17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MAYIS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Elektriğe yüzde 9.26, doğalgaza yüzde 18.72 zam yapan hükümet memura gelince yüzde 6’yı yeterli gördü 6 ayda 48 liralık artış! ? Çelik, “OVP’ye baktık, bütçeye baktık, 2012 için 3+3; 2013 içinse 2+3 artış belirledik” dedi. Enflasyon hedefinin bile altında teklifle karşılaşan memur sendikaları meydanlara çıkıyor. MUSTAFA ÇAKIR Kimin Eli Kimin Cebinde Hani medya çağındayız, gelişen teknoloji sayesinde her bir şeyi anında öğreniyoruz ya... Palavra... Bilgi kirliliği, hız teknolojinin sağlar gibi olduğu avantajları tersyüz ediyor.. Kafamız eskisinden daha çok karışıyor. Her şeyi biliyor sanırken hiçbir şeyi bilemeyen cahiller ordusuna dönüştürüldüğümüzün ayırımına bile varamıyoruz... 9 Mart’ta Suriye sınırını geçen, aylarca haber alınamayan iki gazetecimizin İHH arabuluculuğunda görüntülü röportajlarının yayımlanmasından sonra geçen cumartesi günü serbest bırakılmaları tabii ki önemli haberdi. Medyamız Anneler Günü’nde anneleriyle kucaklaşmaları görüntülerine de ilk karşılanmalarında olduğu gibi geniş yer verdi. Ancak nasıl olup da önce İran’a teslim edildikleri; İran yoluyla, daha doğrusu onların arabuluculuğuyla Türkiye’ye geri döndükleri pek sorgulanmadı. “Nesi sorgulanacak; İran ile Suriye yönetimi arasındaki yakınlık, işbirliği ortada” diye itiraz ettiğinizi duyar gibi oluyorum... O kadarını bilmeyen yok... Sorun, Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu başta, iktidar adına Suriye’de olup bitenlere, insan haklarına yönelik birbirinden sert, yaptırımda iddialı tehditler savrulurken bir o kadar sert yanıtlar verilebilmesinde. Halkımız Ortadoğu’nun yeniden düzenlenmesi, sınırlarının çizilmesinde, ABD’nin yanında eşbaşkanlığa soyunmuş bir Türkiye, iktidarın var olduğu havasına sokulmuşken rehin alınmış iki gazetecisinin geriye alınabilmesinde İran’ın arabuluculuğuna, yardımına bağımlı kılınması. Suriye ve İran yönetimlerinin bu gerçeği göstere göstere geri gönderilen gazeteciler üzerinden medyatik şov yapma avantajını yakalamaları... Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız diğer bakanlar çok sık olarak muhalefetin Türkiye’ye sığındıkları kamplar üzerinden güç şovu yaparlarken uluslararası politik söylemde olmasa da fiilen düşman ilan edilmiş cephenin karşı şov atağı fırsatını kaçıracak halleri yok ya. Zaten karşı şov ataklarında iyi niyet güç gösterisiyle iki gazetecinin serbest bırakılmaları sadece bir ayrıntı sayılabilir. Asıl sorun Türkiye’nin, Suriye’de iç savaşı, muhalefeti kışkırtan taraf olduğu suçlaması... Biz çok ayırımında değiliz, ancak olayın pratiğinde Türkiye, Erdoğan Davutoğlu ikilisi başta, ABD, AB ülkelerinden çok daha ağır olarak Suriye iç savaşının sorumuluları olmakla suçlanmakta. ??? Medya çağında, algılamaların gerçeklerden çok daha önem kazandığı koşullarda, Suriye iç savaşından ne kadarı ile sorumlu olduğumuz önemli mi? Soruyu tersten sorarak yanıt vermekte yarar var. PKK, Apo Suriye şemsiyesi altındayken biz, Türkiye kamuoyu, ne kadarı ile Suriye’nin gerçek sorumluluğu üzerinden bir sorgulama yapıyorduk? Komşumuz Suriye’nin bize düşmanlık yaptığına inanmıyor muyduk? Zaten sonunda Suriye sınırında siyasi iktidar ve TSK adına yapılan son uyarılarla Apo sınır dışı edilmedi mi? Şimdi tersine bir tabloda diktatörlüğünden kuşku duyulmadığı varsayılan Esad’ın iktidarı ve medyasının güdülemesinde Suriye halkı, doğrudan muhalefet militanları değillerse neye inanıyorlardır? Türkiye kamuoyu, Cumhuriyetten günümüze gerçek bir savaşın çıkmazında başı hiç belaya girmemiş ülkemizde, her koşulda siyaset deneyimimizin refleksleriyle işin içinden çıkılabilecek bir deneyime güvenmekte. Belki çoğunluk Suriye’de işin içine bu kadar bulaşılmasından kaygılı, ama Ortadoğu bataklığına çekilebilme riskini en azından ciddiye almamayı yeğliyor. Suriye’den sıçrama Lübnan’daki mezhep çatışması haberlerini de hafife alabiliriz. Batı medyasının arka arkaya, birbirine eklemlenerek çizdiği tabloyu zaten izlemiyoruz... Oysa Batı medyası, ünlü tarafsız yorumlarının bütününde, aslında Türk siyasilerinin yönlendirilmelerinin, Türkiye’ye biçilen rollerin ayrıntısını vermekten kaçınmıyor... Çünkü medyatik güdüleme tam da bu eksende, göze sokulmadan, alıştıra alıştıra oldu bitti olarak karşımıza çıkıyor... Önce Başbakan Erdoğan’ın Ortadoğu, Arap halkları arasında ne kadar çok sevildiği, karizmatik lider olarak benimsendiğinin efsanesi yazıldı... Sonra ABD, AB ülkelerinin Ortadoğu, BOP’ta doğrudan, hele de askeri işgal gücünü kullanarak etkili olmaktan vazgeçtikleri anlatıldı. Laf aramızda aslında tek kutuplu dünya adına Ortadoğu’da haritaların yeniden çizilmesinde askeri gücün kullanılabileceği efsanesinin çöktüğü gözlerden ırak kaldı. Şimdilerde özgürlükler, demokrasi adına emperyal çıkarlara hizmet söylemlerinde “kendi sorunlarını kendi aralarında çözsünler..” söylemi pek moda. Pratiğinde ise Arap baharlarından ilk günlerinde verilen imajla, ülke hlaklarının özgür iradelerine saygılı kalınacağı kuyruklu yalan. İşgalsiz, askeri güç kulanılmaksızın uzaktan kumandalı kontrolde elbette Türkiye’ye biçilen rol çok ağır. Bedeli tabii ki umurlarında değil... Bizim umurumuzda olmalı değil mi? Bugün eyleme başlayacağız MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu: Bize gelen teklife baktığımız zaman “dağ fare doğurdu demek” doğru bir tanım olmaz, dağ fare bile doğurmadı. Bu, Afrika ülkesiymişiz gibi ya da krizle boğuşan Yunanistan’ın verebileceği bir teklif. Bu teklif yok hükmündedir. Memura ayrı, işçiye ayrı muameleyi kabul etmiyoruz. Asgari geçim indirimi belli, geçim standardı belli. Çarşamba günü büyüyen Türkiye’nin büyüklüğüne ve gelişmelere paralel yeni bir teklifle gelmelerini bekliyorum. Biz 2012 için taban ücretlerine 120 TL ve yüzde 16 zam, 2013 için de 80 TL zam artı yüzde 14 istedik. 666 sayılı KHK ile müsteşara ve genel müdüre bir gecede 772 TL zam yapıldığına dikkat çekti. Yarın (bugün) 11.0014.00 saatleri arasında 81 ilde hükümetin teklifini kabul etmediğimizi ve asla kabul etmeyeceğimizi, müzakere edilebilir bulmadığımızı dile getireceğimiz kitlesel eylemler yapacağız. Ayda 48 lira artış Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk: Yüzde 3’lük zam ortalama 1600 lira olan memur maaşında 48 liralık artış anlamına gelir. İlk kez hedeflenen enflasyonun altında teklifle karşı karşıyayız. Bu teklif 2 milyon 600 bin kamu çalışanını, 1 milyon 800 bin emekliyi yok sayıyor. Ek ödemelerde bir puan artış yok. Toplusözleşme ikramiyesi, 4C ve 4B’lilerle ilgili taleplerimizden bahsedilmiyor. Bunu kabul etmiyor, her kelimesini reddediyoruz. Taleplerimiz karşılanmazsa Türkiye genelinde bir günlük iş bırakacağız. Yarın (bugün) MemurSen’den görüşme istedik. KESK ile de görüşeceğiz. İş bırakma eylemini birlikte yapmayı önereceğiz. Türkiye ekonomisi büyüyecek ama kamu çalışanına 5 kuruşu yansımayacak. Bu nasıl dağılım. Dini bayramlarda brüt asgari ücret tutarında ikramiye istedik. Talebimizin yanına bile yaklaşılmamış. ‘Şimdi grev zamanı’ KESK Genel Başkanı Lami Özgen: Bu, sefalet ücretidir, hükümetin kamu çalışanlarına yönelik sadaka tutumudur. Biz kul değiliz, çalışanız. Alın teri akıtıyoruz, karşılığını istiyoruz. Nasıl ki hükümet sermaye kesimine hak etmedikleri halde gereğinden fazla bizim hakkımızı peşkeş çekiyorsa, biz de aynı oranda hakkımız için mücadele edeceğimizi ifade etmek istiyorum. Hükümete sesleniyorum, taleplerimizi öngören yeni bir toplusözleşme talebiyle gelin. KESK olarak bütün kamu çalışanlarını kendi haklarına sahip çıkmak için gelecek hafta iş bırakmaya çağırıyorum. Hükümet bizimle dalga geçiyorsa, bizim belli oranda etkisiz ve duyarsız duruşlarımızdan dolayıdır. Sendikalar, konfederasyonlar ve örgütsüz bütün çalışanlar bunu görerek adım atmalı. Aksi takdirde daha fazla kaybetmek zorunda kalırız. ANKARA Elektriğe konutta yüzde 9.26, doğalgaza da yüzde 18.72 zam yapan, her fırsatta ekonomideki büyümeye dikkat çeken hükümet, sıra kamu çalışanlarına gelince “cimri” davrandı. Yaklaşık 2.6 milyon memur ile 1.8 milyon memur emeklisinin 5 aydır beklediği zammı açıklayan hükümet, 2012 için yüzde 3+3; 2013 içinse yüzde 2+3’lük artış önerdi. Toplusözleşme görüşmelerinin dünkü oturumunda kamu işveren heyetinin teklifini açıklayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Artışı, program ve bütçe hedefleri esas alarak belirledik” dedi. Teklife sert tepki gösteren ve yarın yeni teklifle gelmesini isteyen memur konfederasyonları, eylemlere başlıyor. Genel Energy, Kuzey Irak’ta Bina Bawi keşif lisansında yüzde 23’lük bir büyüyor Şirket, hisseyi 175 milyon dolara almak için anlaştı. Ekonomi Servisi Kuzey Irak’ta sekiz ortağıyla, altı farklı bölgede petrol sahası bulunan, ikisinde petrol üretimine başlayan Çukurova grubu şirketlerinden Genel Energy, Kuzey Irak’taki kaynaklarını arttırmak amacıyla bir adım daha atarak Bina Bawi keşif lisansında yüzde 23’lük bir hisseyi satın alacağını açıkladı. Genel Energy’den Londra Borsası’na yapılan açıklamaya göre Bina Bawi, günlük üretimi 80 bin varil ve üretiminin günlük 200 bin varile çıkarılması hedeflenen Taq Taq petrol üretim sahasının hemen yanında yer alıyor. Satın alma, A&T petrol firmasına ait 175 milyon dolar değerindeki hissenin alınması ile gerçekleşecek. Anlaşma, Genel Energy’nin nakit kaynaklarından karşılanacak. Bölgesel Kürt Hükümeti’nin onay ve teminatlarına bağlı olarak satın alma tamamlanacak. Genel Energy Üst Yöneticisi (CEO) Tony Hayward konuya ilişkin, “Bina Bawi’de 500 milyon ile 1 milyar varil arasında bir petrol veya petrol eşdeğeri bulunduğunu tahmin ediyoruz” dedi. Bina Bawi yapısı, Erbil’in doğusunda 246 km karelik bir alana sahip. Londra 66 Avro’dan başlıyor Murat Ersoy’un verdiği bilgiye göre, business class ve ekonomi plus olarak iki farklı sınıftan hizmete sunulan uçuşların Airbus A320 tipi uçaklarla yapılıyor. İlk yıl yüzde 70 doluluk oranıyla 50 bin, 2013’te de 100 bin yolcu taşınması hedefleniyor. İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Londra Stansted’e yapılan seferler her şey dahil 66 Avro’dan başlayan fiyatlarla sunuluyor. Atlasjet, 2 milyar dolar yatırımla 25 uçak alacak OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Deli Dumrul genelgesi Otoyolların ardından çevre, bağlantı yolları, köprü, tünel ve viyadükler de paralı oluyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Otoyol veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarında güzergâhın tamamının yanı sıra çevre yolu, bağlantı yolu, köprü, tünel ve viyadüklerde de ayrı ayrı geçiş ücreti alınabilecek. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün, konuya ilişkin yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayollarının geçişi ücretli olacak kesimleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme bakanı tarafından belirlenecek. Karayollarının geçiş ücretleri ile bu ücretlerin yeniden belirlenmesi; ücretlendirilen karayolunun mesafesi, trafik yoğunluğu, aracın cinsi, sosyal ve ekonomik faktörler dikkate alınarak hesaplanacak. Geçiş ücretlerine her yıl başında yıllık ÜFE değerleri ile fiyat artışı yapılacak. LONDRA Atlasjet Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ersoy, orta vadede tarifeli uçan havayolu şirketlerinde belli birleşmeler olacağını belirterek “Büyük, ülkelerin milli havayolları birleşmeye başladı ki özel şirketlerin birleşmemesini beklemek yanlış olur” dedi. Ersoy, 5 Mayıs 2012 tarihi itibarıyla Atlasjet’in Londra Stansted seferlerine başlaması dolayısıyla düzenlediği sohbet toplantısında soruları yanıtladı. Bu yıl Sabiha Gökçen’den de operasyon yapmaya başladıklarını ve buradaki uçuş sayısını kademeli olarak arttıracaklarını ifade eden Ersoy’un verdiği bilgileri şöyle özetlemek mümkün. L Charter uçuşu yapan şirketlerin iş modellerini bu şekilde sürdürmeleri zor görünüyor. Orta vadede tarifeli uçan şirketlerinde belli birleşmeler olacaktır. L 25 yeni uçak siparişi vermek için Bombardier ile önanlaşma imzalandı. Görüşmeler bu ay sonlandırılacak. Haziranda L Yeni uçaklar 2017’den itibaren teslim alınacak. 25 uçağın finansman rötar maliyetleri ile toplam yatırımı 2 milyar doları bulacak. azalacak L Irak’ta Zagros Grubu ile yakın coğrafyaya ve Avrupa’da yaklaşık 10 Türkiye Özel noktaya uçuş planlanıyor. Ayrıca Sektör Havacıyakın coğrafyada bir ülkede daha lık İşletmeleri Derneği Başkanı bu tip bir ortaklık söz konusu. da olan Murat ErAnlaşmaya varıldı. Burası soy, son dönemlerde komşu ve Müslüman bir ülke. oldukça yaygınlaşan L Mikanos uçuşları hazirötarlar için bazı önranda tekrar başlıyor. lemler için çalışıldığı L ETS, 376 kamaralı bilgisini verdi. Uluslarcruise gemiyle Ege Dearası havacılık kuralları nizi’nde tura hazırlaiçinde kalınarak havalanıyor. Gemi İstannan iki uçak arasındaki zabul’dan çıkıp İzmir manın daraltılması, park üzerinden Yunan aralıklarını ayarlanması gibi adalarına gidecek. önlemlerin yaza kadar devVizesiz seyahat edireye alınacağını anlatan Erlebiliyor. İlk sefer soy, hazirandan itibaren rö1 Haziran’da. tarların azalacağını söyledi. Dünya ekonomisi küreselleşmesini son sürat geliştirirken geleceği ile ilgili beklenti ve tahminler de çok kişi tarafından farklı biçimde dile getirilmektedir. Serbest piyasa ekonomisi yoksulluğu ortadan kaldıramamakta, işsizliği azaltamamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde işsizlik çok önemli sorun olarak ortaya çıkmakta ve vasıfsız işçi ücretleri de düşmektedir. Küresel pazar, yoksul ve marjinal ekonomileri kur ve enflasyon bakımından ablukaya almıştır. Korkunç sıcak para hareketi Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri kırılgan ve savunmasız bırakmaktadır. Bunun son yıllarda çokça örneğini gördük. Bankalar kendilerini çökertecek kadar kredi kullanımlarını sürekli arttırmaktadırlar. Kredi verme iştahı o kadar azgınlaşmıştır ki fon akımları da bu kredi anayolunda ilerlemektedir. Aracın her an kaza yapması olasıdır. Çünkü bu denli çılgınlaşmış fon akımı ve ödünç işlemler kur ve faizlerdeki oynaklık yüzünden hükümetleri bile devirecek bir canavar haline gelmiştir. Bunu 2008’den beri yaşıyoruz. Ülkeler büyüme ve tüketimlerini emanet para (sıcak para) ile yapar Küreselleşen Dünyanın Geleceğinde Tehlikeler Var! duruma gelmişlerdir. Sıcak paranın çıkmaması için de taviz üstüne taviz vermektedirler. İşletmesinin mal ve hizmet alımlarını kredi ile finanse eden ama kâr etmeyen şirketler nasıl ki banka borçlarını varlıklarını birer birer elden çıkartarak ödemeleri nedeniyle iflasa sürükleniyorsa küreselleşmenin güçsüz tarafında bulunan ülkeler de iflasa sürüklenmektedir. Örneğin ülkemizden milyarlarca dolar sıcak para aniden çıksa hükümet ne yapabilir? Bu nedenle küresel oyuncuları devamlı ikna etmek, ülkemizi cazip göstermek, dışarıdan bakıldığında ne canlı ülke dedirtmek için 2B, yabancılara mülk satışı, sınırsız özelleştirmelerle sıcak paranın gelişine devam etmek ve gitmesini önlemek istiyor. Ancak bir gün bu paralar gidecek... Sıcak paranın yurdu yoktur. Hele Türkiye, onlar için uzun vadeli kalacakları bir ev de değildir. Çin’in elinde bulunan aşırı döviz rezervleri ileride sıkıntı yaratacak duruma gelecektir. Çin küresel gelecekte önemli bir oyuncu olmaya devam ederken küresel krizlere de sebep olacak bir durumdadır. Çin ne zamana kadar ucuz mal ve hizmeti küresel ekonomiye sunmayı başarabilecektir, sorusu artık çokça sorulmaya başlanmıştır. Sendikal gücün kendisini toparlaması çok zor görünmektedir. Çünkü dünyanın hemen her yerinde serbest piyasa ekonomisi uygulanmaktadır. Bu da dünya işçilerinin birleşmesine engeldir. Sendikalar ya küreselleşecek ya da yok olup gidecektir. Dünya işçilerinin birleşmesi için küresel ekonominin sömürücü ve devletlerle rekabet eden dev çokuluslu şirketlerin hegemonyasından kurtulması gerekiyor. Bunun da orta vadede değişmesi zor görünüyor. Amerikan güdümünde “serbest ticaret mandası” daha da güçlenecek ve bu mandanın içinde Türkiye kalmaya devam edecektir. Türkiye’nin kalmaya devam etmesi için muhafazakârlaşması gerekiyor ki serbest piyasa ekonomisinin ağır yıkımından etkilenenlerinin hallerine şükrederek diklenmemeleri sağlanmış olsun. Dinin dünyadaki etkisinin artması, bu mandaya itirazı önlemek için gereklidir. Hele gelişmekte olan ülkeler için muhafazakârlaştırma daha önemlidir. Sıcak paranın gezinmesi için din kardeşliği de kullanılmalıdır. Tüketim ekonomisinin çılgınca artmasını ne serbest piyasa ekonomisi dengeleyebilmekte ne de dini inançlar gem vurabilmekte. Üretmeden tüketme bizim gibi ülkeleri çok zor duruma düşürecek bir yanlış bir ekonomik politikadır. Gerçi buna hükümetler de engel olamaz. Serbest ticaret mandası hükümetleri de esir almıştır. Teknoloji daha da gelişecek ve hep bu gelişmeden başta Amerika olmak üzere kapitalist ülkeler yararlanacaktır. Bizim gibi Müslüman ülkelere öbür dünyayı düşünme rolü verilmiştir. Teknolojinin gelişimine katkıda bulunmuyorsanız manda olmayı da engelleyemezsiniz. İşte böyle bir dünyada ülkemiz 19 Mayıs 1919’da yaptığını yapmak zorunda. Silkelenip kendine gelmesi ve “Küresel ekonomide ben manda değil güçlü oyuncuyum” diyerek bilime, akla, düşünmeye, çalışmaya başlaması gerekiyor. Türkiye giderek muhafazakârlaşarak hiçbir yere varamaz. Tüketerek büyük ekonomi olamaz. Cari açık vererek ve bunu da ateşle çevirerek ekonomisini sağlam kabul edemez. Yeniden tam bağımsızlık için diriliş ve dünyaya bunu göstermek gerekiyor. Manda değil aslan olmak için gençlere güvenmekten başka çare de gözükmüyor. Ancak ülke olarak o kadar yorgunuz ki bir Bandırma vapuru gerekiyor… KISA... KISA... 2 milyar dolarlık hata kelle götürdü Yanlış stratejileriyle şirketinin 2 milyar dolar zarar etmesine neden olan Amerikan bankası JP Morgan’ın Yatırım Bölümü Başkanı Ina Drew emekliliğini istedi. Drew’in yerine Matt Zames atandı. Özgeçmişi sahte çıktı, istifa etti Yahoo’nun CEO’su Scott Thompson, hakkında çıkan CV’sinde akademik kariyerine yönelik yanlış beyanda bulunduğu iddialarının ardından görevinden ayrıldı. Wall Street Journal gazetesinde yer alan bir haberde de Thompson’ın şirkete kanser olduğunu açıkladığı belirtildi. Thompson, ocak ayında göreve gelmişti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle