenliğine girdiği ve bu imparatorluğun ikiye ayrılması üzerine Doğu Roma toprakları içinde kaldığı biliniyor. Bayburt ve yöresi, Türkmenlerin Anadolu’da ilk yerleştikleri bölgelerdendir. Tuğrul Bey’in Anadolu seferi (1054) sırasında Bayburt, Çoruh Nehri ve Karadeniz dağlarına (Parhar) uzanan sahalara akınlarda bulunan Selçuklu kuvvetlerinin hücumlarına maruz kaldı ise de fethedilemiyor. Kesin Türk egemenliği Malazgirt Meydan Savaşı’ndan (1071) sonra gerçekleşiyor. ??? Bir zamanlar önemli bir ticaret merkezi olan Bayburt, bugün yoksul ve sürekli göç veren bir kent. Bu olgu kentin gelişim potansiyeli açısından önem taşıyan genç nüfustan yoksunlaşmasına yol açıyor. Gençler iş ve gelişme olanakları sunan büyük kentlere göçüyor, nüfusun yaş ortalaması yükseliyor. Kentin 1990 yılında 107 bin 330 olan nüfusu 2011 yılında 76 bin 724’e düşmüş; 1990 yılında il nüfusu sıralamasında Türkiye genelinde 73. sırada bulunan Bayburt bugün 81. sırada. Nüfus ortalaması yaşlandıkça kent de muhafazakârlaşıyor. Bu durum, genel seçimlere de yansıyor. 2007 genel seçimlerinde partilerin aldığı oy oranları şöyle: Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde yüzde 60.75, Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 19.33, Saadet Partisi yüzde 8.59, Demokrat Parti yüzde 5.92, Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 2.91. Bahçeşehir Üniversitesi’nin hazırladığı 19.7.2010 tarihli bir raporda Bayburt’un da bulunduğu Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde okuma yazma bilmeyenlerin nüfus içindeki payı yüzde 22.5. ??? Bayburt’taki devlet yetkilileri gibi yerel yöneticiler de kentin turizme açılmasının ekonominin gelişmesine önemli katkıda bulunacağını söylüyorlar. Gerçekten de Bayburt iki üç günlük geziler için görülmeye değer bir kent. Dış yüzeylerinde mor, yeşil ve firuze renkli çinilerin kullanılmış olması nedeniyle Osmanlı döneminde “Çinimaçin Kalesi” de denilen Bayburt Kalesi, Dede Korkut Türbesi, Akkoyunluların kurucusu Turali Bey oğlu Fahrettin Kutlu Bey tarafından yaptırılmış Sünür Kutlu Bey Türbesi, Aydıntepe ilçesinde bulunan Yeraltı Şehri, Sarıkayalar Şelaleleri, Çimağıl Mağarası, Helva köyü Buz Mağarası, kayak sporuna ilgi gösterenler için Kop Dağı Kayak Merkezi. Ve doğal ki Baksı köyünde, Baksı Kültür Sanat Vakfı tarafından yaptırılan ve Batı’daki benzerlerinden hiç aşağı kalmayan çağdaş mimarisi ve tasarımıyla Baksı Müzesi. Mimari deformasyona/yozlaşmaya uğramış kentten bir an önce kaçmak isteyenlere, doğa başta Çoruh Irmağı ve yaylalar olmak üzere çeşitli güzellikler sunuyor. Ne var ki sonuçta dönüp dolaşıp gecelemek için kentteki otellerden birine dönecek olan yabancının akşamını nasıl geçireceği sorusuna yetkililer doyurucu bir yanıt bulamıyorlar. Kentte yerli veya yabancı olsun bir yabancının gidebileceği hiçbir eğlence yeri yok! Kentin genelinde alkollü içki servisi yapan hiçbir lokanta da yok! Serinlemek için bir bardak bira veya ısmarladığınız et yemeğinize eşlik edecek bir kadeh şarap istiyorsunuz, garsonun yanıtı hep aynı oluyor: “Kusura bakmayın, içki veremiyoruz!” Adı konmamış bu içki yasağını yerli turiste belki anlatır, anlayışla karşılanırsınız da aynı anlayışı bir yabancıdan beklemek pek olası görünmüyor. Benzer durumlar, “Ah, turizme bir açılsak da ceplerimiz biraz para görsün” diye düşünen birçok Orta ve Doğu Anadolu kenti için de geçerli. Bayburt da, altı kebap üstü şişhane örneği, altyapısı kapitalistleşme süreci yaşayan, fakat üstyapısı feodal kalmakta direnen birçok kentimizle aynı yazgıyı paylaşıyor. Altyapısı ile üstyapısı arasındaki bu çelişki keskinleştikçe Bayburt’un geleceği tüm iyi niyetli çabalara karşın pek parlak görünmüyor. Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, çipli elektronik pasaport (epasaport) ihalesi açtı. İhalede, Fransız Gemalto ve ve Malezyalı Iris şirketi Pasaport ihalesi kapışıyormuş! Pasaportlarımız Fransızlar değişiyor. Başbakanlık Darphane ve ya da Malezyalılar, bizim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumuzu onaylayan belgeyi basacaklar. Üstünde de ay yıldız olacak! “Dağlıca saldırısının sorumluları aranırken kimsenin aklına topraklarında PKK’yi barındıran Irak hükümetini suçlamak gelmiyor. Acaba neden? Oysa kendi anayasasına ve BM kararlarına göre Irak aptama ve soru, emekli S büyükelçi Onur Öymen’den: Hakkı var mı? hükümetinin komşu ülkelere saldıran bütün terör örgütlerini tasfiye yükümlülüğü var. Irak hükümetine karşı güçlü bir girişim yapma zamanı gelmedi mi? Barzani ve Talabani’nin Türkiye’yi engelleme hakkı ve gücü var mı? Irak hükümeti yükümlülüklerini yerine getirmediğine göre Kuzey Irak’a kapsamlı, sonuç alıcı bir kara operasyonu için daha ne bekliyoruz? Hükümet Meclis’ten aldığı yetkiyi şimdi kullanmazsa ne zaman kullanacak? Tezkereye onay veren muhalefet acaba bu konuda ne düşünüyor?” yapıya taşıyacağından kuşku duyuyorlar. Bu düşüncede olan CHP’liler; ulusal, laik, demokratik, sosyal devlet içinde çağdaş demokrasi ve insan haklarının genişletilebileceğinden yanalar. Öyle gözüküyor ki, CHP’de er ya da geç bir ideolojik kırılma ortamı yaşanacak. Temmuz kurultayı, bunun ilk işaretlerini verebilir. Loğoğlu ve Sezgin Tanrıkulu yapımı olduğu söylenen “Kürt açılımı” çıkışı ile ne olursa olsun anayasa masasından kalkmama konularında rahatsızlık duyanlar seslerini çıkarmaya başladılar. CHP’nin “Kürt açılımı”nın partili yetkili organlarında, yani MYK, Parti Meclisi ve Meclis urultaya bir ay kala CHP içten K içe kaynamaya başladı bile. Kemal Kılıçdaroğlu, Faruk CHP’de kaynama grubunda hemen hemen hiç tartışılmaması eleştirilerin odak noktası haline geldi. Terörün sona erdirilmesi için partinin adım atmasının gerekli olduğunda hemen hemen herkes birleşiyor. Ancak, kimi ilkeler belirlenmeden, yalnızca gündem belirleme kaygısıyla partinin damdan düşer gibi, PKK’nin söylemine yakın önerilerle konuya yaklaşması hoş karşılanmıyor. “Akil adamlara danışalım, Meclis’te komisyon oluşturalım” önerilerinden önce CHP’nin “ulusal birlik ve toprak bütünlüğü” gibi temel unsurları ortaya koymadan AKP ile bir tür pazarlığa girişmesi yadırganıyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda masadan kalkmama tavrını da yanlış bulanlar, komisyonda beliren yalnızca “çağdaş demokrasi ve insan hakları” çerçeveli bir anayasanın sonuçta Türkiye’yi çok milliyetli, çok cemaatli bir KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Aydınlığa ve Uygarlığa Açılan ‘Pencere’: İlhan Selçuk Ben, İlhan Selçuk’u (İlhan Abi), Turhan Selçuk ile birlikte 1950’li yıllarda çıkardığı, Dolmuş, Kırkbirbuçuk, Taş isimli mizah dergilerinin bir okuru olarak tanıdım. Bu mizah dergileri, Türk mizahına evrensellik, derinlik ve zenginlik getirmiş, Türk karikatür sanatını dünyaya taşımış ve tanıtmıştır. Bu dergiler, “Nasrettin Hoca’nın torunlarını” dünya mizahının tanımasına aracı olur. İlhan Selçuk’la yüz yüze gelip tanışmam, 1962 yılı Nisan ayında Cumhuriyet’te oldu. O gün bugündür İlhan Selçuk, benim için “İlhan Abi” olmuştur. İlhan Selçuk, Cumhuriyet gazetesinin sahibi Nadir Nadi’nin ısrarlı davetini kıramaz ve saygın bir gazetedeki (Vatan gazetesi) köşesini bırakıp Nisan 1962’de Cumhuriyet’te aydınlığa ve uygarlığa bir “Pencere” açar. Gönüllerde açılan “Pencere”, İlhan Selçuk’un 21 Haziran 2010 günü sonsuzluğa uğurlanmasına karşın kapanmaz. İlhan Abi, bir bilgeydi, “aydınlanmanın bilgesiydi”. İlhan Selçuk bana, bu dünyadan değilmiş de bir efsaneden çıkıp yeryüzüne inmiş gibi gelir. Yunus Nadi, Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği ve görevlendirmesiyle, 7 Mayıs 1924’te Cumhuriyet gazetesini kurar. O gün bugündür, Cumhuriyet gazetesi, kurumlara, partilere, iktidarlara ve kişilere ilkelerinden ödün vermeden yoluna devam etmektedir.. Bundan böyle de yoluna devam edeceğinden kuşkumuz da yoktur. Cumhuriyet, yalnızca bir gazete değildir. Cumhuriyet, çalışanlarına eğitim de veren bir okuldur. Bir akademidir... Bugün, diğer gazetelerde, televizyonlarda üst düzey yöneticilere kadar pek çok arkadaşımız, bu okulda eğitim almıştır. Cumhuriyet, okurları için “açık öğretim üniversitesi” olma görevini de üstlenmiştir. 88 yıldır, bu görevi de ödünsüz olarak başarıyla sürdürmektedir. Yunus Nadi, Atatürk’ün adını koyduğu Cumhuriyet’i, bir gazete olmanın ötesinde bir üniversiteye, bir “açık öğretim üniversitesine” de dönüştürmüştür. Yunus Nadi, Cumhuriyet’in sahibi ve başyazarı olmasının yanında bu “açık öğretim üniversitesi”nin rektörlüğünü de üstlenmiş ve çalışma arkadaşlarıyla birlikte bu görevi 1945’e dek ödünsüz başarmıştır. Bu üniversitenin rektörü olarak, 1924’ten 1945’e kadar Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarına, sanatçılarına, yazar ve düşünürlerine, üniversitesinin kapılarını ardına kadar açık tutmuştur.. 1945’te Nadir Nadi, babasının ölümü üzerine, ondan devraldığı “gazetenin başyazarlık” görevinin yanında Yunus Nadi’nin kurduğu Türkiye’nin ilk açık öğretim üniversitesinin rektörlük görevini de 1991’e kadar eksiksiz ve ödünsüz yerine getirmiştir. Nadir Nadi’den sonra Cumhuriyet’in sahipliğini Nadir Nadi’nin “vasiyeti ile “Cumhuriyet Vakfı adına” İlhan Selçuk, omuzlarına alır. . İlhan Selçuk da Yunus Nadi’nin kurduğu bu üniversitenin rektörü olarak, Türkiye’nin aydın, uygar, Cumhuriyetçi, değerli bilim ve sanat adamları ile yazar ve düşünürlerine üniversitenin kapılarını yine ardına kadar açık tutmuştur. İlhan Selçuk, “aydınlanmanın bir bilgesi” olmanın bedelini, yargılanarak, tutuklanarak ve işkence görerek ödeyen bir “vatanseverdir.” Ortaçağ karanlığının ortasında 60 yaşındaki Galilei’nin engizisyon mahkemesine yargılanmak üzere çıkarılmasını tarih “bir insanlık suçu” olarak görmüş ve yargılayanları bağışlamamıştır. Tarihin bir “yüz karası” olan bu yargılamanın suçlusu Galilei, bugüne değin hiç unutulmadı. Gelecek çağlarda da unutulmayacak. Zamanın ve toplumların evrensel boyutları bu saygın bilim adamının korumalarıdır. Galilei gibi, İlhan Selçuk gibi, çağlarının önünde olanları, çağlarını gelecek yüzyıllara taşımak isteyenleri, “karşıdevrimciler” her dönem yargılamıştır. Ancak, devrimcilerin yargılanması onların hem yazgısıdır, hem de gelecek zamanlarda alacakları büyük ödüllerin öncüleridir. 21 Haziran 2010 günü aramızdan ayrılan sonsuzluğa uğurladığımız “aydınlanmanın evrensel bilgesi” İlhan Abi, seni özlemle arıyor ve saygıyla anıyorum. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Dışarıya akıntısı 1 olmayan, kuyu gibi çukur çöküntü. 2/ 2 Güzel kokulu yap 3 rakları olan bir bit 4 ki... Afyonkarahisar ilinde bir göl. 3/ 5 Matem... Üç kişiy 6 le oynanan bir is7 kambil oyunu. 4/ Karşı cinsin kılığı 8 na girmiş eşcinsel. 9 5/ Sahip... Verme, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ödeme... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 6/ Boks 1 D İ Z A N T E R İ yapılan alan... Bir spor 2 E L İ F U Z AM takımının gözde oyuncu 3 Y E L G R E N A su. 7/ Nijerya’da yaygın 4 İ T F A U L dinsel bir hareket. 8/ Yur 5 M İ R İ N İ S A dumuzun bir bölgesi. 9/ 6 A L I Ç A V Lantan elementinin sim7 K A D E R A L G gesi... Görevli bir perso8 İ Z A N A K T I neli başka bir yere tayin 9P A R K İ N S ON etme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Değersiz, bayağı. 2/ Ekonomik alanda kendi kendine yeterli olmaya yönelen bir ülkenin rejimi... Aldatma işi, hile. 3/ “Yaşlılıkta günler uzun, yıllar ” (Cemal Süreya)... Sarhoş ya da külhanbeyi bağırması. 4/ Tümör... Gemi direklerine, gözcülerin nöbet tutması için yapılmış çanaklık. 5/ Plastik su şişelerine verilen ad... Kadastro haritalarında parseller topluluğu, 6/ İstanbul’un eski adlarından biri. 7/ Bayındır... Erkek ördek. 8/ Çok hoşa giden, istek uyandıran... Osmanlılar döneminde Roma kentine verilen ad. 9/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Dökülen tohumlarla ertesi yıl çıkan tahıl. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle