17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MAYIS 2012 SALI 6 HABERLER MUSTAFA BALBAY’DAN, ERGİN’LE SİLİVRİ’Yİ GEZEN MESLEKTAŞLARINA SİTEM Bakanla bakan gazeteciler Pislik Nedir? “Kaleminden pislik akıyor.” Tanınmış bir yazarımız için böyle söylendi. Düşündüm “pislik” nedir diye... Pis’ten gelme bir söz!.. Pis demek, kirlilik, bozukluk, çirkinlik, adilik, utanç vericilik, ne dersen de, hepsi var bu “pislik”te... Yaşamın her yanında, her köşesinde var bu “pislik” denen nesne... Yazar, bir de “Paşa” sözünü kullanmış. “Paşa” demek önemlidir, Paşa olmak, Paşa sayılmak... “Paşa”nın aşağılandığı görüldü de mi kullanıldı bu “pislik” sözü; “Paşa”yı, “Paşa”ları savunmak, korumak mı istediler? Oysa “Paşa”larla dolup taşıyor ülkenin cezaevleri! Hiçbiri bir mahkemeden almadı bu cezayı. Hiçbiri mahkum değil yasaların gözünde! Ama tutuklu olmak yetiyor, yıllarca cezaevlerinde yatmaya... Sen “Paşa”yı savunmaya kalkışırsan! Üstelik senin yönetiminde sayısız “Paşa” Hasdal’larda Silivri’lerde acı çekerken... “Pislik” en çok nerededir? Çöp tenekelerinde, çöp arabalarında mı? Her yerde bulunur pislikler! Bir tek türde değildir, her çeşidi vardır. İnsanların ellerinde, yüzlerinde, konuşmalarında bile... Başkalarında pislik ararsın, ama kendi pisliğini görmezsin. Saklarsın. Oysa gözü olan görür, kulağı olan duyar, birazcık bilgisi, görgüsü olan anlar, o pislikten uzaklaşmaya bakar, orta yerde bırakır pisliği... “Kaleminden pislik akar.” Yazarlar artık kalem kullanmıyor. Daktilo bile tarihe karıştı. Ararsan şeridini bile bulamazsın. Dünya değişti kimse kalem kullanmaz oldu? Bilgisayarlar varken... Ama o pislik adını verdiğin nesne ya da sözcük yalnız yazarların kullanımında değil, hemen her yerde, özellikle de hırslı politikacı takımının dilinde, üçkâğıtçı yazarcıkların kaleminde!.. Görüp temizlemezsen, sen de o pisliğin bir parçası olursun! Uygar kişi pislikleri ortadan kaldırandır. Pislik, sağlıksızlıktır. Özellikle politika dünyasının yüz karasıdır. Nereden gelirse gelsin, ağızdan, kalemden, her yerden... İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasından 3 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunan gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, 12 köşe yazarının 11 Mayıs Cuma günü Bakan Sadullah Ergin ile Silivri Cezaevi’ni gezmeleri ve ardından yazdıklarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Balbay, “Silivri Cezaevi’ni bakanla gezen gazeteciler, kolonya ile karşılanmış, gülle uğurlanmış. İçeride ikisi de yasak” dedi. “Silivri’ye bakanla bakan gazetecilere sormak isterim” diyen Balbay açıklamasında, şu ifadelere yer verdi: “Hiçbir öğrencinin gösterilmediği bir okulu gezip ‘eğitim mükemmel’ diyebilir misiniz? Hiçbir hastayla temas kurmadan hastaneyi dolaşıp ‘herkes çok iyi tedavi oluyor’ diyebilir misiniz? Bunlara yanıtınız ‘evet’ ise elbette 10 bin kişinin kaldığı cezaevini gezip hiçbir tutuklu ile görüşmeden ‘koşullar çok iyi’, ‘1980’den bu yana ilerleme olmuş’, ‘yetmez, ama olumlu adımlar var’ yorumları yapabilirsiniz...” Balbay, meslektaşlarına sitemini şöyle ifade etti: “Ben olsaydım bakana şunu söylerdim: ‘Karşılıklı kabulle kimi tutuklularla görüşmeden Silivri yorumu yapmayız.’ Gazetecilerin görüşlerine saygım var, ama sitem ediyorum.” Özgürlüklerin Kraliçesi İngiltere, Almanya, Fransa veya ABD’de “Basın özgürlüğü özgürlüklerin kraliçesidir” derseniz bir anlam taşımayabilir, dahası yüzünüze saf saf bakabilirler de! Şüphesiz bu durum, ülkedeki siyasaldemokratik kültür ile ilişkilidir. Salt “üstyapı” kültürü değil... Bu ülkelerde, bizde insanların darağacına çekilmesine neden olabilecek olaylar, kişinin “özeline” girer. İngiltere hükümetlerinde “gay bakan” öykülerini çok dinlediniz. Hükümette bir gay bakanın olması değil, ama bu bakanın birtakım olayların içine karışması haber olur. Fransa’da başkan seçilen Hollande örneğin resmi nikâhlı değil. İlk nikâhsız eşi Segolene Royal’den 4 çocuğu var. (Fransa’da özel hayatla ilgili bknz. Aşk ve İktidar, Mine Kırıkkanat, www.cumhuriyet.com.tr/?hn=336094) Şimdiki eşi ile Elysse Sarayı’na yerleşecek, ama tartışma var. Sarayda geleneklere göre resmi nikâhlı eşiyle kalabiliyor (sevgilileri olabilir!). Hollande demiş ki “Evlenmem, saray dışında başka bir yerde kalacağım.” Kalacağı sokağın sakinleri başkanı istememişler: “Rahatımız, huzurumuz kaçar sonra...” Bu tartışmaların hiçbiri, iktidar sahiplerinin halk nezdindeki siyasal konumlarını etkilemiyor. Bizde böyle şeyleri düşünemezsiniz: “Demokratik kültür” düzeyi. ??? Hangi özgürlükler ve anayasal güvenceler birinci derecede önemli bizde? Hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığı mı, demokratik hakların özgürce kullanılması mı, ifade özgürlüğü mü?.. Bütün özgürlüklerin şu veya bu derece sorunlu olduğu, yarı özgür / melez ülke sınıfındaki Türkiye gibi ülkelerde, basın özgürlüğüne birincilik vermek, doğru değil mi? Türkiye gibi, demokrasi, siyasal kültür ve daha pek çok konuda gelişememiş ülkelerde, basın özgürlüğü, belki de özgürlükler içinde en önemlisidir. Basın veya medya, toplumsiyasetiktidar ilişkileri içinde birincil saydamlık aracıdır... Siyasi iktidarlar, yasaları uyguluyor mu? İnsan hak ve özgürlüklerine saygılı mı? Karakollarında işkence, baskı yapılıyor mu? Gözaltılarda, aramalarda, tutuklamalarda yasalara uyuluyor mu? Mahkemeler yasalara uygun davranıyor mu? Siyasi iktidar anayasaya saygılı mı, milletin hazinesi doğru yönetiliyor mu, yoksa yağma edilip sağa sola peşkeş mi çekiliyor? İktidar, devletin gücünü, adaletin, hukukun, yasaların ve demokrasinin öngördüğü şekilde kullanıyor mu? Yoksa bu gücü, muhalefeti ezip sindirmek, toplumu genel bir baskı altına almak için mi kullanıyor? Yasal ve saydam yönetim ve uygulamaları izlemek ve kamuyu bilgilendirmek için, basın özgürlüğü birinci derecede önemli. Bütün diğer özgürlükleri savunabileceğimiz ve bilgi edinebileceğimiz ana araç ve kaynaktır. ??? AKPErdoğan’ın demokrasi ile ilişkisinin mihenk taşı, medyabasın ile ilişkisidir... Kişisel ve otoriter yönetiminin aracı olarak, medyayı kontrole birinci derecede önem veren bir iktidar... 2005’te, gazetelerin yüzde kaçının iktidardan, yüzde kaçının ortada ve muhalefetten yana olduğunu araştırmıştım, gazetelerin yüzde 41 kadarı iktidar destekçisi çıkmıştı. 7 yıl sonra bugün durum çok değişti. Bazı köşe yazarlarının, iktidar destekçisi medya yüzdesini 92’ye çıkarmalarını epey abartılı bulsam da, spor gazetelerini saymazsak (400 bin satış), iktidar, 4 milyon 100 bin kadar satan siyasi gazeteden yüzde 60’ını tam kontrol ediyor, yüzde 25’ini denetimi altında tutuyor, haber ve manevra alanlarını belirliyor. sadece yüzde 15 kadarı muhalif. İktidarın kamçıhavuç politikasıyla denetlediği gazetelerin toplam satışı 1 milyonun biraz üzerinde, ama diyebiliriz ki, bu süre içinde okurlarının en az yüzde 30’unu kaybettiler... TV’ler de hemen hemen benzer şekilde, çoğunlukla iktidarın ya tam denetimi altında ya da denetimli yayın yapıyorlar... Başbakan’ın medya patronlarına özetle ve açıkça “Dükkân senin değil mi, yazarlarının parasını sen vermiyor musun, senin dediğini yazmak zorunda değiller mi, başka şirketlerde patronun dediğini yapmazlarsa kapının önüne koyarlar elemanı... Sonra benim kapıma gelip ağlaşma” dediği bir ülkede, medya özgür olabilir mi? Muhalif gazetecilerin başlarına binbir çorap örülmesi de, bu durumun sonucu... Dolayısıyla yarı özgür, yarı demokratik ülke olmaya berdevam. Matematik için, “Bilimlerin kraliçesidir, çünkü bütün bilim dallarında bir girdi olarak kullanılır” derler.. Özgür medya da öyle; bütün özgürlüklerin kraliçesidir, çünkü diğer özgürlüklerin varoluşlarını saydamlaştırır... Cumhuriyet, Bakan Ergin’in ‘gazetecilerle cezaevi turu haberini’ Balbay’la konuşarak vermişti. Ergenekon davasında dinlenen gizli tanık, ‘Akşam kola içirdiler, sabah bademciklerim yoktu’, ‘AKP’nin iktidar olacağını rüyamda gördüm’ dedi Şaşırtan ifadeler HATİCE TUNCER ‘TALİMATLA YAZI YAZMADIM, YAZMAM’ Akdeniz, “emekli askerlerin de içinde bulunduğu gizli yapılanmanın” Mustafa Balbay ve Bekir Coşkun’un yazılarını, konuşmalarını internet sitelerine koymasını istediğini anlatarak “Balbay’a email atıp izin istemiştim” dedi. Balbay ise “Özür dilerim gönderdiğiniz mail’i hatırlamıyorum. Bir kişinin yazılarının alınıp yayımlanması başkadır, başkasının talimatıyla yazılması başkadır. Kimse bana talimatla yazı yazdıramaz, Ben kimsenin talimatıyla yazı yazmadım, yazmam da. Kimse beni kullanamaz” dedi. Çanakkale’de protesto edildi Burhan Kuzu’ya yine yumurta ÇANAKKALE (Cumhuriyet) TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP’li Burhan Kuzu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne bağlı Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde katıldığı konferansta protesto edildi. Bazı öğrenciler pankart açıp slogan atmaya başlarken, bazı öğrenciler de Kuzu’ya yumurta attı. Atılan yumurtalar, kürsüye ulaşmadan yere düştü. Güvenlik görevlilerinin müdahale ettiği öğrencilerden yumurta atan C.A. ile pankart açarak slogan atan E.R, H.A, B.H. ve E.Z. gözaltına alındı. Kuzu ise “Soru ve cevap şeklinde konferans sona erecekti. Biraz daha sabretseydiler bütün sorularını cevaplayacaktım” dedi. Öğrenciler daha sonra serbest bırakıldı. Ergenekon davasında dinlenen gizli tanık Akdeniz’in “Kola içirdiler, sabah bademciklerim yoktu, AKP’nin iktidar olacağını rüyamda gördüm” gibi ifadeleri şaşkınlık yarattı. Gizli tanık Akdeniz, emekli bir albayın kendisine internet sitesi kurarak yayımlaması için Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın konuşmalarından derlenmiş çok sayıda DVD verdiğini öne sürdü. Ergenekon davasının dünkü duruşmasında gizli tanık Akdeniz ifade verdi. 1998 ve 1999 yıllarında JİTEM’in içine girdiğini söyleyen Akdeniz “JİTEM’cilerle Aydınlıkevler’deki karargâhta görüşme oldu. Akşam kola ikram ettiler. Sabah bademciklerim yoktu” dedi. Vatansever Güç Birliği’nin toplantılarında emekli askerlerle tanış tığını söyleyen Akdeniz, “Bana birkaç kez 2030 civarında CD ve DVD getirerek internet sitelerinde kullanılmak üzere sunucuya aktarmamı istediler. Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında derlenmiş, Türk olmadı Ankara’da KESK eylemi KESK üyeleri, tutuklu sendika üyelerinin serbest bırakılması talebiyle eylem yaptı. Kızılay’da YKM önünde toplanan sendika üyeleri, Adalet Bakanlığı’na yürüdü. KESK Dönem Sözcüsü Doğan Kaya, 38 sendika üyesinin KCK soruştur ması kapsamında tutuklandığını hatırlatarak üyelerinin sendikal faaliyetlerinden dolayı cezalandırıldığını kaydetti. KESK Genel Başkanı Lami Özgen de tutuklu KESK üyeleri serbest bırakılıncaya kadar eylemleri sürdüreceklerini bildirdi. ‘Antikapitalist Müslüman Gençler’e 1 Mayıs sorgusu 1 Mayıs kutlamaları sırasında Şişli’de işyerleri ve bankaların camlarını kırdıkları gerekçesiyle dün sabah saatlerinde Kadıköy Paylaşma ve Dayanışma Derneği, 26A Kolektifi’nin Taksim’deki kafesi ve Devrimci Anarşist Faaliyet üyelerinin evlerine baskın düzenlendi. Sabaha karşı düzenlenen baskınlarda 60 kişi gözaltına alındı. Gözaltındakiler arasında yazar İhsan Eliaçık’ın kızı ve 1 Mayıs kutlamalarının en çok dikkat çeken gruplarından biri olan Antikapitalist Müslüman Gençler’in fikri önderlerinden Zeynep Eliaçık da bulunuyor. Behçet Oktay’ın ölümüne sürpriz iddianame ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Özel Harekât Dairesi Başkanı Behçet Oktay’ın şüpheli ölümüne ilişkin soruşturmada sürpriz bir iddianame hazırlandı. İddianamede, Oktay’ın ölümü sırasında yanında bulunan Halil Kesici hakkında, “adam öldürmek” suçlamasıyla dava açıldı. Oktay, 25 Şubat 2009’da park halindeki aracında vurulmuş ve kaldırıldığı hastanede ölmüştü. Savcılık intihar gerekçesiyle takipsizlik kararı vermişti ancak Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, “takipsizlik” kararını kaldırmıştı. Dosyayı alan savcı Mustafa Düzgün’ün hazırladığı iddianamede ise Oktay’ın sevgilisi olduğu ileri sürülen Nilgün Kesici’nin kardeşi Halil Kesici “adam öldürmek”le suçlandı. İddianame kabul edilirse Kesici müebbet hapis istemiyle yargılanacak. İddianamede, Kesici hakkında, “olay anında Oktay’ın yanında kendisinden başka kimse bulunmaması, elinde atış artığı tespit edilmesi ve silah yaralanmasının bitişik atış sonucu gerçekleşmesi” sebepleriyle dava açıldığı yer aldı. ? Sevgilisinin kardeşi hakkında cinayet suçlamasıyla dava açıldı. İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Kavak: ğına ve farklı amaçları bulunduğuna ilişkin bilgiler vardı” dedi. Gizli tanık, DVD’leri kendisine Ergüder Öktem adlı emekli askerin verdiğini öne sürerek “Özkan ve sanırım Balbay’a ait olan ayrı ayrı 45 kişi ile yaptıkları konuşmalar vardı. Ergün Poyraz’a ait yazı ve görüntüler de vardı” dedi. Balbay, Akdeniz’e “DVD’lerde benimle ilgili hangi içerikte görüntüler vardı? Binden fazla televizyon programı yaptım. O programlardan isteğimiz dışında kaydedilmiş olabilir mi? Bunları size kim getirdi” diye sordu. Akdeniz, “Bunları bana getiren elektronik istihbaratçı rütbeli biriydi. Söylemlerinizi başka bir organizasyon için toplama noktasındaydılar. Etkili konuşmalarınızla olay farklı bir yöne çekilmek isteniyordu” dedi. Balbay’ın “Ergenekon adını duydunuz mu” sorusu üzerine Akdeniz, “Adı nedir bilemem. ‘Silahlı eyleme geçmeliyiz. Bu iş böyle giderse hepimizi topa dikerler’ diye konuşuyorlardı” diye yanıt verdi. Balbay, Akdeniz’in bu ifadeleri üzerine, “Böyle bir örgütle adımın yan yana anılması bile beni üzüyor. Böyle bir irtibatım olduğuna ilişkin bir bilginiz var mı” diye sordu. Bilgisi olmadığını ifade eden Akdeniz, Balbay’ın sorusunu “50’nin üzerinde DVD getirip yayımlama talebi geldi. Sizinle alakaları konusunda bilgim yok” yanıtını verdi. Akdeniz’in “Bu yapılanmadakiler Hıfzı Çubuklu’ nun, Tuncay Özkan’ın 5 milyon dolar, 10 milyon dolarlık konulardan bahsetti” sözleri üzerine Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Çubuklu “2008’de verdiğiniz ifadede benim adım geçmiyor. Neden şimdi söylüyorsunuz bunları” diye sordu. Akdeniz, “Beyin harddisk değil ki, unutuluyor, şimdi hatırladım. Sizi tanımıyorum. Bana o yapıdakilerin anlattıkları” dedi. Avukat Zeynep Küçük, “AKP’nin iktidar olduğunu rüyanızda görmüşsünüz” demesi üzerine Akdeniz, “Ben istihareye yattım; Başbakan’ın eşini gördüm. Bir daha istihareye yattım. Yine Başbakan’ın eşini gördüm. Bir daha yattım 2007 seçimlerinde AKP oy yüzdesini gördüm” dedi. Aziz Kocaoğlu’nun kaçma şüphesi yok İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun, kaçma şüphesi bulunmadığı için tutuklanmaması gerektiğini söyledi. Savcı Kavak, ulusal bir gazetenin bölge ekine verdiği röportajda, Kocaoğlu’nun, “397 yıl hapsim isteniyor. Fakat ben dışarıdayım. 6 yıl ya da 12 yıl hapsi istenenler cezaevinde. Ben vicdanen rahatsızım” yönündeki söylemine ilişkin Kavak şu değerlendirmeyi yaptı: “Vicdanen rahatsız olabilir. Ama Kocaoğlu ile ilgili düşüncem, tutuklanmasının doğru olmayacağı yönünde. Operasyon yapıldığında yurtdışından kendisi geldi. Dolayısıyla da kaçma şüphesi olmayan bir insan ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı.” (Fotoğraf:AA SERDAR AÇIL) ÇEBER’İ İŞKENCEYLE ÖLDÜRENLER DAVA 1 YILDA SONUÇLANMAZSA TAHLİYE EDİLECEK 4 yıl sonra keşif yapıldı İstanbul Haber Servisi Basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle tutuklanan Engin Çeber’in, Ekim 2008’de işkenceyle öldürüldüğü Metris Cezaevi’ndeki B8 koğuşunda, Çeber’in ölümünden yaklaşık 4 yıl sonra keşif yapıldı. Çeber’in ölümünden sorumlu 51 kamu görevlisinin yeniden yargılandığı dava 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Mahkeme heyeti dün Çeber’e işkence yapılan koğuşta keşif yaptı. Keşif işlemine tutuklu sanıklar ve Çeber’le aynı koğuşta kalan olayın tanığı tutuklular da katıldı. Tanık Şükrü Zeren, Çeber’i darp eden kişiler arasında olduğunu belirterek, sanık Selahattin Apaydın’ı teşhis etti. Zeren, “Bir gardiyan gelip koğuşun bahçe kapısını açtı. Daha sonra Engin’i koğuş bahçesine çıkardılar. Gardiyanlar gidince Engin’i içeri aldık, durumunun ciddi olduğunu fark ettim” dedi. Tanık Rasim İltaş ise şöyle konuştu: “Darp olayı başlayınca yatakhaneye çıkarıldık. 5 dakika sonra aşağı indiğimde, Engin’i koğuşa almışlardı. Yardım etmeye çalıştık. Sırtım koğuş kapısına dönüktü. Bu sırada ‘ayağa kalkmayanın sonu bu olur’ gibi bir söz duydum. Mahkum arkadaşla bu sözü sanık Fuat Karaosmanoğlu’nun söylediğini belirttiler.” Avukat Taylan Tanay, keşif sırasında Çeber’in işkenceyle katledildiğinin, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bir kez daha ortaya çıktığını belirterek “Çeber’e yönelik işkencenin kare kare fotoğrafı çekildi” dedi. Tanay, dava sonuçlanmazsa 4 tutuklu sanığın 1 yıl sonra tahliye edileceğine dikkat çekti. Çorum Velidedeoğlu’na sahip çıktı SEYFETTİN METE ÇORUM Çorum Belediye Meclisi’nde AKP grubunun oylarıyla hukukun duayeni ve gazetemizin eski yazarlarından Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun adını taşıyan parkın Yunus Emre Parkı olarak değiştirilmesine tepkiler sürüyor. ADD Çorum Şubesi öncülüğünde bir araya gelen sendika, demokratik kitle örgütü ve siyasi partiler bir dizi eylem kararı aldı. Sivil toplum örgütleri, park isminin değiştirilmesine karşı bildiri dağıtırken, kentin üç ayrı bölgesinde oluşturulan stantlarla imza kampanyası başlattı. Sivil toplum kuruluşları, bugün 18.00’de Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Parkı önünde kitlesel basın açıklamasında bulunarak, isim değişikliğine karşı tepkilerini bir kez daha dile getirecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle