25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 HAZİRAN 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Bugün Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü. Ancak Türkiye’de neredeyse çocukların yarısı çalışıyor Dünya onların sırtında ? DİSKAR, Türkiye’nin istihdamdaki çocuk işçiliğiyle mücadelede ivmesini kaybettiğini vurguladı. Ev işlerinde çalışan çocukların sayısında olağanüstü artış var. Ekonomi Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü’ne (DİSKAR) göre, dünya genelinde 517 yaş arasındaki çocuk sayısı 1 milyar 586 milyon iken bunların 306 milyonu çalışıyor. Bu rakam dünya genelinde 517 yaş arasındaki her 5 çocuktan birinin çalıştığını ortaya koyarken Türkiye’de de rakamlar çok daha kötü bir tablo sergiliyor. Türkiye’de 517 yaş arası toplam çalışan çocukların oranı yüzde 49 seviyesinde. DİSKAR, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü kapsamında çocuk işçiliğinin dünya ve Türkiye’de ulaştığı boyutlara ilişkin bir araştırma hazırladı. DİSKAR’ın, Türkiye İstatistik Kurumu Çocuk İşçiliği İstatistikleri 1994, 1999, 2007 ve Uluslararası Çalışma Örgütü 20002004 ve 20042008 eğilim araştırması sonuçlarını kullanarak yaptığı hesaplamaya göre, dünya genelinde 514 yaş grubu için çocuk istihdamı 20042008 arasında 196 milyondan 176 milyona gerilerken, aynı zaman diliminde 1517 yaş çocuklar için istihdam 2 milyon artarak 127 milyondan, 129 milyona çıktı. Erkek çocuklarda bu oran kız çocuklarına göre 4.5 puan fazla olarak gerçekleşti. Buna göre 1517 yaşındaki her 100 erkek çocuktan 16’sı istihdamda sayıldı. Mücadele ivme kaybetti Araştırmada, Türkiye’nin istihdamdaki çocuk işçiliği ile mücadelede ivmesini Çocuk emeği ev içine kaybettiği belirtilirken, buna örnek kayarken çalışma olarak 19941999 arasında yaşamındaki çocuk istihdamdan çekilen çocuk işçi istihdamı tarımdaki sayısının yıllık ortalamada 128 bin iken, çözülmeye bağlı olarak 19992006 arasında yıllık ortalamada 74 sanayi ve ticaret bin olarak gerçekleşmesi gösteriliyor. alanlarına yöneliyor. Türkiye açısından bir başka çarpıcı veri ise Çocuk istihdamında ev işlerinde çalışan çocukların sayısındaki sanayinin payı 1994’te olağanüstü artış. İstihdam içinde yüzde 16 iken bu oran değerlendirilmeyen ev işlerinde çalışan 2006’da yüzde 28’e çocukların sayısı 1999’da 4 yükseldi. 614 yaş grubu milyon 447 bin iken, 2006 için bu oran yüzde 16. yılında bu sayı 7 Ticaretin payı ise yüzde milyona ulaştı. 8’den yüzde 22’ye çıktı. Tarımdaki istihdam oranı ise yüzde 67’den yüzde 41’e geriledi. Sanayide çalışan çocuk sayısı artıyor BaşbakanCemaat İktidar Paylaşımı... Bizim medyada, satır arası bilgi kapma, okurla paylaşma anlamında bu konuda en son söz söyleyebileceklerden olduğumun elbette bilincindeyim. Dahası bizim medyada hastalık boyutunda işkembeden atma, yandaşlık uğruna uydurukçuluk kültürü egemen olduğundan, söylenenlere, yazılanlara daha çok zaman ayırıp sizlere sağlıklı bir aktarım yapma şansımın da olmadığının bilincindeyim. Yani bu başlıkla kastım Erdoğan iktidarları ile Cemaat iktidarları arasında var olan iktidar paylaşım haritasını, son günlerde öne çıkan iktidar çatışmalarını sizlere aktarmak gibi bir amacım yok. Tam tersine, maddi koşulları da olan iktidar paylaşımı, çatışmalarını konu yapmayarak, sözü geçen iktidar ittifakında, iyi poliskötü polis rolleri paylaşılarak, laik cumhuriyetten, Atatürk devrimlerinden yola çıkılmış düzenden, adı her ne olacaksa siyasal İslamcı bir rejim yapılanmasına gidişte, bazen ittifak, bazen çatışma vitrininde hep “kazan kazan” yönteminin işletiliyor olmasına dikkat çekmekti... On yılın yaşanmışlıkları, sonuçları üzerinde sıkmadan, yakın günlerin güncel gelişmeleri üzerinden de bir fikir sahibi olabiliriz. “Dindarkindar” gençlik yetiştirmek, toplumsal değişimi hızlandırmak üzere eğitimde yapılan “üç çarpı dört” değişiklikler paketinin siyasi atağı Başbakan Erdoğan’da. Topluma ulaşan bilgilenmeler çerçevesinde Erdoğan’ın İHL mezunları ile kafa kafaya verip, sorumlu bakanlıkta ön hazırlıkları bile oluşturulmadan kamuoyuna ilanı ile hızla gerçekleştirilen yasal değişikliklerde, siyasal prim kadar yaşanacak sorunların sorumlulukları da kendilerine ait. Cemaat cephesinden bir tepki, engelleme söz konusu değil. Tam tersi, tam destek var... PKK terörü, Kürt sorunu üzerinden ilk açılımda da bir çatlak söz konusu değildi, bugünün iktidar icraatları çözüm arayışlarına yönelik de duyduğumuz bir şey yok. Laf aramızda biriki hafta içinde yüzde yüz değişen Libya, NATO müdahalesindeki rolümüzden girin, topraklarımız üzerindeki en çok İran’ı, Rusya’yı rahatsız eden üslere, Kürecik’e, genel dış politikada durmadan değişen rollere, en yakıcı Suriye vizyonuna ilişkin itiraz sesleri de duyulmuyor. ABDAB eksenli dış politika vizyonlarında besbelli kimi ayrıntılarda önemli görüş ayrılıkları yaşansa da, ittifak cephesinde bir uyum, iktidar ittifakından söz edebiliriz... ??? Kabaca iktidar ittifakı, paylaşımında, toplumun laik cumhuriyetten, ılımlısının dozu, rengi çok belirsiz, içdış dengelere bağlı siyasal İslami yapılanmaya dönüştürülmesinde sorun yok. Dahası iktidar alanı paylaşımları, sorumlulukları üzerinden de kimi dengelerin sağlam oturtulduğu kuşku götürmez. Son günlerde gündemimize girmenin ötesinde öne çıkan BaşbakanCemaat eksenli iktidar paylaşım kavgalarını nasıl okuyacağız? Pratikte Başbakan Erdoğan’ın öne çıktığı, tek otorite, tek güç merkezi görüntüsünün altında, icraatların çoğunluğu için kadrolaşmaları tüm icraatları ile birlikte Cemaat desteği, iktidar ortaklığının maddi sonuçları ortada. Bire bir hangi bakanların, milletvekilleri, AKP yönetim kadrolarının, iktidara bağlı kurumlar kadrolaşmalarının, Cumhurbaşkanlığı örgütlenme kadrosu da dahil, hangi merkeze daha bağlı olduklarını bizler hiç bilemediğimiz gibi en yakın olanların da kesin çizgilerle ayrım yapabilecekleri kanısında değiliz. Sonuçta aynı amaçlara yönelik çok güçlü bir iktidar ittifakı söz konusu. Öyle ise kamuoyundan gizlenemeyen çatışmaları nasıl mı okuyacağız? Siyasi güç, ittifakların özünde var olan, işler kötü gittiğinde paylaşılmayan sorumluluğun kaçınılmaz, bir o kadar da acımasız kuralları ile elbette. Örneğin emperyal, ABD çıkarlarının ekseninde hep var olan Büyük Ortadoğu projelerinde ana hedefler hiç değişmez. Ancak günlük dengeler değişimine bağlı çok önemli, anlamlı, cephe ittifaklı ile birlikte stratejik yol ayrımları yaşanır. ABD siyasal odağı İranIrak savaşının da tetikleyicisi iken, bu savaştan beklenen getirilerini aldıktan sonra çıkarları gereği çok önemli ittifak değişiklikleri olduğu gibi, bölge Kürtleri, terör örgütlenmelerinin kullanılmalarında da sürekli roller değişikliği yaşanır. Bir gün Saddam diktatörlüğünün katliamından kaçırılan peşmergeler Türkiye’de kampta koruma altındadırlar, bir başka gün Kuzey Irak’ta korunamayan ABD kadrosundan peşmergeler uçaklarla Amerika’ya kaçırılırlar. Şimdilerde Kuzey Irak Kürdistanı güvenlikli bir ABD üs merkezi gibi. Rivayet o ki Türkiye’den değişen beklenti ve roller bağlantılı, PKK’nin Kuzey Irak’ta korunması siyasetinden bir dönüş gündemde. CemaatBaşbakanlık iktidar paylaşım ilişkilerini bir de bu gelişmelere bağlı okumak gerek. Yine de en önemli çatışma odağının, iktidarda siyaseten yorulma, yıpranma.. cemaatin iktidar icraatlarından sorumlu olmadan özel yargı eliyle fırtına estiriyor. Erdoğan cephesi iktidardan tek sorumlu, seçim kazanma öncelikleri var. Sivil darbe hukuk düzeni, yargısız infaz içerikli tutukluluklar, insan hakları ihlalleri, bitmeyecek davalardan AKP iktidarı adına Başbakan Erdoğan hükümeti hesap verecek... Troyka İspanya’ya gidiyor Avrupa, AB zirvesi öncesinde, varlığını temelden etkileyecek kararların alınacağı ‘kader haftalarına’ girdi Troyka heyeti kurtarma planları için İspanya’yı ziyaret edecek. Avrupa Komisyonu’nun rekabetten sorumlu üyesi Joaquin Almunia daha önce sağlanan mali yardımlarda olduğu gibi troyka heyetinin İspanya’nın bankaları için Avrupa’dan talep ettiği finansman talebini gözden geçireceğini söyledi. Almunia, Cadena Ser radyosunda yer alan söyleşisinde, Uluslararası Para Fonu’nun Avro bölgesi maliye bakanları heyeti Eurogroup ve Avrupa Merkez Bankası’na katılarak denetim sürecine dahil olacağını ve mali yardım talep eden bankaların yeniden yapılandırma planı ortaya koymaları gerektiğini de ekledi. Öte yandan Yunanistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Aleka Papariga, İspanya’daki krizin Türkiye’yi etkilemesi ihtimali bulunduğunu kaydederek “Türk bankalarının elinde İspanya’nın 40 milyar Avro’luk devlet tahvilleri var” iddasında bulundu. Avrupa için ölüm kalım dönemi ? İspanya’nın banka sistemini kurtarmak için yardım alacak olması, Berlin’in ise milyarlarca Avro’luk ek yük nedeniyle tedirginliğine, Yunan seçimlerinin korkutucu sonuçları eşlik ediyor. OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT Yunanistan, Portekiz, İrlanda’nın ardından İspanya da Avro yardım şemsiyesi altına girdi. Avrupa krizden çıkış yolunu ortak ekonomik politikalarda arıyor. Avrupa, 28 Haziran’da toplanacak AB zirvesi öncesinde, varlığını temelden etkileyecek kararların alınacağı ‘kader haftalarına’ girdi. Ekonomi basını artık Brüksel’de ‘Avrupa Evi’ sözcüğünün kullanılmadığına dikkat çekerken pazar günü yapılacak Yunan seçimlerinden sonra ortamın iyice gerginleşeceği tahmin ediliyor. İspanya’nın banka sistemini kurtarmak için yardım alacak olması, Berlin’inse milyarlarca Avro’luk ek yük nedeniyle tedirginliğine, Yunan seçimlerinin korkutucu sonuçları eşlik ediyor. Bu arada, 1 Temmuz’da AB Konsey Başkanlığı’nı üstlenecek olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Yunanistan’a açtığı 22 milyar Avro’luk kredilerinin dönmeyeceği, bunun da adayı sarsmaya yeteceği ortaya çıktı. Almanya, İspanya’ya Avro bölgesinden sağlanacak 100 milyar Avro’luk yardımın, halen var olan Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF) yerine, yeni oluşturulan kalıcı Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM) eliyle verilmesinin daha muhtemel olduğunu bildirdi. Ancak İspanya’nın hangi tutarda kredi talep edeceği ve bu kredinin geçici nitelikteki EFSF’den mi yoksa 1 Temmuz’da yürürlüğe girecek olan ESM eliyle mi sağlanacağı henüz belli değil. 4 ayda 21 milyar dolarlık açık Ekonomi Servisi Cari açık 2012’nin Nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 35.3 azalışla 4 milyar 956 milyon dolar oldu. Cari açık 2012’nin ilk 4 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27.5 azalarak 21 milyar 209 milyon dolar açık verdi. Gelişmede dış ticaret açığının 6 milyar 526 milyon dolar azalarak 21 milyar 972 milyon dolara gerilemesi, hizmetler dengesinden kaynaklanan net gelirlerin 708 milyon dolar artışla 2 milyar 931 milyon dolara ulaşması ve gelir dengesinden kaynaklanan net giderlerin de 729 milyon dolar azalarak 2 milyar 727 dolara gerilemesi etkili oldu. OECD de ‘mezarda emeklilik’ istedi FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) Özellikle sanayileşmiş ülkelerde 67 yaşından önce emekliye ayrılmanın verimli olmadığı, bu kez Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından ileri sürüldü. OECD uzmanlarının hazırladığı “Emeklilik Raporu”, sanayileşmiş ülkelerin hızla yaşlandığını, dolayısıyla bu kadar genç yaşta emekliliği kaldıramayacaklarını savundu. İnsanların daha uzun yaşadığı bir dönemde, ulusal emeklilik sistemlerini finanse edilebilir halde tutmanın emekliye ayrılma yaşını yükseltmekten geçtiği, başka bir çözüm yolunun olmadığı belirtildi. OECD, zorunlu ek özel sigorta uygulamasına geçilmesini de istedi. Türkiye’nin de üye olduğu OECD, emeklilik yaşının birçok ülkede 67 ile 69 yaşlarına çıkacağını kaydederken, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, geç emeklilik ve daha uzun süre çalışma zorunluluğunun halkın sevimli bulmadığı konular olduğuna kabul etti. Gurria, “Bu reformlar acı verse de, kamu maliyesinin yetersiz kaldığı, mali ve parasal politikada sınırlı hareket alanı bulunduğu dönemlerde, yaşlanan ekonomilerin büyümesine yardımcı olabilirler” görüşünü savundu. Yeni TTK ile iş dünyasının muhasebe sistemi ciddi değişime uğrayacak. Burada birçok kavramlar, kurum ve kuruluşlar geçiyor; bunlar nedir, bu hususta siz okuyucularımızın aşina olmasında yarar görüyoruz. Ekonominin küreselleşmesi sonucu muhasebe dilinin de ortak olması amaçlanmıştır. Özellikle küresel yatırımcıların bulundukları ülkede yatırım yapmak için karar vermelerini etkileyen en önemli veriler muhasebe verileri ve finansal tablolardır. Bu nedenle bu tabloların aynı standartta düzenlenmesi yatırımın ülkeye kazandırılmasında çok önemli katkıda bulunmaktadır. Uluslararası Muhasebe Standartları bir kavramsal çerçevedir. Bu standartlar IFRS (International Financial Reporting Standarts) adının başharflerinden oluşan kavramla ifade edilmektedir. Bu standartlar esas itibarıyla Uluslararası Muhasebe Standartları’ndan (International Accounting StandartsIAS) ibarettir. Bu standartlar Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi (International Accounting Standarts CommitteeIASC) tarafından 19732011 yılları arasında oluşturulmuştur. 1 Nisan 2001’de Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu(International Accounting Standards BoardIASB) kurulmuştur. Bu kurul IASC tarafından çıkarılan tüm standartları kabul etmiştir. Türkiye’de muhasebe standartları bir tercümedir Uluslararası Muhasebe Standartları Türkçeye tercüme edilerek Türk Muhasebe Standartları (TMS) olarak adlandırılmaktadır. Daha sonra finansal raporlama standartları oluşturulmuştur. IASB muhasebe standartlarını geliştirerek 2001’den sonra uluslararası Finansal Raporlama Standartları (International Financial Reporting StandardsIFRS) olarak yayımlanmıştır. Türkiye’de bu tercümeye Türkiye Finansal Raporlama StandartlarıTFRS olarak yayımlanmıştır. IASB’nin yaptığı düzenlemelerin uygulanması zorunlu değildir IASB özel bir kuruluş olup, yasal bir zorlama gücü yoktur. Fakat bu düzenlemeler Türkiye’de olduğu gibi devlet otoritesi tarafından zorunlu uygulamalar haline getirilmiş ve getirilmektedir. Avrupa Birliği, üye ülkelerin IFRS’yi uygulama zorunluluğunu 1 Ocak 2005’te getirmiştir. Yeni TTK’de bunu tüm şirketler için zorunlu tutmaktadır. Bizde sadece halka açık şirketlerin SPK mevzuatı gereği bu standartları uygulama zo Uluslararası Muhasebe Standartları Bizim İçin Artık Çok Önemli runluluğu vardı. AB’ye girme sürecinde tüm şirketlerin artık bu standartları uygulaması gerekliliği yeni TTK ile sağlanmış olmaktadır. IFRS kapsamlı bir çerçevedir IFRS, yayımlanmış olan muhasebe ve finansal raporlama standartları, finansal raporlama kavramsal çerçevesi ve yorumlardan ibaret bir bütündür. Kavramsal çerçeve IASC tarafından 1989 yılında kabul edilip yayınlanmıştır. IASB ise kurulduktan sonra aynı kavramsal çerçeveyi kabul etmiştir. Bu çerçevenin bir bölümü güncellenerek Eylül 2010’da yayınlanmıştır. Yeni TTK ile bu standartlar 01.01.2013 tarihinden itibaren uygu lanacaktır 01.07.2012’de yürürlüğe girecek, ancak birçok maddesinde değişiklik hazırlıkları ve belki de erteleme durumu olan yeni TTK’de uluslararası muhasebe standartları zorunlu hale gelmiştir. Kanunda zikredilen Türk Muhasebe Standartlarıdır. Bu standartların doğru uygulanıp uygulanmadığını denetlemek üzere yeni denetim sistemi getirilmiştir. Bu denetim sisteminin ağır şartlar taşıması muhasebe siteminin köklü değişikliğe uğrayacak olmasından ve bunun sıkı denetlenmesi gereğinden kaynaklanmaktadır. Burada denetimi yapacak denetçiler şunlardır: Bağımsız denetçiler, bağımsız denetim yapmak üzere, yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından kurum tarafından yetkilendirilen kişiler olacaktır. Bağımsız denetim kuruluşu, bağımsız denetim yapmak üzere, kurum tarafından yetkilendirilen sermaye şirketleridir. Bu yetkinin nasıl verileceği henüz bel li değildir. Bugüne kadar SPK’den bağımsız denetim yetkisi alan kişi ve kuruluşlar dışındaki meslek elemanlarının sınava tabi tutulması düşünülmektedir. Türkiye’de bundan böyle muhasebenin patronu ‘Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’dur. Bu kurum aşağıdaki görev ve yetkilerle donatılmıştır. “Uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak, bağımsız denetimde uygulama birliğini, gerekli güveni ve kaliteyi sağlamak, denetim standartlarını belirlemek, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirmek ve bunların faaliyetlerini denetlemek ve bağımsız denetim alanında kamu gözetimi yapmak.” Halka açık şirketler bu değişime zaten hazır. Bağımsız denetim şirketleri tarafından da denetlenmektedir. Esas sorun KOBİ ve limited şirket olarak kurulan aile işletmelerinde. Unutmamak lazım ki bu değişimin ciddi bir maliyeti de var. V EF AT Pınarhisar Eşrafı’ndan, Ethem Koşan ve Rabiş Koşan’nın oğlu Orhan ve Ercan’nın babaları, Bilge Koşan’nın sevgili eşi; Sebahattin Koşan hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 12.06.2012 Salı günü (bugün) Bitez Yeni Camii’nde öğle namazını ardından Bitez Mezarlığı’nda defnedilecektir. N o t: Uluslararası olan bu tanımlar ve standartlar konusunda eski hesap uzmanı Gündoğan Durak’ın Vergi Dünyası dergisinin Nisan 2012 sayısında güzel özetlenmiş bir makalesinden yararlanabilirsiniz. AİLESİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle