20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2012 CUMARTESİ 2 KİM ne derse desin, ülkenin geleceği üniversitelerin elindedir. Yalnız bilimyurdu oldukları, doğruyu araştırdıkları, gençleri yetiştirdikleri için değil, toplumun gelecekte alacağı biçimin erken habercileri oldukları için de. Gerçekten bugünün üniversitelerine bakıp yarınki toplumun nasıl olacağını kestirebilirsiniz. Öyle olduğu içindir ki devleti yöneten politikacılar üniversitelerin durumuyla yakından ilgilenmiyorlarsa, gereksinimleri kamu parasıyla karşılamak yerine sorunların çözümü paralı vakıf çevrelerinin insafına terk ediliyorsa ve hele üniversitelerin yönetimini siyasal hesaplarının içine almaya kalkışılıyorsa, iktidarlar ülkeyle birlikte kendi kuyularını da kazıyorlar demektir. Hangi yanından bakarsanız bakın, üniversite özerkliğinin sağlanması, korunması ve OLAYLAR VE GÖRÜŞLER edilgenlik ülkeye ve topluma ihanet sayılmaz mı? Önümüzdeki dönem, üniversite yönetimlerince ve politikacılarca takınılacak tutumların mihenk taşı sayılan rektör seçimlerinin dönemi olacak. Üniversiteler ile devleti yönetenler arasındaki ilişkileri gözlemlemek ve bu konuda gerekli yargılara varmak için son derece kritik bir döneme girmek üzereyiz. ektör seçimleri konusunda üniversitelerin hazırlıklı olup olmadıklarına bakılmalı ve seçim denen ama aslında siyasal iktidar sahiplerinin uyguladıkları bir atamaya dönüşen bu süreç şimdiden tartışmaya açılmalıdır. Üniversitelerce yapılmış bir önseçimin sonuçlarını önce iktidarın etkisi altındaki bir YÖK’ün, daha sonra da nasıl davranacağı bilinen bir makamın tercihine sunmak üniversitelerce yapılmış bir seçim sayılır mı? Güngör Gençay’ı Uğurlarken Hasan AKARSU Üniversite ve Devlet sürdürülmesi gerekli kamusal ilkelerin başında gelmeliydi ama olmadı. Bu ilkenin gerekleri sağlanmamış, korunmamış ve sürdürülmemiş olduğuna göre, ülkenin geleceği de endişe verici olmaya devam edecektir. e var ki, toplumdan ve devletten bunları beklerken üniversiteler sadece beklentiyle yetinerek asıl kendilerince yapılması gerekenleri gündeme getirmiyorlarsa ödevlerini onlara anımsatmamak daha da endişe verici sonuçlara davetiye çıkarmaktan farksızdır. Böyle bir R N zan, yazar Güngör Gençay, yazınımızda kendine özgü bir halk adamı olarak yaşayacak. 22 Nisan 2012’de sabaha karşı yitirip 23 Nisan’da sonsuzluğa uğurladığımız Gençay, son soluğunu verinceye değin belleği yerinde, geleceğe umutla bakan, özgürlüğe nöbet tutan, insana güvenen bir kimlik, bir kişilik olarak anılacak. TYS önünde yapılan uğurlama toplantısında konuşan Osman Bozkurt, Gençay’ın yaşamayı “kök salmak” olarak algıladığını; Mustafa Köz, toplumcu tutarlılığı ve aydın tavrıyla yeryüzünün O çalışkan işçi arılarından biri olduğunu; Gülsüm Cengiz, emekçi çocuklar için yazdığını; Afşar Timuçin, dürüstlüğünü, güvenirliğini; Adnan Özyalçıner, yapıtlarıyla yazınımıza çok şey kattığını, insanca yaşama gerçeğini savunduğunu özellikle vurguladılar. Yeni insanla doğacak umuda inanan, emeği, gerçeği, bilgiyi, toplumcu gerçekçi sanatı savunan Güngör Gençay’ı sonsuzluğa uğurlarken, düşünceleriyle, şiirleriyle, yapıtlarıyla yaşayacağına olan inancımızı tazeliyor, ışıklar içinde yatmasını diliyoruz. Nasıl Muhtıra Yedim?.. Bize “Asker yanlısı darbeci” diyen yandaşın yüzü geliyor gözümün önüne... Şaşkın... Tek gözü kapalı... Dudakları uzayıp uzayıp kısalıyor... Genelkurmay’ın bize “muhtırasını” onaylasa statükodan yana olacak... Onaylamasa bizden yana olacak... Ağzının yarısı açılıp açılıp kapanıyor... Ama ses çıkmıyor... ? Doğrusunu isterseniz ben de şaşkınım... Hiç “muhtıra” yememiştim, “muhtıracı” olarak... ? Muhtıramda diyor ki: “...Başta ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tarihe mal olmuş asker kişilerin de şerefle taşıdıkları askeri unvanları bile seviyesizce alay konusu yapmak....” (........) Oysa Atatürk sevdam yüzünden başım dertte ya... Yüzlerce Mustafa Kemal sevdası yazısını silip attılar yani... ? Muhtıramdan yine: “Dünyanın en disiplinli ordusu olarak gösterilen ordumuzda disiplini zedelemeye kalkmak...” (.......) İyi de “dünyanın en disiplinli ordusunun” yarısı darbe yapmaya kalkmak suçundan hapiste... Önceki Genelkurmay Başkanı silahlı terör örgütü kurmaktan, kuvvet komutanları hükümeti devirmeye teşebbüsten, ordu komutanları darbe planlamaktan içeride... Ordunun en gizli belgeleri medyadan medyaya, Fatih Altaylı’nın dediği gibi tekerlekli bavullarla taşınıyor... Disiplini ben bozdum yani?.. ? Muhtıramdan: “TSK’yi ve onun değerli mensuplarını tahrik etmeye çalışmak...” (.......) Oysa askerlerin siyasete bulaşmalarına ne kadar karşıysam, TSK’ye saldırılmasını ve askerlerin küçük düşürülmesi çabalarını da o kadar istemem... O askerler bizimdir... Sınır dağlarında her gün canlarını verirken, onlara minnet duymak yerine, gururlarının kırılmasını, suçlanmalarını, kirli siyasetin elinde ezilmelerini de kabul edemem... Onun için zaten; televizyonlarda olmadık hakareti, saldırıyı, suçlamayı “tahrik” saymayan Genelkurmay Başkanlığı’nın, benim fıkramsı bir pazar yazımı “tahrik” saymasını anlayamadım... ? Olsun... Bizler; itildik, sürüldük, vurulduk, hapishanelere kapatıldık, yakıldık, yandık... Ama çocuklarımızın; yeryüzünün özgür, alnı açık, mutlu, gururlu, uygar, çağdaş birer bireyi olarak büyümelerini isteriz, onlar yanmasın... Ve tek gücümüz var: Yüreğimizdeki vatan sevdası... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle