17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR iyet ? Masum çirilen e ge Müzesi’nd omanı zaman, r isteği uma tekrar ok Belki de or. uyandırıy amuk Orhan P eri b 2008’den uran rda d kitaplıkla e yazar in romanın iç geri olarak bir yolunu in n e m n dö her şeyi buldu ve zdı. baştan ya unda a son Okurun d eği yer c geri döne tır, hep cak roman ola n. roma AYSU ÖNEN 17 Sanat Yaşamın Bir Parçası Olmalı Geçen hafta Gaziantep Üniversitesi’nde bir toplantı yapıldı. Aile Bakanlığı’nın düzenlediği, Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın da ev sahipliğini üstlendiği toplantıda kentte kültürsanat alanında neler yapıldığı, neler yapılması gerektiği konuşuldu. Çalışmalar değerlendirildi, öneriler getirildi. Önce üniversiteden ne kadar etkilendiğimi belirtmem gerek. Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun’un “kampus turu” sanki bir öğretim kurumunu değil, gelişmiş bir kenti kapsıyordu. 27 bin öğrenci varmış üniversitede. 27 bin! Benim çocukluğumda Antep’in nüfusu… ??? Toplantıda önce Zeugma, sonra kentin kültürel miraslarının ortaya çıkarılması konuşuldu. Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey’in bu alandaki çalışmaları ve başarısı yadsınamaz. Birçok değerin kurtarılması, ortaya çıkarılması konusundaki girişimler onun önderliğinde gerçekleşti, sonuçlandı. Konuştuğum çeşitli görüşlerdeki Antepliler de kabulleniyor bunu. Akla hayale gelmeyen “bürokratik engeller”le boğuşarak başarıya ulaşmak gerçekten çetin iş… ??? Evet, eski değerlerin, kültür sanat yapıtlarının ortaya çıkarılması, korunması çok önemli… Ama bu alanda kentte neler yapılması gerektiği konusu başka çalışmalar da gerektiriyor. Sanırım en önemli sorun, bütün yurtta olduğu gibi, Antep’te de kültür sanatın kentin ve kentte yaşayanların günlük yaşamının bir parçası haline getirilmesi… ??? Benim çocukluğumda yazlık sinemalar dışında Antep’te yedi sinema vardı. Türkiye’de ilk Sinematek İstanbul’dan önce Antep’te kurulmuştu. Tiyatromuz yoktu, ama İstanbul’dan turneye çıkan topluluklar sık sık gelir, temsiller verirlerdi. Türk sanat müziği, Türk halk müziği korolarının yanı sıra Klasik Batı Müziği Derneği’ne sahiptik. Günlük gazetelerde kültür sanat sayfaları yer alırdı. Yukarıda sözünü ettiğim 27 bin kişi iyi kötü bir sanat ortamında soluk alıyordu. ??? Şimdi Antep’te bir tiyatro varmış. “Carrar Ana’nın Silahları” oyunuyla yurtdışında bile övgü almış. Ama konuştuğum on Anteplinin hiçbirinin bu tiyatrodan haberi yok. Bir orkestra var mı Antep’te? Antalya Altın Portakal’ı değil, Cannes’ı, Venedik’i hedef alan bir film şenliği düzenleniyor mu? Sıradan değil, ses getiren bir kitap fuarı düşünülüyor mu? Bunlar gerçekleşse bile, yeterli olur mu? Ülkenin bir numaralı film şenliği, sinemayı Antalyalının günlük yaşamına iliştirebildi mi? TÜYAP Kitap Fuarı, İstanbulluyu kitap kurdu yapabildi mi? Bu gibi girişimler tek başlarına yeterli değil elbet. Bir zamanlar gündelik yaşamımızın bir parçası olan kültür sanat, gittikçe bir antika kimliğine bürünüyor; attığımız her adımda onun biraz daha gerilerde kaldığını görüyoruz. ??? Ne yapmalıyız peki? “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Doğru. Belki bütün bütüne kopmadı ama, koptu kopacak. Sanatı, kültürü gündelik yaşamımıza iliştirmek gündemimizin ilk maddelerinden biri olmalı. ıkan kısmın özeti: Yazar, sevdiği kadın Füsun’a ait sıradan nesnelerden bir müze kurmayı hayal eden karakter Kemal’i yaratır. Hatta daha ileri giderek gerçekliği terk eder, romanın içine kendisi de bir karakter olarak girer ki, Kemal ile aynı evrende var olabilsin, ona hikâyesini yazma sözü verebilsin. Ancak kurmaca nesneler müzesini romanın dışına, gerçek dünyaya taşımak, en başından beri yazarın fikri ve hayalidir. Müze mi önce gelir, roman mı diye düşünürken biz, Orhan Pamuk bugüne kadar düşünülmemiş bir üst kurmaca manevrası çeviriyor. Okurun hayal gücüne müdahale etmeye cüret ediyor. Bu arada olay İstanbul’da geçmektedir. Romanda anlatılan Masumiyet Müzesi artık gerçek, romanda anlatılan adreste. Bizlerse bu edebiyat fenomenini açıklama ihtiyacı içindeyiz. Kendini ciddiye alan her edebiyat yazısı gibi Borges’i şahit gösterelim önce: “Sanatın görevi, başımıza gelen olayları hafızada yer edecek simgelere dönüştürmektir.” Simgeler hercaidir ama değil mi Borges? Yine de, müzede sergilenenlerin, romana, bir film uyarlamasından çok da farklı olmayan, görsel bir arka plan ve bir atmosfer kazandırdığını söyleyebiliriz. Ç Kurmacayı gerçekle betimlemek Orhan Pamuk’un romanda anlattığı Masumiyet Müzesi artık gerçek, romanda anlatılan adreste yerdir. Füsun, edebi kanonda masum ve talihsiz arzu nesneleri olarak yazılmış Lolita, Madame Bovary, Tess gibi unutulmaz kadın karakterlere yakındır. Kusursuz güzelliktir, hayranlık duyulandır. Müze, Füsun’un doğduğu yerdir. Yazarın müzesinde Füsun ölümsüzdür. Yazar Füsun’u yarattığı için, epik aşk mümkündür. Bir edebi başarı hikâyesidir müze. Yazar yazdığı için gerçek olan. Yazarın gururu bundandır. Geri dönülen yer hep roman Kinaye ile “Sanat aslında pek işe yaramaz” diyen Oscar Wilde gözüyle açıklamaya çalışırsak Masumiyet Müzesi’nin varlığını, elimizde olmadan savunmaya geçip romanla arasındaki organik bağları önemsiz kılarız. Müzeye bir fayda yüklemeye çalışırız hemen. Retrofillerin seveceği, nostaljik bir İstanbul belgeselidir sergilenen. Sureti ve kimliği çoktan değişen İstanbul burjuvazisinin hayatı ve aşkları da müzelik olmuştur sonunda. Kitabı okumayan da gelsin, görsün. Bu sanatsal gayrete, cebinde daima taşıdığı kapitalizm rozetini takmak isteyenler bile ikna edilsin. Halbuki neden olmasın işe yaramayan, tek varlık nedeni romana eşlik etmek olan bir müze? Karakterleri kişilere dönüştüren, kurmacayı gerçekle betimleyen üç katlı, merdivenli bir metafor neden olmasın? Sayfalar bittikten sonra neden bir müze yazmasın yazar? Kemal’in arzu ettiği gibi sergiledikleriyle gurur duyan? Masumiyet Müzesi’nde geçirilen zaman, romanı tekrar okuma isteği uyandırıyor. Son sayfalarda anlatılan kurmaca müze nasıl olur da bire bir hayata geçirilebilir diye düşünürken akla bir fikir geliyor. Belki de Orhan Pamuk 2008’den beri kitaplıklarda duran romanın içine yazar olarak geri dönmenin bir yolunu buldu ve her şeyi baştan yazdı. Okurun da sonunda geri döneceği yer roman olacaktır, hep roman. üzelerin asıl konusu gururdur’ Romanda, Kemal’in Füsun’un içtiği sigaraların izmaritlerini saplantılı bir şekilde biriktirmesi, birlikte geçirdikleri anları cisimleştirerek zamana hapsetme ihtiyacını simgeler. Kemal’in hikâyesinin bir parçasıdır. Oysa müzede bu izmaritlerin sergilendiği tablo ve ona eşlik eden sigara içen kadın ellerinin görüntüleri ise parçalanmış, bir türlü bütün olamayan bir Füsün’u simgeliyor. Sanki üç boyutlu birer ölüdoğa gibi düzenlenmiş sergi kutularına bakarken hissedilen, ölmüş insanların eşyalarını dikizleme duygusu tüyler ürpertici olabiliyor. Romanda, Kemal’in kazadan hemen sonra Füsün’un cansız bedenini soğukkanlılıkla, nü bir tabloyu betimler gibi anlatması kadar tüyler ürpertici. “Müzelerin asıl konusu gururdur” diyor Kemal’in ağzından Orhan Pamuk. Görünüşte müze, Kemal’in Füsun’u sergilediği yerdir. Bir arzu nesnesi olarak taptığı Füsun’a sonsuza dek sahip olacağı kafes. Kemal’in müzesindeki Füsun ölüdür, bedeni yüzlerce nesneye ayrışmıştır. Füsun, ‘M Kemal onu idolleştirdiği için vardır. Müze cinayet mahallidir aynı zamanda. Kemal’in hissettiği suçluluk duygusunun kendini dev aynasında gören patolojik ve gülünç bir gurura dönüşmesinin hikâyesidir. Mecazi üst kurmaca katından baktığımızda müze, yazarın Füsun’u sergilediği Bir müze hikâyesi ORHAN PAMUK’UN ‘ŞEYLERİN MASUMİYETİ’ KİTABI RAFLARDA Kültür Servisi Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” kitabıyla aynı adı taşıyan müzenin açılışının ardından “Şeylerin Masumiyeti” ismiyle kaleme aldığı yeni kitabı da raflardaki yerini aldı. Kimini romanı yazarken, kimini de daha sonra toplayarak bir araya getirdiği eşyaları müzede sergilerken ziyaretçileri bir zaman yolculuğuna çıkaran Pamuk, “Şeylerin Masumiyeti”nde yıllar boyunca İstanbul’un günlük hayatından çekip çıkardığı eşyaların ve resimlerin hikâyelerini anlatıyor. Müzenin ve müzedeki eşyaların fotoğraflarının da yer aldığı “Şeylerin Masumiyeti”nde müzenin hazırlanışı ile birlikte değişen İstanbul’a da tanıklık ediyoruz. NarPhotos’tan İznik’te atölye Kültür Servisi Yedi bağımsız fotoğrafçı tarafından kolektif bir yapı olarak kurulan NarPhotos, 2003’ten beri sürdürdüğü atölye çalışmalarına İznik Zeytince Dağevi’nde gerçekleştireceği hafta sonu atölyesi ile devam ediyor. Hafta sonu atölyelerinin ilki 34 Mart tarihleri arasında 12 katılımcıyla gerçekleştirilmişti. 1819 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek ikinci atölye çalışması fotografik ifade olanakları, bir portfolyö hazırlamak, dergilerle çalışmak, günümüz fotoğrafında yeni Tolga Sezgin ‘Tiyatroda Güncel Sorunlar’ paneli ? Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda yönetmelik değişimiyle başlayan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Tiyatroları özelleştireceğiz” açıklamasıyla devam eden kriz bir panelle masaya yatırılacak. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin (TEB) düzenleyeceği “Tiyatroda Güncel Sorunlar” başlıklı panel, yarın saat 14.00’te Beyoğlu Oyuncular Kahvesi’nde gerçekleşecek. TEB’in Genel Sekreteri Metin Boran’ın moderatörlüğünde düzenlenecek panele Murat Daltaban, Orhan Alkaya, Rutkay Aziz, Yücel Erten, Zeliha Berksoy konuşmacı olarak katılacak. Panelde kent, devlet ve özel tiyatrolardan sanatçıların akıbetleri de tartışmaya açılacak. eğilimler ve multimedia uygulamaları konusunda katılımcıların deneyimlerini arttırmayı hedefliyor. 12 kişinin katılımıyla sınırlı atölye çalışması için son kayıt tarihi 7 Mayıs. (0 212 245 82 950 533 432 72 20 www.narphotos.net) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle