17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2012 CUMARTESİ 6 Samsun OMÜ’de bakanı protesto eden öğrenciler yerlerde sürüklendi Fotoğraflar: Hürriyet.com.tr CEMİL CİĞERİM HABERLER Kız öğrenciye tokat, yumruk sitesi Kurupelit Yerleşkesi’ne geleceğini öğrenen TKP, Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kolektifleri, GençSen, ESP, Adalı Kültürevi ve Söz Dergisi üyesi öğrenciler, fen edebiyat fakültesi önünde toplandı. “AKP defol, üniversiteler bizimdir” pankartı açan öğrenciler sloganlar atarak kampus içerisinde yürümek istedi. Bu sırada üniversitenin özel güvenlik personeli ziraat fakültesinin önüne gelen öğrencilere engel oldu. Öğrenciler ile özel güvenlik personeli arasında arbede çıkınca, çevik kuvvet polisleri çağrıldı. Polisin, açılış töreninin yapılacağı sağlık meslek yüksekokulu önüne gitmesine engel olduğu öğrenciler, oturma eylemi yaparak yolu trafiğe kapattı. Öğrencileri, eyleme son vermesi için uyaran polis, ardından çok sert müdahale etti. Çıkan arbedede polise direnen 38 öğrenci yaka paça gözaltına alındı. Öğrenciler, polis minibüsüyle Atakum İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Gözaltındaki öğrenciler Emniyetteki ifadelerinden önce Adli Tabipliğe sevk edilerek sağlık kontrolünden geçirildi. Olayın yatışmasından 15 dakika sonra Bakanı Suat Kılıç, temel atma programına katılmak üzere kampus alanına geldi. Gericinin Soy Kütüğü Patrona Halil ayaklanmasıyla başlamaya ne dersiniz?.. Gerçi Lale Devri diye adlandırılan bir “zevk ve sefa” dönemine karşı başkaldırı olduğu söylenir ama, daha yakından bakıldığında tam da öyle olmadığı görülüyor. Söz konusu dönemde “ilerici” yönde atılan adımlara göz atalım: 1727’de İstanbul’da ilk basımevinin kuruluşu. Aynı yıllarda yeni kütüphaneler açılması. Doğu ve Batı yapıtlarından çeviriler. Mimarlık, minyatür, resim sanatlarında gelişme, vb… “Şeriat isteriz” çığlıklarıyla başlayan Patrona Halil ayaklanmasının başlangıç tarihi ise, 28 Eylül 1730. İlk basımevinin kuruluşu ile bu ayaklanmanın başlangıç tarihlerini yan yana okuduğumuzda, sadece bu kadarı bile, bu yakınlığın bir rastlantı olamayacağını gösteriyor. Divan şiirinin, onu Yahya Kemal’e ve İstanbul Türkçesine bağlaması bakımından belki en önemli şairi Nedim’in isyancılardan kaçarken trajikomik ölümünü de bu bilgilere ekleyelim… Bence günümüz Türkiye gericiliğinin soy kütüğü, Patrona Halil’le başlatılabilir.. ??? Kabakçı Mustafa ayaklanmasıyla sürdürelim… Mayıs 1807’deki bu ayaklanmanın III. Selim’in her alandaki yenilikçi çabalarından rahatsızlık duyan (Rusya, Fransa, İngiltere vb.) dış güçlerce örgütlenip gerçekleştirildiği konusunda tarihçiler arasında görüş birliği var. Yenilikçiliğe karşı Kabakçı Mustafa ayaklanması, günümüz Türkiye gericiliğinin soy kütüğünde böylece yerini almış oluyor. ??? 18. ve 19. yüzyıllardaki iki gerici ayaklanmanın bir benzeri 20. yüzyıl başlarındaki 31 Mart 1908 ayaklanmasıdır. Bunların hepsinde de hedefler ve savsözler aynı noktada, her türlü yenilik ve yenilikçiliğe düşmanlık ve “şeriat” arzusunda buluşuyor. Burada H. Z. Ülken’in “Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi”nden bir alıntı yapacak olursak: “Birinci Meşrutiyet zamanında meydana çıkan ve kökleri Tanzimat’a kadar giden birbirine zıt dünya görüşleri, İkinci Meşrutiyet’in hürriyet havası içinde daha çok karşı karşıya gelme, çatışma imkânları buldu.(…) Zıt dünya görüşleri çatışkan iki ideoloji oldu.” ??? Günümüz gericiliğinin soy kütüğünü geçmişten bu güne hızlı bir bakışla gözden geçirmeyi sürdürdüğümüzde, Osmanlı dönemindeki gericiliğin son ve “azılı” bir temsilcisi olarak Mütareke döneminin şeyhülislamı Mustafa Sabri’yle karşılaşıyoruz... Bugünkülerin uzlaşmasız üsluplarını; “kin”ci ve “öfke”li ruh durumlarını anlamada, 1920’de Mustafa Kemal ve başkaca “Milliyetçi” önderler hakkında ölüm fermanı yazan bu kişi iyi bir ön örnek olabilir… Günümüz Türkiye gericilerinin, Mustafa Sabri Efendi’nin 1948’de sürgünde yazdığı bir yapıtında dile getirdiği “dârül İslam/dârül harp” kavramları konusunda ondan çok farklı düşündüklerini sanmıyorum. Yani, İslamın egemen olduğu dünya ile egemen olmadığı dünya karşı karşıyadır. İslam âlemi bu karşı dünyayı yola getirmek için onunla savaş (cihat) durumundadır… Mustafa Sabri’nin sözleriyle “Türkler Medeni Kanun’u aldıkları zamandan beri bu ikinci kısma girdikleri için, İslam âlemi onlarla harp halinde demektir…” Şu günlerin konusu, sanatta, daha özelinde de “tiyatro”da odaklandığından, H. Z. Ülken’in sözünü ettiğim yapıtından bu konuda da bir alıntı yapalım: “İslamcılar Batılılaşma hareketinin doğurduğu birçok yeni, iktisadi, bedii ve fikri hareketlere hücum ettiler. ‘Tiyatro ahlaksızlık yuvasıdır ve kadınlar sahneye çıkamaz’ dediler. Güzel Sanatlar Akademisi’nde modelli resim ve heykel yapılmasına karşı İslamcı gruba mensup tahrikçiler mesele çıkardılar.(…) Mütarekede ilk sahneye çıkan Türk kadını Afife Hanım’ı meşihat (şeyhlik) fetvasıyla Kadıköy Hâle Tiyatrosu’nda tevkife kalktılar…” vb... ??? Günümüz gericisinin soy kütüğünün izini sürmeyi şimdilik burada kesiyorum… Bunları aklıma son günlerdeki “Sen kimsin!” tehdidi ve karşılığındaki “Peki, ya sen kimsin?” sorusu getirdi… Tehdit sahiplerinin kim oldukları çok belli… Bizim gibilerin kim olduğu sorusunun yanıtı ise şöyle olabilir: Herhalde sizlerin “jakoben” dediği Namık Kemal’lerin, Ali Suavi’lerin, Tevfik Fikret’lerin, Ziya Gökalp’lerin, Mustafa Kemal’lerin, Mustafa Suphi’lerin soyundan olmalıyız… SAMSUN Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde açılışa katılan Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç gelmeden önce protesto gösterisi yapmak isteyen öğrencilere önce özel güvenlik görevlileri, ardından da polis müdahale etti. Polisler, öğrencilere yumruk ve tokat attı. Kız öğrenciler saçlarından tutularak sürüklendi. 38 öğrenci gözaltına alındı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın çeşitli açılış ve temel atma programlarına katılmak üzere Samsun Ondokuz Mayıs Üniver Eski Deniz Feneri savcıları yargılanıyor Başbakan Erdoğan, sanatçılara eleştirilerini sürdürdü, sponsor tüyosu verdi ‘Bedel ödetiyorlar’ İLHAN TAŞCI Yarım porsiyon aydın SERMET ÇUHADAR ANKARA Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken haklarında dava açılan savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz’ün Yargıtay’da yargılanmasına başlandı. Türkaslan, Deniz Feneri’nde gözaltı ve tutuklama olmasaydı haklarındaki davanın açılmayacağını vurgularken, Yaren ise yargısal faaliyetlerin yargılama konusu yapılamayacağını belirterek “susuzluktan olduğu gibi adaletsizlikten insanların öldürülebileceğine” dikkat çekti. Yargıtay Genel Kurul Salonu’ndaki ilk duruşmaya, “resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanmak” suçundan 11 yıla kadar hapsi istenen Türkaslan ile görevi kötüye kullanmak suçundan 1’er yıldan 3’er yıla kadar hapisleri istenen Yaren ve Tamöz ile avukatları katıldı. Duruşmada, üç savcı hakkında dava açılmasını sağlayan Deniz Feneri davası sanıklarından Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’ın avukatları da hazır bulundu. Duruşmayı, bazı CHP ve MHP’li vekiller, Yarsav üyeleri, yargıç ve savcılar izledi. Türkaslan savunmasında “Mesleğimi hukuk kuralları içinde, tarafsız yaptım. Suçsuzluğumu ispat ettiğimde bir savcıya yapılanlar nasıl izah edilecek?” dedi. Türkaslan, “Soruşturmadan alınmamın bahanesidir bu dava. Gözaltı ve tutuklama kararları olmasaydı ne bu şikâyet olurdu ne de bu dava açılırdı” dedi. Soruşturmayı yürüten HSYK müfettişlerini gizli tanık yaratma gayreti içinde olmakla suçlayan Türkaslan’ın “İki hâkimin ifadesini almışlar. Ben bu ifadeleri istediğimde isimlerini ve imzalarını kapatarak aslı gibidir onaylı suretlerini gönderdiler” sözleri, hakkındaki belgenin üstünü kapatma suçlaması nedeniyle dikkat çekti. Tamöz de gözaltı ve tutuklama dahil tüm işlemlerde başsavcının görüşünü aldıklarını açıkladı. Yaren ise “Bu insanlar ne yapmış? Zekat, fitre, sadaka paralarını hovardalıkta kullanmış, şirketlerine aktarmış, paraları kendine mal etmiş. Bunu dini inançları suiistimal ederek yapmış” derken, savcı olarak görevini yerine getirdiğini belirtti. Yaren, yargısal faaliyetlerin yargılama konusu yapılamayacağını belirterek “Susuzluktan insanları öldürmek gibi adaletsizlikten yargıyı da öldürmek mümkün” dedi. Nadi Türkaslan’ın avukatı Cevat Balta, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Adalet Başmüfettişliği raporunu göndermeden yaptığı açıklamalarla adil yargılamayı etkilediğini söyledi. KAHRAMANMARAŞ Sanatçılara eleştirilerini sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Tiyatro tartışması değildir. Bu seçkinciler, sanatın tapusunun kendi ellerinde olduklarını zannederler. Bunlar sanatı toplum için yapmazlar. Sanatı sanat için yaparlar. Bunlar aydın değil, bunlar yarım porsiyon aydın” dedi. Erdoğan, TSK’nin önceki gün yayımladığı açıklamanın hedefinde olduğu ileri sürülen gazetemiz yazarı Bekir Coşkun ve İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal için ise “Ordunun şerefli mensuplarına yapılan hakaretler ahlaksızlıktır, kendini bilmezliktir. Yarım porsiyon aydın zihniyeti işte budur” ifadesini kullandı. Partisinin Kahramanmaraş il kongresinde konuşan Başbakan Erdoğan, 4+4+4 eğitim sistemine yönelik tepkilere sert çıktı. TSK’NİN AÇIKLAMASI TSK’nin önceki gün yayımladığı açıklamaya da değinen Erdoğan, “TSK’ye yapılan hakaretler kendini bilmezliktir. Nam salmış bir orduya ağza alınmayacak hakaretler yapmak saygısızlıktır. Ordunun şerefli mensuplarına yapılan hakaretler ahlaksızlıktır, kendini bilmezliktir. Yarım porsiyon aydın zihniyeti işte budur” ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklenen Erdoğan, “İstediğin yere çocuğunu gönderebileceksin, ayrım olmayacak. Her yerden ‘Allah sizden razı olsun’ cümlelerini duyuyorum. Muhalefetin genel başkanı, eğer dürüstsen hukukta bir kaide var. İddianı ispatla mükellefsin. 20 milyar bir yolsuzluk varsa, hangi belge var neye göre bundan bahsediyorsun? Seni Kahramanmaraş’ta münferit ilan ediyorum. Bu kervan yürüyor Kılıçdaroğlu yürüyor” dedi. Sanatçılara yönelik eleştirilerini sürdüren Erdoğan, “Tiyatro tartışması değildir. Mesele çok başka. Kendilerine küçük rant alanları oluşturmuş seçkincilerin millete tepeden bakma meselesidir. Bu seçkinciler, sanatın tapusunun kendi ellerinde olduklarını zannederler. Bunlar kendi kast sistemlerine başkalarının girmesine asla izin vermezler. Hem şehir tiyatrosundan maaş olacak, sonra dizide oynayacak para alacak, nemalanacak. Rahmetli Cem Karaca zamanında bunlara gerekli cevabı verdi: ‘Bunlar aydın değil, bunlar yarım porsiyon aydın’ dedi. Milletin kültürünü beğenmezler” diye konuştu. Geçen yıl devlet tiyatrosuna 140 milyon TL harcandığını gelirin ise 4 milyon TL olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Yıllarca karikatürlerle aşağıladılar milleti. Finansmanı devletten aldılar, milleti aşağıladılar. Kusura bakmasınlar. Çok bilmiş tavırlarıyla, millete parmak sallayarak azarlama dönemi atık geride kaldı. Milleti küçümseme, milleti hizaya sokan dönemi geride kaldı. Buyursunlar sırtlarını artık devlete değil o aşağıladıkları millete dayasınlar. Biz diyoruz ki özgürce hareket et. Biz sahneleri size tahsis ederiz, destekleriz ama şu ana kadar alıştığınız sistem olmayacak. Senaryoları beğenirsek sponsor da ayarlarız. Artık devlet tiyatro sahnesinden çekiliyor. Buyrun siz tiyatro sahnesine kalın” dedi. Okullarda zehirlenme vakaları görüldü, belediye yeni proje hazırlıyor İzmir’de de süt terörü HİCRAN ÖZDAMAR Karaman’ın müdahilliği reddedildi Duruşmada, mahkeme heyeti, suçtan zarar gördükleri iddiasıyla Hayat Görsel Yayıncılık, Zirve İletişim, Set Programcılık, Mepa Medya, Lapis Eğitim ve Yeni Dünya İletişim şirketleri ile Zekeriya Karaman’ın davaya katılma taleplerini değerlendirdi. 6 şirketin müdahillik talebini kabul eden heyet, Zekeriya Karaman’ın davaya katılma talebini ise “doğrudan zarar görmediği anlaşıldığından” reddetti. Avukat Ersan Şen’in bir sonraki duruşmada tanık olarak dinlenmesine karar verildi ve dava 29 Haziran’a ertelendi. İZMİR İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kentte 7 yıldır başarıyla uyguladığı okul sütü projesinde belediyenin devre dışı bırakılmasının ardından hükümetçe dağıtılan sütlerden dün kentteki bazı okullarda zehirlenme olayları görüldü. Konak’taki Barbaros Hayrettin Paşa İlköğretim Okulu’nda dağıtılan sütten zehirlenen çocuklar, aileleri tarafından Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Servisi’ne götürüldü. Çocuklara besin zehirlenmesi teşhisi konuldu. Velilerden Mehmet Şahin Simsaroğlu, “Büyükşehir belediyesinin dağıttığı sütlerden çok memnunduk” dedi. Okul sütü projesini 7 yıldır başarıyla uygulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, yeni süreçte okullardan çekileceklerini ve dar gelirli semtlerdeki 06 yaş grubu çocuklara bu sütü ulaştırmanın hazırlığını yürüttüklerini bildirdi. Kocaoğlu, süte siyaset karıştırılmamasını istedi. CAHİT ARAL’I ANIMSATTI Milli Eğitim ile Tarım ve Hayvancılık bakanlıklarının başlattığı “okul sütü” projesi nedeniyle binlerce öğrenci zehirlenince Kütahya Valisi Kenan Çiftçi, sütü önce kendisi içti, daha sonra öğrencilere dağıttı. Çiftçi’nin bu davranışı Çernobil felaketinden sonra çaylarda radyasyon olmadığını kanıtlamak için basın toplantısında çay içen dönemin Tarım Bakanı Cahit Aral’ı anımsattı. Konya Valisi Aydın Nezih Doğan ise eleştirilere, “Çocuklar birkaç gün sonra unutur” diye yanıt verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle