17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Muhalefet on yapılan bir etkinlik ve bir gezi, S CHP’deki yenileşmenin giderek derinleştiğini kanıtladı. 31 Mart Mağdurları ecep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı’nın 3 saat boyunca baş başa görüştükleri gün, Akşam gazetesinde eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile yapılan bir söyleşi çıktı. Cindoruk, bugünkü iktidarı şöyle tanımlamış: “31 Mart’tan bu yana kendilerini mağdur, ezilmiş hissedenler, hilafetin kaldırılmasına üzülenler, laikliğin Türkiye’de geçerli bir ideoloji olmasından rahatsız olanlar iktidara gelmişlerdir. Onların sıkıntısı 28 Şubat’la hesaplaşmak değil; 31 Mart’tan bu yana ortaya çıkan sonuçları tekrar yaşamamak ve Türkiye’yi en azından seküler bir R devlete döndürmek istiyorlar.” Cindoruk’un iktidarın askere yönelik operasyonlarına ilişkin görüşü de ilginç: “Türkiye’de asker 31 Mart’ı bastıran Yıldırım Orduları’nın devamıdır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Dün de öyleydi, bugün de böyle yarın da öyle olacaktır. O bir temsil kabiliyeti, bir nitelik, nicelik ve bir inkılâpçılık hadisesidir. Boşuna çıkmaz olaylar. Bu olaylarla ‘askeri yıldırdık, hapse soktuk, bitirdik, Türkiye Cumhuriyeti’nde bizden başka kimse kalmadı, imam hatiplerin intikamını aldık’ falan diyenler, yanıldıklarını görürler.” İstanbul’da gerçekleştirilen “Değişen Mevsimler, Arap Halklarının Demokrasi ve Özgürlüğe Yürüyüşü Konferansı”nda Arap ülkelerinde gerçekleşen ABD destekli turuncu devrimleri “bahar” olarak niteleme, CHP yönetiminin dış politikada kime göz kırpmaya başladığının önemli bir göstergesiydi. İşbirlikçi Müslüman Kardeşler örgütleri üzerinden yürütülen Arap turuncu devrimlerinin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “Mustafa Kemal’in önderliğindeki Türk halkının 1919’da başlattığı mücadele”ye benzetilmesi de ayrı bir veri olarak gözüktü. Dünyadaki ilk ve kendine özgü ve mazlum ülkeler için esin kaynağı olmuş antiemperyalist Türk bağımsızlık savaşının, emperyalizmle doğrudan göbek bağı bulunan “Arap Baharı”na örnek gösterilmesi, CHP’nin yeni yönünün pusulası gibiydi. Medreseleşme karşısında “zaten imam hatipleri CHP açmıştı” algısı, BosnaHersek gezisi ile boyutlandırılmış oldu ve CHP, DSP çizgisine doğru bir kez daha evrildi. sanat olur da, muhafazakâr muhalefet olmaz mı? Olması istenen de o: Majestelerinin muhalefeti. Böyle bir rolü, CHP üyeleri üstlenir mi, CHP’li seçmen içine sindirebilir mi, bilemeyiz. Ancak, AKP gibi yaptığında, CHP’nin oy alamayacağı kesin. Bölünmek İyidir Aslında… Avrupa’da üç ülkede yarın seçim var. Fransa’da başkanlık seçimi, Sırbistan ve Yunanistan’da ise erken genel seçimler... Fransa’da sosyalist Hollande’ın burun farkıyla kazanması bekleniyor. Bu arada bizi ilgilendiren bir nokta var. Euractiv tarafından yapılan ankete göre Sarkozy kaybetse bile Fransızların yüzde 65’i Avrupa politikalarında onun Hollande’dan daha etkili olacağını düşünüyor. Demek ki halkın yüzde 65’i Türkiye konusunda Sarkozy gibi düşünüyor. “Hollande kazandı, Türkiye yaşadı” diye bir durum olmayacak... ??? Öte yandan da Fransızlar gelecekleri ile ilgili en önemli kararlarda ikiye bölünüyor. Avrupa Para Birliği’ne katılmaları gibi Avrupa’nın geleceğiyle ilgili kararlarda hep böyle oldu. Ancak bu bölünmüşlük Fransa’yı zayıflatmıyor, aksine güçlendiriyor. Ülkenin yarısı farklı düşünüyor diye kıyamet kopmadığı gibi, kazanan yarı, kaybeden yarıyı ezip yok etmeye kalkışmıyor. Avrupa demokrasilerinde halkın gözünü korkutmayan bir diğer konu da koalisyonlar. Yunanistan seçimlerinde Sosyalist PASOK yüzde 20’nin altına gerileyebilir. Sağcı Yeni Demokrasi yüzde 20’lere doğru oy kaybına uğrayabilir. Krizin doğal sonucu, komşuda uç partiler yükselişte. Yine de mevcut koalisyonun sürebileceği beklentisi var. Sırbistan ise hem cumhurbaşkanını, hem de parlamentosunu ve yerel yönetimlerini seçecek. Cumhurbaşkanlığı için AB yanlısı Tadiç ile Rusya’ya yakın Nikoliç çekişecek. Görünen o ki kazananla kaybeden arasında büyük oy farkı olmayacak. Sırbistan’ın AB ile üyelik müzakerelerinin açılacağı tarih haziranda belli olacak. Bu seçimin sonucu, AB’nin Batı Balkanlar’a genişlemesi açısından önemli. Rusya yanlısı adayın kazanması resmi değiştirebilir. Balkanlar’a uzanmışken diğer ülkelerin de AB ile ilişkisine göz atalım. Karadağ için Avrupa Komisyonu Ekim 2011’de müzakerelere başlama tavsiyesi verdi, ancak henüz açılan fasıl yok. Arnavutluk 2009’da başvuruda bulundu. Henüz adaylık statüsü kabul edilmedi. Makedonya’ya Aralık 2005’te aday statüsü verildi. Ülkenin adından dolayı Yunanistan’dan kaynaklanan anlaşmazlık yüzünden müzakerelere başlama tarihini henüz alamadı. Kosova ise henüz adaylık başvurusunda bulunmadı. AB’den 5 ülke Kıbrıs, İspanya, Yunanistan, Romanya ve Slovakya, Kosova’nın bağımsızlığını hâlâ tanımadılar. BosnaHersek’e gelince, haziran ayında adaylık başvurusunda bulunması bekleniyor. Farklı bir biçimde yeniden kurulmaya çalışılan “Osmanlı etki alanı”nda durum bu. ??? Avrupa genelinde koalisyonlar kimsenin gözünü korkutmuyor. Geçmişiyle hesaplaşan Türkiye ise nedense 80 öncesinden kalma “koalisyon korkusu”nu yenmeyi hiç konuşmuyor. Bu ruh halinden yararlanan iktidar partisi, Seçim Kanunu’ndaki yüzde 10 barajını değiştirmeye yanaşmıyor. Avrupa’nın en antidemokratik seçim kanunu ile yaşamaya devam... Diğer yandan da Özal döneminde pompalanan “alternatifi yok ki” söylemi zihinlerdeki tahtını koruyor. Bu düşünce kalıpları içine sıkışmak ülkeyi otoriterliğe götürüyor. Alternatif çıkaramayan toplumda demokrasi de olmaz. Amaç herkesi aynı kalıba sokmak değil, farklılıkları hazmetmek olmalı. ORMANLAR GİTTİ, GİDER oğa dostu Yücel Çağlar, yeni yürürlüğe giren “2B” D yasası ile, 21.2 milyon olduğu ABD’nin koruyuculuğuna sığınmış olan emekli vaizin “camiası”nın kurduğu Sema Koleji’ni ziyaret ve Miladı Müslüman Derneği’nin verdiği yemek, yazılanlara bakılırsa, Kemal Kılıçdaroğlu’nu çok “memnun” etmişti. O memnuniyeti, emekli vaizin camiasını hoşnut etmeye dönük bir sorumluluk olarak da algılayabilirsiniz. Muhafazakâr tiyatro, muhafazakâr umhuriyet Bayramı’nı yasaklayanların 19 Mayıs’ı C kısıtlayan genelgesini durduran Danıştay’ın kararı “hukuki bir garabet”miş! Bunu söyleyen kim? Ensar Vakfı kurucusu, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer. Amacını, “herkesin kendi dini ve felsefi inançlarına göre eğitim ve öğretim yapma hakkını kullanmasına destek ve yardım sağlamak” Eğitim Kadrosu olarak belirlemiş Ensar Vakfı, 1618 Kasım 2012’de düzenlenecek, “Uluslararası Değerler ve Eğitim Sempozyumu” için çalışmalarını sürdüyor. Sempozyumda neler mi görüşülecek? Kimi konu başlıkları şöyle: “Değerler eğitimi açısından ders kitapları ve materyalleri. Din ve değerler eğitimi. İslam ve değerler. Öğretmen yetiştirme programlarında değerler eğitimi.” Sempozyumun “Bilim Kurulu” da belli. Bunların arasında Prof. Dr. Emin Karip de var. Emin Karip, Ömer Dinçer’in, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’na atadığı kişi. Ulusal eğitim, küçücük kız çocukları için “mükellefiyet”, yani “kadın olabilme” koşulunu tutturabilmek için yasada yaş sınırı ayarlayan, lise öğrencilerine evlilik yolunu açmak için yönetmelik değiştirmeye çalışan bir kadronun elinde! öne sürülen tüm “orman” sayılan arazilerin “orman olarak muhafaza edilmesinde yarar görülmediği” gerekçesiyle yerleşime açılabilmesinin alabildiğine kolaylaştırıldığını, bu “kolaylıktan” yararlanabileceklerin sayısının anayasada öngörülenin yaklaşık üç katına çıkarıldığını ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın her türlü keyfi uygulamasına da olanak tanındığını duyuruyor bizlere. CHP tarafından da büyük ölçüde desteklenen bu düzenlemelerin anayasaya açıkça aykırı olduğunun altını çizen Yücel Çağlar diyor ki: “Yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilme olanağı artık son derece kısıtlıdır; vurulması durumunda ise Anayasa Mahkemesi’nin verebileceği kararı kestirmek de güç değildir.” Süt SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Okul çağındaki çocuklarımıza süt dağıtımı başladı. Dağıtımın başladığı ilk gün, Samsun’dan, Sivas’tan, Konya’dan, Edirne’den, Antalya’dan, Adana’dan ve daha birçok ilimizden rahatsızlanan, hastanelere taşınan çocukların haberi geldi. Daha işin aslı ortaya çıkmadan, validen bakanlara herkes bir telaşla olayı açıklamaya çalıştı. Onlara göre olay alerjiden kaynaklanmış olabilirdi, o da olmazsa psikolojik olarak bile ortaya çıkması mümkündü… İkinci gün aynı şikâyetler azalarak da olsa gelmeye devam etti. Devlet tarafından atılan bu adım, hiç kuşkusuz olumludur. Hükümet tarafından gerçekleştirilen her icraata sırf muhalefet olsun diye eksiklikleri, yanlışlıkları yönünden yaklaşmak elbette doğru değildir. Ancak böylesine büyük çaplı bir projenin ve projeden doğan krizlerin idaresi, koordinasyonu ve yönetimi de projenin kendisi kadar önemli ve özenle takip edilmesi gereken konulardır. Projede süt alımı kimlerden, hangi ölçülerde gerçekleşmektedir? Üreticilerin denetimi tamamlanmış mıdır? Mevzuata aykırı faaliyet gösteren işletmeler belirlenmiş midir? Projenin hayata geçirilmesinden önce tüm bu önlemlerin alınmış olduğuna inanıyoruz. Aksi halde bu projenin de acelenin, hızın, hazırlıksızlığın kurbanı olmasının önüne geçilmez. Öte yandan günde 7.5 milyon çocuğa süt dağıtımı için yeterli süt üretiminin olamayacağı, bu yüzden sütlerin süt tozuyla üretildiği iddiası doğru mudur? Tüm bu soruların yanıtlarının en yakın zamanda başta 7.5 milyon evladın ailelerine verilmesi gerekmektedir. Bu arada azınlık okullarında okuyan 2500 evladın projeye dahil edilmemesi de bir başka düşündürücü mesele olmuştur. Sonuç olarak devlet çocuklarımıza bedava verdiği sütünü helal ediyordur elbette; asıl önemli olan çocuklarımızın bu sütü hazmetmeleridir. İşte onu hep birlikte yaşayıp göreceğiz. tak talebiyle meydanlara döküldüler. İslamla sosyalizm arasında var olduğuna inandıkları ilişkiyi, ellerinde tuttukları pankartlarla kanıtlamaya çalıştılar. Mülkiyetin ortadan kalktığı yaşamların özlemini çektiklerini dile getirdiler, omuz omuza. Antikapitalist Müslüman olgusu ne kadar samimi, varlığı ne derece kalıcı kılabilir, ne oranda ağırlık yaratabilir henüz bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var: İhsan Eliaçık ve antikapitalist Müslümanlar bugün için yeni ve farklı bir düşünce biçiminin temsilcileri olmuştur. Zaten 1 Mayıs 2012, her renkten, her sınıftan, her dinden, her cinsten insanın Taksim Meydanı’nda toplandığı, farklılıklarımızın tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildiği bir gün olarak tarihe not edilmiştir. 1 Mayıs birbirinden çok uzak dünyalar, yaşamlar arasında bir bağ oldu bu sene. Ortak bir zeminde, “sistemin mağdurları” kimlikleriyle, benzer istekler köprüsüyle yaklaştı insanlar birbirine doğru. Aslında aynı köprü sadece bu toprakların değil tüm dünyanın dört bir ucunu bağladı birbirine. Toplumdaki her renk kendini istediği gibi, özgürce ifade edebildiği, hepsi aynı gökkubbenin altında renklerini yansıtabildiği noktada barış hakikatiyle tanışabiliriz. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 o BElediye or not to BElediye’ 1 Mayıs gösterilerinde açılan bu anlamlı pankart aslında çok şey söylüyordu. Devlet ve belediye tiyatroları bitiriliyor, ancak bunların yerine ne koyulacak; alternatif tiyatrolar, kadrolar var mı; görünürde yok. Yıkmak kolaydır da işte, zor olanı yapmaktır. Özelleştirme ismi altında yeni bir tiyatro furyası başlayacak mı bilinmez. Peki, yeni tiyatrolar için devlet sponsorluğunu kimler alacak? Senaryosunu yazan her fikirden her düşünceden insan bu desteği alabilecek mi... Peki senaryolar arasındaki, sahnelenecek oyunlar arasındaki eleme nasıl, hangi kriterlere, hangi kuvvetli ilişkilere göre yapılacak… Bilinmez. Şehir Tiyatroları oyunlarının merkez yönetim tarafından belirlendiği bir sanat ortamından özgür, yaratıcı yapıtların çıkması beklenemez. Tiyatro, piyasa koşullarının eline bırakılacak bir alansa hiç değildir. Sanata kendini adamış, topluma tiyatroyu sevdirmek için ömürlerini çürütmüş insanlara öfkelenerek onlara düşmanca yakıştırmalarda bulunmak ise ülkenin sanat ve sanatçı köklerine darbe vurmak demektir. [email protected] ‘T HARBİ SEMİH POROY ek göğün altında 7 renk Taksim Meydanı 1 Mayıs’ta çok renkli bir kalabalığa ev sahipliği yaptı. Futbol taraftarları, öğrenciler, doktorlar, sanatçılar, hayvanseverler, sendikalar, meslek odaları… Komünizm, sosyalizm, Kemalizm, Kürtçe, Türkçe ve topyekun bir barış arzusu. Ve bir grup: Antikapitalist Müslüman. Yıllarca antikomünizm görüntüsü verdikten, işçi hakkı, sınıfsız toplum diyen solculara “ülkeyi karıştırdıkları” gerekçesiyle kızdıktan sonra gün geldi, onlar da insanca yaşam, özgürlük, demokrasi or T UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Tembel, 1 üşengeç. 2/ Hıristiyan ermiş 2 lerine verilen 3 san... Tatlı su 4 larda yaşayan 5 bir balık. 3/ Bit yavrusu... Si 6 lisyum elemen 7 tinin simgesi. 8 4/ Ciltçilikte, kitap yaprakla 9 rını düzgün tutmaya 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yarayan ince örülmüş 1 İ R T İ F A K K şerit. 5/ Adana’nın 2 L A O S N A T O Pozantı ilçesinde bir 3 T T AMA R İ N yayla... Türk müzi4E K O L A L İ Ç ğinde bir makam. 6/ 5B İ L E K İ S İ Çok sık yinelenen ve 6 E L O E Z G İ N bundan dolayı usanç U R A vererek önemini yiti 7 R İ J İ T E D E ren söz. 7/ Azerbay 8 Ç İ T A S T A N A can’ın plaka imi... 9 S E Kimse, kişi... Y. K. Beyatlı’nın hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri. 8/ Osmanlılarda gece bekçisi... Doğu Karadeniz dağlarının yüksek kesimlerinde yaygın geçici kırsal yerleşme tipi. 9/ Birdenbire, apansız... Hayvan ağılı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başıboş hayvanların salındığı çayırlık. 2/ Avuç içi... Argoda, bilip bilmediği her konuya atlayan kimseye verilen ad. 3/ Geveze ve yılışık kimse... Bir nota. 4/ Pehlivan kispetinin paçası. 5/ “Yapıtlar” anlamında eski sözcük... Tesadüf. 6/ Bir şarkıda her kıtadan sonra yinelenen ve bestesi değişmeyen parça. 7/ Ender, seyrek... “İltihaplı hastalık” anlamında kullanılan eski sözcük... İlkel bir silah. 8/ Haldun Taner’in,Türk edebiyatında futbolu konu alan en güzel yazılardan biri olan ünlü öyküsü... En küçük izci kuruluşu. 9/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Bir ilimiz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle