17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MAYIS 2012 PAZARTESİ 4 HABERLER CHP İstanbul İl Kongresi’nde iki aday yarıştı. Kılıçdaroğlu, ‘Dördüncü devrimi gerçekleştireceğiz’ dedi ‘Özgürlüğü sağlayacağız’ ALİ AÇAR Şampiyon! Bu akşam (Anlaşılacağı gibi yazımı cumartesi sabahı yazdım) FenerbahçeGalatasaray derbisi var. Şampiyonluk maçı. Ya Fenerbahçe seyircisinin önünde rakibini yenerek büyük bir zaferle şampiyon olacak ya da Galatasaray rakibinin seyircisi önünde galip gelerek büyük bir zafer kazanacak ve şampiyon olacak. İkisi de büyük takım. İkisi de güçlü takım. Ama sadece birisi şampiyon olacak. Şampiyon olamayanı hüsran mı bekliyor? O stattan kaybetmiş, başaramamış, zafere ulaşamamış bir yürek kırgınlığı ile mi ayrılacak? Birinci gelen her şey, ikinci olan hiçbir şey mi? Her yarışmanın adaleti de, adaletsizliği de bu mu? Bence ikisi de şampiyon. Sonuç ne olursa olsun, ikisi de şampiyon. Neden iki şampiyonumuz olmasın? Geçen yıl da iki şampiyonumuz vardı benim gözümde. Fenerbahçe de şampiyondu,Trabzonspor da. Bütün bir sezon ter dökülmüş, koşulmuş, mücadele edilmiş. Sonrası ‘hiç’ olur mu? ‘Hiç’ olmalı mı? Sahada ter döken bütün takımlar. Bursa, Eskişehir, Sivas, Samsun, Antalya, Manisa, Kayseri, bütün süper lig takımları... Şampiyon olamazlarsa değerleri yok mu? Futbolun nankörlüğü buradadır. Futbol daha iyi bir spor olmalıdır. Futbol rakibe değer veren, rakibe saygı duyan bir spor olmalıdır. Rakibi ezmeye yönelik, rakibi silmeye yönelik, rakibi aşağılamaya yol açan hiçbir karşılaşma spor sayılmamalıdır. Spor değer kaybettiren değil, değer yaratan bir buluşma alanı olmalıdır. Ne yazık ki, spor karşılaşmaları artık dostluk değil, düşmanlık yaratıyor. Hele de futbol, artık düşman kamplar yaratmanın adı oluyor. ??? Futbolun yarattığı düşmanlık korku verici boyutlara ulaştı. Hilmi Türkay defalarca yazıyor, Rıdvan Dilmen anlatıyor, Şansal Büyüka Lig TV’de dikkat çekiyor: Bu düşmanca tutum sporun geleceğini tehlikeye atıyor. Taraftarlar fanatikleşmiş. Sahalar düşmana kapalı kaleler gibi. Rakip takım taraftarları gelemiyor, kendi takımlarının maçlarını seyredemiyor. Sahalar, rakip takımın oyuncuları için cehenneme dönmüş. Küfürler, kafalarına atılan her şey. Tehditler, otobüslere saldırılar. Ne oluyor? Kent devletleri dönemine mi dönülmüş? Kentler birbirine mi saldırıyor? Bu spor mu? Futbol bu düşmanlığın aracı mı oluyor? Yoksa şiddet futbol yoluyla meşru mu kılınıyor? ??? Aslında artık şiddet toplumu olduk. Futbol bu durumun meşru kılınan bir aracı. Başbakan öfkeli, şiddet saçıyor. Bakanlar vatandaşa tepeden bakıyor. Eski bir bakan, VIP salonunda milletvekilini yumrukluyor. Hasta yakınları doktorları vuruyor, dövüyor. Öğrenci öğretmenini dövüyor. 15 yaşındaki kız, çocuk kavgasında komşularını bıçaklayarak öldürüyor. Her gün denecek sıklıkla bir eski koca, ayrılmış karısını öldürüyor. Toplum artık bunlara duyarsızlaşmış gibi. ‘Olur’, ‘olabilir’, ‘bizde böyle’, ‘olmasa iyi ama ne yapalım’, ‘o da dikkat etsin canım’, ‘boşanmalar artınca işte böyle olur’, ‘sen de dikkat edeceksin’ yollu bahanelerin arkasında şiddet meşrulaştırılıyor. Neredeyse öldürülenin suçlanacağı bir ortam yaratılıyor. Geçenlerde iki genç kız yanımdan geçiyorlar. Birisi ötekine: Yok canım, diyor. Futbolu sevdiğim falan yok. Ama işte orada istediğin gibi bağırıyorsun. Küfür falan serbest. Onun için gidiyorum. Öbür kız da hevesleniyor: ‘İyiymiş, ben de gelirim.’ Maça futbol için değil, özgürce bağırıp küfretmek için geliyorlar. Şiddet toplumu olmaktan kurtulabilir miyiz? Düşünmeye değer. Ama şimdilik şiddet yolunda azimle yürüyoruz. Bakalım nereye kadar?.. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, iki adayın yarıştığı İstanbul İl Kongresi’nde “CHP’de kavga istemiyorum” diyerek parti içi çekişmelere izin vermeyeceği mesajını verdi. “Tarafsızlık” ilkesi gereği oy kullanmayan Kılıçdaroğlu, başkan adayları Oğuz Kaan Salıcı ve Ali Özcan’ı yanına alarak yaptığı konuşmada “CHP demokrasinin ve değişimin adıdır. CHP bu ülkede Cumhuriyeti kuran, çok partili hayata geçişi sağlayan ve sosyal demokrasiyi getiren bir partidir. Bu kurultayın ardından dördüncü büyük devrimi gerçekleştirerek özgürlükleri sağlayan ve teminat altına alan parti olacaktır” dedi. Daha önce adaylığını açıklayan Prof. Dr. Semih Eryıldız, divan başkanlığına adaylık için başvurmayınca, başkanlık için Oğuz Kaan Salıcı ile Ali Özcan yarıştı. CHP’nin “İstanbul Demokrasi Şöleni” başlıklı 34. Olağan İl Kongresi Abdi İpekçi Spor Salonu’nda yapıldı. İki adayın iki çarçaf liste ile yarıştığı kongrede, 638 delegeden 610 delege oy kullandı. Seçimde, 9 kişilik il disiplin kurulu, 40 kişilik il yönetim kurulu, büyük ku Partiye zarar verenleri affetmem Sosyal demokratların kısır çekişme ve parti içi çatışmaya vakti olmadığını, buna da asla izin vermeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu,“CHP’de iki adayın olmasını eleştiriyorlar. CHP’de iki aday çıktıkça AKP’nin ezberi bozuluyor. CHP’liler eski alışkanlıklarından vazgeçecektir. Sokak ve kahvelerle, evlerde ülke sorunları tartışılacak. Biz halkımıza güven vermek istiyorsak çekişmeleri çöpe atacağız. Artık partide kavga istemiyorum. Ben yumuşak huylu bir insanım, her türlü eleştiriye saygı gösteririm, beni eleştirenlere de saygı gösteririm ama partiye zarar verenleri asla affetmem. Sizlere güveniyorum. AKP’yi alaşağı etmek için mücadele edeceğiz” diye konuştu. rultayda oy kullanacak 170 delege belirlendi. Kılıçdaroğlu, saat 13.00 sıralarında salona girerken “Başbakan Kemal” sloganları ve alkışlarla karşılandı. Kongreye genel başkan yardımcıları Nihad Matkap ve Erdoğan Toprak, il başkan adayları Oğuz Kaan Salıcı ve Ali Özcan ile birlikte geldi. Kılıçdaroğlu, iki yanında başkan adayları Oğuz Kaan Salıcı ve Ali Özcan ile birlikte oturdu. Kongrede divan başkanlığına oybirliğiyle CHP Sinop Milletvekili Engin Altay seçildi. Sahneye Zülfü Livaneli’nin “Merhaba” adlı parçasıyla çıkan Kılıçdaroğlu, konuşmasına Anneler Günü’nü ve önceki günkü derbi mücadelesinden dolayı Fenerbahçe ve Galatasaray’ı kutlayarak başladı. CHP’nin toplumda hiçbir iş yapmadığı yönünde yandaş basının algı yaratmaya çalıştığını belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Poşu taktığı için 11 yıl hapis cezası alan üniversite öğrencisinin olduğu bir ülkede demokrasi yoktur. Üniversiteler susturuldu. Medya tek ses haline getirildi. Hükümetin savaş çığırtkanlığı yaptığı politikalarına karşı geldik. Suriye’ye heyet gönderen tek parti CHP’dir. Malatya Kürecik’te İsrail’i ko ‘Bunları görmeyene yuh diyorum’ ruma kalkanına karşı koyduk. Bu ülkede tutuklu bulunan gazeteci ve milletvekilleri durumunu Sosyalist Enternasyonal’de tartışan ve dünya kamuoyuna getiren biziz. 4+ 4+4 ucubesine direnen ve dayak yiyen milletvekilleri CHP’nin. Bugün memurlar 5 aydır zam alamıyor. Bu CHP iktidarında olsa idi siz yalaka gazeteciler ve basını görseydiniz sokak ayağa kalkardı. Tüm bunları görmeyen yandaş basın ve yalaka gazetecilere ‘yuh’ diyorum ve ‘el insaf’ diyorum.” Erdoğan’ı “yalancı pehlivan” olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, hükümete eleştirilerini şöyle sürdürdü: “Sevsinler senin aklığını. Sen o köstebeği yanında taşırsan, gidip Ankara’da kendisine, garibandan düşük fiyatlarla arabayı altına çeken Spor Bakanı’nı taşırsan, senin aklından zaten bu milletin şüphesi var. Biz hiç ‘CHP ak’ demiyoruz. Biz zaten temiz bir partiyiz. Bizim beyaz bir sayfanın üzerinde küçük bir kara leke tutsa hemen belli olur. Ama onların sayfası zaten kara. Karalamaya gerek yok.” Kılıçdaroğlu’nun konuşması sırasında sık sık “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “AKP halka hesap verecek” sloganları atıldı. SALONDAN İZLENİMLER ‘Ruhsuz Kongre’ MİYASE İLKNUR BALBAY’DAN KONGREYE MEKTUP Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, kongreye mesaj gönderdi. Balbay mektubunda “İstanbul Türkiye’nin aynasıdır. İstanbul Kızılırmak, Fırat, Menderes, Cudi ve Erciyes’tir. Karadeniz ve Akdeniz’dir, İç Anadolu’dur. Anadolu’nun neresi acısa İstanbul’un canı acır. İstanbul kongresi, partinin yürüyüşünde karanlığa karşı ivme olacaktır. Bunun ucundan tutmak için özgürlüğü bekliyorum. Tüm adaylara başarılar” dedi. Günlerdir hem medyayı hem de CHP örgütünü meşgul eden İstanbul İl Kongresi “Demokrasi şöleni” sloganıyla başladı. Demokrasi şöleni iddiası güzeldi ama Abdi İpekçi Salonu yarı yarıya boş kalınca bir şölenden söz etmek pek mümkün olamadı. Salonun dolu olan kısmı da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu gelinceye kadar ne slogan attı ne alkışladı. Sanki hepsi dün Galatasaray’ın kutlama törenlerine katılmış gibi yorgun ve isteksizdi. Oysa geçmiş yıllarda İstanbul İl kongreleri büyük kurultay kadar heyecanlı, coşkulu ve kalabalık geçerdi. Doldurulamayan salona ve salona asılan “2014 İstanbul Bizim afişleri”ne başta il başkan adayı Ali Özcan ve onu destekleyen konuşmacılar gönderme yaparak “Salonu dolduramayanlar 2014’te İstanbul’u nasıl alacak” diyerek il yönetimini eleştirdiler. İki adaylı bir kongrede divan başkanlığı için herhangi bir çekişme yaşanmadı. Her alanda kadın kotası ayıran ve bununla da övünen CHP’de divana tek bir kadın seçilmemesi tezat bir görüntü oluşturdu. Bir gün önceye kadar blok liste ile seçime gidileceği kulislere yansımasına rağmen dün sabah seçimin çarşaf listeyle yapılacağı açıklandı. Bu haber hiç olmazsa salona bir hareketlilik kazandırdı. Ancak beraberinde başka sorunları da gündeme getirdi. Yıllardan beri blok liste ile seçim yapılmasına alışmış örgüt kongre salonuna hazırlıksız gelmişti. Kurultay delegeliğine aday olacak partililer divan başkanlığına dilekçe ile başvurmak zorunda oldukları için dilekçe kâğıdı bulmakta sıkıntı çekti. Kâğıdı en rahat basın tribününden bulurum umuduyla adaylar gazetecilerin önünde kuyruk oluşturdu. Hatta bazıları daha da ileri giderek kâğıt vermeyen gazetecilerle tartışmaya başladı. Daha oylama başlamadan anahtar listeler hazırlandı. Yüzlerce anahtar listenin havada uçuşacağı kongrenin iki gün sürmesi kesin gibi. CHP bu kez de çarşafa dolanacak anlaşıldı. İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, “Poşu davası”nda 11 yıl ceza alan Cihan Kırmızıgül’e destek için salona poşu ile geldi. TEKİN: BANA YÖNELİK DEĞİL Kürsüye iki adayla çıktı Kılıçdaroğlu, konuşmasını yapmak üzere geldiği kürsüye adaylar Salıcı ve Özcan’la birlikte çıktı. CHP, farklı bir uygulamaya giderek salonda bulunanları sigortaladı. Partililer, “10. Yıl Marşı” ve “Hoşçakal Kardeşim Deniz” şarkılarına bayraklarını sallayarak eşlik ettiler, Edip Akbayram’ın parçalarını dinlediler. Kongrede Yeni Türkü bir konser verdi. Salonun dışında, lösemi hastaları için kan bağışı merkezi kurularak kan toplandı. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Salıcı: Partinin ve tüzüğün adamıyım Oğuz Kaan Salıcı konuşmasında “Kim haksız yere tutuklandıysa CHP onun yanında oldu” dedi. Salıcı, “Özgürlük ateşini Pir Sultan’lar, Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye’den alan bir CHP’yiz. Artık CHP’liler haykırdığı zaman Başbakan’ın koltuğu sallanacak. Burası Deniz’lerden Yusuf’lardan bayrağı devralanları partisi. Burası çocuklarına, Mahir, Hüseyin, Ulaş isimlerini koyanların partisi” dedi. Kendisine “Kimin adamısın” diye sorulduğunu hatırlatan Salıcı, “Ben partinin, tüzüğün adamıyım. Genel başkanı Başbakanlık koltuğuna oturtacak siyasetin adamıyım” ifadelerini kullandı. Özcan: İstanbul örgütü pasif kalıyor CHP İstanbul il başkan adayı Ali Özcan kongrede yaptığı konuşmada “İstanbul, 18 yıldır sağ zihniyetlerin yönetiminde. İstanbul kan ağlarken bu kadar pasif kalmak örgütümüze yakışmıyor. Çünkü biz sosyal demokratlar, büyük dönüşümlere, özgürlükçü, eşitlikçi projelere öncülük etmek zorunda olan kişileriz. Ben, partimin en önemli, en hayati teşkilatını ataletten kurtarmak için adayım” diye konuştu. Kongrenin hem CHP hem Türkiye için bir yol ayrımı niteliği taşıdığını kaydeden Özcan “Bugün burada ya örgütün özgür iradesi kazanacak ya da örgüte talimatla yön veren sağcı anlayış” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcılığı ve MYK üyeliğinden 3 Mayıs’ta istifa eden Gürsel Tekin, saat 12.15’te salona gelerek protokoldeki yerine geçti. Tekin’in boynuna poşu takıldı. Tekin kongreden ayrılırken Kılıçdaroğlu’nun “Partiye zarar verenleri affetmem” sözlerine ilişkin sorular üzerine “Bu söylemler bana değil. Genel Başkanım beni çok iyi bilir. Kimler olduğunu, onun adresini başkalarına soracaksınız” dedi. KISA SÜRELİ ARBEDE Konge öncesinde adaylıktan Özcan lehine çekildiğini açıklayan Bülent Kerimoğlu’nun Salıcı’yı eleştirmesi üzerine bir grup ile arbede yaşandı. Divan Başkanı Altay güvenlik görevlilerini çağırarak “Kurultaya gölge düşüreni salondan atarım. Kimse buraya gölge düşüremez” diye tepki gösterdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle