17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER AKP’nin başkanlık sisteminin raftan indirmesinin altından da Abdullah Gül hesabı çıktı Bu planda ona yer yok ERDEM GÜL Avrupa’da İsyan Fransa ve Yunanistan seçimlerinin ardından pazartesi günü, Avrupa gazetelerinin, başyazılarının başlıklarında en çok yer alan sözcükler “isyan”, “protesto” idi. Seçmen bir tür politikayı ve politikacıyı reddetmişti, ama hangi politikaları onayladığı, belli değildi. Diğer bir deyişle, belirsizlik, kaos unsurları artmaya devam etti. Fransa’da Sosyalist Parti’nin adayı Hollande başkanlık seçimlerini ikinci turda kazandı. Yunanistan’da, ülkeyi 1974’ten bu yana yöneten Yeni Demokrasi Partisi ve sosyal demokrat PASOK, beklenenden daha az oy alarak koalisyon hükümeti dahi kuramaz noktaya düşerken, neoliberal, kemer sıkma politikalarına karşı çıkan partilerin hepsi oylarını arttırdı. Radikal Sol koalisyon (Syriza), YDP’nin arkasından ikinci sıraya oturdu. Komünist Parti oyunu arttırarak mecliste 21 iskemle alacak konuma ulaştı. Açıkça faşist politikaları savunan Altın Şafak partisi, önceki seçimlerde yüzde 0.25’te kalan oylarını yüzde 8.8’e yükselterek beklenenin çok üstünde bir başarı elde etti. Bu sonuçlar, Avrupa’da egemen sermayenin, Almanya hükümeti, Avrupa Merkez Bankası ve IMF eliyle dayattığı ekonomi politikalarını Fransa ve Yunanistan’da seçmenin kabul etmediğini gösteriyordu. Modern komünist hipotezin (baskısız, sömürüsüz bir dünya kurulabilir!) kurucularından K. Marx, kapitalist toplumda hükümetleri, sermayenin “yönetim komitesi” olarak tanımlıyordu. F. Engels’e göre burjuvazinin siyasi partileri, egemen sermayenin, bazen birine, bazen öbürüne binerek yoluna devam ettiği atlara benziyordu. Her seçim, toplumdaki siyasi sıcaklığı ölçen bir barometre işlevi görmekle birlikte genelde bir at değişimi işlemi olmaktan öteye gitmiyordu. Pazar günü gerçekleşen, Fransız başkanlık seçimlerinin, Yunanistan genel seçimlerinin sonuçları, son iki yılda üye ülkelerin yarısında hükümetlerin yönetememesi nedeniyle çöken Avro bölgesinde, böyle bir “yönetim komitesi” oluşturmanın son derecede zorlaştığını, egemen sermayenin olağan atlarının enerjisinin tükendiğini göstermiyor mu? Meydanda başka atlar var. Ama onlar da henüz sermayeyi sırtlarına almayı kabul edecek kadar uysallaştırılabilmiş değil. Zaten, sermayenin bu yorgun atları koşmaya zorladığı yol da bir garip, adeta “Mobious Şeridi”ne benziyor. Şeridin bir yüzünde ilerlemeye başlarsınız, ama o yüz giderek öbür yüze dönüşür. Ya da merdiven olarak düşünürseniz, “yukarı doğru çıkarken, aşağı doğru iniyorsunuzdur”. The Times gazetesinin, pazartesi günü seçim sonuçlarını değerlendiren başyazısına göre Avrupa hükümetlerinin tam da böyle bir şey yapması gerekiyor: Kemerleri sıkarken, ekonomik büyüme koşullarını oluşturmaları gerekiyor. Aşağı inerken yukarı çıkıyor olmaları gerekiyor. Bu görüntünün ne kadar ciddi, hatta “tarihsel” bir “duruma” karşılık geldiğini görebilmek için, yüz yıl önce, yine kapitalizmin bir yapısal kriz içinde, hegemonyacının (sistemde düzeni sağlayan, liderlik eden ülkenin) hegemonyasını kaybetmesinin sancıları yaşanırken, Avrupa hop oturur hop kalkar, savaşlara devrimlere hazırlanırken, V.I. Lenin’in “devrimci durum” olarak tanımladığı koşulları anımsamak yararlı olabilir. Lenin, “devrimci durumu”, “Yönetenler eskisi gibi yönetemiyorlar. Yönetilenler de eskisi gibi yönetilmek istemiyorlar” formülüyle tanımlıyordu. Yunanistan’a, Fransa’ya hatta, geçen iki yılda, üye devletlerin yarısında hükümetlerin yönetemeyerek çöktüğü Avro bölgesine baktığımızda tam da böyle bir “durum” görmüyor muyuz? Tüm Avrupa’ya egemen sermayenin (finans kapitalin) kemer sıkma programını dayatan Almanya’nın muhafazakâr hükümeti de öfkesi giderek artan, seçim sandıklarına, grev oylamalarına da yansıyan bir işçi hareketinin, “ekonomik büyümeden payını alamayan milyonların” (Der Spiegel, 04/05/12) tepkisiyle karşı karşıya değil mi? Yönetenlerin artık yönetemedikleri, yönetme, ayrıcalıklı olma iddialarını, halkın gözünde haklı kılacak işlevleri yerine getirmedikleri görülüyor. Aksine, “yönetenler” gittikçe artan oranda, beceriksiz, buna karşın iktidar ve servet ihtirasının müstehcen düzeylere ulaştığı bir görüntü sunuyorlar. Bu ortamda, komünist gelenek yeniden canlanır ve halkın ilgisini çekmeye başlarken, faşist partilerin dinle de yakınlaşmaya, sermaye partilerinin egemen sermayenin ilgisine, iktidar koridorlarına davet edilmeye layık olacakları bir düzeye doğru yükselmeye başladıkları görülüyor. Kısacası, ekonomik siyasi kutuplaşma artmaya devam ediyor, egemen sermayenin politikalarını “olağan rejimler” içinde kalarak uygulamak giderek olanaksızlaşıyor. ANKARA AKP’nin, bir süredir uyuttuğu başkanlık sistemini, yeni anayasa sürecinde yazım aşamasıyla birlikte yeniden ısıtmasının altından bir kez daha Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yönelik hesaplar çıktı. Mevcut sistemde Köşk sonrası başbakan ya da parti başkanı olma şansı bulunan Gül’e, başkanlık sistemine geçilmesi durumunda, koltuk kalmayacak. Gül, başkanlık sistemine “Çekincelerim var” diyerek karşı olduğunu açıklamıştı. Daha önce Gül’le aynı çizgide hareket eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise bu kez Erdoğan’la birlikte başkanlık sisteminden yana davranabileceğinin mesajını verdi. AKP, Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası’nda doğrudan Gül’ün önünü kapatan bir düzenleme yapmıştı. Halen Anayasa Mahkemesi’ndeki Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası’yla Gül’ün ikinci kez adaylık ? AKP’de, “başkanlık sistemine geçilmesi durumunda, artık Abdullah Gül’ün içinde olabileceği hiçbir formül kalmayacağına” dikkat çekiliyor. Partide, başkanlık sisteminin Gül’ü ilgilendiren boyutu, “Artık sistemde başkan dışında önemli bir koltuk olmayacağı için Gül’e formül arayışları da sona erecek” şeklinde tanımlanıyor. yolunu kapatmıştı. Ancak anayasanın eşitlik ile seçme ve seçilme hakkı ilkelerinin ihlali nedeniyle AKP’de Gül’ün ikinci kez cumhurbaşkanı adayı olmasının yolunu kapatan düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edileceği beklentileri oluştu. Partide karar tarihi yaklaştıkça, Erdoğan’ın artık cumhurbaşkanı olmaya hazırlandığı görüşüyle, “Böylesi bir kısmi iptal kararı çıkması durumunda 2014’te Gül’ün de yeniden adaylık hakkının bulunmasının parti içinde sancılara yol açabileceği” değerlendirmeleri yapılmaya başlandı. çekiliyor. Partide, başkanlık sisteminin Gül’ü ilgilendiren boyutu, “Artık sistemde başkan dışında önemli bir koltuk olmayacağı için Gül’e formül arayışları da sona erecek” şeklinde tanımlanıyor. 2011 yılında başkanlık sistemi yeniden tartışıldığında AKP içinde farklı cepheleşmeler ortaya çıkmıştı. Gül, “Başkanlık sistemi için şüphesiz çekincelerim var. Avantajlarından çok dezavantajları da var” diyerek başkanlık sistemi konusunda Erdoğan’la ters düşmüştü. Arınç da Gül’le aynı safta yer alarak “Parlamenter sistemin Türkiye için daha iyi sonuç verebileceği kanaatini taşıyorum” açıklaması yapmıştı. Arınç, bu kez başkanlık sistemine doğrudan tavır almazken sistem değişikliği konusunda daha ılımlı mesajlar verdi. Arınç, “Başkanlık sistemini de konuşabilmeliyiz, Fransa örneğinde daha çok zikredilen yarı başkanlık sistemini de konuşabilmeliyiz. Bugün Sayın Tayyip Erdoğan olmasa, onun güçlü liderliği olmasa ve olası bir seçimde o seçilecek diye bazılarında bir endişe olmasa, rahatlıkla bu sistemi kabul edebilirler. Çünkü kendi liderlerine bakıyorlar, böyle bir ihtimal görülmediği için... ‘Eyvah bir de başımıza yarın başkan olarak çıkarsa halimiz ne olacak’ diye endişe edenler var” açıklaması yaparak, Gül çizgisinden Erdoğan çizgisine yaklaştığının ipuçlarını verdi. Kuzu: 3 parti istemezse olmaz AKP’de başkanlık sisteminin en ateşli savunucularından TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, başkanlık sistemiyle dikta geleceği, Hitler, Mussolini benzeri liderlerin geleceği eleştirilerine karşı Kuzu, “Hitler, Mussolini, padişahlık, sultanlık gelir diyenler açık söylüyorum başkanlık sistemini zerre kadar bilmiyorlar. İngiltere, İtalya Almanya başbakanları, bizim başbakan şu anda ABD Başkanı Obama’dan en az üç kat daha yetkili. Mevcut sistemde asıl korkunç parti baskısı var” diye konuştu. Kuzu, “Başkanlık sistemi yeni anayasada olmazsa olmazınız mı” sorusuna, “Keşke olmazsa olmazımız olsa. Ama üç siyasi partimiz de ‘zinhar olmaz’ derse o zaman parlamenter modelde devam edilir” karşılığını verdi. Gül başkanlığa karşı Partide Anayasa Mahkemesi’nin kısa süre sonra bu konuda vereceği olası kararı üzerine iç değerlendirmeler sürerken AKP yönetimi bu kez Gül’ün önünü tamamen kapatacak başkanlık sistemi önerisini yeniden gündeme getirdi. AKP’de, “başkanlık sistemine geçilmesi durumunda, artık Gül’ün içinde olabileceği hiçbir formül kalmayacağına” dikkat ‘Mobious Şeridi’nde siyaset BDP’Lİ SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Erdoğan’ın hevesini gidermeyiz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 8 milletvekili tutukluyken yeni anayasanın meşruiyetinden söz edilemeyeceğini belirterek partisinin bu konudaki kırmızı çizgilerini de açıkladı. “Anadilde eğitimi, statü ve yönetim hakkını kabul etmeyen” bir anayasanın “maskotu olmayacaklarını” belirten Demirtaş, “AKP’nin hassasiyetlerini ve hazretlerinin başkanlık heveslerini gideren bir anayasayı bize yeni anayasa diye yutturmaya çalışacaklarsa bunun parçası, figüranı olmayacağız” dedi. Demirtaş, partisinin grup toplantısında yeni anayasa çalışmalarını değerlendirirken grup çıkışında Başbakan Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın yeniden gündeme getirdiği “Başkanlık sistemi” tartışmasına ilişkin soruları da yanıtladı. Türkiye’nin acil olarak “Başkanlık sistemini tartışalım” beklentisinde olmadığını kaydeden Demirtaş, “Bizim destekleyip desteklemeyeceğimiz tartışmalar sonrası ortaya çıkar ama bizim önerdiğimiz model demokratik özerkliktir” dedi. AKP’nin kendi anayasa taslağını dayatmak, kabul ettirmek için yeni anayasa yazım sürecini beklediğini kaydeden Demirtaş, Erdoğan’ın 2010 bütçe görüşmelerinde “tek dil vardır, o da Türkçedir” demesine rağmen şimdi bunu inkâr edip “tek din” söylemine döndüğünü belirterek, Erdoğan’ın geçmişte neler konuştuklarını ya hatırlamadığını ya da “yalan söylediğini” ifade etti. ‘Nihai kararı halk verir’ Erdoğan, bir gazetecinin başkanlık sistemiyle ilgili eleştirileri anımsatması üzerine, bu konuda nihai kararı halkın vereceğini belirtti. Erdoğan, partisinin Adana il kongresinde “tek vatan” yerine yanlışlıkla “tek din” ifadesini kullandığını savundu. Erdoğan, 28 Şubat soruşturmasındaki gözaltı dalgalarıyla ilgili de, “Bundan ciddi manada rahatsızız. Bu dalgalar, böyle arka arkaya geldikçe ülke boğulur. Bu kadar uzatılmamalı” dedi. MHP LİDERİ BAHÇELİ Erdoğan, İtalya’dan dönerken uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Fotoğraf: AA KAYHAN ÖZER) Uygun değil ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başkanlık sisteminin Türkiye’nin bugünkü siyasi ve sosyal ortamı içinde uygun olmadığını kaydetti. Bahçeli, grup toplantısındaki konuşmasında toplumun her kesimiyle itişen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni hedefinde tiyatro ve tiyatrocuların olduğunu ifade ederek, “Devleti kömürcü, erzakçı, inşaatçı, beyaz eşyacı, peynirci, makarnacı yapan; devleti yönetenler arasında da yumurtacı, mısırcı, gemici, doğalgazcı medyacı faizci, tefeci, hortumcu çıkmasına önayak olan Başbakan’ın tiyatroyla devletin yollarını ayırmaya karar vermesi bize göre ucube ötesi bir hezeyandır” dedi. Bahçeli, grup toplantısının ardından başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili olarak, “Türkiye’nin bugünkü siyasi, sosyal ortamı içerisinde başkanlık sistemini uygun bulmuyoruz. ‘Parlamenter sistemle Türkiye hedefe doğru yürümelidir’ düşüncesini hâlâ paylaşıyoruz” dedi. ‘Paşalar dava açmalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay’ın gazetemiz yazarı Bekir Coşkun ve İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal’ı hedef alan açıklamasıyla başlayan tartışmada ağzını bozdu. Coşkun’u sert sözlerle hedef alan Erdoğan, yazarımız için “Kaleminden pislik akan bir zat” dedi. Erdoğan, daha önce “Onbaşı olamayacakların general olduğu ülke” başlıklı haberi nedeniyle 312 generale tazminat ödemeye mahkum olan şeriatçı Vakit gazetesini örnek vererek paşaları Coşkun’a karşı dava açmaya çağırdı. İtalya’da temaslarda bulunan Erdoğan, dün akşam yurda döndü. Esenboğa Havaalanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan’ın hedefinde, gazetemiz yazarı Coşkun vardı. Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in ABD ziyaretinin ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Özel’e eleştirilerinin anımsatılması üzerine verdiği yanıtta şunları söyledi: “Genelkurmay Başkanımızın bu ziyaretinden daha tabii bir şey olamaz, bu bir. İkincisine gelince, Kılıçdaroğlu tabii sürekli hakaretle yatıp kalktığı için bu tür hakaretlere de herkesin aynı şekilde katlanması gerektiğini iddia ediyor. Bir defa kimsenin kimseye hakaret yetkisi yoktur. Paşa, ki bunu sadece Genelkurmay Başkanı olarak değerlendirmek yanlış olur. Genelkurmay Başkanı’ndan al, diğer paşalara; geçmişte ölmüş olan ki, Gazi Mustafa Kemal’e kadar... Paşa denildiği zaman oraya kadar dayanır. Orada yapılan talihsiz bir benzetmedir. Ama bu zat, ne yazık ki bütün kaleminden hep pislik akan bir zat olduğu için bu tür şeyleri yapıyor ve burada Sayın Kılıçdaroğlu önce o makamlarda bulunan TSK mensuplarına sahip çıkması gerekirken, ‘niye cevap verdi’ diyor. Ne yapacaktı?” Yönetenler ve yönetilenler ‘Yanıtsız kalmamalı’ Bütün paşaları Coşkun’a dava açmaya çağıran Erdoğan, şunları kaydetti: “Bence şu anda paşaların bu işin hukuki yönünde de haklarını aramaları lazım. Bakın daha önce bir başka gazete böyle bir hakaret, bu denli bir hakaret söz konusu değildi... Böyle bir yazı yazılmıştı, kalktılar bütün paşalar dava açtılar, kazandılar. Ama burada hakaret var. Köpekle benzetme yapıyorsun.” Erdoğan, Genelkurmay’ın yaptığı açıklamanın gayet kibar olduğunu belirterek “Bu tür şeyler yanıtsız kalmamalı” diye konuştu. TBMM BAŞKANI ÇİÇEK Yeni anayasanın yazımında devletin şekli ve niteliğini belirleyecek maddeler sona bırakıldı Yazım süreci yarın başlıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Cemil Çiçek, başkanlık sistemi tartışmalarının çıkış noktasının çok sağlıklı olmadığını söyledi. Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplantısı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çiçek, başkanlık sistemi konusunu Turgut Özal’ın çok sık vurguladığını, Süleyman Demirel’le de gündeme geldiğini belirterek yeni anayasa yapım sürecinde belirlenen çerçevenin dışına çıkılmadan konunun tartışılması gerektiğini söyledi. Komisyon toplantısının ardından alınan kararları açıklayan Çiçek, komisyonun yarın yazım sürecine başlayacağını ve bu süreçte öncelikle ana başlıkların ele alınacağını kaydetti. Anayasada kriz ötelendi AYŞE SAYIN ANKARA Yeni anayasada “yazım” aşamasına geçen TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda, CHP’nin de onay vermesiyle, devletin şekli, nitelikleri, bayrağının tarif edildiği “Başlangıç” bölümünün yazımının en sona bırakılması kararlaştırılırken yeni anayasanın 9 bölümden oluşması konusunda ilke kararına varıldı. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu yeni anayasanın yazım sürecine ilişkin “yol haritasını” belirlemek için TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başkanlığında toplanarak önceki gün alt komisyonda hazırlanan taslak metin değerlendirdi. AKP’den Mehmet Ali Şahin, CHP’den Atilla Kart, MHP’den ? Anayasanın dokuz bölümden oluşması konusunda ilke kararı alan Uzlaşma Komisyonu, tıkanma yaşanmaması için üzerinde anlaşma sağlanamayan maddeleri sonraya bırakacak. Oktay Öztürk ve BDP’den Altan Tan’dan oluşan alt komisyonun önceki gün yaptığı toplantıda, yeni anayasanın bölüm sayısı ve başlıkları, komisyonun çalışma saat ve günleri, müzakere ve yazım yöntemi gibi konularda anlaşma sağlanırken CHP’nin yeni anayasanın “ruhunu ve felsefesini” yansıtacak bir “politika belgesi” açıklanması önerisi kabul görmedi. Alt Komisyon yeni anayasanın 9 bölümden oluşması konusunda uzlaşırken bu bölümler şöyle olacak: “1 Başlangıç, temel ilkeler, giriş 2 Temel hak ve özgürlükler 3Yasama 4 Yürütme 5 Kamu hizmetleri ve idare 6 Yargı 7 Mali ve ekonomik haklar 8 Çeşitli hükümler 9 Geçici hükümler.” Yeni anayasanın yazımına “Temel hak ve özgürlükler”den başlanması benimsenirken CHP, başlangıçta dile getirdiği “Başlangıç bölümünden yazıma başlansın” önerisinden vazgeçti. Belirlenen ilke çerçevesinde yeni anayasada yazımına başlanılan her bölümde partiler bu bölümde yer almasını istedikleri madde ve düzenlemelere ilişkin önerilerini komisyona sunacak. Partilerin ortak dile ge tirdikleri öneriler süratle madde metnine dönüştürülecek. Üzerinde mutabakat sağlanamayan madde başlıkları ve metinleri ise komisyon çalışmalarının tıkanmaması için sonraya bırakılacak. Komisyonda CHP’li Kart, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “tek din” ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın “başkanlık sistemi” açıklamasını da eleştirdi. Kart, “Bu tip açıklamalar komisyonumuzun çalışmalarını bir anlamda bloke ediyor. Komisyon çalışmalarının önündeki en büyük engel bana göre Başbakan ve sakat demokrasi anlayışıdır. Başbakan tek dil demedim tek din dedim diyor. Bu daha vahim, bu söylem demokrasi skandalı” dedi. Genelkurmay: Erişim kısıtlaması yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada, bazı basınyayın organlarında, Genelkurmay Başkanlığı’nca bir yazarın yazılarına erişimin engellendiği şeklinde haber ve iddialara yer verildiği belirtildi. “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin birlik, karargâh ve kurumlarında askeri personelin kullanımına açık olan TSK Ağı’nda (İNTRANET), 20 Temmuz 2011 tarihinden itibaren, hiçbir köşe yazarının yazısının yer almadığı” ifade edilen açıklamada, ayrıca “TSK birliklerinde kullanıma açık olan Genel İnternet Ağı’nda, basın yayın organlarına veya yazarların yazılarına erişimi engelleyen hiçbir kısıtlamanın bulunmadığı” kaydedildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle