22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MAYIS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Öfke tsunamisi, birinci yılını doldurdu… Finans krizinden bu yana Batı’yı kemiren öfke yeni değil. Ancak meydanlarda bir “tsunamiye” dönüşmesi, geçen yılın mayısına rastlıyor… Öfkelilerle ilk defa, geçen yılın mayısında, Madrid’in “Puerta del Sol” meydanında karşılaşmıştık… İspanya’nın tüm özgürlük mücadelelerinin cereyan ettiği merkezi meydanı kendilerine mesken tutan “Öfkeliler”; burada ilk kez “15 Mayıs”ta tarih sahnesine çıktıkları için hareket “15M/15 Mayıs” ismiyle damgalanmıştı... “İspanyol devrimi”, “Demokrasi hemen şimdi” gibi etiketler de alan “15M”ciler; krizden etkilenen eğitimli orta sınıf kitleleri temsil ediyorlar. Refah devleti kazanımlarının erimesi, genç işsizlik oranlarının yüzde 50’lere varması ve belirsizlikle dolu gelecek korkusu karşısında, meydanlara çıkan “Öfkeliler”in aslında belirgin stratejileri yok. TV önünde oturmakla sorunlara çare bulamayacaklarını düşünerek “Puerta del Sol”da randevulaşan 15M’ciler burada polis direnci ile karşılaşınca, dayanışmalarını Tahrir modeli bir işgal hareketine dönüştürdüler… İdeolojik duruştan ziyade, kazanılmış “demokratik hakları korumaya” yönelik olan hareketin ilk talebi, “piyasa diktatörlüğüne boyun eğmemek” ve refah devleti güvencelerini çöpe atmamak oldu. Buna bağlı olarak; siyasetin merkezinde finansal sorunların değil “insan”ın öne çıkarılmasını istiyorlar. 9 eylemlerinde yararlanılan Sharp’ın kılavuzluğundan, Rusların ithal ettiği taktik 60’larda çiçek çocuklarının düzenlediği “Woodstock panayırlarına” benziyor. Boris Akunin gibi tanınmış yazarların başı çektiği “Putin karşıtı panayırlarda”, polis müdahalesine çanak tutacak hiçbir siyasi simge/slogan kullanılmıyor. Kent sokaklarında yürüyen sessiz kalabalıkları gören Moskovalılar, aslında bunun sıradan bir yürüyüş olmadığını biliyor. Kâh yanlarından geçen kalabalıklara alkışlarla destek veriyorlar, kâh arabalarının kornalarını çalarak yanlarından geçen “yürüyüşçüleri” selamlıyorlar… “Siyaset panayırlarını” Moskova’nın Cjstie Prudy Parkı’ndan başlatan göstericilerden, parkta bulunan Kazak yazar Abay Kunabaev’in heykeli yüzünden “Occupy Abay” hareketi diye söz edenler de oluyor. Çünkü Abay Kunabaev’in heykeli göstericilerin buluşma merkezi… Heykelin yanında Sharp metotlarının listesi sıralanıyor: “Aranızda siyaset konuşmayın. Slogan atmayın. Güvenlik güçlerine nazik davranın. Çöpleri yalnız çöp kutusuna bırakın. Gece 11’den sonra gürültü yapmayın. Gösterilere katılmayan yurttaşlara güler yüzlü yaklaşın. Eğer onlardan herhangi bir saldırı gelirse, derhal polise başvurun. Polis sizi korumak için de oradadır.” Siyasi mücadelenin 21. yüzyıl yöntemleri böyle şekilleniyor. deolojik değil demokratik… “Öfkeliler”i en çok öfkelendiren konu, siyasi parti ve liderlerinin; bu kavurucu meseleler karşısında etkisiz kalmaları oldu. “15M” bu nedenle, kurulu düzen siyaseti ve kitlesel düzen partileri ile köprüleri atarak yola çıktı ve alternatif bir siyaset arayışı için günler süren işgal eylemlerine başvurdu... Son bir yıl içinde hareketin elde ettiği somut kazanımlardan söz etmek mümkün değil. Ancak “15M” yaz başında Atina’dan Tel Aviv’e; oradan güz aylarında okyanus ötesinde “New York”a sıçrayan öfke hareketi, yeni bir sivil toplum anlayışı ve farklı bir siyaset yapmanın simgesi haline geldi. Dünya kapitalizminin göbeğinde “Occupy Wall Street / Wall Street’i İşgal Et” eylemlerine dönüşen tepki dalgası, farklı biçimde, akabinde “mezara dek Putin” modeline direnen Rus orta sınıflarına da yayıldı… İ Öfkeliler Bir Yaşında Batı demokrasilerinde isyanının nirengi noktası geçmişte elde edilen “yurttaşlık haklarını korumak” iken; Putin Medvedev modeline tepki ile Rus dalgasındaki itici güç, “Putin’den kurtulmak” arzusu oldu. Putin sindiremedi Aralıktaki hileli Duma seçimleri ardından yollara dökülen Rus “Öfkeliler”i, özellikle büyük kentlerde etkili oldular ve “Putin’siz Rusya!” çığlıklarıyla devlet başkanlığını üçüncü kez ele geçiren Rus lidere bayrak açtılar. Kış ayları boyunca dondurucu Rus soğuğunda süregiden protestolar, geçen hafta başında Putin’in Kremlin’e yeniden çıkmasını engellemedi… Ancak “Öfkeliler”, ifade ve toplantı özgürlüğü; demokratik haklar yelpazesine doğru genişleyen taleplerinden taviz vermediler ve Putin’e karşı sergiledikleri direnişten de vazgeçmediler… Çarların taç giyme törenlerini andıran merasimlerle geçen pazartesi devlet başkanlığını tekrar ele geçiren Putin’e karşı yeniden yollara çıkan muhalifler ağır polis baskısı gördü. Bu baskılar karşısında Putin karşıtları son bir hafta içinde güvenlik güçlerini afallatan çok değişik protesto yöntemlerini devreye soktular ve de sivil itaatsizlik gurusu “Gene Sharp metotlarını” kullanmaya başladılar. İran’daki “Yeşil Hareket”ten, Arap Baharı gösterilerine dek son dönemin tüm direniş Futboldan Başka Her Şey Uzun yıllardır maç izlemiyorum. Doğrusu izlediğim maçlardan da keyif almıyorum. Türkiye’nin en büyük iki takımı hem de sezon sonunda şampiyonluk maçına çıkıyor. Stadyumda yalnızca bir takımın taraftarı var. Ötekiler bir yıl, hatta belki yıllardır bekledikleri, kar, kış demeden takımlarını desteklemek için çile çektikleri, en büyük sevinci yaşayacakları o günü, o maçı ancak televizyondan izleyebiliyor. Futbolcular açısından bakarsanız, saha sizinse, sizin için en önemli maçı yalnızca kendi taraftarınıza oynuyorsunuz. Değilse, karşı takımın taraftarının karşısında oynuyorsunuz. Ne yapsanız sizi alkışlayan, destekleyen kimse yok. En iyi maçı oynasanız da hakaret göreceğiniz kesin. O da yetmiyor çıkışta canınız tehlikede mi diye düşünüyorsunuz... Karşı takım canının derdinde de, taraftarın tuttuğu takımınki değil mi? Taraftar sonucu beğenmezse onların da başına her şey gelebilir. Son maçtan sonra bırakın futbolcuları, hakemleri, yönetim kurullarını, konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlar bile zarar görmedi mi? Milyonlarca insanın en büyük keyfi, hatta belki tek hobisi olan futbolun en önemli gecesi, maç ve gol heyecanıyla değil terör görüntüleriyle ekrana geldi. ??? Yıllardan beri futbol hastası arkadaşlarımdan güzel bir golü, muazzam bir futbolcuyu değil, kim kime “yattı”, hangi hakem maçı “sattı”, hangi başkan ne çevirdi, federasyon hangi dümenlerle uğraştı, yayıncı kuruluş ne yaptı gibi hikâyeler dinliyorum. Maç sonrası yapılan televizyon tartışma programlarında da durum farklı değil. İnanılmaz bir gerilim, kavga, tartışma kimi zaman artık tümüyle oyun olduğunu bilseniz bile insanları çileden çıkartan sözlerle geçiyor maç sonrası programları... Bu yıl işin içine şike davaları da girince iş iyice çığrından çıktı. Futbol artık futbola benzemiyor. Bir güç ve iktidar savaşına dönmüş durumda. Ama o savaş, hayatında ciddi biçimde futbola yer veren, belki ailesine, işine, kariyerine ayıracağı zamandan çalıp futbola veren milyonlarca insanı mutsuz ediyor. Son maç sırasında bir canlı yayının altında “Maç kanlı mı bitecek kansız mı?” yazısını görünce durumun vahametini anlamamak imkânsızdı. ??? Başrolünü Brad Pitt’in oynadığı “Moneyball” adlı bir film var. Film, bir beyzbol takımının başına geçen yöneticinin ligin dev takımlarına ve inanılmaz bütçelerine karşı çok farklı bir yöntemle verdiği savaşı anlatıyor. Gerçek bir öyküye dayanan filmde, yönetici, kısıtlı bütçesiyle, geleneksel oyun tarzının dışında, istatistiklere dayalı bir takım ve oyun kurarak inanılmaz bir başarı elde ediyor. Türkiye’de de takımlar inanılmaz bütçeler yönetiyor. Dünyanın en iyi oyuncuları gelip gidiyor. Çok büyük bir pazar oluşmuş durumda. Ama sonuca baktığınız zaman bütün bu bütçeyi aslında finanse eden taraftar yine de mutlu olamıyor. Bırakın mutlu olmayı, çoluğunu çocuğunu alıp şöyle keyifle bir maç izlemeye bile gidemiyor. Panayır gösteri ve Sharp yöntemi İL MİLLİ EĞİTİM İZİN VERDİ Okullar arasındaki büyük uçurum devletözel arasında değil, devletdevlet arasında Öğrencilere Gülen sınavı MEHMET MENEKŞE Sistem sıfır çekti FİGEN ATALAY AMASYA Amasya’da bir dershane, Amasya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün izniyle okulda Fethullah Gülen’in yazdığı, Hazreti Muhammed’in hayatının anlatıldığı “Sonsuz Nur” kitabından yaklaşık 600 öğrenciye sınav yaptı. Sınavın öğrencilerin peygamberin hayatı ile ilgili eksikliklerini göstermek için yapıldığı savunuldu. Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinenen Sulova Ahi Dershanesi’nin yönetici ve öğretmenlerinin kurduğu Amasya Eğitim Gönüllüleri Derneği (AGED), öğrencilere Fethullah Gülen’in yazdığı Hazreti Muhammed’in hayatının anlatıldığı “Sonsuz Nur” kitabını dağıttı. Kitabın dağıtıldığı ilköğretim kategorisinde 175, ortaöğretim kategorisinde 286, yükseköğrenim kategorisinde ise 135 olmak üzere toplam 596 öğrenciye, geçen hafta sonu Amasya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün izniyle Suluova Ahi Dershanesi ve Ticaret Meslek Lisesi’nde bu kitaptan sınav yapıldı. Dershane yetkilileri, sınavın İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün izniyle yapıldığını, sınavın öğrencilerin peygamberin hayatı ile ilgili eksikliklerini göstermek, öğrencilerin peybamberi ne kadar tanıdığını ölçmek için yapıldığını savundu. EğitimSen Amasya Şube Başkanı Cumhur Koca, “Eğitim bilimsellikten de, laiklikten de, fırsat eşitliğinde de uzaklaştırılmıştır. Cemaat ne derse o olmakta. Eğitim sisteminin ne hale getirildiğine çarpıcı bir örnek bu” dedi. Eğitimİş Amasya Şube Başkanı Orhan Erkan da bu durumun kabul edilir olmadığını söyledi. Erkan, “Atatürk ve ilkelerine tahammül edilmeyen, bilimsellikten uzak, dayatma ile yasaları da yok sayarak hareket ediyorlar” diye konuştu. AKP hükümeti, eğitim sistemini düzeltmeye yönelik ne söylediyse tersi oldu! “Dershaneleri kapatacağız, sınavları azaltacağız” dediler. Her ikisinin de sayısı arttı. “Müfredatta iyileştirme yapıyoruz” dediler. Öğrenciler, yıllarca öğrenim gördükten sonra girdikleri sınavlarda, tek bir doğru soru çözemez hale geldi. “Yeni üniversiteler açıyoruz, herkes üniversiteli olacak” dediler. Açılan üniversitelerin kontenjanları boş kaldı. Uygulanan ücret ve güvencesiz istihdam politikaları, öğretmenlerin ruh halini de verimini de heyecanını da olumsuz etkiledi. Avrupa Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Adil Çağlar, liselerde verilen eğitimle, üniversite giriş sınavlarında sorulan sorular arasında uyumsuzluk bulunduğuna dikkat çekerek, “Başarısızlığı sadece öğrenciye yüklemenin pedagojik bir tarafı yok. Sınavın niteliği, öğrencilerin aldığı eğitimle örtüşmüyor. Yani öğrencilerimizin okullarda aldıkları cukların okullarında onlara sunulan hizmet sıfır çekti. Bu, çocukların, bir sınavdan aldığı sonucun değerlendirilmesidir, ama çocukların değerlendirilmesine dönüşüyor o zaman da incitici oluyor. Sınav sonuçlarının, magazinel değil, bilimsel bir sorun olarak tartışılması gerektiğini, yeni stratejiler geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sınav sorularını hazırlayan ekip, lütfen okullara gitsin, okullarda verilen eğitimin niteliğini görsünler ondan sonra o niteliği ölçebilecek sorular hazırlasınlar.” eğitim, sınavdaki soruları cevaplamak için yeterli değil. Sınav soruları, PISA türü uluslararası sınavlara benzetilerek hazırlanmış” dedi. Türkiye’de okulların eğitim kaliteleri arasında pedagojinin sınırları içinde kabul edilemeyecek, gayri insani bir farklılık bulunduğunu vurgulayan Prof. Çağlar şöyle devam etti: “Okullar arasında büyük uçurum var. Türk eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri, okullar arasındaki dengesizlik. Ama bu uçurum devlet okullarıözel okullar arasında değil. Asıl dengesizlik devlet okulu ile devlet okulu arasında. ‘50 bin öğrenci sıfır çekti’ demek, o çocuklara yapılmış bir hakaret. O ço KALİTE GİDEREK DÜŞÜYOR ÇYDD Genel Başkanı Aysel Çelikel, “Türkiye’de ilk, orta ve yükseköğretim kurumlarında öğretimin kalitesinin her gün biraz daha düştüğü çok açıkça görülüyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve YÖK’ün bu kalitenin yükselmesi için gerekli tedlirleri alması gerekirken, ideolojik ve siyasi bakış açısıyla hareket etmesi, eğitim sistemini daha kötü duruma düşürmüştür” dedi. Sistemle sürekli oynanıyor Eski EğitimSen Başkanı, eğitimci Alaattin Dinçer, “Karşımızda duran tablo, tüm sanal aydınlatma çabalarına inat kendi sorununu içinde taşımaya devam etmektedir. O bakımdan esas sorunların kaynağı neden, süreç ve sonuca odaklanarak bulunabilir. Her geçen yıl katlanarak artan yığılma acil ve gerçekçi önlemler alınmadığı takdirde gelecek yıllarda daha da büyüyecektir. Üniversite önünde biriken 1.2 milyon öğrencinin eritilmesine çözüm üretilmeden sınavlara ilişkin yapılan bütün açıklamalar inandırıcı olmayacaktır” diye konuştu. 5 BİN İLKÖĞRETİMDE DÖNÜŞÜM TARTIŞMASI ‘İmam hatipler gözbebeği oluyor’ SİNAN TARTANOĞLU Beşiktaş’ta kutlamalar başlıyor İstanbul Haber Servisi Beşiktaş Belediyesi 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerine yarın yürüyüşle başlatıyor. Etkinlikler 1718 Mayıs günleri Levent Kültür Merkezi’nde “Samsun’a Uzanan Yol” isimli belgesel gösterimi ile sürecek. 19 Mayıs Cumartesi akşamı Akaretler Şairler Sofası Parkı önünden başlayacak olan fener alayı, Beşiktaş Meydanı’nda gerçekleşecek Gökçe konseriyle sona erecek. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 16 Mayıs 1919’da başlattıkları mücadeleyi gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla 20 Mayıs’ta Beşiktaş Arnavutköy arasında “Bağımsızlık için ilk adım halk koşusu” gerçekleştirecek. İmeceyle parlayan okul İ MKB Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu, imeceyle gerçekleştirilen projelerle “örnek okul” haline geldi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın (İMKB) binasını yaptığı, İstanbul Küçükçekmece’deki Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu, öğrenci ailelerinin katkılarıyla 400 bin liralık bir bütçeye ulaştı. Okulun hemen her sınıfında, projeksiyon, projeksiyon perdesi, 2+1 ses sistemi, emaye tahta, öğretmene zimmetli dizüstü bilgisayar ve internet bağlantısı bulunuyor. Fen laboratuvarları ve akıllı tahta sistemleriyle dikkat çeken okulda, gerek sınıfların hava sirkülasyonu, gerekse dolap içlerine gizlenen çöp kovalarıyla öğrencilere hijyenik bir ortam yaratıldı. Okulda, 34 sınıfın yanı sıra müzik, görsel sanatlar, teknoloji tasarım derslikleri de dersin içeriğine uygun hale getirildi. Mezun olan öğrencilerin çok büyük bir bölümü Anadolu Liseleri’ni kazanırken bilgi kültür yarışmalarında, sosyal ve sportif etkinliklerde aldığı birinciliklerle de adından söz ettiriyor. ANKARA Eğitim İş Başkanı Veli Demir, 5 bin ilköğretim okulunun imam hatip ortaokuluna dönüştürülmesi tartışması ile ilgili olarak, “Yarın mahallelerde bile imam hatip okulu göreceğiz. Genelge ile imam hatipler gözbebeği oluyor. Ancak laiklik de rafa kalkıyor” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 yasası onaylanmadan önce hangi okul binalarının imam hatip lisesi olabileceğine ilişkin araştırma yaptığı ortaya çıkarken çocuğunu imam hatibe göndermek isteyen veliler, mahallelerde imam hatip ortaokullarının kurulması için dilekçe kampanyası başlattı. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 4+4+4 yasası ile ilgili olarak yayımladığı genelgedeki “İmam hatip ortaokullarının bağımsız ortaokul olarak kurulmasına öncelik verilecek” ifadesi “yaklaşık 5 bin ilköğretim okulu bağımsız imam hatip ortaokuluna dönüştürülecek” tartışmasını beraberinde getirdi. Eğitim İş Genel Başkanı Veli Demir, 4+4+4 yasasından önce bunun için bir altyapı çalışmasının yapıldığını kaydetti. Demir, “İl milli eğitim müdürlüklerine bir yazı yazarak ‘Hangi okullar imam hatip lisesi olabilir’ sorusunun yanıtı istendi” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “imam hatip liseleri gözbebeğimizdir” açıklamasını anım Kampanya başlatıldı satan Demir, “5 bin sayısı daha da artabilir. Çünkü 34 bine yakın ilköğretim okulu var. Yarın mahallelerde bile imam hatip okulu göreceğiz. Yayınlamış oldukları genelge ile mesleki liselerin genel liselerin sorunları için en ufak bir çare düşünülmemiş. Tek sorun imam hatip ortaokulları. Yerel yöneticilere ‘Bunulduğunuz yerlerde mümkün olduğu kadar imam hatip ortaokulu açın’ talimat veriliyor. Genelge ile imam hatipler gözbebeği oluyor. Ancak laiklik de rafa kalkıyor” değerlendirmesini yaptı. KKTC’deki okullarda göz taraması Göz Nurunu Koruma Vakfı çatısında hizmet veren ve “Türkiye’nin ilk göz hastanesi” Bayrampaşa Göz Hastanesi ekibi KKTC’de 10 okulda göz taraması yaptı. İskele Bekirpaşa Lisesi’nde başlayan taramalara KKTC Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Kaşif’te katıldı. Kâr amacı gütmeyen vakıf toplam 1508 öğrenciyi göz taramasından geçirirken gözünde kusur olan öğrencilere tedavi olanağı sağlandı. Okul binaları ile ilgili planlamanın yapıldığı sırada kamuoyu oluşturmak amacıyla da bazı vatandaşlar tarafından kampanya başlatıldı. Bu kampanya ile “çocuğunu 4. sınıftan sonra imam hatip ortaokuluna göndermek isteyen veliler”, bulundukları illerin milli eğitim müdürlüklerine dilekçe yazmaya başladılar. Kolaylık sağlamak amacıyla hazırlanan örnek dilekçeler de velilere ulaştırıldı. Bu dilekçelerde, “12 yıllık zorunlu eğitime yönelik uygulamalar genelgesinde de yer aldığı gibi, yaşadığımız mahalde okul planlaması yapılırken bağımsız imam hatip ortaokulunun da tüm sınıfları içerecek şekilde (5, 6, 7, 8) açılmasını istiyoruz” ifadeleri yer aldı. Beyinden bilince yolculuk Eğitim Servisi Beyinden Bilince Yolculuk Festivali, Festiva A.Ş. tarafından 1820 Mayıs tarihlerinde İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri’nde düzenlenecek. Farklı alanlardan uzmanlar, seminerler ve atölye çalışmalarıyla beynin ve zihnin işleyişi, bilincin doğası hakkındaki bilgileri, her yaştan ziyaretçilere anlaşılabilir bir dille aktaracaklar. Festival Programı, festivaistanbul.com sitesinden öğrenilebilir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle